EKONOMİ - 13 Aralık 2019 Cuma 12:57

Tekstildeki geri dönüşümün yüzde 85’lik ihtiyacını Uşak karşılıyor

A
A
A
Tekstildeki geri dönüşümün yüzde 85’lik ihtiyacını Uşak karşılıyor

Uşak tekstil atıklarında geri dönüşümün adeta merkezi haline gelirken yurt içi ve yurt dışı ihracat alanını giderek genişletiyor.

Uşak tekstil atıklarında geri dönüşümün adeta merkezi haline gelirken yurt içi ve yurt dışı ihracat alanını giderek genişletiyor. Dünyada Avrupa ülkeleri başta olmak üzere geniş bir pazara sahip olan Uşak, Türkiye’deki tekstil geri dönüşüm ihtiyacının ise yüzde 85’ini karşılıyor. Öte yandan bölgede giderek genişleyen iş sahasında kadın istihdamı başta olmak üzere binlerce kişiye istihdam sağlanıyor.


Kent ekonomisine en büyük katkının sunulduğu ‘tekstil atıklarının geri dönüşümü’ alanında yüzlerce firması bulunan bölge, yurt içi ve yurt dışı pazarını giderek genişletiyor. Geri dönüşüm alanında yapılan büyük yatırımlarla tanınan Uşak, Türkiye’deki tekstil geri dönüşümünün yüzde 85’lik ihtiyacını karşılarken ülke ekonomisine büyük katkı sağlıyor. Konfeksiyon atıklarının geri dönüşümünü yapan firma Polat İplik Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Polat geri dönüşüme gösterilen önemin arttığını belirtmekle birlikte pazarlarını genişlettiklerini aktararak, kentin bu alanda lider konumda olduğunu kaydetti.



“Uşak’ta geri dönüşüm alanında kümelenme var”


Geri dönüşümde odaklandıkları noktanın tekstil alanı olduğunu ifade eden Polat, “Konfeksiyon firmalarında üretilirken oluşan kırpıntı atıklar firmamızda toplanıyor. Denizli, İzmir, İstanbul, biraz da yurt dışından gelen kırpıntıları burada topluyoruz. Bunları renk ve içeriklerine göre ayırıp elyaf haline getiriyoruz, daha sonra da ipliğe dönüştürüyoruz. Bu ipliklerden de nihai ürün olarak aklınıza gelebilecek tüm tekstil ürünleri kıyafet, halı, havlu vb. üretiliyor. Bu sayede atık olan bir şey tekrar ürüne dönüşmüş oluyor. Türkiye’de geri dönüşüm 5-6 ilde yapılıyor. Ama Uşak’ta bu konuda bir kümelenme var. Yani pek çok firma var. Tekstilde geri dönüşümün merkezi Uşak diyebiliriz. Uşak ülkemizin tekstil geri dönüşümdeki ihtiyacına, yüzde 85 civarıyla öncü bir şekilde liderlik ediyor" diye konuştu.



Uşak Üniversitesinden inovatif gelişim desteği


Uşak Üniversitesi ile protokol kuran firma, üniversite-sanayi işbirliğinin önemine değinerek, "Uşak Üniversitesi ile biz Araştırma ve Geliştirme (ARGE) inovasyon projeleri üzerine çalışıyoruz. ‘Geri dönüşümden üretilen ürünlerle inovatif olarak neler yapabiliriz?’ üzerine şu an gelişme aşamasında olan birkaç projemiz var. Bizim iplik ve battaniye üretimimiz var. Battaniyede geçmiş senelerde ihracatımız daha çok, az gelişmiş ülkeler olan Libya, Irak gibi ülkelerleydi. Onlar yine devam etmekte, fakat iplikte ihracat alanımızı artırmaya yönelik bir politika izledik. Bu sene iplik ihracatımızı daha çok artırdık. Güney Amerika’dan Avrupa’ya, Kuzey Afrika’ya, Ukrayna, Azerbaycan, Kazakistan ve pek çok ülkeye ihracatımız var” diye belirtti.



“Ekolojik açıdan kıymetli fakat marka değeri düşük”


