GENEL - 02 Nisan 2019 Salı 13:26

Şırnak’ta otizm farkındalık yürüyüşü yapıldı

A
A
A
Şırnak’ta otizm farkındalık yürüyüşü yapıldı

Şırnak’ta 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü dolayısıyla yürüyüş düzenlendi.

Şırnak’ta 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü dolayısıyla yürüyüş düzenlendi.


Şırnak Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler, İl Sağlık ve Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından düzenlenen yürüyüş, Cumhuriyet Meydanı’ndan başlayıp, Şırnak Sanat sokağında son buldu. Yürüyüşe Şırnak Vali Yardımcısı Tayfur Elbasan, Şırnak Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Emin Erkan, Şırnak Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler il Müdürü Muzaffer Akçam, İl Sağlık Müdürü İsmail Başıbüyük, Gençlik ve Spor İl müdürü Rezan Birlik, Sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve otizmli öğrenciler katıldı. Fark et, kabul et, bizimle yürü, otizmin farkındayız, çözümde bir aradayız, otizm sevgi ister, otizm eksiklik değil pankart ve dövizleri taşındı. Protokol üyeleri ve aileleriyle yürüyen otizmli çocuklar, ellerinde mavi balonlar taşıdı.


Şırnak Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler il Müdürü Muzaffer Akçam, yürüyüş sonunda yaptığı konuşmada, dünyada otizm konusunda farkındalık oluşturmak ve otizm konusunda toplumu bilinçlendirmek, toplumun dikkatini çekmek amacıyla, 2008 yılında Birleşmiş Milletler tarafından 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü Nisan ayı ise Dünya Otizm Farkındalık Ayı olarak ilan edildiğini söyledi. Akçam, "Şırnak’ta yaklaşık 20 otizmli hastamız var. Şırnak Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü olarak çalışmalarımızı azimli, kararlı ve istekli bir şekilde yürütüyoruz" dedi.


Şırnak İl Sağlık Müdürü İsmail Başıbüyük ise, otizmin özellikle çocuklarda dikkat dağınıklığı şeklinde kendini gösteren bir hastalık olduğunu, topluma kazandırıldığında çok faydalı bireyler çıkabileceğini kaydetti. Başıbüyük, "Bu hastalıkta çocuklar sadece bir noktaya odaklanıyorlar onun dışında etrafta olan şeylere dikkat etmez, tek bir objeye odaklanıyorlar. Buda bu çocukların başarılarının aşağıya çeken faktörlerden birisidir. Eğer bu tek noktaya odaklanma işini çocukta iyi bir yönlendirme sağlanabilirse bu çocuklar normal hayatta çok ciddi başarılar sağlayabilir" dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara MHP Lideri Bahçeli: "Kriz ve kaos sarmalında perdelemiş nihai hedef Türkiye’dir" Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İsrail’in İran’a yönelik düzenlediği hava saldırılarına ilişkin, "Birbirine eklemlenerek genişleyip güçlenen kriz ve kaos sarmalında perdelemiş nihai hedef Türkiye’dir. Türk milleti Siyonizm’in ve emperyalizmin tertip ve tuzaklarına karşı birdir, beraberdir, taviz ve teslimiyeti düşünülemeyecektir" dedi. MHP Genel Başkanı Bahçeli, İsrail’in İran’a yönelik hava saldırılarına ilişkin açıklamada bulundu. Bölgesel ve küresel istikrarsızlık dalgasının tehlike sınırlarının iyice sertleştiğini ve insanlığın merhamet, medeniyet değerler birikimini vahim düzeyde tehdit ettiği görüldüğünü belirten Bahçeli, "Maalesef barış, huzur ve diyalog beklentileri sürekli boşa düşürülmektedir. Bu süreçte felaket senaryolarına her gün bir yenisi eklenmektedir. Uluslararası hukuk devre dışı, uluslararası kuruluşlar ahlaken ve fiilen tasfiye halindedir. Masum ve mazlum toplumlar katliam markajında, hatta soykırım mahzenindedir. Özellikle ülkemizin etrafı ateşle çevrilmektedir. Husumet ve huşunet markası, dehşet ve şiddet mahsulü olan İsrail’in açtığı derin yaralar, yaptığı büyük yıkımlar, neden olduğu devasa facialar sadece Türkiye ve bölgemiz açısından değil esasen dünyanın tamamı için ağır bir sancıdır. Sözde İran’ın nükleer programını vurmak amacıyla dün gece yarısı icra edilen ‘Yükselen