GENEL - 20 Şubat 2019 Çarşamba 11:28

11 aylık bebek 12 saatte hastaneye ulaştırıldı

A
A
A
11 aylık bebek 12 saatte hastaneye ulaştırıldı

Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesi Gökçe köyünde ateşi yükselen 11 aylık Hazan Avzem Yalçın için yola çıkan 112 acil sağlık hizmeti ekipleri, 12 saatte köye varabildi.

Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesi Gökçe köyünde ateşi yükselen 11 aylık Hazan Avzem Yalçın için yola çıkan 112 acil sağlık hizmeti ekipleri, 12 saatte köye varabildi.


Beytüşşebap ilçesi Gökçe köyünde ateşi yükselen 11 aylık Hazan Avzem Yalçın’ın ateşini düşüremeyen aile, 112 acil sağlık hizmetlerinden ambulans istedi. Hava şartlarının olumsuz olmasından dolayı ekipler köye 12 saatte ulaşabildi. Yer yer kar kalınlığının 1 metreyi geçtiği yollarda gece karanlığında köye varan sağlık ekipleri, ilk müdahaleyi yaptıktan sonra 11 aylık bebeği hastaneye ulaştırdı. Hastanede tedavi altına alınan bebeğin sağlık durumunun iyiye gittiği belirtildi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri LGS’ye girecek öğrencilere altın tüyolar İl Milli Eğitim Müdürü Coşkun Esen, pazar günü yapılacak olan Liselere Geçiş Sistemi (LGS) kapsamındaki sınav öncesinde öğrencilere uyarılarda bulundu. Kayseri’de 19 bin 963 öğrencinin LGS’ye gireceğini kaydeden İl Milli Eğitim Müdürü Coşkun Esen, "Liselere geçiş sistemi kapsamında yapılan merkezi sınavımız 15 Haziran’da ilimizde de gerçekleşecek. 16 ilçemizde bu sınav yapılacak. 19 bin 963 öğrencimiz bu sınava girecekler. Bu sınav lojistiği ve alt yapısı güçlü bir sınav. 83 binada bin 278 salonda sınavı gerçekleştireceğiz. Tüm ekibimizle beraber su sınavın ilimizde sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi için görevlendiğimiz yaklaşık 3 bin öğretmenimizin gözetiminde bu sınavı yapmanın gayreti içerisindeyiz. Sınavımız 09.30’da birinci oturumla başlayacak. Birinci oturum sözel içerikten oluşacak. Yaklaşık 50 soru ve 75 dakikalık bir zaman dilimi içerisinde çocuklarımız sınav olacaklar. Birinci oturum tamamlandıktan sonra 45 dakikalık bir ara var ve çocuklarımız okulda bulunacaklar. Bu arada çocuklarla temas etmememizin doğru olduğunu düşünüyorum. ‘Birinci oturum nasıl geçti?’ sorusunu burada asla sormamamız gerekiyor. İkinci oturum 11.30’da ve sayısal bir soru demetinden oluşacak. 40 soru ve 80 dakikalık bir zaman dilimini çocuklarımız kullanmış olacaklar" diye konuştu. "Sınavda ‘kazandı’ veya ‘kazanamadı’ diye bir kavram kullanmamak lazım" Esen, "Sınav çocuklarımız için her zaman bir heyecan vesilesi. Dolayısıyla tüm velilerimizde ve öğrencilerimizde bu sınavın var olduğunu biliyoruz. Bu sınav sadece sınavla öğrenci alan ve belirli bir proje okutan okullarımız için gerçekleştiriliyor. Sınavda ‘kazandı’ veya ‘kazanamadı’ diye bir kavram kullanmamak lazım. Netice itibariyle adrese dayalı nüfus sistemi içerisinde tüm öğrencilerimiz istedikleri okullara kayıtlarını gerçekleştirebiliyorlar. Bu sınavda öğrencilerimizin dikkat etmesi gereken en önemli hususlardan biri bunu bir heyecana dönüştürmemeleri ve sakin olmalarıdır. Önümüzdeki günlerde uyku ve beslenme düzenlerine dikkat etmek suretiyle hayatın olağan akışı içerisinde bu sınavı kabul edip, öğrendikleri tüm bilgilerin bu sınava dönük olarak onların bekledikleri bilgi ve beceriyi kazandıklarından emin olmalarını istiyorum. Tüm öğretmenlerimiz bu sınavda sorulacak sorulara ilişkin olarak kazanımları ve becerileri çocuklarımıza verdiler. Ekstradan bir çabaya, bir gayrete ve bir panik havasına gerek yoktur. Velilerimizden de şunu rica ediyorum. çocuklarımıza sınav nasıl geçti, niye yapamadın gibi sorgulayıcı mantık içerisinde ‘evladım, ben sana güveniyorum’ demeleri lazım" ifadelerini kullandı.
