KÜLTÜR SANAT - 10 Haziran 2019 Pazartesi 09:29

8 asırdır dimdik ayakta duran çivisiz camideki inanılmaz gizem

A
A
A
8 asırdır dimdik ayakta duran çivisiz camideki inanılmaz gizem

Samsun’un Çarşamba ilçesinde bulunan ve 8 asrı aşan tarihiyle zamana meydan okuyan, ters çevrildiğinde gemiye benzeyen çivisiz cami, deprem takozu sayesinde sallanıyor ama yıkılmıyor.

Samsun’un Çarşamba ilçesinde bulunan ve 8 asrı aşan tarihiyle zamana meydan okuyan, ters çevrildiğinde gemiye benzeyen çivisiz cami, deprem takozu sayesinde sallanıyor ama yıkılmıyor.


Amerikalı bir bilim adamı tarafından, 1205 yılında yapıldığı belirlenen Göğceli Camii (Çivisiz Cami), 8 asrı aşkın süredir dimdik ayakta durarak yıllara meydan okuyor. Günümüzde dayanıklı olduğu iddia edilen yapıların kısa ömürlü olmasına karşın, 8 asır önce çivi kullanılmadan, pelit ağacından yapılan Göğceli Camii varlığını sürdürüyor. Müslümanların yüzyıllardır ibadet ettiği cami, ahşaptan yapılmasına rağmen yüzlerce devletten daha eski bir yapı olma özelliğini taşıyor.


Anadolu Selçuklu Devleti döneminde inşa edildiği düşünülen cami, birçok medeniyete ve savaşlara tanıklık etti. Selçuklu ve Osmanlı’yı geride bırakan cami, Cumhuriyet’in 100’üncü yılına yaklaşılırken de dimdik ayakta. Caminin yapımı hakkında birçok rivayet bulunurken, en güçlü rivayet ise ters çevrildiğinde gemiye benzemesi, duvarlarında gemicilikle alakalı sembollerin olması ve caminin kıbleye doğru eğik olması nedeniyle gemiciler tarafından yapılması en güçlü rivayet olarak dikkat çekiyor. Yıllardır camide imamlık yapan Ahmet Özköse, camiye ziyarete gelen yerli ve yabancı deprem uzmanlarının caminin içerisinde bulunan deprem takozu ve kirişine hayret ettiklerini söyledi.



“Camiyi taban yukarıya doğru ters çevirdiğimizde gemiye benziyor”


Caminin büyük olasılıkla denizciler tarafından yapıldığını ifade eden Ahmet Özköse, “Göğceli Camii, Anadolu Selçuklu Sultanı 1. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde 1206 yılında yapıldı. O günden bu yana 800’ü aşkın yıldır camimiz ayakta duruyor. İnşallah daha uzun yıllar da ayakta kalacaktır. Bu caminin yapımıyla alakalı birçok rivayet var. Bunlardan birisi de eskiden burada küçük beylikler yaşıyormuş. Direnişler oluyormuş. O direnişi kırmak üzere donanmasıyla Karadeniz’e gelen bir Müslüman komutan tarafından yaptırıldığı görüşü de var. Camiyi taban yukarıya doğru ters çevirdiğimizde gemiye benziyor. Bundan dolayı da caminin yapımında donanması olan bir komutan tarafından yapılması rivayeti daha güçlü gözüküyor. Ayrıca camide kullanılan ahşapların da gelen gemiler tarafından getirildiğine dair halk rivayetleri de mevcut. Caminin 800 yılı aşkın olması konusunda bir tereddüt yok. Cami, çivi kullanılmadan yığma tekniğiyle inşa edildi. Tahtaların birbirine geçirilmesiyle ‘kurt boğazı’ tekniğiyle yapılmış” dedi.



“Kıbleye yönelik rüku ve secde eder vaziyette"


Birçok deprem geçirmesine rağmen caminin hasar almamasına da dikkat çeken Özköse, “Ecdadımız burada 8 asır öncesinde deprem takozunu kullanmışlar. Bu takoz, sallantı esnasında caminin esnemesini sağlıyor. Köşelerin de kurt boğazı tekniğiyle birbirine geçirilmiş olduğunu düşünecek olursak, her ikisi bir düşünüldüğünde cami adeta sallantı esnasında bir beşik misali sallanıyor ama yıkılmıyor. Bunu geçmişten bugüne geldiğimizde görmemiz de mümkün. Burası deprem bölgesi. 800 yılda birçok deprem meydana geldi. Bunlardan 1938 ve 1942 yılında olan büyük depremleri büyüklerimiz biliyor. Camimiz, bu büyük depremleri de hasarsız bir şekilde atlattı. Camimiz, bir sallantı esnasında yıkılacak olursa kıbleye yönelik rüku ve secde eder vaziyette ön tarafa doğru yıkılacaktır” diye konuştu.