Uşak’ın önemli konuma sahip bir bölge olduğunun altını çizen Tekstil Mühendisi ve Kamu-Üniversite-Sanayi İl Temsilcisi Dr. Öğr. Üyesi Eren Öner, “Türkiye’deki tekstil atıklarının yüzde 85’i Uşak’ta geri dönüştürülüyor. Birçok farklı geri dönüşüm sektörü de var burada ama tekstil biraz daha ön plana çıkıyor. Bu anlamda İstanbul’da, İzmir’de üretilen konfeksiyon ürünlerinin kırpıntıları burada geri dönüştürülüyor. Hem doğal bir kümelenme var hem de bu konuda uzmanlaşma mevcut. Bugüne kadar yaptıkları sıkıntı geri dönüşüm gibi ekolojik açıdan kıymetli bir iş yapmalarına rağmen bunun marka-kalite değeri düşüktü. Uşak Üniversitesi 2016 yılından itibaren Deri, Tekstil, Seramik (DTS) alanlarında bölgesel ihtisaslaşma üniversitesi oldu. Bu andan itibaren ‘Geri dönüşüm ürünlerine nasıl katma değer sağlanabilir, Fonksiyon özellikler, inovatif gelişimler nasıl yapılabilir?’ konularıyla ilgili adımlar atıldı. Şu an işleyen 5 büyük proje var. DTS Araştırma Merkezimizin de bunda teşviki mevcut. Bununla birlikte en büyük umudumuz da devam eden projelerle bu ürünlere daha fazla katma değer sağlanması ve tüm dünyada bilinmesi" şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Van Van’da "Mide Kanseri Farkındalık Semineri" düzenlendi Van İl Sağlık Müdürlüğü tarafından mide kanserine dikkat çekmek amacıyla düzenlenen "Mide Kanseri Farkındalık Semineri" gerçekleştirildi. İpekyolu İlçe Kütüphanesi’nde düzenlenen seminerde, mide kanserinin risk faktörleri, erken tanının önemi ve korunma yolları ele alındı. Program kapsamında halka yönelik bilgilendirici sunumlar yapıldı. Programda endoskopi taramaları hakkında bilgilendirme yapılırken, seminere katılan muhtarlar ve vatandaşlar da merak ettikleri konular hakkında uzman hekimlerden bilgi alma imkânı buldu. Seminerde konuşan Van İl Sağlık Müdürü Op. Dr. Muhammed Tosun, halkla bire bir temas halinde olan muhtarların toplumun doğru şekilde bilgilendirilmesinde çok önemli bir role sahip olduğunu belirtti. İl Müdürü Op. Dr. Tosun, "Bu nedenle öncelikle muhtarlarımızı bilgilendirerek, onların halkla temasını artırmayı; vatandaşlarımızın bu kanser türüne yakalanmadan önce neler yapması gerektiğini ve hastalığa yakalanmış bireylerin nasıl takip edilmesi gerektiğini anlatmayı amaçlıyoruz. Bugün bu konuları, kıymetli hocalarımız bizlere aktaracak. Sizlerle birlikte bizler de bu eğitimden faydalanacağız. Van özelinde halk sağlığını doğrudan etkileyen bu ve benzeri önemli konularda, paydaşlarımızla birlikte eğitim ve bilgilendirme çalışmalarımıza devam edeceğiz" dedi. "Sıcak çay masum çıktı" Bölgeye özgü mide kanseri risk faktörlerinden bahseden Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrah Prof. Dr. Sabahattin Çelik ise "Mide kanseri için araştırdığımız birkaç faktör vardı. Bunlardan ilki otlu peynir, tuzlu balık, sıcak çay ve tandır maruziyetiydi. Bu çalışmada sıcak çay masum çıktı; bu faktörle ilgili herhangi bir olumsuzluk tespit edilmedi. Ancak otlu peynirin günlük 150 gramdan fazla tüketilmesinin kanser riskini iki kat artırdığı belirlendi. Bu çalışma, birçok dergide yayımlandı" diye konuştu. Genel Cerrah Dr. Ezgi Sönmez’in sunumuyla devam eden seminer, Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Remzi Kızıltan, Dr. M. Salim Demirci ve Radyasyon Onkolojisi Uzman Dr. İlyas Anıl Kılınç’ın yöneltilen soruları yanıtlamasıyla sona erdi. Seminere İl Sağlık Müdürü Op. Dr. Muhammed Tosun, Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Remzi Sarıkaya, akademisyenler, uzman hekimler, sağlık personeli ve muhtarlar katıldı.
