YEREL HABERLER - 22 Şubat 2014 Cumartesi 22:01

Başbakan Erdoğan "bu Ülkeyi Ses Kayıtlarına Ve Şantaj Çetelerine Teslim Etmeyeceğiz"

A
A
A
Başbakan Erdoğan "bu Ülkeyi Ses Kayıtlarına Ve Şantaj Çetelerine Teslim Etmeyeceğiz"

– 30 Mart mahalli idareler seçimi öncesi ikinci mitingini Yozgat’ta yapan
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bu ülkeyi ses kayıtlarına ve şantaj çetelerine teslim etmeyeceğiz" dedi.
Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen mitinge, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte eşi Emine Erdoğan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Erdoğan, Yozgat milletvekilleri Yusuf Başer ve Ertuğrul Soysal katıldı. Mitinde konuşan Başbakan Erdoğan, mitinglere Sivas’tan başladığını belirterek, “Sivas bambaşkaydı, siyasi hayatımda bugünkü gibi hiç görmemiştim ve istikbal, istiklal yolculuğuna bu mücadeleye bu seçime oradan başladık, Yozgat ile devam ediyoruz” dedi.
3 Kasım’da, 28 Mart’ta, 22 Temmuz’da, 29 Mart’ta hep AK Parti diyen Yozgat’ın 2010 halk oylamasında yüzde 77 ile rekorların şehri olduğunu söyleyen Başbakan Erdoğan, ancak Yozgat’ın on yıllar boyu ihmal edildiğini söyledi. AK Parti Yozgat İl Başkanlığı’nın bulunduğu binanın geçmişte Yozgat SSK Hastanesi olarak kullanıldığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, “Bu küçük binada koskoca Yozgat’a sağlık hizmeti verilmek isteniyordu. Cihaz yok, hasta yatağı yok, yeterli doktor, hemşire yok, ilaç yok. Sabah erken saatlerinde benim Yozgatlı kardeşim sıraya giriyor sıra kendisine gelirse ancak tedavi olabiliyor. Kapıya sağlıklı gelenin hasta olduğu bir sistem vardı. İşte şuanda CHP’nin genel müdürü olan kişi de o günlerde SSK’nın genel müdürüydü. Benim Yozgatlı kardeşimi böyle kalitesizliğe yokluğa, yoksulla mahkum ettiler. Şimdi Yozgat’ı modern, temiz, yeterli yatağı, doktoru, hemşiresi, cihazı olan hastanelere kavuşturduk. Hastanelerde kuyruklara son verdik. Hastanelerde rehin olaylarına son verdik. Hastane ayrımını ilaç ayırımına son verdik. İstediği eczaneden ilacını alabiliyor mu, istediği hastaneye gidip tedavi olabiliyor mu? Çünkü insanımıza insan gibi muamele edilen, insanımıza değer verilen sağlık sistemini hem Yozgat’a hem Türkiye’ye temin ettik. Hemen yanımızda Ziraat Bankası var, orada da büyük çileler çekildi. Emekli vatandaşım maaş günü geldiğinde sabahın erken saatlerinde kuyruğa giriyor, saatlerce kuyrukta bekliyordu. Emekliye zaten üç kuruş maaş veriyorlardı, onu da banka önlerinde metrelerce kuyrukta adeta zehir ediyorlardı. Hatta 2001 yılında bu banka emekliye verecek maaş bulamıyordu. Vezneye gelen yaşlı amcalarımız, teyzelerimizi boynu bükük geri gönderiyorlardı. Bunlar zorunlu tasarruf adı altında benim emekli, memur, işçi kardeşimin maşından kestiler mi ne kadardı bu para biliyor musunuz? 13,5 katrilyon, başbakan olduğumda masamın üstünde bunu buldum 13,5 katrilyon. Arkadaşlarıma dedim ki devlet memuruna borçlu olur mu, devlet işçisine borçlu olur mu arkadaşlar süratle bu borcu ödeyeceğiz dedik ve çağırdık bütün ilgilileri 13,5 katrilyonu suratla ödedik bitirdik. Ama baktık ki bir başka sorun daha var. Bir de KEY dediler, neymiş o tabi buradaki birçok gençler bunu bilmez. Hani o Gezi için dolaşanlar vardı ya, onlarda bilmez. Nedir o? Konut edindirme yardımı, bilmez. 3,5 katrilyon memur için kestiler, ödemediler paraları, onu da biz ödedik. Neden, çünkü devlet işçisine, memuruna borçlu olamaz dedik. Kardeşlerim maalesef bu ülkeyi bu hale getirdiler. Bunun içinde MHP’nin şuanda başındaki zatta vardı. Bakın 5 yıllığına seçildi MHP’nin başındaki zat ve MHP 3,5 yıl kaldı. Niye 5 yılı doldurmadı, niye kaçtın gittin. Neden acze düştüler, yönetemediler. Bir Sakarya depremi, bir Düzce depremi, Kocaeli depremi bunların işini bitirdi. Kaçıp gittiler. Bizim dönemimizde de depremler oldu. Bunlar kolay iş değil, ama biz ne Bingöl ne de Van depreminde pes etmedik. Adeta yeni şehirler inşa ettik. Çünkü biz yere sağlam basıyorduk, attığımız adımları sağlam atıyorduk. Bu çarpık düzeni biz değiştirdik” diye konuştu.
