GÜNDEM - 14 Ekim 2025 Salı 11:32

Toplu taşıma sürücüleri neden bu kadar gergin, bilimsel çalışmaya konu oldu

A
A
A

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Gülmez, trafikte uzun saatler boyunca direksiyon başında kalan otobüs şoförlerinin yoğun stres ve baskı altında görev yaptıklarını belirterek, bu durumun zamanla öfke kontrolü sorunlarına yol açtığını ve şoförlerin psikolojik destekle güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı.

Otobüs şoförlüğü, hem fiziksel hem de ruhsal açıdan en zorlu mesleklerden biri olarak dikkat çekiyor. Gün boyu trafikte olan şoförler, yoğun araç akışı, zaman baskısı ve yolcu stresiyle mücadele etmek zorunda kalıyor. Uzun süren mesai saatleri ve sürekli dikkat gerektiren iş yükü, şoförlerde ciddi bir yorgunluk ve gerginlik oluşturuyor. Bu durum zamanla öfke ve tahammülsüzlüğe dönüşerek hem kendileri hem de yolcular açısından risk oluşturabiliyor. Özellikle yaşanan trafik yoğunluğu, sabırsız yolcular ve haksız uygulamalar şoförlerin psikolojik yükünü artırıyor. Konuya ilişkin bilimsel çalışma yapan Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Gülmez, otobüs şoförlerinin ağır stres altında görev yaptığını belirterek, "Şoförler sadece kendi canlarını değil, yolcuların güvenliğini de taşıyorlar. Bu kadar büyük bir sorumluluğun getirdiği baskı doğal olarak öfkeye dönüşebiliyor. Bu nedenle onlara düzenli psikolojik destek verilmesi, hem bireysel hem toplumsal huzur açısından büyük önem taşıyor" dedi.

"Empati yapmak lazım"

Mustafa Gülmez, şoförlerin stresli ve öfkenin yoğun olduğu bir meslek icra ettiklerini belirterek, "Hemen hemen bütün mesleklerde öfke ve stres gibi manevi duygular var olabilmekte. Öfke, son zamanlarda geleneksel medyada, radyoda televizyon ve gazetelerde duyduğumuz haberler üzerine bazen de sosyal medyada yayınlanabilen haberler üzerinden gündeme geliyor. Otobüs şoförlerini sinirlendiren ve öfkelendiren sürekli yolcularla tartışmaya sebep olan konular neler olabilir ve biz bunlara nasıl bir çözüm sunabiliriz diye bir araştırma yapmaya karar verdik. Bu araştırma çerçevesinde 100’e yakın özel halk otobüsü şoförüyle birebir görüşmeler ve anketler yaptık. Ulaşım hizmetleri ve özellikle şoförlerin sürekli trafikte oldukları için sinir stres ve haliyle öfkenin yoğun olduğu bir mesleği icra ediyorlar. Özellikle de büyük özel halk otobüsü kullanan şoförlerimizin durumlarını incelediğimizde enteresan sorular sorup, enteresan cevaplar aldık. Bu soruları bunu üç başlık altında toplamak mümkün. Bunlardan biri yolculardan kaynaklanan sorunlardır. Özellikle yolcuların bir soruyu birden fazla kez sormaları ve aynı soruyu tekrar etmeleri şoförler açısından sıkıntı oluşturuyor. Bu durum bize sıradan geliyor olabilir ama şoförlerimiz 8 veya 9 saat direksiyon sallıyorlar. Günlük 500 soruya maruz kaldıklarını düşündüğümüzde biraz empati yapmak lazım. Birisi size sürekli aynı soruyu bildiği halde tekrar sorarsa ister istemez öfke katsayınız artabilir" dedi.

