GENEL - 21 Eylül 2019 Cumartesi 09:30

“Hayvan Mezarlığı” ile halk sağlığı korunmaya çalışılıyor

A
A
A
“Hayvan Mezarlığı” ile halk sağlığı korunmaya çalışılıyor

Samsun Büyükşehir Belediyesi tarafından evcil hayvanlar için Güçten Düşmüş Sahipsiz Hayvan Bakım Merkezinde telef olan hayvanların zoonoz hastalık bulaştırmaması ve halk sağlığını tehdit etmemesi için “Evcil Hayvan Mezarlığı” oluşturuldu.

Samsun Büyükşehir Belediyesi tarafından evcil hayvanlar için Güçten Düşmüş Sahipsiz Hayvan Bakım Merkezinde telef olan hayvanların zoonoz hastalık bulaştırmaması ve halk sağlığını tehdit etmemesi için “Evcil Hayvan Mezarlığı” oluşturuldu. Mezarlığa şu ana kadar 383 evcil hayvan gömüldü.


Büyükşehir Belediyesi tarafından evcil hayvanlar için Güçten Düşmüş Sahipsiz Hayvan Bakım Merkezinde ’hayvan mezarlığı’ oluşturuldu. Bir karaca ile vatandaşlar tarafından Canik ilçesinde telef edilen yaban domuzunun da mezarının bulunduğu hayvan mezarlığında hayvanların mezarları başına, adlarının ve ölüm tarihlerinin yazılı olduğu mezar taşları bulunuyor. Mezarlıkta aralarında maymunun da yer aldığı toplam 383 hayvanın mezarlığı bulunuyor. Yapılan hayvan mezarlığıyla birlikte hayvan ölülerinin halk sağlını tehdit etmeyecek şekilde gömülmesi sağlanıyor.



“Hayvan mezarlığı ile amacımız halk sağlığını korumak ve zoonoz hastalıkların önüne geçmek”


Evcil hayvanların ölülerinin sokaklara ya da çöplere atılmaması gerektiğinin altını çizen Samsun Büyükşehir Belediyesi Veteriner İşleri Şube Müdürü Veteriner Hekim Nurhan İşler, “Evcil hayvan mezarlığı, Güçten Düşmüş Hayvan Bakım Merkezinin bir parçası olarak hizmet veriyor. Bu mezarlıkta sadece evlerde beslenmiş, yaşamlarının bir noktasını ailelerle birlikte geçirmiş hayvanların vatandaşların talebi doğrultusunda gömme işlemini yapıyoruz. Burada şu an itibarıyla 383 hayvanın mezarı bulunuyor. Mezarlık yeri ilerleyen süreçte ihtiyaca göre genişledi. Hayvan mezarlığı, halk sağlığı açısından çok önemli bir konu. Hayvanların zoonoz hastalığının önüne geçmek için bu uygulamayı başlattık. Hayvanların ölümünden sonra çöp istasyonlarına ya da farklı noktalara atılıp, oradaki mevcut hastalıkların, virüslerin, bakterilerin önüne geçmek için ölen hayvanları bir alanda toplamayı hedefledik. Bize gelen hayvanların hepsinin hastalık sonucu öldüğünü düşünerek, virüsün ya da bakterinin önüne geçecek tedbirleri alarak gömme işlemini yapıyoruz. Hem zoonoz hastalıklarının önüne geçmek hem de halk sağlığına katkı vermek anlamında önemli bir çalışma yapıyoruz” dedi.



“Vatandaşlar isterse evcil hayvanlarını mezarlığa gömüyoruz”


Ölen hayvanların gerekli sağlık tedbirlerinin alındıktan sonra gömüldüğünü ifade eden Veteriner Hekim Nurhan İşler, “Sosyal anlamda da vatandaşlarımızın uzun süre birlikte yaşadığı evcil hayvanlarını yaşamının sonlarında terk edişleri de kolay olmuyor. Hayvanınızı çöp poşetine koyup, çöp arabasına vermek kabul edilebilir bir yaklaşım değil. Büyükşehir Belediyesi olarak arzu eden vatandaşlarımızın evcil hayvanları için bir mezar alanı oluşturduk. Vatandaşlarımız hayvanlarını kaybettiklerinde bizimle bağlantıya geçiriyorlar. Hayvanları bir veteriner kliniğinde ölüyse ölüm raporları, eğer böyle bir raporları yoksa da vatandaşların kendi beyanı doğrultusunda hazırladığımız raporlarla hayvanların gömme işlemini yapıyoruz. En azından hayvan ölülerinin sokaklarda, sağda solda veya çöpte hastalık yaymamaları için önemli bir çalışma yaptığımızı düşünüyorum” diye konuştu.


