GENEL - 01 Aralık 2018 Cumartesi 18:59

Eski Tekirdağ Fotoğrafları Müzesi açıldı

A
A
A
Eski Tekirdağ Fotoğrafları Müzesi açıldı

Tekirdağ’ın tarihi açısından oldukça büyük önem taşıyan ve yaklaşık bin 500 fotoğrafın yer aldığı Eski Tekirdağ Fotoğrafları Müzesi düzenlenen törenle açıldı.

Tekirdağ’ın tarihi açısından oldukça büyük önem taşıyan ve yaklaşık bin 500 fotoğrafın yer aldığı Eski Tekirdağ Fotoğrafları Müzesi düzenlenen törenle açıldı. ’Aynı evin çocukları’ Süleymanpaşa Belediye Başkanı Ekrem Eşkinat ve mübadeleyle Tekirdağ’dan ayrılıp Yunanistan’a yerleşen Dimitrios Mavridis müzenin açılışını yaptı.


Tekirdağ Süleymanpaşa Belediye Başkanı Ekrem Eşkinat’ın ev sahipliğinde gerçekleşen açılışa onur konuğu olarak mübadele döneminde Tekirdağ’dan ayrılıp Yunanistan’a yerleşen Dimitrios Mavridis ve ailesi ile AB Parlamento Milletvekili Miltiadis Kyrkos, Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak, eski Tekirdağ Milletvekili Güneş Gürseler, TESKİ Genel Müdürü İbrahim İçöz, Süleymanpaşa Belediye Meclis üyeleri, CHP Tekirdağ İl Başkanı Mehmet Ali Işıkgör, İl ve ilçe protokolü, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.


Saygı duruşu, Türk ve Yunan milli marşları okunması ile başlayan törende tarihi binanın müzeye dönüşme hikayesi katılımcılarla paylaşıldı. Açılış konuşmaları ile devam programda ilk açılış konuşmasını Tekirdağ Süleymanpaşa Belediye Başkanı Ekrem Eşkinat gerçekleştirdi.



Çok özel bir ev


Sözlerine Mavridis ile yollarının kesişmesi ile başlayan Başkan Eşkinat, “Biz Mavridis’in evini ziyaret ettiğimizde yaşadığımız olağanüstü anı sizlere kelimelerle tarif etmem mümkün değil. Aynı evin çocukları, aynı hissiyatı yaşayarak, birbirlerine sarılarak bir bütün olmanın verdiği güç ile neleri hissettiklerini ancak yaşayarak öğrenebilirler. Bu ev Mavridis ailesinin 1914 yılında yaptırdığı ve 1922 yılında mübadele ile ayrılmak zorunda kaldığı çok özel bir ev. Aynı şekilde benim ailemde kendi topraklarından ayrılıp Türkiye’ye geldiğinde yerleştirildiği ev burası ve biz bugün müzemizi özellikle açmak istedik. Çünkü Dimitrios Mavridis’e doğum günü hediyesi vermek istedik” dedi.



“Tekirdağ’ın müzeler bölgesi haline gelecek”


Süleymanpaşa Belediyesi’nin bölgede oluşturmak istediği yapı ile sözlerine devam eden Tekirdağ Süleymanpaşa Belediye Başkanı Ekrem Eşkinat, “Bu bölge özel bir bölge. Bu mahallede bugün 3. müzemizi açıyoruz. Müzik Teknolojileri Müzesi ile başlayan arkadan Balaban Müzesi ile devam eden seri bugün Eski Tekirdağ Fotoğrafları Müzesi ile sürüyor. Arkası da gelecek. Arkamda bulunan 3 adanın kamulaştırma kararı Süleymanpaşa Belediyesi tarafından alındı. Bu adaların iki tarafındaki yollar yayalaştırılıp beton binalar yıkıldıktan sonra iki tane kalan eski eser de restore edilip müze haline getirildikten sonra Tekirdağ’ın müzeler bölgesi haline gelecek” diye konuştu.


