KÜLTÜR SANAT - 18 Haziran 2021 Cuma 15:52

Şanlıurfa turizminde yeni bir dönem başlıyor

A
A
A
Şanlıurfa turizminde yeni bir dönem başlıyor

Şanlıurfa Turizmi Geliştirme A.

Şanlıurfa Turizmi Geliştirme A.Ş.’nin 2021 yılı olağanüstü genel kurul toplantısında konuşan Vali Abdullah Erin, şehrin tarihi ve turistik mekanlarından Göbeklitepe, Balıklıgöl Platosu ve Harran için yapılması planlanan düzenlemeleri açıkladı.


Şanlıurfa Turizmi Geliştirme A.Ş.’nin 2021 yılı olağanüstü genel kurul toplantısı, Şanlıurfa Valisi Abdullah Erin başkanlığında şirket genel kurulu üyelerinin katılımıyla 17 Haziran 2021 Perşembe günü saat 14.00’de Ticaret ve Sanayi Odası meclis toplantı salonunda gerçekleştirildi. Toplantıda, 2020 yılında pandemi dönemine rağmen yapılan tanıtım pazarlama çalışmaları, TV Programları, takı koleksiyonu lansmanı, uluslararası müzik festivali hakkında bilgilendirilme yapıldı. turizm iş geliştirme faaliyetleri olarak, proje geliştirme faaliyetleri, taşınmaz geliştirme faaliyetleri, ürün geliştirme faaliyetleri gündeme geldi.


Germüş Kilisesi ve Hanel Barur’un Şanlıurfa Turizmi Geliştirme A.Ş’ye tahsisi ve fonksiyonlandırılması hakkında bilgilerin verildiği toplantıda, Karahantepe, Sefertepe ve Sayburç kazılarına verilen destekler, Harran Kalesi ve çevresinin kazı, fonksiyon, restorasyon çalışmaları için gerekli olan bütçeye destek sağlamaları için Kuveyt Büyükelçiliği ile yapılan görüşmeler değerlendirildi.


Toplantıda ayrıca, politika ve planlama çalışmaları olarak ilçe turizm stratejileri, İlçe belediye ve kaymakamlıkları ile hazırlanan fizibilite raporları Destinasyon Noktası Planlama Rehberi ve Dereiçi köyü için hazırlanan sürdürülebilir turizm projesi, isot müzesi, müzik akademisi, UNESCO Jeopark ağına yapılacak başvuru, UNESCO Kültürel Miras Parkı ve diğer günden maddeleri görüşüldü.


Turizm A.Ş.’nin yaşaması Şanlıurfa için önemlidir


Şanlıurfa Turizmi Geliştirme A.Ş’nin, tüm toplumu temsil edecek, çok aktörlü ve çalışmalarını profesyonelce yürüten, Şanlıurfa’yı ileriye taşıyacak bir anlayışla kurulduğunu ifade ederek sözlerine başlayan Vali Abdullah Erin, pandemi süreciyle başlayan kısıtlamaların tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de ve Şanlıurfa’da da turizmi olumsuz etkilediğini hatırlattı.


Vali Erin, korona virüs kısıtlamalarının önemli ölçüde ortadan kalkacağı önümüzdeki dönemde, başta Göbeklitepe olmak üzere Halilürrahman, Eyyüp Peygamber Makamı, Harran ve diğer tarihi turistik alanlarda çok büyük bir yoğunluk yaşanmasını öngördüklerini ve bu alanların rahatlıkla ziyaret edilebilir hale gelmesi için önemli planlamalar hazırladıklarını söyledi.


Önümüzdeki dönem büyük bir turizm patlaması yaşanmasını beklediklerini ve çalışmaları da buna göre yapmak zorunda olduklarını ifade eden Vali Erin, Büyükşehir Belediyesi yanında ilçe belediyeleri ve Turizm Geliştirme A.Ş.’nin, hazırlanmış olan turizm master ve eylem planı çerçevesinde şehri geleceğe hazırlamaya gayret ettiğini dile getirdi.


Ancak münferit girişimlerin planlama ve vizyondan yoksun olacağını, şehri ileriye taşıyamayacağını ifade eden Vali Erin, Turizmi Geliştirme A.Ş.’nin kuruluşunun altında yatan temel sebebin, birlikten kuvvet doğar anlayışı olduğunu söyledi.


