POLİTİKA - 01 Nisan 2015 Çarşamba 18:51

TBMM Başkanı Çiçek'ten Savcı Kiraz Açıklaması

A
A
A
TBMM Başkanı Çiçek'ten Savcı Kiraz Açıklaması

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, "Ne zaman bir olay olur ’Meclis’te güvenlik zaafı var.’ Vallahi güvenlik zaafı yok, zihniyet zaafımız var. Bu açığı kapatmamız lazım, bu zaaftan da kurtulmamız lazım. Kimsenin sıfatı kuralların istisnası haline gelmemeli" dedi.
TBMM Başkanı Çiçek, parlamentoda İstanbul Adalet Sarayı’nda Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın şehit olduğu terör saldırısıyla ilgili basın toplantısı düzenledi. Türkiye’deki terör örgütlerinin ve diğer terör örgütlerinin hepsinin kesinlikle dış bağlantısı olduğunu vurgulayan Çiçek, "Liderleri hangi ülkelerde ölüyor biliyorsunuz, neden iade edilmediklerini biliyorsunuz, niye yargılanmadıklarını hep birlikte biliyoruz. Çünkü millete değil onlara hizmet ediyorlar, onların taşeronlarıdır" dedi.
"İŞBİRLİĞİ YOK"
Teröristlerin zaman zaman yansıyan haberlere göre hangi ülkelerden geldikleri ve hangi ülkelerde kampları bulunduğunun belli olduğunu anlatan Çiçek, şöyle devam etti:
"Tabiyetiyle devlet olarak bunlar takip ediliyor, gerekli ikazlar yapılıyor ama bütün bunlara rağmen yeterli işbirliğinin olmadığı bir olayı konuşmuş oluyoruz. Yani ’neden bu örgütlerin kökü kazınamıyor’ diyorsanız büyük bir dış destek ve himaye gördükleri içindir, başka ülkelerde eğitilip Türkiye’ye yönlendirildiği içindir. İşbirliği yok, bunu bilmemiz lazımdır. Bunları başkalarını suçlamak istemiyorum yani koskoca bir devlet, 77 milyonluk bir ülke, bu kadar polisi, bu kadar jandarması, bu kadar güvenlik güçleri var, neden bu iş sonlanmıyor da her defasında bu acıları yaşıyoruz’ diyorsanız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir örgütle mücadele etmiyor, birçok örgütle ve onların arkasındaki güçlerle mücadele ediyor."
ULUSLARARASI TOPLUMA İŞBİRLİĞİ ÇAĞRISI
"Terörün dini yok, terörün imanı da yok, ahlakı da yok" diyen Çiçek, "Dolayısıyla terör terördür, bunun önüne ve arkasında meşrulaştırmak için cümle koymaya gerek yok. Kim tarafından, kim için, hangi gerekçeyle işlenirse işlenilsin tüm insanlığın bu asrın vebasına ve belasına karşı ortak bir tavır sergilemediği takdirde bu bela aymazlık yapan ülkeleri de toplumları da vuruyor ve vuracaktır. Onun için yaşadığımız her acı elbette yüreğimizi yakıyor, kalbimize taş basıyoruz. Ama bilinmelidir ki bu asrın vebasına, belasına karşı uluslararası işbirliği olmadığı takdirde hiçbir ülkenin yüzde yüz korunması olmaz. Nitekim yaşanan olaylar, Avrupa’da, başka tarafta bu söylediğimizi teyit eder niteliktedir" ifadelerini kullandı.
Uluslararası topluma terörle mücadelede işbirliği çağrısında bulunan Çiçek, "Altına imza koyduğumuz Terörle Mücadele Sözleşmesi’nin gereği olarak ya teröristler yargılanması ya da ilgili ülkeye iade edilmelidir Etmiyorlarsa işbirliğini kendileri ifade etmiş oluyorlar, itiraf etmiş oluyorlar demektir" dedi.
"TERÖR ÖRGÜTLERİ ARASINDA AYRIM YAPILIYOR"
Dünyanın birçok ülkesinde terör örgütlerinin eylem koymaya devam ettiğini belirten Çiçek, "Bir taraftan teröre destek çıkarken öbür taraftan siyasi söylem olarak ’terör karşıyız’ derken bir başka aymazlık daha yapılıyor, terör örgütleri arasında derecelendirme yapılıyor. Bu çok büyük bir yanlıştır. Bunu her vesileyle ifade etmeye çalışıyoruz" diye konuştu.
