YEREL HABERLER - 05 Ocak 2012 Perşembe 14:38

ACİL SERVİS KOMPLEKSİ HAZİRAN AYINDA BİTİYOR

A
A
A
ACİL SERVİS KOMPLEKSİ HAZİRAN AYINDA BİTİYOR

Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Uz. Dr. Abdülkadir Yetişgin, Türkiye’nin sayılı acil servislerinden biri olacak olan Acil Servis Kompleksi inşaatının Haziran ayı içerisinde biteceği söyledi.
Şanlıurfa İl Özel İdaresi Sağlık İşleri Müdürlüğü tarafından ihalesi yapılan ve 7 Mart 2011’de inşaatına başlanan Acil Servis Kompleksi’nde çalışmalar devam ediyor. 8 bin metrekare kapalı alana sahip olan ve 4 kattan oluşacak olan acil servisin, 6 milyon 270 bin TL’ye mal olacağı öğrenildi. Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Uz.Dr. Abdülkadir Yetişgin, acil servis inşaatının Haziran ayı sonunda tamamlanacağını belirterek, "4 katlı ve toplamda 8 bin metrekareye kapalı alanı olan bir yer
olacak. Bir katında 23 tane poliklinik olacak. Giriş kat bin 500 metrekare tamamen acile ait olacak. Bu acilin içerisinde bizim yeşil, sarı ve kırmızı alanlar, tiryaj alanları ve müdahale alanları ile müşahede alanları olacak. Bu binanın içerisinde alt katta 3 tane acil servis ameliyathaneleri olacak. İnşaat bittiğinde anjiyo cihazını da bu binaya taşıyacağız. Bunun yanı sıra yoğun bakım alanı da olacak. Ameliyat öncesi ve sonrası bakım alanları olacak" dedi.
Ana bina ile 3 yerden ameliyathane ve poliklinik bağlantılarının olacağını da sözlerine ekleyen Yetişgin, "İnşallah Haziran ayı sonunda burayı da tamamlayıp Türkiye’nin sayılı acil servislerinden birini Urfa’ya kavuşturmayı düşünüyoruz. Bizim acil servisi hem fiziki olarak yönü, giriş-çıkışı vatandaşlar açısından sıkıntılı bu yeni yapılacak servisimiz hem yola yakın, giriş ve çıkışı rahat ayrıca fiziki anlamda da ihtiyacı karşılayacak bir düzeyde olacak" diye konuştu.
2011 yılını da değerlendiren Başhekim Uz. Dr. Yetişgin, hasta sayısında geçen yıla göre hem ay bazında hem de yıl bazında yüzde 10’luk bir artış sağlandığını kaydetti. 2011 yılının Şanlıurfa’ya sağlık alanında ekstra yatırımların yapıldığı bir yıl olduğunu vurgulayan Yetişgin, "Bu dönem içerisinde sigara bırakma polikliniği, uyku laboratuarı, ketem, anjografi ve radyo terapi ünitesi hizmete girdi. Radyoterapi ünitesinde hasta almaya başladık. Anjografi için de Atom Enerjisi Kurumu’ndan izin bekliyoruz.
Cihaz hazır bir durumda izin geldiği anda biz burada da anjografi çekimlerine başlayacağız" şeklinde konuştu.
