GENEL - 02 Şubat 2012 Perşembe 13:25

(ÖZEL HABER) TÜRKİYE`DE YÜZ NAKLİNİN ÖNÜNÜ AÇAN DOKTOR ANTALYA EKİBİNİ KUTLADI

A
A
A
(ÖZEL HABER) TÜRKİYE`DE YÜZ NAKLİNİN ÖNÜNÜ AÇAN DOKTOR ANTALYA EKİBİNİ KUTLADI

Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Betül Gözel Ulusal, Akdeniz Üniversitesi’ndeki ilk yüz nakli ameliyatını yapan doktor ve ekibini kutladı. Doç. Dr. Betül Ulusal, 2001 yılında Amerika’da fareden fareye ilk yüz naklini yaparak tıp literatürüne geçmişti.
Yaklaşık 10 yıl önce Amerika’daki bir klinikte yüz nakli projesinin başında bulunan Doç. Dr. Betül Gözel Ulusal, ölü bir siyah farenin yüzünü yaşayan beyaz bir farenin yüzüne nakletmiş, başarılı geçen ameliyatın ardından yüzünde kılları çıkan denek fare hiçbir sağlık problemiyle karşılaşmadan hayatını normal şekilde sürdürmüştü. Tıp dünyasında özellikle etik kurallar bakımından tartışılan yüz nakli konusunda adeta çığır açan Betül Ulusal’ın bu çalışması "En İyi Bilimsel Çalışma" dalında da birinci
seçildi. Dünya tıp tarihine imza atan Betül Ulusal, Antalya’da beyin ölümü gerçekleşen Ahmet Kaya’nın yüzünün ailesinin de onaylamasının ardından Uğur Acar’a nakledilmesiyle ilgili operasyonu büyük bir heyecan ve merakla takip ettiğini, tüm gelişmeleri ancak medyadan takip edebildiğini anlattı.
Fareden fareye yaptığı yüz naklini ve Türkiye’de arkadaşı olan Prof. Dr. Özkan ve ekibinin ’muhteşem’ diye nitelendirdiği canlı yüz nakli ameliyatını İHA muhabirine değerlendiren Doç. Dr. Betül Gözel Ulusal, "Antalya’daki yüz naklini haberlerden öğrendim. Çok mutlu oldum, çok heyecanlandım. Zaten bu ekip Türkiye’de çift kol naklini yapmıştı. Yüz naklini de onların yapmasını bekliyorduk. Haberi duyduğumuzda çok mutlu olduk. Merak edip hemen aradım. Ancak ulaşamadım, kendilerini buradan tebrik ediyorum.
Plastik cerrahi adına, Türkiye adına çok gurur verici bir gelişme. İnşallah artarak devamının gelmesini bekliyorum" dedi.
İnsanda yapılan Türkiye’deki ilk yüz nakliyle ilgili merak ettiği bazı şeyler olduğunu belirten Betül Ulusal, Ömer Özkan ile görüşme imkanı bulduğunda ameliyatın teknik detaylarıyla ilgili bilgi almak istediğini kaydetti. Bu tür ameliyatlarda her organ alıcısının mutlaka bir risk altında olduğunu belirten Doç. Dr. Ulusal, ameliyatın sonunda elde edilecek kar zararı karşılıyorsa bu riskin göze alınabilir olduğunu, aksi halde böyle operasyonların yapılmasının imkansız olduğunu söyledi.
Betül Ulusal, "Operasyonla ilgili merak ettiğim, nakledilen flep kısmının aktarılan dokunun hangi katmanlarını içerdiği? Sinir onarımlarının ne şekilde yapıldığı gibi teknik konuları merak ediyorum. Yan etki ihtimalleri her organ alıcısı için mutlaka var. İç organ nakilleri hayat kurtardığı için tartışılmadı. Bu ameliyatları yapmazsanız hasta bir şekilde yaşar gider. Ancak siz bu nakilleri yaparak hastaya bir şekilde zarar da vermiş oluyorsunuz, riske atmış oluyorsunuz. Biz hekimlik andında önce ’zarar
verme’ diye ant içeriz. Yani hastaya yaklaşırken bizim ilk yaptığımız zarar vermemektir" dedi.
