YEREL HABERLER - 27 Ocak 2012 Cuma 14:32

ÇEK KANUNU MAHKEMELERİN YÜKÜNÜ AZALTACAK

A
A
A
ÇEK KANUNU MAHKEMELERİN YÜKÜNÜ AZALTACAK

Yeni Çek Kanunu ile birlikte karşılıksız çek davalarından mahkemelerin yükü azaltılacak.
AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, Çek Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde verilecek önergeyle, karşılıksız çek keşide eden ve bunu sürekli alışkanlık haline getirmiş, mal varlığını alacaklıdan kaçırmış kötü niyetli çek borçluları için ceza hukukunun genel hükümleri gereğince işlem yapılacağı, dolayısıyla bu şahıslar için hapis cezası riskinin devam edeceği yönünde bir düzenleme yapılarak alacaklıların mağduriyetinin önüne geçilmiş olacağını yine cezai soruşturmayı beklediği için icra takibine konu edilmemiş karşılıksız çeklerin zaman aşımı sorununu da çözecek düzenlemeyle ilgili, ilgili kanunda bir değişiklik yapılabileceğini böylece alacaklıların mağdur edilmeyeceğini kaydetti. Milletvekili Tunç, 1985 yılına kadar, karşılıksız çeklerle ilgili, ceza hukukunun genel hükümlerinin uygulandığını ve karşılıksız çek keşide edenlere dolandırıcılık suçu nedeniyle ceza verildiğini, 1985 yılında çıkarılan 3167 sayılı Kanun’un ilk halinde, karşılıksız çek keşide etme fiilinin yaptırımının bir yıldan 5 yıla kadar hapis cezası olarak öngörüldüğünü hatırlatarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ek 4 numaralı protokolüne paralel olarak 2001 yılında Anayasa’da "Hiç kimsenin yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirmemesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamayacağına" ilişkin düzenlemeden sonra ve çağdaş ceza hukukunda "Ekonomik suça ekonomik ceza" ilkesinin doğması nedeniyle 2003 yılında 3167 sayılı Kanun’da 4814 sayılı Kanun’la değişiklik yapılarak karşılıksız çek suçunu ilk kez işleyenler için para cezası, tekrar işleyenler için ise hapis cezası getirildiğini, ancak bu değişikliğe rağmen karşılıksız çek keşide etme fiiline mükerrerler bakımından hapis cezası uygulanmasının uygulama ve doktrinde eleştirilmeye devam ettiğini söyledi. Bu eleştirilerin temelinde karşılıksız çek keşide etme fiiline hapis cezası uygulanmasının ceza hukukunun ölçülülük ve hapis cezasının son çare olması ilkelerine aykırı olmasının yer aldığını belirten Milletvekili Tunç, "Ayrıca Anayasa’nın 38. maddesinde yer alan ’Hiç kimsenin yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamayacağına’ ilişkin hükmü bu eleştirileri destekliyor. Bu nedenle, 2009 yılında uygulamada çıkan sorunları çözmek ve doktrindeki eleştirileri karşılamak maksadıyla 5941 sayılı Çek Kanunu ile de karşılıksız çek keşide etme fiiline yaptırım olarak adli para cezası öngörüldü. Ancak adli para cezasının ödenmemesi durumunda infaz aşamasında hapis cezasına dönüştüğünden ’Ekonomik suça ekonomik ceza’ ilkesiyle ilgili eleştirilerin tekrar yoğunluk kazandığını. Muhtelif zamanlarda yapılan bir çok değişikliğe rağmen çekle ilgili tartışmalar azalmadı. Çek, hem alacaklılar açısından hem de borçlular açısından sorun olmaya devam etti. Bu sorunları ve eleştirileri ortadan kaldırmak, uluslararası sözleşmelere ve Anayasa’mızın 38. maddesine uyumu sağlamak, hem de karşılıksız çek davaları nedeniyle mahkemelerimizin iş yükünü azaltmak ve yargının hızlandırılması ve vatandaşlarımızın adaletin gecikmesinden doğan sıkıntılarını gidermek maksadıyla bu tasarı gündeme getirildi. Karşılıksız çek keşide eylemini gerçekleştirenlere çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı öngörülmektedir. Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararının cumhuriyet savcıları tarafından verileceği ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerinin uygulanacağı öngörülmektedir. İdari yaptırım süreci de şikayete bağlı olarak başlayacaktır. Karşılıksızdır işlemi yapılması üzerine hamil, cumhuriyet savcısından çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına karar verilmesini talep edebilecektir. Cumhuriyet savcısı, Kabahatler Kanunu’nun hükümlerine göre çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına karar verecektir. İdari yaptırım kararı, aleyhine yasak kararı verilen kişiye tebliğ edilecek, karara karşı da Kabahatler Kanunu hükümlerine göre başvuru yoluna gidilebilecektir. Çek bedelinin ödenmesi durumunda, idari yaptırım kararı talebinin geri alınması durumunda ve 10 yıllık azami sürenin geçmesi hallerinde de idari yaptırım kararının ortadan kalkacak. Yürürlükteki kanuna göre verilmiş olan çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararları da uygulanmaya devam edecek. Kısaca artık karşılıksız çek fiiline adli para cezası ve sonucunda da hapis cezası yerine çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı getirilmektedir. Bu ceza da hem çeke olan güvenin devam etmesini sağlayacak hem de karşılıksız çek keşide ederek piyasayı dolandırmak isteyenlerin önüne geçecek önemli bir tedbirdir" dedi.
