KÜLTÜR SANAT - 26 Nisan 2022 Salı 12:55

Çelik: “Teknoloji bağımlılığıyla birlikte kayıp bir nesil yetişiyor”

A
A
A
Çelik: “Teknoloji bağımlılığıyla birlikte kayıp bir nesil yetişiyor”

Bener Cordan Ortaokulu öğretmeni Psikolojik Danışman Şükran Çelik, teknoloji bağımlılığıyla birlikte kayıp bir neslin yetiştiğini söyledi.

Bener Cordan Ortaokulu öğretmeni Psikolojik Danışman Şükran Çelik, teknoloji bağımlılığıyla birlikte kayıp bir neslin yetiştiğini söyledi.


Trabzon’da Ortahisar Belediyesi personeline yönelik teknoloji bağımlılığıyla ilgili seminer düzenledi. Ortahisar Belediyesi’nin Kızılay Danışmanlık Merkezi (YEDAM) işbirliğiyle düzenlediği seminerde Bener Cordan Ortaokulu öğretmeni Psikolojik Danışman Şükran Çelik teknolojinin bağımlılığını anlattı.


Globalleşen dünyada her 10 kişiden 9’nun herhangi bir ürüne bağımlılık gösterdiğini dile getiren Çelik “Teknoloji bağımlılığını şöyle tarif edebiliriz. İnsanların herhangi bir ürünü, zararlarını bilerek gereğinden çok fazla kullanması ya da zaman ayırması, bundan kendini alıkoyamamasıdır. Bağımlılık yaşa bağlı değil, her yaşta olabilir. Bir insanın teknoloji bağımlılığı bir saatten 2,3,4 saate kadar çıkabilir. Teknoloji bağımlılığı nedeniyle çocuklar fiziksel olarak okulda ama zihinsel olarak okulda değiller. Pandemi döneminde çocuklar dışarı çıkamadığı için bağımlılıkları çok arttı. Boş vakitlerinin çokluğundan zaman geçirmek için telefonla çok oyalandılar. Teknoloji bağımlısı çocuk telefonu elinden alınınca çok ciddi reaksiyon gösterebilir. Bunun yanında çocuklarda hareketsizlikten dolayı obezite baş gösteriyor. Dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsellik en çok ortaya çıkan olumsuzluklar. Çocuklar ne yaptıklarının farkına varmıyor. Hayal dünyasında yaşıyorlar. Buna da bilgisayar ya da telefon başında aşırı derece zaman geçirmeleri neden oluyor. Bağımlılıkta teknolojik ürün başında geçirilen zaman çok önemli. Bu anlamda ekran bağımlılığı bütün dünyada çok ciddi bir sorun” dedi.


Teknoloji bağımlılığının altındaki nedenleri sıralayan Çelik, “Eğer ailede bağımlı bir anne ve baba varsa, ev içinde sorun varsa, çocuk kendini ifade edemiyorsa, sosyal değilse, gerçek hayatta başarısızsa ve bu başarısızlığını sanal alemde telafi etmek istiyorsa teknoloji bağımlılığına kapılıyorlar. Bağımlılık ilk önce merak duygusuyla başlıyor. Arkadaşında görüyor, kendi de yapmak istiyor. Bağımlı çocuklar minecraft gibi bilgisayar oyunları hakkında konuşmak için arkadaşlarını arıyor” diye konuştu.



“Kimler risk altında?”


