POLİTİKA - 25 Mayıs 2018 Cuma 19:06

Van’da İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi temel atma töreni

A
A
A
Van’da İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi temel atma töreni

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, önceki yönetimlerin hizmet yapmadığını dile getirerek, “Çünkü niyet bozuk.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, önceki yönetimlerin hizmet yapmadığını dile getirerek, “Çünkü niyet bozuk. İyi niyetle yola çıkarsanız, Allah da sizin yardımcınız olur. Niyet bozuksa hiçbir hizmet yapmazsınız” dedi.


Çeşitli toplantı ve açılış programları için Van’a gelen Bakan Özhaseki, Van Gölü’nde yaşanan kirliliğin önüne geçebilmek için hazırlanan "Van Merkez İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi" projesinin temel atma törenine katıldı. Tuşba ilçesindeki İskele Mahallesi’nde düzenlenen törende konuşan Özhaseki, Van Gölü’nün önlem alınmazsa bir süre sonra çamur ve balçık içinde kalacağını, kokudan etrafta oturulamayacak, terk edilen bir alan haline geleceğini ve temizlenmesinin teknik olarak mümkün olmayacağını söyledi. Bu nedenle cazibe merkezi olması için çaba gösterdikleri, turizmin incisi olarak gördükleri, gelecekte kalkınacak en önemli kent olarak karar verdikleri ve üzerinde ısrar ettikleri bir kentte bu yatırımın yapılmasının elzem olduğunu vurgulayan Özhaseki, 2 yıl içinde projenin tamamlanarak ve bütün kirli suların temizlenerek göle akıtılmasını diledi.


21 yıl Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığını ve ilk yılında yapmak istediği çalışmalardan birinin de arıtma tesisi olduğunu kaydeden Özhaseki, "Belediyeler bu işleri sevmez. Su, kanal hizmetleri başa beladır. Kolay kolay bu işi yapmazlar ama bir kent için elzem olan budur. Bir belediye başkanı vicdani sorumluluk taşıyorsa birinci derece yapması gereken; iş su, alt yapı arıtma tesisi işi. Avrupalılar bu iş için bize geldiklerinde işin formatında, para tarafında terslik vardı. Bize para veriyorlar, o zamanda ’biz sizin mekanik tesislerinize kredi veririz onu da bizden alırsanız veririz’ diyorlardı. İnşaata kredi vermeyeceklerdi. Sadece karbon gideren tesis çizmişlerdi, ama fosfat gideren üniteyi eklemezseniz denizde yeniden kirlilik başlar ve başa bela olur. Burada bunu yaşadık. Batılılar ’senden önceki başkanla anlaştık, protokol var bu bizim incilimiz’ dediler. Bende sizin inciliniz 4-5 kez değişilmiş. Bir kaç kere değişmeye alıştığınız bir kere daha değişelim. Eğer Kur’an deseydiniz ağzımı açamazdım. Öyle oldu. Bana 200 milyon mark o günkü parayla bedel gösteriyorlardı ben 48.7 milyon mark ile ihaleyi yaptım. Bu tecrübeden hareketle Van’ın atıksu arıtma tesisinin ileri biyolojik arıtma olması hususunda titizlik gösterdik ve bu günlere geldik" dedi.


Sanayi devrimiyle hızlı üretimin başladığını ve insanların kente göç etmeye başladığını anımsatan Özhaseki, bununla hızlı tüketimin artığını, insanların tabiatı kirletmeye başladığını kaydetti. Özhaseki, “Tabiatı kirletmeye başladık. Eko sistem bozuldu, iklim değişti. Yani Allah’ın denge üzerinde yarattığı evreni bizler kendi ellerimizle bozaya başladık. Eskiler hayat 4 şey üzerine kaimdir derlerdi. Hava, su, toprak ve ateş. bunlar varsa hayat var. Bunlar olmadan hayat olmaz. Bunları bozmamak lazım. Eğer Van Denizi’nde bu önlemi almasaydık; rengi, tadı bozulacaktı ve kokusuyla her tarafı rahatsız edecekti. Buralar yaşanmaz hale gelecekti” diye konuştu.