Yaban hayvanların başka bir alana gömüldüğünü belirten İşler, şunları söyledi:


“Hayvan mezarlığında daha çok evlerde yaşayan kedi ve köpek mezarları bulunuyor. Samsun’da daha önceki yıllarda şehre inen bir domuz, vatandaşlar tarafından sokak ortasında öldürülmüştü. O hayvanın ölüsünü de buraya gömmüştük. Onun dışında yaban hayvanlarında da ölümler olursa, vatandaşların talebi doğrultusunda bize getirildiğinde onları da farkındalık olsun diye farklı bir noktada olmak suretiyle gömme işlemlerini gerçekleştiriyoruz.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara ATO Yönetim Kurulu Üyesi Akça: "Mesleki eğitim, üretimin niteliğini ve toplumsal refahı doğrudan etkileyen stratejik bir kalkınma aracıdır" Cumhurbaşkanlığı Eğitim Politikaları Üst Kurul Üyesi ve ATO Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Akça Ankara Ticaret Odası (ATO) Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Akça, "Mesleki eğitim sadece bir istihdam politikası değil, üretimin niteliğini, rekabet gücünü ve toplumsal refahı doğrudan etkileyen stratejik bir kalkınma aracıdır" dedi. ATO, Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile bu yılın ekim ayında hayata geçirdiği ‘Mesleki Eğitimde Ankara Model’ iş birliği protokolü kapsamında düzenlediği "Sektör- Meslek Öğretmenleri Buluşması’ ATO Duatepe Salonu’nda yapıldı. Yenimahalle İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Mimar Sinan Mükemmeliyet Merkezi koordinatörlüğünde düzenlenen toplantı, Cumhurbaşkanlığı Eğitim Politikaları Üst Kurulu Üyesi aynı zamanda ATO Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Akça, ATO Yönetim Kurulu Üyesi Ali İhsan Güçlü ile Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Volkan Hasan Kaya, Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü Veli Karakuş ve Yenimahalle İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü Erkan Tuzsuz başkanlığında gerçekleşti. Toplantıda mesleki eğitimin, üretim niteliğine ve rekabet gücüne etkisi ele alındı. "Kamu, özel sektör ve eğitim kurumları arasında güçlü bir iş birliği, mesleki eğitimin başarısının temel şartıdır" ATO Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Akça, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, ATO’nun Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile hayata geçirdiği "Mesleki Eğitimde Ankara Modeli"nin mesleki eğitimin sektörün ihtiyaçlarıyla uyumlu biçimde yapılandırılması açısından önemli bir model olacağını belirterek, "Mesleki eğitim, sadece bir istihdam politikası değil, üretimin niteliğini, rekabet gücünü ve toplumsal refahı doğrudan etkileyen stratejik bir kalkınma aracıdır. İş dünyasının ihtiyaçlarıyla uyumlu, uygulama ağırlıklı ve güncel beceriler kazandıran bir mesleki eğitim yapısı, gençlerimizi geleceğin mesleklerine hazırlarken ekonomimizin de sürdürülebilir büyümesini güvence altına alır. Bu nedenle kamu, özel sektör ve eğitim kurumları arasında güçlü bir iş birliği, mesleki eğitimin başarısının temel şartıdır" ifadelerini kullandı.
Adana Adana’da yıkım yapılan Amerikan Adası girişi kayalarla kapatıldı Adana’da Amerikan Adası olarak bilinen yerdeki kaçak yapıların yıkım işlemleri sona ererken, bölgenin girişi kayalarla kapatıldı. Yıllardır tartışma konusu olan Merkez Çukurova ilçesi Göl Mahallesi Menderes Bulvarı’ndaki Amerikan Adası’nda 23 Aralık’ta başlayan yıkım işlemleri tamamlandı. Yıkılan kaçak yapılardan arta kalan molozlarda kamyonlarla taşındı. Adanın girişi de kaya parçalarıyla kapatılırken, girişinde nöbet tutan polis bölgeye kimsenin girmesini izin vermiyor. Bölgeye gezmeye gelen vatandaşlar kayaları görünce geri dönmek zorunda kaldı. Eşi ve çocuğuyla bahardan kalma havayı değerlendirip adada gezmek isteyen Serkan Çokal, "Üzüldük desek doğru olur. Ancak daha iyisi olacaksa Adana için hayırlısı olsun. Biz burayı seviyorduk ve