SAĞLIK - 27 Temmuz 2025 Pazar 12:25

Prof. Dr. Özkan: "40’lı yaşlarda diş kaybı alarmı nedeni erken menopoz"

A
A
A
Prof. Dr. Özkan: "40’lı yaşlarda diş kaybı alarmı nedeni erken menopoz"

Uzman Diş Hekimi ve Ağız Diş Çene Cerrahı Prof. Dr. Birkan Taha Özkan, özellikle menopoz sonrası dönemde kadınların diş eti hastalıklarına karşı çok daha savunmasız hale geldiğini vurgulayarak, "46 yaş menopoz çağına giren bir kadında diş kaybı riski 3 kat artıyor. Diş eti hastalıkları fark edilmeden ilerlediğinde çene kemiği kaybı ve kalıcı diş kayıplarına neden olabiliyor" dedi.


Özkan, yaptığı açıklamada Sağlık Bakanlığı’nın 2025 verilerine göre Türkiye’de kadınların ortalama menopoz yaşının 49’dan 46’ya düştüğünü, bu değişim, diş ve çene sağlığı açısından sessiz ama ciddi bir tehdit barındırdığını ifade etti. Özkan, menopozu sadece adet döngüsünün sona ermesi olmadığını belirterek, "Aynı zamanda östrojen hormonunun ani azalması anlamına geliyor. Östrojen; kemik yapımı, bağ dokularının gücü, bağışıklık sistemi ve damar yapısı gibi birçok alanda etkili olduğu gibi, diş eti ve çene kemiği sağlığı açısından da hayati rol oynar. Menopoz sonrası kadınlarda diş eti çekilmesi, çene kemik kaybı ve diş kayıpları çok daha sık görülüyor. Araştırmalara göre menopoz sonrası periodontitis görülme sıklığı yüzde 58, osteoporozlu kadınlarda çene kemik kaybı hızı 4 kat fazla. Türkiye’de ise menopoz yaşı düşüyor, risk daha erken başlıyor. Güncel araştırmalar, Türkiye’de kadınların artık ortalama 46 yaşında menopoza girdiğini ortaya koyuyor. Bu yaş, dünya ortalamasının altındadır. Bu da diş ve kemik sağlığına yönelik koruyucu önlemlerin artık 40’lı yaşların başında konuşulması gerektiğini gösteriyor. Menopoz sonrası ilk 5 yılda kadınlar kemik kütlesinin yüzde 20’sini kaybedebiliyor. Bu sadece omurga ya da kalça kemiği değil; dişleri destekleyen alveolar kemiği de içeriyor. Sonuç olarak dişlerde sallanma, diş eti iltihabı, dişler arası aralıklar ve kayıplar başlıyor" diye konuştu.


Özkan şöyle devam etti:


"Neden östrojen azalınca dişler zarar görüyor? Östrojen, kemik yıkımını baskılayan ve yapımını destekleyen bir denge sağlar. Osteoblastları (kemik yapan hücreler) destekler. Osteoklastları (kemik yıkan hücreler) baskılar.


2025 tarihli bilimsel verilere göre, östrojen seviyesi düştüğünde osteoklast aktivitesi artıyor ve kemik yıkımı hızlanıyor. Süngerimsi yapıya sahip kemikler -özellikle çene kemiği- ilk etkilenen alanlardan biri. Yeni araştırmalar, menopoz sonrası kadınlarda çene kemiğinde yılda yüzde 3 ila yüzde 5 oranında kemik kaybı olabileceğini gösteriyor. Diş etleri neden daha savunmasız? Östrojen azalmasıyla birlikte, diş etlerinin bağ dokuları zayıflar, damar yapısı bozulur,, yenilenme kapasitesi düşer. Bu durum, bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olur ve diş eti enfeksiyonlarına karşı direnci düşürür. Menopoz döneminde yaygın görülen belirtiler:


diş eti kanaması, diş eti çekilmesi, ağız kuruluğu, tat değişiklikleri. Bu semptomlar yaşlanmanın doğal süreci sanılsa da kemik yıkımının habercisi olabilir. Menopoz döneminde tükürük bezlerinin aktivitesi azalır. Tükürük hem ağız florasını korur hem de çürüklere karşı savunmadır. Tükürükteki bu azalma, çürük sıklığını artırır, Çürüklerin ilerleme hızını yükseltir."


