Dahiliye Uzmanı Dr. Selim Taş, toplumun hızla şişmanladığını, bunun da hastalıklara davetiye çıkardığını söyledi.
Samsun Büyük Anadolu Çiftlik Hastanesi Dahiliye Uzmanı Uzm. Dr. Selim Taş, şişmanlık konusuyla ilgili olarak genel bilgiler verirken, şişmanlığın neden olduğu hastalıklar konusunda da uyarılarda bulundu. Toplumun hızla şişmanladığına dikkat çeken Uzm. Dr. Selim Taş, "Dünya Sağlık Örgütü tarafından şişmanlık, sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanmıştır. Şişmanlık; eski çağlardan yakin zamanlara kadar bir güç, sağlık ve zenginlik simgesi iken, günümüzde tedavi edilmesi gereken
bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, fazla kiloluluk ve obezite Avrupa’daki yetişkinlerde seker hastalığının yüzde 80’inden, kalp damar hastalıklarının yüzde 35’inden ve yüksek tansiyonun yüzde 55’inden sorumludur ve her yıl 1 milyondan fazla ölüme neden olmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü 1995 yılından 2000 yılına kadar olan sürede dünyadaki obez (şişman) kişi sayısının yüzde 50 artarak yaklaşık 300 milyona ulaştığını bildirmiştir. Obezite sıklığı Türkiye’de de batılı
ülkelerden aşağı kalmamakta ve ülkemizde de diğer dünya ülkelerinde olduğu gibi obezite görülme sıklığı gün geçtikçe artmaktadır. 1990’dan 2000 yılına ülkemizde obezite oranı kadınlarda yüzde 36, erkeklerde yüzde 75 oranında artmıştır. 2000 yılında obezite yaygınlığının erişkin kadınlarda yüzde 43, erkeklerde ise yüzde 21.1 olduğu bildirilmiştir. Türkiye’de kadınlardaki obezite yaygınlığı dünya ortalamalarına göre yüksekliği şaşırtıcıdır" dedi.
Uz. Dr. Selim Taş, obeziteye neden olan etmenlerin tam olarak açıklanamamakla birlikte aşırı ve yanlış beslenme ve fiziksel aktivite yetersizliğinin şişmanlığın en önemli nedenleri olarak kabul edildiğini kaydetti. Obezite teşhisinin vücuda kitle indeksi (VKİ) hesaplanarak yapıldığını ifade eden Selim Taş, "Vücuda kitle indeksi; kilogram cinsinden vücut ağırlığının, metre cinsinden boyun karesine bölünmesiyle (vücut ağırlığı/boy 2) kolayca hesaplanabilir ve birimi kg/m2’dir. VKİ’nin 18.5 kg/m2’den küçük
olması zayıflık, 18.5-25 kg/m2 olması normal, 25-30 kg/m2 kilo fazlalığı, gürbüz, toplu olarak kabul edilir. 30 kg/m2’den büyük VKI ise obeziteyi gösterir. VKİ’nin önemli bir eksikliği vücut yağ dağılımı hakkında bilgi vermemesidir. Çünkü yalnızca yağ dokusunun artısı değil, aynı zamanda bu artan yağ dokusunun nerede biriktiği de önemlidir. Çünkü deri altında ve özellikle kalça bölgesinde biriken yağ dokusu (armut tipi obezite, kadın tipi şişmanlık), obezite ile ilişkili hastalıklarla çok sıkı ilişki
göstermezken, yağ dokusunun göbek bölgesinde birikmesi olan elma biçimli obezite ya da diğer adıyla erkek tipi şişmanlık hastalıklar açısından daha fazla risk oluşturmaktadır. Bel çevresinin erkeklerde 102, kadınlarda 88 santimetrenin üzerinde olması (son zamanlarda bu rakamlar 94 ve 80 cm’ye çekilmiştir) kalp damar hastalık riski ile ilişkilidir" diye konuştu.
ŞİŞMANLIĞIN NEDEN OLDUĞU HASTALIKLAR
Şişmanlığın neden olduğu hastalıklara değinen Uzm. Dr. Selim Taş, sözlerine şöyle devam etti:
"Obezite; seker hastalığı, kalp hastalığı, yüksek tansiyon ve felç dahil pek çok ağır hastalık ile ilişkilidir. Örneğin 6-8 kilogramlık bir ağırlık artısı kilo almayan kişilere kıyasla seker hastalığı riskini 2 kat artırmaktadır. Obezite ayrıca bazı kanserler (meme, rahim, prostat, kalın barsak ve safra kesesi kanserleri), beynin oksijensiz kalması, uykuda nefes durması, fıtık ve dizlerde romatizma, safra kesesi taşı, kolesterol yüksekliği, karaciğer yağlanması, reflü, depresyon, varis gibi hastalıklarla
ilişkilidir. Obez kişilerin çoğu hızlı ve kolayca zayıflamayı isterler. Gerçekte ise bu o kolay değildir ve başarılamadığından dolayı hastalar arasında motivasyon eksikliğine bağlı tedaviyi bırakma veya tekrar kilo alma oranı yüksektir. Bu yüzden daha tedavi başlangıcında gerçekçi hedefler belirlenmelidir (6 ayda yüzde 5-10 kilo kaybı gibi). Vücut ağırlığındaki yüzde 10 kadar bir azalma bile risk faktörlerinin belirgin olarak azalmasını sağlar. Kilo vermek kadar verilen kilonun idamesinin sağlanması da
tedavinin çok önemlidir, çünkü kilo veren kişilerin yüzde 95’inden fazlası yeniden kilo almaktadır. Kilonun korunması uzun süreli davranış değişikliği, dengeli ve sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivitenin artırılmasına bağlıdır. Bu amaca yönelik olarak tedavide ana nokta enerji alımının azaltılması ve enerji harcanmasının artırılmasıdır."