Teknoloji bağımlılığından dolayı duygusu olmayan materyalist çocukların yetiştiğine vurgu yapan Çelik, “Hobisi olmayan kişilerin daha çok bağımlılığa kapıldığını görüyoruz. Kendini keşfetmemiş, yeteneklerinin farkında olmayan insanların bağımlı olması daha kolay. Eğer çocukların bağımlı arkadaşları varsa bu durum daha da kolaylaşıyor. Okuldaki başarısızlığını gidermek için kendini sanal alemdeki başarılarıyla tatmin ediyor. Ailesiyle çatışması varsa, kimseyle iletişim kurmuyorsa, içine kapanıksa bağımlı olabiliyor. Böylece de daha materyalist çocuklar yetişiyor. Çünkü oynadığı oyunlarda kesip, doğruyor, öldürüyor. Bunlar ona puan kazandırıyor. Ve gerçek hayatta da çocuk bu şiddeti devam ettiriyor. Bu şiddeti normal bir şeymiş gibi içselleştiriyor. Arkadaşının kafasına vuruyor ya da onu duvara çarpıyor. Bu oyunlarda çocuklar ebeveynlerinin kredi kartlarıyla karakter satın alıyorlar” şeklinde konuştu.


Teknolojik ürünlerin amacına uygun olmayan şekilde, denetimsiz ve kontrolsüz kullanılmasının bağımlılığa neden olduğunu kaydeden Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:


“Yedi yaşa kadar olan dönem çocuklarda çok önemli. Zihinsel gelişimini tamamlamayan çocukların daha çok bağımlı olduğunu görüyoruz. Bağımlılığı önlemek için telefonu, televizyonu çıkartın hayatınızdan Zihinsel olarak çocukları kucaklayın. Eğer teknolojik ürünleri amacına uygun, bilinçli bir şekilde kullanmıyorsak biz de bağımlıyız demektir. Teknolojik ürünleri kötüye kullanmak şöyle olur. Eğer teknolojik ürünleri, kontrolsüz ve uygunsuz kullanıyorsak burada bir sorun var, demektir. Çocuklar yemeyi reddediyor, sürekli olarak abur cuburla besleniyorlar. Bağımlılığı önlemek için evde bazı kurallar almak zorundayız. Meselâ telefonu ya da bilgisayarı kullanma süresini kademeli olarak her gün azaltabiliriz.”



“Gerçeklik duygusu ortadan kalkıyor”


Şükran Çelik, teknoloji bağımlılığının çocukların fiziksel gelişimini de olumsuz etkilediğini kaydederek “Bilgisayar ortamlarında öğrendiği küfürleri gerçek hayatta hiç çekinmeden aynı şekilde kullanıyor. Bu çocuklarda gerçeklik duygusu ortadan kalkıyor, çocuk adeta sanal alemde yaşıyor. Çocuklar az uyuduğu için gelişmelerinde çok önemli olan ve uykuda salgılanan melatonin hormonu yeterli salgılanmıyor. Bu da fiziksel olarak gelişmelerini etkiliyor. Yine mutluluk hormonu diye adlandırılan serotonin hormonu az salgılandığı için çocuklar mutsuz oluyor. Çok hareketsiz bir yaşamları oluyor. Buna bağlı olarak da fiziksel gelişimleri de sekteye uğruyor” diye konuştu.


Teknoloji bağımlılığının çocuklardaki psikolojik olumsuzluklarını aktaran Çelik, “Çocuklar kendi yeteneklerini keşfedemezse, bu hayatta var olma nedeni ortadan kalkıyor. Kendi yeteneklerini tanımadığı için, kendini keşfedemediği için daha çok bağımlılığa kapılıyor. Bu şekilde de çocuğun bağımlılıktan dolayı düşünmek için zamanı olmuyor. Bu da zekâ puanını etkiliyor. Pandemi döneminde çocuklar sosyal hayattan koptuğu için zekâları 2 puan azaldı. Sadece çocukların değil bizim de birbirimizle konuşmaya ihtiyacımız var. Biz birbirimizle konuşmayı özledik. Bağımlılıktan dolayı çocuk kendi üzerindeki iradesini kaybediyor. Teknoloji bağımlılığı nedeniyle çocukların bir rehberi ve arkadaşları olmuyor. Bilgisayar oyunlarında ne pahasına olursa olsun, kahramanları elde etmeyi öğreniyorlar. Sadece ele geçirmek istiyor. Elde ettikten sonra da çok çabuk tüketiyor. Örneğin oyuncak aldığı zaman hemen kırıyor. Bir tadelleden biraz yiyip beğenmeyip, hemen yere atıyor. Bağımlı çocuklar öğrenme güçlüğü yaşıyor, öğrenmeye açık değiller. Teknoloji bağımlılığı dört kısımdan oluşuyor. İnternet, telefon, oyun konsolları ve televizyon. Bunlara gerektiğinden fazla zaman ayırıyorsanız, siz de bağımlısınız” ifadelerini kullandı.



