SPOR - 28 Ağustos 2019 Çarşamba 15:13

Trabzon’da paten rüzgarı esti

A
A
A
Trabzon’da paten rüzgarı esti

Türkiye’de ilk kez Trabzon’da düzenlenen “Paten Festivali” ilgileri Trabzon’a çekerken, festivale katılan sporcular patenleri ile birlikte horon oynadılar.

Türkiye’de ilk kez Trabzon’da düzenlenen “Paten Festivali” ilgileri Trabzon’a çekerken, festivale katılan sporcular patenleri ile birlikte horon oynadılar.


Geçtiğimiz günlerde Trabzon Meydan Park ve Akyazı Spor Kompleksi’nde 70 patencinin katılımı ile gerçekleşti. Bilindiği üzere, Dünya Olimpiyat Komitesi Dünya Paten Sporları Federasyonu’na bağlı olan hız pateni branşının 2024’te olimpiyatlara alınacağını duyurdu. Türkiye’de henüz Spor Bakanlığı’na bağlı bir federasyonu olmayan tekerlekli paten sporları için çok ciddi çalışmalar Mimar Sayim Adanur, Hasan Adanur, Bahadır Örs ve Göksel İzcioğlu tarafından yürütülürken, bu kapsamda Türkiye’deki ilk Paten Festivali 24-25 Ağustos tarihlerinde Trabzon Meydan Parkı’ndaki gösterilerle başladı. Yarış alanı olarak ise Trabzon Akyazı Spor Kompleksi kullanıldı. Festivale İran uyruklu sporcularla birlikte 70 patenci katıldı.


Festivaller şehri Trabzon’un yeni bir festivale daha ev sahipliği yapmanın mutluluğunu yaşadığını belirten Türkiye Paten Futbolu Geliştirme Başkanı Sayim Adanur, "Geçtiğimiz günlerde, Türkiye’deki ilk paten festivalini gerçekleştirdik. Toplam 700 km paten kayıldı, 5 farklı kategoride sporcular hünerlerini sergiledi. Trabzon Meydan Parkı’ndaki gösterilerle başlayan festivale İran uyruklu sporcularla birlikte 70 patenci katıldı. Amacımız paten sporunun ülkemizde yaygın hale gelmesi, gençlerimizi akıllı telefon ve bağımlılık yapan kötü alışkanlıklardan kurtarmak” dedi.


Adanur, “Türkiye’de birçok ilke imza atacak olan Türkiye paten festivali çipli sistem ve foto finish sistemleri ile Türk yabancı hakemler eşliğinde yarışlar yapıldı. Yarış kategorileri, hız pateni (100 m, 5 km, 10km), yüksek atlama ve slide yapıldı. Yarışların sonuncusu ise Akyazı Spor Kompleksi’nde gerçekleşti. Bir dahaki sene bu organizasyonu emin olun daha geniş kitlelerle yapacağımıza eminim. Etkinlikler için büyük uğraş veren Hasan Adanur, Bahadır Örs, Göksel İzcioğlu ve bu etkinliğimize katılan Dünya Futins Federasyon Başkanı Arash Salmantour’a, bu organizasyonda bizlere yardımcı olan festivalin sahipliliğini üstlenen Trabzon Milletvekilimiz Salih Cora’ya, Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanımız Murat Zorluoğlu’na, Ortahisar Belediye Başkanımız Ahmet Metin Genç’e ve Gençlik ve Spor İl Müdürümüz Birdal Öztürk’e teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.