POLİTİKA - 08 Nisan 2025 Salı 18:27

Kahta Belediyesi, hem Filistin’e hem de İBB’deki yolsuzluklara dikkat çekti

A
A
A
Kahta Belediyesi, hem Filistin’e hem de İBB’deki yolsuzluklara dikkat çekti

Adıyaman’ın Kahta Belediye meclisinin Nisan ayı toplantısında hem Filistin’deki zülme, hem İBB’deki yolsuzluklara hem de Özgür Özel’in batıdan demokrasi dilenmesine dikkat çekildi.


Kahta Belediyesi Meclis Toplantı Salonu’nda düzenlenen Nisan ayı meclis toplantısında, Kahta Belediye Başkanı Mehmet Can Hallaç bir bildiri okudu.


Meclis çalışmalarına başlamadan önce, yalnızca yerel meseleleri değil, milletin ve ümmetin vicdanında derin izler bırakan iki büyük mesele hakkında değerlendirmelerde bulunmak istediğini belirten Başkan Hallaç, Filistin’deki soykırıma tüm dünyanın sessiz kaldığını söyledi.


Başkan Hallaç, "Gazze’de aylardır süren vahşet, artık hiçbir bahaneyle izah edilemez bir soykırım halini almıştır. Siyonist İsrail, ABD’nin askeri ve siyasi desteğiyle kadınları, çocukları, yaşlıları katletmekte, bir halkı açlıkla, susuzlukla, sistematik bombardımanla yok etmeye çalışmaktadır. Açıkça ifade ediyoruz: Bu bir savaş değil, bu doğrudan insanlığa karşı bir suçtur! Ama ne yazık ki Batı dünyası, sözde medeniyet merkezleri, insan hakları savunucuları bu katliama gözlerini kapamış, kulaklarını tıkamıştır. İsrail, dünya kamuoyunun suskunluğunu fırsata çevirerek her geçen gün daha fazla can almaktadır. Ancak biz, bu toprakların evladı, bu milletin vicdanı olarak Kahta’dan sesleniyoruz: Gazze sahipsiz değildir! Filistin halkı yalnız değildir. Biz bu zulmü unutmayacağız, unutturmayacağız. Biz susmayacağız, sessiz kalanlara da hesap soracağız! Bugün Gazze’de yaşananlar karşısında tarafsız kalmak, zalimden yana saf tutmak demektir. Kahta halkı adına bu kürsüden bir kez daha ilan ediyorum: Siyonist İsrail’in Gazze’de işlediği bu soykırımı en güçlü şekilde lanetliyoruz! Bu vahşete destek veren her gücü, her suskun kurumu, her ikiyüzlü dili mahkûm ediyoruz! Ve buradan tüm dünyaya haykırıyoruz: Filistin özgür olana kadar, bu ses susmayacak! Gazze yalnız değildir! Filistin halkı sahipsiz değildir. Biz bu zulmün karşısında susmayacağız. Hakkı haykırmaya, mazlumun yanında dimdik durmaya devam edeceğiz. Allah mazlumların yardımcısı, zalimlerin yıkıcısı olsun" dedi.


