GENEL - 17 Temmuz 2020 Cuma 16:12

Prof. Dr. Ersan Bocutoğlu: “Rusya’nın Ermenistan hamlesi, Türkiye’yi Libya’da masaya oturtmaya yönelik taktik bir adımdır”

A
A
A
Prof. Dr. Ersan Bocutoğlu: “Rusya’nın Ermenistan hamlesi, Türkiye’yi Libya’da masaya oturtmaya yönelik taktik bir adımdır”

Azerbaycan ve Ermenistan arasında gerilimin tırmanarak devam ettiği bu günlerde Avrasya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.

Azerbaycan ve Ermenistan arasında gerilimin tırmanarak devam ettiği bu günlerde Avrasya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersan Bocutoğlu, Rusya’nın Ermenistan hamlesini Türkiye’yi Libya’da masaya oturtmaya yönelik taktik bir adım olarak değerlendirdi.


Prof. Dr. Ersan Bocutoğlu konuyla ilgili olarak kaleme aldığı yazıda, "Halkına temel ihtiyaç maddelerini sağlamaktan aciz olan ve sadece dış yardımlarla ayakta durabilen Ermenistan’ın Azerbaycan’a fütursuzca saldırtılması, hiç kuşkusuz Türkiye’nin doğusundan sıkıştırılması ve Libya’da elinin zayıflatılması amacıyla Rusya’nın geliştirdiği taktik bir adımdır’’ ifadelerini kullandı. Bocutoğlu yazısında şu ifadelere yer verdi:


"Yeryüzündeki ülkeleri medeniyet kurucu olan ülkeler ve medeniyet kurucu olmayan ülkeler olarak ikiye ayırmak mümkündür. Medeniyet kurucu olmayan ülkeler, medeniyet kurucu ülkelerden birinin kanadı altına sığınarak kendisine küresel dünya düzeninde emniyetli bir yer edinebilir. Ancak medeniyet kurucu ülkelerin, küresel dünya düzeninde diğer medeniyet kurucu ülkelerle rekabete girmesi kaçınılmazdır. Türkiye, Birinci Dünya Savaşı’nda imparatorluğunu kaybettiği için o günkü uluslararası konjonktürün baskısıyla küresel iddialarından vazgeçerek bir periferik/çevre ülkesi konumunu kabullendi. Bununla birlikte zaman içinde uluslararası konjonktürün değişmesi ve ülkenin iktisadi büyümesi ve teknolojik gelişimi, Türkiye’yi kaçınılmaz olarak çevresinde olup bitenlerle ilgilenmeye zorladı. Bu durum, medeniyet kurucu bir ülkenin Birinci Dünya Savaşı Konjonktüründe vazgeçtiği küresel iddialarını tekrar gündeme getirdi. Hâkim küresel güç, Türkiye’nin hesapta olmayan yükselişini engellemek için çeşitli yolları denedi. 15 Temmuz kalkışması bu yollardan sadece biridir.”



“ABD’nin Türkiye karşıtlığı, küresel dünya düzeninde sahip olduğu NATO gibi uluslararası kurumları da Türkiye karşıtlığına itti”


Bocutoğlu, ABD’nin Türkiye karşıtlığının küresel dünya düzeninde sahip olduğu NATO gibi uluslararası kurumları da Türkiye karşıtlığına ittiğini kaydederek, “Türkiye’nin güney sınırlarını boydan boya kaplayan ve Akdeniz’e açılan bir terör devleti tehdidi ile karşılaşması ve bu tehdidi ortadan kaldırmak için giriştiği mücadele onu Soğuk savaş dönemindeki müttefiki ABD ile karşı karşıya getirdi. ABD’nin Türkiye karşıtlığı, küresel dünya düzeninde sahip olduğu NATO gibi uluslararası kurumları da Türkiye karşıtlığına itti. Türkiye bu durumu dengelemek üzere Rusya ile yakınlaştı. Bu güne kadar uluslararası gündemlerle ilgilenmeyen Türkiye, bölgesel gerilimlerden küresel çatışmalara doğru tırmanan sathı mailde, kendini karmaşık bir ilişkiler ağı içinde buldu. Türkiye açısından, bu karmaşık ilişkiler ağı içinde müttefiklerin ve hasımların konumları siyah-beyaz derecesinde açık seçik değildi. Suriye ölçeğinde meseleye bakıldığında sıkıntılı olmakla birlikte Rusya ve Türkiye’nin konumları aşağı yukarı belli olmakla birlikte, Türkiye’nin Mavi Vatan konsepti altında geliştirdiği yeni stratejiler, Türk-Libya Münhasır Ekonomik Bölgesi ve Türkiye’nin Libya’nın meşru hükümeti ile geliştirdiği ilişkiler oyunu karmaşık hale getirdi. Unutmamak gerekir ki bütün bu gelişmeler küresel güçlerin Türkiye’den beklediği girişimler değildi. Türkiye’nin bölgesel bir aktör konumundan küresel meselelerle ilgilenen küresel bir aktör konumuna dönüşmesi Türkiye, ABD ve Rusya ilişkilerini tamamen değiştirdi. Suriye’de ABD girişimlerine karşı Türkiye ile bir arada görülen Rusya, Libya’da Türkiye’ye hasım konumuna geldi ve Türk-ABD ilişkilerinin yumuşamasına yol açtı. Libya’daki yeni konumlanmada Türkiye, Katar ve İtalya bir arada kümelenirken, Fransa, Almanya, Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri bir karşı grup oluşturdu. ABD, Rusya ve İsrail perde arkasından Libya’ya müdahale etmekte ve sonuçlarını bir bekle-gör politikası içinde değerlendirmektedir” ifadelerini kullandı.