Türk ve Yunan halklarının dostluğu ile ilgili konuşan Eşkinat, “Baktığınız zaman iki toplum aynı coğrafyada yaşamış, yer değiştirmiş, ama o yerlere memleketim, vatanım diyen insanlarız. Bu çok önemli bir şey. Aynı mutfağa, aynı duygulara sahip, aynı coğrafyanın etkilerinde yıllarca beraber ve bir arada yaşamış bu iki topluma bedel ödettirenler birbirlerine düşmandır diye silah aldıranlar utansın. İşte o utancı yıkmak için Dimitrios Mavridis ile beraber yola çıktık. Sadece Türk - Yunan dostluğunu değil, balkanlarda hatta tıpkı Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi yurtta sulhu cihanda sulhu sağlamak için biz bu dünyada yaşayan çağdaş insanlar olarak kararlıyız” diyerek sözlerini sonlandırdı.



“Tekirdağ’a ait neredeyse tüm fotoğrafları topladım”


Tekirdağ’a ilgisinin çok küçük yaşlardan itibaren oluşmaya başladığını belirten Mavridis ise, “Çok küçük yaşlardan beri Tekirdağ için hikayeler dinlemekteydim. Bu bilmediğim yer için zihnimde romantik bir resim canlandırmıştım. Babamın hasretini çektiği bu yerin değerinin farkına vardım ve zihnimde cennet gibi bir yer oluşturdum. Tekirdağ’ın geçmişini ve güncel halini öğrenmek için yoğun bir istek duymaktaydım. 60 yıl önce Atina ve İstanbul’daki fotoğrafçılardan Tekirdağ’ın fotoğraflarını biriktirmeye başladım. Böylece 20. yüzyılın başındaki Tekirdağ’a ait neredeyse tüm fotoğrafları topladım ve babamın o dönemde yaşadığı evi didik didik aradım. 1912 yılında dedem tarafından inşa edilmiş evimiz hayallerimin ve araştırmalarımın ilk sırasında yer alıyordu” dedi.


“Müze sembolik bir anlam taşısa da kültürleri yakınlaştırmak için önemli bir yere sahip olacak”


Mavridis konuşmasına fotoğrafların Tekirdağ’a gelişi ile ilgi devam ederek, “Bu tarz koleksiyonların tarihsel ağırlığı özellikle kimlik sorunu yaşayan milletler için büyük öneme sahiptir. Yunanistan böyle bir ülke. Sahip olduğum koleksiyonu insanlıktan mahrum bırakmak istemiyordum. Bu sebeple Tekirdağ Süleymanpaşa Belediyesi’nin başkanı bireysel çabalarıyla beni bulduğunda bana böyle bir onur yaşattığı için hiç tereddüt etmeden kabul ettim. Ayrıca fotoğraf müzesi olarak dedemin inşa ettirdiği, babamın doğduğu ve saygıdeğer belediye başkanı Ekrem Eşkinat’ın da uzun yıllar yaşadığı bu eski evi müzeye dönüştürdüğü için çok teşekkür ederim. İşte bu nedenle de koleksiyonumu Süleymanpaşa Belediyesi’ne armağan ettim. Çünkü bu fotoğraflar oraya ait. Ayrıca İstanbul’dan Tekirdağ adlı kitabımın Türkçe’ye çevrilmesini sağladığı için Belediye Başkanı Ekrem Eşkinat’a teşekkürlerimi sunarım. Gururluyum. Çünkü gerçekleşmesi için büyük öneme sahip olan bu girişim gerçek oldu. Bu müze sembolik bir anlam taşısa da kültürleri yakınlaştırmak için önemli bir yere sahip olacak” ifadelerini kullandı.



Katkı veren isimlere plaket verildi


Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak, eski Tekirdağ Milletvekili Güneş Gürseler, Cumhuriyet Halk Partisi Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun ve AB Parlamento Milletvekili Miltiadis Kyrkos’un da açılış konuşması gerçekleştirdiği programda konuşmaların ardından Tekirdağ Süleymanpaşa Belediye Başkanı Ekrem Eşkinat; Dimitrios Mavridis, AB Parlamento Milletvekili Miltiadis Kyrkos, tarihi fotoğrafların bulunması ve müzenin açılışına katkı veren Eyüp Ataman ve Orhan Çebi’ye plaket takdim etti.