Çocukların teknoloji bağımlılığından kurtulması için öneriler


Sunumunun son bölümünde çocukların teknoloji bağımlılığından kurtulması için önerileri sıralayan Çelik, şunları söyledi:


“Telefon kullanmayı azaltalım. Özellikle evimizde. Kullanmadığınız zaman siz de ne kadar mutlu olduğunuzu göreceksiniz. Siz kullanmadığınız zaman çocuğunuz da sizden görüp kendi de telefon kullanmayı bırakabilir. Çocukların hayatlarını doldurun. Boş vakitleri olmasın. Çocukların her zaman aileye ihtiyaçları olduğunu unutmayın. O nedenle onlarla her akşam zaman geçirin. Bir şeyleri onlarla paylaşmak zorundayız. Paylaşırsak telefona ya da bilgisayara harcayacakları zaman azalır. Teknoloji bağımlılığıyla birlikte gittikçe kayıp bir nesil yetişiyor. Günden güne teknoloji ürünü kullanma sürelerini azaltın. Aşamalı olarak bıraktırmayı deneyin. Bağımlılığın bir hastalık olduğunu asla unutmayın. Ve tedavi edilmezse daha büyük sorunların ortaya çıkacağını hiçbir zaman hatırınızdan çıkarmayın. O nedenle bir uzmandan mutlaka destek alın. Bağımlılık nedeniyle çocuklarda özgüven eksikliği, sürekli uykusuzluk ve yorgunluk oluyor. Bunu önlemek için çocukların başarılı olduğu alanlarda kendilerini daha da geliştirmeleri için onlara imkânlar tanıyın. Çocukların başarmanın keyfine varmasını sağlayın. Bu başarı onları aynı zamanda motive edecektir.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Türkiye’de çocukların yüzde 30’u toksik ebeveyn ile karşı karşıya Son zamanlarda sıklıkla duyulan toksik ebeveynlik kavramı hakkında bilgilendiren İstanbul Arel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, Türkiye’de yüzde 20-30 oranda çocuğun toksik ebeveyne maruz kaldığını söyledi. Bunun sonucunda depresyonun en fazla görülen hastalık olduğuna işaret eden Kocayörük, “Depresyon hastalarının yüzde 50’sinde travmatik çocukluk yaşantıları söz konusudur. Ülkemiz için de aynı şey geçerli. Genelde depresyon görüntüsü altında olan kişilerin de toksik ebeveynlere maruz kaldıklarını biliyoruz” dedi. Son dönemlerde oldukça yaygınlaşan ‘toksik’ kavramı birçok alanda karşımıza çıkıyor. Bunlardan biri de ‘toksik ebeveynlik’ kavramıdır. Bu kavram; ebeveynlerin çocukları için en iyisini istese de bazen onları fazlaca sıkmaları ya da özgür bir birey olmalarını kısıtlamaları anlamına geliyor. Anne babaların da aslında toksik ailelerden geldiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, “Bu yüzden ilişki ve bağlanma şekilleri aslında çocuklarını da etkiliyor. Hatta çocuklarının da ilerde kuracakları ilişki yine toksik şekilde devam edebiliyor. Nesilden nesle aktarılıyor. Burada suçlu aramak yerine çözüme odaklanmalı” açıklaması yaptı. “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri toksik ebeveynliktir” Toksik ebeveyn davranışlarını sıralayan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük, “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri, sürekli çocuğu didiklemeleri, sınırları aşmaları, çocuğun birey olduğunu kabul etmekten ziyade kendilerinin bir uzantısı olduğunu görmeleri toksik