GENEL - 26 Ekim 2019 Cumartesi 12:53

Kayıp Kibatos Kalesi sular altında bulundu

A
A
A
Kayıp Kibatos Kalesi sular altında bulundu

1069 yılındaki 1.

1069 yılındaki 1. Haçlı seferinde Haçlı orduları ile Selçuklu orduları arasında yapılan Hasting Muharebesi’nden kaçan Anglo-Saxon askerlerin sığınması için yapılan Kibatos (Civetot) Kalesi, Hersek lagünü altında keşfedildi. Kalenin bir deprem sonrasında sular altında kaldığı tahmin ediliyor.


Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni Bursa Uludağ Üniversitesi, Altınova Belediyesi ve Türk Tarih Kurumu’nun katkılarıyla Dr. Öğretim Üyesi Serkan Gündüz başkanlığında Leicester Üniversitesi’nden Işıl Akalan Gündüz, Sinop Üniversitesi’nden Harita Mühendisi İlke Ekioğlu ve öğrencilerden oluşan bir ekip ile yürütülen “Yalova Kıyıları Antik Liman ve Sualtı Yüzey Araştırması” çalışmaları esnasında, Altınova ile Karamürsel arasında bulunan Karamürselbey Eğitim Merkezi Komutanlığı’nın kıyı şeridinde yaklaşık 3,5 metre derinliğe kadar uzanan 70x 60 metre ölçülerinde sualtında bir deniz kalesi keşfedildi. Kalenin, tarihte Hasting Muharebesi olarak geçen ve 1. Haçlı seferinde Selçuklu orduları karşısında yenilen Haçlı ordularının sığındığı kale olduğu bilinen Kibatos (Civetot) Kalesi olduğu belirtildi.