"HAYVANLARI YANIMIZDA GÖTÜRÜP EVDE YOĞUN BAKIM YAPTIK"
Mikro cerrahi branşının çok özel bir eğitim, bilgi birikimi ve yetenek gerektirdiğini belirten Ulusal, bu alanda Mikro cerrahi Derneği olarak kurslar düzenlediklerini anlattı. Balıkesir Üniversitesi (BAÜ) Tıp Fakültesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Betül Gözel Ulusal, asistanlığının dördüncü yılında mikro cerrahi eğitimİ için Amerika’daki Cleveland Clinik’e gittiğini, orada 1 yıl boyunca genetik olarak farklı türler arasında kompozit doku nakilleri üzerinde
araştırmalar yaptığını anlattı. Hayatının en önemli laboratuar çalışmasına da burada imza atan Doç. Dr. Ulusal, Ohio’daki çalışmasını şöyle anlattı:
"Amerika’nın Ohio eyaletine bağlı Cleveland Clinik’e mikro cerrahi eğitimi için gitmiştim, özel eğitim gerektiriyor. Türkiye’de de var. Ama mikro cerrahi ile birlikte birtakım projelere dahil olabiliyorsunuz. Bilimsel kariyerinize de katkı oluyor. 1 yıl süreyle devam ettim. Yürütücülüğünü üstlendiğim projeler arasında ’genetik olarak farklı türler arasındaki yüz nakilleri’ vardı. Yaklaşık 7 aylık çalışmanın sonunda ölü bir siyah farenin yüzünü canlı bir beyaz fareye naklettik. Nakledilen yüz canlı kaldı,
ayrıca naklettiğimiz hayvanlar da 1 yıl süre ile yaşadılar. Daha önce yüzün bir kısmı ya da komple koptuğu hastalarda kopan parçaların tekrar dikilmesi söz konusu idi. Yüzün nakli de öteden beri düşünülen bir şeydi. Ancak laboratuar ortamında bu kadar net bir model haline getirilip gerçekleştirilmemişti. Tabii bu alınan başarıdan sonra fokuslanma, olaya yoğunlaşma arttı. Çünkü rekonstrüktif cerrahinin konvansiyonel yöntemleriyle çözülemeyecek durumda komplike deformiteler var yüzde. Herkes çok heyecanlı ve
’acaba bunun ötesini getirebilir miyiz?’ diye bir gayrete girdiler. 2001 yılında yüz nakli gerçekleşti, 7 aylık bir çalışma idi. Model olarak ilk yüz nakli modeli. İnsanların kafasında olmasına rağmen bu o laboratuarda başlamış ilk modeldi. Çok ağır bir cerrahi, uzun sürüyordu. En başlarda hayal kırıklığı da yaşadık. ’Acaba olmayacak mı, bunlar nakledilen yüzlerle yaşamayacak mı?’ diye endişe ediyorduk. Ancak biz çözümü hayvanları yoğun bakım yapmakta bulmuştuk, çalıştığımız hayvanları, kafesleri eve
götürdük. Çünkü laboratuarda akşam kapatıp eve gidiyoruz. Ertesi gün geldiğinizde yüz nakli yaptığınız hayvanı ölü bulabiliyorsunuz, gözetimde olması için arabamızın bagajına atıp hayvanları eve götürüyorduk. Gece boyunca da onlara yoğun bakım yaptığımız oldu. Bizim için gerçekten çok önemliydi. Üçüncü günde hayvanın artık normal beslenmesine, normal aktivitesine döndüğünü gördüğümüzde o transplante e*len flep kısmının aktarılan dokunun hangi katmanlardilen yüzle biz inanılmaz mutlu olmuştuk. Daha
sonra naklettiğimiz yüzde kıllar uzamaya başladı. Hayvan diğer hayvanların arasına karıştı ve normal hayatına devam etti. Bunun teknik aşamalarını rapor şeklinde yazdık, bir bilimsel dergiye gönderdik. 2003 yılında Barrett Brown ödülü aldı. Bu da plastik cerrahi camiasında çok farklı olan, çok önemli yayınlara verilen bir ödül. Bu yayınımız ödül aldı. Daha sonra yüz nakli konusundaki çalışmalar ivme kazandı. 2004 yılında kanser sebebiyle saçlı derisi ve iki kulağı alınmış bir hastaya kadavradan nakil
yapıldı. Saçlı deri ve iki kulak nakli. 2005 yılında kısmi yüz nakli ilk kez Fransa’da gerçekleştirildi. Burada dişlerin üzerindeki bütün yumuşak dokuları travma sonucu kaybedilmiş bir hastaya yine kadavradan fonksiyonel yapılmış bir yüz nakliydi, başarıya ulaştı. Hasta zaman içinde dudağını hissetmeye ve normale yakın konuşmaya başladı. Bunlar çok heyecan verici gelişmelerdi. ’Total yüz nakli yapılabilir mi acaba?’ diye bilim adamlarını bir motivasyona, gayrete yöneltti. Fransa’da ardı ardına total
yüz nakilleri yapıldı, daha sonra Amerika’da çalıştığım klinikte yapıldı. Daha sonra sevindirici haber ülkemizden geldi. Zaten Akdeniz Üniversitesi Organ Transplantasyon Merkezi öteden beri çok başarılı nakiller yapıyordu. Orada plastik cerrahide çalışan çok yetenekli arkadaşlarımız var. Bu merkezin birikimi onların gayretiyle birleşince ortaya çok güzel işler çıktı. Aslında bu tür kompozit dokuların nakillerinde bunlar hayatı kurtarmadan ziyade hayat kalitesini yükselttiği için birtakım hukuki engeller
vardı. Ancak Akdeniz Üniversitesi plastik cerrahide, özellikle Dr. Ömer Özkan başkanlığındaki ekip Sağlık Bakanlığı ile görüşüp hukuksi engellerin aşılması için yönerge hazırlanması girişiminde bulundular. Ve Sağlık Bakanlığı bu tür nakiller için bir yönerge hazırladı. Nakillerin, her tür naklin endikasyonunu açıkça yazıp tüm üniversite hastanelerine dağıttılar. Çok yakın bir zamanda da iyi haber onlardan geldi ve ülkemizde ilk yüz nakli gerçekleştirilmiş oldu."