RİSK MERKEZİ ÖNEMLİ
Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu adli yaptırımın kaldırılması gerektiğini açıkladığını belirten Milletvekili Yılmaz Tunç, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin de Risk Merkezinin hayata geçmesi şartıyla tasarıyı uygun bulduğunu ifade etti. Tunç, "13 Şubat 2011 tarihli 6111 sayılı Kanun’la Bankacılık Kanunu’na eklenen ek maddeyle Türkiye Bankalar Birliği nezdinde Risk Merkezi kuruldu. Merkezin amacı kredi kuruluşlarıyla bazı finansal kuruluşların müşterilerinin risk bilgilerini toplamak, bilgileri bu kuruluşlarıyla gerçek veya tüzel kişilerin kendileriyle ya da onay vermeleri şartıyla özel hukuk tüzel kişileriyle de paylaşılmasını sağlamaktır. 2009 değişikliği sırasında adli yaptırımın kaldırılmamış olmasının en önemli nedeni bu risk merkezinin kurulmamış olması nedeniyle alacaklıların mağdur olmasından duyulan endişedir. Risk merkezinin kurulması ve işlemesiyle çek sahibinin ekonomik durumunun, çek hesabıyla ilgili geçmişinin alacaklılar tarafından görülüp kontrol edilebilecek. Dolayısıyla çekle alışveriş yapacak olan kişilerin daha güvenli bir ortamda ticaret yapmasının önü açılacak. Risk merkezinin çalışmaya başlamasıyla ve bu tasarının uygulanmaya başlamasıyla artık ülkemizde ’çek mağduru’ tabiri büyük ölçüde ortadan kalkmış olacak. Ticaret hayatı daha güvenli, daha düzgün bir ortama kavuşacak, kötü niyetli kişilerden, çek hesabı açarak piyasayı dolandırmaya çalışanlardan arındırılmış olacak" diye konuştu.
Tasarının alacaklının mağduriyetini koruyan hükümleri içermekte olduğunu belirten Milletvekili Tunç, ayrıca hazırlanacak olan önergelerle de bu konuda yeni güvenceleri birlikte bugün görüşüp tasarıya ilave etme imkanının da olacağını, öncelikle geçici 3. maddede eski çeklerin hukuki geçerliliğinin devam edeceği hüküm altına alınarak bu konuda da ortaya çıkacak mağduriyetlerin önüne geçilmesinin sağlandığını söyledi. Tasarının görüşmeleri sırasında gündeme gelecek olan, hazırlanmakta olan önergeyle de karşılıksız çek keşide eden ve bunu sürekli alışkanlık haline getirmiş, mal varlığını alacaklıdan kaçırmış kötü niyetli çek borçluları için ceza hukukunun genel hükümleri gereğince işlem yapılacağı, dolayısıyla bu şahıslar için hapis cezası riskinin devam edeceği yönünde bir düzenleme yapılarak alacaklıların mağduriyetinin önüne geçilmiş olacağını belirten Milletvekili Tunç, yine cezai soruşturmayı beklediği için icra takibine konu edilmemiş karşılıksız çeklerin zaman aşımı sorununu da çözecek düzenlemeyle ilgili, ilgili kanunda bir değişiklik yapılabileceğini belirtti. Tasarıyla bankaların her bir çek yaprağı için 700 lira ödemekle yükümlü olduğu sorumluluk miktarının Komisyonda bin liraya çıkarılarak alacaklıların mağdur olmaması için bankaların çek defteri verirken daha özenli davranmalarının sağlanmış olacağını belirten Milletvekili Tunç şunları söyledi:
"’Bankaların sorumluluğunu daha çok artıralım ve alacaklı güvencede olsun’ yönünde kamuoyunda öneriler var. Ancak bankalar her bir çek yaprağı için sorumlu tutulacakları miktar kadar çek hesabı açmak isteyen kişiden teminat isteyeceklerinden, bankaların bir kaybı söz konusu olmayacak. Ancak bunun yanında çek hesabı açma ve çek defteri verme yönünden çok istekli davranmayacaklarından piyasadaki çek miktarını ve çek kullanımını olumsuz yönde etkileyecek ve bu da teminat gösteremeyen küçük esnafın zararına olacaktır. O nedenle bankaların sorumluluğu her bir çek yaprağı için bin lira olarak