“Niyet bozuksa hiçbir hizmet yapmazsınız”


Arıtma tesisinin Van için en önemli yatırımlardan biri olduğunu ifade eden Özhaseki, “Özellikle kayyum atadığımız belediyelerde. Bölgeye çok gelen biri olarak söylüyorum, suların 15 günde bir aktığı, kanalizasyon hizmetlerinin verilmediği yerleri gördüğüm için söylüyorum. Neden buraya gelen arkadaşlarımız bunları düşünmezler ki. Çünkü niyet bozuk. İyi niyetle yola çıkarsanız, Allah da sizin yardımcınız olur. Niyet bozuksa hiçbir hizmet yapmazsınız. Kayyumlar atandığında mecliste eleştiri aldık. Seçimle gelen insanların yerine adam atanır mı. 21 yıl belediye başkanlığı yaptım ama benim suç işleme özgürlüğüm yok. Vatandaş hizmet için oy vermiştir. Kanun hizmet alanımı belirlemiştir. Bu alandaki işleri yapmakla görevliyim. Bunun dışında suç işlersem kanun yakamıza yapışmasın mı? Belediye başkanlarının, gazetecilerin, öğretim üyelerinin de yapışmasın, onlar suç mu işlesinler? Kimsenin suç işleme özgürlüğü yok” ifadelerini kullandı.



“Parayı devlet gönderiyor, efendiler bunlara taşeronlar vasıtasıyla dağa gönderiyor”


“Taşeronlarla adam doldurulmuşsa, yüksek ücretler verilerek el altından paralar kesilerek bir yerlere gönderiliyorsa en büyük suçtur, ihanettir” diyen Özhaseki, şöyle devam etti:


“4 yıl önce Patnos Belediyesinde sözleşme yapılır, geçici işçilere 6 bin 300, daimi işçilere 7 bin 500 lira. Parası varsa versin, zaten maaş dağıtacak para yok. Göstermelik. Ellerine bin lira harçlık, geriye kalanı dağa gönder. Seyir mi edelim? Yatırım bütçelerine bakıyoruz yüzde 0, 1, 2. Hiç bütçelerinde bir şey yok. Parayı devlet gönderiyor, efendiler bunlara taşeronlar vasıtasıyla dağa gönderiyor. Arka odalarında 3’lü komite oturuyor, vatandaştan nasıl racon keseceklerini hesaplıyorlar. Bunlara göz yumulmaz. Bu paralar yarın sana bana kurşun olarak dönüyorsa, huzurumuza, kardeşliğimize kurşun olarak dönüyorsa birileri gelir bunun hesabını sorar. Geldik ve soruyoruz. Bu ülkede huzur hakim olacak, kimse kötü günleri rüyalarında bile göremeyecekler. Bundan sonra bu niyetlerle belediyelerimizde hizmet etmeye devam edeceğiz.”



“Su fakiri bir ülkeyiz, o nedenle israf edemeyiz”


BM verilerine göre 2050 yılında dünya nüfusunun 9 milyar olacağını kaydeden Özhaseki, konuşmasını şöyle sürdürdü:


“7 milyar insan suya ulaşamayacak. Zaten şu anda bile 700 milyondan fazla insan bizim kirlettiğimiz daha sonra temizleyerek tabiata verdiğimiz suları kullanıyorlar. İnsanlar Türkiye’nin altı üstünü su sanıyorlar. Öyle değil, zengin bir ülke değiliz. Türkiye’de ne kadar ırmak, nehir, akarsa varsa bunların debisi Avrupa’daki Tuna Nehrinin yarısı kadardır. Su fakiri bir ülkeyiz, o nedenle israf edemeyiz. Bu konuda dikkatli olmamız lazım. O nedenle kimsenin farkında olmadığı bu hizmetin burada verilmesi gerekiyordu. Van Gölü’nün hakikaten önlem alınmazsa, bu güzelim denizimiz bir süre sonra çamur ve balçık içinde kalacak.”