“IMF’NİN BORCUNU ÖDEDİK”
MHP’nin IMF’ye 23,5 milyar dolar borç ile bu ülkeyi devrettiğini belirten Başkan Erdoğan, “IMF’ye bu borçları biz ödedik bitirdik. Şimdi IMF bizden borç istiyor. Şimdi biz ona borç veriyoruz. Kardeşlerim Merkez Bankamızın kasasını boşatmışlardı, 27,5 milyar dolar vardı. Ey MHP, ey MHP’nin yönetimi ah benim MHP’ye gönül veren kardeşlerim ne olur başınızı iki elinizi arasına alın da bir düşünün gerçekten bu böylemiydi diye bir sorun. Merkez Bankası’nı biz böyle aldık ama şimdi 130 milyar dolar Merkez Bankamızın kasanında paramız var. Nereden nereye. Devletin borcu ne neydi biliyor musunuz bunlardan devraldığımızda, milli gelire oranı yüzde 73, şimdi yüzde 35. Nerden nereye. Bitmedi, enflasyon yüzde 30’du, şimdi hamdolsun yüzde 10. Tek haneliye düştük aslında. Devletin borçlarına faizi yüzde 63’tü, şimdi tek haneli rakamda. Gayet güzel tespit etmişler. Mesele Türkiye’de faiz lobisinin çarkına çomağı soktuk ya o. Rahatsız oldular, onun için 3-5-10 ağaç sökülmesiyle bizi yıkmak istediler. Bu ülkede 3 milyar fidan ve ağaç diken bu iktidarı yıkabilir misiniz, yıkamazsınız” dedi.
Başbakan Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şimdi de bir paralel yapı çıktı. Bir paralel yapı. 17 Aralık’ta bir de baktık ki bunlar türedi. Bunlar başladı, bu iktidar yıkmaya, mesele ney mesele başka, burada da rant var. Bu söylenen hale bakın, işte az önce söyledik. Bakıyorsunuz çıkıyorlar beddua, bir Müslüman bir Müslüman’a beddua eder mi, böyle bir şey olabilir mi. Şuanda bugün Yozgat’ta yanıma bir grup geldi. Genç kızlarımız geldi. Dediler ki ‘Başbakanım biz evlerde kalıyoruz, onların evlerinde bizi gece ibadete kaldırıyorlar ve bu gece saatlerinde size beddua ettiriyorlar’. Hale bakın hale bakın, ablalar böyle istiyor, ablalar bunu söylüyor. Bir de ailemle ilgili iftiralar, şahsımla ilgili iftiralar, bunları anlatıyorlar çocuklara. Biz kahroluyoruz dediler ve bizi de tehdit ediyorlar. Böyle bir şey olabilir mi, bu nasıl bir anlayış nasıl yaklaşımdır. Bir yaklaşım da şu; AK Parti’yi yıkmak için orda en güçlü parti kimse oyunuzu ona verin. Zaten dertleri bu. Dertleri bu. Şimdi bunlar bu ülkede üniversitelere girişte 28 Şubat sürecinde başörtüsüne sorunun, başörtüsüne teferruattır diyecek kadar ileriye gitmişlerdir. Hiç bu konuda dertlenmediler. Üniversitelere girerken nasıl giriliyorsa girin dediler. Bununla kalmadılar, bizler için meşru olmayan şeyleri meşru kabul ettiler. Daha ileri gittiler amaç için her şey meşrudur dediler. Şimdi diyorlar ki 30 Mart bir testtir. 30 Mart’ta sandıkları patlatacaktır, ben buna inanıyorum. Çünkü biz buradan sadece belediye başkanı seçmeyeceğiz. Bu seçimin farklı bir özelliği var. Aynı zamanda Yozgat sandıklarında AK Parti’ye verilen oy, diğer partilere de bir ders olacaktır. Onun için şimdi onlar bu şekilde çalışıyor. Ben inanıyorum ki benim hanım kardeşlerimde kapı kapı dolaşacaklar, gençler kapı kapı dolaşacaklar, ana kademe kapı kapı dolaşacaklar ve sizler doğruyu anlatacaksınız, sizler doğruyu ve eserlerimizi anlatacaksınız. Soruyorum kızlarımıza ne çileler çektirdiler. Benim 4 çocuğum var iki erkek, iki kız. Kızlarım bu çileyi, sıkıntıyı çekti, imam hatipte okumalarına rağmen derse giremediler. Bu yavrularım üniversiteye gidemediler bu ülkede. Çünkü onlara dediler ki öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya, bu muameleyi yaptılar. Geldik, ama sabırla geldik, dikkatli geldik ve sabrın sonu selamettir dedik. Şimdi artık başörtülü olarak yavrularımız okula, imam hatiplere, devlet dairelerine giriyor mu sabrın sonu selamettir. Mesele bu. Sizden bir şey istiyorum, çok çalışacaksınız, çok gayret edeceksiniz, üniversitelerin kat sayıları yok, istediğiniz yere gireceksiniz” şeklinde konuştu.