belirlenmiş olmasının yerinde bir düzenlemedir. Risk Merkezinin devrede olmasıyla birlikte tasarının ticaret hayatına olumlu etkileri olacağı gibi borçlunun karşılıksız çek bedeli kadar devlete para cezası ödemek zorunda olmayacağından bu parayı devlete değil alacaklıya ödeyecek ve alacaklının alacağına kavuşması ihtimali eskiye göre daha da artacaktır. Tasarıyla yaptırımların orantılı olması ve ceza hukukunun son çare olması ilkelerine uyum sağlanacaktır. Mevcut düzenlemede karşılıksız çek suçu şekli bir suç olarak görüldüğünden bu şahıslar kasten işledikleri bu suçtan ceza hukukunun genel hükümleri gereğince yargılanmaları gerekirken karşılıksız çek keşide etme suçunun şeklî bir suç olması nedeniyle kasıt aranmamaktadır. İşte, tasarıyla bu sorun da ortadan kaldırılmaktadır. Karşılıksız çek keşide etme suçunun uygulamada şekli bir suç olarak görülmesi ve bu suçun esasen kasten işlenebilecek bir suç olmasına rağmen kişinin kastının aranmamasından kaynaklanan olumsuzluklar da yine bu tasarıyla giderilmiş olacak, bu konuda da alacaklıların mağduriyeti giderilmiş olacaktır."
"ESKİ HÜKÜMETLERDE MİLLETİN CANI YANDI"
AK Parti Bartın Milletvekili avukat Yılmaz Tunç, tasarı hakkında yaptığı konuşmada koalisyon hükümetlerinde yaşanan çek davalarını açıkladı. Tunç konuşmasını şöyle tamamladı:
"Taş üstüne taş koyduğumuz için, Türkiye bugün artı 9 büyüyerek dünyada büyüme rekorları kıran bir ülkedir. Siz ne derseniz deyin ve AK Parti iktidarı taş üstüne taş koyduğu için bugün 3. kez iktidara yüzde 50’yle gelmeyi başaran bir iktidardır. AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 öncesi Koalisyon Hükümeti dönemini, hatırlamak bile istemiyoruz. O kriz günlerini. Dünyada kriz yokken Türkiye’nin krizlerle boğuştuğu o günleri ’artık unutalım’ diyoruz, hatırlamak istemiyoruz. O yıllarda, 2002 öncesi Koalisyon Hükümeti dönemi ile AK Partili yılları karşılaştırdığımızda, karşılıksız çeklerle ilgili olarak rekorun 1999, 2000, 2001 ve 2002 yıllarında olduğunu görmekteyiz. 1999 yılında açılan 320 bin dava. Bakınız, 1 yılda 320 bin dava açılmış ve bu davalarda 337 bin kişi yargılanmış. 2000 yılında 262 bin dava açılmış ve bu davalarda 281 bin kişi yargılanmış. 2001 yılında açılan dava sayısı, bakınız 2001’de bir rekor var. 307 bin olmuş ve yargılanan kişi sayısı 327 bin olmuş. 2002 yılında 177 bin dava açılmış, 191 kişi yargılanmış, MHP, DSP, ANAP Koalisyon Hükümeti döneminde. 4 yılda 1 milyon 68 bin 222 dava açılmış, bu davalarda 1 milyon 137 bin kişi yargılanmış. 4 yılda 1 milyon 68 bin, bunu aklımızda tutalım. AK Partili yıllara baktığımızda, 2003 yılında açılan dava sayısı 131 bin, 2004’te açılan 123 bin, 2005’te açılan 97 bin, 2006’da 128 bin, 2007’de 142 bin, 2008’de 211 bin, 2009’da 159 bin, 2010’da 105 bin dava açılmış. 8 yılda toplam bin 114 bin dava açılmış. Yani 4 yılda açılan dava sayısıyla 8 yılda açılan dava sayısının birbirine eşit olduğunu burada görmekteyiz. AK Parti Hükümetlerinden önceki 4 yıllık sürede yılda ortalama 267 bin dava açılırken son 8 yılda ortalama 141 bin dava açılarak karşılıksız çek davalarında işlem sayısındaki artışa rağmen, yıllık ortalamada yarı oranında bir azalma söz konusudur. Dünyanın hiçbir ülkesinde uygulanmayan, aslında bir ödeme aracı olması gereken çekin hapis cezası güvencesi nedeniyle vadeli bir ödeme aracı olarak kullanılması ve bu nedenle piyasada olumsuzluklara ve dolayısıyla hem alacaklıların hem de borçluların mağduriyetine yol açılması bu tasarıyla önlenmiş olacaktır."