Başkan Hallaç, "Son günlerde ortaya çıkan belgeler, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin nasıl bir yolsuzluk ağına dönüştüğünü tüm açıklığıyla ortaya koymuştur. Son günlerde kamuoyuna yansıyan belgeler, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ne denli büyük bir yolsuzluk ağına dönüştüğünü gözler önüne sermiştir. MASAK, vergi denetimi ve İçişleri Bakanlığı raporlarıyla ortaya konan bu sistematik yapı; kamu kaynaklarının paravan şirketler, naylon faturalar ve usulsüz ihaleler aracılığıyla bir çıkar ağına aktarıldığını ortaya koymuştur. Danışmanlıklar üzerinden yapılan ödemeler, milyonlarca liralık kaynakların belirli yapılara aktarılması, halkın sırtından kazanılan paraların kirli ilişkiler içinde eritilmesi kabul edilemez. Sadece bir şirket üzerinden 68 milyar TL’lik yolsuzluk yapıldığı tespit edilmiştir. Bu, tarihe geçecek bir skandaldır. Bu yapıdan asıl sorumlu olan, İstanbul’un başında olan kişidir: Ekrem İmamoğlu’dur. Bu milletin alın teriyle elde ettiği kaynaklar seçim kampanyalarına, medya operasyonlarına ve siyasal hesaplara harcanamaz. Milletin parasını çalanların, şeffaflık nutukları atması da, ‘hesap soracağız’ diyenlerin hesap vermekten kaçması da bu ülke insanının aklıyla alay etmektir. Yolsuzlukların üstünü örtmek, gündemi saptırmak için başvurulan yöntemler ise artık sabrımızı taşırmaktadır. CHP liderleri ve başta Özgür Özel olmak üzere bazı çevreler, gençleri sokaklara çağırmakta, ülkeyi kaosa sürüklemeye çalışmaktadır. Bu tür çağrılar, bir muhalefet yöntemi değil, demokrasiye ve toplumsal barışa yöneltilmiş açık bir tehdittir! Yine aynı zihniyetin, Türkiye’nin yerli ve millî markalarına karşı başlattığı boykot kampanyaları da çok tehlikeli bir başka oyunun parçasıdır. Bu, milletin emeğine, alın terine, girişimcisine, üretimine karşı yapılan açık bir sabotajdır. Bu noktada Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın net duruşunu hatırlatmak isterim. Yerli ve milli markalara sahip çıkmak hepimizin görevidir. Siyasi hırs uğruna Türk ekonomisine ve girişimcisine zarar vermek, bu ülkeye ihanettir. Biz de buradan diyoruz ki bu millet, sokak değil sandık yoluyla karar verir. Bu millet, dış güçlerden değil kendi iradesinden medet umar. Ve bu millet, kendi değerlerine, kendi markalarına sahip çıkar. Özgür Özel’in İngiltere’den demokrasi dilenmesi, ‘Batı’dan umut beklemesi’ bir acizliktir, bir teslimiyet psikolojisidir. Bu mandacı zihniyetin milletimizin ruhuyla, bağımsızlık onuruyla uzaktan yakından ilgisi yoktur" diye konuştu.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak BEUN Öğrenci Topluluklarının ÜNİDES başarısı sertifika töreniyle taçlandırıldı Gençlik ve Spor Bakanlığı Gençlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hayata geçirilen ve gençlerin kişisel, sosyal ve kültürel gelişimlerine katkıda bulunmayı hedefleyen Üniversite Öğrenci Toplulukları İş Birliği ve Destek Programı (ÜNİDES) kapsamında destek almaya hak kazanan öğrenci toplulukları ve kulüp üyeleri için BEUN’da sertifika teslim töreni düzenlendi. Farabi Kampüsü Genç Ofiste gerçekleşen törene; Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer, Zonguldak Gençlik ve Spor İl Müdürü Halil Hacı, BEUN Genel Sekreteri Prof. Dr. Zehra Safi Öz, akademisyenler ve idari personel, Zonguldak Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü yönetimi ve personeli ile öğrenciler katıldı. Tören, aziz şehitlerin anısına saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Açılışın ardından, ÜNİDES Programı’nın amaç ve kapsamının aktarıldığı tanıtım filmi izlendi. Programın devamında sahne alan Gençlik Merkezi Müzik Topluluğu, seslendirdiği türkülerle katılımcılardan beğeni toplarken, öğrenciler de eserlere eşlik etti. ÜNİDES Programı kapsamında proje geliştirerek başarıyla uygulayan üniversite kulüp ve topluluklarına yönelik düzenlenen sertifika teslim töreninde; projelerde görev alan öğrenci topluluk üyeleri ile danışman akademisyenlere sertifikaları Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer ile Zonguldak Gençlik ve Spor İl Müdürü Halil Hacı tarafından takdim edildi. Törene ilişkin değerlendirmede