Aslan’ isimli kombine terör saldırısı İsrail’in vandal ve kanlı yüzünü tekrar deşifre etmiştir. Altıncısı önümüzdeki pazar günü Umman’da yapılması planlanan İran’ın nükleer programıyla ilgili müzakereler yoğun olarak sürüyorken İsrail’in savaş ve diline müracaatı başka hesapların varlığına delalettir. Bu kapsamda İran’a ait nükleer tesis ve askeri üslerin yanı sıra sivil hedefler de acımasızca vurulmuş, İran Genelkurmay Başkanı ile Devrim Muhafızları Komutanı, yanı sıra bilim insanları katledilmiştir" diye konuştu. "Cılız ve kısır kınama mesajlarından çok daha fazlasını aktif ve çok boyutlu yerine getirmek haysiyet ve şeref konusudur" Gazze’de insanlık ve savaş suçu işleyen İsrail’in Siyonist ve emperyalist barbarlıkta devamlı çıta yükselttiğini vurgulayan Bahçeli, "Artık günü kurtarmaktan başka bir şeye yaramayan bıktırıcı mahiyetli cılız ve kısır kınama mesajlarından çok daha fazlasını aktif ve çok boyutlu yerine getirmek hem küresel adaletin hem de insanlık onurunun haysiyet ve şeref konusudur. İsrail önüne gelene saldırı düzenlemekte, sabotaj ve suikast kurgusuyla örtülü operasyonlarını coğrafyanın her yerine taşımaktadır. Periyodik olarak Filistin, Yemen, Suriye, Irak, Lübnan ve İran’a dünyanın gözü önünde saldıran; ikide bir Türkiye’nin ayağına dolaşan bu alçak cehalet ve cinayet suç makinesine karşı askeri, ekonomik ve stratejik önleyici tedbirler alınmazsa dünya her ihtimale açık hale gelecektir. Bu ihtimalin tezahürü halinde korkunç olayların vasat bulması kaçınılmazdır. Bebekleri öldüren, yardım gemilerinin önünü kesen, Gazze’yi günbegün eritip yutmak için seferberlik içinde hareket eden bir barbarlığa dayanmak ve katlanmak geldiğimiz bu aşamada akıl ve ahlak dışılıktır" diye konuştu. "Kriz ve kaos sarmalında perdelemiş nihai hedef Türkiye’dir" İsrail Başbakanı Netanyahu’nun iç politikada sıkışma yaşamasıyla birlikte yakın zamanda yapılacak seçimlerde koltuğundan inme korkusu duyması otokontrolünü ziyadesiyle kaybettirdiğini aktaran Bahçeli, şu ifadeleri kullandı: "Gazze katili Netanyahu derhal atılması gereken bir safradır. Osmanlı ile ilgili spekülasyonu ise farklı emel ve hedeflere hizmet eden sipariş propagandadır. Bu safra aynı zamanda İsrail toplumunu da zehirlemekte, daha kötüsü ise küresel ölçekte Yahudi düşmanlığını körüklemektedir. Gelişmelerin püf noktasında elbette Türkiye vardır. İsrail’in terörist yönetimi ülkemizin görüş menzilini kapatmak, terörsüz Türkiye hedefini baltalamak, bölgemizi karanlığa mahkum etmek için her fırsattan istifade etmenin peşindedir. Birbirine eklemlenerek genişleyip güçlenen kriz ve kaos sarmalında perdelemiş nihai hedef Türkiye’dir. Türk milleti Siyonizm’in ve emperyalizmin tertip ve tuzaklarına karşı birdir, beraberdir, taviz ve teslimiyeti düşünülemeyecektir. İran’a yapılan operasyon bir yönüyle Türkiye’ye verilmiş sinsi mesajdır. Aynı şekilde Türkiye Yüzyılına mühür vuracak kutlu hedeflere, terörsüz geleceğe ve ayağa kalkan diriliş ruhuna karşı dolaylı tepkidir. İçimizdeki İsrail lobisine rağmen milli birlik ve dayanışma şuurumuz kudret ve kuvvetimiz olarak düşmana korku, dosta da güven verecektir. İsrail’in durdurulması hem milli güvenliğimiz hem de bölge barış ve istikrarı adına tarihi bir sorumluluktur. Bahse konu sorumluluğun inkar veya ihmali halinde öngörülemez sorunların çıkması mukadder ve muhakkaktır. ABD ise tarihin ve insanlığın doğru yerinde konuşlanmalıdır. Bu ülke içinde yükselen siyasi basınç ve ayrılık talepleri, 14 Haziran’da pek çok eyalette yapılacak gösteri ve protestolar hiçbir devletin kendi içinde rahat ve güvenli olmadığına açık işarettir. Milliyetçi Hareket Partisi, İsrail’in kesinkes güç kullanılarak önünün kesilmesi düşüncesindedir. Zira başka bir seçenek kalmamıştır. Kaldı ki sözün hükmü bitmiş, diplomasi ve diyalog arayışları her fırsat ve zamanda etkisini kaybetmektedir."
