SAĞLIK - 28 Nisan 2024 Pazar 13:11

Bu belirtiler varsa Lohusa Sendromu yaşıyor olabilirsiniz

A
A
A
Bu belirtiler varsa Lohusa Sendromu yaşıyor olabilirsiniz

Doğum sonrası başlayıp ortalama 6 hafta devam eden lohusalık sürecinde anneler duygusal, biyolojik, fiziksel, toplumsal, psikolojik değişiklikler yaşıyor. Medicana Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Kerime Nazlı Salihoğlu, “Anneler doğumun ardından kendilerini mutsuz, karamsar, üzgün hissedebilir. Hayattan zevk alamama, bebeğine yeterli sevgi hissedememe, dışarı çıkmak istememe, aşırı uyku hali ve aşırı iştah ya da tam tersi uykusuzluk ve iştahsızlık gibi durumlar yaşayabilir. Bu süreçte aile ve eşlerin anneye desteği çok önemlidir” dedi.


Medicana Sivas Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Kerime Nazlı Salihoğlu, doğum yapan her 100 kadından 10-15’inde lohusa sendromunun görebileceğini söyledi. Lohusa sendromu belirtilerini anlatan Op. Dr. Nazlı Salihoğlu, sendrom döneminde aile desteğinin önemli olduğunu söyledi.


Lohusalık sürecinin önemli olduğunu söyleyen Salihoğlu, “Bazen hastalarımız, kadınlarımız bu durumu gizledikleri için ya da çok farkına varamadıkları için ortaya çıkması da gecikebilir. Toplumda her doğum yapan kadında lohusa sendromu görülme riski vardır. Her 100 doğum yapan kadının 10-15 ‘inde de görülebilir. Aslında bu oranlar daha fazla ama kadınlar paylaşmadıkları için oranlar biraz daha düşükmüş gibi algılanıyor. Doğumu zor olan hastalarımızda, travmatik bir doğum yaşamışsa, prematüre bir doğum yaşamışsa, daha önce gebelik döneminde depresyon şikayeti varsa, ailesi ile ve eşiyle problemi olan hastalarımızda lohusa sendromu risk altındadır. Daha önce gebelikte anksiyete ya da sosyo-ekonomik düzey olarak düşük seyreden hastalarımızda lohusa sendromunu daha fazla görüyoruz. Yapılan çalışmalarda; normal doğum yapanlarda, sezaryen doğuma oranla, daha fazla lohusalık sendromu görüldüğü belirtiliyor. Çalışan annelerde de çalışmayan annelere oranla daha fazla görülüyor’’ şeklinde konuştu.


“Herkeste görülebilen ve tedavisi mümkün olan bir durum”


Salihoğlu, bu süreçte annelerin bebeği reddetme, kötü davranma, beslememe durumunun olduğunu belirterek “Bazen lohusalık sendromunda, bebeğini kucağına aldığında yeterli sevgi hissedemediğini söyleyen anneler oluyor. Ya da ‘Anne olamadım mı?’ diye düşünenler oluyor. Bebeği reddetme durumu görülebiliyor. Bazen kötü davranma, emzirmeme, bakımını yapmama gibi tepkilerle karşılaşabiliyoruz. Bu süreçte anneler bebeğine gerçekten kötü davranma meyillin de olabiliyorlar. Bu süreçte mutlaka psikolojik ve psikiyatrik destek almalarını öneriyorum. Mutlaka eşiyle, hekimiyle, aile hekimiyle ya da kadın doğum hekimiyle mutlaka paylaşılmalı. Çünkü bunlar önlenemeyen şeyler değildir. Herkeste görülebilen bir durumdur. Tedavisi olmayan bir durum değildir. Genelde konuşarak ya da bazen psikolog desteği alarak da ortadan kaldırılabilir. Bazen psikoza kadar ilerleyebilir. O zamanda ilaç tedavisi ya da psikiyatrik destekte öneriyoruz mutlaka. Bu süreçte aileye ve eşe çok fazla destek düşüyor’’ ifadelerini kullandı.


