ÇEVRE - 17 Şubat 2021 Çarşamba 10:30

Tunceli’deki dağ keçisi ölümleri

A
A
A
Tunceli’deki dağ keçisi ölümleri

Tunceli’de bakteri nedeniyle telef olan dağ keçileri ile ilgili köy muhtarları tedirginliklerini ifade ederek açıklamalarda bulundu.

Tunceli’de bakteri nedeniyle telef olan dağ keçileri ile ilgili köy muhtarları tedirginliklerini ifade ederek açıklamalarda bulundu.


Tunceli’de Ocak ayında Mazgirt İlçesi’ne bağlı Yukarı Çanakçı Köyü’nde 8 dağ keçisinin ölü olarak bulunmasının ardından yine ilçeye bağlı Yukarı Oyumca Köyü’nde de ölümler yaşanmaya başladı. Yukarı Çanakçı Köyü’nde ölü olarak bulunan dağ keçilerinden alınan numuneler Elazığ Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Laboratuvarı’na gönderilirken burada yapılan incelemede ölen keçilerde Sphingomonas Paucimobilis isimli bakteri tespit edilmişti. Yukarı Oyumca Köyü’nde de ölü bulunan dağ keçilerinden alınan numuneler de Elazığ’a gönderilirken, köylüler, keçi ölümleri nedeniyle tedirgin olduklarını söyledi.


Yukarı Oyumca Köyü Muhtarı Hüseyin Doğan, yaklaşık bir haftadır köylerinde dağ keçisi ölümleri yaşandığını belirterek, “Ölüm sebeplerini bilmiyoruz. Doğa korumaya haber verdik. Numune alıp Elazığ’a gönderdiler. Bu konuda bize gerekli bilgilendirmenin yapılmasını bekliyoruz. Ona göre önlem almamız lazım. Keçi ölümleri nedeniyle endişeliyiz. Arazide oldukları için tutma ya da aşı yapma şansımız yok” dedi.


Daha önce benzeri ölümlerle karşılaşmadığını ifade eden Doğan, “Bu yaşıma kadar yeni böyle bir şey gördüm. Bu bölge milli parklar gibi. İki yüz, üç yüz hayvan var. Avcılık yapılmasın diye çabalıyorum. Zaman zaman avcılar tarafından hedef oluyorum. Benim amacım dağ keçilerinin korunması. Bu hayvanlar bizim için kutsal. Kimse öldürmüyor. Öldürülmesine karşıyız. Bunlar güzellik. Bu hayvana kıyılır mı” şeklinde konuştu.



Dağ keçileri, koyun sürüleri yüzünden mi ölüyor?


Yaban keçilerinin öldüğü bölgede inceleme yaptıktan sonra basın mensuplarına konuşan Kültürel ve Doğal Miras Koruma Girişimi Sözcüsü Avukat Barış Yıldırım, “Geçen haftalarda Yukarı Çanakçı Köyü’nde de 8 yaban keçisi doğada ölü olarak bulunmuştu. Yapılan incelemelerde bir parazit neticesinde öldükleri saptanmış. Keçilerin bu bölgede birdenbire bu şekilde ölmeleri tesadüf değil. Yani insan etkileşiminden kaynaklı faaliyetler neticesinde bu bakterinin bulaştığı son derece açık” dedi.


Türkiye’nin 1 Eylül 1984 tarihli Bern Sözleşmesi’nin tarafı olduğuna vurgu yapan Yıldırım, “Bu sözleşme yaban hayatını koruma altına alıyor. Bunlardan biri de doğadaki yaban keçileri. Bu keçinin bırakın öldürülmesi, yaşadığı ortamlara insan etkileşimi dahi yasaktır. Buradaki insan etkileşimini ortadan kaldırmak gerekiyor. Buralara sürülerin sokulmaması gerekiyor. İlimizin yüzde 75’i dağlık ve neredeyse tüm ilçelerimizde sürücülük yapılıyor. Bu sürülerin mutlak suretle kontrol altında tutulması gerekiyor. Aksi durumda yaban hayatı popülasyonunun çok güçlü olduğu ilimizde yaban keçileri de bundan etkileniyor” diye konuştu.


Yaban keçilerinin birbiriyle etkileşim halinde olduğunu hatırlatan Yıldırım, “Buraya sürülerin getirildiği dönem itibariyle ki Sonbahar döneminde getirildiği söyleniyor. Sonbahardan sonra yaban keçilerinin çiftleşme dönemi. Bu da birbiriyle olan etkileşimi arttırıyor. Bu etkileşimden kaynaklı ilimizin farklı ilçelerinde de bu ölümler meydana gelebilir. Dolayısıyla yetkililerin derhal ve hızlı bir şekilde bu meseleye müdahale etmeleri gerekiyor. Aksi halde yöre inancımızda da kutsiyet taşıyan bu canlıların daha fazla miktarda ölümleri kaçınılmaz hale gelir” şeklinde konuştu.


