POLİTİKA - 28 Mart 2017 Salı 23:01

Bakan Bozdağ: “Türkiye’nin bekası için mevcut sistemin değiştirilmesi şart”

A
A
A
Bakan Bozdağ: “Türkiye’nin bekası için mevcut sistemin değiştirilmesi şart”

YOZGAT (İHA) – Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Türkiye’nin ve Türk milletinin bu topraklarda kıyamete kadar hür olması ve bekası için mevcut hükümet sistemini derhal değiştirilmesi şarttır” dedi.

YOZGAT (İHA) – Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Türkiye’nin ve Türk milletinin bu topraklarda kıyamete kadar hür olması ve bekası için mevcut hükümet sistemini derhal değiştirilmesi şarttır” dedi.


Yozgat Belediyesi tarafından Büyük Sinema Kültür Merkezi’nde düzenlenen Cumhurbaşkanlığı ve Hükümet Sistemi konulu konferansa katılan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, sistemin değiştirilmesi gerektiği yönünde açıklamalarda bulundu.


Türkiye’nin tarihi bir süreci yaşadığını dile getiren Bakan Bozdağ, “16 Nisan 2017 Türk tarihi bakımından büyük bir dönüm ve değişim noktasıdır. Bir reformu yapıp yapmayacağımıza millet olarak karar vereceğiz. 200 yıldır ülkemizde hükümet sistemi tartışılmaktadır. En son parlamenter sistemi hayata geçirdik ve onu uyguluyoruz. Son 93 yıldır bu sistemi değişik versiyonlarıyla meclis hükümet sisteminden parlamenter sisteme giden boyutuyla uyguladık. Ama bütün bu uygulamalar Türkiye’deki tartışmaları hiç bitirmedi” ifadelerini kullandı.


Türkiye’nin bulunduğu coğrafyanın herkesin gözü üzerinde olan zor bir coğrafya olduğunu söyleyen Bakan Bozdağ, “Bin yıldır biz Anadolu’dayız. Ama bin yıldır da Anadolu’dan bizim kökümüzü kazıyanlar var. Hiç vazgeçemediler bin yılda geçse vazgeçmeyecekler. Bize düşen Anadolu’ya daha fazla sahiplenmek ve kıyamete kadar yaşatmaktır. Her türlü tehlikeye karşı vatanı muhafaza ve müdafaa etmektir. Yanı başımızda Suriye’de iç çatışma var. 6 yıl oldu 600 binden fazla insan öldürüldü. Irak’ta 14 yıldır savaş var 2 milyondan fazla Iraklı hayatını kaybetti. Milyonlarcası göçtü. Şimdi biz Amerika gibi Avrupa gibi bize ne diyemeyiz çünkü onların gerçekten tuzu kuru çünkü hiçbir batı ülkesinin Suriye’yle 910 km sınırı yok. Irakla 375 km hiçbirinin sınırı yok. Buradaki iç çatışmaların terör hadiselerinin Türkiye’nin güvenliğini ilgilendiremediğini kimse söyleyemez. Yozgat’ın güvenliği Bağdat’ın, Şam’ın, Halep’in güvenliğinden Ankara’nın güvenliği ayrı düşünülemez bizim güvenlik sınırımız Türkiye’nin coğrafi sınırlarıyla başlamaz daha dışarıda başlar. Oralarda güven istikrar olursa Türkiye’de de huzur güven istikrar daha kalıcı olur. Onun için bizim dışarıda yaşanan hadiseleri iyi değerlendirmemiz gerekir” dedi.


Türkiye’nin PKK, DHKP-C, FETÖ terör örgütü dahil eş zamanlı 10 civarı terör örgütü ile dünyada mücadele eden yegane ülke olduğunu vurgulayan Bakan Bozdağ, “Amaçları da bu milleti yıkmak Türkiye’ye verilebilecek en büyük zararları vermektir. Sadece terör örgütleriyle mücadele etmiyoruz. Aynı zamanda bu örgütlerin yularını elinde tutan ülkelerle, istihbarat örgütleriyle, karanlık güç odaklarıyla da mücadele ediyoruz. Onun için bir yandan darbeler, terör, hadiseleri bir yandan etrafımızda yaşanan güvenlik sorunları bize bir şeyi öğretiyor. Türkiye’nin ve Türk milletinin bu topraklarda kıyamete kadar hür olması ve bekası için mevcut hükümet sisteminin derhal gözden geçirilip değiştirilmesi şarttır. Bu topraklarda bundan sonra siyasi istikrarsızlık doğuracak zayıf iktidarlarla Türkiye’nin yönetimine yol açacak bir düzenle Türkiye yoluna devam edemez. Bu devletin geleceği için son derece önemlidir” şeklinde konuştu.