İstanbul Sultangazi’de kahvehanede silahını gösterdi, kalbinden vuruldu: 2 şüpheli yakalandı İstanbul Sultangazi’de bir kahvehanede Metin Çeken, silahlarını gösterdiği arkadaşı Emrah M. tarafından kalbinden vurularak hayatını kaybetti. Olayın ardından M. ile silahı siyah bir poşete koyarak çöpe atan Volkan K. yakalandı. Şüpheli Emrah M. ifadesinde, "Silah yanlışlıkla patladı, ben yapmadım" dedi. Cinayet sonrası silah poşetiyle kaçan şüphelinin o anları ise güvenlik kamerasına yansıdı.Olay, Sultangazi Cebeci Mahallesi V Caddesi’nde bulunan bir kahvehanede meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, kahvehane işletmecisi Metin Çeken (44) ile Emrah M. (39) sohbet ettikleri sırada iş yerinin ofis kısmına geçti. İddiaya göre, hobi olarak ruhsatsız silah ticareti yaptığı öne sürülen Çeken, M.’ye silahlarını gösterdi. M.’nin silahlardan birini eline aldığı sırada, silahın içinde bulunan mermiyi fark etmeyerek tetiğe bastığı ve ateş alan merminin Çeken’in kalbine isabet ettiği öğrenildi. O sırada kahvehanede bulunan Volkan K. (43) ise silahları toplayarak çöpe attı. Ağır yaralanan Metin Çeken, kaldırıldığı hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Olay yeri inceleme ekipleri tarafından yapılan çalışmalarda bir adet boş kovan bulundu."Silah yanlışlıkla patladı, ben yapmadım"Şüpheliler Avcılar’da yakalanarak gözaltına alındı. Emrah M.’nin 32 suç kaydının bulunduğu, bunlardan 8’inin "yaralama" suçundan olduğu öğrenildi. Ayrıca hayatının büyük bölümünü cezaevinde geçirdiği ve en son geçen yıl cezaevinden çıktığı belirtildi. Olay sonrası silahları çöpe atan Volkan K.’nın ise 1 suç kaydının bulunduğu tespit edildi. Şüpheli Emrah M.’nin ifadesinde, "Silah yanlışlıkla patladı, ben yapmadım. Zaten teslim olacaktım" dediği öğrenildi. İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği’nde işlemleri tamamlanan 2 şüpheli, "kasten öldürme" suçundan adliyeye sevk edildi.Silahı poşete koyduğu anlar kameradaGüvenlik kamerası görüntülerinde, Volkan K.’nın telefonla konuşarak elinde silahın bulunduğu siyah poşetle kaçtığı anlar yer aldı.
