TEKNOLOJİ - 13 Ekim 2025 Pazartesi 15:06

Savunma Sanayii Başkan Yardımcısı Karataş: "Dünyanın 185 farklı ülkesinde Türk savunma sanayinin platformları ya da sistemleri kullanılıyor"

A
A
A
Savunma Sanayii Başkan Yardımcısı Karataş: "Dünyanın 185 farklı ülkesinde Türk savunma sanayinin platformları ya da sistemleri kullanılıyor"

Savunma Sanayii Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hakan Karataş, "Dünyanın 185 farklı ülkesinde Türk savunma sanayinin platformları ya da sistemleri kullanılıyor. 1 yıl içerisinde Kızılelma, ANKA, Hürjet, Hürkuş, Gökbey ve niceleri seri üretime girecek" dedi.


Samsun Üniversitesi (SAMÜ), 2025-2026 akademik yılına "Savunma Sanayiinde Yetenek Yönetimi: Millî Yetkinlik Hamlesi" temalı açılış programıyla başladı. SAMÜ Ballıca Kampüsü’nde düzenlenen açılış programına katılan Savunma Sanayii Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hakan Karataş burada yaptığı konuşmada, "10-15 yıl sonra savaşlar yerine gri bölge savaşlarına bırakacak. Artık bir füze veya roketle vurmaya gerek kalmadan yapay zeka ve siber güvenlik sayesinde farklı saldırılar başlayacak. Bir gün hepimiz uyandığımızda o ülkenin finans sisteminin çalışmadığını göreceğiz. O ülkedeki sağlık ve sinyalizasyon sistemi çalışmayacak. Daha da kötü o ülkenin bütün baraj kapaklarının açıldığını göreceksiniz. Savaşlar gri bölge savaşlarına kayıyor. Biz gerçek bir ülkeyiz. Avrupa ülkeleri gibi kurgu bir ülke değiliz. Kendi mevcut durumumuzdan, ideallerimizden, değerlerimizden, inancımızdan kaynaklanan bir sorun kümesi bizi etrafımızdadır. Savunma sanayimiz şu anki noktada olmasa, o karar verici masaya davet almayız. Davet alsak o masada oturacak koltuk bulmayız. Koltuk bulsak söyleyecek söz vermezler. O masada olmamızın nedeni yerli ve milli savunmaya sanayimizin olmasıdır. Savunma sanayinde şu an devam eden bin 400 proje var. Bu bin 400 projenin AR-GE’sinde sanayi üretimine kadar biz sorumluyuz. TSK envanterinde olan bütün ürünlerin, yerli, milli ya da yurt dışı ürünü olsun ömrünü tamamlayana kadar bunların bütün bakım onarımından biz sorumluyuz. Savunma sanayinde iş yapan toplamda 8 bin firma var. Bunların bir kısmı sivil. Sadece savunma sanayinde iş yapan firma sayısı 3 bin 500’dür. Savunma sanayi yılda 3,5 milyar dolar AR-GE yapıyor. 100 bin çalışan var. 12. Kalkınma Planı’nda bu rakam 160 binlere çıkacak. 100 milyar doların üstünde proje hacmi var" diye konuştu.