"Terör örgütleri arasında ayrım yapılıyor" diyen Çiçek, şunları söyledi:
"Mesela terör örgütleri Fransa’da eylem koyduğu zaman hepimiz ayağa kalkıyoruz, doğrudur ama Boko Haram 2 binden fazla çocuk, genç katlettiği zaman aynı toplumu, topluluğu, ülkeleri bir safta, yürüyüşte göremiyoruz ya da dün terör örgütü olarak kabul ettikleri, gerçi terör örgütü olarak kabul etmenin ötesinde çok da bir şey yapmadılar ama şimdi ’bir başka terör örgütüyle mücadele ediyor’ diye onu meşrulaştırma çabalarını da maalesef yaptığımız görüşmelerde, temaslarda, size yansıyan haberlerde de bunları görmeye çalışıyoruz. Bunların hepsi doğru şeyler değildir, yanlış şeylerdir. Bu asrın belasından kurtulmanın yolu, uluslararası kesinlikle işbirliğine ihtiyaç var. Bu olmadığı takdirde ilgili ülkenin, neticede bizim çabamıza, gayretimize kalıyor. Doğrusunu isterseniz, belli bir süre bu konularla da ilgilenmiş birisi olarak ifade edeyim, biz dostlarımızdan yeteri kadar ilgi görmedik, yeteri kadar destek görmedik. Gördüğümüz en büyük destek üzücü olaylardan sonraki hemencecik gelen taziye mesajlarıdır. Taziye mesajlarında acele edenler tedbir söz konusu olduğunda yıllarca yargılamaları sürmüştür, bazı davalar tam karar verileceği zaman ellerinden nasıl kaçırıldığını biliyoruz. İade noktasına geldiğinde, Türkiye’ye iade edilmesi gerekenlerin nasıl birden kaybolup sonra bir başka ülkede benim diplomatik pasaportla bu kadar rahat giriş-çıkış yapamayacağım ülkelerde iadesi söz konusu olan terör örgütü mensuplarının nasıl kolaylıkla oralara girip çıktığını da biz biliyoruz. Bunları sormanıza gerek yok. 30 yıldan beri teröre 40 binden fazla vatan evladını şehit vermiş bir ülkenin vatandaşları olarak bunları hafızamızda canlı tutmamız lazım. Eğer bir hafta öncesini hatırlayamıyorsak o zaman biz bu acılardan yeteri dersleri de çıkarmamışız demektir."
"TERÖRLE MÜCADELENİN BİRİNCİ YOLU BU OYUNLARA ALET OLMAMAK"
Türkiye’nin 30 yılı aşan bir zamandan beri milletin sağduyusuyla fedakarlığıyla ve hoşgörüsüyle tuzaklar düşmediğini vurgulayan Çiçek, "Terör örgütleri ve terör eylemleri dolayısıyla birliğimize, dirliğimize yönelik tuzaklara düşmedi. Her defasında o acılar verdiğimiz şehitler bizi birbirimize daha fazla yaklaştırdı, kardeşliğimizi daha fazla yaklaştırdı, kardeşliğimizi daha fazla derinleştirdi. Bugün de böyle olmalıdır. Çünkü terörle mücadelenin birinci yolu bu oyunlara alet olmamak, bu tuzaklara düşmemek, birliğimizi beraberliğimizi ve kardeşliğimizi tesis etmek. Bugüne kadar istenilen sonuç, istedikleri boyutta elde edilemediyse bunda evvela milletimizin fedakarlığı, sağduyusu önemlidir. İkincisi de devletimizin ve güvenlik birimlerimizin bu yönde yaptığı çaba, gayret hakikaten teşekkürle şükranla ifade edilecek bir mücadeledir. Tabiyetiyle bu yaşadığımız son olay, yargıya yönelik olması ayrıca düşündürücüdür. Bu sıradan bir olay değil yargı camiasına bir defa daha başsağlığı diliyorum ama Türk yargısı bu acıyla ilk defa karşılaşıyor değil. Geriye dönük geçmişte de yargı mensubu hepsini saygıyla andığımız insanlarımızı o zaman da kaybettik ama yargı her defasında bunun üstesinden geldi... Yargının büyük bir üzüntü içerisinde olduğunu biliyoruz ancak bizim yargımız bu üzüntüsünü bir süre sonra elbette içinde hissedecek ama devlete, millete ve hukuka olan bağlılığını gösterecek, mücadelesinin hukuk çerçevesinde sürdürecektir. Türkiye’nin ihtiyacı da budur. Terörle mücadelede en evvel milletimizin sağduyusuyla beraber hukuk içinde kalarak ve hukuku egemen kılarak, hukuk kurallarını daha iyi çalıştırarak bu meselelerin üstesinden gelmektir. Bize düşen de bunlara yardımcı olmaktır" ifadelerini kullandı.
GÜVENLİK ZAAFI VAR MI?
Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Çiçek, saldırıda güvenlik zaafı olup olmadığına ilişkin soruya, "Bu ve benzeri sorular sorulabilir ama gerçekten hepimizin yüreği yanıyor. Bu gözardı edilmemesi gereken bir husus. Hepimiz yazdıklarımıza, söylediklerimize dikkat etmemiz gerekiyor, elbette hepimiz üzüntümüzü ifade ettik ama ateş düştüğü yeri yakıyor. Ben inanıyorum ki ve tecrübeyle biliyoruz ki insanların, ailesinin hafızasında kafasına tabanca dayanmış bir savcı, bir yargı mensubu fotoğrafı, onun ailesinin ve çocuklarının hiçbir zaman unutmayacağı bir fotoğraftır. Ben bu konuları bilmem, böyle olmalı mıydı, onları bilmem ama hepimizin dikkat etmesi gerekiyor" yanıtını verdi.
Söz konusu olayın yargı mensubuna karşı işlenmiş ama tüm sonuçları itibarıyla da yargının aydınlatması gereken bir konu olduğunu dile getiren Çiçek, "Elbette benim bir kısım düşüncelerim, bilgilerim olabilir. Nitekim bu vesileyle ilgili arkadaşlarla da bunları konuştuk. Hazırlık soruşturması başlamıştır, onun tüm boyutlarıyla ortaya çıkması için de işi yargıya bırakmak lazım. Bize düşen husus bu safhada budur. Eğer bildiğimiz bir şey varsa onu da kendilerine söylemektir. Tabiyetiyle güvenlik birimleri yargı kendisi ister istihbarat ister terörle mücadele birimleri bu olayın her yönüyle araştırmasını yapacak, çıkarılması gereken dersler varsa onlar çıkaracaktır, güvenlik eksikliği varsa bunları dikkate alacaktır ama değerli arkadaşlar bir şeyi bilmenizi istiyorum" ifadelerini kullandı.
"GÜVENLİK ZAAFI YOK, ZİHNİYET ZAAFI VAR"
"Bu türlü olaylardan sonra hemen bir düzenleme ihtiyacı gündeme gelir" diyen Çiçek, şunları kaydetti:
"Bu ihtiyaç var mıdır, olabilir. Ama bizim esas sıkıntımız çıkardığımız yasaları bir şekliyle uygulayamamaktan kaynaklanıyor. Herkesin tabi olduğu kurallara bir kısım sıfatları olan, bir kısım konumları olanlar da uyuverse belki bir kısım sıkıntıları yaşamayacağız, bir kısım sorulara da muhatap olmayacağız. Mesela ister adliyelerde hiç uzağa gitmeye gerek yok, TBMM’de kurallar belli, yönetmelikler belli, buraya giren herkes aranacaktır. Ama yeteri kadar arayabiliyor muyuz, herkesin sıfatı öne çıkıyor, arkasındakiler ya yeteri kadar aranmıyor ya da lüzumsuz tartışmalarla burada zaman kaybediyoruz. Onun için bu acı vesilesiyle bir defa daha herkesten rica ediyorum. Kim olursak olalım; Meclis Başkanıdır, milletvekilidir, bakandır, avukattır, hakimdir... Kurallar neyi gerektiriyorsa en evvel bizim uymamız lazım. X-ray cihazından geçmek gerekiyorsa hepimiz geçelim, sıfatımız niye buradan geçmeye engel teşkil etsin ki, ben niye ayrı bir kapıdan girme ihtiyacı duyayım ki, buradan girersek bir şeyimiz mi eksilecek, bir şeyimizi mi kaybedeceğiz, sıfatımız mı o kapıya, o x-ray cihazına takılacak. Ama maalesef her defasında kurallar uygulamaya gelince ’ben filancayım, ben potansiyel suçlu muyum.’ Hayır, hepimiz yurt dışına gidiyoruz, geliyoruz. En son geldiğim ülkede vallahi hiç ayrım yok. Bunun bir gurur, kibir meselesi yapmaya gerek yok. ’Efendim bizim ülkemizde böyle değil’, işte bizim ülkemizde böyle değilse bu sıkıntıları da bundan dolayı yaşıyoruz. Neden bir Meclis Başkanı x-ray cihazından geçmeyi neden gurur, kibir meselesi yapsın, ’benim ülkemde bu yok’ desin. Orada da geçelim, burada da geçelim. Herkesin geçtiği yerlerden geçelim. Avukatsak, hakimsek, savcıysak, milletvekiliysek lütfen kimliğimizi gösterelim. Bunları düz cümle söylüyorum ama geriye dönük hayatımızda, Adalet Bakanlığı yaparken de birçok sıkıntıyla karşı karşıya kaldık. Tedbir alıyoruz, ’kimliğimizi göster, sen beni tanımıyorsun, ben filanca yerin görevlisiyim, beni potansiyel suçlu mu kabul ediyorsun.’ Yok arkadaş seni potansiyel suçlu kabul etmiyoruz. Senin alnında da filanca olduğun yazılı değil. Benimle 10 dakika münakaşa yapacağına kimliğini göstermek 30 saniye sürer. 30 saniyede ’ben filancayım’ deyip kimliği göstermek varken oradaki görevliyle neden 10 dakika münakaşa yapıyoruz. Ben istisnai bir durumu söylemiyorum. Bu alışkanlıklarımızdan, bu keyfiliklerimizden vazgeçelim ve çıkardığımız kararların uygulamasına, kararı çıkaranlar, en evvel kendilerimiz uyalım. Ne zaman bir olay olur ’Meclis’te güvenlik zaafı var.’ Vallahi güvenlik zaafı yok, zihniyet zaafımız var. Bu açığı kapatmamız lazım, bu zaaftan da kurtulmamız lazım. Kimsenin sıfatı kuralların istisnası haline gelmemelidir, kuralları uygulamamanın gerekçesi haline gelmemelidir."