“Aklımın erdiği günden bu yana Avrupa’nın Türkiye’nin iç işlerine seçimlerine halk oylamalarına müdahale için böylesi bir telaş ve korku içinde olduğunu hiç görmedim” diyen Bakan Bozdağ, “Terör örgütleri her seçimde baskı yaparlar tehdit yaparlar başka korkutma yöntemleri kullanırlar. 16 Nisan’da Türkiye Almanya’nın, Hollanda’nın başka bir ülkenin hükümet sistemini değiştirip değiştirmeyeceğini oylamayacak. Biz kendi hükümet sistemimizi oylayacağız” şeklinde konuştu.


Düzenlenen programa Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yanı sıra Yozgat Valisi Kemal Yurtnaç, AK Parti milletvekilleri Yusuf Başer ve Ertuğrul Soysal, Yozgat Belediye Başkanı Kazım Arslan, siyasi parti il başkanları ve çok sayıda vatandaş katıldı. Bakan Bozdağ, konuşmalarının ardından siyasi parti liderleriyle birlikte fotoğraf çektirdi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara İletişim Başkanı Altun: "TRT, Batılı medya organlarının görmezden geldiği her konuda, uluslararası topluma doğru bilgileri, yerinde ve zamanında ulaştırıyor" İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "TRT, Batılı medya organlarının üzerini örttüğü veya görmezden geldiği hemen her konuda uluslararası topluma doğru bilgileri, yerinde ve zamanında ulaştırıyor” dedi. İletişim Başkanı Fahrettin Altun, ATO Congresium’da düzenlenen TRT 60. Yıl Gala Programında konuştu. Altun, Türkiye’nin en güçlü, en etkili yayın organın TRT’nin kuruluş dolasıyla aranızda olmaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu belirtti. Türkiye’nin modernleşme tarihi ile medya tarihi iç içe geçtiğini ifade eden Altun, “Kitle iletişim araçlarının gelişimi ile devletin, toplumun, siyasetin serencamı arasında çok ciddi geçişlilikler vardır. Tanzimat’tan bugüne iletişim tarihimiz içerisinde 4 önemli dönemden bahsedebiliriz. Gazete yayıncılığı, radyo yayıncılığı, televizyon yayıncılığı, ve dijital yayıncılık. Bu tarihi seyir içinde Türkiye Radyo ve Televizyon kurumu asli bir rol oynamıştır” ifadelerini kullandı. TRT’nin 60 yıl önce, 1 Mayıs 1964 yılında kurulduğunu ve 1990’lı yılların başına kadar televizyon ve radyo yayıncılığı yükünü tek başına sırtlandığını hatırlatan Altun, “TRT, bu süreçte alternatifi olmayan bir okul işlevi görmüştür. Özel radyo ve televizyonlar ilk kuruldukları yıllarda, ihtiyaç duyduğu insan kaynağını ve meslek kültürünü TRT’den karşılamıştır. Yayıncılık faaliyetlerine ek olarak, eğitim ve araştırma alanında TRT’nin önemli katkıları olmuştur. 2000 sonrasında ise, TRT hem kanal sayısını artırmış hem de yayın faaliyetlerini çeşitlendirmiştir. TRT’nin yarım asrı aşan yayınları, aslında Türkiye’nin son 60 yıllık siyasal, toplumsal ve kültürel serencamını da gözler önüne sermektedir. Bu kapsamda, TRT Türkiye’nin sevinçlerine olduğu kadar, darbelere, sıkıyönetim dönemlerine, ulusal ve uluslararası krizlere de şahitlik etmiştir. Şahitlik etmekle kalmamış, çalkantılı süreçlerden etkilenmiştir” şeklinde konuştu. TRT’nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde büyük bir atılım içerisine giren ülkemizin yeni konumuna uygun olarak milletin, gönül coğrafyanın ve insanlığın yararına önemli adımlar attığına dikkat çeken Altun, “TRT, büyük ve güçlü Türkiye’nin bir kurumu olarak habercilik, belgeselcilik, dizi ve film sektörlerinde güçlü içerikler ve markalar üretmiştir. TRT bunu yaparken, sadece ulusal alanda ve konvansiyonel medyanın