KÜLTÜR SANAT - 03 Mayıs 2021 Pazartesi 15:13

Kazım Karabekir’in kızı Timsal Karabekir, Uşak Üniversitesine konuk oldu

A
A
A
Kazım Karabekir’in kızı Timsal Karabekir,  Uşak Üniversitesine konuk oldu

Kazım Karabekir’in kızı Timsal Karabekir, Uşak Üniversite tarafından düzenlenen “Babamın Hatıraları Işığında Milli Mücadele Dönemi ve Ermeni Meselesi” programa konuk oldu.

Kazım Karabekir’in kızı Timsal Karabekir, Uşak Üniversite tarafından düzenlenen “Babamın Hatıraları Işığında Milli Mücadele Dönemi ve Ermeni Meselesi” programa konuk oldu. Üniversite sosyal medya hesabında canlı yayınlanan programda Karabekir, tarihçilerin işine siyasilerin karışmasının son derece abes olduğuna dikkat çekti.


Uşak Üniversitesi Göç Araştırmaları ve Siyaset Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından; Doğu Cephesi Komutanı General Kazım Karabekir’in kızı Timsal Karabekir’in konuşmacı olarak yer aldığı “Babamın Hatıraları Işığında Milli Mücadele Dönemi ve Ermeni Meselesi” adlı çevrimiçi etkinlik gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Göç Araştırmaları ve Siyaset Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğretim Üyesi İnci Aksu Kargın’ın yaptığı etkinlik, Uşak Üniversitesi YouTube kanalından canlı yayınlandı.



“Son derece abes”


ABD Başkanı Biden’ın sözlerinin, onun cehaletini ortaya koyduğunu söylen Timsal Karabekir, tarihçilerin işine siyasilerin karışmasının son derece abes olduğuna dikkat çekti. Karabekir, “O kararın altında neler yatıyor, ne vaatler var onu araştırmak gerekir. 1915 hiçbir zaman soykırım olarak kabul görmedi. 1915 zorunlu göçtür. "Ermeniler Osmanlı’da ’Sadık Teba’ diye tabir edilen gruplardan biriydi. Milletvekilleri, kuyumcular, bakanlar vardı. Hiçbir şekilde ayrım yapılmadı. Ayrıca Ermenilerin ilk başbakanı Ohannes Kaçaznuni ‘Osmanlı tehcirde haklıydı, biz ihanet ettik.’ demiştir. Yani ihanet olmasaydı zorunlu göçe tabi tutulmayacaklardı. Osmanlı arşivlerini açıp baktığımız zaman "Her kafileye doktor verilsin, her hamile kadına süt verilsin, döndükleri zaman borçları ertelenmiş olsun, malları kendilerine geri verilsin". Böyle soykırım olur mu? Yani Hitler Musevilere sütüyle, doktoruyla, malıyla mı muamele etti?" şeklinde konuştu.



Babası Kazım Karabekir’in Erzurum’da görev yaptığı dönemde Ermeniler tarafından çıkarılan olaylar sonucu katledilen Türkler hakkındaki notlarını aktaran Timsal Karabekir, “Kazım Karabekir Erzurum’da gördüklerini şöyle aktarmıştı: ‘Erzurum’a girdiğimde gördüğüm manzarada bölge halkının gülerek beni beklediklerini düşünerek mutlu oldum. Biraz yaklaşınca bu kalabalığın hareketsizce durduğunu fark ederek, normal olmayan bir durum olduğunu hissettim. Daha da yaklaştığımda bu insanların Ermeni çeteler tarafından kazığa oturtularak öldürülen ve çeneleri acıdan sıkılmış insanlar olduğunu anladım. Allah benim gözümden gördüklerimi dünya üzerinde hiçbir göze göstermesin. ABD’den General Harbord Erzurum’a geliyor. Babam ona Alaca Köyü raporunu veriyor ve Türk mezarlarını gösteriyor. ’Sayın general buradan bu ucuna kadar gördüğünüz tüm mezarlar burada yaşamış, ölmüş Türk mezarlığıdır. Şurada ufacık mezarlık Ermeni mezarlığıdır.’ diyor. Ermenilerin mezalimi sadece Erzurum’la sınırlandırılmış değil. Erzincan, Kars, Van yani Doğu’da ızdırap çekmeyen aile göremezsiniz. Yanarak ölmüş, süngülenmiş insanlarımız vardı. Bize soykırım olmuyor da, Ermenilere mi soykırım oluyor. Anlaşılmış değil bu laflar”



Gençlere tavsiyelerde bulunan Karabekir, ‘‘Beşikten mezara kadar, ülkemize ve milletimize hizmet edecek işler yapın.’’ diyerek konuşmasına son verdi.



Milli Mücadelenin önemli komutanlarından Kazım Karabekir’in kızı Timsal Karabekir’i ağırlamaktan dolayı mutlu olduklarını belirten Rektör Prof. Dr. Ekrem Savaş, pandeminin ardından Timsal Karabekir’i üniversitelerinde konuk etmek istediklerini söyledi. Geçtiğimiz günlerde ABD Başkanı Biden’ın açıklamaları hakkında konuşan Rektör Savaş, “Tarihi gerçeklerle hiçbir ilgisi bulunmayan ve hukuki bir karşılığı olmayan ABD Başkanı Biden’ın açıklamalarını kabul etmiyor, şiddetle ve nefretle kınıyoruz” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.