KÜLTÜR SANAT - 09 Temmuz 2020 Perşembe 09:39

Ekmekçioğlu: “Sosyoekonomik eşitsizlikler, insani duygular karşısında tehditkar bir durum açığa çıkarıyor”

A
A
A
Ekmekçioğlu: “Sosyoekonomik eşitsizlikler, insani duygular karşısında tehditkar bir durum açığa çıkarıyor”

Samsun Üniversitesi (SAMÜ) Öğretim Görevlisi Sevcan Ekmekçioğlu, sosyoekonomik eşitsizliklerin, insani duygular karşısında tehditkar bir durumu açığa çıkardığını söyledi.

Samsun Üniversitesi (SAMÜ) Öğretim Görevlisi Sevcan Ekmekçioğlu, sosyoekonomik eşitsizliklerin, insani duygular karşısında tehditkar bir durumu açığa çıkardığını söyledi.


Samsun Üniversitesi (SAMÜ) Düşünce ve Sanat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSAM) bünyesinde başlayan Fragmanter Film Okumaları etkinliğinde bu hafta yönetmenliğini Bong Joon Ho’nun yapmış olduğu 2019 yapımı Parazit filmi ele alındı. Güney Kore yapımı olan Parazit, Oscar tarihinde ilk kez İngilizce olmayan en iyi film seçilmesi ile son yılların en çok konuşulan filmlerinden biri olmuştu. Öğretim Görevlisi Sevcan Ekmekçioğlu moderatörlüğünde gerçekleşen etkinlikte, filmde ele alınan sınıf farklılığı ve çatışması konusu ile yönetmenin seyirciye sunduğu metaforlar ve göstergeler değerlendirildi.



“Filmde yoksul ile zengin arasındaki sınıf çatışması mekânlar ve insani duygular temelinde ele alınır”


Yönetmenin, izleyicilerde içinde yaşadığımız dünyanın dürüst bir tasvirini hissettirmeyi amaçladığını dile getiren Ekmekçioğlu, filmin Güney Kore toplumu içinde yer alan yoksul ile zengin arasındaki sınıf çatışmasını iki aile etrafında insani duygular üzerinden ele aldığını ifade etti. Hikayenin iki aile üzerine kurulu olduğunu belirten Ekmekçioğlu, iki ailenin sahip olduğu yaşam tarzları ve bu yaşam tarzlarını sembolize eden evler üzerinden sınıf farklılıklarının seyirciye aktarıldığını dile getirdi. Filmin hikayesinin iki kısımdan oluştuğunu belirten Ekmekçioğlu, “İlk kısımda yoksul Kim ailesinin çeşitli yol ve yöntemlerle zengin Park ailesinin evine geçiş sürecini izliyoruz. İkinci kısımda ise Park ailesinin evinde eskiden beri yaşayan hizmetçi ve sakladığı kocası ile Kim ailesi arasındaki evde kalma mücadelesine tanık oluyoruz. İlk kısım daha sakin ve bir miktar da eğlenceli giderken, ikinci kısımla gerilim düzeyi gittikçe artıyor. Film bu haliyle basitçe tek bir türe indirgenemez, birden fazla türün sentezlenmesiyle beyazperdeye aktarılmış, ilginç bir yapımla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.