Turizmi Geliştirme A.Ş.’ye finansal ve yönetim desteği sağlanıp, liyakat esas alınarak bir ekip oluşturulursa başarılı olacağını ifade ederek yola çıktıklarını hatırlatan Vali Erin, “Bir taraftan valiliğimiz ve diğer kurumların iştirakiyle kurulan Turizmi Geliştirme A.Ş., diğer taraftan İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Kalkınma Ajansı, GAP İdaresi ve diğer kurum kuruluşların katkılarıyla Şanlıurfa’nın turizm alanındaki tüm eksikliklerini masaya yatırdık, olması gereken ne varsa buna yönelik çalışmaları gerçekleştirdik” dedi.


Büyük bir hazinemiz var


Göbeklitepe ile birlikte şu anda kazısı devam eden, neolitik döneme ait dokuz adet arkeolojik alanın olduğunu kaydeden Vali Erin, “Hemen hemen tüm ilçelerimizde Şanlıurfa’yı dünya gündemine taşıyacak büyük bir hazinemiz var. Bu alandaki çalışmaları valilik olarak her türlü imkan ve desteği sağlıyoruz. İlçe belediyelerimizden de destek rica ederek görev paylaşımı gerçekleştirdik. Kazı ekiplerine gerekli desteği veriyorlar. Şu anda problem olan ilçemiz yok. Bu nedenle tüm ilçe belediyelerimize teşekkür ediyoruz” şeklinde konuştu.


Göbeklitepe’ye Düzenleme


Şanlıurfa’nın, yüzde 96’sına yakını yerli olmak üzere yıllık 5 milyona varan turisti ağırladığını, Göbeklitepe’nin yanı sıra Hz. İbrahim başta olmak üzere birçok peygamberle anılan bir şehir olduğunu ifade eden Vali Erin, “Göbeklitepe gibi arkeolojik alanlarımızı tüm dünyaya sunacağız. Ama öbür taraftan da Hz. İbrahim’in kenti olma kimliğimizi hiçbir zaman terk etmeyeceğiz. İnsanlar, o peygamberlerin ayak bastığı yerleri ziyaret için geliyorlar. Dolaysıyla bu bizim en güçlü tarafımız. En güçlü olduğumuz bu yönü hiçbir şekilde ihmal etmeyeceğiz. Göbeklitepe başta olmak üzere Karahantepe ve diğer arkeolojik alanları paket halinde ziyaret edilebilecek getirme gayreti içerisinde olacağız” ifadelerini kullandı.


Göbeklitepe’de ziyaretçi sayısının her geçen gün artığını ve buradaki alan yönetimi planlamasının mutlaka yapılması gerektiğinden hareketle, Turizmi Geliştirme A.Ş.’nin bir çalışma yaptığını kaydeden Vali Erin, Göbeklitepe girişinde bir alanın İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nce takip edilerek Milli Emlak’tan alındığını ve buraya bir karşılama alanı kurulacağını söyledi. Buradaki karşılama alanı tamamlandıktan sonra tur otobüslerinin burada karşılanacağını, çay kahve ikramlarının burada yapılacağını ve ziyaretçilerin transfer araçlarıyla Göbeklitepe’yi ziyaret ederek geri döneceğini belirten Vali Erin, bu alanın inşası için ihale aşamasına gelindiğini ifade ederek, alan yönetiminin uygulanması ile yoğunluktan kaynaklanan kargaşanın ortadan kaldırılacağını dile getirdi.