ebeveynliktir. Örneğin bu ebeveynler; çocuğu sınavda 99 notu aldığında ‘neden 100 almadın’ diye eleştirirler, çünkü hiçbir şeyle yetinmezler. Sürekli çocuk üstünde baskı, otoriter kurarlar. Bunun en büyük nedenleri arasında ise ailelerin çocuklarına empati yapamaması, çocuğun ihtiyaçlarını göremeyip anlayamaması yer almaktadır. Tabii bunu bile isteye yapmıyorlar. Çünkü onların da kendi ihtiyaçları zamanında görülmeyerek onlara da bu şekilde davranıldı” dedi. “Değerlilik ihtiyacı karşılanmayan çocukların kendini geliştirmesi zordur” Tedavisinde ise terapistlere büyük iş düştüğünü belirten Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük şunları söyledi: “İnsanlar kendilerinin farkında da olmalıdır. Ama genellikle bu durumun farkında olmazlar. Sevilmeyip sayılmayan, biricilik ve değerlilik ihtiyacı karşılanmamış çocukların kendilerini geliştirmesi oldukça zordur. Bu yüzden kendilerinden beklentileri de düşüktür. Dünyaya genellikle olumsuz bakarlar. En önemlisi de öğrendikleri bağlanma biçimini, hayatlarında benzer bağlamda gösterecekler. Örneğin; sevgili, eş, arkadaşlık ilişkilerinde bu tarz bağlanma ilişkisi olacak. Mesela aşağılayıcı bir bağlanma stili gördüyse etrafındakileri aşağılayacak. Toksik ebeveynler genellikle klinik tanı almamış olsa da çoğunlukla ruhsal bozukluğu ya da kişilik bozukluğu olan kişilerdir. Narsist bir ebeveynle birlikteyseniz narsist olma ihtimaliniz çok yüksek. Kaygılı bir ebeveynle büyüyorsanız kaygılı olma ihtimaliniz çok yüksek.” “Ailelerini olduğu gibi kabul edip sınır çizerek hayatlarına devam etsinler” Ailelere ve özellikle de çocuklarına önerilerde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük son olarak şunları söyledi: “Aileler açık iletişimde olmalı. Çocuğunu dinlemeyi öğrenen her aile, bu anlamda yol katedecektir. Çünkü çocukların ihtiyaçlarını öğrenebildiklerinde, hissedebildiklerinde zaten tutumlarını değiştirecekler. Anne babalar kendilerine şunu sorsunlar; ‘ben çocuğumdan ne istiyorum, o benim bir uzantım mı, ona gücümü mü göstereyim, o benim her dediğimi yapsın mı?’ Yoksa sadece o benim çocuğum ve o ayrı birey. ‘O da kendi başına bir birey olarak kendi hayatını ve kendi yolunu bulacak’ şeklinde mi düşünüyorlar? Bu tür ailelere maruz kalan çocukların tutunacak dala ihtiyacı vardır. Öğretmen ya da başka akrabadan özdeşim kuracağı birilerini bulabilirler. Bu onlara iyi gelecektir. Aileler çoğunlukla toksik olduğunu kabul etmez. Çocuklar toksik bir aileye sahipse onları olduğu gibi kabul edip kendi sınırlarını çizebilir. Ebeveyniyle kuracağı empatik ilişkide çocuk, öfkelenmeyi ve kızmayı bırakabilir. Öfke ve kızmayı bıraktığında da onları olduğu gibi kabul edebilir. Olduğu gibi kabul ettikten sonra da kendi yolunu çizebilir. Diğer türlü anne babasına tepkili hayat yaşamak onları; madde bağımlılığına, kötü arkadaşlar edinmeye, kendine zarar verici davranışlarda bulunmaya kadar götürür. Çünkü kızgınlık ve öfke buna iter. Ailelerini anlayabilirlerse ailesinin onu anlamasını beklemeden hayatlarına devam edebilirler.”