“DERSHANELERİ KALDIRIYORUZ”
Dershanelerin kaldırılacağını belirten Başbakan Erdoğan, “Devletin okulları var mı var. Öyleyse dershane niye. Bizim vatandaşlarımızı hep bir meta olarak gördüler, sürekli söğüşlediler. Orda çünkü büyük rant vardı. Yılda 1 milyar dolar bu rant kaybedilir mi, tabi bundan dolayı adımlar atıldı. Ve şimdi bütün imkanları seferber ettik. Size dedik 2015’in Eylül’üne kadar müsaade. Okul açarsanız açarsınız. Artık dershane bitiyor. Hafta sonlarında yavrularımıza istedikleri takdirde okullarında kursları da vereceğiz. Kardeşlerim emeklilerin maaşında yüzde 200’den yüzde 766’ya değişen oranlarda zam yaptık. Ziraat Bankası’nı işçiye, emekliye, çiftçiye, sanayiciye destek veren bir banka konumuna yükselttik. Yüzde 59 faizle Ziraat Bankası çiftçiye kredi veriyordu, şimdi yüzde 5. Nerden nereye. Halk Bankası yüzde 46 faiz ile kredi veriyordu, şimdi yüzde 5. Biz buyuz, ezdirmedik faizlerle milletimizi. Şimdi gerektiğinde emeklinin evine gidip orada kendisine bankadan tıkır tıkır parasını ödüyoruz. Geçtiğimiz günlerde bir gazetede hem de birinci sayfada Ziraat Bankası’yla haber çıktı. Ziraat Bankası Bosna Hersek’te de çiftçiye sıfır faizle faiz veriyormuş. O beyefendiler faiz lobisi, ne dediler biliyor musunuz; Ziraat Bankası’nın sıfır faizli kredi vermesinden rahatsız olduk dediler. Güya yaptıkları o haberler Ziraat Bankası’nı bazı ülkelere şikayet ediyorlar. Bakın bir Türkiye bankası gelmiş Bosna Hersek’te çiftçiyi destekliyor diyorlar. Kendi ülkelerinin milli bankasını, kendi ülkelerini kendi akıllarınca uluslararası kamuoyuna şikayet ediyorlar. Sadece Ziraat Bankası değil, aynı şeyi Halk Bankası’na yapmadılar mı. Aynı şeyi Halk Bankası’na yaptılar” dedi.
“CHP VE MHP ÖRGÜTÜN ARKASINA VAGON OLDU”
“Milli kurumumuz istihbarat teşkilatımıza saldırmadılar, milli irademize saldırdılar. Milli Birlik ve Kardeşlik Projemize saldırdılar” diyen Başbakan Erdoğan, “Kim yapıyor bunları, devlete sinsice sızmaya çalışan, devlet içinde devlet olmaya çalışan bir takım uluslararası çevrelerin maşası olan, ihanet içindeki bir örgüt yapıyor bunu. Bu örgütün yanında kim var. Bu örgütün yanında CHP var. Bu örgütün yanında MHP var. Bu örgütün yanında Geziciler var. Bu örgütün yanında Türkiye’deki her türlü marjinal sol örgüt, terör örgütleri var. İşte bu paralel örgüt, CHP’yi, MHP’yi, diğer örgütleri arkasına vagon yapmış uçuruma doğru hızla ilerliyor. Bu örgütün liderinin ses kayıtlarını dinlediniz mi? Uganda’dan ananaslar gelip gidiyor. Bunlar manavda satılan ananas değil, bunların cinsi başka, tespihler gelip gidiyor, bazı iş adamlarıyla, bazı medya patronlarıyla al gülüm ver gülüm ilişkiler kuruluyor. Hz. Peygamberi Miraç’tan indirip kamyonete bindirecek kadar ahlaksızca, edepsizce senaryolar yazılıyor. İşte CHP, MHP böyle bir örgütün arkasına takılıyor, böyle bir örgütün oyuncağı haline geliyor. Belli ki bu paralele örgüt elindeki ses kayıtlarıyla, elindeki görüntü kayıtlarıyla CHP’nin, MHP’nin yönetimini kendi kuklası haline getiriyor. Aynı şeyi Sayın Baykal’a yapmadılar mı. İşte bu örgüt yaptı. CHP’nin diğer bir genel başkan yardımcısına yapmadılar mı, bu örgüt yaptı, Biz engelledik. MHP’ye yaptılar, biz engelledik. Ama kıymetimiz bilinmedi. İşte şimdi internet yasasını bunun için çıkarıyoruz yine anlamak istemiyorlar. Biz çocuklarımız, genç kuşaklarımız bu ahlaksız yayınları engellemek için bu adımı attık. Bu yola hayırlı bir şekilde devam ediyoruz, devam edeceğiz. Çünkü yola çıkarken durmak yok yola devam dedik. Gezi olaylarında birçok şeyler yaşandı. Dolmabahçe’de camileri nasıl kullandıklarını o esnada gördünüz. Bir yerden düğmeye basılıyor, CHP ve MHP aynı konuyu gündemlerine taşıyorlar. Şimdi ben buradan Yozgat’tan MHP’nin genel başkanına soruyorum. Daha önce sordum cevap vermedi. Şimdi bir daha soruyorum. Ey Bahçeli, Vandalları, anarşistleri, teröristleri marjinal sol grupları savunmak sana mı kaldı. Gezi olaylarını, o şehirleri yakan yıkan duvarlara hakaretler yazan edepsizleri savunmak sana mı kaldı. Zulüm 1453’de başladı diye duvarlara yazılar yazan o hainleri savunmak ey Bahçeli sana mı kaldı. Başörtülü bir kızımıza yapılan saldırıyı savunmak, onun avukatlığını yapmak ey Bahçeli sana mı kaldı. Bu nasıl bir milliyetçilik anlayışı, bu nasıl bir tarih anlayışı, nasıl bir ecdat anlayışı” ifadelerini kullandı.