Camiye hayran kalan ve gizemlerini çözmeye çalışan vatandaşlar ise 800’ü aşkın yıldır ayakta duran tahtalara dokunmanın büyük bir heyecan oluşturduğunu ancak caminin aslının yeterince korunamadığını belirtti.


Ayrıca son zamanlarda camiye gelen yerli ve yabancı turist sayısında da oldukça artış yaşandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep Dayıdan yeğenlerine bakırcılık mirası Gaziantep’te Bakırcılar Çarşısı’nda 22 yıldır Turistlik El Sanatları Bakır ustalığı yapan Gökhan Bilici, 4 küçük yeğenine el sanatlarının püf noktalarını öğretiyor. Geleneksel bakırcılık sanatını gelecek nesillere taşıma misyonuyla hareket eden Bilici, bu zanaatın sadece bir meslek değil, aynı zamanda bir kültür mirası olduğuna inanıyor. Çocukların her biri, dayılarının yanında hem eğleniyor hem de bakırı şekillendirmenin inceliklerini öğreniyor. Gaziantep’in tarihi çarşısında, bu 4 genç çırak, bakırcılık sanatının inceliklerini öğrenirken, aynı zamanda bu mesleğin geleceğini de şekillendiriyorlar. “Hiçbir zaman bizi aç susuz bırakmayacak bir iş yapıyoruz” Bakırcılık sanatının hiçbir zaman ekonomik sıkıntı yaşatmayacağını söyleyen Bilici, “Turistlik El Sanatları Bakır ustasıyım. 22 yıldır bu işi yapıyorum. İşimi severek yapıyorum. Yeğenlerimde benimle birlikte çalışıyorlar. Bana yardımcı oluyorlar. Yeğenlerim yaklaşık 5 - 6 yıldır benimle çalışıyor. Mesleğimiz iyi bir meslek. Hiçbir zaman bizi aç susuz bırakmayacak bir meslek yapıyoruz. Fakat temelden eleman yetişmiyor. Mecbur biz yeğenlerimizi, çocuklarımızı yetiştirmeye çalışıyoruz. Yeğenlerimde severek yapıyor işini. Zaten bir işi severek yapmazsan ondan bir verim alamazsın. Biz burada çaydanlık, sürahi, cezve ve ayran bardağı gibi birçok şey yapıyoruz” dedi. “Meslekler bir altın bileziktir” Meslek öğrenmenin gelecekte avantaj oluşturacağına değinen Bilici, “Bu mesleğin ölmemesi için herkesin kendi çocuğunu tüm meslek dallarında bir işe başlatmalı. İlerleyen zamanlarda esnaf olarak mesleğimiz ölmek durumunda. Biz son aşamasındayız. Belki bundan 5 yıl sonra hiç eleman yetişmeyecek. Okuyan kişinin mesleği oluyor. Eğer okumazlarsa ellerinde bir meslek olması onlar için gelecekte avantaj olur. Meslekler bir altın bileziktir” şeklinde konuştu. “12 yıldır bu mesleği ve severek yapıyorum” Henüz 18 yaşında olmasına rağmen 12 yıldır çıraklık yaptığını söyleyen yeğen Ahmet Kaya, “6 yaşında başladım. 12 yıldır bu mesleği ve severek yapıyorum. Ben çok sevdiğim için kardeşlerimde ilgi duymaya başladı mesleğe. Kardeşlerimde artık severek yapıyor işini. Ben bu mesleği ustaların eline bakarak öğrendim. Benim bir küçüğüm Ömer, 8 yıldır yapıyor bu işi. Onun küçüğü Mehmet, 4 yıldır yapıyor. En küçüğümüz Emre, 9 yaşında 3 yıldır da o yapıyor” diye konuştu.
Malatya Uzmanlardan ’kene’ uyarısı Malatya’nın Yeşilyurt ilçesinde görev yapan Aile Hekimi Dr. Fuat Zengin, havaların ısınması ile birlikte kenelerden bulaşan KKKA virüsü tehdidine dikkat çekerek, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi vakalarına karşı vatandaşları uyardı. Halk arasında bilinen adıyla kene ısırması olan Kırım Kongo Kanamalı Ateş (KKKA) hastalığı, Türkiye’de özellikle kırsal kesimlerde kentlere oranla daha fazla görülüyor. Vakalarda yanlış müdahale sebebiyle KKKA ateş, halsizlik, iştahsızlık, kas ağrısı, baş ağrısı, bulantı, kusma, ishal ve ağır vakalarda kanama gibi izler ile kendisini gösterebiliyor. “Doğru bir yöntemle bulunduğu yerden alınmalı” Kene ısırığına maruz kalan birine panik yapmadan doğru müdahalede bulunulmasının önemine dikkat çeken Aile Hekimi Dr. Fuat Zengin, "Halk sağlığını