Her iki köyde 20 civarında dağ keçisi ölümü gerçekleştiğini ileri süren Yıldırım, “Keçilerin mağaralarda ve yüksek zirvelerde yaşadıkları nazara alındığında belki bizim ve yetkililerin tespit edemediği sayılarda da ölümler meydana gelmiş olabilir. Bunun için çok ayrıntılı bir araştırma yapılması gerekiyor"ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Bakan Özhaseki: “Depremden bu zamana kadar 76 bin kadar konutu teslim ettik” Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, deprem sonrası 76 bin konutun teslim edildiğini belirterek, "Önümüzdeki aydan itibaren her ay 10 bin, 15 bin ve 20 bin civarında bitirebildiğimiz evlerin kuralarını çekip, onları da hak sahiplerine teslim edeceğiz. Bu yılsonunda 200 bini bulmuş olacağız" dedi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, çeşitli temaslarda bulunmak üzere Hatay’a geldi. İlk olarak Antakya ilçesi EXPO yerleşkesinde bulunan Hatay Büyükşehir Belediyesi’ni ziyaret eden Bakan Özhaseki, şehrin farklı noktalarındaki şantiye alanlarını da ziyaret etti. Çalışmalar hakkında bilgi alan Bakan Özhaseki, ardından Mustafa Kemal Üniversitesi’nde düzenlenen ‘Hatay İl Koordinasyon Toplantısı’na katıldı. Türkiye genelinde bin 240 şantiye alanının olduğunu belirten Bakan Özhaseki, bu zamana kadar yapımı tamamlanan 76 bin konutun da teslim edildiğini söyledi. “Depremden doğrudan ve dolaylı olarak 14 milyon insan etkilendi” Türkiye’nin 15 ay önce büyük bir felaketle karşı karşıya geldiğini hatırlatan Bakan Özhaseki, Hatay’da 9 saat arayla uzun süren iki tane şiddetli deprem olduğuna değinerek, “Bundan dolaylı veya doğrudan etkilenen insan sayısı 14 milyonu buldu. 18 tane şehrimizde de hasar var. Yapılan tespitlerde ara ara bu sayılar düşebilir ama ortalama 850 bin bağımsız birimin zarar gördüğünü biz de tescil etmiş olduk. Ülke olarak çok şükür büyük bir milletiz. Böyle bir milletin ferdi olmak ve üyesi olmak hepimiz için şereftir” dedi. “Türkiye genelinde bin 240 yerde şantiye alanımız var” Türkiye genelinde bin 240 yerde şantiye olduğunu ifade eden Bakan Özhaseki, AFAD’ın deprem bölgelerinde bildirmiş olduğu hak sahipliği sayısının 400 bin civarında konut ve 40 bin civarında da iş yeri olduğunu belirterek, “Mahkemelik durumlar nedeniyle arada sayılar değişiyor veya süreler uzatılıp yeni müracaatlar alınıyor. Bu sayının 500 bine doğru yaklaşacağını kabul ediyoruz. Biz bakanlık olarak 500 bin civarında konut ve iş yeri yapma planlamalarımızı sürdürüyoruz. Ülke genelinde şu anda bin 240 yerde şantiyemiz var. 110 bin kişilik bir çalışan ordusuyla bu işleri sürdürmeye gayret ediyoruz. Genel olarak bin 240 yerde şantiyemiz var. Hatay merkezde bugün arkadaşlarımız 68 yerde şantiyemizin olduğunu söylediler" diye konuştu. “Depremden bu zamana kadar 76 bin kadar konutu teslim ettik” Köylerde de hasar olduğunu dile getiren Bakan Özhaseki, “Bu köylerde önce normal inşaatlarımız devam ederken, deprem konusundaki uzman hocalarımızın tavsiyesiyle çelik evlere başladık. O çelik evlerimiz de çok hızlı bir şekilde devam ediyor. Şu ana kadar 76 bin kadar konut teslim ettik. Önümüzdeki aydan itibaren her ay 10 bin, 15 bin ve 20 bin civarında bitirebildiğimiz evlerin kuralarını çekip, onları da hak sahiplerine teslim edeceğiz. Bu yılsonunda 200 bini bulmuş olacağız. 400 bin civarında hak sahibinin 395 bin konut için bir ay içerisinde ihalesini yapacağız. Bunlara da en fazla bir yıl gibi bir süre veriyoruz. Ufak tefek aksamalar olabilir ama büyük ihtimalle gelecek sene ortası veya güz ayları gibi bütün konut ve iş yerleri için hak sahiplerinin tamamının haklarını inşallah bitirmiş ve teslim etmiş olacağız” ifadelerini kullandı.