Konuyla ilgili Hersek Lagünü kıyısında bir basın toplantısı düzenlendi. Toplantıya Yalova Valisi Muammer Erol, AK Parti Yalova Milletvekili Ahmet Büyükgümüş, AK Parti Yalova İl Başkanı Muğlim Bağatar, tarihçiler ve çok sayıda davetli de katıldı. Burada söz alan Altınova Belediye Başkanı Metin Oral bulgu ve yapılan çalışmalar hakkında bilgiler verdi. Oral, “Tarih sahnesinde oldukça önemli bir yerde bulunmasına rağmen yeri kesin olarak lokalize edilemeyen bu kaleyi bulmak araştırmamızın başlama nedenlerinden birisi idi. Bizans İmparatoru Alexius’un İngiltere’nin tarihini değiştiren 1069 yılındaki Hasting Muharebesi’nden kaçan Anglo-Saxon askerler için araştırma sahamız içerisinde bir kale inşa ettiği yazılı belgelerden biliniyordu. Söz konusu kaleyi bulmak için 2 yıldır bölgede yaptığımız çalışmalar ve kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre Helenopolis yakınlarında Hereke Kalesi’nin karşı yakasında bir limanı olan bir deniz kalesi aramaktaydık. Helenopolis (Hersek) ile Karamürsel arasında tespit edilen yapı yazılı belgelerdeki ifadeler ile bulduğumuz mimarinin oldukça benzemesi nedeni tespit ettiğimiz kalenin Kibatos - Civetot Kalesi olduğu düşünülmektedir. Kibatos - Civetot Kalesi 1096 yılında I. Haçlı seferleri sırasında çok büyük bir önem kazanmıştır. 1095 yılında Papa’nın Haçlı seferi çağrısından hemen bir yıl sonra halkın Haçlı Seferi olarak adlandırılan ilk sefer başlamıştır. Söz konusu sefer için Constantinopolis’e gelen Haçlıları başkentten uzaklaştırmak isteyen Alexios bu kitleyi Kibatos Kalesi’ne göndermiştir. İki yoldan bu kaleye gidilmiştir. Deniz üzerinden direkt kaleye gidenler olduğu gibi karadan da Nicomedia üzerinden ordular buraya gelmiştir. Çeşitli kaynaklarda 25 ila 600 bin kişiden bahsedilmektedir. Haçlı seferleri hem Hristiyan dünyası hem de tüm Müslüman dünyası için kaçınılmaz sonuçlara yol açmıştır. 1095 yılında papa 2. Urbanus’un Clermont da yaptığı çağrı ile toplanan haçlılar 1096 yılında Anadolu topraklarına girmiştir. Anadolu’da İzmir Körfezi’nde bulunan bir liman ve deniz kalesi olan Kibatos Kalesi ve yakınlarına kamp kurarlar. Orduyu yöneten keşiş Peter ve Walter Sans-avoire gibi ünlü bir şövalyede yer almaktadır. Haçlılar burada üç ay kalırlar ve binlerce Norman askeri etraftaki Hristiyan ve Müslüman köyleri yağmalarlar ve ganimetleri kampa getirir. Bunun üzerine kıskanan bazı Alman askerleri Çobankale’yi ele geçirir fakat Kılıç Arslan onlara tuzak kurmuştur ve kalenin bütün su erişimini keser ve birkaç gün sonra kaledekilerin bazıları teslim olurken bazıları da direnerek ölmüştür. Kılıç Arslan zeki bir hamle yaparak Kibatos’a iki ulak yollar ve aslında Çobankale kuşatmasında yenilen haçlıların İznik’i ele geçirip bütün ganimeti paylaştıklarını yayar. Haçlılar galeyana gelir ve İznik yoluna çıkar ve Anadolu Selçuklu ordusu Türkçe’ye Kırk Geçit Muarebesi olarak tercüme edilen, ama aslı Kibatos Muharebesi olan harbi başlatır. Bunun sonucunda pusu kuran Anadolu Selçuklu ordusu Haçlıları vadide büyük bir yenilgiye uğratır. Öyle ki Anna Komnena ölülerin büyük bir dağ oluşturduğunu söyler. Savaştan kaçanlar önce Kibatos Kalesi’ne kaçarlar, buradakiler esir edilirler. Oradan da kaçanlar başka bir yere sığınırlar ve orada Konstantinopolis’ten yardım beklerler. Keşiş Peter’ın İmparator Alexius’a yalvarışları karşılık bulur ve bu kaleye sığınan haçlılar kurtarılabilirler. Bu muharebe Avrupa tarihi için çok büyük önem arz eder. Fakat Anadolu Selçuklu tarihi ve Türk halkı için önemi maalesef yeteri kadar bilinmemektedir. Bir yıl sonra 1097 yılında İznik kuşatması ile Anadolu Selçuklu Devlet’ine türlü oyunlarla saldıracak olan Haçlıların Anadolu’daki ilk mağlubiyetidir. Bu kaleyi bulmamız ve yapılacak arkeolojik çalışmalar tarihimizin karanlık bir sayfasına ışık tutacaktır” dedi.