Muğla Menteşe’de çocuklar İngilizceyi eğlenerek öğreniyor Muğla Menteşe’de faaliyet gösteren Uluslararası Gençlik Merkezi, çocukların dil gelişimine ve akademik başarılarına katkı sağlamak amacıyla düzenlediği İngilizce Konuşma Kulübü ve Akademik Destek programını başarıyla tamamladı. Menteşe Gençlik ve Spor İlçe Müdürlüğü bünyesindeki Uluslararası Gençlik Merkezi, çocuklara yönelik örnek bir eğitim çalışmasına imza attı. Program iki temel sütun üzerine inşa edildi: Pratik iletişim becerileri ve okul müfredatına uyumlu akademik destek. Konuşma kulübü etkinliklerinde çocuklar; oyunlar, grup çalışmaları ve günlük hayat senaryolarıyla İngilizceyi teoriden pratiğe döktü. Bu etkinliklerle öğrencilerin Kelime dağarcıklarının zenginleştirilmesi, Doğru telaffuz alışkanlığı kazanmaları, Yabancı dilde özgüvenli iletişim kurmaları sağlandı. Programın diğer ayağında ise öğrencilerin okul derslerindeki performanslarını artırmaya yönelik çalışmalar yürütüldü. Dil bilgisi, okuma-anlama ve kelime pekiştirme seanslarıyla öğrencilerin okuldaki sınav başarılarına doğrudan katkı sunuldu. Bireysel ihtiyaçlara göre yapılan yönlendirmeler sayesinde çocuklar, zorlandıkları konuları uzmanlar eşliğinde aşma fırsatı buldu. Gençlik Merkezi yetkilileri, erken yaşta yabancı dil öğreniminin kişisel gelişimdeki kritik rolüne dikkat çekerek şunları kaydetti: "Çocuklarımızın yabancı dile karşı olumlu bir tutum geliştirmesi en büyük önceliğimiz. Eğlenceli ve etkileşimli yöntemlerle hem derslerine destek oluyor hem de dünya ile iletişim kurabilecekleri bir kapı aralıyoruz. Bu tür gelişim odaklı projelerimiz önümüzdeki dönemde de artarak devam edecek "ifadesi kullanıldı.
Samsun 800 milyonluk umut, depresyon riski taşıyor Yılbaşı ikramiyesi beklentisiyle kurulan hayallerin psikolojik zararlarına dikkat çeken Psikiyatri Uzmanı Dr. Akif Taşdemir, "İnsanlar bilet değil, umut satın alıyor. Umut satın almak, küçük gibi görünse de çok derin bir psikolojik etkiye sahiptir. Bazı insanlar bu durumdan dolayı derin depresyona sürüklenebilir" dedi. Yılbaşı özel çekilişinde büyük ikramiyenin 800 milyon TL olarak belirlenmesini ve bunun insanların psikolojisine etkisini değerlendiren Samsun Büyük Anadolu Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Akif Taşdemir, ikramiyenin çıkmaması durumunda bazı kişilerin ruh halinde ümitsizlik ve yoğun hayal kırıklığı yaşanabileceğini söyledi. "Hayal kurmak insana mutlu hissettiriyor" Dr. Taşdemir, "Piyango bileti satın almak, altında ekonomik, psikolojik, sosyal ve kültürel nedenleri olan bir davranış biçimidir. İnsanlar bilet değil, umut satın alıyor. İnsanlar istatistiksel olarak o paranın kendilerine çıkma ihtimalinin farkındadırlar. Umut satın almak küçük görünse bile çok derin bir psikolojik etkiye sahiptir. İnsanlar bu umudu ucuza satın aldıkları için bir hayal kuruyorlar. Hayal kurmak insana mutlu hissettiriyor. ’Bu bilet bana çıkarsa borçlarımı öderim, yeni bir iş kurabilirim, çevremdeki insanların hayatını değiştirebilirim’ gibi hayal kurmak insanları mutlu edebiliyor. İnsanlar, ’almayacağım bilete ikramiye çıkarsa’ diye kaçırma korkusuyla da yöneliyorlar. Bundan dolayı birçok insan hayal kırıklığına uğruyor" diye konuştu. "Yoğun bir hayal kırıklığı sonrasında depresyonu tetikleyebilir" İkramiyenin çıkmamasının herkeste aynı etkiyi oluşturmadığını belirten Taşdemir, "Aslında birçok insanda o ikramiyenin çıkmaması derin bir hayal kırıklığı oluşturmuyor. O biletin üstüne kurduğu hayaller boşa gittiğinde ilk başta derin bir iç çekiş ve hayal kırıklığı yaşayabilir. Birçok insan bunu mantıkla onarır. ’Zaten bana çıkma ihtimali çok düşüktü, hayırlısı böyleymiş’ diye düşünebilir. Bazı insanlar bu durumdan dolayı derin depresyona sürüklenebilir. Bardak dolmuştur ve taşmak için son bir damlayı bekliyordur. Yoğun bir hayal kırıklığı sonrasında depresyonu tetikleyebilir. Bu, insanların çok azında görülen bir durumdur" şeklinde konuştu. "Umut ile bağımlılık arasındaki çizgi çok ince" Yoksulluk süresi uzadıkça insanların risk algısının değişebildiğine dikkat çeken Psikiyatri Uzmanı Taşdemir, "Yoksul insanların yoksulluk süresi uzadıkça, maalesef başka bir çıkış yolu ümidi insanların zihninde kalmıyor. Birikim veya çalışma ile bu gidişatı değiştiremeyeceklerini düşünüyorlar. Kısa bir yoldan çıkış arayışına giriyorlar. Bu durum, insanların bu umuda sıkı sarılmasına sebep olabiliyor. Yoksul insanların yoksulluk süresi uzadıkça onların risk algıları da değişebiliyor. ’Battı balık yan gider’ misali ’son parayı da buna harcayayım’ diye düşünebilirler. İkramiye çıkmayınca diğer bilet tarihini bekleyerek, ’bu sefer olmadı ama bir dahaki sefere olabilir’ diyerek boş bir ümide tekrar kapılabilirler. Umutla bağımlılık arasındaki kısa çizgi budur" ifadelerini kullandı.