Son yıllarda artan özel sağlık hizmetlerine de değinen Yetişgin, "Devlet hastanelerini, özel devlet hastaneleri gibi dedirtmek yerine özel hastanelere aynen devlet hastaneleri gibi güzel çalışıyor dedirtmek hedefindeyiz. Devlet hastaneleri de kaliteyi, standardı hizmeti arttırma gayreti içerisindedir. Bu çaba da meyvelerini veriyor. Hastanemizde hasta memnuniyeti iyi ve insanlarımız burayı talep ediyorlar. Özel hastaneler açılıyor, kamu hastaneleri de açılıyor ama hasta sayılarında herhangi bir azalma
olmuyor. Sebebi de şu; insanlar artık sağlık hizmetine kolay ulaşabiliyorlar. İstatistiklere bakıldığında, 10 yıl öncesinde bir kişi yılda bir kez doktora giderken, bugünlerde kişilerin doktora gitme oranı yılda 3 defaya çıkıyor. Bunun gibi bir istatistik artışı da var. Bu memnuniyet vericidir" ifadelerini kullandı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum “Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek” için yarıştılar Türkiye Yeşilay Cemiyeti ve Millî Eğitim Bakanlığı işbirliğiyle Türkiye’de tüm okullarda uygulamaya geçirilen, bu yıl 12.si düzenlenen, görsel ve edebî alanda eserlerin ödüllendirildiği "Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek Yetenek Yarışması"nın Erzurum etabı sonuçlandı. "Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek Yetenek Yarışması"; Millî Eğitim Bakanlığı, Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Türkiye Yeşilay Cemiyeti arasında imzalanan protokol doğrultusunda her yıl Millî Eğitim Bakanlığına bağlı ilk, orta ve lise kademelerinde örgün eğitim veren okullarda gerçekleştiriliyor. "Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek Yetenek Yarışması"nın Erzurum etabının ödül töreni Müdürlüğümüz toplantı salonunda gerçekleştirildi. Ödül törenine İl Millî Eğitim Müdür Yakup Yıldız, Yeşilay Erzurum Şube Başkanı Emirhan Tanay, idareci, öğretmen ve öğrencilerimiz katıldı. Görsel Sanatlar, Türkçe, Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenleri ile Yeşilay temsilcilerinden oluşan jüri tarafından yapılan açıklamaya göre, Türkiye Yeşilay Cemiyeti ve Millî Eğitim Bakanlığı iş birliğiyle düzenlenen Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek Yetenek Yarışmasında Görsel Eserler alanında ilkokullar arasında Köprüköy Yağan Cumhuriyet İlkokulundan Sümeyya Yeğen, ortaokullarda Olur TOKİ Yatılı Bölge Ortaokulundan Rabia Alver, liselerde ise Yakutiye Rabia Hatun Anadolu İmam Hatip Lisesinden Ebrar Onay 1. oldu. Edebî eser alanında ise ortaokullarda Karayazı Ağaçlı İsa Orman Ortaokulundan Nehir Oran, liselerde Oltu Fen Lisesinden Sinem Şimşek 1. oldu. Yarışmada 1. olan öğrencilere çeşitli ödüller verildi. Öğrencilerin ödülleri İl Millî Eğitim Müdürü Yakup Yıldız tarafından takdim edildi. İl Millî Eğitim Müdürü Yakup Yıldız yarışmada ödül alan öğrencileri tebrik edip öğrenim hayatlarında başarılar diledi. Ödül töreni hatıra fotoğrafı çekimiyle son buldu.
Kocaeli Uzmanı uyardı: Bu hastalık çok sinsi ilerliyor Kemik erimesinin kişinin yaşam kalitesini bozan, insan sağlığını tehdit eden bir hastalık olduğunu söyleyen Doç. Dr. Mehtap Bozkurt, "Kemik erimesi sinsi bir hastalıktır ve erken dönemde hiçbir klinik bulgu vermez. Genellikle kazalara bağlı küçük travmalar sonrası kırıkların oluşması ile kendini gösterir" dedi. VM Medical Park Kocaeli Hastanesi’nden Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Mehtap Bozkurt, halk arasında kemik erimesi olarak bilinen osteoporoz hastalığı hakkında bilgilendirmede bulundu. Kemik erimesinin kemiğin yapısındaki değişimler sonucu kırılganlığının artması durumu olduğunu ifade eden Doç. Dr. Mehtap Bozkurt, birçok tipi ve nedeni olan osteoporozun en sık menopoz sonrası kadınlarda görülen "postmenopozal tipiyle" karşılaştıklarının altını çizdi. "Sinsi bir hastalık" Kemik