SAĞLIK - 29 Kasım 2023 Çarşamba 12:09

Türkiye’de ’tağşiş bal’ maziye karışıyor

A
A
A
Türkiye’de ’tağşiş bal’ maziye karışıyor

Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Ziya Şahin, organik moleküllerin yapıları ve kimyasal özellikleri hakkında bilgi veren nükleer manyetik rezonans (NMR) cihazının 2024 yılından itibaren Türkiye’de kullanılacağını ve tüm balların bu cihazdan geçerek saflığının kontrol edileceğini söyledi.


Dünyada en çok arı kolonisi bulunan ve bal üreten ikinci ülke Türkiye. Türkiye’deki ballar hakkında en çok sorulan soru ise ‘tağşişli mi’ olarak dikkat çekiyor. Uzmanlar, dünyada analizi en zor yapılan besinin ise bal olduğuna dikkat çekiyor. Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Ziya Şahin, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından temin edilen organik moleküllerin yapıları ve kimyasal özellikleri hakkında bilgi verdi. Şahin, NMR cihazlarının 2024 yılından itibaren Türkiye’deki tüm balları analiz etmek için kullanılacağını söyledi. Ülkedeki tağşiş balların önüne geçileceğini ifade eden Şahin, arıcıların yapması gereken tek şeyin saf ve özelliğine uygun bal üremek olduğunu belirterek, yapılması gerekenleri sıraladı.



“Tüm ballar 2024’te NMR cihazına girecek”


Tüm balların satışa sunulmadan önce NMR cihazından geçerek, tağşiş konusunun maziye karışacağını ifade eden Başkan Ziya Şahin, “En çok sorulan soru ise tağşiş bal. Karıştırılmış, saflığı bozulmuş balla ilgili birliğimizin çalışmaları tamamlandı. Projeleri biz ortaya koyduk, Tarım ve Orman Bakanlığı da çalışmaları tamamladı. Tağşiş konusunda 3 argüman 1: şeker bileşenleri yapılan yani bizim beslediğimiz şeker 2: nişasta bazlı şeker ve 3’de polisakkaritlerdir. Bu maddeler hakkında bakanlığımız tarafından laboratuvarlara her türlü cihaz alındı. Şu anda 1 yıllık geçiş dönemindeyiz. Datalar oluşturuluyor. Arıcı da sanayici de kendi kuşağını ona göre hazırlasın. Çünkü Türkiye’de 2024’e girdiğimizde NMR cihazına bütün mallar girecek. Bu cihaza giren tüm ballar da aynadan kendinizi nasıl görmek istiyorsanız, o şekilde balınızı göreceksiniz. Bu çerçevede kendimizi ona göre hazırlamamız lazım. Birbirimizi suçlamadan daha iyi bal üretme çerçevesinde çalışmamız gerekiyor” dedi.



“Bal ve yan ürünlerimiz ile dünya pazarı içerisine girmeliyiz”


Kriterlere uygun üretilen ballar ile dünya pazarında çok önemli bir yere sahip olmak istediklerini dile getiren Ziya Şahin, “Dünyada en çok ikinci arı varlığı ve bal üretimine sahibiz. 9 ay boyunca arıcılık yapabilecek çok geniş bir potansiyele sahibiz. Dünyadaki arı ırklarının da yüzde 20’sini barındırıyoruz. 4 bin 319 çeşit te endemik bitkimiz mevcut. Bu potansiyelimizle dünya pazarı içerisinde olmalıyız. Kendi bal ve ara ürünlerimiz ile o pazarın içinde olmalıyız. Geçmişte Türkiye’deki arıcıya çok çile çektirdiler. Ama bugün çektiremiyorlar. Çam balında projemizi bitirdik, kodekse girdi ve arkasından standardı çıktı. Bugün Avrupalı bir şey diyemiyor. Bunun haricinde kestane, ayçiçeği, pamuk, geven ve narenciye balı var. Bu balların da kimyasal analizleri, tıbbi aktiviteleri bitirildi. Kestane balının da AR-GE sonuçları bitirildi. Literatür yayınları yapıldı. Herkesin gözü aydın olsun ülkemizdeki 17 noktadaki kestane balları coğrafi işaret tescil belgesi alabilir. Ancak kestane balını belirlenen çerçevede üreteceğiz. Bu kriterlerde üretilirse kilosu 800 TL’ye satılabilir” diye konuştu.


Bakanlık tarafından NMR ile zeytinyağı, bal, fındık, tıbbi aromatik bitkiler gibi Türkiye için önemli olan birçok ürün haritalandırırken, yeni yılla beraber satışa çıkacak tüm balların da analizlerinin yapılıp, tağşiş olup olmadığı incelenecek.