"TÜRKİYE’DE BU AMELİYATLARA İHTİYAÇ VAR"
BAÜ Tıp Fakültesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Betül Gözel Ulusal, kompozit doku nakillerinin (özellikle yüz gibi) psikolojik öneme de sahip olduğunu vurguladı. Kompozit doku nakillerinin hayat kurtarmaktan ziyade hayat kalitesini yükseltici ameliyatlar olduğunu ısrarla tekrarlayan Betül Ulusal, "Ancak, plastik cerrahide konvansiyonel teknikler bazen rekonstrüktisiyonda yetersiz kalabiliyor. Türkiye’de de bir gün bu yapılacaktı. Çünkü bizim konvansiyonel
tekniklerle başaramadığımız bir şey. Hastanın yüzünde kaybettiği yapıları birebir yerine koyamıyoruz. Ya da hastanın bu ameliyatlar sonrasındaki sosyal entegrasyonuNU tam sağlayamıyoruz. Bu tür ameliyatlara Türkiye’de ihtiyaç vardı, dünyanın diğer bölgelerinde olduğu gibi. Bu kesinlikle ihtiyaçtır. Hastanın topluma tekrar kazandırılması için, kendisiyle barışık yaşaması için bunlar önemli ameliyatlardır. Ancak kriterleri var, hangi hastalara yüz nakli yapılmalı? Yüzünde her deformite olan hastaya yapılmalı
mı? Bu konuda etik tartışmalar gündeme geliyor. Hastanın deformitesi çok net açıklanmamış, net değil. Yönergede de n*len flep kısmının aktarılan dokunun hangi katmanlaret değil, dünyanın hiçbir yerinde net değil. Ancak şu var, hastanın mevcut durumu sosyal izolasyonuna neden olabilecek kadar hastayı psikolojik açıdan etkilemiş olmalı. Kriterimiz bu" diye konuştu.
"ELDE EDİLECEK KAR, ZARARI KARŞILAMALI"
Doç. Dr. Betül Gözel Ulusal, yüz nakli operasyonlarında sonucun hastanın uğrayacağı zararı karşılayacak derecede karlı olması gerektiğinin altını çizdi. Bu ameliyatlarda hastanın bağışıklık sisteminin yok edildiğini, bunun sonucunda olaşabilecek yan etkilerin hastayı kaybettirebileceğini hatırlatan Betül Ulusal, şöyle devam etti:
"Yüz, kimliğimizin bir parçası, çok önemli bir organ. Biz neyiz, kimiz, nereden geliyoruz? Bizim genetik ve ırksal özelliklerimiz, cinsiyetimiz her şeyimizle ilgili kimliğimizi tanımlayan çok önemli bir organ. İnsanlar aynı yumurta ikizi olmadıktan sonra genetik olarak farklı yapılardadır. HLA dediğimiz kromozomlarda bu gen yapıları vardır. Karşılaştırmada 6 HLA dokusundan kaçı uyum sağlıyor öncelikle bunun analizi yapılıyor. Daha sonra en uyumlu olan alıcı seçilerek organ vericisinin organı alıcıya
naklediyor. Aynı yumurta ikizi olmadıktan sonra arada minör bir farklılık da olsa hasta bu dokuyu reddetme tehlikesiyle karşı karşıya. Çünkü gelen doku alıcınınkinden farklı. Reddetmemesi için bağışıklık sistemini durdurmak zorunda. Çünkü vücut onun yabancı olduğunu algılıyor ve onu vücuttan atmak için organı parçalamak için çalışıyor. Vücut direniyor. Siz öyle şeyler yapmalısınız ki bu organı vücut kabul etmeli. Yapacağınız tek şey, alıcının bağışıklık sistemini baskılamak oluyor. Hastaya ilaçlar vererek
onu etkisiz hale getiriyorsunuz ki reddedecek gücü kalmasın. Zorla entegre etmeye benziyor. Zaman içinde bu bağışıklık sistemini azaltan, baskılayan ilaçlar uzun dönemde çok ciddi yan etkilere sebep olabiliyor. Hatta bu yan etkiler hastanın hayatına mal olabiliyor. Bunlar ağır enfeksiyonlar olabilir. Hasta normal şartlarda baş edebileceği bir enfeksiyonla baş edemez duruma gelebilir ve ağır enfeksiyon hastayı kaybettirebilir bile. Ya da uzun dönemde kanserlere davetiye çıkarabilir. Bugün bağışıklık sistemi