İbrahim Müteferrika Parkı’nda gerçekleştirilen program hatıra fotoğrafı çekimi ile sona ererken Eski Tekirdağ Müzesi girişinde açılış kurdelesinin kesilmesi ve müzenin hep birlikte gezilmesi ile tören sona erdi.



Eski Tekirdağ Fotoğrafları Müzesinin hikayesi


1922 yılında Lozan Mübadelesi nedeni ile Tekirdağ’dan Yunanistan’a göç eden Mavridis ailesinin terk ettiği evlerine Selanik’ten gelen Eşkinat ailesi yerleşir. Mübadil olarak yer değiştiren ailelerin bir zamanlar yaşadığı evin çocukları Dimitrios Mavridis ile Ekrem Eşkinat, aslında aynı evin çocuklarıdır. Mavridis’in çocukluk yılları Atina’da geçmiştir. Dimitrios Mavridis babasının ölüm döşeğinde sayıkladığı ‘Tekirdağ’daki evimiz’ sözlerinden etkilenip 50 yıl boyunca Tekirdağ’ı araştırmış, hiç kimsede eşi benzeri olmayan yüzlerce eski Tekirdağ fotoğrafını toplamış, Tekirdağ hakkında 12 kitap yazmıştır. Tekirdağ’daki aile evini yıllarca arayan Mavridis, Tekirdağ gelişlerinden birinde evin fotoğrafını bulmuş, gördüğü gibi evi aramaya başlamış. Bir elindeki fotoğraf bir de eve bakmış. Ekrem Eşkinat ise yıllar sonra Eski Tekirdağ Fotoğraflarını araştırırken, fotoğrafların altındaki imzadan ulaşır Mavridis’e. Eşkinat tarihine ve barışa sahip çıkmak adına hemen harekete geçer. Mavridis’in Atina’daki evine gider. Mavridis’in yaklaşık 1500 Tekirdağ’ın fotoğrafının yer aldığı koleksiyonunu inceler. O ziyaretlerin birinde mübadil olarak yer değiştiren ailelerin aynı evde yaşadıkları ortaya çıkar. Eşkinat Mavridis’e “Bu fotoğrafları bize vermen lazım. Çünkü artık ne ben Türk’üm ne sen Yunan’sın. Biz aynı evin çocuklarıyız.” der. Köşk Süleymanpaşa Belediyesi tarafından müzeye dönüştürülür. Köşkün müze için seçilmesindeki en büyük etken 150 yıllık ve 1500’den fazla Tekirdağ’ın fotoğrafından oluşan dev bir koleksiyonu olan Dimitrios Mavridis’in bu köşkte yaşamış olmasıdır. Mavridis bu paha biçilmez koleksiyonu Tekirdağ Süleymanpaşa Belediyesi’ne bağışlamıştır.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aksaray Hatalı sollama kazaya neden oldu: 3 ağır yaralı Aksaray’da bir otomobilin hatalı sollama yaparken önündeki araca çarptığı kazada 3 kişi ağır yaralandı. Kaza, Aksaray-Nevşehir Karayolu Hassas Kavşağında yaşandı. Edinilen bilgiye göre, Nevşehir’den Aksaray istikametine seyreden B.S. (20) idaresindeki 64 NR 568 plakalı Lada marka otomobil, önünde seyreden E.K. (23) yönetimindeki 06 GB 7309 plakalı Ford marka otomobili sağdan sollamak istedi. Bu sırada direksiyon hakimiyetini kaybeden Lada marka otomobilin sürücüsü hızla önündeki araca çarptı. Kazada otomobil hurdaya dönerken sürücüyle birlikte araçta yolcu olarak bulunan R.A. (25) ve B.U. (15) olmak üzere 3 kişi ağır yaralandı. Aracın ön koltuğunda bulunan yolcu R.A. araçta sıkıştı. Kazayı gören diğer araç sürücüleri durumu hemen 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. İhbar üzerine olay yerine polis, itfaiye, İl Afet Acil Durum (AFAD) ve sağlık ekipleri sevk edildi. Kısa sürede olay yerine gelen Aksaray Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü ve AFAD ekipleri sıkışan yaralıyı kurtarma çalışmasıyla kısa sürede çıkardı. Yaralılara ilk müdahale olay yerinde yapılırken daha sonra ambulanslarla Aksaray Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisine kaldırıldı. Burada tedavi altına alınan yaralıların sağlık durumlarının ciddiyetini koruduğu öğrenilirken Ford marka aracın sürücüsü ifadesi alınmak üzere polis merkezine götürüldü. Arkadan çarpılan araçta yolcu olarak bulanan vatandaş kendilerine aniden arkadan çarptıklarını belirterek kazayı anlattı. Kazayla ilgili Aksaray Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tahkikat başlatıldı.