ilgilendiren önemli konulardan bir tanesi de kenedir. Kene bir parazittir. Bu parazit daha çok Nisan ve Eylül aylarında toprak ve hayvancılıkla uğraşanlarda daha çok görebildiğimiz bir parazit türüdür. Kene, daha çok hayvanlarda emdiği virüsü insana taşıyor, taşınan virüs belirli bir zamanda sonra bir takım ciddi rahatsızlıklara neden olabiliyor. Kene bir insanı ısırdıktan sonra 12 ila 24 saat gibi bir süre geçmiş olması gerekiyor ki virüs bulaşmış olsun. Isırığa maruz kalan bir kişi öncelikle endişelenmeli ve kene doğru bir yöntemle bulunduğu yerden alınmalı. Sigara ile yakmak, üzerine alkol dökmek, keneyi yakmak bunlar kesinlikle yanlış olan yöntemlerdir. Kırsal bölgede yaşayan ve kenenin ısırdığı bir kişi ne yapacağını bilmiyorsa ya pense ya da bir ipi daire şeklinde keneye geçirerek yavaşça keneyi endişelenmeden çıkaracağız. Kene çıkarma esnasında endişelendirilir ve de sıkıştırılırsa patlama durumunda sıçrayan virüs ciddi sorunlara neden olabilir” dedi. "Elbise tercihine dikkat edilmeli” Tarım ve hayvancılıkla uğraşan vatandaşların elbise tercihlerine dikkat etmesi gerektiğini belirten Zengin, "Tarım ve hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımızın vücutlarında açık yer olmamalı. Çalışırken, çorap ve çizme giymelerinin yanı sıra eldiven kullanımı önemlidir. Kene, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığına sebep olabiliyor, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi riskinden dolayı kene ısırması önem arz etmektedir. Isırma sonrası hızlıca çıkarılmalı ve kontrollerin yapılması önerilmektedir" diye konuştu.
Hatay Köpek saldırısından kaçarken ayağını kıran çocuk, yaşadıklarını anlatı Hatay’ın Samandağ ilçesinde köpek saldırısına uğrayan 14 yaşındaki kız çocuğunun, saldırıdan kaçarken ayağı kırıldı. Olay anı güvenlik kamerasına yansırken, çocuk yaşadığı korku dolu anları anlattı. Olay, Samandağ ilçesi Değirmenbaşı Mahallesi’nde meydana geldi. 23 Nisan akşamı kuzenleriyle dışarıya çıkan 14 yaşındaki Zeynep Açar, yolun karşısında duran köpeğin saldırısına uğradı. Köpeğin üzerlerine doğru koştuğunu gören Açar, köpekten kaçarken yere düştü ve ayağını kırdı. Köpeğin kızlara saldırma ve Açar’ın kaçarken ayağını kırılma anları güvenlik kamerasınca kaydedildi. Kızı köpek saldırısına uğradıktan sonra konuşan Mithat Açar, yetkililerden sokak köpeklerinin toplanmasını istiyor. “O korkuyla ve can havliyle koşarken ayağımı çarptım ve kırıldı” Köpekten kaçtığı esnada ayağına kütüğe çarptığını belirten 14 yaşındaki Zeynep Açar, “Kuzenlerimle akşam yürüyüş yapmak istedik. Yolun karşısında bir köpek vardı. Köpeğe herhangi bir kışkırtma yapmamamıza rağmen üstümüze doğru koşmaya başladı. Biz de o korkuyla ve can havliyle kendimizi koşarken bulduk. Ben de o sırada ayağımı kütüğe çarptım. O esnada ayağım kırıldı. Şu an ayağımda hala ağrılarım var. Yürüme sürecim 2 ay sürebilir. Sokak köpekleri hakkında gerekenlerin yapılmasını istiyorum” dedi. “Kızım bu acıları çekti ama başka çocuklar çekmesin” Kızının yolda giderken köpek saldırısında uğradığını ifade eden Mithat Açar, “Geçen Çarşamba günü kızım ve kuzenleri yolda giderken akşam saatlerinde bir köpeğin saldırısına uğradı. Kızım köpekten kaçmaya çalışırken yolda duran kütüğe ayağa takılarak yere düşünce ayağı kırılıyor. Kızım bir köpek saldırısına uğradığını söyledi. Çevrede çok köpek var ama kızıma bir köpek saldırdı. Bir köpeğin saldırısı da yeterli oluyor. Yetkililerden sokak köpeklerinin toplanmasını istiyorum. Kızım bu acıları çekti ama başka çocuklar çekmesin. Yetkililerden bir çözüm bulmalarını istiyorum” ifadelerini kullandı.