Balıklıgöl’e kontrollü giriş


Konuşmasında, Balıklıgöl ve çevresinin mutlaka düzenlenmesi gerektiği gerçeğine de işaret eden Vali Erin, “Bu haliyle ne Hz. Eyyüp Peygamber Makamı ne de Balıklıgöl Urfa’ya yakışır bir durumda değil. Yönetim yapısından, oradaki alan düzenlemesine ve faaliyetteki işletmelere kadar gönül rahatlığıyla misafir ağırlayabileceğimiz bir alana sahip değiliz. Balıklıgöl Platosu bizim en büyük zenginliğimiz ise, burayı kargaşa ve keşmekeşlikten kurtarmamız gerekiyor. Defalarca oturup bunu konuştuk. Geldiğimiz noktada bu işin çözülemeyeceğini gördük. Valilik olarak yeni bir çalışma gerçekleştirdik. Rızvaniye külliyesi de dâhil olmak üzere bölgenin yeniden düzenlenmesi, sadece el sanatlarının sergilenip, ticaretinin yapıldığı bir yer olmaktan çıkarıp, giriş çıkışlarının kontrollü olacağı, oraya adım atmakla birlikte manevi atmosferin hissedilebileceği ihtiyacına binaen çalışmamızı büyük ölçüde tamamladık. Bunun için gerekli olan finansal desteği de Urfalı bir işadamımızdan temin ettik. 750 bin TL kadar bir bağışı ŞURKAV’a gerçekleştirdiler. Şu anda, özel olarak sergilenmesi gereken tüm değerlerimizi, bu işin uzmanı hocalarımız, din adamlarımız, akademisyenlerimiz, mimarlarımızla çalışıyoruz. Hz. İbrahim’den başlamak üzere Şanlıurfa’da yaşamış olan Hz. Eyyüp, Hz. Şuayp, Hz. Yakup, Hz. İlyas ve Hz. Musa’ya kadar uzayan birçok peygamberin burada yaşadığına dair elimizde olan rivayetlere ilave kaynaklar ekleyerek bir çalışma yapıyoruz. İlahiyat Fakültemiz öncülüğündeki bir heyet bu çalışmayı gerçekleştirdi. Bu peygamberlerin burada yaşadığına dair batı kaynakları da tarihsel ve bilimsel açıdan değerlendirerek yeni kaynaklar ortaya çıkarıldı. Şimdiye kadar elimizde olan 3-5 kaynak vardı, bundan sonra 87 kaynaktan söz edilebilecek. Peygamberlerimizin hepsi bizim için değerlidir ancak Şanlıurfa için önemli olan burada yaşamış peygamberlerimizdir. Rızvaniye Külliyesindeki alanlarda bu peygamberlerimizin tanıtımına yönelik hatıraların, kaynakların teknolojiyle desteklenmiş şekilde yansıtılacağı bölümler oluşturacağız. Yine, Prof. Dr. Abdullah Ekinci hocamız öncülüğünde çalışmasını yaptığımız, uzunca bir süredir Şanlıurfa’da hep konuştuğumuz Harran ekolü ve Harran’da yetişmiş bilim adamlarımızı hem belli bir yaşın üzerinde hem de çocukların ilgisini çekebilecek seviyede eserlerin sergileneceği, üç boyutlu ve farklı araçlarla tanıtacağımız bir alan oluşturacağız. Balıklıgöl’ün giriş çıkışını kontrol altına alacağız. Bir yer değerliyse kapalı olur. Her tarafından, istediğiniz yerden girip çıktığınız yer kıymetli değildir. En kıymetli inci, okyanusun dibinde kapalı bulunan incidir. Herkesin istediği gibi girip çıktığı bir alan manevi olarak da ekonomik olarak da kıymetli olamaz. Halilürrahman Platosunun tarihi geçmişine uygun bir şekilde kıymet bulması için giriş çıkışlarının sınırlandırılması, giriş kontrolünün sağlanması, çıkışın yine trafiği aksatmayacak şekilde bir iki noktadan verilmesini planlıyoruz. Bu konudaki planlamamız büyük ölçüde tamamlandı. Tasarımları kâğıda dökecek aşamaya gelmiş durumdayız. Bu işi iyi yapan firmalarla görüşmelerimiz devam ediyor” dedi.


Turizm alan yönetimi teklifimizin kanunlaşmasını bekliyoruz


Şanlıurfa’nın çok nadide ve dünyada eşi benzeri olmayan değerlere sahip olduğunu ancak bunun doğru şekilde yönetilemediğini kaydeden Vali Erin, “Birazcık aklı ve değerlendirme yeteneği olan herkes bunu söylüyor. Bu yönetim anlayışı ile buraları çekip çevirmemiz ve geleceğe hazırlamamız mümkün değil. Balıklıgöl’de de biz elimizden geleni yapıyoruz ancak yetki ve sorumlulukların belli olmadığı bir alanın yönetilme şansı yoktur” diyerek, bölgede yaşanan temizlik, güvenlik, işgal ve benzeri sorunlara dikkat çekti.