Filmin en başında yoksul Kim ailesinin internete kavuşmaya çabaladığına dikkat çeken Ekmekçioğlu, yaşanan çağın zengin ve yoksul ayırt etmeksizin bir iletişim ve dijital çağ olduğunu ve internet, telefon ile sosyal medyanın artık insanlar için temel ihtiyaca dönüştüğünü vurguladı. Filmin değerlendirmesine geçmeden önce filmde geçen mekânları ve hikayeyi daha iyi anlayabilmek için Güney Kore toplumunu göz önünde bulundurmak gerektiğine işaret eden Ekmekçioğlu, bu minvalde Kuzey Kore ile savaş döneminde ortaya çıkan ve adına Banjiha denilen sığınak amacıyla yapılan bodrum katları ele aldı. 1960’larda savaş döneminde ortaya çıkan Banjiha’ların 1980’lere gelindiğinde düşük bütçeli ev ihtiyacını karşılamak adına kiralanabilir hale geldiğini belirterek Kim ailesinin de böyle bir bodrum katında yaşadığını ifade etti. Güney Kore’de kentlerde yaşayan çok sayıda yoksulun filmde gösterilen bodrum katlarda yaşadığına dikkat çeken Ekmekçioğlu, filmde geçen diğer mekanın ise zengin Park ailesinin yaşadığı ve bir mimar tarafından özel olarak tasarlanan bir villa olduğunu belirterek söz konusu iki mekânın sınıfsal karşıtlığı gözler önüne sermek amacıyla işlevselleştiğini vurguladı. Mekânların kurgulanmasında yapım tasarımcısının bu mekanlarda vakit geçirerek ve gözlemleyerek bu yapıları özel olarak tasarladığını da ifade etti.



“Koku, sınıfsal sınırları hissettiren bir imge olarak dikkat çeker”


Film boyunca, gelir eşitsizliklerine dayanan sınıf farklılıklarını seyirciye ifade etmekte birçok metafor ve gösterge kullanıldığını belirten Ekmekçioğlu, “Yaşanan evler sınıf farkını net biçimde ortaya koymaktadır. Sosyal adaletsizlik ve gelir farkı evlerden yaşam tarzlarına, hatta doğa olaylarını algılama ve doğa olaylarından etkilenme biçimlerine kadar ortaya koyuluyor. Örneğin yağmur sahnesinde zengin muhitinde mazgallardan su akarken, yoksul dünyaya geçtiğimizde suların dizlere kadar yükseldiğine ve sonunda fosseptiğin taşarak lağımın yoksulların yaşadığı evleri ve sokakları sardığına şahitlik ediyoruz. İnternet fakir mahallede cam kenarında dahi çekmezken, zengin bölgede sığınaktan bile çekiyor. Birçok bağlam bu farkı ortaya koyar şekilde ele alınıyor” dedi.


Bu bağlamların çeşitli semboller kullanılarak ifade edildiğini belirten Ekmekçioğlu, merdivenin etkin bir sembol haline geldiğini şöyle ifade etti: “Merdivenin bir sınıf farkına işaret ettiğini görüyoruz. Filmde merdivenler sosyoekonomik hiyerarşinin bir sembolü olarak görülebilir. Yoksullar evlerine merdiveni inerek ulaşırken, zenginler merdivenleri çıkıyorlar. Merdiven altı ve üstü ile ikisi arasında bir sınır belirliyor. Örneğin zengin Park ailesinin aniden kamptan eve dönmesiyle evden kaçma mücadelesine giren Kim ailesi üyeleri yağmur altında evlerine ulaşmak isterken zengin mahallesinden kendi yoksul mahallerine ulaşmak için de yüzlerce merdiven iniyorlar.”


Kokunun da sınıf farkını ortaya koymada etkin bir rol üstlendiğine değinen Ekmekçioğlu, zengin Park ailesinin babasının özel şoförü olan Baba Kim’in kötü koktuğuna yönelik şikayeti ile bu alçaltıcı tutumun tekrarlanmasının cinayete yol açtığını ifade etti. Benzer şekilde hamamböceklerinin yoksullarla özdeşleştiğini, ev sahibi geldiğinde kaçışan hamam böcekleri ile Kim ailesi arasında bağlantı kurulabileceğini belirtti.


