SAĞLIK - 17 Ocak 2020 Cuma 11:18

Grip ile nezleyi karıştırmayın

A
A
A
Grip ile nezleyi karıştırmayın

Kış mevsimi ile birlikte grip ve soğuk algınlığı (nezle) vakalarında hızla artış gözleniyor.

Kış mevsimi ile birlikte grip ve soğuk algınlığı (nezle) vakalarında hızla artış gözleniyor. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Taner Kaya, özellikle grip salgınları konusunda önemli uyarılarda bulundu.


Grip ve nezleye virüslerin sebep olduğunu belirten VM Medical Park Samsun Hastanesinden Uzman Dr. Taner Kaya, “İki hastalığı karıştırmamak lazım. Gripte yüksek ateş olur bununla birlikte yaygın vücut ağrısı ve baş ağrısı da görülebilir. Burun tıkanması, öksürük, hapşırma, boğaz ağrısı her iki hastalıkta da gözlemlenir. Grip, bronşit ve zatürre gibi ağır hastalıklara dönebilir. Fakat nezle en fazla sinüzite dönüşür. Nezle kendiliğinden iyileşir fakat grip antiviral tedavi ile iyileştirilir” diye konuştu.



Nezle en çok ellerden bulaşıyor


Soğuk algınlığına sebep olan virüs çeşidinin 200’den fazla olduğunu belirten Uzm. Dr. Taner Kaya sözlerini şöyle sürdürdü: “Nezleye yol açan virüsler en çok ellerden bulaşır. İyi yıkanmayan ellerimiz ile çevreye virüsü yayarız. Bu virüsler mendil üzerinde 1 saat, eller üzerinde 2 saat, katı ve sert yüzeylerde 72 saate kadar canlı kalabilirler. Eğer soğuk algınlığı mevcut ise istirahat, taze sebze meyve ve bol sıvı tüketimi gereklidir. Ağrı kesici, ateş düşürücü ilaçlar ve burun spreyleri kullanılabilir. Bulaşmayı önlemenin en iyi yolu ise iyi bir el temizliğidir.”



Neden grip salgını oluyor?


Uzman Dr. Taner Kaya, gribin nezle gibi virüs etkenli bir solunum yolu hastalığı olduğunu ifade ederek, “Etken virüs influenza isimli bir virüstür. İnfluenza virüsü: A,B ve C ismi ile 3 gruptur. A grubu virüs geçtiğimiz yıllarda kuş gribi, domuz gribi gibi isimler ile salgınlara yol açmıştır. A grubu influenza virüsü her yıl yapısını değiştirmekte ve salgınlara yol açmaktadır. Hastalığın etkileri 2-3 hafta sürer. Grip salgınının sebebi hava yolu ile bulaşması ve kısa süreli kuluçka süresidir. Üşüme, titreme, terleme, baş ağrısı, kas ve vücut ağrısı ve yüksek ateş belirtileridir. Burun akıntısı, baş dönmesi, öksürük ve boğaz ağrısı şikâyetleri de eklenebilir” diye konuştu.



Hayati riske bile yol açabilir


“Küçük çocuklar ve 65 yaş üzeri kişiler, şeker hastaları, astım ve kronik bronşit hastaları, böbrek hastaları, anne adayları ve bebekler riskli bireylerdir” diyen Uzm. Dr. Taner Kaya, gribin tüm solunum yollarını (burun, sinüs, kulak, boğaz ve akciğer) etkilediğini belirtti. Zatürreye (pnömoni) neden olarak ölümlere dahi yol açabileceğine dikkat çekti. Gripten korunmanın en etkili yolunun aşılanma olduğunu söyleyen Dr. Kaya, “Kapalı ortamlardan uzak durmalı, sigara içmemeli, soğukta kalıp bağışıklık sistemimizi zayıf düşürmemeliyiz. Antiviral tedavi ve ağrı kesici, ateş düşürücü ilaçlar ile grip tedavisi yapılmaktadır. Grip virüs kaynaklı bir hastalıktır ve antibiyotik ile düzelmez. Fakat grip ile beraber bakteriyel enfeksiyon da geçirebileceğimizi akılda bulundurmak gerekebilir. Bu sebeple grip olan hastalarımıza gerektiğinde antibiyotik tedavisi de verilmektedir” bilgilerini verdi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.