Özkan, erken müdahalenin hayat kurtardığına dikkat çekerek şunları kaydetti:


"Menopozdan korkmayın ama hazırlıksız da yakalanmayın. Bu dönemde kemik sağlığıyla birlikte diş eti sağlığı birlikte ele alınmalı. Menopoz sonrası her 6 ayda bir diş eti muayenesi, dijital radyografik takip ile çene kemiği kaybının erken teşhisi, hormonal hassasiyeti gözeten periodontolojik bakım protokolleri, kalsiyum ve D vitamini desteği ile kemik yoğunluğunun dengelenmesi. Osteoporoz tedavisinde kullanılan bifosfonat grubu ilaçlar, çene kemiğinin yenilenmesini baskılar. Bu ilaçları kullanan kişilerde, diş çekimi veya implant sonrası çene osteonekrozu (kemik ölümü) riski ciddi oranda artar. Bifosfonat kullanan hastalar, diş hekimine mutlaka bilgi vermeli.


Bu tedaviyi almayı planlayanlar, öncesinde dental muayeneden geçmeli. Kemik yoğunluğu (DEXA) ölçülerek kişiye özel dental plan oluşturulmalı."


Dişlerin menopozda daha fazla ilgi beklediğine işarete eden Özkan, "Menopoz, bir son değil; yeni bir başlangıç. Ancak bu başlangıcın sağlıklı devam edebilmesi için diş ve çene sağlığınız özenli takip gerektiriyor.


Unutmayın, 46 yaş menopoz çağı, 50 yaş dişsizlik kaderiniz olmasın. Menopoz teşhisi alır almaz diş hekiminize başvurun. Kaybedilen her diş, kalp hastalığı riskinizi yüzde 28; KOAH alevlenmelerini yüzde 41 artırıyor" dedi.



