SAĞLIK - 13 Ocak 2025 Pazartesi 12:03

Sağlıksız yapılan diyetler ölüme götürebilir

A
A
A

Uzman Diyetisyen Gülsüm Hazman, sağlıksız diyet programlarının neden olduğu böbrek ve karaciğer yetmezliğinin ölüme kadar götürebileceğine değinerek sağlığı tehdit altında bırakacak herhangi bir besinin kullanılmaması gerektiğini belirtti.

Türkiye’de sağlıklı beslenme alışkanlıklarının azalması ile birlikte obezite ve aşırı zayıflığa bağlı hastalıklar da hızla yaygınlaşıyor. İdeal kilosuna kavuşmak isteyen kişiler için beslenme ve diyet uzmanları eşliğinde uygulanacak doğru ve sağlıklı diyet programları büyük önem taşıyor. Sağlıksız beslenme programlarının ileri boyutta böbrek ve karaciğer yetmezliğine kadar yol açabileceğini belirten Uzman Diyetisyen Gülsüm Hazman, “Hızlı kilo vermek için yanlış diyet ve sağlıksız beslenme programları uygulayan danışanlarda kas kaybı, halsizlik, baş dönmesi ve saç dökülmesi gibi sağlık problemleri görebiliyoruz. Bu çok tehlikeli bir duruma yol açıyor. Danışanların sağlıklı kilo verebilmesi için protein, karbonhidrat ve yağ açısından gayet dengeli bir program uygulamaları gerekiyor. Sağlıksız diyet programları böbrek ve karaciğer yetmezliğine kadar yol açabiliyor. Bu sebeple danışanların olabildiğince sağlıklı ve dengeli programlar uygulaması gerekmektedir. Danışanlar bu süreçte kendilerini yasaklayıp, kısıtlıyorlar. İnsanlar, bir besine karşı fazla yasaklama durumu olunca beyne çok fazla cazip geleceği için sonrasında bir yeme atağı geçirebiliyorlar” dedi.

Sağlıksız yapılan diyetler ölüme götürebilir

“Olabildiğince dikkat etmeliyiz”

Hazman, bu duruma duygusal açlık dediklerini belirterek, “Bu sebeple danışanların kendilerini yasaklayıp kısıtlamadan sevdikleri besinleri ölçülü bir şekilde tüketmek şartıyla dengeli beslenme programlarına ekleyebilirler. Eğer bu şekilde devam ederlerse herhangi bir yeme atağı veya duygusal açlık krizleri geçirmeden çok sağlıklı bir kilo verimi yaşayacaklardır. Sağlığımızı tehdit altında bırakacak hiçbir besini ve hiçbir yolu denemeyelim. Sağlıksız bitki çayları ve karışımlar kesinlikle tüketilmemelidir. Günlük hayatımızda tükettiğimiz besinleri sağlıklı zamanlarda ve dengeli ölçülerde tükettiğimiz sürece bir problem kalmayacaktır. Yanlış bitki çayı kullanımı böbrek ve karaciğer yetmezliğine sebep olabilir. Yanlış bitki çayı, yanlış ürün kullanımı böbrek ve karaciğer yetmezliğine sebep olabileceğinden olabildiğince dikkat etmeliyiz. Doktor ve diyetisyen eşliğinde bu ürünleri kullanırsanız herhangi bir problem olmayacaktır. Böbrek ve karaciğer yetmezliği eğer ileri boyutta olursa sonrasında maalesef ölümle sonuçlanabilir. Bu yüzden sağlığımızı tehdit altında bırakacak herhangi bir besini kullanmayalım. Beslenmemizi doğru ve dengeli tutabileceğimiz gibi ek olarak bol egzersizler yapmamız gerekiyor. Biz uzmanlar, günlük 20-25 dakika fiziksel aktiviteyi öneriyoruz. Bol oksijenli ortamda yapılan egzersizler çok daha güzel kilo verdiriyor ve yağ yaktırıyor. Bu sebeple dışarıda yaptığınız yürüyüş evdeki yaptığınız yürüyüşten çok daha kıymetli olacaktır” şeklinde konuştu.