Yapılan konuşmanın ardından Bakan Özhaseki ve beraberindekiler, birlikte butona basarak tesisin temelini attılar.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Osmaniye Dedesini çizmesiyle yeteneği ortaya çıkan otizmli Okan’ın resimleri hayran bırakıyor Osmaniye’de yaşayan otizmli ressam Okan Mert Gönül, hayata resim yaparak tutunuyor. Okan’ın yeteneğini ortaya çıkaransa 9 yaşındayken boş kağıda çizdiği dedesinin resmi oldu. Osmaniye’de yaşayan 14 yaşındaki otizmli Okan Mert Gönül’ün resim çizmeye olan ilgisi 9 yaşında fark edildi. Ailesi tarafından resim yapması için verilen kağıtlara dedesinin resmini çizen Okan’ın yeteneğini gören ailesi onu resim yapmaya yönlendirdi. Gençlik ve Spor Bakanlığı bünyesinde açılan resim kurslarında aldığı eğitimlerle yeteneğini geliştiren Okan, yaptığı resimlerle kendine hayran bırakıyor. Bugüne kadar birçok kişisel resim sergisi açan çocuğun en büyük hayali üniversite okuyup ressam veya resim öğretmeni olmak. Oğlunun küçüklüğünden beri resme merakının olduğunu ama yeteneğini dedesinin resmini çizdiğinde fark ettiklerini söyleyen anne Zübeyde Gönül, "9 yaşındayken dedesi misafirliğe gelmişti, sıkıldığında resim yapmak için eline kağıt kalem aldı. O zaman dedesini çizdi ve çok güzel çizmişti. Ondan dolayı biz bu yeteneğini fark edip kurslara gönderdik. Şu an gayet iyi durumda hayal gücü genişliyor daha çok resimle ilgilendikçe sosyalleşmesi de ilerliyor. Önceden çok içine kapanık, utangaç bir çocuktu ama şimdi gayet sosyal, herkesle konuşuyor utanması kalmadı, çekingenliği gitti. İnşallah ilerleyen zamanlarda ressam, resim öğretmeni olmasını isterim. Kendini tek başına idame edecek bir yere gelsin, biz olmadan da yaşayabileceği duruma gelsin" diye konuştu. Küçük yaştan beri ressam olmak istediğini ifade eden Okan Mert Gönül ise, "Ben resmi ilk defa 4 yaşındayken gördüm. Ben kendim ressam olmaya çalıştım, mümkün değildi. Her şey kalabalıktı ama şimdi büyüdüm resim kursuna gittim. Resim kursunda ayıcıkları çizdim milyonları çizmiştim. Daha sonra Gençlik Merkezi’nin kursuna gittim gölgeleri de yapabiliyorum, çiçeği yaptım, babamın resmini, dedemi, komşunun arabasını, ailemi çizdim" dedi. Gençlik merkezinde görevli Görsel Sanatlar Öğretmeni Sultan Öztürk, Okan’la çalışmalarının ilk aşamasına göre çok fazla yol kat ettiklerini belirterek, "Bu çalışmasındaki kat ettiği yol bizim için çok önemliydi. Bu yüzden ailesini de kutluyorum. Otizmin gerilemesinde veya duraklamasında yeteneği keşfedilen çocukların bu tür kurslarda çok etkisi olduğunu gözlemledik. Bu yüzden Okan’ın herkese örnek teşkil etmesini istiyoruz. Onu güzel sanatlar lisesine ve üniversiteye, fakülteye de hazırlayacağız kısmet olursa. Bu konuda gelişimini devam ettirecek ailesini bu çabalarından dolayı kutluyorum" dedi.
Osmaniye Dedesini çizmesiyle yeteneği ortaya çıkan otizmli ressam Okan’ın resimleri hayran bırakıyor Osmaniyeli otizmli ressam Okan Mert Gönül, hayata resim yaparak tutunuyor. Otizmli ressamın yeteneğini ortaya çıkaransa 9 yaşındayken boş kağıda çizdiği dedesinin resmi oldu. Osmaniye’de yaşayan 14 yaşındaki otizmli Okan Mert Gönül’ün resim çizmeye olan ilgisi 9 yaşında fark edildi. Ailesi tarafından resim yapması için verilen kağıtlara dedesinin resmini çizen Gönül’ün yeteneğini gören ailesi onu resim yapmaya yönlendirdi. Gençlik Spor Bakanlığı bünyesinde açılan resim kurslarında aldığı eğitimlerle yeteneğini geliştiren Gönül, yaptığı resimlerle kendine hayran bırakıyor. Bugüne kadar bir çok kişisel resim sergisi açan Gönül’ün en büyük hayali üniversite okuyup ressam veya resim öğretmeni olmak. Oğlunun küçüklüğünden beri resime merakının olduğunu ama yeteneğini dedesinin