ÇEVRE - 04 Ekim 2017 Çarşamba 13:35

Tunceli’de Sokak Hayvanları Koruma Günü etkinlikleri

A
A
A
Tunceli’de Sokak Hayvanları Koruma Günü etkinlikleri

Tunceli’de engelli bireyler, kendi imkanları ile yaptıkları köpek barınağını meydana bırakırken, Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü tarafından dağıtılan mama vatandaşlar tarafından sokaktaki hayvanlara verildi.

Tunceli’de engelli bireyler, kendi imkanları ile yaptıkları köpek barınağını meydana bırakırken, Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü tarafından dağıtılan mama vatandaşlar tarafından sokaktaki hayvanlara verildi.


Tunceli’de 4 Ekim Sokak Hayvanlarını Koruma Günü dolayısıyla etkinlikler yapıldı. Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü tarafından Seyit Rıza Meydanı’nda stant kurularak sokak köpeklerine verilmesi için vatandaşlara mama ve su kabı dağıttı. Vatandaşlar aldıkları su kaplarına koydukları suyu ve mamaları hayvanlara verdi. Özel bir Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezinde eğitim gören engelli bireyler de kendi imkanlarıyla yaptığı köpek kulübesini meydana bıraktı.


Kurulan stantta vatandaşlara da ücretsiz mama ve su kapları da dağıtıldığını söyleyen Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürü Ali Haydar Gürsönmez, Tunceli’nin sokak hayvanları konusunda en duyarlı iller arasında olduğunu belirtti.


5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu çerçevesinde kurumlarında iş bölümü halinde çalışmalarını yürüttüklerini aktaran Gürsönmez, "Hayvanların daha iyi korunması için bugüne dikkat çekmek istedik. Tunceli’deki hayvanlar bu konuda şanslı. Vatandaşlarımız çok duyarlı, sokak hayvanları bulundukları yerde uyuyabiliyorlar, herhangi bir sıkıntıyla karşılaşmıyorlar. Sokak hayvanları konusunda en duyarlı iller arasında olduğumuzu düşünüyorum. Yalnız eksikliklerimiz var, onlara sevgiyle bakmak sadece yeterli olmuyor. Onların daha iyi bir şekilde beslenmelerini gerekiyor, barınma yeri sıkıntısı çekiyorlar. Bu konuda eksikliklerimiz var, gidermek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi.


Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi Çevre Kulübü Başkanı Engin Aşam, "Bilindiği üzere engelli çocuklarla hayvanlar arasında çok büyük ilişkiler var. Bu ilişkilerden faydalanarak güzel gelişmeler katettik. Araştırmalar da gösteriyor ki çocuklar üzerinde hayvanların büyük etkisi var. Biz bu etkiyi kullanarak çocukları yönlendirmeye çalıştık. Bugün de sokak hayvanlarını dokunarak, hissederek, sahiplenmeleri çocuklarda güven duygusunu gelişmesini sağladık. Öğrencilerimizle birlikte hazırladığımız köpek kulübemizi meydana bıraktık, aldığımız mamaları sokak köpeklerine verdik” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.