“Kendimizi yıpratmamızın bir anlamı yok’’


Op. Dr. Salihoğlu, Lohusalık Sendromuna yakalanan annelerin egzersiz yapmalarını, yürüyüş yapmalarını ve eşleriyle vakit geçirmelerini önerdiğini ifade ederek, “Bazen eve yeni bir bebek gelmenin heyecanıyla bütün ilgi bebeğe kayabiliyor. Anne burada kendini değersiz, sevilmediğini, artık ikinci planda olduğunu hissedebiliyor. Bazen bu hissiyatta annelerimizi lohusalık sendromuna sokabiliyor. O yüzden ailede bebeğe bakımı açısından destek olup, eşler yeri geldiğinde mutlaka annelerimizle birlikte ayrıntılı vakit geçirmeliler. Annemize bu süreçte en önemli tavsiyem mutlaka kendisine vakit ayırmasını öneriyorum. Bolca dinlenmesini, uyku düzenini oturtmasını, ailesinden bebek için yardım almasını, eşiyle birlikte yalnız olarak dışarı çıkıp birlikte vakit geçirmelerini öneriyorum. Ya da annemizin arkadaşlarıyla birlikte vakit geçirmesini öneriyorum. Bolca egzersiz yapabilir, yürüyüş yapabilir, televizyon izleyebilir, sosyal medyada anne bloklarını takip edebilir. Hayatta her şey rol olduğu gibi annelikte bir roldür ve oynadıkça, öğrendikçe bizler öğreneceğiz. O yüzden kendimizi yıpratmamızın bir anlamı yok. Mutlaka önemli olan sevgi temeline dayalı, bebeğiyle birlikte vakit geçirerek bu süreci birlikte atlatabileceklerini düşünüyorum” ifadelerine yer verdi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Taekwondoda Türkiye, Avrupa şampiyonu Türkiye, toplam 16 madalya kazandığı Avrupa Taekwondo ve Para Taekwondo Şampiyonası’nı genel sıralamada zirvede tamamladı. Türkiye, Avrupa şampiyonalarında üst üste ikinci kez takım halinde kürsünün en üst basamağına çıktı. Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da 40’ı aşkın ülkeden 520 civarında sporcunun katılımıyla düzenlenen şampiyonanın son gününde Türkiye’yi taekwondoda 4 ve para taekwododa 5 olmak üzere 9 sporcu temsil etti. Milli taekwondocu Emre Kutalmış Ateşli, erkekler +87 kiloda Avrupa üçüncüsü oldu. Türkiye, 16 taekwondo ve 19 para taekwondocuyla katıldığı şampiyonayı 3 altın, 9 gümüş ve 4 bronz olmak üzere 16 madalya ile tamamladı. Şampiyonada taekwondocular 2 altın, 5 gümüş ve 1 bronz, para taekwondocular ise 1 altın, 4 gümüş, 3 bronz madalya elde etti. Türkiye, bu sonuçlarla 2022 yılında yapılan son şampiyonadan sonra yeniden takım halinde Avrupa şampiyonu oldu. Ay-yıldızlıLAR, taekwondoda kadınlarda takım halinde ikinci, erkeklerde birinci sırayı alırken genel klasmanda da zirveye çıktı. Milli para taekwondocular da 2022’den sonra yeniden takım halinde Avrupa şampiyonluğuna ulaştı. Türkiye, ilki 1976 yılında yapılan ve 26’nısı düzenlenen Avrupa Taekwondo Şampiyonası’nda 8’nci kez takım halinde şampiyon olmayı başardı. Madalya kazanan sporcular şu şekilde: -Taekwondo- Altın: Furkan Ubeyde Çamoğlu (54kg), Enbiya Taha Biçer (87kg) Gümüş: Hakan Reçber (63kg), Merve Dinçel Kavurat (49kg), Zeynep Taşkın (53kg), Sude Yaren Uzunçavdar (73kg), Nafia Kuş Aydın (+73kg) Bronz: Emre Kutalmış Ateşli (+87kg) -Para Taekwondo- Altın: Gamze Gürdal (K44 57kg) Gümüş: Meryem Betül Çavdar (K44 52kg), Ali Can Özcan (K44 58kg), Mahmut Bozteke (K44 63kg), Fatih Çelik (K44 70kg) Bronz: Nurcihan Ekinci (K44 47kg), Lütfiye Özdağ (K44 52kg), Sümeyye Özcan (K44 57kg)