“BU ÜLKEYİ SES KAYITLARINA, ŞANTAJ ÇETELERİNE TESLİM ETMEYECEĞİZ”
2010-201 yıllarında şantajların yapıldığına değinen Başbakan Erdoğan, “2011 seçimlerinde kendilerine şantajlar yapıldı. 2010 yılında aynı şekilde CHP’ye yapıldı. Bir tuzak kuruldu CHP’ye, işte bu genel müdür böyle getirildi. İşte şuanda CHP aynı şantaj yapılıyor. Bu şantajı AK Parti’ye de yapmaya çalışıyorlar ama biz buna boyun eğmiyoruz, eğmeyeceğiz. Bu ülkeyi o ses kayıtlarına o şantaj çetesine teslim etmeyeceğiz. Dik duracağız ama diklenmeyeceğiz. Demokrasiyi milli iradeyi istiklalimizi, hürriyetimizi, namusumuz şerefimiz gibi muhafaza edeceğiz. Şuanda Yozgat 30 yıl terörün en büyük acılarını çekti. Yozgatlı kardeşlerim Yozgat’ta kına yapılarak, arkalarından dua edilecek, nice ana kuzusu askere yollandı. 30 yıl boyunca o ana kuzuları kahramanlar şehitlik mertebesine ulaşarak ay yıldızlı bayrağımızın sarılı olduğu tabutlarda Yozgat’a geldiler. Nice ocaklar söndü, nice anne babaların yüreği yandı. İşte biz 30 yıl süren terörün sonuna geliyoruz. Şimdi buradan soruyorum, bir yılı aşkın süredir Yozgat’a diğer vilayetlere acı haber gitmiyor. Ülkemizde barış havası, huzur havası, bahar havası yaşanıyor. İşte paralel örgüt ve onun esaret altına aldığı kalemler, bu bahardan, bu kardeşlik ortamından çok rahatsızlar. Çünkü bunlar kandan besleniyor. Doğuya, güneydoğuya gidiyor terör örgütüne silaha sarılın diye çarı yapıyorlar. Batıya, kuzeye, güneye, ortaya Anadolu’ya geliyor, buradaki vatandaşımı kışkırtmaya çalışıyor. Kan akmıyor olmasından çok rahatsızlar, gözyaşı akmıyor bundan çok rahatsızlar. Türkiye büyüyor, Türkiye gelişiyor, Türkiye zincirlerini kırıyor, ondan çok rahatsızlar. Biz buna boyun eğmeyeceğiz. Benim aziz milletim bu tuzağı altüst edeceğiz. Sadece AK Parti’ye gönül vermiş kardeşlerime değil, CHP’ye MHP’ye diğer tüm partilere gönül vermiş kardeşlerimize sesleniyorum. Milli değerlerimize, milli kurumlarımıza yapılan saldırıyı lütfen görün. Ekonomimize yapılan saldırıyı lütfen görün, büyük Türkiye ideallerine yapılan saldırıyı lütfen görün. Sergilen ihaneti, sergilen alçakça tavırları, şantajı, kumpası lütfen görün. 17 Aralık’tan bu güne yapılanların tamamı Türkiye’ye zarar veren Türkiye düşmanlarını da sevindiren girişimlerdir. İşte 30 Mart yeni bir istiklal mücadelesinin zafer günüdür. Sevgili Yozgatlı kardeşlerim kim ne derse desin karar 30 Mart’a sizindir, siz vereceksiniz kararı. Yeni Türkiye idealinin yeni büyük Türkiye idealinin güç kazanacağı gündür 30 Mart. Onun için çok çalışmaya, çok gayret etmeye, kapı kapı dolaşmaya var mıyız. Sandıklarda sandık müşahitleri olarak, sandık kurulu üyeleri olarak birçok oyunlar oynanabilir bu oyunlara siz müsaade etmeyeceksiniz. 30 Mart milletten aldığı güçle Türkiye’nin 2023 hedeflerine kararlılıkla ilerleyişin teyit edileceği gündür” dedi.