baskılanmış durumdaki hastaların ilerleyen dönemlerde kansere yakalanabildikleri ispatlanmış bilimsel bir gerçek. Ya da diyabet ve metobolik bozukluklar gibi birtakım kronik hastalıklara davetiye çıkarabilir. Kemik erimeleri yapabilir. Çok ciddi yan etkiler ortaya çıkarabilir. Kar-zarar oranının iyi hesap edilmesi gerekiyor bu hastalarda. Yani elde edeceğimiz kar nakil sonrasındaki bu zarara değmeli. Çünkü bunlar hayatı kurtaran değil, sadece hayat kalitesini yükselten nakillerdir. Daha birçok ülkede
hükümetler bu tür nakillere izin vermiyor. Fransa, Amerika, Çin gibi ülkelerde yapıldı. Türkiye ilk 5 ülkeden biri oldu. İngiltere’de çok tartışılıyor ama henüz yapılmadı".
Memleket hasretine dayanamayıp Türkiye’ye dönüş yapan Betül Ulusal, son 3 yıldır Balıkesir’de görev yapıyor. Balıkesir Üniversitesi bünyesinde 2007 yılında kurulan Tıp Fakültesi’ne 2009 yılında eşi Ali Engin Ulusal ile birlikte gelen Betül Gözel Ulusal, laboratuvar çalışmalarındaki en büyük destekçisi olan ekip arkadaşının aynı zamanda eşi olduğunu açıkladı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Türkiye ile Kuveyt arasında 6 anlaşma Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Kuveyt Emiri Meşal el-Ahmed el-Cabir es-Sabah’ın huzurunda iki ülke arasında farklı alanlarda işbirliklerini kapsayan 6 anlaşma imzalandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Kuveyt Emiri Meşal el-Ahmed el-Cabir es-Sabah, gerçekleştirdikleri ikili e heyetlerarası görüşmelerin ardından Devlet Nişanı Tevcih ve Anlaşmaları İmza Törenine katıldı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki törende Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarafından Es Sabah’a devlet nişanı tevcih edildi. Tören sonrası iki ülke arasında çeşitli alanlarda önemli iş birliklerini içeren anlaşmaların imza törenine geçildi. Erdoğan ve es-Sabah’ın huzurunda iki ülke arasında 6 anlaşma imzalandı. İmza altına alınan anlaşmalar şu şekilde; " "Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ve Kuveyt Yatırım Kurumu Arasında Yatırım Tanıtım Faaliyetlerinde İşbirliği Konusunda Mutabakat Zaptı" "Ticaret Bakanlığı Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü Tarafından Temsil Edilen Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Doğrudan Yatırım Teşvik Otoritesi Tarafından Temsil Edilen Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Serbest Bölgeler Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı" "Türkiye Cumhuriyeti Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Kuveyt Devleti Konut İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanlığı Arasında Konut Refahı ve Altyapısı Alanında Mutabakat Zaptı" "Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ile Kuveyt Devleti İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü Arasında Afet Ve Acil Durum Yönetimi Alanında Mutabakat Zaptı" "Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından temsil edilen Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Savunma Bakanlığı (KSB) Tarafından Temsil Edilen Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Devletten Devlete Savunma Sanayii Tedarik Sözleşmelerine İlişkin Uygulama Protokolü" "Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ve Kuveyt Devleti Dışişleri Bakanlığı Arasında Ortak Stratejik Diyalog Kurulmasına Dair Mutabakat Zaptı"