Türkiye’de ’tağşiş bal’ maziye karışıyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kahramanmaraş Ezgi Apartmanı davasında bilirkişi raporları tartışması sürüyor Kahramanmaraş’ta 6 Şubat depremlerinde yıkılan Ezgi Apartmanı’na ilişkin yürütülen davada, tutuklu bulunan iş yeri sahipleri hakkında hazırlanan bilirkişi raporları kamuoyunda ve yargı sürecinde tartışılmaya devam ediyor. Sanıkların avukatı Ersan Şen, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) tarafından hazırlanan bilirkişi raporuna itiraz ederek, benzer bir davada aynı üniversitenin farklı yönde görüş bildirdiğini belirtti. Avukat Ersan Şen, Gaziantep’in Nurdağı ilçesinde yıkılan bir apartmanla ilgili İslahiye’de görülen davayı emsal göstererek, söz konusu dosyada yapılan ek bilirkişi incelemesi sonucunda tadilat ile yıkım arasında illiyet bağı bulunmadığının açıkça tespit edildiğini hatırlattı. "İlliyet bağı kurulmadan asli kusur yüklenemez" KTÜ tarafından Ezgi Apartmanı dosyasında hazırlanan raporun eksik ve hatalı olduğunu savunan Av. Şen, binanın altında yapılan tadilatlar ile yıkım arasında sebep-sonuç ilişkisi kurulmadan sanıklara asli kusur atfedilmesinin hukuka aykırı olduğunu ifade etti. Şen, bu gerekçeyle verilen tutuklama kararının da hukuki şartları taşımadığını ileri sürdü. Tutuklama tedbirinin uygulanabilmesi için kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin bulunması gerektiğini vurgulayan Şen, "KTÜ raporunda, tadilat ile yıkım arasında illiyet bağı kurulmadan, ruhsatsız tadilat yapıldığı gerekçesiyle asli kusur isnat ediliyor. Böyle bir tespit hukuken mümkün değildir" dedi. "Asli kusur tespiti mahkemenin yetkisindedir" Bilirkişilerin asli veya tali kusur tespiti yapamayacağını belirten Av. Şen, Türk Ceza Kanunu’nun 22. maddesine dikkat çekerek, kusurun hukuki nitelendirmesinin mahkemeye ait olduğunu söyledi. Bilirkişilerin yalnızca teknik değerlendirme yapabileceğini ifade eden Şen, KTÜ raporunda bu sınırın aşıldığını savundu. Alkollü sürücü örneği Şen, açıklamasında trafik kazaları üzerinden bir örnek vererek, "Bir kişi alkollü veya ehliyetsiz araç kullanabilir ancak tüm trafik kurallarına uygun şekilde seyir halindeyken meydana gelen kazadan otomatik olarak sorumlu tutulamaz. Burada da aynı durum söz konusu. Ruhsatsız tadilat yapılmış olması, yıkımın sebebi olduğu anlamına gelmez. İlliyet bağı yoksa sorumluluk da olmaz" ifadelerini kullandı. "İslahiye’de ek raporda ’yok’ denildi" İslahiye’de görülen benzer davaya dikkat çeken Şen, söz konusu dosyada ilk rapordan sonra mahkemenin aynı bilirkişi heyetinden ek rapor istediğini belirtti. Ek raporda, yapılan tadilatlar ile binanın depremde yıkılması arasında illiyet bağı bulunmadığının tespit edildiğini kaydeden Şen, bu tespitin ardından sanıkların serbest bırakıldığını söyledi. İTÜ ve ODTÜ raporları: "Yıkıma neden olmaz" Ezgi Apartmanı dosyasında daha sonra İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) tarafından hazırlanan bilirkişi raporlarının da dosyaya girdiğini aktaran Şen, her iki raporda da yapılan tadilatların binanın yıkımına neden olmadığının açıkça belirtildiğini ifade etti. KTÜ raporunda ise bu soruya net bir yanıt verilmediğini savunan Şen, raporun bu yönüyle eksik olduğunu dile getirdi. "Tutukluluk devam ediyor, itirazlarımız sürüyor" Tüm bu raporlara rağmen sanıkların tutukluluk halinin devam ettiğini belirten Av. Ersan Şen, "Tutuklama tedbiri için gerekli olan kuvvetli suç şüphesini gösteren somut deliller bulunmamaktadır. Bilirkişi raporları delilleri değerlendirme aracıdır ve son gelen raporlar açıkça lehimizedir. Buna rağmen tutukluluk sürüyor. İtirazlarımızı sürdürüyoruz, süreç devam edecek" dedi.
Erzincan Erzincan’da sürüler merada Erzincan’da kar yağışsız, kurak geçen Aralık ayında havalarında sıcak gitmesiyle birlikte küçükbaş hayvan üreticileri sürülerini meraya çıkardı. Güneşli havayı fırsata çeviren üreticiler, hayvanlarını doğal otlaklarda otlatarak yem masraflarını azaltıyor. 20 gün önce yağan kar yağışı nedeniyle hayvanlarını ahırlarda beslemek zorunda kalan üreticiler, havaların mevsim normallerinin üzerine çıkmasıyla sürülerini yeniden meralara saldı. Bu sayede küçükbaş hayvanlar doğal otlardan faydalanırken, üreticiler de artan yem fiyatları karşısında ekonomik avantaj sağlıyor. Üreticilerden Gökhan Topal, bir süre önce kar yağışı nedeniyle hayvanlarını içeride yemlemek zorunda kaldıklarını belirterek, "Havalar ısınınca koyunları otlağa çıkardık. Bu sıcak günleri fırsat bilerek hem hayvanları otlatıyoruz hem de yem masrafından tasarruf ediyoruz. Önceki yıllarda bu dönemlerde kar olurdu, bu yıl kurak geçecek gibi görünüyor" dedi. Bir diğer üretici Burhan Koyun ise yem fiyatlarının ciddi oranda arttığını ifade ederek, "Yaylalarda kar olduğu için koyunları köye indirmiştik. Yem pahalı olduğu için fırsat buldukça dışarı çıkarıyoruz. Ot olmasa bile geziyorlar, bu da yem masrafını azaltıyor. Yem adeta altınla yarışıyor" diye konuştu. Erzincan’da güneşli günlerin artmasıyla birlikte meralara çıkan küçükbaş sürüler, hem üreticilere ekonomik katkı sağlıyor hem de hayvanların doğal ortamda daha sağlıklı beslenmesine imkân tanıyor.