Muş Muş’ta mandalar serin suya girerek hastalıklara karşı kendini koruyor Muş’un Hasköy ilçesinde, sıcakların artmasıyla Karasu Nehri ve göletlerde serinleyen mandalar, bu sayede hastalıklardan korunuyor. Mandaların suya girdiği anlar ise Afrika’yı andırıyor. Hasköy’e bağlı Karakütük, Umurca ve Sarıbahçe köylerinde manda sürülerini otlatan çobanlar, öğle sıcağında mandaları Karasu Nehri’ne getiriyor. Yaklaşık üç saat suda kalan mandalar, hem serinliyor hem de yüksek sıcaklığa bağlı stres ve paraziter hastalık riskini azaltıyor. Suda geçirilen süre, mandaların derilerindeki parazit yükünü azaltarak çeşitli deri hastalıklarına karşı da koruma sağlıyor. Bu doğal serinleme molası, mandaların genel sağlığını iyileştirirken, daha verimli beslenmelerine de katkı sunarak süt verimlerini artırıyor. Mandalar suya girerek kendilerini bazı hastalıklardan koruduğunu söyleyen çoban Adem Karadeniz, "Sabah saat 08.30 gibi hayvanlarımızı yaylaya çıkarıyoruz. Günde iki kez, sabah ve akşam olmak üzere sağım yapıyoruz. Mandalarımız sıcaktan bunaldığı için onları günde iki kez suya getiriyoruz. Mandalar suya girmediğinde süt verimi düşüyor ve hastalıklara yakalanma riskleri artıyor. Ancak suya girdiklerinde hem süt verimi artıyor hem de bazı hastalıklardan kendilerini koruyabiliyorlar. Şu anda mandalar suda yaklaşık 1 saat kalıyor, ancak havalar ısındıkça bu süre 4-5 saate kadar çıkabiliyor. Kışın sıcak suya, yazın ise soğuk suya girerek rahatlıyorlar" dedi. (İG-ŞAK-
İstanbul "Geleneksel Tıp Festivali" 26’ıncı Kez Merkezefendi’de Zeytinburnu Belediyesi tarafından 25 yıldır düzenlenen Merkezefendi Geleneksel Tıp Festivali, 18 Haziran Çarşamba günü Uğur Işılak’ın açılış konseriyle birlikte 26’ncı kez Zeytinburnulularla buluşacak. "Doğanın yeniden keşfi" sloganıyla tam 25 yıldır Zeytinburnu Belediyesi tarafından aralıksız olarak düzenlenen "Merkezefendi Geleneksel Tıp Festivali" 18 - 22 Haziran tarihleri arasında 26’ıncı kez Zeytinburnulularla buluşacak. 5 gün boyunca sürecek festival, mozaik, karakalem gibi sanat atölyeleri, çocuk ve gençlere yönelik bitkisel şifa atölyeleri, müzik dinletileri, sinema gösterimi, kitap üzerine söyleşiler, geziler, konser, geleneksel yemek yarışması, Mevlevi mukabelesi, Merkez Efendi’yi anma gecesi ve çocuklar için çeşitli programlara ev sahipliği yapacak. Festivalin açılışı 18 Haziran Çarşamba günü Saat 20.30’da, Merkezefendi Millet Kıraathanesi’nin yanındaki etkinlik alanında düzenlenecek mesir macunu dağıtımı ve Uğur Işılak konseriyle yapılacak. Festival süresince her gün Zeytinburnu Tıbbı Bitkiler Bahçesi’nde çocuk ve yetişkinlere yönelik atölye ve müzik dinletileri düzenlenirken, Tarihi Merkezefendi Fırını’nda ekmek atölyesi, Zeytinburnu Kitapçısı’nda edebiyat söyleşileri, Yenikapı Mevlevihanesi’nde Mevlevi mukabelesi, Nağmedar’da müzik dinletisi, atölyeler ve söyleşiler, Türkiye Fotoğraf Vakfı’nda bitki fotoğrafçılığı atölyesi, Merkezefendi Kıraathanesi Konferans Salonu’nda sinema gösterimi ve Zeytinburnu kültür gezileri düzenlenecek. Her akşam ise farklı bir organizasyonun gerçekleşeceği Tıp Festivali’nde Mevlevi Mukabelesi ve Merkez Efendi’yi Anma Gecesi, İbrahim Sadri Şiir Dinletisi ve Geleneksel Yemek Yarışması etkinlikleri olacak. Festival 22 Haziran Pazar günü saat 21.00’de başlayacak olan Sedat Anar konseriyle son bulacak. "Çeyrek asırdır devam eden önemli bir kültür festivali" Zeytinburnu’nun gelenekselleşen Tıp Festivali hakkında konuşan Belediye Başkanı Ömer Arısoy, "Bir festivalin çeyrek asırdır kesintisiz devam etmesi önemli bir kültürel hadisedir. Merkezefendi Geleneksel Tıp Festivali’nin 26’ncı yılına ulaşmasının gururunu Zeytinburnu halkı olarak hep birlikte yaşıyoruz. Merkez Efendi hazretlerinin manevi şahsından ve geleneksel tıbbımıza katkısından aldığımız ilhamla düzenlediğimiz festivalimize tüm İstanbulluları bekliyoruz" dedi.