Yunus Çiftci - Arzu Kübra Doğan

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Siirt Siirt’te 30 yıl sonra o köye mahalle yolu yapılıyor Siirt’in Eruh ilçesine bağlı Bağgöze köyünde, 30 yıl sonra ilk kez mahalle içi yol yapılıyor. Eruh’un en eski köylerinden biri olan Bağgöze’de, 130 hanenin bulunduğu mahallede uzun yıllar sonra ilk kez mahalle içinde yol yapılacak. İl Özel İdare Genel Sekreteri Hıfzullah Canpolat, köyde yaşayan vatandaşların talebi üzerine kısa sürede çalışmaları başlattıklarını belirtti. Canpolat, "Vali Dr. Kemal Kızılkaya’nın talimatlarıyla, köyün mahallelerine ve arazilerine ulaşımı kolaylaştıracak yol çalışmasını başlattık. Yaklaşık 15 gündür devam eden çalışmalar kapsamında, zeminin sert ve kayalık olması nedeniyle büyük kaya kütleleri kırıcılar yardımıyla parçalanıyor ve yol açılıyor. Çalışmalar tamamlandığında köylülerimiz evlerine ve arazilerine rahatça ulaşabilecek. Şimdiden hayırlı olsun." ifadelerini kullandı. Köylüler, başta Vali Kızılkaya olmak üzere, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Hıfzullah Canpolat ve ekibine teşekkür ederek, "Devletimize ve milletimize zeval vermesin. Yaklaşık 30 yıldır köy içinde yolumuz yoktu. Araçlarımızı sadece köy meydanına kadar getirebiliyorduk. Evlerimize malzeme taşımak büyük bir sıkıntıydı. Bu yüzden birçok köylümüz göç etmek zorunda kaldı. Ancak yapılan yeni yol sayesinde artık evlerimize rahatlıkla ulaşabilecek, eşyalarımızı kolayca taşıyabileceğiz" dedi.
İzmir İzmir’de "Afet Koordinasyon Çalıştayı" düzenlenecek İzmir Büyükşehir Belediyesi 19 Şubat’ta İzmir Afet Koordinasyon Çalıştayı düzenleyecek. Muhtemel bir afet sırası ve sonrasında yapılacak çalışmaların bütüncül bir bakış açısıyla detaylı bir şekilde değerlendirileceği çalıştay alanında uzman isimleri buluşturacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi Afet İşleri Dairesi Başkanlığınca, İzmir Afet Koordinasyon Çalıştayı düzenlenecek. 19 Şubat’ta Tarihi Havagazı Fabrikası’nda yapılacak çalıştayda, afet sırasında ve sonrasında yapılması gerekenler 5 temel başlık üzerinden ele alınacak. Alanında uzman isimleri bir araya getirecek programda, özellikle depremle ilgili planlamalara ağırlık verilecek. Altyapı ve lojistik, koordinasyon ve iletişim, teknolojik araçlar ve veri kullanımı, insani yardım ve acil müdahale konuları üzerinde yeni senaryolar geliştirilecek. Çalıştayda ayrıca eğitim, olay yeri ve olay yeri dışı uygulamalar, gönüllü yönetimi ve dezavantajlı bireylerin desteklenmesi gibi konular da değerlendirilecek. Kurumlar arası iş birliği ve koordinasyon Afet Koordinasyon Çalıştayı ile İzmir’de muhtemel bir deprem durumunda afet sırasında ve sonrasında ortaya çıkabilecek temel ihtiyaçlar, müdahale yöntemleri detaylı şekilde değerlendirilecek. Kurumlar arası iş birliği ve koordinasyonun güçlendirilmesi, teknolojik araçlar ve veri paylaşımının yaygınlaştırılması, eğitim ve farkındalık çalışmalarının derinleştirilmesi için atılması gereken adımlar belirlenecek. Böylece kentin ve toplumun afet sonrası süreçlere daha dirençli, hızlı ve verimli yanıt vermesi sağlanacak.
İstanbul Meme kanseri tedavisinde yeni umut ışığı İstanbul’da bilim insanları, neoadjuvan kemoterapiye direnç gösteren meme kanseri hastalarına yönelik kişiye özel tedavi yöntemleri geliştirmek için genetik araştırma başlattı. Araştırmanın yürütücülüğünü üstlenen Doç. Dr. Selman Emiroğlu, tedaviye dirençli hastalar için genetik biyobelirteçlerin belirlenmesinin büyük önem taşıdığını vurgulayarak bu alandaki çalışmaların kanser tedavisinde devrim niteliğinde bir değişim olabileceğini ifade etti. Meme kanseri, Türkiye’de ve dünya genelinde kadınlar arasında en yaygın görülen kanser