sınırları içinde kalmamış, aynı zamanda yetkin bir uluslararasılaşma ve dijitalleşme sürecini de hayata geçirmiş ve yönetmiştir. Uluslararasılaşma ve dijitalleşme. Bana göre bu iki kavram TRT’nin son dönemine damgasını vuran iki önemli kavramdır. Bugün TRT, TRT World başta olmak üzere, geçen hafta açılışını yaptığımız TRT İspanyolca Dijital Haber Platformu, TRT Arapça, TRT Rusça, TRT Afrika, TRT Balkan, TRT Fransızca’nın da aralarında olduğu 41 dil ve lehçede yaptığı yayınlarla küresel bir içerik üreticisidir” diye konuştu. “Uluslararası haber ağlarını yönetmek, dünya kamuoyunun algısını yönetmek için önemli bir imkandır” Küresel alanda medya emperyalizmini destekleyen başlıca unsursa uluslararası haber ağları ve onların anlatı mekanizmaları olduğunu belirten Altun, “Uluslararası haber ağlarını yönetmek, dünya kamuoyunun algısını yönetmek için önemli bir imkandır. Fakat dünya kamuoyunun algısını yönetmek noktasında belki de en sinsi güç, medyanın söylem ve anlatı oluşturma gücüdür. Batı dünyası bugün bu güçten kendi emperyal amaçlarını kamufle etmek için faydalanmaktadır” açıklamalarında bulundu. "Uluslararası barış, adalet ve hakkaniyet ortamının oluşumuna katkı sunacak sıhhatli bir iletişim akışına katkı sunmaktır” 19. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan haber ajanslarının basınla birlikte sömürgeciliğin keşif kolunu oluşturduğunu bildiren Altun, "İletişim ve medya alanında Batı tahakkümünün tartışma konusu olması ancak 1970’lerle birlikte mümkün olmuştur. 1970’lerde çok sesli ve çok kültürlü enformasyon akışı talepleri yükselmeye başlamıştır. Türkiye, o dönemde bu taleplere cevap vermeye çalışmış, ne var ki bu gücü ancak 2010’lardan sonra kendisinde bulabilmiş ve TRT World başta olmak üzere uluslararası medya markalarını bünyesinden çıkarabilmiştir. Buradaki en temel amaç, uluslararası barış, adalet ve hakkaniyet ortamının oluşumuna katkı sunacak sıhhatli bir iletişim akışına katkı sunmaktır” ifadelerini kullandı. "Şartlar ne olursa olsun, biz hakikat nöbetimizi sadece ulusal düzlemde değil, küresel düzlemde de tüm kurum ve kuruluşlarımızla sürdürmekte kararlıyız" TRT’nin Batılı medya organlarının üzerini örttüğü veya görmezden geldiği hemen her konuda uluslararası topluma doğru bilgileri yerinde ve zamanında ulaştırma mücadelesi verdiğine dikkat çeken Altun, “Örneğin bugün Amerikan üniversitelerinde yaşanan İsrail protestoları Batılı medya tekelleri tarafından görmezden gelinmektedir. TRT bu olayları en başından itibaren yerinde izlemekte ve böylelikle uluslararası alanda bir hakikat mücadelesi vermektedir. TRT gibi kurumlarımız, üniversite öğrencilerinin, akademisyenlerin İsrail’in soykırımına karşı uluslararası ayaklanmasını bütün dünyaya aktarmaya çalışmaktadır. Bu çok önemli bir çabadır. Şartlar ne olursa olsun, biz hakikat nöbetimizi sadece ulusal düzlemde değil, küresel düzlemde de tüm kurum ve kuruluşlarımızla sürdürmekte kararlıyız” diye konuştu. “Dijitalleşmeyle birlikte dezenformasyon, yalan ve kurgusal içeriklerin hızla yaygınlaşabildiği bir medya eko-sistemi inşa edildi” Günümüzdeki iletişim ekosisteminin bir ayağı uluslararasılaşma ise diğer bir ayağı da dijitalleşme olduğunu belirten Altun sözlerini şu şekilde konuştu: “Dijitalleşme öncesi medya ekosisteminde tek yönlü iletişim sözkonusuydu. Gazeteler, televizyonlar, dergiler yayınlarıyla özne durumundaydı; hedef kitlenin ise