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Lokanta ve kafelerde KDV oranında değişiklik Resmi Gazete’de Lokanta ve kafelerde yüzde 8 olan KDV, yüzde 10’a, yüzde 18 olan KDV’nin, yüzde 20’ye çıkarılmasına ilişkin tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Katma Deper Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Tebliğe göre, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 26 Nisan 2014 tarihli Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde yer alan ’yüzde 8’ ibarelerinin ’yüzde 10’, ’yüzde 18’ ibarelerinin ’yüzde 20’ olarak değiştirilmesine karar verildi. Buna göre, lokantaların hizmetlerini, et, su, meyve suyu gibi gıda malzemesi satışı göstererek yüzde 10 yerine yüzde 1 KDV ile faturalandırmasının önüne geçilecek. Hizmet sunan lokanta, kafe, pastane gibi işletmeler kendilerinin hazırlayıp sundukları yiyecek ve içecekler ile dışarıdan temin edilerek buralarda sattıkları ürünler için yüzde 10 oranında KDV hesaplayacak. Bu işletmelerin telefonla veya internet üzerinden sipariş suretiyle adrese gönderme, gel-al gibi yöntemlerle yaptıkları tüm satışlar da aynı kapsamda değerlendirilecek. Öte yandan, yiyecek ve içecek hizmetlerine yönelik işyeri ruhsatı bulunmadığı halde müşterilerine masa, oturma yeri, tezgah gibi servis yapılabilen alanlarda yiyecek ve içecek hizmetleri sunanların bu yerlerde yaptıkları satışlar da bu kapsamda olacak. Tebliğin yayımını izleyen ayın başında yürürlüğe gireceği belirtilirken hükümlerinin Hazine ve Maliye Bakanınca yürütüleceği belirlendi.
Bitlis Ahlat’ta ‘Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun’ anma programı düzenlendi Eski Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun vefatının 5. yılında Bitlis’in Ahlat ilçesinde anıldı. Ahlat ilçesinde Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun anısına “Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun” anma programı düzenlendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın katkılarıyla Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği tarafından düzenlenen program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Daha sonra konuşma yapan Bitlis Valisi Erol Karaömeroğlu, “Haluk Dursun’un hatırasına sahip çıkan bu anlamlı program dolayısıyla sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum. Bugün ülkemizin yetiştirmiş olduğu mümtaz bir ismi anmak üzere buradayız. Prof.Dr.Haluk Dursun’u ebedi aleme uğurlayalı tam 5 yıl oldu. Van Erciş’te kendi aracıyla seyir halindeyken meydana gelen elim bir trafik kazası sonucu maalesef hocamızı 19 Ağustos 2019 tarihinde kaybettik. Kültür birikimi ve hitabetiyle araştırmayı, bildiğini ve gördüğünü meraklısına aktarmayı seven, hayatını görevine adayan bir bilim insanıydı. Ahmet hocamızı bir kez daha rahmetle, özlemle, şükranla yad ediyorum. Değerli ailesine, dostlarına, mesai arkadaşlarına tekrar başsağlığı diliyorum. Rabbim Haluk hocamızdan razı olsun, mekanı ali olsun. Bu anlamlı buluşmanın düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi. Ardından konuşan AK Parti Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, “Gerçekten bir ideal, ülkü ve niyet uğruna yola koyulanlardandı Haluk hoca ve bugün bizi burada bir araya getirdi. Bunu da yaparken bir mekan ve bellek ilişkisi kurmaya yönelik en önemli noktalardan birinde Ahlat’ta bizleri