Muş Koruyucu anne 4 çocuğu sevgi ile büyütüyor Muş’ta yaşayan Tuba Karakaya isimli vatandaş, koruyucu anneliğini üstelendiği 4 kardeşi öz çocuklarından ayırmıyor. Muş’ta yaşayan 2 çocuklu Karakaya ailesi, 4 ay önce bir yakınlarından etkilenerek koruyucu aileliğini üstlendiği 4 kardeşi çocuklarından ayırmıyor. 4 kardeşe koruyucu aile olup, onları sevgi ile hayata hazırlayan ev hanımı Tuba Karakaya, sevgi ve şefkatli anneliği ile yürekleri ısıtıyor. Çocuklara sadece bir ev değil, aynı zamanda sevgi dolu bir aile ortamı da sunan Karakaya, gündelik ihtiyaçları karşılarken her bir çocuğun duygusal ve psikolojik ihtiyaçlarına da özenle yaklaşıyor. Aile ortamında sevgiyle büyüyen çocuklar, Tuba Karakaya’nın şefkatiyle hayata sıkı sıkı tutunuyorlar. Kendi çocukları gibi sevdiği 4 çocuğa ev sahipliği yapan Karakaya, çocukları sevgi ile büyütmenin kendisinin en büyük amacı olduğunu ifade ederek, “İki çocuğum var. Dört tane de koruyucu aile olduğum çocuk var. Çocuklar ile beraber burada, bu evde mutlu bir şekilde yaşıyoruz. Sevgi her şeyi iyileştirir. Ben buna çok inanıyorum. Çocuklarıma da bunu elimden geldiğince göstermeye çalışıyorum. İhtiyaçları olsun her şeylerini karşılamaya çalışıyoruz ama belli bir noktada sevgimizi tam göstermeye çalışıyoruz. Onları büyütmek, onları iyi bir şekilde hayata hazırlamak benim en büyük amacım. Çocuklarıma güvenli bir yuva olmak, çocuklarıma güvenli bir yuva sunmak beni çok mutlu ediyor. Her çocuğumun benim için ayrı bir yeri ve ayrı bir hikâyesi var” dedi. Anneler Günü’nün kendisi için çok özel bir gün olduğunu söyleyen koruyucu anne Tuba Karakaya, “Bu özel günü ben ve çocuklarım birlikte geçiriyorum. Her çocuk sevgi dolu bir yuvaya ve güvenli bir limana ihtiyaç duyar. Bu nedenle tüm annelere ve koruyucu annelere seslenmek istiyorum. Sevgiyle, sabırla, anlayışla çocuklarımıza yaklaşalım. Onları yıpratmayalım. Onları anlamak ve desteklemek, onların hayatlarını pozitif etkileyecek. Unutmayalım ki, her çocuk sevgiyle büyür ve sevgiyle gelişir. Koruyucu annelerin sevgi dolu yürekleri, anneler gününün anlam ve önemine ışık tutuyor gerçekten. Çocuklara sevgi dolu bir yuva sunan ve onlara sevgiyle sarılan koruyucu anneler, koruyucu aileler gerçek annelik duygusunun en güzel örneklerini sunuyorlar” ifadelerini kullandı. Çocuklarının eğitimlerinden de yakından ilgilendiklerini belirten Karakaya, “Çocukların okulları var ve eksik oldukları kısımlar var. Eğitim hayatları benim için çok önemli. Ev ödevlerinde hepimiz birlikte yardımcı oluyoruz. Bu iş tamamen sevgiyle bitiyor aslında. Bunu iş gibi görmeyeceksin. O çocuğun sana, senin sevgine ihtiyacı var. Biz bunu elimizden geldiğince onlara göstermeye çalışıyoruz” şeklinde konuştu. Öte yandan Anneler Günü dolayısıyla koruyucu aileyi evinde ziyaret eden Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Ahmet Kırtay da, “Koruyucu ailelerimiz başta olmak üzere tüm annelerimizin anneler gününü kutluyoruz. Muş Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü olarak Muş’ta toplamda 35 koruyucu ailemizin yanında 63 çocuğumuz bulunuyor. Biz de 12 Mayıs günü, bu özel günde Muş’ta bulunan koruyucu ailelerimizi, destek elemanlarımız ile birlikte ziyaret ediyoruz” dedi.