İzmir Uluslararası Urla Enginar Festivali başladı Uluslararası Urla Enginar Festivali, 10’uncu kez misafirlerini ağırlamaya başladı. Kortej yürüyüşü ve resmi törenle açılan festivalde konuşan Urla Belediye Başkanı Selçuk Balkan, “Bu festival bir Urla hikayesidir. Bu hikayeyi çiftçilerimiz, aşçılarımız yazdılar” dedi. Bu yıl 10’uncusu düzenlenen Uluslararası Urla Enginar Festivali kortej yürüyüşü ve açılış töreniyle ziyaretçilerini ağırlamaya başladı. Üç gün boyunca renkli ve coşkulu programlarla devam edecek olan festival pazar günü sona erecek. Festivalin ilk gününde Urla Jandarma Kavşağından Cumhuriyet Meydanına doğru yapılan kortej yürüyüşü ve törene İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, CHP Genel Başkan Yardımcıları Deniz Yücel ve Gülşah Deniz Atalar, Urla Belediye Başkanı Selçuk Balkan, Urla Kaymakamı Mustafa Gözlet, milletvekilleri, siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, oda başkanları, çiftçiler ve çok sayıda vatandaş katıldı. Urla Jandarma Kavşağından Cumhuriyet Meydanına kadar kalabalık bir kortejle belediye binasına kadar yürüyen grup ardından korteje katılan çiftçileri, üreticileri ve STK’ların geçişini izleyerek selamladı. Kortej geçişinin ardından resmi açılış törenine geçildi. Festivalin açılışında konuşan Urla Belediye Başkanı Selçuk Balkan, festivalin tüm Urlalıların emeği olduğuna dikkat çekerek, "Enginarın hikayesini bugün yeniden daha güçlü ve daha lezzetli yazmanın heyecanını yazıyoruz. Bu festival bir Urla hikayesidir. Bu hikayeyi çiftçilerimiz, aşçılarımız yazdılar. Bu festivalde Ahmet amcanın Fatma teyzenin alın teriyle topladığı ürünlerin tadına bakacaksınız. Birbirinden farklı lezzetlerle buluşacaksınız. Bu festivalde stantları başında 100’den fazla enginar üreticimiz sizleri ağırlayacak. Urla’da toplam bin 900 ton enginar üretiliyor” diye konuştu. "Toprağımız üreticide kalsın" Festivalin temel amacının üretimde kalkınma olduğunun altını çizen Balkan, “Bu festival bizlere atalarımızın mirası. Asıl amacımızın, alacağı ile vereceğini denk getirmeye çalışan esnafımızın yüzünü güldürmek için olduğunu bilmeliyiz. Bu festivalin asıl amacının; üreticimizin alın teriyle okuttuğu çocukları için olduğunu bilmeliyiz. Bu festivalin asıl amacının; topraktan sofranıza aracısız sağlıklı ürünler götürecek olan sizler için olduğunu bilmeliyiz. Bu bereketli topraklar bizlere asırlardır Yarımadaya özgü çok özel tarım ürünleri armağan ediyor. Enginarımız, kınalı bamyamız, susuz kavunumuz, çileğimiz, kuşkonmazımız, üzümümüz, otlarımız, hurma zeytinimiz ve çok daha fazlası Bu coğrafya bize çok cömert davranıyor. bizim görevimiz de bu coğrafyaya ve tarım arazilerimize sahip çıkarak gelecek nesillere bırakmaktır. Biz istiyoruz ki, bizim toprağımız üreticide