İstanbul Eyüpsultan’da okul müdürünü silahla öldüren zanlı çıkarıldığı nöbetçi hakimlikçe tutuklanarak cezaevine gönderildi Eyüpsultan’da okuldan atılmasından sorumlu tuttuğu okul müdürünü silahla vurup hayatını kaybetmesine neden olan Y.K. çıkarıldığı nöbetçi hakimlikçe tutuklanarak cezaevine gönderildi.Eyüpsultan’da 7 Mayıs’ta meydana gelen olayda iddiaya göre yabancı uyruklu öğrenci Y.K. (17), okuduğu özel liseden atılmasından sorumlu tuttuğu ve aralarında geçen tartışma dolayısıyla husumet beslediği okul müdürü İbrahim Oktugan’ı odasında silahla vurarak ağır yaralamıştı. Hastaneye kaldırılan Oktugan hayatını kaybederken, olayın ardından yakalanan Y.K. gözaltına alınmıştı.TutuklandıEmniyetteki işlemleri tamamlanan suça sürüklenen çocuk Y.K., Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’na sevk edildi. Burada Savcılığa ifade veren Y.K., daha sonra çıkarıldığı nöbetçi hakimlikçe ‘kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle tasarlayarak kasten öldürme’ suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi.Hayati vücut bölgesine hedef alarak 2 el ateş ettiği belirtildiOlaya ilişkin detaylar ise Savcılığın sevk yazısında ortaya çıktı. Sevk yazısında, öldürülen Oktugan ile suça sürüklenen çocuk Y.K. arasında okulda ilişiğin kesilmesi ve aralarında geçen tartışma dolayısıyla husumet beslediğinin anlaşıldığı, 2023 Aralık ayında gerçekleşen olay sonrasında suça sürüklenen çocuğun ulaştığı ruhi sükûnete rağmen fiilini planladığı şekilde icra ettiği, böylece Y.K.’nın eğitimci Oktugan’ı silahla hayati vücut bölgesine hedef alarak 2 el ateş ettiği ve hayatını kaybetmesine neden olduğu belirtildi."Bu olaydan dolayı yaşananları kendime yediremedim’’Öte yandan suça sürüklenen çocuk Y.K.’nın Savcılıkta verdiği ifadesi ortaya çıktı. Y.K.’nın ifadesinde, ‘’2023’ün ilk döneminin ortalarında başka bir okuldan bu özel liseye kayıt oldum. Burada çeşitli sebeplerde hakkımda disiplin cezaları yazıldı, ben imzalamak istemedim. Aralık ayında sınıfımdayken disiplin cezalarından dolayı annemin geldiğini öğrendim. Müdür İbrahim Oktugan’ın odasına gittim, annemle oturuyorlardı. Anneme Arapça bir şeyler söylemek istediğim sırada müdür, ‘’Burası Türkiye, benim okulumda kimse bu şekilde başka dil konuşamaz’ dedi. Aramızda sözlü bir tartışma yaşandı. Annemin üzerine yürümesi üzerine polisi de aradık, daha sonra okulu terk ettik ve olaydan sonra bir daha okula dönmedim. Bizden aldıkları parayı da geri vermediler. Bu olaydan dolayı yaşananları kendime yediremedim’’ dedi.‘’Sabah anneme börek alacağımı söyleyerek çıktım, okula gideceğimden kimsenin haberi yoktu’’Olaydan 1 gün önce aynı okulda okuyan birini gördüğünü ve Aralık ayında yaşadığı olayın aklına geldiğini söyleyen Y.K. ifadesinin devamında, ‘’Tekrar sinir oldum. Müdürün hala okulda olup olmadığını sordum. Hala orada çalıştığını söyleyince 4 Mayıs günü 10 bin lira karşılığında aldığım tabanca ile okula gitmeye karar verdim. Sabah anneme börek alacağımı söyleyerek çıktım, okula gideceğimden kimsenin haberi yoktu. Kapıya geldiğimde selam verdim, bir anda kapı açıldı. Kimseye bir şey söylemeden hızlı bir şekilde müdürün odasına geçtim. Masada oturuyordu, beni görünce ayağa kalktı. Amacım ayaklarından vurmaktı ama bir anda kolunu havaya kaldırınca bana vuracağını düşünerek koluna doğru ateş ettim. 2 mermim vardı, ikisi de karnına geldi. Bana saldıracağını düşünerek ateş ettim. Sonrasında hızlıca odadan çıkıp geldiğim kapıya yöneldim ve silahı yere doğru tutarak ‘peşimden gelmeyin’ dedim. Kapıya koşup kapıyı zorladım, açılmayınca birinden açmasını rica ettim. Bir çocuk da kapıyı açtı. Benim amacım öldürmek değildi, dövmekti. Eve geçtim ve börek götürdüm. Üzerimi değiştirdim. Bir süre sonra da silahı ve telefonumu Alibeyköy Barajı’na attım’’ ifadelerini kullandı.