Eskişehir Sabri Kılıçoğlu Ortaokulu ve Süleyman Şah Anadolu Lisesi’nin açılış töreni yapıldı Eskişehir’de Sabri Kılıçoğlu Ortaokulu ve Süleyman Şah Anadolu Lisesi’nin açılış programında konuşan Vali Hüseyin Aksoy, "Her 2 okulumuz da 24 sınıflı olup, içinde spor salonları ve benzeri birçok donanıma sahiptir. Bu okullar, öğrencilerimizin tüm ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde modern imkânlarla donatılmıştır" dedi. Eskişehir Valiliği himayelerinde kamu kaynakları ile yaptırılan Sabri Kılıçoğlu Ortaokulu bahçesinde gerçekleştirilen programı saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Ardından konuşma yapan Vali Aksoy, "Eğitimde başarının sağlanabilmesi için, eğitim ortamlarının çağın gereklerine uygun, sağlıklı ve elverişli olması büyük önem taşımaktadır. Bu doğrultuda, okullarımızın fiziki şartlarını daha iyi bir konuma getirmek amacıyla yoğun bir çaba içerisindeyiz. Millî Eğitim Bakanlığımızın yatırım programına aldığı okulları inşa ederek eğitim-öğretim hayatına kazandırmanın gurur ve mutluluğunu yaşıyoruz. Özellikle, yapılan deprem testleri sonucunda yıkılması gereken okulları önceliklendirerek ve ihtiyaç duyulan bölgelerde yeni okul binaları inşa ederek, bu alandaki çalışmalarımızı titizlikle sürdürmeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı. "Her 2 okulumuz da 24 sınıflı olup, içinde spor salonları ve benzeri birçok donanıma sahiptir" Eskişehir’de okul yapımına katkı sağlayan tüm hayırseverlere yürekten teşekkür ettiğini de dile getiren Vali Aksoy, sözlerine şöyle devam etti: "Verdikleri destekler bizler için son derece kıymetlidir ve inanıyorum ki bundan sonra da bizlere önemli katkılar sağlamaya devam edeceklerdir. Her 2 okulumuz da 24 sınıflı olup, içinde spor salonları ve benzeri birçok donanıma sahiptir. Bu okullar, öğrencilerimizin tüm ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde modern imkânlarla donatılmıştır. İnanıyorum ki bu okullardan yetişen gençlerimiz, gelecekte ülkemizin yönetiminde söz sahibi olacak, birçok alanda önemli görevler üstleneceklerdir. Bu okulların yapımında emeği geçen tüm kişi, kurum ve kuruluşlara teşekkür ediyorum. İnşaatı üstlenen firmalara da ayrıca teşekkür ediyorum." Vali Aksoy, öğrencilerle sohbet etti Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy’un yanı sıra AK Parti Eskişehir Milletvekili Prof. Dr. Ayşen Gürcan ve protokol üyelerinin de yer aldığı program, öğrencilerin gösterilerinin ardından açılış kurdelesinin kesilmesiyle sona erdi. Programdan sonra Vali Aksoy ve protokol üyeleri, Sabri Kılıçoğlu Ortaokulu’nu gezerek incelemelerde bulundu. Sınıfları ziyaret eden Vali Aksoy, öğrencilerle sohbet etti.
