ÇEVRE - 24 Haziran 2021 Perşembe 15:15

Sivas ormanına Rizeli eli değdi

A
A
A
Sivas ormanına Rizeli eli değdi

Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversite Genel Sekreteri Kadir Ali Seçer‘in Kardeşler ormanını çöpten kurtarmak için başlattığı mücadele çığ gibi büyüyor.

Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversite Genel Sekreteri Kadir Ali Seçer‘in Kardeşler ormanını çöpten kurtarmak için başlattığı mücadele çığ gibi büyüyor.


Rizeli olan Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Genel Sekreteri Kadir Ali Seçer, aylar önce öğle aralarını üniversite kampüsünün arkasında bulunan Kardeşler ormanında doğa yürüyüşü yaparak değerlendirmeye karar verdi. Seçer, yürüyüşlerinde ormanındaki kirliliği fark etti. Sivas’ın simgelerinden olan ve şehir merkezindeki tek ormanı gücü yettiği kadar temizlemeyle karar verdi. Zamanla Seçer’e birçok akademisyen ve üniversite çalışanı destek verdi. İyi niyetli bu girişim kısa sürede adeta kampanyaya dönüştü. Öğle araları yürüyüşe çıkan akademik ve idari personel hem yürüyüş yapıyor hem de imkanları ölçüsünde ormanı temizlemeye çalışıyor. Seçer ve arkadaşlarına önemli bir destekte Sivas Belediyesi’nden geldi. Sivas Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü ekibe hem personel hem de ekipman desteği verdi. Ormanın içerisine çöp konteynerleri yerleştirildi.



Her şey Sivas’ın tek ormanı için


Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Genel Sekreteri Kadir Ali Seçer, Kardeşler ormanının Sivas’ta şehir merkezinde bulunan tek orman olduğunu söyledi. Seçer, “Çalışmamız öğle aralarında yaptığımız yürüyüşte yol kenarındaki çöpleri toplamakla başladı. Arkadaşlarımızın da katılımı, belediyemizin de desteği ile çalışmamız büyüdü. Sivas Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü tarafından çöp konteynerleri sağlandı. İnsanlarımızın bu çalışmayı görüp destek vermelerini istedik. Hassasiyetimiz şudur. Kardeşler ormanı Sivas’ımızın şehir merkezindeki tek ormanıdır. Sivas’ın siluetedir. Bizlerin nefes aldığı yerdir. Bizim yeşil vatanımızdır. Nasıl mavi vatandaki kirlilik zaman zaman içinden çıkılmaz bir hal alıyorsa, bizde burada ormanın içerisine girdikçe kirliliğin boyutunu görebiliyoruz” dedi.



"Yetiştirmek zor tahrip etmek çok kolay"


Seçer, bir ormanın en az 70 yılda oluştuğunu ama tahrip etmenin çok daha kolay olduğunu belirterek, “Ağaçların diplerinde; maskeden çocuk bezine, otomobil pançolarından hazır gıda kap ve poşetlerine kadar her şeyi bulmam mümkün. Bu çöpleri kaldırdığımız zaman o toprağın altında hayat olmadığını görüyoruz. Bu kirlilik artınca ağaç diplerinde biriken bu çöpler ağaçların hava almasını engelleyecektir. Bu ağaçlar ölecektir. Böyle bir ormanın oluşması en az 50-60 yıldır. Bu ormanı oluşturanlardan Allah razı olsun. Ahirete intikal edenlere Allah rahmet eylesin. Bir ağacın yetişmesi 70 sene ama onu tahrip etmek çok kolay” dedi.



"Ormana çöp atmak geleceğimize ihanettir"


Ormanda bırakılan çöplerin insanlığın geleceğine ihanet olduğunu söyleyen Seçer, “İnsanların günü birlik bu ormana gelip, yiyip için eğleniyorlar ama hemşerilerimizin şunu bilmesi lazım. Çöplerin doğada ne kadar uzun sürede kaybolduğunu düşündüğümüz zaman, bir ağacın büyümesi, bir ormanın oluşmasın ne kadar zaman aldığını düşündüğümüz zaman Sivas’ta ağaç ve ormanlar altın kıymetinde olması lazım. Bu sadece denetleme, kontrol ve ceza ile çözülecek bir mesele değil. Sivasımızın Yoz döneminde nüfusu 2.5 milyona kadar çıkıyor. Kardeşler ormanı güzelliği ile onları davet ediyor. Gelip yiyip için, çöplerini yanlarında şehir merkezine götürüp uygun bir çöp konteynerine atmak yerine ağaç diplerine bıraktıklarını gördük. Bu kendi geleceğimize, doğamıza çevremize çok büyük bir ihanettir. İnsanlarımızdan daha hassas olmalarını istiyoruz” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.