türlerinden biri olup, ciddi bir sağlık sorunu olarak öne çıkmaktadır. Bu hastalığın tedavisinde yaygın olarak kullanılan neoadjuvan kemoterapi, tümörleri küçültme ve cerrahi müdahale öncesi hazırlık sağlama amacı güderken, her hasta üzerinde aynı etkiyi göstermemektedir. Bazı hastalar ise bu tedaviye direnç geliştirebilmekte, bu da tedavi sürecini zorlaştırmaktadır. Bu kapsamda İstanbul Üniversitesi ve Biruni Üniversitesi’nden 7 bilim insanı, kemoterapiye dirençli meme kanseri vakalarına yönelik daha etkili tedavi yöntemleri geliştirmek için genetik araştırma başlattı. Biruni Üniversitesi’nden Dr. Asmaa Abuaisha’nın fikriyle ortaya çıkan araştırma, YÖK Başkanlığı ile Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı arasında imzalanan "Araştırma Üniversiteleri Destek Programı İş Birliği Protokolü" kapsamında mali kaynak desteği aldı. "Direncin Sebeplerini Araştırıyoruz" Araştırma hakkında açıklamalarda bulunan İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Selman Emiroğlu, neoadjuvan kemoterapiye dirençli hastaların tedaviye daha duyarlı hale gelmesi için genetik biyobelirteçlerin belirlenmesinin kritik öneme sahip olduğunu belirtti. "Kemoterapiye direnç, her hastada farklı genetik ve biyolojik faktörlere dayalı olarak gelişebiliyor. Bu durumun tam olarak anlaşılabilmesi için daha fazla araştırma yapılması gerektiği kanaatindeyiz. Biz de bu sorunun çözümü için çalışmalarımızı sürdürüyoruz" diyen Doç. Dr. Selman Emiroğlu, projenin amaçlarını şu şekilde özetledi: "Kemoterapiye dirençli hastaların tedavisinde daha etkili ve kişiye özel tedavi yöntemleri geliştirebilmek, yalnızca hastalarımız için değil, tüm sağlık camiası için çok önemli bir adım olacaktır" "Tedaviye dirençli hastalar için yeni umutlar sunacak" Doç. Dr. Selman Emiroğlu, tedaviye direnç gösteren hastalar için yeni bir tedavi stratejisinin geliştirilmesinin, meme kanseri tedavisinde önemli bir dönüm noktası olacağını vurguladı: "Her bireyin genetik yapısı farklı olduğu için, kemoterapiye yanıt da bireyler arasında değişiyor. Bu nedenle, genetik biyobelirteçlerin doğru bir şekilde belirlenmesi, tedavilerin kişiye özel hale getirilmesi için önemli bir adımdır. Hedef odaklı tedavi yöntemleri, tedaviye dirençli hastalar için yeni umutlar sunacak" "Gereksiz kemoterapi uygulamalarının önüne geçilecek" Araştırmayla ilgili bilgi veren Biruni Üniversitesi’nden Dr. Asmaa Abuaisha "Araştırmamızın sonuçlarıyla elde edilen ‘aday’ biyobelirteçlerin tespiti sonrasında, yeni çalışmalarla verilerimizi destekleyerek, bu tanıların meme kanserinin tanı, tedavi ve takip süreçlerinde faydalı olabilecek şekilde uygulanmasını hedeflemekteyiz. Böylece, kemoterapiye dirençli vakalarla ilgili yol gösterici veriler elde edilerek, gereksiz kemoterapi uygulamalarının önüne geçilmesi sağlanacaktır" ifadelerini kullandı. Proje Ekibi ve Araştırma Araştırmanın yürütücüsü Doç. Dr. Selman Emiroğlu, Biruni Araştırma Merkezi’nde (BAMER) çalışmanın birden fazla alandan araştırmacılarla multidisipliner bir şekilde yürütüldüğünü ve çok yönlü olduğunu belirtti. Araştırma, Dr. Asmaa Abuaisha, Dr. Öğr. Üyesi Elif Sibel Aslan, Doç. Dr. Berrin Papila, Dr. Öğr. Üyesi Tarık Mecit, Dr. Öğr. Üyesi Cüneyd Yavaş, Öğr. Gör. Dr. Aysel Bayram ve Dr. Öğr. Üyesi Güven Yenmiş’in katkılarıyla ilerliyor. Doç. Dr. Selman Emiroğlu, "Ekibimiz, genetik temelli araştırmalar yaparak tedaviye direnç gösteren vakaların nedenlerini araştırıyor ve bu doğrultuda kişiye özel tedavi stratejileri oluşturmayı hedefliyoruz. Kişiye özel tedavi yöntemleri, meme kanseri tedavisinde devrim niteliğinde bir değişim olabilir. Bu sayede, hastalarımızın tedavi süreçlerini daha başarılı hale getirmeyi umuyoruz" dedi.