Gaziantep Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Merkez Bankası rezervleri 155,9 milyar dolara yükseldi" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Merkez Bankası rezervleri 155,9 milyar dolara yükseldi" dedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, bir dizi programa ve toplantılara katılmak üzere Gaziantep’e geldi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Gaziantep İş Dünyası Buluşması" programında konuştu. "Bir sonraki yıl tek haneli enflasyon oranlarına ulaşacağız" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, "Gaziantep’te çok güzel programlara iştirak ediyoruz. Gece geç saatlere kadar çalışmalarımızı sürdürecek ve inşallah ardından dönüşümüzü gerçekleştireceğiz. Özellikle Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSEB) bulunmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Az önce başkanımızın da ifade ettiği gibi, şu anda Türkiye’nin en büyük organize sanayi bölgesindeyiz. Ankara, İstanbul gibi büyükşehirlerdeki organize sanayi bölgelerinden daha büyük ölçekli bir bölgede bulunuyoruz. Yaklaşık 300 bin kişinin çalıştığı, evine ekmek götürdüğü dev bir üretim merkezindeyiz. Gaziantep denince akla girişimcilik, ekonomi, istihdam, üretim, ticaret ve ihracat gelir. Bu organize sanayi bölgemiz de bu kavramların en güzel sembollerinden biridir. Burada bizleri misafir ettikleri için kıymetli başkanımıza ve iş dünyamızın değerli temsilcilerine teşekkür ediyorum. Kısaca bir değerlendirme yaparak sözü sizlere bırakmak istiyorum. Çünkü asıl sizleri dinleyeceğiz. İş dünyası bizim için son derece kıymetlidir. Üreten insanlar, bu ülkede taş üstüne taş koyanlar, istihdam sağlayanlar, ihracat yapanlar ve girişimciler bizim için çok değerlidir. Gerek makro düzeydeki politikalarımızı, gerekse bölgesel ya da il bazındaki çalışmalarımızı planlarken, iş dünyası ile sürekli istişare içinde olmaya büyük özen gösteriyoruz. Orta Vadeli Programımızı da yine iş dünyasıyla istişare ederek şekillendirdik. Farklı sektörlere yönelik politikalarımızı da aynı şekilde ortak akılla yürütüyoruz. Gittiğimiz her yerde iş dünyasıyla bir araya gelmeye, onları dinlemeye gayret ediyoruz. Çünkü sahayı en iyi tanıyan, reel sektörde ne olup bittiğini en iyi bilen yine sizlersiniz. Bu nedenle görüşleriniz ve önerileriniz bizim için çok değerli. Uyguladığımız bir programımız var. Bu program bir istikrar programıdır. Fiyat istikrarına, enflasyonu düşürmeye odaklı bir programdır. Programın ana çerçevesi ve istikameti bellidir. Bu çerçeveye bağlı kalmak kaydıyla, her kesimle açık bir iletişim kurmaya hazırız. Yaklaşımımız selektiftir, yani seçici ve hedef odaklıdır. Makro ekonomik dengeleri bozmadan, gerekli adımları atmak için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Bugüne kadar bu anlayışla hareket ettik, bundan sonra da aynı şekilde devam edeceğiz. Küresel ekonominin içinde bulunduğu durumu hepimiz yakından takip ediyoruz. IMF’nin tahminlerine göre bu yıl dünya ekonomisi sadece yüzde 2,8 oranında büyüyecek. Hatta bu tahminin daha da aşağıya çekilmesi gündemde. Dünya Ticaret Örgütü ise daha da kötümser. Küresel ticaret artışının yüzde 1,7 olacağı öngörülüyor, hatta bazı değerlendirmelere göre negatif bile olabilir. Dolayısıyla böyle bir küresel tablo içerisinde değerlendirmelerimizi yapmak durumundayız. Türkiye için Avrupa pazarı son derece önemli. Ancak Avrupa uzun süredir durgun bir seyir izliyor. Dış talebimizin önemli bir kısmı Avrupa, Körfez ülkeleri ve Kuzey Afrika’dan geliyor. Ancak özellikle Avrupa’da henüz beklediğimiz ölçüde bir toparlanma gözlemleyemiyoruz. Ukrayna Savaşı’nın etkileri, Gazze’deki trajik gelişmeler ve artan jeopolitik gerilimler de bu durumu daha karmaşık hale getiriyor. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Türkiye ekonomisi yoluna kararlılıkla devam ediyor. Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yılın ilk çeyreğinde de büyümeyi sürdürdük. Tam 19 çeyrektir kesintisiz büyüme sağladık. Üstelik bunu istikrar içinde gerçekleştirdik. İç talep ve dış talep arasında bir denge gözeterek büyümemizi sürdürüyoruz. Orta Vadeli Programımızın dört temel amacı var. Bunların başında gelen en önemli hedefimiz enflasyonu düşürmektir. Yüksek enflasyon, kamu sektörü, özel sektör ve toplumun tüm kesimleri için olumsuz sonuçlar doğurur. Belirsizlik oluşturur, öngörülebilirliği bozar ve ekonomik dengeleri sarsar. Bu nedenle fiyat istikrarı hepimiz için kritik öneme sahiptir. Enflasyonla mücadelede geçici bazı zorluklar yaşanabilir. Bu süreçleri hep birlikte yöneteceğiz. Ancak düşük enflasyonun sağlayacağı uzun vadeli kazanımlar çok daha büyüktür. Türkiye’nin büyüme tarihine baktığımızda, en çok büyüdüğümüz dönemlerin düşük enflasyon dönemleri olduğunu görürüz. Bu yüzden kısa vadeli etkiler uğruna uzun vadeli hedeflerden vazgeçmemeliyiz. Programımız çalışıyor. Geçtiğimiz yıl Mayıs ayında enflasyon yüzde 75,5 seviyesine ulaşmıştı. Bu yıl aynı dönemde ise yüzde 35,4’e gerilemiş durumda. 40 puanın üzerinde bir düşüş sağladık. Bu, içinde bulunduğumuz zor küresel şartlara rağmen programımızın işlediğinin somut bir göstergesidir. Yıl sonunda yüzde 20’li rakamları, önümüzdeki yıl yüzde 10’lu rakamları konuşacağız. Bir sonraki yıl ise tek haneli enflasyon oranlarına ulaşacağız. O zaman zaten bugünkü gibi enflasyon konuşmaz hale geleceğiz. Hedeflerimize kararlı bir şekilde ilerliyoruz. Hepinize bu sürece verdiğiniz katkılar için teşekkür ediyorum" dedi. "Enflasyonla mücadele ederken, toplumun refahını artıracak, alım gücünü koruyacak politikaları da aynı kararlılıkla hayata geçiriyoruz" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, "Son dönemde Türkiye içinde bazı siyasi tartışmalarla birlikte, haksız bir güvensizlik algısı oluşturulmaya çalışıldı. Aynı dönemde, ABD Başkanı Trump’ın yeni tarifeleri ilan etmesi küresel ölçekte finansal risk algısını artırdı. Bu gelişmeler, Türkiye’ye ilişkin göstergelere de yansıdı; rezervlerde bir miktar gerileme yaşandı, ülke risk primi olarak bilinen CDS oranlarında yükseliş görüldü. Ancak son haftalarda bu trend tersine dönmüş durumda. Merkez Bankamızın rezervleri, son açıklanan verilere göre 155,9 milyar dolara ulaştı. Bu seviye, önceki dönemde 132-133 milyar dolara kadar gerilemişti. Yani yeniden güçlü bir toparlanma sağlandı. CDS dediğimiz ülke risk primi, kamunun ve özel sektörün dış borçlanmalarında ödeyeceği faiz oranlarını etkileyen kritik bir göstergedir. 