bulunan Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer, öğrenci topluluklarının ÜNİDES kapsamında elde ettiği başarılardan duyduğu memnuniyeti dile getirerek şu ifadeleri kullandı: "Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi olarak öğrencilerimizin yalnızca akademik değil; sosyal, kültürel ve toplumsal gelişimlerini de destekleyen bir üniversite anlayışıyla hareket ediyoruz. Öğrenci topluluklarımızın proje üretme kültürünü benimseyerek her geçen dönem daha güçlü çalışmalar ortaya koyması, bu anlayışın somut bir yansımasıdır. ÜNİDES kapsamında Üniversitemiz öğrenci toplulukları; bugüne kadar toplam 65 projeyle desteklenmeye hak kazanmıştır. Bu sonuç, öğrencilerimizin sürdürülebilir bir başarı çizgisine sahip olduğunu ve topluluklarımızın ulusal ölçekte nitelikli projeler üretebildiğini göstermektedir. Bu vesileyle öğrencilerimize önemli fırsatlar sunan ÜNİDES Programı dolayısıyla başta Gençlik ve Spor Bakanımız Sayın Dr. Osman Aşkın Bak olmak üzere Gençlik ve Spor Bakanlığına teşekkür ediyor; projeleriyle destek almaya hak kazanan tüm öğrencilerimizi ve danışman akademisyenlerimizi tebrik ediyorum." Program günün anısına çekilen toplu fotoğraf çekimi ile son buldu.
Samsun İlahiyatçı profesör: "Eşcinsel evlilikler, ailenin temeline konulan büyük dinamitlerdir" Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Köylü, Batı ülkelerinde yaygınlaşan aile modellerinin geleneksel aile yapısını tehdit ettiğini belirterek, eşcinsel evliliklerin "ailenin temeline yerleştirilmiş en büyük dinamitler" olduğunu söyledi. "Aile Yılı" kapsamında düzenlenen etkinlikte konuşan Prof. Dr. Köylü, aile kurumuna ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, bu konuda iyimser ve kötümser iki temel yaklaşımın öne çıktığını ifade etti. İyimser görüşü savunanların, aile kurumunun tüm olumsuzluklara rağmen varlığını sürdüreceğini düşündüğünü belirten Köylü, kötümser bakış açısına göre ise gelecekte bugünkü anlamda bir aile yapısından söz etmenin zorlaşacağını dile getirdi. "ABD’de aile oranı yüzde 6" Konuşmasında Amerika’yı örnek gösteren Köylü, "Amerika Birleşik Devletleri’nde(ABD) anne, baba ve çocuklardan oluşan ailelerin oranı sadece yüzde 6. Yüzde 94’ü alternatif aile şekilleri dediğimiz aile türlerinden oluşuyor. Acaba bizi gelecekte bekleyen sorunlar ne? Şimdi biliyorsunuz bilimsel ve teknolojik gelişmelerin şöyle bir özelliği vardır: Amerika’da, Avrupa’da bilimsel teknolojik gelişmeler yaşanır. Ondan sonra da bize gelir. Avrupa ve Amerika’da yaşanan sosyal değişimlerin benzerlerini artık Türkiye’de de görmeye başladık" dedi. "Ailenin temeline konulmuş büyük dinamitler" Batı ülkelerinde yaygınlaşan aile modellerine dikkat çeken Köylü, Almanya’da yürüttükleri araştırmalar sırasında Türkiye’de yaşanan sorunlara benzer tabloyla karşılaştıklarını söyledi. Köylü, nikâhsız birlikte yaşama biçimlerinin ve resmi olarak tanınan eşcinsel birlikteliklerin aile kurumunu ciddi biçimde zedelediğini ifade etti. Bu tür birlikteliklerin bazı ülkelerde evlilik statüsünde kabul edildiğini hatırlatan Köylü, bunun aile yapısının temelini sarsan bir gelişme olduğunu kaydetti. Köylü, "Şimdi bizi gelecekte bekleyen ciddi sorunlar var. Artık öyle anne-baba ya da büyükanne-büyükbabadan zaten vazgeçtik, o geleneksel aile tipi ortada kalmadı. Tabii, bir ilahiyatçı olarak ama hepimizin de herhalde üzerinde anlaşacağı nikâhsız birlikte yaşama biçimleri de maalesef artık bütün dünya ülkelerinde artmaya devam ediyor. Eşcinsel çiftlerin birlikte yaşamayı tercih ettikleri bir ortam var. Bazı ülkelerde biliyorsunuz resmi olarak artık bu kabul ediliyor, Kanada’da falan. Yani bunlar da artık sanki bir evli çift gibi ama bütün bunlar ailenin gerçekten de temeline konulmuş büyük dinamitlerdir. Maalesef parçalanmış aile ve tamamlanmamış aile dediğimiz, evlilik dışı çocukların olduğu aile türleriyle de biz gelecekte karşılaşacağız. Muhtemelen şimdi de var da fakat Türkiye gibi bizim ülkelerin bir özelliği var. Şimdi Avrupa, Amerika, Kanada gibi ülkelerde her şey çok açık ve nettir. Yani ne kadar aile türü varsa ya da ne türlü şey varsa bunlar istatistiklere yansır. Ama