sürekli geliyorduk. Buradaki yapıların kaçak olduğunu bilmiyorduk. Görüntü açısından çok çirkindi. Yolumuzu kesip çevirenler vardı. Zorla mekâna çağıranlar vardı. Ailece geldik, burayı gezelim demiştik. Yeni yapılacak yer, halkın girebileceği şekilde olsun. İnsanlar rahatça dolaşsın. Uyuşturucu kullanan kişilerin burada olmadığı belli olsun. Devletimizden buranın güzel bir yer olmasını istiyoruz" dedi. İlknur Çokal ise, "Çok üzüldüm, ancak bir yandan da sevindim. Burada uyuşturucu kullananlar da çoktu. İnşallah daha güzel yapılar olur. Mekânların içerisinde güzel olanlar da vardı, ancak büyük kısmı kötüydü. Burayı ailece ziyarete gelmiştik. Kapatıldığı için şu an giremiyoruz" diye konuştu.
Ankara Uzmanından uyarı: "Uyku düzeninin bozulması agresif tip meme kanseri riskini artırabiliyor" Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, "Uyku düzeninin bozulması sadece yorgunluğa veya strese sebep olmuyor. Aynı zamanda agresif tip meme kanseri riskini de artırabiliyor" dedi. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, yeni yapılan araştırmalarda gece vardiyasında çalışan ya da uyku bozukluğu olan bireylerde, agresif meme kanseri riskinin önemli ölçüde arttığını belirtti. Texas A&M Üniversitesi’nde yürütülen ve JAMA Oncology dergisinde yayımlanan çalışmada, bozulan sirkadiyen ritmin, bağışıklık sistemini baskılayarak tümör gelişimine ve yayılmasına zemin hazırladığını açıkladı. Dr. Coşkun, sirkadiyen ritim bozukluğu, meme bezlerinin yapısını bozarak bağışıklık sisteminin savunmasını zayıflattığını ve bozulan bağışıklık sonucunda tümörler daha hızlı ve daha agresif şekilde büyüyebileceğini vurguladı. "Geç saatlere kadar uykusuz kalmak ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirebiliyor" Uyku düzeninin bozulmasının ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirdiğini ve kaliteli uykunun insan vücuduna her anlamda yararı olduğunu belirten Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, "Uyku düzeninin bozulması sadece yorgunluğa veya strese sebep olmuyor. Aynı zamanda agresif tip meme kanseri riskini de artırabiliyor. Araştırmada, laboratuvar modelleri iki gruba ayrıldı. Biri normal gündüz gece döngüsünde yaşarken diğeri sirkadiyen ritimleri bozacak şekilde ışık döngülerine maruz bırakıldı. Normal döngüde tipik olarak 22’nci haftada kanser gelişirken, ritmi bozulan grupta kanser belirtileri yaklaşık 18’inci haftada ortaya çıktı. Bu modellerde daha agresif tümör gelişimi gözlemlendi ve tümörün akciğerlere yayılma ihtimali daha yüksek bulundu. Çalışmayı yürüten araştırmacılar, çalışmada bağışıklık tepkilerini bastıran bir molekül olan LILRB4’yi odak noktasına aldı. Normalde bağışıklık sistemini aşırı iltihaptan koruyan bu molekül, kanser ortamında aşırı aktifleşip bağışıklığı daha da baskılayabiliyor. LILRB4 etkisi hedeflendiğinde ise, bağışıklık sistemi tekrar aktifleşerek hem tümör büyümesini hem de metastazı önemli ölçüde azalttığı görüldü. Çalışmanın bir diğer önemli bulgusu da uzun vadeli sirkadiyen ritim bozukluğunun sağlıklı meme dokusunun yapısını değiştirerek bu dokuların tümör gelişimine karşı savunmasız hale gelmesine neden olmasıdır. Sonuç olarak gece vardiyasında çalışmak, sık sık seyahat etmek veya geç saatlere kadar uykusuz kalmak sadece yorgunluk değil, ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirebiliyor. Bu çalışmanın sonucuna göre uyku ve dinlenme sürelerine daha çok özen göstermek gerektiği görülüyor. Özellikle gece vardiyasında çalışan kadınların sağlık taramalarını aksatmaması, mümkünse vardiya saatlerinin biyolojik ritimle uyumlu şekilde planlanması, vardiya sistemiyle çalışanların düzenli uyku alışkanlığı edinmeleri, karanlık ve sessiz ortamlarda uyumaları, uyku hijyenine dikkat etmeleri yaşam kalitesi ve hastalıklardan korunmak açısından oldukça önemli" ifadelerini kullandı.