“ABD’nin endişesini körükleyen baş aktör İsrail’dir”


“ABD’nin endişesini körükleyen baş aktör İsrail’dir” değerlendirmesinde bulunan Bocutoğlu, “Bütün bu gelişmelere rağmen uluslararası hukuk, yumuşak ve sert güç bakımından Türk-Libya ilişkileri, Türkiye’yi Libya’da ve Doğu Akdeniz’de birincil uluslararası aktör konumuna getirmiştir. Bütün sempatisine rağmen ABD, Türkiye’nin Libya ve Doğu Akdeniz enerji projelerinden başarılı çıkmasından endişe etmektedir. ABD’nin endişesini körükleyen baş aktör İsrail’dir. Rusya’da benzer şekilde Türkiye’nin Libya’da ve Doğu Akdeniz’deki başarılarından endişe etmektedir. Çünkü bağımsız ve zengin Libya, hem Rusya’nın hem de ABD’nin Doğu Akdeniz’deki planlarını bozacaktır. Bu durumda İsrail kendini ulusal güvenlik endişesi içinde bulmaktadır. ABD’nin Libya’da Türkiye’ye yakın bir politika güdememesinin temel nedeni budur. ABD’nin her şeye rağmen ağırlığını Türkiye’den yana koyması ihtimali karşısında Rusya, stratejik hava alanları ve petrol ikmal limanlarındaki hâkimiyetini engellemek için Türkiye’yi mevcut şartlarda Hafter ile bir ateşkes masasına oturtmaya çalışmaktadır. Libya’daki gelişmeler gayrimeşru Hafter ve destekçilerinin aleyhine bir seyir takip etmektedir. Türkiye, Libya’da bütün ağırlığını henüz ortaya koymuş değildir. Bu nedenle Hafter daha da zayıflamadan Türkiye’nin bir ateşkes masasına oturtulması Rusya açısından acil hedeftir” dedi.



“Rusya’nın geliştirdiği taktik bir adımdır”