Bulunan Kibatos (Civetot) Kalesi’nin gün yüzüne çıkartılması için 3 yılı bulacak bir çalışma sürdürülecek. Çalışmalarda elde edilen bulgular kamuoyu ile paylaşılmaya devam edilecek.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Başkan Gürhan Akdoğan: "Bursa ovası da, sanayisi de sahipsiz değildir" Atatürkçü Düşünce Derneği Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, 1977 yılında yapılan tarımsal arazilerin ve özellikle Bursa ovasının korunması hakkındaki protokolle 20 bin hektar alandan geriye, 9 bin hektarın kaldığını söyledi. ADD Bursa Şubesi, Bursa’da sanayileşme ve kentleşme çerçevesinde çevresel etkileri hiçe sayan, doğayı tahrip ederek kent ve toplum çıkarları yerine, bireysel çıkarları hedefleyen gündemdeki bazı projeler hakkın basın mensuplarıyla bir araya geldi. Nilüfer Karaman Dernekler Yerleşkesinde konuşan ADD Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, "Yıllarca anlattık, olmadı. Her şeyi rant gören anlayışla vahşice çarpık kentleşme ve çarpık sanayileşme ile mücadele ettik. ’Bursa ovasını yok ediyorsunuz’, ’Sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda doğayı çevreyi koruyarak sanayileşmeyi, kentleşmeyi birlikte planlayalım’ dedik yine olmadı. Onlarca sanayileşme ve kentleşme sempozyumları düzenledik, raporlar hazırladık, kent yağmasına, ova talanına karşı davalar açtık ama bir türlü dinlemediler. 1977 yılında yapılan tarımsal arazilerin ve özellikle Bursa ovasının korunması hakkındaki protokolde korunacak ova koruma alanı 20 bin hektar olarak belirlenmiş olmasına rağmen ova korunamamış, meydana gelen sanayileşme ve yerleşim sebebiyle ova koruma alanı 11 bin 245 hektara kadar küçülmüştür. Bu duruma rağmen yapılan araştırmalar (2011 yılında belirlenen ova koruma alanı 9 bin 163 hektar) Bursa ovasının kan kaybetmeye devam ettiğini, günümüzde 9 bin hektarın da çok altına düştüğünü göstermektedir. Bursa ovasının elimizde 9 bin hektarı kalırken onu da sulayamıyoruz. Bursa 2020 yılı çevre düzeni planın da bugüne kadar yaklaşık 300 adet plan değişikliği yapılmıştır. Bu değişiklikleri yapan kurumlar sırasıyla Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, Bursa İl Özel İdaresi ve Bursa Büyükşehir Belediyesi ile ilçe Belediyeleri ve meclisleridir" dedi. "Tarım arazileri her geçen gün küçülmektedir" Dünyada yaşayan insanların nüfusu 2000 yılında 6 milyar iken, şimdi 7,8 milyara ulaştığını belirten Akdoğan, "19. yüzyıl başlarında 1,5 milyar olan dünya nüfusunun, 2050 yılında 10 milyara çıkacağı tahmin edilmektedir. 1950 yılında 21 milyon olan nüfusumuz, 2023 yılında 4 kat artarak 85 milyona ulaşmıştır. Yaşadığımız uygarlık, doğal kaynakların yanlış kullanımı ve doğal yaşam alalarına verilen zarar sebebiyle tehlikeye girmiş durumdadır. Kapasitenin üzerinde kullanımının sonucunda dünya, aşın bir baskıyla karşı karşıyadır. Endüstri devriminden günümüze dek geçen süre içerisinde dünya nüfusu sekiz katına çıkmıştır. Son 100 yıl içinde, endüstriyel üretim 100 kat artmıştır. İnsan etkinliklerinin ve nüfusun bu inanılmaz artışı çevre üzerinde önemli ölçüde olumsuz etkiler oluşturmuştur. Bursa’da ise tarım arazisi 2016 yılında 417 bin 420 hektarla toplam arazinin yüzde 38,34’ünü oluştururken, 2022 yılında 369 bin 727,80 hektara düşerek yüzde 33,36’ ya gerilemiştir. Yani son 16 yılda 47 bin 692,20 hektar tarım arazisi, tarım dışına çıkarılmıştır. Tarım dışına çıkarılan bu arazilerin büyük bir kısmı da yerleşim yerlerine ve sanayi alanına dönüşmüştür. Bursa toplam tarım alanının yüzde 79’luk kısmı sulamaya uygun olmasına rağmen, yüzde 42’lik kısmı sulanabilmektedir. Sulamaya uygun alanın ise yüzde 53’ü sulanmaktadır. Tüm Türkiye’de olduğu gibi Bursa’da da hala tarımsal sulama suyunun yüzde 68’i açık sulama