kalsın. Tarım arazilerimizi korumak, sürdürülebilir kırsal kalkınma politikaları geliştirip, pazar payımızı büyütmek en büyük hedeflerimizden biri. Amacımız katma değeri yüksek pazar payı olan ürünler yetiştirmek. Bizim amacımız, enginar gibi anlatacağımız yeni hikayeler yazmak. Bugüne kadar yanlış tarım politikaları yüzünden toprağına küsen çiftçimizin ekonomisine can suyu sağlamak boynumuzun borcu. Ülke kalkınması yerelden başlar diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yolundan giderek kooperatiflerimizi desteklemek bizim boynumuzun borcudur. Ülkemizi kalkındıracak politikanın üretim politikası aşikarken bizler ürünlerimizi ithal etmek yerine kendimiz yetiştireceğiz” dedi. "Selçuk Başkanımızı tebrik ediyorum" İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay ise Urla’nın kayyumdan alındığına dikkat çekerek başladığı konuşmasında şunları söyledi: "Bizler kısa bir süre önce İzmir’imize hizmet etmeye talip olduk bunu yaparken en önemli amaçlarımızdan biri kentimizi bir demokrasi kenti yapmaktı. Binaların depreme dayanıklılığı nasıl sağlam bir temel üzerine inşa edilmesine bağlıysa bizim de belediyeler olarak alacağımız yol demokrasi zeminine bağlıdır. Selçuk Başkanımızı tebrik ediyorum. Bizler de Büyükşehir Belediyesi olarak tüm çalışanlarımızla birlikte İzmir’in tüm ilçelerinin yanında olmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. "Urla dayanışma ile kalkınmaya devam edecek" Festivalin Urla ekonomisine olan katkısına da değinen Başkan Tugay, “Güzel İzmir’imize hizmete talip olduğumuzda temel hedeflerimizden biri İzmir’i kalkınmada örnek bir kent yapmaktı. Bu hedefe kültürel, sosyal, güvenlik ve ekonomik boyutlarıyla bir bütün olarak ulaşabiliriz. Urla’ya baktığımızda şunu görüyoruz. Uzun yıllardır uygulanan yanlış politikalar sonucu çiftçimiz artık toprağını ekip biçmekte zorlanmaktadır. En temel gıdalarımız bile ithal ediliyor. Ama şartlar ne kadar zor olursa olsun bu zor şartlara rağmen Uluslararası Urla Enginar Festivali bugün 10 yaşında. Üretiyorlar. O ürünler ehil ellerde inanılmaz lezzetlere dönüşüyorlar. Festival, Urla’nın tanınırlığını uluslararası boyutta artırıyor. Şehrimizin turizm hacmi artıyor, satış kapasitesi artıyor. Urlalı esnafımızın yüzü gülüyor. Urla bir dayanışma içinde kalkınmaya devam edecek. Şaha kalkmada İzmir’in öncü ilçelerinden biri olacak. Sorunlarımızı biliyoruz. İzmir’in parlayan yıldızı Urla için çalışmalar yapıyoruz. Bugüne kadar yarım kalan her işi tamamlamakta kararlıyız” şeklinde konuştu. Urla Ziraat Odası Başkanı Muharrem Uslucan da zorlu ekonomik şartlara rağmen üretime devam eden çiftçilerin ülkede umudun artmasına katkı sağladığını belirtti.
Çanakkale Çanakkale’de kök hücre dolandırıcılığından tutuklanan 2’si doktor 5 sanığın yargılanmasına başlandı Çanakkale’de 60’tan fazla hastayı, kök hücre uygulamasında kullanılan ve piyasa değeri 200 lira olan kitleri 20 bin ila 100 bin liradan satarak dolandırdıkları iddiasıyla tutuklanan 2’si doktor 5 sanığın Çanakkale 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmasına başlandı. Çanakkale’de 5 Şubat tarihinde meydana gelen olayda, İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekiplerince yapılan teknik takip sonucunda Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Hastanesi’nde (ÇOMÜ) Ortopedi ve Travmatoloji bölümünde tedavi gören 60 hastaya, piyasadan 200 liraya temin edilen kök hücre uygulamasında kullanılan kitlerin 20 bin ila 100 bin lira arasında satıldığı tespit edildi. Bunun üzerine düzenlenen operasyonda, Prof. Dr. H.Y.E., Doç. Dr. T.K., medikal firma sahibi Ö.