“MUHALEFETİN SİYASETİ ESERSİZLİK SİYASETİDİR”
Muhalefetin siyasetinin esersizlik siyaseti olduğunu söyleyen Başbakan Erdoğan, “Muhalefetin gündeminde iftiralar var, muhalefetinin gündeminde çamur var, dedikodu var, kirli itham ve hakaretler var. Muhalefetin siyaseti esersizlik siyasetidir. Onlar tarihleri boyunca hep engelledir. Bugün de engellemenin yavaşlatmanın yıkmanın peşindeler. Bizim siyasetimiz eser siyasetidir. Siz eserlerle konuşacaksınız, onlar ne ile konuşacak , bunların dikili ağacı var mı. İstanbul’a üçüncü köprü yapılıyor, CHP’liler onu durdurmak istediler. Şimdi her iki tarafta Asya ve Avrupa yakasında kuleler 250 metreye ulaştı dört gidiş, dört geliş ortasından da tren gidecek, biz alışılmış değil farklılığı ortaya koyarız, biz Marmaray ile konuşuruz. 153 yıllık hayal, ecdadımız Abdülmecit’in adımını attığı hayalini kurduğu torunları olarak bizimde gerçekleştirdiğimiz. İstanbul’da iki gün sis vardı Marmaray çalıştı, günde 300 bin yolcu taşıdı. MHP’nin, CHP’nin aklı bunlara basmaz. Milliyetçilik bu, lafla milliyetçilik olur mu, biz hizmet milliyetçiliği yapıyoruz, bunlar laf milliyetçiliği yapıyor. Yozgat bunu iyi görmelisin, önümüzdeki yıl biraz daha güneyden çift tüp yine denizin altından otomobillerin geçeceği deniz altından aynı şekilde tüp geçit yapıyoruz. 2015’de açılacak, Yavuz Sultan Selim Köprüsü de inşallah 2015 yılında açılacak. Dünyanın ilk üç içinde dev bir havalimanı yapıyoruz. Senede yüz milyon kapasiteli cebimizden bir kuruş çıkmıyor 42 milyar dolar 20 yıllığına yapacaklar çalıştıracaklar Türkiye Cumhuriyet devletine teslim edecekler. Milliyetçilik bu. İstanbul’u İzmir’e bağlıyoruz, İstanbul’u İzmir’e bağlarken Kocaeli geçidini dev bir köpür ile geçiyoruz. İnşallah mart ayının 15’inde cumhurbaşkanımız, meclis başkanımız hep birlikte oradayız. Biz buyuz. Biz eser üretiyoruz. Eşek ölür kalır semeri insan olur kalır eseri olay bu. Konya’daydık, Cumhurbaşkanımız, Meclis Başkanımız, Genelkurmay başkanımız, bütün kuvvet komutanları ordaydık ve dünyadaki en önemli hava savunma sitemlerinden biri olan havadan eken ihbar ve kontrol uçağını Türk Silahlı Kuvvetleri’ne teslim ettik. Yılsonunda iki tane daha teslim edeceğiz, birinin adı kuzey, birinin adı güney. Türkiye bütün sınırlarıyla, yeri geldiğinde sınır dışında her türlü bu noktada ihbarı yapabilecektir. İnşallah bu modern uçakların geliştirmesine Türkiye’nin mühendisleri damga vuruyor. Kısa bir süre önce Hürkuş adını verdiğimiz bir uçağımızı da Türk Silahlı Kuvvetleri’ne teslim ettik. Artık kendi helikopterlerimizi, savaş gemilerimizi yapıyoruz bu hale geldik Kitaplar sıralarda ücretsiz olarak veriliyor mu. 205 bin derslik yaptık, cumhuriyet tarihinde yapılanın yarıdan fazlasını biz yaptık” şeklinde konuştu.
Yozgat’a 6 bine yakın konut yaptıklarını, Bozok Üniversitesi’ni açtıklarını dile getiren Başbakan Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
“2015’de de barajımızı açacağız. Onlar laf üretiyor biz hizmet üretiyoruz. Yozgat’a inşallah hava limanı yapacağız. Şuanda konuyla ilgili etüt proje çalışmaları devam ediyor. İnşallah Yozgat’ımızı da bu noktada artık yurt dışındaki akrabaların gidişi gelişi çok daha rahata kavuşacak. İnşallah bunun adımını atacağız. El ele olacağız bir olacağız, iri olacağız kardeş olacağız. Hep birlikte Türkiye olacağız.”
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aksaray Hatalı sollama kazaya neden oldu: 3 ağır yaralı Aksaray’da bir otomobilin hatalı sollama yaparken önündeki araca çarptığı kazada 3 kişi ağır yaralandı. Kaza, Aksaray-Nevşehir Karayolu Hassas Kavşağında yaşandı. Edinilen bilgiye göre, Nevşehir’den Aksaray istikametine seyreden B.S. (20) idaresindeki 64 NR 568 plakalı Lada marka otomobil, önünde seyreden E.K. (23) yönetimindeki 06 GB 7309 plakalı Ford marka otomobili sağdan sollamak istedi. Bu sırada direksiyon hakimiyetini kaybeden Lada marka otomobilin sürücüsü hızla önündeki araca çarptı. Kazada otomobil hurdaya dönerken sürücüyle birlikte araçta yolcu olarak bulunan R.A. (25) ve B.U. (15) olmak üzere 3 kişi ağır yaralandı. Aracın ön koltuğunda bulunan yolcu R.A. araçta sıkıştı. Kazayı gören diğer araç sürücüleri durumu hemen 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. İhbar üzerine olay yerine polis, itfaiye, İl Afet Acil Durum (AFAD) ve sağlık ekipleri sevk edildi. Kısa sürede olay yerine gelen Aksaray Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü ve AFAD ekipleri sıkışan yaralıyı kurtarma çalışmasıyla kısa sürede çıkardı. Yaralılara ilk müdahale olay yerinde yapılırken daha sonra ambulanslarla Aksaray Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisine kaldırıldı. Burada tedavi altına alınan yaralıların sağlık durumlarının ciddiyetini koruduğu öğrenilirken Ford marka aracın sürücüsü ifadesi alınmak üzere polis merkezine götürüldü. Arkadan çarpılan araçta yolcu olarak bulanan vatandaş kendilerine aniden arkadan çarptıklarını belirterek kazayı anlattı. Kazayla ilgili Aksaray Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tahkikat başlatıldı.