Son olarak film boyunca Kim ailesinin bir kurgu ve plan dahilinde hareket etmesine rağmen başarısız olduğuna dikkat çeken Ekmekçioğlu, hayatın sürprizlere açık bir boyutu olduğu değerlendirmesinde bulundu: “Kim ailesi film boyunca her bir aile üyesinin evde bir görev edinmesi üzerine planlar ve kurgular yapıyor olsa da, aslında olması gerekenin plansızlık olduğunu çünkü hayatın hep sürprizlerle dolu olduğunu Baba Kim filmin sonunda şöyle ifade eder: Nasıl bir plan başarısız olmaz, biliyor musun Ki-Woo? Plansız olmak. Plan yapmamak. Neden biliyor musun peki? Bir plan yaparsan, hayat o planını hep bozar. Plan olmadığı sürece hiçbir şey ters gitmez, kontrolün dışında bir şey olsa da, varsın olsun.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Evinde ölü bulunan Pakistanlı kadının oğlu tutuklandı Antalya’da evinde ölü bulunan Pakistanlı kadının cinayet şüphelisi olarak gözaltına alınan oğlu, sevk edildiği mahkemece ‘kasten öldürme’ suçundan tutuklandı. Olay, dün saat 23.00 sıralarında Kepez ilçesi Ahatlı Mahallesi 3188 Sokak üzerindeki 4 katlı apartmanın giriş katında meydana geldi. Alınan bilgiye göre, İngilizce öğretmenliği yaptığı öğrenilen Pakistan asıllı Ahsan Ali Qureshi (30), eve geldiğinde birlikte yaşadığı annesi Ashfaq Ahmad Qureshi’nin (59) mutfakta kanlar içerisinde olduğunu 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. İhbarın ardından olay yerine polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Belirtilen adrese gelen sağlık ekipleri, Ashfaq Ahmad Qureshi’nin hayatını kaybettiğini belirledi. Oğlu gözaltına alındı Mutfakta kanlar içerisindeki cesedi inceleyen olay yeri inceleme ekipleri, Ashfaq Ahmad Qureshi’nin boynunda ve kol kısmında bıçak kesilerinin olduğunu tespit etti. Ekiplerin, evin mutfağında ve balkon kapısından parmak izleri örnekleri aldığı gözlendi. Olayla ilgili Cinayet Büro Amirliği’ne bağlı ekipler geniş çaplı araştırma başlatırken, sözlü ifadesi alınan kadının oğlu gözaltına alınarak polis merkezine götürüldü. 8 Nisan’da yaşadıkları eve yeni taşındıkları öğrenilen kadının cenazesi savcı incelemesinin ardından otopsi için Antalya Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı. “Ben öldürmedim” Olayla ilgili soruşturma sürerken, cinayet şüphelisi olarak gözaltına alınan Ashfaq Ahmad Qureshi’nin oğlu Ahsan Ali Qureshi, ifadesinin ardından Cinayet Büro Amirliği ekipleri tarafından sağlık kontrolüne getirildi. Qureshi, adliyeye sevk edileceği sırada gazetecilerin ‘Anneni neden öldürdün?’ sorusuna, "Annemi ben öldürmedim" cevabını verdi. Tutuklandı Adliyeye sevk edilen Ahsan Ali Qureshi, çıkarıldığı mahkemece ‘kasten öldürme’ suçundan tutuklandı.
İstanbul Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Tek gayemiz Batı’nın koşulsuz askeri ve diplomatik desteği ile kontrolden çıkan Netanyahu yönetimini ateşkese zorlamak" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Tek bir gayemiz vardır, o da Batı’nın koşulsuz askeri ve diplomatik desteği ile kontrolden çıkan Netanyahu yönetimini ateşkese zorlamaktır. Ateşkes ilan edildiği, Gazze’ye yeterli insani yardım girişine müsaade edildiği durumda amaç hasıl olacaktır” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde MÜSİAD Yönetim Kurulu’nu kabul etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, “Büyük ve güçlü Türkiye davasının ekonomideki bayraktarlığını yapan MÜSİAD, asrın felaketini yaşadığımız 6 Şubat depremlerinden sonra milletimiz için seferber olmuştur. Bu felakette sadece 53 binden fazla insanımızı kaybetmekle kalmadık, toplam tutarı 104 milyarı aşan devasa faturayla da karşılaştık. 