buluşturdu. Gerçekten nereden geldik nereye doğru yürüyeceğiz duygusunu bize pekiştirebilecek bir noktada bir araya gelmiş olduk” ifadelerini kullandı. MHP Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy’da, “Ahlatın maneviyatıyla gençliğin enerjisini bir araya getiren bu tarihi ve bu mukaddes şehirde Kubbet-ül İslam’da sizlerle beraber olmaktan tarihe adanmış, adanmış olduğu bir ülküsünde yol yürürken rahmeti rahmana kavuşmuş değerlerimizi anma vesilesiyle sizlerle olmaktan bende kıvanç duyuyorum. Ahlat’ı anlamak, tanımak ve bu değerler etrafında dertlenen Ahmet Haluk Dursun profili, şahsiyetleri, onun etrafında neşet etmiş yetiştirmiş olduğu gençlerin yeniden filizlenmesine iklim oluşturmaktır. Bizim muradımız ve mefkuremiz budur. Siyasetten de, devlet hayatından da anladığımızda budur, bu olmalıdır. Bu sebepten dolayı bugün bu saatte bu salonu dolduran her bir arkadaşım bu atmosferin bir parçası olmuştur. Bu programın hayat bulmasında dertlenerek Ahmet Haluk Dursun hocanın derdini kendine dert ederek yola çıkıp kamu imkanlarıyla bu iş yürümüyorsa milletle yürüyebiliriz, dernekleşiriz diyerek devletimizin kapısını çalarız diyerek yolculuğa başladı. Bugünün anlamını bir bütün halinde program bitene kadar hissedip yaşayalım” şeklinde konuştu. Bitlis Eren Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr.Ferit İzci ise, “Bizim medeniyetlerimiz başka medeniyetlere benzemez. Bizim medeniyetlerimiz işte böyle şahsiyetler ve gençler üzerine inşa edilmiş ilelebet varlığını devam ettirecek medeniyetlerdir. Başka medeniyetlerin hayal bile edemeyecekleri zirvelere çıkmış olan ecdadın nesilleriyiz. Hayatını bu şekilde mücadeleyle geçiren başta sayın Ahmet hocamız olmak üzere bu ülkede ve coğrafyada yetişmiş değerlerli şahsiyetlere huzurlarınızda saygıyla ve minnet duyuyorum” dedi. Düzenlenen program hakkında gazetecilere açıklamada bulunan Anadolu Tarih ve Kültür Birliği Derneği Başkanı Doğan Güngör, “Kültür ve Turizm Bakan yardımcısıyken çok sevdiği Ahlat’ı ziyaretinin hemen sonrasında geçirdiği trafik kazasıyla hayatını kaybeden Prof.Dr.Ahmet Haluk Dursun hocayı anmak, Ahlat’ı anlatmak ve gençlerle hemhal olmka için buradayız. Dernek olarak hocamızı anmak üzere yaptığımız ikinci program. İlkini Çanakkale’de yine tarihimizin müstesna mekanlarından birinde, bugünde Ahlat’ta yaptık” dedi. Anma programına katılan Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kızı Nilay Dursun’da duygularını şöyle ifade etti; “Babamın hayatının son yıllarında özellikle çok önem verdiği Anadolu Tarih ve Kültür Birliği projesinin yaşatılıyor olabildiğini görmek gerçekten çok mutluluk verici. Yıllar önce babamın vefatından sonra tanıştığım bu değerli ekiple 5.yılında da bu tarz etkinliklerle bir araya gelmeyi sürdürüyoruz. Babamı anmayı, onun öğretilerini, gençlere aktarmaya çalıştığı bilgileri bir arada tekrar hatırlayarak belki yeni kitlelere aktarmaya çalışıyoruz. Bu gerçekten çok önemli. Dolayısıyla bu etkinliklerde desteği olan herkese çok teşekkür ediyorum.” İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü son sınıf öğrencisi Kenan Toprak Çatkın’da, “Ahlat’a ikinci gelişim. Bundan önce de bir program aracılığıyla gelmiştim. Haluk hoca bizde çok önemli ve derin etkiler bıraktı. Zaten bu etkileri panelimizde de anlatacağız” dedi. Yapılan konuşmaların ardından program Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği Musiki Grubunun Haluk Dursun’un sevdiği müzikleri seslendirmesiyle devam etti. Arından Ahmet Haluk Dursun hocayla anısı olan çeşitli üniversite öğrencilerin paneli ve BEÜ öğretim üyesi Doç.Dr.Hasan Buğrul’un Ahlat’taki tarihi mezar taşları üzerindeki övgü içerikli yazılar adlı sunumuyla program sona erdi. Anma programı sonunda toplu hatıra fotoğrafı çektirildi. Ahlat Halk Eğitimi Merkezi konferans salonunda düzenlenen anma programına Ahlat Kaymakamı Batuhan Bingöl, Ahlat Belediye Başkanı Yavuz Gülmez, Bitlis İl Emniyet Müdürü Ortaç Şekeroğlu, Bitlis İl jandarma komutanı Tuğgeneral Eyüp Subaşı, bazı kurum amirleri, çok sayıda akademisyen, yazar, eğitimci ve öğrenci katıldı. Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kaza sonucu vefatı 2019 yılında Malazgirt Zaferi’nin 948. yıl dönümü etkinlikleri öncesi Ahlat’ta gezi ve incelemelerde buluna merhum Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, buradaki incelemeleri sonrası kara yoluyla Van’a hareket etmişti. Dursun’un içinde bulunduğu araç, Erciş’in Bayramlı Mahallesi yakınlarında kaza yapmış, kazada Ahmet Haluk Dursun hayatını kaybetmişti.
Antalya Otomobil su kanalına uçtu: Öldüğü düşünülen sürücünün yüzerek kaçtığı ortaya çıktı Antalya’da kontrolden çıkıp su kanalına uçan otomobildeki sürücü, kanaldan yüzerek çıkıp olay yerinden kaçtı. Aracın yaklaşık 1 buçuk ay önce satışını yapıp devrinin henüz alınmadığını belirten ruhsat sahibi kadın ise olay yerine geldiğindeki ilk sözü, “Allah’tan içinde kimse yok” oldu. Kazanın görgü şahidi bir genç ise, “Sürücü çok paniklemişti, yüzerek kanaldan çıktı, ardından kaçtı” dedi. Kaza, saat 22.00 sıralarında Kepez ilçesine bağlı Göksu Mahallesi’ndeki Nene Hatun Caddesi ile İbn-i Sinan Sokak kesişiminde meydana geldi. Henüz sürücüsünün ismi öğrenilemeyen 16 LUB 73 plakalı otomobilin önce kaldırıma çarpıp ardından su kanalına uçtuğunu görenler durumu 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. İhbarın ardından olay yerine itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Belirtilen adrese gelen itfaiye ekipleri, araçta yaptıkları kontrolde herhangi bir kişinin olmadığını tespit etti. Bunun üzerine görgü şahitlerinin ifadesine başvuran polis, sürücünün araçtan çıktıktan sonra yüzerek kanaldan çıktığını ve ardından panikleyerek kaçtığını belirledi. Trafik polisinin araç plakasından yaptığı sorgulamada, aracın Gülfer Hanedar adına kayıtlı olduğu belirlendi. “Arabayı sattım, parasını aldım ama devrini almadı” Ekiplerin haber vermesiyle kaza yerine gelen Hanedar, aracı Halil isminde bir galerice yaklaşık 1 buçuk ay önce sattığını, parasını almasına rağmen karşı tarafın devrini henüz üzerine almadığını söyledi. Gazetecilere de açıklamada bulunan Hanedar, “Arabayı satmıştım, parasını aldım ancak devrini henüz üzerine almadı. Kaza olunca beni aradılar. Allah’tan içinde kimse yok, ona sevindik. Galericiye satmıştım. Onun sürüp sürmediği de belli değil, ulaşamıyorum da” diye konuştu. Kazayı görenlerden Musa Kont isimli genç ise “Araba aniden fren yaptı ve kanala uçtuktan sonra sürücü yüzerek çıktı. Adam çok panik yapıyordu, sakinleştirmeye çalıştık ama kaçtı gitti” dedi. Polis ekipleri sürücüyü bulmak için çalışma başlatırken, araç çekiciyle su kanalından çıkartılarak otoparka götürüldü.