İzmir Uluslararası Urla Enginar Festivali başladı Uluslararası Urla Enginar Festivali, 10’uncu kez misafirlerini ağırlamaya başladı. Kortej yürüyüşü ve resmi törenle açılan festivalde konuşan Urla Belediye Başkanı Selçuk Balkan, “Bu festival bir Urla hikayesidir. Bu hikayeyi çiftçilerimiz, aşçılarımız yazdılar” dedi. Bu yıl 10’uncusu düzenlenen Uluslararası Urla Enginar Festivali kortej yürüyüşü ve açılış töreniyle ziyaretçilerini ağırlamaya başladı. Üç gün boyunca renkli ve coşkulu programlarla devam edecek olan festival pazar günü sona erecek. Festivalin ilk gününde Urla Jandarma Kavşağından Cumhuriyet Meydanına doğru yapılan kortej yürüyüşü ve törene İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, CHP Genel Başkan Yardımcıları Deniz Yücel ve Gülşah Deniz Atalar, Urla Belediye Başkanı Selçuk Balkan, Urla Kaymakamı Mustafa Gözlet, milletvekilleri, siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, oda başkanları, çiftçiler ve çok sayıda vatandaş katıldı. Urla Jandarma Kavşağından Cumhuriyet Meydanına kadar kalabalık bir kortejle belediye binasına kadar yürüyen grup ardından korteje katılan çiftçileri, üreticileri ve STK’ların geçişini izleyerek selamladı. Kortej geçişinin ardından resmi açılış törenine geçildi. Festivalin açılışında konuşan Urla Belediye Başkanı Selçuk Balkan, festivalin tüm Urlalıların emeği olduğuna dikkat çekerek, "Enginarın hikayesini bugün yeniden daha güçlü ve daha lezzetli yazmanın heyecanını yazıyoruz. Bu festival bir Urla hikayesidir. Bu hikayeyi çiftçilerimiz, aşçılarımız yazdılar. Bu festivalde Ahmet amcanın Fatma teyzenin alın teriyle topladığı ürünlerin tadına bakacaksınız. Birbirinden farklı lezzetlerle buluşacaksınız. Bu festivalde stantları başında 100’den fazla enginar üreticimiz sizleri ağırlayacak. Urla’da toplam bin 900 ton enginar üretiliyor” diye konuştu. "Toprağımız üreticide kalsın" Festivalin temel amacının üretimde kalkınma olduğunun altını çizen Balkan, “Bu festival bizlere atalarımızın mirası. Asıl amacımızın, alacağı ile vereceğini denk getirmeye çalışan esnafımızın yüzünü güldürmek için olduğunu bilmeliyiz. Bu festivalin asıl amacının; üreticimizin alın teriyle okuttuğu çocukları için olduğunu bilmeliyiz. Bu festivalin asıl amacının; topraktan sofranıza aracısız sağlıklı ürünler götürecek olan sizler için olduğunu bilmeliyiz. Bu bereketli topraklar bizlere asırlardır Yarımadaya özgü çok özel tarım ürünleri armağan ediyor. Enginarımız, kınalı bamyamız, susuz kavunumuz, çileğimiz, kuşkonmazımız, üzümümüz, otlarımız, hurma zeytinimiz ve çok daha fazlası Bu coğrafya bize çok cömert davranıyor. bizim görevimiz de bu coğrafyaya ve tarım arazilerimize sahip çıkarak gelecek nesillere bırakmaktır. Biz istiyoruz ki, bizim toprağımız üreticide kalsın. Tarım arazilerimizi korumak, sürdürülebilir kırsal kalkınma politikaları geliştirip, pazar payımızı büyütmek en büyük hedeflerimizden biri. Amacımız katma değeri yüksek pazar payı olan ürünler yetiştirmek. Bizim amacımız, enginar gibi anlatacağımız yeni hikayeler yazmak. Bugüne kadar yanlış tarım politikaları yüzünden toprağına küsen çiftçimizin ekonomisine can suyu sağlamak boynumuzun borcu. Ülke kalkınması yerelden başlar diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yolundan giderek kooperatiflerimizi desteklemek bizim boynumuzun borcudur. Ülkemizi kalkındıracak politikanın üretim politikası aşikarken bizler ürünlerimizi ithal etmek yerine kendimiz yetiştireceğiz” dedi. "Selçuk Başkanımızı tebrik ediyorum" İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay ise Urla’nın kayyumdan alındığına dikkat çekerek başladığı konuşmasında şunları söyledi: "Bizler kısa bir süre önce İzmir’imize hizmet etmeye talip olduk bunu yaparken en önemli amaçlarımızdan biri kentimizi bir demokrasi kenti yapmaktı. Binaların depreme dayanıklılığı nasıl sağlam bir temel üzerine inşa edilmesine bağlıysa bizim de belediyeler olarak alacağımız yol demokrasi zeminine bağlıdır. Selçuk Başkanımızı tebrik ediyorum. Bizler de Büyükşehir Belediyesi olarak tüm çalışanlarımızla birlikte İzmir’in tüm ilçelerinin yanında olmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. "Urla