Halilürrahman Platosunun dünyanın, Türkiye’nin, İslam âleminin ve Şanlıurfa’nın zenginliği olduğunu, buranın tek bir yönetim modeliyle yönetilebileceğini ifade eden Vali Erin, “Dünyanın dört bir yanında benzer alanlar başarılı şekilde yönetiliyor. Türkiye’de de Çanakkale’de ve Nevşehir’de bu alanları yönetmekle görevli olan yönetim şekilleri var. Kanundan gücünü alan, belli bütçesi olan, sadece bu alanları yönetmekle sorumlu olup, aldığı kararları uygulama kabiliyet ve gücü olan yönetim şekliyle buralar yönetilebilir” diye konuştu.


Şanlıurfa turizm alan yönetimi için gerekli kanun teklifini de hazırlayarak Kültür ve Turizm Bakanlığına gerçekleştirdiklerini hatırlatan Vali Erin, bu teklifin bir an önce kanunlaşmasını beklediklerini söyledi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Masterler Koşu Grubu Kırmızı Periler diyarında Çeşitli mesleklerde çalışan, esnaf, akademisyen, emekli ve yöneticilik yapan 35 ile 70 yaş üzerindeki kişilerin bir araya geldiği Palandöken Masterler Koşu Grubu, bu defa Narmanlı Peri Bacaları’nda koştu. "Çılgın Dadaşlar" olarak nitelendiren grubun koordinatörlüğünü yapan Hikmet Maraşlı, “Her pazar yaptığımız sabah koşumuzu, ekip üyemiz olan Halkbank Bölge Müdürü Yardımcısı Emrullah Okumuş ve Narman Belediye Başkanı Adem Kınalı’nın daveti ile Narman Peri Bacalarında gerçekleştirdik. Amacımız; koşumuzu Peri Bacalarında yaparak, oranın doğal güzelliklerinin daha büyük kitlelere duyurulmasına katkı sağlamaktı. Bunu da gerçekleştirdiğimiz için mutluyuz. Çünkü Peri Bacalarının bulunduğu kanyon gerçekten doğa harikası bir yer.” dedi. Palandöken Masterler Koşu Grubu, Erzurum’dan 25 kişilik bir grup halinde, Narman Peri Bacalarına gitti. Sabah saat 08:00 de başlayan etkinlik, tesislerin bulunduğu alandan, seyir terasının bulunduğu noktaya kanyon içerisinden yürüyerek tırmanan koşu grubu, seyir terası noktasından aşağıya 7 km ‘lik bir koşu gerçekleştirdi. Palandöken Masterler Koşu Grubu daha sonra Narman Belediye Başkanı ile yaşam boyu spor ağırlıklı kısa bir sohbet toplantısı gerçekleştirdi. Toplantıda, Narman’da uzun soluklu, gelenekselleştirilecek bir yarı maraton ya da ultra maraton düzenlenmesi konusunda fikir alışverişinde bulunduklarını ifade eden Hikmet Maraşlı “Bu konuda Belediye Başkanının da olumlu düşünceleri var, kendileri konu üzerinde çalışma yaparak gerektiğinde Palandöken Masterler Koşu grubunuzun da tecrübelerinden faydalanacaklarını anlattılar. Daha sonra Erzurum’a dönüş yaptık. Tüm katılımcı arkadaşlarımızla birlikte, böyle otantik bir ortamda yürüyüş ve koşu yapmanın mutluluğunu yaşamış olduk.” şeklinde konuştu.
Antalya Arıcıların yeni favorisi avokado ve muz balı İlkbahar aylarının gelmesiyle beraber Antalya’nın Alanya ilçesinin yüksek kesimlerimde arı kovanı bakımı dönemi başladı. Kovanlardaki petekleri yenilemeye başlayan arı yetiştiricileri yeterli balın olmadığını kontrol ettikten sonra faaliyetlerine başlıyor. 