bunları okumak veya izlemek dışında bir seçeneği yoktu. Günün sonunda dijitalleşme olgusunun hayatımıza girmesiyle birlikte medya kuruluşları, kitleyi pasif bir tüketici değil, aynı zamanda bir özne olarak kabul etmek zorunda kaldı. Bununla birlikte dijitalleşme kuşkusuz yeni meydan okumaları beraberinde getirdi. Dijitalleşmeyle birlikte dezenformasyon, yalan ve kurgusal içeriklerin hızla yaygınlaşabildiği bir medya eko-sistemi inşa edildi. Bu yönüyle dijitalleşme medya sektöründe hem yeni imkanları beraberinde getirdi, hem de ciddi risklerin gün yüzüne çıkmasına yol açtı. TRT bu süreçte, dijitalleşmenin hem imkanlarından yararlanmayı hem de risklerini yönetmeyi tercih etti. TRT gerek habercilik alanında gerekse de dizi ve film yayıncılığı alanında birçok yeni dijital marka üretti. Bu itibarla, TRT, tabii başta olmak üzere dijital platformları, çok yönlü ve çeşitli iletişim kanallarıyla dijital medya konusunda öncü bir kuruluş olmuştur.” “TRT, iletişim ve medya sektörünün mevcut ve muhtemel eğilimlerini belirlemeye devam edecektir” TRT’nin bugün Türkiye İletişim Modeli’nin en önemli taşıyıcı unsurlarından biri olduğuna dikkat çeken Altun, “Bu vasfıyla TRT, öyle inanıyorum ki hak ve adalet eksenli iletişim ve medya kültürümüzü en doğru şekilde Türkiye Yüzyılı’nda taşımayı sürdürecektir. Son yıllarda hayata geçirdiği çalışmalarla ve yaptığı atılımlarla TRT, bu kapasiteye, bu birikim ve tecrübeye ziyadesiyle sahiptir. İnanıyorum ki TRT, iletişim ve medya sektörünün mevcut ve muhtemel eğilimlerini belirlemeye devam edecektir” şeklinde konuştu. “Haktan, hakikatten, adaletten ve kaliteden taviz vermeden alanında öncü ve yenilikçi çalışmalar ortaya koymalıyız” Dünyada itibarlı şekilde sözünü söyleyecek, değişime duyarlı ve fakat ona yön veren bir yayıncılık anlayışını temsil etmenin gerekliliğine ifade eden Altun, “Televizyon dizisi ve sinema yapımlarını daha da nitelikli hale getirmeli, bunları kültürel diplomasinin ve Türkiye’nin yumuşak gücünün etkili birer enstrümanı dönüştürmeliyiz. Haktan, hakikatten, adaletten ve kaliteden taviz vermeden alanında öncü ve yenilikçi çalışmalar ortaya koymalıyız. Küresel medya dilini, imtiyazlı elitlerin dayattığı ezber tanımlardan, kavramlardan ve hakikat nazarında karşılığı olmayan söylemlerden arındırmalıyız. Hakikat kriziyle ve bunun en önemli ayaklarından birisi olan dezenformasyonla mücadele etmeyi sürdürmeliyiz; bu mücadelede, hızlı ve etkin çözümler sunacak araçlar geliştirmeliyiz” dedi. Altun, kamuoyunu ‘tüketim toplumu’, yayıncılığı ise ‘tüketim metası’ olarak kayıtlayan çarpık anlayışa karşı, medya içeriklerini toplumun kültürel ve entelektüel derinliğini artıracak şekilde üretmeye devam etmesi gerektiğine dikkat çekti. Altun konuşmasının sonunda 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı tebrik etti. Altun, Nisan ayında Beşiktaş’ta bir gece kulübünün inşaatı esnasında çıkan yangında can veren 29 işçi kardeşi de bu vesileyle rahmetle andı. Altun, 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı vesile kılarak taşkınlık oluşturmak isteyen, provokasyon peşindeki kimi marjinal çevrelerin bu işçi kardeşlerimizin hatırlamamasına elbette şaşırmadıklarını ve bu ikiyüzlü duruşu kabul etmediklerinin altını çizdi. Altun, ideolojik saplantılar, siyasi aidiyetler hakikatle olan ilişkimizi asla perdelememesini sahici olmalı, hakikat için mücadele edilmesini belirtti.