“Ermenistan’ın Azerbaycan’a fütursuzca saldırtılması, hiç kuşkusuz Türkiye’nin doğusundan sıkıştırılması ve Libya’da elinin zayıflatılması amacıyla Rusya’nın geliştirdiği taktik bir adımdır” diyen Bocutoğlu, “Halkına temel ihtiyaç maddelerini sağlamaktan aciz olan ve sadece dış yardımlarla ayakta durabilen Ermenistan’ın Azerbaycan’a fütursuzca saldırtılması, hiç kuşkusuz Türkiye’nin doğusundan sıkıştırılması ve Libya’da elinin zayıflatılması amacıyla Rusya’nın geliştirdiği taktik bir adımdır. Ordu-millet Türkiye’nin bu taktik adımların üstesinden kolayca geleceğini öngörebiliriz. Türk milletinin Türkiye’nin bundan sonra küresel gündemlerle daha fazla meşgul olacağını bilmesi ve bu tür hamlelere kendini alıştırması gerekir. Çünkü bundan sonra Rusya ile bazı alanlarda müttefik, bazı alanlarda hasım olmaya devam edeceğimiz gibi benzer durum Türk-ABD ilişkileri için de geçerli olacaktır. Küresel gündemlerdeki güç kamplaşmalarının özelliği budur. Türk milletinin yeni Türkiye’nin konjontürüne kolayca ayak uyduracağından ve bu konjonktürdeki mücadelelerin gerektirdiği milli birlik ve beraberlik ruhunu yüksek tutacağından hasımlarımızın şüphesi yoktur, bizim de olmamalıdır” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun Samsun’da doğa ile iç içe endometriozis farkındalığı etkinliği Türkiye Endometriozis ve Adenomyozis Derneği, Opr. Dr. Seher Sarı Kayalarlı önderliğinde Samsun’da Asarkale‘de endometriozis hastaları için bir dizi etkinlik düzenledi. Türkiye Endometriozis ve Adenomyozis Derneği, Opr. Dr. Seher Sarı Kayalarlı önderliğinde Samsun’da Asarkale‘de endometriozis hastaları, destekçileri ve gönüllülerle dağın su ile buluştuğu muhteşem doğada zirve yürüyüşü yaptı. Katılımcılar yürüyüşün ardından ise kano turu düzenlenip son olarak Batık minarede günü tamamladı. Tüm dünyada mart ayında endometriozis farkındalığı için birçok aktiviteler düzenlenip, eğitimler verildiğini belirten Opr. Dr. Seher sarı Kayalarlı, “Türkiye Endometriozis ve Adenomyozis Derneği ülke genelinde mart ayında birçok kurum ve kuruluşta eğitimler düzenleyip, farkındalık için sosyal aktiviteler düzenledi” dedi. Opr. Dr. Seher Sarı Kayalarlı, Nisan ayının da endometriozis ile iç içe olan adenomyozis farkındalık ayı olduğunu ifade etti Adenomyozis nedir? Adenomyozis, bir kadının rahminin iç tabakasında yer alan endometrium dokusunun rahim kas tabakasına doğru yayılması durumudur. Normalde bu doku rahmin iç tabakasını oluşturur ve her adet döneminde dökülerek kanamaya neden olur. Ancak, adenomyozis durumunda, bu dokunun rahmin kas tabakasına yayılmasıyla ağrı, kanama ve diğer şikayetle meydana gelebilir. Adenomyozis, kasık ağrısı, yoğun adet kanamaları, adet dışı kanamalar ve bazı durumlarda gebe kalma güçlüğü gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Bu şikayetler kadınların yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir ve günlük aktiviteleri sınırlayabilir. Adenomyozis, genellikle 30-50 yaşlarındaki kadınlarda daha sık görülür, ancak her yaş grubundaki kadını etkileyebilir. Tanı koymak için, semptomların değerlendirilmesi, fizik muayene ve görüntüleme yöntemleri kullanılır. Tanı konulduktan sonra, tedavi seçenekleri şikayetleri yönetmeyi ve yaşam kalitesini artırmayı amaçlar. Bunlar arasında çeşitli ilaç tedavileri, hormon tedavileri, cerrahi müdahaleler ve hatta bazen rahmin alınması gibi seçenekler bulunabilir. Adenomyozis, genellikle fark edilmeyen veya yanlış teşhis edilen bir durum olabilir. Bu nedenle, toplumda bu hastalık hakkında bilgi ve farkındalığın artması son derece önemlidir. Kadınlar, adenomyozisi tanımak ve tedaviye erken başlamak için semptomlarını takip etmelidirler. Adenomyozis, kadınların yaşamını ciddi şekilde etkileyen ancak yeterince tanınmayan bir durumdur. Bu nedenle, Nisan ayı adenomyozis farkındalık ayı vesilesiyle, toplumda bu hastalık hakkında daha fazla konuşmalı ve adenomyozis tanılı hastalara destek olmalıyız.
Muğla Deniz Kuvvetleri bünyesinde tek kadın İHA pilotu hem mavi vatanı hem de gök vatanı koruyor Deniz Kuvvetleri bünyesinde tek İHA pilotu olarak görev alan ve birçok tatbikata katılan Deniz Teğmen Nurşah Uyar, hem mavi vatanı hem de gök vatanı koruyor. Dalaman Deniz Hava Üs Komutanlığında görev alan 3 kadından biri olan Deniz Teğmen Nurşah Uyar, aynı zamanda Deniz Kuvvetleri bünyesinde görev yapan tek kadın İHA pilotu olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinde hizmet veriyor. Hem mavi vatanı hem de gök vatanı koruyan Uyar, bugüne kadar birçok tatbikatta görev aldı. Uyar, çocukluğundan beri asker olma hayalini kurduğunu belirterek, “2017 yılında girdiğim Deniz Harp Okulunda 30 Ağustos 2021 tarihinde teğmen rütbesiyle mezun oldum. TCG Salih Reis Fırkateyninde Elektrik Yardımcı Subayı olarak görev başladım. Göreve başladığımda insansız hava aracı sistemlerinde dünyada önemli bir oyuncu haline gelen ülkemizin ürettiği hava araçlarında görev yapma isteğiyle İHA pilot kursuna katılmak maksatlı dilekçe verdim. 2022 yılında İHA pilotluk eğitimini başarıyla tamamlayarak Dalaman Deniz Hava Üs Komutanlığında AKSUNGUR İHA pilotu olarak göreve başladım. Halihazırda pilotluk sertifikamı almış bulunmaktayım. İHA pilotu olarak görev yaptığım esnada Mavi Vatan, Deniz Kurdu ve NATO kapsamında çeşitli görevlerde yer aldım. Deniz Kuvvetleri bünyesinde görev yapan tek kadın İHA pilotuyum. Ülkemizin ürettiği hava araçlarından İHA pilotu olarak görev yapmaktan ve vatanımıza hizmet etmekten büyük bir onur ve gurur duyuyorum” diye konuştu.