erimesinin kişinin yaşam kalitesini bozan, insan sağlığını tehdit eden bir durum olduğunu dile getiren Doç. Dr. Mehtap Bozkurt, hastalığın belirtilerini şöyle anlattı: "Kemik erimesi sinsi bir hastalıktır ve erken dönemde hiçbir klinik bulgu vermez. Genellikle kazalara bağlı küçük travmalar sonrası kırıkların oluşması ile kendini gösterir. Kırıklar çoğunlukla omurga, kaburga, kalça ve el bileğinde gelişir. Omurga kemiklerindeki küçük kırıklardan kaynaklanan çökmelere bağlı olarak boyda kısalma ve sırtta kamburluğun artması gibi gözle görülebilir değişiklikler gelişebilir" "Yaşlı hastaların yatağa bağımlı kalma riski yüksektir" Ani başlayan şiddetli sırt ağrısının ve özellikle gece ağrısının osteoporoz bağlı kemik kırıkları açısından uyarıcı bir işaret olduğunu ifade eden Doç. Dr. Mehtap Bozkurt, "Bunlar içinde komplikasyon riskinin yüksek olması nedeniyle kalça kırıkları önemli bir yer kaplamaktadır. Özellikle yaşlı hastalarda kemik kaynama problemlerinin fazla olması nedeniyle yatağa bağımlı kalma riski yüksektir. Bir kere kırıklar başladı mı yeni kırıkların da oluşması kaçınılmazdır. Bu aşamaya gelmeden önce menopoza giren hastalarda kemik erimesini önleyici yaklaşım ve gerekirse kemik yoğunluğunu artıracak tedavilerle kırıkların önüne geçilmesi önemlidir. Yapılan çalışmalar kalsiyum ve D vitamini takviyesinin osteoporoza bağlı oluşan kırıkların tedavisinde ve önlenmesinde oldukça etkili olduğunu göstermiştir" dedi. "Menopoz sonrasında temel sebep östrojen oranının düşmesi" Menopoz sonrası kadınlarda kemik erimesinin temel sebebinin östrojen oranının düşmesi olduğunu belirten Bozkurt, "Östrojen eksikliği, kemik yapım ve yıkım dengesinde değişikliklere neden olarak kemik yapısında bozulmalara yol açar. Kemik erimesi tanısı dansitometri denilen aletle kemik yoğunluğunun ölçülmesi ile konulur. Kadınlarda menopoza girme yaşı toplumdan topluma değişiklikler göstermekle birlikte, bizim ülkemizde menopoza girme yaşı ortalama 46-51 yaşlar arasındadır. Menopoz öncesi dönem 40‘lı yaşlar olarak kabul edilir. 40 yaş öncesi başlayan menopoza erken menopoz denilir, kemik erimesi riskini artırması açısından oldukça önemlidir. Adet düzensizlikleri, ateş basması ve gece terlemeleri, vajinal kuruluk, kaşıntı ve cinsel isteksizlik, yorgunluk, ruh halinde değişiklikler, endişeli veya sinirli hissetme, iştahta artış, unutkanlık gibi menopoz belirtilerinin görülmeye başlanmasıyla birlikte bir doktora başvurulmalıdır. Erken menopoz önlenebilir bir durumdur. Ancak 12 ay adet görmedikten sonra erken menopoz başlamış olacağı için vakit kaybetmemek gerekir" şeklinde konuştu. "Menopoz dönemindeki kadınların günlük diyetlerindeki kalsiyum miktarı yeterli olmalı" Menopoz dönemindeki kadınların günlük diyetlerindeki kalsiyum miktarının yeterli ve dengeli bir seviyede tutulmasının, günlük egzersizlerinin planlanmasının, D vitamin değerinin ideal değerlerde tutulmasının kas ve kemik kütlesini korumada önemli olduğunun altını çizen Doç. Dr. Bozkurt, "Kemik erimesinin erken tespit edilmesi kırıkların önlenmesi açısından oldukça kıymetlidir, bu nedenle menopoza giren kadınların kan tahlilleri ve kemik ölçümleri yaptırılmalı ve yılda bir takip edilmelidir. Ayrıca jinekolojik muayene, smear testi ve mamografi de periyodik olarak yapılmalıdır" diye konuştu. Bu hastalıktan korunmanın yolları Kemik erimesinden korunmak için beslenme ve egzersizin oldukça önem taşıdığını söyleyen Doç. Dr. Bozkurt; beslenmede süt ve süt ürünleri gibi kalsiyumdan zengin diyet, tuzun azaltılması, kuru baklagiller ve yeşil yapraklı sebze tüketimi, kahve, gazlı içecekler gibi kafeinli içeceklerin azaltılması, aşırı kilo kayıplarından kaçınmak, aşırı protein tüketiminden kaçınmak ve alkol ve sigaranın bırakılması ya da azaltılması önerisinde bulundu.