Ç, firma çalışanları B.C.T. ve Y.C.İ. gözaltına alındı. Polisteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen şüphelilerden Ö.Ç., B.C.T. ve Y.C.İ. ’dolandırıcılık’ ve ’icbar suretiyle irtikap’ suçuna yardımdan tutuklanırken, Prof. Dr. H.Y.E. ile Doç. Dr. T.K. adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Daha sonra savcılığın itirazının ardından Prof. Dr. H.Y.E. ile Doç. Dr. T.K. yeninden tutuklandı. Soruşturmanın tamamlanmasının ardından iddianame hazırlandı. İddianamede, Ömer Ç, Bilgecan T. ve Yunus Can İ’nin ‘nitelikli dolandırıcılık’ ve ‘icbar suretiyle irtikaba yardım’, Hüseyin Yener E. ve Tolgahan K’nin ise ‘zincirleme şekilde icbar suretiyle irtikap’ suçundan 20’şer yıla kadar hapsi istendi. Tutuklu sanıkların yargılanmasına bugün 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı. Duruşmaya tutuklu sanıklar Ömer Ç., Bilgecan T., Yunus Can İ., Hüseyin Yener E. ve Tolgahan K. hazır bulunurken, olaydan etkilenen 60’a yakın hasta ve yakını katıldı. Sanık Hüseyin Yener E., savunmasında, kendisinin 24 yıllık hekim olduğunu belirterek, üzerine atılı hiçbir suçlamayı kabul etmedi. Hüseyin Yener E., "Kök hücre tedavisi bir ameliyat değil ek işlemdir. Ben anestezi altında yapmayı tercih ediyorum. Bu yaptığım işlemden fakültenin haberi yoktu. Üniversite SGK ödemesi almadığı için kamu zararı oluşmaması adına yapılan bu işlemleri not almadık. Ameliyat öncesi raporlarda kök hücre tedavisinin nasıl yapılacağını belirttim. Hastalara da bunu belirttik. Ameliyatlara ek olarak bu işlemleri yapıyorduk. Kitler hastanede satılmıyor. 3 yıldır Çanakkale’de çalışıyorum. Bu kiti getirecek firma Çanakkale’de yoktu. Sağlık Bakanlığından onaylı, ameliyata girme yetkisi olan firmalarla çalışılabiliyordu. Bu yüzden bu firmayla çalıştık. Kök hücreden her hangi bir kazancım yok. Firma çalışanları ve firma sahibinin iddialarını red ediyorum. Hastalarla maddi konularda konuşmadım. Konuşmayı da tercih etmiyorum. Fiyatları firma belirliyordu. Ben hiç bir hastaya fiyat söylemedim. Hastalara benim fiyat verdiği şeklindeki beyanları kabul etmiyorum” dedi. Sanık Tolgahan K. 3 yıldır ÇOMÜ’de görev yaptığını söyledi. Kendisine gelen hastalara tek bir medikal firma önermediğini belirten Tolgahan K., “Hastalar bana doğal olarak soruyordu. Nasıl ve nerden temin edebilecekleri konusunda. Bende kendilerine birden fazla firma öneriyordum. İnternetten araştırmaları gerektiğini söylüyordum. Kimseye fiyat vermedim ancak hastalardan ve firma sahiplerinden duyduğum kadarıyla aralıklı bir fiyat söyleyebiliyordum. Ben firma sahibinin iddialarını kabul etmiyorum. Kendileri bana iftira attı. Benim paraya ihtiyacım yok. Maddi durumum iyi. Ailemin durumu iyi. Böyle bir şey için kariyerimi riske atmam, itibarımı zedelemem” diye konuştu. Firma sahibi Ömer Ç. ise sektörde 19 yıldır faaliyette