230 çeşit ürünümüz 185 farklı ülkede kullanılıyor


Savunma sanayinin ihracat tablosu hakkında bilgi veren Karataş, "20 yıl önce 248 milyon dolardan, şu anda geldiğimiz nokta 2024 yılında 7,1 milyar dolar ihracat yapıyoruz. Son 5 yılda yaklaşık yüzde 20, Türk savunma sanayisini büyüyor. 2023 yılında 5 buçuk milyar dolar ürün teslim etmişiz, 10 milyar doların üzerinde satmışız. Geçtiğimiz yıl 7,1 milyar dolarlık ürün teslim etmişiz. 10 milyar dolar üzerinde satmışız. Bu yıl ilk 9 ayda yaklaşık 13 milyar bandında yeni sözleşme imzaladık. 9 aylık ihracatımız şu anda 6 milyar dolar. Türkiye’nin 12. Kalkınma Planı’nda 2028 yılında ihracat 10 milyar doların üzerinde çıkacak diye bir tahmin vardı. Biz bunu 2026 yılında tamamlamış olacağız. Dünyanın 185 farklı ülkesinde Türk savunma sanayinin platformları ya da sistemleri kullanılıyor. 230 çeşit ürünümüz 185 farklı ülkede kullanılıyor. Geçen yıl yapılan 7,1 milyar dolarlık ihracatın yüzde 55’i NATO ve Avrupa ülkelerinedir. Çünkü Avrupa Birliği’nin en iyi savunma sanayisi olan 2 ülkeden birisiyiz. İnşallah Kızılelma önümüzde yıl envantere girmiş olacak. İspanya’ya Hürjet veriyoruz. Yakında imzalanacak. Endonezya’ya 48 tane KAAN veriyoruz. Kendi envanterinize girmeyen bir ürün yurt dışına satmak önemli başarıdır. Kara platformlarında dünyada ilk 3’e gireriz. Paletliler, tekerliler ve her türlü suda çalışabilenler gibi bütün kara platformlarında dünyada önemli gelen platformları geliştiriyoruz. Artık Türk savunma sanayi seri üretim dönemine giriyor. Bizim yerli platformlarımız hazır. 1 yıl içerisinde Kızılelma, ANKA, Hürjet, Hürkuş, Gökbey ve niceleri seri üretime girecek. AR-GE’den seri üretime dönmek bambaşka bir değişiklik" şeklinde konuştu.



"Samsun güçlü bir üretim kapasitesine sahiptir"


Samsun Valisi Orhan Tavlı ise, "Gelişen sanayisi, büyüyen ekonomisi, genç ve yetenekli iş gücü, yatırım, ihracat ve istihdam odaklı büyüme stratejisi ile kuzeyin üretim merkezi olan Samsun’un büyük yatırımlar ile savunma sanayimizin gücüne güç katacağına, Türkiye Yüzyılı’na katkı sağlayacağına gönülden inanıyoruz. Samsun’umuzun sanayi alanındaki en büyük gücü ve ekonomik kalkınmamızın en büyük gücü olan 7’si faal toplam 11 OSB ile altyapısı güçlü, cazip hale gelen yeni teknoloji bölgeleri kurularak, yapılan bu çalışmalarla güçlü bir üretim kapasitesine sahip. Yeni OSB’de otomotiv ve savunmaya sanayi firmalarımız için yerlerimiz ayrılmıştır. Özellikle bir tane otomotiv firmamız 530 dönüm bir alanda yatırıma başlamıştır" ifadelerini kullandı.



"Bizim hedefimiz sadece akademik başarı değil; değer üreten, anlam arayan, sorumluluk sahibi bireyler yetiştirmek"


Samsun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Aydın ise şunları söyledi:


"Dünya hızla değişiyor. Yükseköğretim, bu değişimin tam ortasında yer alıyor. Yapay zekâ, hibrit eğitim modelleri, dijital dönüşüm. Hepsi üniversiteleri yeniden şekillendiriyor. Bizler de bu değişimi yalnız izlemeyeceğiz; onun yönünü belirleyen kurumlardan biri olacağız. Esneklik, yenilikçilik ve dayanıklılık. İşte bu üç nitelik bizi geleceğe taşıyacak. Sevgili öğrencilerim; Apollo Ay’a gönderilirken, varış anındaki koordinatlar hedef alındı. Biz de sizi, mezun olacağınız dünyanın ihtiyaçlarına göre yetiştiriyoruz. Henüz doğmamış mesleklerin adaylarısınız siz. Ama aynı zamanda geleceğin düşünürleri, yenilikçileri, liderlerisiniz. Yakın zamanda TEKNOFEST 2025’te elde ettiğimiz 12 derece, TÜBİTAK destekli araştırma projelerinde elde edilen önemli başarılar, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından düzenlenen organizasyonlarda alınan ödüller ve girişimcilik yarışmalarında kazandığımız dereceler bu vizyonun somut çıktılarıdır. Elde edilen başarılar, Samsun Üniversitesi’nin araştırma-geliştirme ekosisteminde kökleşmiş sürdürülebilir bir başarı kültürünün, disiplinler arası iş birliğinin ve öğrenci merkezli üretim anlayışının yansımasıdır. Bizim hedefimiz sadece akademik başarı değil; değer üreten, anlam arayan, sorumluluk sahibi bireyler yetiştirmektir."