Toplu taşıma sürücüleri neden bu kadar gergin, bilimsel çalışmaya konu oldu

"Şiddetle sonuçlanıyor"

Gülmez, şoförlerin sadece kendisinin değil yolcularında sorumluluğunun üzerinde olduğun söyleyerek, "Trafik, sadece şoförleri değil trafiğe çıkan herkesi ilgilendiriyor. Özellikle 2 saatlik bir mesafeye gittiğimizde araçların yoğunluğu ve tehlikeli şekilde kullanılması durumunda biz bile öfkelenebiliyoruz. 8-9 saat direksiyon sallayan birisinin öfkelenmemesi mümkün olmayacaktır. Sadece kendisinin değil otobüs içerisindeki yolcuların da sorumlulukları var bu da ister istemez öfkeye ve strese yol açabiliyor. Trafikteki yoğunluk, kişilerin strese girmesiyle birleştiğinde iki kat öfke söz konusu olabiliyor. Bir diğer öfkeye neden olan konu birimlerin yaptığı haksız uygulamalardır. Her yerde olmasa da yöneticiler ve idareciler arasında şoförlere karşı haksız davranışlarda bulanabildiği ve bu durumun şoförlerde öfke ve sinire neden olduğu görülmüştür. Strese sokan noktalardan biri de zaman baskısıdır. Zamanında durağa gelme ve otobüsü son durağa yerleştirme çabası bazen hızlı araç kullanmalarına neden oluyor. Kısacası otobüs şoförlerimiz sadece kendilerinin değil yolcuların da sorumluluğunu alıyorlar. Bütün bunlar üst üste bindiğinde aşırı strese neden oluyor. Bu aşırı stres de öfkeye dönüşüyor. Öfke bazen şiddetle sonuçlanabiliyor" diye konuştu.

"Terapi gerekiyor"

İnsanların en ufak bir konuda sinirlenip, ellerinde sopalar ve bıçaklarla kavgaya hazır hale geldiklerini ifade eden Gülmez, "Geleneksel medya ve sosyal medyada gördüğümüz gibi bu tür kötü olaylara rastlayabiliyoruz. Yaralanma vakaları yolcular arasındaki tartışmalar ve polis merkezine kadar giden olaylar olabiliyor. Ancak bunun yanında otobüs şoförlerimizin hasta insanları ya da hamile kadınları ilgili birimlere yetiştirmesi gibi güzel olaylara da şahit olabiliyoruz. Bu stresli bir meslek öfke ister istemez insanlarda var olabiliyor. Ama ne yazık ki insanlarımız en ufak bir konuda sinirlenip, ellerinde sopalar ve bıçaklarla kavgaya hazır hale geliyorlar. Biz, Türk Milleti olarak misafirperver insanlarız. Karşımızdakini tanımadan trafiğe çıktığımız anda öfkelenip şiddet gösterebiliyoruz. Şoförlerin öfke kontrolünü sağlayabilmeleri için onların rahatlayabileceği bir ortam oluşturulmalı. Eğer mümkünse tam zamanlı olmasa bile kısmi zamanlı bir psikolog veya terapist 15 günde bir ya da ayda bir olacak şekilde görev almalı. Bu şekilde streslerini atıp araçlarını daha iyi kullanabilirler. Hangi mesleği icra edersek edelim empatinin içimizde yer etmesi gerekiyor. Güler yüzlü ve sempatik olursak toplum ve tüm dünya daha mutlu ve huzurlu olacaktır" şeklinde konuştu.