2 Nisan’da Trump’ın tarifeleri açıklamasından önce CDS 309 seviyesindeydi, açıklamayla birlikte 379 seviyesine kadar yükseldi. Sadece Türkiye değil, tüm gelişmekte olan ülkelerin risk primleri bu dönemde arttı. Ancak bugün, 11 Haziran itibarıyla CDS’imiz yeniden 287 seviyesine kadar geriledi. Bu, ciddi bir iyileşmenin göstergesidir. Finansal piyasalarda bir normalleşme sürecindeyiz ve önümüzdeki bir iki ay içinde daha sağlıklı bir zemine oturacağımızı rahatlıkla ifade edebilirim. Programımızın dört temel hedefi bulunuyor. Birinci hedefimiz enflasyonu düşürmek ve finansal istikrarı güçlendirmektir. Bunu sağlamak için fiyat istikrarını önceliklendirdik. Enflasyonla mücadelede önemli mesafe kat ettik, bu süreci sürdüreceğiz. İkinci hedefimiz sağlıklı ve sürdürülebilir büyümedir. Bu büyümeyi dengeli şekilde, hem iç talep hem de dış talep arasında denge kurarak gerçekleştirmek istiyoruz. Geçtiğimiz yıl bu hedef doğrultusunda başarılı olduk. Bu yılın iki çeyreğinde de yüzde 2 civarında bir büyüme sağladık. Mevsim etkilerinden arındırıldığında bu oran yüzde 2,7’ye ulaşıyor. Küresel büyümenin yüzde 2,8 seviyesinde olması beklenirken, Türkiye’nin bu büyüme oranı oldukça anlamlıdır. Önümüzdeki dönemde de yatırımla, istihdamla, üretimle ve ihracatla yolumuza kararlılıkla devam edeceğiz. Üçüncü önceliğimiz sosyal refahtır. Ekonomik sistemin nihai amacı, toplumun refahını artırmaktır. Ancak bu refah geçici ya da yapay değil, kalıcı ve adil olmalıdır. Enflasyonla mücadele ederken, toplumun refahını artıracak, alım gücünü koruyacak politikaları da aynı kararlılıkla hayata geçiriyoruz. Popülist söylemlerle değil, gerçekçi adımlarla sosyal refahı sürdürülebilir kılmayı hedefliyoruz. Dördüncü temel amacımız ise depremin yaralarını sarmaktır. 2023’te yaşadığımız depremler, kamuya 100 milyar doları aşan bir mali yük getirdi. Devlet, son üç yılda her yıl yaklaşık 30-35 milyar dolarlık bir harcamayı bütçesinden karşılayarak bu yükü omuzladı. Bu durum bütçe açığımızı geçici olarak artırdı. Ancak bu harcamalar büyük ölçüde yatırım niteliğinde olduğu için illerimizi geleceğe daha dayanıklı, dirençli bir şekilde hazırlıyoruz. Bu yılın sonu itibarıyla, başta Gaziantep olmak üzere deprem bölgesindeki çalışmaların büyük oranda tamamlanmış olmasını hedefliyoruz. 2026 yılından itibaren ise kamu bütçesinin bu yükten önemli ölçüde kurtulacağını ve sosyal taleplere daha güçlü şekilde yanıt verebileceğimiz bir döneme gireceğimizi öngörüyoruz. Bu dört ana hedef doğrultusunda programımızı kararlılıkla uygulamaya devam ediyoruz. Cumhurbaşkanımızın güçlü liderliği ve desteği, sosyal paydaşların ve iş dünyasının katkılarıyla bu süreci birlikte yürütüyoruz. Bu anlayışla hareket etmeyi sürdüreceğiz. Ancak şu da çok önemlidir: Bu hedeflere sadece para politikasıyla ulaşmak mümkün değildir. Orta Vadeli Programımızda para politikasının yanında maliye politikaları ve yapısal reformlara da büyük önem veriyoruz. Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nda bu yapısal dönüşüm başlıklarını detaylı biçimde ele aldık. Bu dönüşümde beş alanı öncelikli görüyoruz. Sulama ve gıda arzı. Gıda fiyatlarını düşürmenin en doğrudan yolu, arzı artırmaktır. Bu da sulama altyapısının güçlendirilmesiyle mümkündür. Bu yıl Devlet Su İşleri’ne (DSİ) tarihinin en yüksek ödeneğini verdik ve özellikle tamamlanmaya yakın projelere öncelik tanıdık. Enerji bağımsızlığı. Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak, cari açığın azalması açısından da kritik öneme sahip. Mecliste enerji alanında çok daha etkin, bürokrasisi azaltılmış düzenlemeler için hazırlıklar sürüyor. Yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırmak, yerli kaynakları daha etkin kullanmak için Tarım, Çevre ve Enerji Bakanlıklarımızla koordineli şekilde çalışıyoruz. Nükleer ve diğer kaynakları da bu çerçevede devreye alarak enerjide kapsamlı bir dönüşüm sağlayacağız. Sonuç olarak, ekonomik hedeflerimiz net, stratejimiz sağlamdır. Enflasyonla mücadele ederken büyümeyi sürdürmek, sosyal refahı artırmak, depremin yaralarını sarmak ve yapısal dönüşümleri hayata geçirmek temel önceliklerimizdir. Tüm bu adımları birlikte, istişare içinde atıyoruz. Önümüzdeki süreçte de bu kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz" ifadelerini kullandı. "Merkez Bankası rezervleri 155,9 milyar dolara yükseldi" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, "Son dönemde Türkiye’de içeride bazı siyasi tartışmalar yoluyla güvensizlik algısı oluşturulmaya çalışıldı. Aynı dönemde ABD Başkanı Trump yeni gümrük tarifeleri açıkladı. Bu gelişmeler küresel risk algısını, özellikle de Türkiye’nin risk primini artırdı. Bu süreçte rezervlerde bir miktar düşüş oldu, CDS (ülke risk primi) oranı yükseldi. Ancak son haftalarda bu eğilim tersine döndü. Merkez Bankası rezervleri 155,9 milyar dolara yükseldi. CDS oranı ise 287 seviyesine geriledi. Finansal piyasalar normalleşme sürecine girdi. Önümüzdeki 1-2 ay içinde daha sağlıklı bir zemine oturması bekleniyor. Ekonomik hedeflerimiz dört başlıkta toplanıyor: Enflasyonla Mücadele ve Finansal İstikrar: Enflasyonu düşürmek öncelikli hedefimiz. Finansal istikrarı güçlendirerek sürdürülebilir büyümeyi sağlamaya çalışıyoruz. Sağlıklı ve Dengeli Büyüme: Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da iç ve dış talebi dengeli biçimde büyütmeye devam edeceğiz. Yılın ilk iki çeyreğinde yüzde 2, mevsim etkisinden arındırıldığında yüzde 2,7 büyüme sağladık. Sosyal Refah: Geçici değil, kalıcı refah artışı hedefliyoruz. Enflasyonla mücadele sayesinde gerçek refah artışı mümkün olacak. Popülist yaklaşımlardan uzak duruyoruz. Deprem Sonrası İyileşme: Depremin oluşturduğu mali yük büyük. Yaklaşık 100 milyar doları aştı. Ancak yapılan harcamalar yatırım niteliğinde olduğu için uzun vadede fayda sağlayacak. Yıl sonunda, Gaziantep başta olmak üzere birçok bölgede çalışmalar tamamlanmış olacak. Bunların yanı sıra yapısal reformlara da ağırlık veriyoruz. Beş temel öncelik alanımız şunlar: Tarım ve Gıda Arzı: Sulama projeleriyle tarımsal üretimi artırmayı hedefliyoruz. DSİ’ye tarihinin en yüksek ödeneğini verdik. Enerji Bağımsızlığı: Yenilenebilir enerjiye ve enerji yatırımlarına hız veriyoruz. Bürokratik engelleri azaltacak yeni düzenlemeler yapılıyor. Konut Politikaları: Hizmet enflasyonu yüksek seviyede. Bunu düşürmek için konut arzını artırmak istiyoruz. Deprem bölgelerinde sosyal konutlar yapılırken, OSB’lere yakın yaşam alanları da planlanıyor. Bu sayede kira, ulaşım ve zaman maliyetleri azalacak. Lojistik: Üretim alanları ile pazarlara ulaşımı, kolaylaştırmak için demir yolu başta olmak üzere lojistik yatırımları önceliklendiriyoruz. İnsan Kaynağı: Eğitim sistemimizi iş gücü piyasasının ihtiyaçlarıyla örtüştürmeye çalışıyoruz. Mesleki eğitimi özel sektörle entegre edecek projeler