EĞİTİM - 15 Ocak 2020 Çarşamba 14:34

OMÜ’de 165 akademisyenin biniş heyecanı

A
A
A
OMÜ’de 165 akademisyenin biniş heyecanı

Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesinde (OMÜ) akademik ilerleme kaydeden 165 öğretim üyesi törenle biniş giydi.

Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesinde (OMÜ) akademik ilerleme kaydeden 165 öğretim üyesi törenle biniş giydi.


Atatürk Kültür ve Kongre Merkezinde düzenlenen tören saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı, açılış konuşmaları ile devam etti. Törende 25 profesör, 53 doçent ve 79 doktor öğretim üyesi kadrosu olmak üzere toplam 165 öğretim üyesi biniş giydi.



"Şehrimizin, bölgemizin ve ülkemizin gelişmesinde aktif bir şekilde rol alıyoruz"


OMÜ Rektörü Prof. Dr. Sait Bilgiç törende yaptığı konuşmada, “2019 yılı içerisinde 60’ı kurum dışından olmak üzere toplam 157 öğretim üyesi ataması gerçekleştirilmiştir. Bugün biniş törenine katılan öğretim üyelerimizin bir kısmı 2018’in son birkaç ayında atamaları yapılan ve daha önce bu törenleri eylül-ekim aylarında düzenlediğimiz için bu yıla kamışlardır. 25 profesör, 53 doçent ve 79 doktor öğretim üyesi kadrosuna atma geçekleştirdik. Bugün toplamda 165 öğretim üyemize cübbelerini giydirmiş olacağız. 2019-2020 öğretim yılına 2 bin 500 akademisyen olmak üzere toplam 6 bin 500 çalışanımızla başladık. 54 bin civarında da öğrencimiz bulunmakta ve bu öğrencilerimizin içinde de 5 bin 700 kadarı uluslararası öğrenci olarak yer almakta. Şehrimizin, bölgemizin ve ülkemizin gelişmesinde aktif bir şekilde rol alıyoruz ve bu rolü daha da büyütmek istiyoruz. Bu konuda en büyük görev tabii ki öğretim görevlileri ve akademisyenlerimizin üzerine düşüyor” dedi.



"Bölgenin en başarılı üniversitesi"


Samsun Valisi Osman Kaymak ise “Ondokuz Mayıs Üniversitesinin bölgenin en başarılı üniversitesi olduğunu düşünüyorum. OMÜ bir ocak gibi çevre illere de rektör hoca yetiştiriyor. İlimizin, ülkemizi kalkınmasına büyük katkılar yapıyor. Cübbe giyen arkadaşlara başarılar diliyorum” şeklinde konuştu.



Konuşmalar sonrasında geçen yıl üniversitede gerçekleştirilen başarılı girişimlere ödülleri verildi. Erken Aşama Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Birincilik Ödülü’nü Teknopark adına Teknopark Genel Müdürü Dr. Buğra Çolak adlı. TÜBİTAK 1512 Bireysel Genç Girişim Desteği Ödüllerinde ise yerli elektronik stetoskop üretimi projesi ile Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Selim Aras, Riskli Yenidoğanda Ön Değerlendirme ile Erken Teşhis ve Tedavi Projesi ile OMÜ Gelişimsel Uygulama ve Araştırma Merkezi (OGEM) Öğr. Görevlisi Sema Gül Türk, Ampute Bireyler İçin Tasarlanmış İnsan Doğasına Uygun Biyonik El ve Kol Tasarımı Projesi ile Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü Arş. Görevlisi Mehmet Serdar Çelik ve Yüksek Verimlilik ve Kararlılıkta Perovskite Güneş Pillerinin Seri Üretimi İçin Makine Tasarım ve İmalatı Projesi ile bir yapı denetim şirketi yardımcı kontrol elemanı OMÜ bütünleşik doktora öğrencisi Ahmet Rasim Girişken’e ödülleri Samsun Valisi Osman Kaymak tarafından verildi.


Tören biniş takdimi sonrası yapılan toplu fotoğraf çekimi ile son buldu. Yapılan törene OMÜ rektör yardımcıları, fakülte dekanları, akademisyenler ve biniş giyen öğretim üyelerinin aileleri katıldı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.