bulunduğunu söyledi. Resmi ve özel hastanelere ameliyat malzemesi temini sağladıklarını kaydeden Ömer Ç., "Doktorların talebi üzerine ilgili kök hücre kitini buldum. Fiyat belirledim. İthal olarak ilk etapta bin 500 liraya sonra da yerli olarak 600 liraya buldum. Bunun fiyatı ithal ve yerli olmak üzere değişiyor. Doktorlar daha sonra aldığım ürünleri uygun gördüler. Hastalar kabul ve uygun görürse temin edebileceğimi söyledi. Böylece kitler kullanılmaya başlandı. Tolgahan hoca bana hastalar size ulaşırsa benim dediğin fiyatı uygulayacaksınız dedi. Biz bu fiyatın içinden belirlediğimiz ücreti alıyorduk. Burada hastalar parayı elden veriyordu ya da bankaya yatırıyordu. Bizde parayı çekip elden doktorlara veriyorduk. Tolgahan beyin tavsiyesi üzerine Hüseyin bey bizi çağırdı. Özel ameliyatlar için kök hücre tedavisi uygulayacağını söyledi. Hüseyin beyle de çalışmaya böyle başladık. Hastalarının özel olduğu için ücreti kendisinin belirleyeceğini söyledi. Bununla ilgili telefonda yazışmalarımız var. Ben 19 yıllık sektör tecrübemde hiç böyle bir durumla karşılaşmadım. Biz hocaları amirlerimiz gibi gördüğümüz için bunun yasal olduğunu düşünerek bu işi yaptık. Bana ’senlik bir durum yok, hastalar bizim hastalarımız’ dediler. Bana atılı suçlamaları kabul etmiyorum" şeklinde konuştu. Firma çalışanlarından Yunus Can İ. ise firma sahibi Ömer Ç’nin talimatları doğrultusunda hareket ettiğini belirterek, Çanakkale’deki bir banka şubesinden bu şekilde hesap açtığını ifade etti. Yunus Can İ., "Hastalar kitlerin ücretlerini nakit veriyorlardı ya da banka hesabına yatırıyorlardı. Doktorlara para vereceğim zaman para havale ile gönderildiyse bankadan çekip öyle veriyordum. Eğer elden aldıysam direkt götürüp elden teslim ediyordum. Paraya verdikten sonra kalan parayı firma sahibi Ömer beye veriyordum. Ben iki doktora da para verdim. Paraları siyah bir el çantasına koyuyordum. Ödemeleri Ömer beyin söylediği tarihlerde veriyordum. Ben hastalarla pazarlık yapmadım. Doktorların pazarlık yaptığını görmedim. Kitlerin hazırlanmasında bende sağlıkçı olduğum için ameliyatlarda aktif olarak bulunuyordum. Ameliyatlarda kullanılmayan kit olmadı” dedi. Diğer şirket çalışan Bilgecan T. savunmasında söz konusu işlemlerde paranın kendi hesabına yatmasından dolayı tedirgin olduğunu aktararak, geçen yıl Şubat ayında firmadan istifa dilekçesini yazdığını belirtip, “Firma sahibi 45 gün ihbar sürem boyunca çalışmamı istedi. Bu süre sonunda arabanın anahtarlarını teslim etmek için odasına girdim. Bana, eleman yetersizliği nedeniyle bir süre daha devam etmemi söyledi. Bende bir süre daha çalışmaya devam ettim. Benimde Çanakkale’deki bankadan hesap açmamın nedeni işlemlerin hızlı yapılması ve bankanın daha az komisyon kesmesi. Tolgahan hoca hastalara fiyatı kendi veriyordu. Hüseyin hoca ise Ömer bey ile görüşüp fiyatları buna göre belirliyordu. Her iki hocaya da elden para teslim ettim. Ameliyatlara bende giriyordum. Kök hücre uygulanmayan hasta olmadığını görmedim” diye konuştu. Sanıkların ardından müştekilerin ifadeleri dinlendi. Mahkeme heyeti, sanıkların yurt dışı çıkış yasağıyla tutuksuz yargılanmak üzere tahliyesine karar verirken, mahkeme heyeti davayı ileri bir tarihe erteledi.