dayanışma ile kalkınmaya devam edecek" Festivalin Urla ekonomisine olan katkısına da değinen Başkan Tugay, “Güzel İzmir’imize hizmete talip olduğumuzda temel hedeflerimizden biri İzmir’i kalkınmada örnek bir kent yapmaktı. Bu hedefe kültürel, sosyal, güvenlik ve ekonomik boyutlarıyla bir bütün olarak ulaşabiliriz. Urla’ya baktığımızda şunu görüyoruz. Uzun yıllardır uygulanan yanlış politikalar sonucu çiftçimiz artık toprağını ekip biçmekte zorlanmaktadır. En temel gıdalarımız bile ithal ediliyor. Ama şartlar ne kadar zor olursa olsun bu zor şartlara rağmen Uluslararası Urla Enginar Festivali bugün 10 yaşında. Üretiyorlar. O ürünler ehil ellerde inanılmaz lezzetlere dönüşüyorlar. Festival, Urla’nın tanınırlığını uluslararası boyutta artırıyor. Şehrimizin turizm hacmi artıyor, satış kapasitesi artıyor. Urlalı esnafımızın yüzü gülüyor. Urla bir dayanışma içinde kalkınmaya devam edecek. Şaha kalkmada İzmir’in öncü ilçelerinden biri olacak. Sorunlarımızı biliyoruz. İzmir’in parlayan yıldızı Urla için çalışmalar yapıyoruz. Bugüne kadar yarım kalan her işi tamamlamakta kararlıyız” şeklinde konuştu. Urla Ziraat Odası Başkanı Muharrem Uslucan da zorlu ekonomik şartlara rağmen üretime devam eden çiftçilerin ülkede umudun artmasına katkı sağladığını belirtti.
Çanakkale Çanakkale’de kök hücre dolandırıcılığından tutuklanan 2’si doktor 5 sanığın yargılanmasına başlandı Çanakkale’de 60’tan fazla hastayı, kök hücre uygulamasında kullanılan ve piyasa değeri 200 lira olan kitleri 20 bin ila 100 bin liradan satarak dolandırdıkları iddiasıyla tutuklanan 2’si doktor 5 sanığın Çanakkale 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmasına başlandı. Çanakkale’de 5 Şubat tarihinde meydana gelen olayda, İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekiplerince yapılan teknik takip sonucunda Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Hastanesi’nde (ÇOMÜ) Ortopedi ve Travmatoloji bölümünde tedavi gören 60 hastaya, piyasadan 200 liraya temin edilen kök hücre uygulamasında kullanılan kitlerin 20 bin ila 100 bin lira arasında satıldığı tespit edildi. Bunun üzerine düzenlenen operasyonda, Prof. Dr. H.Y.E., Doç. Dr. T.K., medikal firma sahibi Ö.Ç, firma çalışanları B.C.T. ve Y.C.İ. gözaltına alındı. Polisteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen şüphelilerden Ö.Ç., B.C.T. ve Y.C.İ. ’dolandırıcılık’ ve ’icbar suretiyle irtikap’ suçuna yardımdan tutuklanırken, Prof. Dr. H.Y.E. ile Doç. Dr. T.K. adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Daha sonra savcılığın itirazının ardından Prof. Dr. H.Y.E. ile Doç. Dr. T.K. yeninden tutuklandı. Soruşturmanın tamamlanmasının ardından iddianame hazırlandı. İddianamede, Ömer Ç, Bilgecan T. ve Yunus Can İ’nin ‘nitelikli dolandırıcılık’ ve ‘icbar suretiyle irtikaba yardım’, Hüseyin Yener E. ve Tolgahan K’nin ise ‘zincirleme şekilde icbar suretiyle irtikap’ suçundan 20’şer yıla kadar hapsi istendi. Tutuklu sanıkların yargılanmasına bugün 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı. Duruşmaya tutuklu sanıklar Ömer Ç., Bilgecan T., Yunus Can İ., Hüseyin Yener E. ve Tolgahan K. hazır bulunurken, olaydan etkilenen 60’a yakın hasta ve yakını katıldı. Sanık Hüseyin Yener E., savunmasında, kendisinin 24 yıllık hekim olduğunu belirterek, üzerine atılı hiçbir suçlamayı kabul etmedi. Hüseyin Yener E., "Kök hücre tedavisi bir ameliyat değil ek işlemdir. Ben anestezi altında yapmayı tercih ediyorum. Bu yaptığım işlemden fakültenin haberi yoktu. Üniversite SGK ödemesi almadığı için kamu zararı oluşmaması adına yapılan bu işlemleri not almadık. Ameliyat öncesi raporlarda kök hücre tedavisinin nasıl yapılacağını belirttim. Hastalara da bunu belirttik. Ameliyatlara ek olarak bu işlemleri yapıyorduk. Kitler hastanede satılmıyor. 