Prof. Dr. Özkan: "40’lı yaşlarda diş kaybı alarmı nedeni erken menopoz"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Manisa Manisa CBÜ en iyi 20 üniversite arasına girdi Manisa Celal Bayar Üniversitesi, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından yayımlanan 2025 Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu’nda elde ettiği göstergelerle dikkat çekici bir başarıya imza atarak ilk 20 üniversite arasında yer aldı. Rapora göre Manisa Celal Bayar Üniversitesi, olumlu sonuçlanan patent oranı en yüksek üniversiteler arasında Türkiye genelinde 3. sırada konumlandı. TEKNOFEST, TÜBİTAK, TÜBA ve benzeri kurumlar tarafından düzenlenen yarışmalara katılımda gösterdiği performansla da öne çıkan Manisa Celal Bayar Üniversitesi, en yüksek takım sayısına ulaşan üniversiteler arasında 11. sırada yer aldı. Erişilebilirlik envanter sayısı açısından öne çıkan üniversiteler arasında da yer alan Manisa Celal Bayar Üniversitesi, bu alanda 16. sıraya yükselerek kapsayıcı ve erişilebilir üniversite hedefi doğrultusunda yürüttüğü çalışmaların somut ve ölçülebilir bir karşılığını elde etti. Bu sonuç, erişilebilirlik çalışmalarının yalnızca belirli merkezlerle sınırlı kalmadığını; ülke genelinde yaygınlaşan bir farkındalık ve uygulama alanı bulduğunu ortaya koyarken, üniversitenin bu alandaki yatırımlarının eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirdiğini ve toplumsal kapsayıcılık hedeflerine doğrudan katkı sağladığını gösterdi. Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Rektör Prof. Dr. Rana Kibar, elde edilen başarının üniversitenin ortak emeğinin bir sonucu olduğunu vurgulayarak, "YÖK 2025 İzleme ve Değerlendirme Raporu’nda üç ayrı göstergede ilk 20 üniversite arasında yer almak, Manisa Celal Bayar Üniversitesi olarak doğru bir akademik ve kurumsal strateji izlediğimizin önemli bir göstergesidir. Eğitim-öğretimden araştırma ve projelere, sürdürülebilirlikten öğrenci odaklı çalışmalara kadar geniş bir yelpazede ortaya koyduğumuz bu başarıda, akademik ve idari personelimizin özverili çalışmaları ile öğrencilerimizin dinamizmi büyük rol oynamıştır. Üniversitemizi daha ileriye taşıyacak nitelikli çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz" şeklinde konuştu. Elde edilen bu sonuçlarla Manisa Celal Bayar Üniversitesi, ulusal ölçekteki konumunu güçlendirirken; bilimsel üretim, proje geliştirme ve erişilebilirlik alanlarında hedeflediği vizyonu kararlılıkla sürdürdüğünü bir kez daha ortaya koydu.
Erzurum Doğu Ekspresi Erzurum’da mola verdi Son yıllarda oldukça fazla ilgi gören ve biletleri aylar öncesinden tükenen Turistik Doğu Ekspresi, bu yılki ilk kış seferinin Erzurum durağında dört saatlik mola verdi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı TCDD Taşımacılık AŞ Genel Müdürlüğü Turistik Doğu Ekspresi, 2025-2026 dönemi ilk seferine başladı. Ankara Tren Garı’ndan bu sezonun ilk seferine başlayan Turistik Doğu Ekspresi, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun katıldığı törenle uğurlanmıştı. Turistik Doğu Ekspresi bölge turizmine ve ekonomisine önemli katkılar sağlıyor ve geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da Turistik Doğu Ekspresi’ne katılımın yoğun olduğu belirtiliyor. Erzurum’da dört saatlik mola Her yıl yerli ve yabancı turistler tarafından yoğun ilgi gören Turistik Doğu Ekspresi, 2025-2026 sezonunda da yolcularına Doğu Anadolu’nun doğal ve kültürel zenginliklerini keşfetme imkanı sunması hedefleniyor. Turistik Doğu Ekspresi kapsamında tren; Erzincan, Erzurum, Sivas ve Kars gibi önemli duraklarda planlı molalar veriliyor. Yaklaşık 1.360 kilometrelik güzergahta, duraklamalar dâhil yaklaşık 33 saat süren bu özel yolculuk boyunca misafirler; karla kaplı dağlar, derin vadiler ve tarihi yapılar eşliğinde unutulmaz manzaralara tanıklık ediyor. Bu yılın ilk seferi olması nedeniyle Erzurum Garı’nda bir karşılama programı yapıldı. Trenden inen yolculara karanfil verildi, Erzurum Halk Oyunları ekibi gösteri yaptı, yolculara ayran aşı çorbası, kadayıf dolması, kahve ve çay ikramı yapıldı. Tren Erzurum Garı molasının ardından seferini tamamlamak üzere son durağı