resmini çizdiğinde fark ettiklerini söyleyen anne Zübeyde Gönül, ’’9 yaşındayken dedesi misafirliğe gelmişti, sıkıldığında resim yapmak için elini kağıt kaleme aldı. O zaman dedesini çizdi ve çok güzel çizmişti. Ondan dolayı biz bu yeteneğini fark edip kurslara gönderdik. Şu an gayet iyi durumda hayal gücü genişliyor daha çok resimle ilgilendikçe sosyalleşmesi de ilerliyor. Önceden çok içine kapanık, utangaç bir çocuktu ama şimdi gayet sosyal, herkesle konuşuyor utanması kalmadı, çekingenliği gitti. İnşallah ilerleyen zamanlarda ressam, resim öğretmeni olmasını isterim. Kendini tek başına idam edecek bir yere gelsin, biz olmadan da yaşayabileceği duruma gelsin" diye konuştu. Küçük yaştan beri ressam olmak istediğini söyleyen Okan Mert Gönül, "Ben resmi ilk defa 4 yaşındayken gördüm. Ben kendim ressam olmaya çalıştım, mümkün değildi. Her şey kalabalıktı ama şimdi büyüdüm resim kursa gittim. Resim kursunda ayıcıkları çizdim milyonları çizmiştim. Daha sonra Gençlik Merkezi’nin kursuna gittim gölgeleri de yapabiliyorum, çiçeği yaptım, babanın resmini, dedemi, komşunun arabasını, ailemi çizdim" dedi. Gençlik Merkezi’nde görevli Görsel Sanatlar Öğretmeni Sultan Öztürk, "Okan’la çalışmalarımız ilk aşamasına göre çok fazla yol kat ettiklerini bu çalışmasındaki kat ettiği yol bizim için çok önemliydi. Bu yüzden ailesini de kutluyorum. Otizmin gerilemesinde veya duraklamasında yeteneği keşfedilen çocukların bu tür kurslarda çok etkisi olduğunu gözlemledik. Bu yüzden Okan’ın herkese örnek teşkil etmesini istiyoruz. Onu Güzel Sanatlar Lisesi’ne ve üniversiteye, fakülteye de hazırlayacağız kısmet olursa. Bu konuda gelişimini devam ettirecek ailesini bu çabalarından dolayı kutluyorum" dedi.
Artvin Artvin’de kurbanlık koçun güvenli yolculuğu Artvin’in Kemalpaşa ilçesinde küçükbaş hayvan besiciliği yapan Hakan Üçüncü, hastalanarak sürüden ayrılan kurbanlık koçlarını yaylaya götürmek için ilginç bir yöntem tercih etti. Üç koçu lüks cipinin bagajına yerleştiren Üçüncü, son koçu ise ön koltuğa oturtup emniyet kemerini takarak yaylaya götürdü. Her yıl yaz aylarında sürüsünü ilçeye bağlı Küçükova Yaylasına çıkartan Hakan Üçüncü, bu yıl 4 kurbanlık koçunun ayaklarında oluşan yaralar nedeniyle onları ilçede bırakmak zorunda kaldı. Bir süre sonra iyileşen koçları yeniden yaylaya götürmek isteyen Üçüncü, kurbanlık koçlarını lüks cipi ile yaylaya götürdü. Üçüncü, koçlardan üçünü bagaja yerleştirdikten sonra 4. koçu ön koltuğa koyarak emniyet kemerini taktı. Yol boyunca koçun emniyet kemeri takılı halde seyahat ettiği anlar, sosyal medyada paylaşıldıktan kısa süre sonra viral oldu. Koçun sakin bir şekilde cipin koltuğunda oturduğu ve emniyet kemerinin bağlı olduğu görüntüler, izleyenlerin gülümsemesine neden oldu. Üçüncü’nün çektiği videoda, "Koç, sakın sakın emniyet kemersiz gezmeyesin. Sanki Batum’a gidecek, yat aşağı, cipe de bindin son son" dediği duyuluyor. Video viral olduktan sonra Üçüncü, yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Doğduk doğalı hayvancılıkla uğraşıyoruz. Her yıl hayvanları otlata otlata Küçükova Yaylasına götürüyorum. Bu yıl da yaylaya çıkmadan önce dört hayvanım hastalandı, ayaklarında yara çıktı ve onları ilçede bırakmak zorunda kaldım. İyileştikten sonra arabama bindirip, emniyet kemerini takarak Kemalpaşa’dan Küçükova Yaylasına getirdim. Kurban Bayramı yaklaşıyor, bu koçları kurbana vereceğim. Son bir kez cipe binip gezmelerini istedim. Yolda giderken onlarla muhabbet ettim. Güvenli yolculuk etmeleri için emniyet kemeri taktım." Hakan Üçüncü’nün bu duyarlı ve ilginç yöntemi, sosyal medyada büyük ilgi gördü ve hayvan güvenliğine verdiği önem nedeniyle takdir topladı.