3 yıldır Çanakkale’de çalışıyorum. Bu kiti getirecek firma Çanakkale’de yoktu. Sağlık Bakanlığından onaylı, ameliyata girme yetkisi olan firmalarla çalışılabiliyordu. Bu yüzden bu firmayla çalıştık. Kök hücreden her hangi bir kazancım yok. Firma çalışanları ve firma sahibinin iddialarını red ediyorum. Hastalarla maddi konularda konuşmadım. Konuşmayı da tercih etmiyorum. Fiyatları firma belirliyordu. Ben hiç bir hastaya fiyat söylemedim. Hastalara benim fiyat verdiği şeklindeki beyanları kabul etmiyorum” dedi. Sanık Tolgahan K. 3 yıldır ÇOMÜ’de görev yaptığını söyledi. Kendisine gelen hastalara tek bir medikal firma önermediğini belirten Tolgahan K., “Hastalar bana doğal olarak soruyordu. Nasıl ve nerden temin edebilecekleri konusunda. Bende kendilerine birden fazla firma öneriyordum. İnternetten araştırmaları gerektiğini söylüyordum. Kimseye fiyat vermedim ancak hastalardan ve firma sahiplerinden duyduğum kadarıyla aralıklı bir fiyat söyleyebiliyordum. Ben firma sahibinin iddialarını kabul etmiyorum. Kendileri bana iftira attı. Benim paraya ihtiyacım yok. Maddi durumum iyi. Ailemin durumu iyi. Böyle bir şey için kariyerimi riske atmam, itibarımı zedelemem” diye konuştu. Firma sahibi Ömer Ç. ise sektörde 19 yıldır faaliyette bulunduğunu söyledi. Resmi ve özel hastanelere ameliyat malzemesi temini sağladıklarını kaydeden Ömer Ç., "Doktorların talebi üzerine ilgili kök hücre kitini buldum. Fiyat belirledim. İthal olarak ilk etapta bin 500 liraya sonra da yerli olarak 600 liraya buldum. Bunun fiyatı ithal ve yerli olmak üzere değişiyor. Doktorlar daha sonra aldığım ürünleri uygun gördüler. Hastalar kabul ve uygun görürse temin edebileceğimi söyledi. Böylece kitler kullanılmaya başlandı. Tolgahan hoca bana hastalar size ulaşırsa benim dediğin fiyatı uygulayacaksınız dedi. Biz bu fiyatın içinden belirlediğimiz ücreti alıyorduk. Burada hastalar parayı elden veriyordu ya da bankaya yatırıyordu. Bizde parayı çekip elden doktorlara veriyorduk. Tolgahan beyin tavsiyesi üzerine Hüseyin bey bizi çağırdı. Özel ameliyatlar için kök hücre tedavisi uygulayacağını söyledi. Hüseyin beyle de çalışmaya böyle başladık. Hastalarının özel olduğu için ücreti kendisinin belirleyeceğini söyledi. Bununla ilgili telefonda yazışmalarımız var. Ben 19 yıllık sektör tecrübemde hiç böyle bir durumla karşılaşmadım. Biz hocaları amirlerimiz gibi gördüğümüz için bunun yasal olduğunu düşünerek bu işi yaptık. Bana ’senlik bir durum yok, hastalar bizim hastalarımız’ dediler. Bana atılı suçlamaları kabul etmiyorum" şeklinde konuştu. Firma çalışanlarından Yunus Can İ. ise firma sahibi Ömer Ç’nin talimatları doğrultusunda hareket ettiğini belirterek, Çanakkale’deki bir banka şubesinden bu şekilde hesap açtığını ifade etti. Yunus Can İ., "Hastalar kitlerin ücretlerini nakit veriyorlardı ya da banka hesabına yatırıyorlardı. Doktorlara para vereceğim zaman para havale ile gönderildiyse bankadan çekip öyle veriyordum. Eğer elden aldıysam direkt götürüp elden teslim ediyordum. Paraya verdikten sonra kalan parayı firma sahibi Ömer beye veriyordum. Ben iki doktora da para verdim. Paraları siyah bir el çantasına koyuyordum. Ödemeleri Ömer beyin söylediği tarihlerde veriyordum. Ben hastalarla pazarlık yapmadım. Doktorların pazarlık yaptığını görmedim. Kitlerin hazırlanmasında bende sağlıkçı olduğum için ameliyatlarda aktif olarak bulunuyordum. Ameliyatlarda kullanılmayan kit olmadı” dedi. Diğer şirket çalışan Bilgecan T. savunmasında söz konusu işlemlerde paranın kendi hesabına yatmasından dolayı tedirgin olduğunu aktararak, geçen yıl Şubat ayında firmadan istifa dilekçesini yazdığını belirtip, “Firma sahibi 45 gün ihbar sürem boyunca çalışmamı istedi. Bu süre sonunda arabanın anahtarlarını teslim etmek için odasına girdim. Bana, eleman yetersizliği nedeniyle bir süre daha devam etmemi söyledi. Bende bir süre daha çalışmaya devam ettim. Benimde Çanakkale’deki bankadan hesap açmamın nedeni işlemlerin hızlı yapılması ve bankanın daha az komisyon kesmesi. Tolgahan hoca hastalara fiyatı kendi veriyordu. Hüseyin hoca ise Ömer bey ile görüşüp fiyatları buna göre belirliyordu. Her iki hocaya da elden para teslim ettim. Ameliyatlara bende giriyordum. Kök hücre uygulanmayan hasta olmadığını görmedim” diye konuştu. Sanıkların ardından müştekilerin ifadeleri dinlendi. Mahkeme heyeti, sanıkların yurt dışı çıkış yasağıyla tutuksuz yargılanmak üzere tahliyesine karar verirken, mahkeme heyeti davayı ileri bir tarihe erteledi.