bizim doğu toplumlarında bunlar biraz gizli saklıdır. Gizli saklı olması demek bunların olmadığı anlamına gelmez" diye konuştu. LGBTİ+ sorunu Konuşmasında LGBTİ+ meselesine ve toplumsal şiddet olaylarına da değinen Prof. Dr. Köylü, bu konuların aile yapısını tehdit eden unsurlar arasında yer aldığını ifade etti. Köylü, "Tabii, diğer taraftan maalesef şu LGBTİ+ sorunu hepimizin bildiği gibi çok ciddi anlamda bizim aileleri tehdit edecek unsurlar. Gerçekten de şu ülkede yaşamaktan çok utanç duyduğumuz, hakikaten hiç Türk toplumuna, Müslüman bir topluma yakışmayan şu şiddet ve cinayetlerdeki artışı da maalesef bir türlü engelleyemedik" şeklinde konuştu.
Gaziantep GTO’da yılın son meclis toplantısı yapıldı Gaziantep Ticaret Odasında (GTO) aralık ayı olağan meclis toplantısı, Meclis Başkanı Hilmi Teymur Başkanlığında Yönetim Kurulu, Meclis ve Disiplin Kurulu üyelerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Toplantının açılışında yaptığı konuşmada 2025 yılının zor bir yıl olduğuna dikkat çeken Meclis Başkanı Teymur, "Malumunuz son yıllarda salgınlar, savaşlar, depremler yaşadık. Tüm bu yaşanan olayların küresel ticareti de derinden etkileyerek küresel bir ekonomik kriz oluşturduğu aşikar. Hem psikolojik hem de ekonomik anlamda zor günler geçirdik. İnşallah 2025 yılının sona ermesi ile yaşadığımız tüm zorlukları geride bırakır, 2026 yılında sağlık, huzur ve başarılı bir yıl geçiririz" dedi. "Gaziantep, Türkiye ortalamasının üzerinde büyüdü" Toplantıda GTO’nun Aralık ayı faaliyetleri hakkında Meclis üyelerini bilgilendiren GTO Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Yıldırım, küresel, ulusal ve yerel ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Gaziantep’in Türkiye ekonomik büyümesine en fazla katkı sağlayan dördüncü il olduğunu belirten Yıldırım, "2024 verileri, şehrimizin hızla toparlandığını ve yeniden üretime döndüğünü açıkça gösteriyor" ifadelerini kullandı. Yıldırım, "TÜİK verilerine göre 2024 yılında Gaziantep ekonomisi reel olarak yüzde 8,2 büyümüştür. Bu oran, Türkiye ortalaması olan yüzde 3,3’ün oldukça üzerindedir. 2023 yılında yaşanan yüzde 1,4’lük daralma, ekonomik tercihlerden değil; 6 Şubat depremlerinin üretim, ticaret ve lojistik üzerindeki doğrudan etkilerinden kaynaklanmıştır. Bugün Gaziantep, Türkiye’nin en büyük 10 il ekonomisinden biri konumundadır. Sanayisi, ticareti ve ihracat gücüyle ülke ekonomisine yön veren şehirler arasında yer almaktadır. Nitekim 2024 yılında Gaziantep, Türkiye büyümesine en fazla katkı sağlayan dördüncü il olmuştur" ifadelerine yer verdi. "Çin, devlet destekli bir imalat gücü" Ekonominin küresel dinamikler üzerinden de değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Yıldırım, "Çin, artık yalnızca düşük maliyetli bir üretici değil; devlet destekli, ölçekli, sübvansiyonlu ve stratejik bir imalat gücüdür." diyen Yıldırım, şu değerlendirmelerde bulundu: "Çin 2024 yılında 992 milyar dolarlık mal ticaret fazlası verdi. Bu sonuç tesadüf değil. Çünkü, Sanayiye yönlendirilen ucuz ve uzun vadeli krediler var. Vergi, arsa ve enerji destekleri var. Kamu alımlarıyla büyütülen bir üretim modeli var. Sonuç ortada. Güneş panelinden bataryaya, elektrikli araçtan çeliğe kadar pek çok alanda, dünya talebinin üzerinde bir kapasite oluştu. Bu yapıda şirketlerin kâr etmesi bile şart değil. Asıl güç, küresel piyasalarda fiyat belirleyebilmek" şeklinde konuştu. Çin’in Türkiye ihracatının yaklaşık yüzde 20’sini doğrudan etkilediğini vurgulayan Yıldırım, "Dış ticaret açığımızın en büyük kaynağı Çin. Çin’e sattığımızın 13 katı kadar ithalat yapıyoruz. Çin rekabeti, ihracatımızın yaklaşık yüzde 20’sini doğrudan etkiliyor. Demir-çelikten makineye, elektrikli ekipmandan otomotive, tekstile kadar Gaziantep sanayisinin güçlü olduğu alanlar, bu baskıyı birebir hissediyor. Çin’in sübvansiyonlu ve aşırı kapasiteli üretimi, fiyatları aşağı çekiyor. Kâr marjlarını eritiyor. Yerel sanayicinin katma değer üretmesini zorlaştırıyor. Daha ucuzla yarışamayız. Daha katma değerli üretmek zorundayız. Teknoloji, verimlilik, markalaşma ve nitelikli iş gücü artık bir tercih değil, zorunluluktur" diye konuştu.