436 tane arıcının olduğu öğrenilen Alanya’ya ilçe dışından da gezginci arıcılar gelirken, bahar döneminde ilçede konakladıktan sonra dönem sonunda ayrılıyorlar. Zengin bir floraya sahip Alanya’da arı yetiştiricileri tarafından toplanan yayla, püren, badem, dağ çileği balının yanı sıra bu dönem avokado ve muz balı ön plana çıkıyor. Avokado ve muz balının Türkiye’de çoğunlukla Alanya’da olduğunu belirten arı yetiştiricileri bu bal türleri üzerinde çalışmalar yapıldığını dile getirdi. “Zirai ilaçlama arıcılar için çok büyük tehlike” Alanya İlçe Tarım ve Orman Müdürü Mehmet Rüzgar ve Antalya Arıcılar Birliği Danışmanı Kemal Öztürk, ilkbahar arı kovanı bakımı hakkında bilgiler verdi. İlçe Tarım ve Orman Müdürü Rüzgar, Alanya’daki arıcı sayısı ve ilçeye dışardan gelen arıcılar ile ilgili konuşarak, “Alanya gerek bitki örtüsü gerekse atmosfer olsun ciddi anlamda arıların ve arıcıların konakladığı, arıcılık üretiminin yapıldığı bir yer. Alanya’da 436 tane arıcı var. Bunlar 100 kovan ve üzeri olan arıcılar. Diğer illerden 500’e yakın gezginci arıcı geliyor. Bunlar da Alanya’da konaklayıp, kendi bölgelerine dönüyorlar. Bahar dönemine de girdiğimiz için arıcılar hem kovanlarının hem ekipmanlarının bakımlarını yapıyorlar. Biz de bu konuda teknik sağlıyoruz. Ekiplerimiz sürekli arıcıların yanında. Kovanların, arıların bakımlarını gerçekleştiriyorlar. Arıcılar bitki florasından yararlandığı için özellikle bahçe, tarla, sera olduğu bölgelerde zirai ilaçlama yapıyorlar. Bu arıcılar için çok büyük tehlike. Bitkisel üretim yapan üreticileri uyardık. İlaçlama yaparken gerekli tedbirleri alarak ilaçlama yapılması konusunda bilgilendirdik” dedi. "Kovanlara petek vererek arıları ilave hasat yöntemiyle geliştiriyoruz” Demirtaş Mahallesi’nde arı yetiştiriciliği işiyle uğraşan Antalya Arıcılar Birliği Danışmanı ve Selçuk Üniversitesi Hadim Meslek Yüksekokulu Mezunu Arıcılık Teknikeri Kemal Öztürk, ilkbahar aylarının gelmesiyle kovan bakımlarının başladığını belirtti. Bu dönemde arıların güçlenip kovanlarında bal yapacak düzeye geldiğini ifade eden Öztürk, avokado ve muz balının Türkiye’de Alanya bölgesinde bulunduğuna dikkat çekti. Kovan bakımıyla ilgili konuşan Öztürk, “Kovan bakımının ilk döneminde ana arı balı var mı yok mu kovanın yeterli besin stoku olup olmadığı kontrol edildikten sonra arılarımız destekleme şuruplarıyla beraber faaliyetlerini artırıyorlar. 10’lu kovanlar doldukça petek istedikçe kovanlara petek vererek arılarımızı ilave dediğimiz hasat yöntemiyle geliştirmeye çalışıyoruz” dedi. “Arılar güçlenip kovanlar bal yapacak düzeye geliyor” “Bu yılki bahar çalışmalarımıza başladık. Şimdi zaman itibarıyla yayla hazırlığına başlıyoruz. Ocak ayının 10’u gibi çalışmalarımız başlıyor” diyerek sözlerine devam eden Öztürk, “Bizler de ana arı kontrolümüzden sonra kovanlarımızda yeterli bal olup olmadığını kontrol edip yılın ilk aracılık faaliyetine başlıyoruz. Alanya’da ilk çiçeklenme Ocak ayının 20’si itibariyle badem ağaçlarının çiçek açmasıyla başladı. Arılarımız da yılın ilk yavrulama dönemine başlıyor. Böylece arılarımız güçlenip, kovanlarımız bal yapacak düzeye geliyor. Bu dönemde badem ağacından sonra avokado, narenciye, yaban bitkisi olarak sandal ya da dağ çileği olarak da bilinen ağaçların çiçek açmasıyla nektar verimi zirveye çıkıyor ve