Etkinlik kapsamında TEKNOFEST ve ulusal yarışmalarda dereceye giren öğrenciler için belge takdim töreni düzenlendi. Tören toplu fotoğraf ile son buldu. Açılış programına ayrıca Samsun Garnizon Komutanı Gazi Tümgeneral Davut Alâ, Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Halit Doğan, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatma Aydın, Samsun Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Salih Zeki Murzioğlu, il müdürleri, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.



Savunma Sanayii Başkan Yardımcısı Karataş: "Dünyanın 185 farklı ülkesinde Türk savunma sanayinin platformları ya da sistemleri kullanılıyor"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.
Erzincan Erzincan’da 111 bin tuz çalısı toprakla buluşturuldu Erzincan’da 3 köyde 1000 dekarlık mera alanına dikilen tuz çalısı, erozyonla mücadele ve hayvancılıkta kaba yem ihtiyacına katkı sunacak. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yürütülen proje kapsamında, kent genelinde mera kalitesini artırmak ve hayvancılıkta kaba yem açığını azaltmak amacıyla bir çalışma hayata geçirildi. Bu kapsamda Erzincan’da 3 köyde toplam 1000 dekarlık mera alanına 111 bin adet Atriplex Halimus (Tuz Çalısı) fidanı dikildi. Son yıllarda hem hayvan beslenmesinde hem de erozyonun önlenmesinde etkin şekilde kullanılan tuz çalısı bitkisi, özellikle kurak ve tuzlu topraklara uyum sağlamasıyla dikkat çekiyor. Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü de bu özelliklerinden dolayı tuz çalısını meraların ıslahında yaygınlaştırarak, hayvancılığın sürdürülebilirliğine katkı sağlamayı hedefliyor. Proje kapsamında Mollaköy Mahmutlu Mahallesi’nde 300 dekarlık alana 33 bin 300 adet, Pınarönü köyünde 450 dekarlık alana 49 bin 950 adet ve Aydoğdu köyünde ise 250 dekarlık alana 27 bin 750 adet tuz çalısı fidanı toprakla buluşturuldu. Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından finanse edilen projenin toplam maliyeti ise 2 milyon TL olarak açıklandı. Proje sahasında incelemelerde bulunan Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürü Alper Koçaker, Erzincan’ın yüzölçümünün yaklaşık üçte birinin meralardan oluştuğunu belirterek, bu alanların verimliliğinin artırılmasının hayvancılık açısından büyük önem taşıdığını ifade etti. Hayvancılık sektörünün ihtiyaç duyduğu kaba yemin önemli bir bölümünün meralardan karşılandığını vurgulayan Koçaker, özellikle küçükbaş hayvancılığın meralara bağımlı olduğuna dikkat çekti. Erzincan’da her yıl ortalama 3 meranın ıslah ve amenajman projelerine dahil edildiğini belirten İl Müdürü Koçaker, tuz çalısı projelerinin de bu çalışmaların önemli bir parçası olduğunu söyledi. Tuz çalısının derin ve kazık kök yapısı sayesinde toprağı tutma kapasitesinin yüksek olduğunu ifade eden Koçaker, bu özelliğiyle erozyonla mücadelede etkili bir bitki olduğunu kaydetti. Koçaker açıklamasında, "Tuz çalısı kuraklığa dayanıklı, iklim değişikliği ve çölleşmeye karşı dirençli, sorunlu ve tuzlu topraklarda bile yetişebilen çok önemli bir bitkidir. Kış mevsiminde yaprağını dökmemesi ve yoncaya eş değer besin değerine sahip olması hayvancılık açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Hayvanlar tarafından sevilerek tüketilen tuz çalısı, tuzlu yapısı sayesinde hayvanların tuz ihtiyacını da doğal yoldan karşılamaktadır. Mahmutlu, Pınarönü ve Aydoğdu köylerimizde 111 bin adet tuz çalısı fidanını toprakla buluşturduk" ifadelerini kullandı. Hayata geçirilen proje ile birlikte Erzincan’da meraların verimliliğinin artırılması, erozyonun azaltılması ve hayvancılıkta sürdürülebilir yem kaynaklarının güçlendirilmesi hedefleniyor.