Gaziantep Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, ’Gaziantep İş Dünyası Buluşması’na katıldı Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Merkez Bankası rezervleri 155,9 milyar dolara yükseldi" dedi.Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, bir dizi programa ve toplantılara katılmak üzere Gaziantep’e geldi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Gaziantep İş Dünyası Buluşması" programında konuştu."Bir sonraki yıl tek haneli enflasyon oranlarına ulaşacağız"Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, "Gaziantep’te çok güzel programlara iştirak ediyoruz. Gece geç saatlere kadar çalışmalarımızı sürdürecek ve inşallah ardından dönüşümüzü gerçekleştireceğiz. Özellikle Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSEB) bulunmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Az önce başkanımızın da ifade ettiği gibi, şu anda Türkiye’nin en büyük organize sanayi bölgesindeyiz. Ankara, İstanbul gibi büyükşehirlerdeki organize sanayi bölgelerinden daha büyük ölçekli bir bölgede bulunuyoruz. Yaklaşık 300 bin kişinin çalıştığı, evine ekmek götürdüğü dev bir üretim merkezindeyiz. Gaziantep denince akla girişimcilik, ekonomi, istihdam, üretim, ticaret ve ihracat gelir. Bu organize sanayi bölgemiz de bu kavramların en güzel sembollerinden biridir. Burada bizleri misafir ettikleri için kıymetli başkanımıza ve iş dünyamızın değerli temsilcilerine teşekkür ediyorum. Kısaca bir değerlendirme yaparak sözü sizlere bırakmak istiyorum. Çünkü asıl sizleri dinleyeceğiz. İş dünyası bizim için son derece kıymetlidir. Üreten insanlar, bu ülkede taş üstüne taş koyanlar, istihdam sağlayanlar, ihracat yapanlar ve girişimciler bizim için çok değerlidir. Gerek makro düzeydeki politikalarımızı, gerekse bölgesel ya da il bazındaki çalışmalarımızı planlarken, iş dünyası ile sürekli istişare içinde olmaya büyük özen gösteriyoruz.Orta Vadeli Programımızı da yine iş dünyasıyla istişare ederek şekillendirdik. Farklı sektörlere yönelik politikalarımızı da aynı şekilde ortak akılla yürütüyoruz. Gittiğimiz her yerde iş dünyasıyla bir araya gelmeye, onları dinlemeye gayret ediyoruz. Çünkü sahayı en iyi tanıyan, reel sektörde ne olup bittiğini en iyi bilen yine sizlersiniz. Bu nedenle görüşleriniz ve önerileriniz bizim için çok değerli.Uyguladığımız bir programımız var. Bu program bir istikrar programıdır. Fiyat istikrarına, enflasyonu düşürmeye odaklı bir programdır. Programın ana çerçevesi ve istikameti bellidir. Bu çerçeveye bağlı kalmak kaydıyla, her kesimle açık bir iletişim kurmaya hazırız. Yaklaşımımız selektiftir; yani seçici ve hedef odaklıdır. Makro ekonomik dengeleri bozmadan, gerekli adımları atmak için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Bugüne kadar bu anlayışla hareket ettik, bundan sonra da aynı şekilde devam edeceğiz. Küresel ekonominin içinde bulunduğu durumu hepimiz yakından takip ediyoruz. IMF’nin tahminlerine göre bu yıl dünya ekonomisi sadece yüzde 2,8 oranında büyüyecek. Hatta bu tahminin daha da aşağıya çekilmesi gündemde. Dünya Ticaret Örgütü ise daha da kötümser. Küresel ticaret artışının yüzde 1,7 olacağı öngörülüyor, hatta bazı değerlendirmelere göre negatif bile olabilir. Dolayısıyla böyle bir küresel tablo içerisinde değerlendirmelerimizi yapmak durumundayız. Türkiye için Avrupa pazarı son derece önemli. Ancak Avrupa uzun süredir durgun bir seyir izliyor. Dış talebimizin önemli bir kısmı Avrupa, Körfez ülkeleri ve Kuzey Afrika’dan geliyor. Ancak özellikle Avrupa’da henüz beklediğimiz ölçüde bir toparlanma gözlemleyemiyoruz. Ukrayna Savaşı’nın etkileri, Gazze’deki trajik gelişmeler ve artan jeopolitik gerilimler de bu durumu daha karmaşık hale getiriyor. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Türkiye ekonomisi yoluna kararlılıkla devam ediyor. Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yılın ilk çeyreğinde de büyümeyi sürdürdük. Tam 19 çeyrektir kesintisiz büyüme sağladık. Üstelik bunu istikrar içinde gerçekleştirdik. İç talep ve dış talep arasında bir denge gözeterek büyümemizi sürdürüyoruz. Orta Vadeli Programımızın dört temel amacı var. Bunların başında gelen en önemli hedefimiz enflasyonu düşürmektir. Yüksek enflasyon, kamu sektörü, özel sektör ve toplumun tüm kesimleri için olumsuz sonuçlar doğurur. Belirsizlik oluşturur, öngörülebilirliği bozar ve ekonomik dengeleri sarsar. Bu nedenle fiyat istikrarı hepimiz için kritik öneme sahiptir. Enflasyonla mücadelede geçici bazı zorluklar yaşanabilir. Bu süreçleri hep birlikte yöneteceğiz. Ancak düşük enflasyonun sağlayacağı uzun vadeli kazanımlar çok daha büyüktür. Türkiye’nin büyüme tarihine baktığımızda, en çok büyüdüğümüz dönemlerin düşük enflasyon dönemleri olduğunu görürüz. Bu yüzden kısa vadeli etkiler uğruna uzun vadeli hedeflerden vazgeçmemeliyiz.Programımız çalışıyor. Geçtiğimiz yıl Mayıs ayında enflasyon yüzde 75,5 seviyesine ulaşmıştı. Bu yıl aynı dönemde ise yüzde 35,4’e gerilemiş durumda. 40 puanın üzerinde bir düşüş sağladık. Bu, içinde bulunduğumuz zor küresel şartlara rağmen programımızın işlediğinin somut bir göstergesidir. Yıl sonunda yüzde 20’li rakamları, önümüzdeki yıl yüzde 10’lu rakamları konuşacağız. Bir sonraki yıl ise tek haneli enflasyon oranlarına ulaşacağız. O zaman zaten bugünkü gibi enflasyon konuşmaz hale geleceğiz. Hedeflerimize kararlı bir şekilde ilerliyoruz. Hepinize bu sürece verdiğiniz katkılar için teşekkür ediyorum" dedi."Enflasyonla mücadele ederken, toplumun refahını artıracak, alım gücünü koruyacak politikaları da aynı kararlılıkla hayata geçiriyoruz"Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, "Son dönemde Türkiye içinde bazı siyasi tartışmalarla birlikte, haksız bir güvensizlik algısı oluşturulmaya çalışıldı. Aynı dönemde, ABD Başkanı Trump’ın yeni tarifeleri ilan etmesi küresel ölçekte finansal risk algısını artırdı. Bu gelişmeler, Türkiye’ye ilişkin göstergelere de yansıdı; rezervlerde bir miktar gerileme yaşandı, ülke risk primi olarak bilinen CDS oranlarında yükseliş görüldü. Ancak son haftalarda bu trend tersine dönmüş durumda. Merkez Bankamızın rezervleri, son açıklanan verilere göre 155,9 milyar dolara ulaştı. Bu seviye, önceki dönemde 132-133 milyar dolara kadar gerilemişti. Yani yeniden güçlü bir toparlanma sağlandı. CDS dediğimiz ülke risk primi, kamunun ve özel sektörün dış borçlanmalarında ödeyeceği faiz oranlarını etkileyen kritik bir göstergedir. 2 Nisan’da Trump’ın tarifeleri açıklamasından önce CDS 309 seviyesindeydi, açıklamayla birlikte 379 seviyesine kadar yükseldi. Sadece Türkiye değil, tüm gelişmekte olan ülkelerin risk primleri bu dönemde arttı. Ancak bugün, 11 Haziran itibarıyla CDS’imiz yeniden 287 seviyesine kadar geriledi. Bu, ciddi bir iyileşmenin göstergesidir. Finansal piyasalarda bir normalleşme sürecindeyiz ve önümüzdeki bir iki ay içinde daha sağlıklı bir zemine oturacağımızı rahatlıkla ifade edebilirim. Programımızın dört temel hedefi bulunuyor. Birinci hedefimiz enflasyonu düşürmek ve finansal istikrarı güçlendirmektir.Bunu sağlamak için fiyat istikrarını önceliklendirdik. Enflasyonla mücadelede önemli mesafe kat ettik, bu süreci