Toplu taşıma sürücüleri neden bu kadar gergin, bilimsel çalışmaya konu oldu

Yunus Çiftci - Sancar Alp Fırat

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun Doğal gaz 10 metre ötede, mahalleli yıllardır beklemede Samsun’un İlkadım ilçesine bağlı Kıran Mahallesi’nde yaşayan yaklaşık 160 hane, çevre sokaklarda doğal gaz bulunmasına rağmen kendi bölgelerine "imarsız" olduğu gerekçesiyle hat çekilmemesine tepki göstererek çözüm talep etti. Mahalle sakinleri, "Şehrin merkezinde yıllardır kömür ve tüple yaşamaya mahkum edildik" diyerek yetkililere seslendi. İlkadım ilçesi Kıran Mahallesi’nde, 10-11-13 ve 22 ada parsellerde "imarsız" alanda bulunan evler, çevredeki mahallelerde doğal gaz olmasına rağmen hat bağlatamıyor. Yaklaşık 160 hane, doğal gazdan yararlanamadıkları için bir araya gelerek yetkililere seslendi. Mahalle sakinleri, bulundukları bölgenin ya kentsel dönüşüme alınmasını ya da doğal gaz altyapısının kurulmasını talep etti. Yıllardır kömür ve tüp kullandıklarını belirten vatandaşlar, özellikle yaşlıların hem ısınma hem de yemek pişirme konusunda büyük sıkıntı yaşadığını ifade etti. "Ya gazımızı versinler ya da kentsel dönüşüme sokacaklarsa soksunlar" Özellikle yaşlıların ve evde bakıma muhtaç bireylerin olduğu hanelerin doğal gaz olmaması nedeniyle büyük sıkıntı yaşadığını ifade eden Kıran Mahalle Muhtarı Kemal Saraç, "Mahallemizdeki doğal gaz sıkıntısı yıllardır devam ediyor. Mahalle sakinlerinin bir an önce doğal gaza ulaşmasını istiyoruz. Ya gazımızı versinler ya da kentsel dönüşüme sokacaklarsa soksunlar. Yaklaşık 160 hane Samsun’un merkezinde doğal gaz hizmeti alamıyor. Bir an önce bu sıkıntının çözülmesi, vatandaşlarımız açısından oldukça yararlı olacaktır" dedi. Mahalle sakinleri, hemen karşılarındaki ve çevredeki binalarda doğal gaz bulunmasına rağmen kendi evlerinde olmamasının kabul edilemez olduğunu söyledi. Şehrin merkezinde yıllardır kömür ve tüple uğraştıkları için büyük sıkıntı yaşadıklarını belirten vatandaşlar, problemlerinin çözülmesini talep etti. SAMGAZ’dan konu hakkında açıklama Doğal gaz hizmeti veren SAMGAZ yetkilileri ise konu hakkında şu açıklamayı yaptı: "Kıranköy Mezarlığı ile Ankara Bulvarı arasında yer alan bölüm, heyelan riski nedeniyle kentsel dönüşüm alanı ilan edilmiş, Toplu Konut İdaresi tarafından inşa edilen yapılarla dönüşüm tamamlanmış ve bu yeni konutların doğal gaz çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Bunun yanında, Ankara Bulvarı’na cepheli kısımda yapılan imar düzenlemesiyle yeni yapılar oluşmaya başlamış, bu bölgenin doğal gaz arzı da 2025 yılı içinde tamamlanmıştır. Toplu Konut İdaresi konutları ile imar çalışması yapılarak doğal gaz sağlanan bölgenin arasında kalan kesim ise daha önce heyelan alanı olarak ayrıldığı için imar planı dışında tutulmuş durumdadır. Günümüzde bu alan için 1/5000’lik imar planı hazırlanmış olsa da 1/1000’lik uygulama imar planları henüz tamamlanmamıştır. Bu nedenle bölgedeki konutlar hâlen plansız alanda bulunmakta ve mevcut ulaşım yolları imar planında yol olarak görünmediğinden doğal gaz dağıtım çalışması yapılamamaktadır."