Samsun Ormanda çöp toplama etkinliği Samsun’un Vezirköprü ilçesinde “Orman Benim” sloganı ile ormanda çöp toplama etkinliği yapıldı. Tarım ve Orman Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü tarafından “Orman Benim” sloganı ile 81 ilde ve bütün ilçelerde, orman yangınlarına karşı farkındalık oluşturmak için bir program düzenlendi. Vezirköprü’deki farkındalık etkinliği ise Çaputlu mevkisinde gerçekleştirildi. Amaçlarının orman yangınları çıkmadan önlem almak olduğunu belirten Vezirköprü Orman İşletme Müdürü Mecit Koçak, “Orman Benim” yangınlara karşı farkındalık programı ile ilgili yapığı açıklamada, amaçlarının yangın çıkmadan önlem almak olduğunu belirterek, “Benim Ormanım’ etkinliği kapsamında Türkiye’nin bütün illerinde ve tüm ilçelerinde bu etkinlik düzenlendi. Bizler de Kaymakamlık, İlçe Emniyet Müdürlüğü, Milli Eğitim Müdürlüğü, İlçe Jandarma Komutanlığı ve bazı sivil toplum kuruluşlarının katılımı ile Çaputlu mevkisinde etkinliğimizi gerçekleştirdik. Amacımız, çevremizin daha temiz olması, özellikle küresel ısınmadan kaynaklı son yıllardaki orman yangınlarına karşı dikkat çekmek ve yangın çıkmadan tedbir almak. Çıkan yangınlarının yüzde 90’ı insan kaynaklı, yanan alanların da yüzde 99’u insan kaynaklıdır. Yangını çıkmadan önlemek için bu proje başlatıldı" dedi. Programa İlçe Kaymakamı Özgür Kaya, Cumhuriyet Başsavcısı Emre Kaya, Vezirköprü Meslek Yüksekokul Müdürü Prof. Dr. Necati Tomal, İlçe Jandarma Komutanı J. Binbaşı Ümit Çetinkaya, İlçe Emniyet Müdürü Ahmet Çelik, kurum müdürleri, siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşları, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı.
İstanbul Esenyurt’ta uyuşturucu serasına çevrilen eve operasyon: 15 kilogram esrar ele geçirildi Esenyurt’ta Güven Timleri tarafından uyuşturucu serasına çevrilen eve operasyon düzenlendi. Operasyonda özel düzenekle saksılara ekilmiş 15 kilogram esrar ele geçirilirken 1 kişi yakalandı. Alınan bilgiye göre, dün Esenyurt Mehterçeşme Mahallesi Hacı Bayram Veli Caddesi’nde yayılan kokudan şüphelenen polis ekipleri bölgeyi incelemeye aldı. Yapılan incelemenin ardından polis ekipleri cadde üzerindeki binada bir daireyi gözlem altına aldı. Yapılan takibin ardından 5 katlı apartmanın 5. Katındaki daireye gelen ekipler şüphelilerin kapısını çaldı. Polislerin geldiğini fark eden S.T isimli şüpheli, dairenin terasından çatıya çıkarak karşı binaya geçti. Çatı girişinden yandaki binaya girmeye çalışan S.T aradaki kapının kilitli olması sebebiyle apartman boşluğunda kilitli kaldı. Yan binaya geçtiğini fark eden polis ekipleri, şüpheli S.T’nin kilitli kaldığı kapıyı açarak şahsı gözaltına aldı. Baskın yapılan evde uyuşturucu imalatında kullanılan kimyasallar, özel aydınlatma ve ısıtma sistemleri kurulduğu görüldü. Dairedeki 2 odanın duvarları ve camların alüminyum folyolarla kaplandığı görüldü. Daire içerisinde kokuyu önlemek için havalandırma sistemi kurulduğu belirlendi. Yapılan baskında, toplamda 15 kilogram esrar maddesi ele geçirildi. Polis olayla ilgili geniş çaplı soruşturma başlattı.