sürdüreceğiz. İkinci hedefimiz sağlıklı ve sürdürülebilir büyümedir.Bu büyümeyi dengeli şekilde, hem iç talep hem de dış talep arasında denge kurarak gerçekleştirmek istiyoruz. Geçtiğimiz yıl bu hedef doğrultusunda başarılı olduk. Bu yılın iki çeyreğinde de yüzde 2 civarında bir büyüme sağladık. Mevsim etkilerinden arındırıldığında bu oran yüzde 2,7’ye ulaşıyor. Küresel büyümenin yüzde 2,8 seviyesinde olması beklenirken, Türkiye’nin bu büyüme oranı oldukça anlamlıdır. Önümüzdeki dönemde de yatırımla, istihdamla, üretimle ve ihracatla yolumuza kararlılıkla devam edeceğiz. Üçüncü önceliğimiz sosyal refahtır.Ekonomik sistemin nihai amacı, toplumun refahını artırmaktır. Ancak bu refah geçici ya da yapay değil, kalıcı ve adil olmalıdır. Enflasyonla mücadele ederken, toplumun refahını artıracak, alım gücünü koruyacak politikaları da aynı kararlılıkla hayata geçiriyoruz. Popülist söylemlerle değil, gerçekçi adımlarla sosyal refahı sürdürülebilir kılmayı hedefliyoruz. Dördüncü temel amacımız ise depremin yaralarını sarmaktır.2023’te yaşadığımız depremler, kamuya 100 milyar doları aşan bir mali yük getirdi. Devlet, son üç yılda her yıl yaklaşık 30-35 milyar dolarlık bir harcamayı bütçesinden karşılayarak bu yükü omuzladı. Bu durum bütçe açığımızı geçici olarak artırdı. Ancak bu harcamalar büyük ölçüde yatırım niteliğinde olduğu için illerimizi geleceğe daha dayanıklı, dirençli bir şekilde hazırlıyoruz. Bu yılın sonu itibarıyla, başta Gaziantep olmak üzere deprem bölgesindeki çalışmaların büyük oranda tamamlanmış olmasını hedefliyoruz. 2026 yılından itibaren ise kamu bütçesinin bu yükten önemli ölçüde kurtulacağını ve sosyal taleplere daha güçlü şekilde yanıt verebileceğimiz bir döneme gireceğimizi öngörüyoruz. Bu dört ana hedef doğrultusunda programımızı kararlılıkla uygulamaya devam ediyoruz. Cumhurbaşkanımızın güçlü liderliği ve desteği, sosyal paydaşların ve iş dünyasının katkılarıyla bu süreci birlikte yürütüyoruz. Bu anlayışla hareket etmeyi sürdüreceğiz. Ancak şu da çok önemlidir: Bu hedeflere sadece para politikasıyla ulaşmak mümkün değildir. Orta Vadeli Programımızda para politikasının yanında maliye politikaları ve yapısal reformlara da büyük önem veriyoruz. Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nda bu yapısal dönüşüm başlıklarını detaylı biçimde ele aldık. Bu dönüşümde beş alanı öncelikli görüyoruz. Sulama ve gıda arzı. Gıda fiyatlarını düşürmenin en doğrudan yolu, arzı artırmaktır. Bu da sulama altyapısının güçlendirilmesiyle mümkündür. Bu yıl Devlet Su İşleri’ne (DSİ) tarihinin en yüksek ödeneğini verdik ve özellikle tamamlanmaya yakın projelere öncelik tanıdık. Enerji bağımsızlığı. Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak, cari açığın azalması açısından da kritik öneme sahip. Mecliste enerji alanında çok daha etkin, bürokrasisi azaltılmış düzenlemeler için hazırlıklar sürüyor. Yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırmak, yerli kaynakları daha etkin kullanmak için Tarım, Çevre ve Enerji Bakanlıklarımızla koordineli şekilde çalışıyoruz. Nükleer ve diğer kaynakları da bu çerçevede devreye alarak enerjide kapsamlı bir dönüşüm sağlayacağız. Sonuç olarak, ekonomik hedeflerimiz net, stratejimiz sağlamdır. Enflasyonla mücadele ederken büyümeyi sürdürmek, sosyal refahı artırmak, depremin yaralarını sarmak ve yapısal dönüşümleri hayata geçirmek temel önceliklerimizdir. Tüm bu adımları birlikte, istişare içinde atıyoruz. Önümüzdeki süreçte de bu kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz" ifadelerini kullandı."Merkez Bankası rezervleri 155,9 