Hatay ‘Biz anlaşıp yapamadık ama yaparsa devletimiz yapar’ diyen site sakinleri, yuvalarından geriye kalan boş arazinin rezerv alanına alınmasını istiyorlar Hatay’da depremde yıkılan 5 blok ve 252 daireden oluşan Zirve Sitesi sakinleri, geride kalan süreçte ortak noktada birleşemeyince evlerinin bulunduğu alana herhangi bir yapı inşa edemediler. Yeniden aynı bölgede evlerine kavuşmak isteyen depremzede vatandaşlar, ‘Yaparsa devletimiz yapar’ diyerek, siteden geriye kalan boş arazinin rezerv yapı alanına girmesini istiyorlar. Kahramanmaraş merkezli depremlerde büyük yıkıma uğrayan Hatay’da yüzlerce bina yıkılmıştı. Enkaz kaldırma çalışmalarının sona ermesiyle birlikte kentin 15 ilçesinin yeniden ayağa kalkması için ihya, inşa ve imar çalışmaları başlamıştı. Vali Mustafa Masatlı’nın yoğun gayreti ve iş takibiyle Hatay’ın 15 ilçesinde TOKİ ve Emlak Konut tarafından inşa edilen konutlar vatandaşlara teslim edilmeye devam ediyor. Yoğun yıkım yaşanan Antakya ilçe merkezlerinde de Rezerv Yapı Alanı ilan edilen bölgelerde de inşaat çalışmalarında sona gelen konutların teslimi devam ediyor. Antakya kent merkezi Ekinci Mahallesi’nde bulunan ve Hikmet Karaoğlan’ın site yöneticisi olduğu 5 blok 252 daireden oluşan Zirve Sitesi’nin bulunduğu 10 dönümlük arazide site sakinlerinin anlaşamaması sebebiyle rağmen bir çivi bile çakılmadı. ‘Yaparsa devletimiz yapar’ diyen sitede sakinleri ve bölgede bulunan sitelerde yaşayan vatandaşlar bölgenin rezerv yapı alanının içerisine alınmasını istiyorlar. "Devletimizin bizi yalnız bırakmayacağını düşünüyoruz ve bu alanın bir an önce rezerv alanı olmasını istiyoruz" Site sakini Hikmet Karaoğlan, 10 dönümlük alanın rezerv alana alınmasını istediklerini belirterek "Ekinci Mahallesi’nde bulunan Zirve Sitesindeyiz. Zirve sitesi, 10 dönümlük bir arazide inşa edilmişti. Binalarımız 6 Şubat denemelerinde yıkıldı. Biz bu konular hakkında devletimizden defalarca destek istedik. Devletimizin bizi yalnız bırakmayacağını düşünüyoruz. Bu alanın bir an önce rezerv alanı olmasını istiyoruz. Bazı kişilerden söz aldık ve cevap bekliyoruz. Çevremizde bulunan diğer sitelerinde içine alacak şekilde rezerv alanı yapılmasını istiyoruz. Biz site sakinleri olarak yerinde dönüşüme gittik, çoğunluğu sağladık ama süreyi kaçırdık. Bundan dolayı başaramadık. Biz ve komşularımız bunlar hakkında imza verdik. Böyle 10 dönümlük arazinin hibe olmasını istemiyoruz. Mahallemizde ve eski komşularımızla birlikte oturup yaşamak istiyoruz. Burada 5 bloktan oluşan 252 daire vardı. Hepsi yıkıldı ve hale umutluyuz. Biz Sayın Bakanımızdan burasının rezerv alanı olmasını istiyoruz" dedi. "Biz anlaşamadık ve yapamadık, bu konuda yaparsa devletimiz yapar ve sonsuz güvenimiz vardır" Bölgede yaklaşık 4 bin insanın yaşadığı sitelerin bulunduğu alanın rezerv alana girmesini istediklerini ifade eden Edip Mullakütükçü, "Zirve Sitesi’nin depremden öncesinde ve sonrasında da avukatıyım. Aynı zamanda bu kadar mağdur insanında avukatıyım. Depremden bu yana yaklaşık 3 yıllık bir süre geçti ama bu süre içerisinde site sakinleri bir türlü kalıcı çözüme kavuşamadık. Böyle güzel bir yerde komşularınla birlikte istemeleri nedeniyle rezerv alanının olmasından artık zaruret olduğunu düşünüyoruz. Bu konuda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Sayın Murat Kurum’a güveniyoruz. Burada 5 bloktan oluşan yaklaşık bin kişi yaşıyordu ve diğer siteleri de sayarsak en az 2 bin kişinin yaşadığı alandan bahsediyoruz. Biliyorsunuz çok insan olunca temel birincil hedefimiz burada yerinde dönüşüm yapmaktı ama belli bir süre içinde insanları bir araya getirmek kolay değildi. Çünkü çoğu insanımız buralarda değil, dağınık durumda oldukları için onun handikaplarını yaşadık. İnsanların tam çoğunluğunu sağlayacakken ne yazık ki sürede doldu ve her şey durduğu yerde kalmış oldu. Biz bunun artık nihayete ermesini ve rezerv talebimizin gerçekleşmesini talep ediyoruz. Biz anlaşamadık, yapamadık. Bu konuda yaparsa devletimiz yapar ve sonsuz güvenimiz vardır" ifadelerini kullandı.