geliştiriyoruz. Gaziantep, sadece ekonomik gücüyle değil, sosyal duyarlılığıyla da örnek bir ilimiz. Suriye’deki gelişmeler Gaziantep için büyük fırsatlar oluşturabilir. Siyasi istikrar sağlandığında, Suriye ekonomisinin hızla büyümesi bekleniyor. Bu da Gaziantep’i büyük bir ticaret merkezi haline getirebilir. Kamu olarak Gaziantep’e önemli destekler sağlıyoruz. Sağlık yatırımları kapsamında bin 875 yataklı yeni hastane hizmete alındı. Ayrıca bin 294 yatak kapasiteli yeni sağlık projeleri devam ediyor. Kültür yatırımları kapsamında Gaziantep Kalesi ve Arkeoloji Müzesi gibi projeler yürütülüyor. Şahinbey’deki yeni kütüphane Türkiye’de örnek projelerden biri. İslahiye, Nurdağı, Araban, Oğuzeli gibi ilçelerde kütüphane projelerine de ciddi bütçeler ayrıldı. Sanayi yatırımları kapsamında Gaziantep’teki OSB’ler için milyarlarca liralık yatırımlar yapılıyor. Küçük sanayi siteleri, ayakkabı, mobilya ve teknoloji ihtisas OSB’leri gibi projelere önemli kaynaklar aktarılıyor. Karayolu ulaşımı ve diğer altyapı projelerinde de önemli ilerlemeler sağlandı" diye konuştu.
Ankara DKMP’den kene vakalarına karşı biyolojik mücadeleye ilişkin açıklama Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünce (DKMP) kene vakalarına karşı biyolojik mücadele yöntemleri çerçevesinde doğaya keklik salma faaliyetlerine devam edildiği belirtildi. DMKP tarafından kene vakalarına karşı uygulanan biyolojik mücadele yöntemlerine ilişkin yazılı açıklama yapıldı. Açıklamada, vakalara karşı biyolojik mücadele yöntemleri çerçevesinde doğaya keklik salma faaliyetlerine devam edildiği vurgulandı. Doğaya salınan kelik ve sülünlerin doğal dengeyi koruyarak kene popülasyonunun azaltılmasına katkı sağlandığı belirtilen açıklamada, bu kanatlı hayvanların üretim ve doğaya salımı çalışmalarının kararlılıkla süreceğine dikkat çekildi. Açıklamada, bahse geçen kanatlı hayvanların, özellikle kene larva ve nimflerini bulup yemesi sebebiyle kırsal ve yarı doğal alanlara salındığı kaydedilerek, bu hayvanların kenelerin yoğun olduğu bölgelerde doğal temizlik sağladığının altı çizildi. Genel müdürlük tarafından 2014 ve 2024 yılları arasında keklik ve sülün olmak üzere toplamda 982 bin 892 adet kanatlı hayvanın doğaya salındığı ifade edilen açıklama şöyle devam etti: "2025 yılı sonuna kadar ise 36 bin 250’si keklik, 9 bini sülün olmak üzere toplam 45 bin 250 adet kanatlı yaban hayvanının üretilerek doğaya salınması hedeflenmektedir. Keklik ve sülünlerin avlanmasının önüne geçilmesi maksadıyla salım yapılan alanlar Genel Müdürlüğümüz tarafından 3 yıl süreyle ava kapatılmaktadır. Ayrıca doğada popülasyonu desteklerken bir yandan da kene gibi zararlılarla mücadeleye katkı sağlayan kekliklerin yasa dışı avlanması durumunda idari para cezaları düzenlenmektedir. Genel Müdürlüğümüzce avlanma miktarları dışında avlanmaktan 4 bin 736 lira, avcılık belgesi olmadan avlanmaktan ise 7 bin 147 lira idari yaptırım uygulanmaktadır. Yine yasa dışı keklik avlanması durumunda yasak avlanma ile yaban hayatında ve ekosistemde meydana gelen tahribat ve eksilme nedeniyle tazminat bedeli de uygulanmaktadır. Söz konusu tazminat bedeli Merkez Av Komisyonu kararı kapsamında günümüz itibarıyla her bir kınalı keklik için 4 bin lira ve canlı mühre olarak kullanılan keklikler için 15 bin lira olarak belirlenmiştir."