milyar dolara yükseldi"Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, "Son dönemde Türkiye’de içeride bazı siyasi tartışmalar yoluyla güvensizlik algısı oluşturulmaya çalışıldı. Aynı dönemde ABD Başkanı Trump yeni gümrük tarifeleri açıkladı. Bu gelişmeler küresel risk algısını, özellikle de Türkiye’nin risk primini artırdı. Bu süreçte rezervlerde bir miktar düşüş oldu, CDS (ülke risk primi) oranı yükseldi. Ancak son haftalarda bu eğilim tersine döndü. Merkez Bankası rezervleri 155,9 milyar dolara yükseldi. CDS oranı ise 287 seviyesine geriledi. Finansal piyasalar normalleşme sürecine girdi. Önümüzdeki 1-2 ay içinde daha sağlıklı bir zemine oturması bekleniyor. Ekonomik hedeflerimiz dört başlıkta toplanıyor: Enflasyonla Mücadele ve Finansal İstikrar: Enflasyonu düşürmek öncelikli hedefimiz. Finansal istikrarı güçlendirerek sürdürülebilir büyümeyi sağlamaya çalışıyoruz. Sağlıklı ve Dengeli Büyüme: Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da iç ve dış talebi dengeli biçimde büyütmeye devam edeceğiz. Yılın ilk iki çeyreğinde yüzde 2, mevsim etkisinden arındırıldığında yüzde 2,7 büyüme sağladık. Sosyal Refah: Geçici değil, kalıcı refah artışı hedefliyoruz. Enflasyonla mücadele sayesinde gerçek refah artışı mümkün olacak. Popülist yaklaşımlardan uzak duruyoruz. Deprem Sonrası İyileşme: Depremin oluşturduğu mali yük büyük. Yaklaşık 100 milyar doları aştı. Ancak yapılan harcamalar yatırım niteliğinde olduğu için uzun vadede fayda sağlayacak. Yıl sonunda, Gaziantep başta olmak üzere birçok bölgede çalışmalar tamamlanmış olacak. Bunların yanı sıra yapısal reformlara da ağırlık veriyoruz. Beş temel öncelik alanımız şunlar: Tarım ve Gıda Arzı: Sulama projeleriyle tarımsal üretimi artırmayı hedefliyoruz. DSI’ye tarihinin en yüksek ödeneğini verdik. Enerji Bağımsızlığı: Yenilenebilir enerjiye ve enerji yatırımlarına hız veriyoruz. Bürokratik engelleri azaltacak yeni düzenlemeler yapılıyor. Konut Politikaları: Hizmet enflasyonu yüksek seviyede. Bunu düşürmek için konut arzını artırmak istiyoruz. Deprem bölgelerinde sosyal konutlar yapılırken, OSB’lere yakın yaşam alanları da planlanıyor. Bu sayede kira, ulaşım ve zaman maliyetleri azalacak. Lojistik: Üretim alanları ile pazarlara ulaşımı, kolaylaştırmak için demir yolu başta olmak üzere lojistik yatırımları önceliklendiriyoruz. İnsan Kaynağı: Eğitim sistemimizi iş gücü piyasasının ihtiyaçlarıyla örtüştürmeye çalışıyoruz. Mesleki eğitimi özel sektörle entegre edecek projeler geliştiriyoruz. Gaziantep, sadece ekonomik gücüyle değil, sosyal duyarlılığıyla da örnek bir ilimiz. Suriye’deki gelişmeler Gaziantep için büyük fırsatlar oluşturabilir. Siyasi istikrar sağlandığında, Suriye ekonomisinin hızla büyümesi bekleniyor. Bu da Gaziantep’i büyük bir ticaret merkezi haline getirebilir. Kamu olarak Gaziantep’e önemli destekler sağlıyoruz. Sağlık yatırımları kapsamında bin 875 yataklı yeni hastane hizmete alındı. Ayrıca bin 294 yatak kapasiteli yeni sağlık projeleri devam ediyor. Kültür yatırımları kapsamında Gaziantep Kalesi ve Arkeoloji Müzesi gibi projeler yürütülüyor. Şahinbey’deki yeni kütüphane Türkiye’de örnek projelerden biri. İslahiye, Nurdağı, Araban, Oğuzeli gibi ilçelerde kütüphane projelerine de ciddi bütçeler ayrıldı. Sanayi yatırımları kapsamında Gaziantep’teki OSB’ler için milyarlarca liralık yatırımlar yapılıyor. Küçük sanayi siteleri, ayakkabı, mobilya ve teknoloji ihtisas OSB’leri gibi projelere önemli kaynaklar aktarılıyor. Karayolu ulaşımı ve diğer altyapı projelerinde de önemli ilerlemeler sağlandı" diye konuştu.