sistemleri ile, sadece yüzde 32’si kapalı basınçlı sistemlerle sulanacak arazilere ulaştırılmaktadır" dedi. Türkiye’de olduğu gibi Bursa’da da plansız ve ağırlıklı dışa bağımlı bir sanayileşme söz konusu olduğunu belirten Akdoğan, "Bugün Bursa’da, faaliyette ve alt yapı çalışmaları devam eden, 17 adet Organize Sanayi bölgesi (OSB), 3 adet Özel Endüstri Bölgesi (ÖEB), 8 adet Sanayi Bölgeleri (SB), 24 adet Küçük Sanayi Sitesi (KSS) toplam 52 adettir. Yaklaşık olarak toplam 5 bin 200 hektarlık bir alan kullanan Organize Sanayi Bölgelerinde, 153 bin civarında kişi istihdam edilmektedir. Bursa’da yeterince sanayi bölgesi oluşmuştur. Dağınık ve plansız sanayileşme, tarım arazilerinin yok edilmesi ve gecekondulaşma gibi kentsel sorunları da beraberinde getirmiştir. Artık, mevcut kapasite kullanımları da değerlendirildiğinde, yeni sanayi bölgelerinin açılmasına izin verilmemelidir. Sanayi Bölgeleri, Sanayi Siteleri dışında endüstriyel tesislerin kurulmasına ve çalışmasına izin verilmemelidir. Organize sanayi bölgelerinin büyük bir bölümünde, sonradan OSB olmasından kaynaklı olarak, alt ve üst yapı sorunları hala sürmektedir. Parsel bazında yüzde 30 boş kapasitesi olan Organize Sanayi Bölgelerinin, yüzde 62’sinde Arıtma tesisi yoktur. yüzde 85 inde itfaiye teşkilatı, yüzde 92’sinde Sağlık Merkezi, yüzde 70’inde PTT ve Okul gibi tesisler bulunmamaktadır. Sınırları içerisinde, sanayi bölge ve sitelerini yoğun şekilde barındıran Kestel, Nilüfer ve Osmangazi ilçelerinin durumu ise vahimdir. Bu ilçeler adeta SOS vermektedir" diye konuştu.
Eskişehir Vali Hüseyin Aksoy, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası mesajı yayımladı Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası’yla alakalı bir mesaj yayımladı. Eskişehirlileri, Yunus’u okumaya, anlamaya ve anma etkinliklerine katılmaya davet ettiğini mesajında belirten Vali Hüseyin Aksoy, Yunus Emre’yi kardeşlik, hoşgörülük ve Türkçeyi duru kullanmasıyla örnek gösterdi. Vali Aksoy’un mesajının tamamı ise şöyle; "Yunus Emre’yi yüzyıllar öncesinden günümüze uzanan bir dil ve gönül köprüsü, kardeşlik ve hoşgörü abidesi olarak tanıyor ve seviyoruz. Bu yüzden onun düşüncelerinin, insan sevgisinin doğru biçimde bilinmesi ve gelecek nesillere aktarılması son derece önemlidir. Sevgi elçisi Yunus Emre tüm çağlara özgü bir çağrıda bulunmuştur: "Sevelim, sevilelim. Bu dünya kimseye kalmaz. Çağlar üstü çağrısıyla kimseye kalmayan dünyada kalıcı bir kelime olan sevgi ile insanlık trajedisinin kaynağını teşhis etmiştir. Hakikatin ve hikmetin yolcusu Yunus, sevgi ve sevinci Allah’ın armağanı olarak görmüştür. Duru Türkçesi ile her kelimesi, vicdan ve zihinlere Allah, evren ve insanın bütüncül zincirinin birer halkası olarak tefekküre ve sevgiye davet etmiştir. Yunus Emre’nin şiirleri sanat kaygısı taşımaksızın halkın ruhuna işleyen bir dille yazılmıştır. Yüzyıllardır büyük bir ilgiye mazhar olan Yunus Emre, kendi alanında aşılamamıştır. Sadece Anadolu insanının değil, Türkçe konuşan bütün halkların gönlünde yaşamaktadır. Herkesin Yunus’ta seveceği şiirler ve düşünceler bulması, onun büyüklüğünün bir delili olarak kabul edilmelidir. Yunus, söyledikleriyle insanları yok olmayacak, tükenmeyecek değerlere sevk etmeye çalışmıştır. Yüzyıllar geçtikçe kıymeti daha iyi anlaşılan, milli tarihimizin abide şahsiyeti Yunus Emre’nin çok büyük değer taşıyan düşüncelerinden barış, mutluluk, sevgi ve hoşgörüye susamış olan günümüz insanının alacağı çok şey vardır. Bulabildikleriyle, biriktirdikleriyle herkesin kendince algıladığı Yunus’un daveti dinmeyecek, çağlarca çağlayana dönüşecektir. Eskişehirlileri, Yunus’u okumaya, anlamaya ve anma etkinliklerimize katılmaya davet ediyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”