olan Kars yönüne doğru hareket etti. Erzurum İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Yer, Turistik Doğu Ekspresi yolcularını Erzurum’da en iyi şekilde misafir etmek için çaba harcadıklarını söyledi. Gençlere çekilişle Doğu Ekspresi turu 8 adet konforlu yataklı vagondan ve 1 adet yemek vagonundan oluşan Turistik Doğu Ekspresi, tren başına 160 yolcu kapasitesiyle hizmet sunuyor. Böylece yeni sezonda 10 bin 800 seyahat tutkununa, Anadolu’nun büyüsünü yaşatma imkanı sağlanacak. Doğu Ekspresi; Ankara-Kars yönünde Erzincan’da 2 saat 30 dakika, Erzurum’da 4 saat; Kars - Ankara yönünde ise İliç’te 3 saat, Divriği’de 2 saat 30 dakika ve Sivas’ta 3 saat duruşlarla, yolcularına şehirlerin tarihini, kültürünü ve lezzetlerini tanıma fırsatı veriyor. Ayrıca, popülerliği giderek artan Turistik Doğu Ekspresi’ni gençlerin deneyimlemesine imkân sağlamak üzere U-FEST kapsamında çekilişler gerçekleştiriliyor, Türkiye’nin dört bir yanındaki üniversitelerde öğrenim gören öğrenciler de bu eşsiz yolculuğu ücretsiz olarak hediye ediliyor.
Ordu HAK-İŞ Genel Başkanı Arslan: "Terörsüz Türkiye süreci yeni ve çok daha avantajlı bir süreç" Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ) ve HİZMET-İŞ Sendikası Genel Başkanı Mahmut Arslan, ‘Terörsüz Türkiye’ projesini desteklediklerini belirterek, sürecin geçmişe kıyasla daha avantajlı olduğunu söyledi. Arslan, özellikle Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) süreçte üstlendiği rolün, Türkiye açısından son derece kıymetli olduğunu vurguladı. Genel Başkan Mahmut Arslan, Ordu’da bir otelde düzenlenen programda, ‘Terörsüz Türkiye’ projesine dair açıklamalarda bulundu. Terörsüz Türkiye projesinin ülke gündeminin önemli başlıklarından biri olduğunu ifade eden Arslan, "Bu süreç hepimizi hem heyecanlandıran hem de zaman zaman endişeye ve tereddüde düşüren bir süreçtir. Ancak mevcut tabloya baktığımızda, bu sürecin geçmişe göre çok daha avantajlı olduğunu görüyoruz" dedi. "Çözüm süreci provokasyonlarla yarım kaldı" HAK-İŞ’in 2013 yılında başlatılan çözüm sürecinde aktif rol aldığını hatırlatan Arslan, "Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle elimizi değil, gövdemizi taşın altına koyarak yola çıkılan çözüm süreci maalesef provokasyonlar nedeniyle yarım kaldı. Amerika ve Batı’nın müdahaleleri, PKK ve uzantılarının bu oyunlara gelmesi süreci akamete uğrattı" diye konuştu. "Bölge halkı terörden en çok zarar gören kesim" Çözüm sürecinde ‘akil insanlar’ heyeti kapsamında Doğu Anadolu Bölgesi’nde görev aldıklarını dile getiren Arslan, "Üç ay boyunca bölge halkıyla birebir çalıştık. O dönem de gördük ki Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan vatandaşlarımız terörden en çok zarar gören kesim oldu. Terör örgütünün baskısı nedeniyle insanlar özgürce yaşayamadı, bu da ülkemize büyük kayıplar yaşattı" ifadelerini kullandı. "MHP’nin bugünkü rolü sürecin başarısı açısından kıymetli" Mevcut sürecin en önemli avantajlarından birinin siyasi tablo olduğunu belirten Arslan, "Özellikle geçmişte çözüm sürecine itiraz eden ve bugün bu sürecin başlatıcıları arasında yer alan Milliyetçi Hareket Partisi’nin rolünün farklı bir noktada olması, Türkiye açısından son derece kıymetlidir. Bu durum sürecin başarıya ulaşması için önemli bir fırsattır" dedi. "TBMM’nin inisiyatif alması önemli bir kazanım" Arslan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) süreçte aktif rol üstlenmesini de önemli bir avantaj olarak değerlendirerek, "O günlerde en çok yapılan eleştiri, Meclis’in devre dışı bırakılmasıydı. Bugün ise TBMM’nin terörsüz Türkiye konusunda inisiyatif alması çok önemli bir kazanımdır. Neredeyse bir siyasi parti hariç, tüm partilerin komisyonda yer alması son derece değerlidir" şeklinde konuştu. "Bu fırsatı kaçırmamalıyız" Komisyona katılmayan siyasi partilerin endişelerinin de saygıyla karşılanması gerektiğini belirten Arslan, "Katılmayan partilerin Türkiye için endişe duyması ve görüşlerini dile getirmesi de kıymetlidir. Esas olan, komisyondaki yapının büyük çoğunluğunun bu süreci desteklemesidir. Bence buradan bu fırsatı kaçırmamamız gerekiyor" diyerek sözlerini tamamladı.