850 bin bağımsız bölüm ağır hasar alarak kullanılamaz hale geldi” dedi. “Tek gayemiz Batı’nın koşulsuz askeri ve diplomatik desteği ile kontrolden çıkan Netanyahu yönetimini ateşkese zorlamak” Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının devamında, “MÜSİAD ailesini 7 Ekim’den beri Gazze halkına yaptığı yardımlar dolayısıyla tebrik ediyorum. Türkiye Gazze’ye gönderdiği 50 bin tona yaklaşan insani yardım malzemesiyle dünyada ilk sıradadır. İsrail’i ateşkese ve geçişine izin verdiği insani yardım miktarını arttırmaya zorlamak amacıyla ticari olarak bazı tedbirler aldık. İlk etapta 54 ürün grubuna ihracat kısıtlaması getirdik, dünden itibaren de tüm ürünleri kapsayacak şekilde İsrail ile ihracat ve ithalat işlemlerini durdurduk. Bu adımın ortaya çıkaracağı sonuçlarını iş dünyamızla istişare içinde yöneteceğiz. Biz bölgemizdeki hiçbir ülkeyle düşmanlık ve kavga peşinde değiliz. Biz coğrafyamızda çatışma, kan ve gözyaşı görmek istemiyoruz. Tüm inançlar olarak hep birlikte refah içinde yaşamak istiyoruz. Aldığımız bu kararla Batı’nın üzerimize nasıl saldıracağını biliyoruz. Tek bir gayemiz vardır, o da Batı’nın koşulsuz askeri ve diplomatik desteği ile kontrolden çıkan Netanyahu yönetimini ateşkese zorlamaktır. Ateşkes ilan edildiği, Gazze’ye yeterli insani yardım girişine müsaade edildiği durumda amaç hasıl olacaktır” ifadelerini kullandı. “Enflasyonu düşürmeye yönelik kararlı adımlar atıyoruz” “Deprem ve bölgesel çatışmalar yanında son 1 yılda ülkemiz ekonomisini etkileyen üst üste üç seçim yaşadık" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Seçim maratonu milletimizi, ekonomimizi ve iş dünyamızı yormuştur. Türkiye’nin önünde 4 yıllık hazine değerinde seçimsiz bir süre var. 4 yıllık sürede inşallah ekonomideki sıkıntılarımızın çözümü başta olmak üzere asıl gündemimize odaklanabileceğiz. Orta Vadeli Programı ve 12. Kalkınma Planı’nı geçen sene paylaşmıştık. Üretim, istihdam, ihracat, kaliteli ve sürdürülebilir büyüme hedefimize sıkı sıkıya bağlıyız. Yol haritamızdan taviz vermeden önceliğimiz olan enflasyonu düşürmeye yönelik kararlı adımlar atıyoruz. Bugün açıklanan Nisan ayı enflasyon ve dış ticaret verileri Orta Vadeli Program beklentilerimizle uyumludur. Enflasyonda yılın ikinci yarısından itibaren inşallah daha umut verici rakamları göreceğiz. Hayat pahalılığı meselesini popülist politikalar ile sorunu bir süre daha ötelemek yerine, enflasyonu düşürüp kalıcı refah artışı sağlayarak çözüme kavuşturacağız. Bu konudaki samimiyetimizi geride bıraktığımız seçim döneminde açıkça ortaya koyduk. Bizler her zorlukla beraber bir kolaylık olduğuna inanan insanlarız. Pek çok olumsuzluğun üst üste geldiği bu sancılı dönemi atlatacağız. 34 yıldır yol yürüdüğümüz MÜSİAD’ın ekonomi programımızı sahiplenerek bizlere destek vermesini sürdürmesini bekliyorum” şeklinde konuştu.