Antalya Romanya’da arı ve propolis masaya yatırıldı 6. Uluslararası Arı Ürünleri Sempozyumu & Uluslararası Bal Komisyonu Yıllık Toplantısı 22-25 Nisan tarihlerinde Romanya’da gerçekleştirildi. Arı ürünleri analizi ve araştırması alanında bir referans niteliği taşıyan konferans, dünya genelinden akademisyenler ve sektör profesyonellerini bir araya getirdi. 4 gün boyunca devam eden konferansta; propolis, polen, bal, bal analiz metotları, kalıntılar, duyusal analizler, coğrafi ve botanik orijin, arı ürünlerinde güvenilirlik gibi pek çok oturumda, alanında uzman kişilerce arı ürünleri alanındaki en güncel araştırmalar paylaşıldı. BEE’O Propolis Kurucusu ve Genel Müdürü Dr. Aslı Elif Tanuğur Samancı, sempozyumun önemli oturumlarından biri olan "Arı Ürünlerinde Güvenilirlik" başlıklı panelde “Propolisin Standardizasyonu” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Sunumunda, ulusal alanda T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı liderliğinde ve uluslararası alanda ise Uluslararası Standartlar Örgütü (ISO) liderliğinde devam eden standart belirleme çalışmalarına da değinen Samancı, dünya genelinde 23 ülkede, 178 propolis örneğinin incelendiği bir araştırmanın sonuçlarını raporladı. Samancı, “2021-2024 yılları arasında 23 farklı ülkeden toplanan 178 propolis örneklerinin incelendiği araştırmada, 102 örneğin hiç propolis içermediği, 34 propolis örneğinin yüzde 10’un altında propolis içerdiği, 23 propolis örneğinin yüzde 10 ila yüzde 30 arasında olduğu belirlenmiştir. Ayrıca örneklerin yüzde 57’sinde propolis miktarının etikette belirtilmediği tespit edilmiştir. Bu veriler göstermektedir ki, dünya pazarında yapılan propolis sahteciliği, tüketiciyi yanıltmaktadır. Bu nedenle propolisin standardizasyonu; hem tüketicilerin yüksek kaliteli ve güvenilir ürünlere erişimini sağlamak amacıyla hem de büyük firmaların tüketiciyi yanıltmayacak şekilde üretim yapmalarının sağlanması ve daha sıkı bir şekilde denetlenmesi adına çok önemlidir. Hem ulusal hem de uluslararası standartların geliştirmesi konusunda toplantılarda yer alarak bu çalışmaların yürütülmesine katkıda bulunmaktan mutluluk ve gurur duyuyorum. Arı varsa hayat var" dedi. Samancı son olarak şunları söyledi: "10 bin alerjik rinit hastası üzerinde yapılan ve 2024 yılında yayınlanan çok merkezli prospektif bir bilimsel çalışmanın verilerine göre; Anadolu propolisi ve deniz tuzlu su içeren burun spreyinin, toplam semptom skorlarında azalma ve yaşam kalitesinde artış sağladığı tespit edilmiştir. Bu verilere dayanarak Anadolu propolisli burun spreyinin alerjik rinit tedavisinde kullanılabilecek doğal bir formül olduğunu söylemek mümkün. Bu çalışma, Dünya’da propolisle ilgili 10 bin hastada yapılmış başka bir çalışma bulunmaması yönüyle oldukça büyük öneme sahiptir."