arılarımız çok güzel bir gelişmeyle beraber yıla hazırlanır. Nisan ayının gelmesiyle yayla hazırlığına arıcılarımız başladı. Daha yüksek baharın erken geldiği bölgelere göç edip arılarını geliştirmeye çalışıyorlar” diye konuştu. “Avokado ve muz balının üretilebileceği alanlarda çalışma başladı” Alanya’da son dönemde avokado bahçelerinin yapılmasıyla ve muz yetiştiriciliğiyle beraber avokado ve muz balının yetiştiğini de vurgu yapan Öztürk, Muz balı üzerinde Arıcılar Birliği’nin çalışmalar yaptığını ifade etti. Öztürk, "Anadolu balları arasında sıralamaya girmeye başladı. Son yıllarda geniş alanlara avokado ve muzun ekilmesiyle avokado ve muz balının üretilebileceği alanlar başladı. Alanya’da halk arasında dağ çileği olarak da bilinen sandal balı yetiştiriliyor. Arı yetiştiriciliği ve bal konusunda zengin bir flora çeşitliliği var. Aynı zamanda ikliminde ılıman geçmesinden dolayı 12 ay aracılık faaliyeti yapılabilecek bir bölge. Muz balı henüz yeni yetiştiriciliğine başlandığı için arıcılar birliği bu konuda gereken çalışmayı yapıyor. Muz meyvesinin sağlık açısından zenginliği herkes tarafından biliniyor. Bir muz meyvesini andıran lezzet aroması olan bir bal. Ilıman bir iklime sahip olduğu için Anadolu’nun diğer bölgelerinden de göçer arıcıların kış bakımı amacıyla yoğun olarak geldiği bir bölge. Yerli arıcılar olarak 40 bin civarında koloni var. Anadolu’nun diğer illerinden gelen arıcılarla beraber 70-80 bin dolayına yükseliyor” şeklinde konuştu.
Mersin MEÜ, ’sıfır atık belgesi’ alan üniversiteler arasına adını yazdırdı Mersin Üniversitesi (MEÜ), yürütülen çalışmalar sonucunda Temel Seviye Sıfır Atık Belgesi’ni aldı. MEÜ tarafından gerçekleştirdilen Temel Seviye Sıfır Atık Belgesi başvurusu Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğünce incelenerek onaylandı. Sürdürülebilir kalkınma hedefleri çerçevesinde kaynakları korumak, atıkları kontrol altına almak, geri dönüştürülebilir atıkları ekonomiye kazandırarak tasarruf sağlamak, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak amacıyla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı nezdinde başlatılan ’Sıfır Atık’ projesi kapsamında yapılan başvuru sonucunda, MEÜ Çiftlikköy Yerleşkesi Temel Seviye Sıfır Atık Belgesi’ni aldı. Adını, sıfır atık belgesi alan yükseköğretim kurumları arasına yazdıran MEÜ’nün çevreye verdiği değer de böylelikle tescillenmiş oldu. "Örnek bir üniversite olmak için çalışmalarımıza devam edeceğiz" Yeşil Kampüs çerçevesinde kapsamlı çalışmalar yürüttüklerini belirten Rektör Prof. Dr. Erol Yaşar, "Sürdürülebilir Çevre Uygulama ve Araştırma Merkezi ve Sıfır Atık Komisyonu tarafından yürütülen çalışmalar neticesinde, Temel Seviye Sıfır Atık Belgesini almaya hak kazandık. Bu süreçte büyük emekleri bulunan Prof. Dr. Yağmur Uysal, Doç. Dr. Osman Orhan, Doç. Dr. Zeynep Görkem Doğaroğlu ve Entegre Çevre Bilgi Sistemi yetkilisi Tufan Yıldız’a özverili çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum. Sıfır Atık Belgesi ile çevreye duyarlı ve bu alanda farkındalık oluşturma konusunda örnek bir üniversite olmak için çalışmalarımıza devam edeceğiz" dedi.