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Taksim Meydanı’nda geçtiğimiz yaz meydana gelen olayın görüntüleri ortaya çıktı: Kadınlar polis otosuna saldırdı, karakolu birbirine kattı Taksim Meydanı’na giren polis ekibinin önlerinden çekilmeleri için korna çaldığı iki genç kadın, hem çekilmeyip hem de küfürler savurunca ortalık karıştı. Polis otosuna da vuran iki kadın direnip hakaretler etmeyi sürdürünce polis tarafından güçlükle gözaltına alındı. Kelepçelenen iki kadın önce hastaneyi sonra da karakolu da adeta birbirine kattı. Yaşananlar kameralara yansırken, saldırgan iki kadın adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Beyoğlu Taksim Meydanı’nda geçtiğimiz yaz yaşanan olayda gece saatlerinde devriye gezen polis ekibi, cadde üzerinden meydana giriş yaptı. Burada ilerleyen ekip, önünde yürüyen iki kıza yoldan çekilmeleri için kornaya bastı. Ancak dansçılık yaptığı ve öğrenci olduğu öğrenilen Zeynep Beren B. (22) ekibe bağırarak, “Burası yaya yolu, siz kendinizi ne zannediyorsunuz, defolun başka yerden geçin" dedi. Polisin tekrardan yoldan çekilmeleri yönünde uyarıda bulunması üzerine kadın şahıs, ekibin geçişine engel olarak “üzerinizde ki üniformaya mi güveniyorsunuz” diyerek bu kez de küfürler savurmaya başladı. Polis otosunu yumruklayıp küfürler savurdu Çevredeki vatandaşların duyacağı şekilde hakaretler de savuran kadın, polis otosunun da kaputunu yumruklamaya başladı. Bunun üzerine araçtan inen polis ekibi, kadını uzaklaştırmaya çalıştı. Ancak uyarıları dikkate almayan kadın, bağırarak küfür etmeye devam etti. Bu sebeple polis kadını gözaltına almak istedi. Kadınlar ise polise direnerek tekme ve yumrukları savurdu. Kadın polis otosuna bindirilmek istenildiği esnada yanındaki arkadaşı Elif Aleyna Ö. (26), aracın kapısını açarak polis memuruna eliyle vurmaya başladı. Polis ekiplerinin müdahalesi sonucu iki kadın da güçlükle polis otosuna bindirildi. Yaşananlar güvenlik kameralarına anbean yansıdı. Küfür ve hakarete uğrayan doktor “beyaz kod” verdi Sağlık kontrolünden geçirilmesi için hastaneye götürülen iki kadın, polis otosu içerisinde polis memurunu darbederek direnmeye devam etti. Hastanede de aynı şekilde küfür ederek bağırmayı sürdüren iki kadını güvenlik görevlileri sakin olmaları yönünde uyardı ancak başarılı olamadı. Hastanedeki doktora da küfür ve hakaret ettiği öğrenilen iki kadın hakkında doktor, şikayetçi olacağını söyleyerek “beyaz kod” uyarısı verdi. Güçlükle alınan sağlık raporu sonrasında iki kadın, emniyete götürülmek üzere polis otosuna bindirilmek istendi. Ancak iki kadın, kendini yere atarak polis direndikten sonra tekme ve yumruklar salladı. Zorlukla araca bindirilen kadınlardan biri, "İnşallah anan, bacında bu duruma düşer” diye küfürler etti. Karakolu da birbirine kattılar Daha sonra polis otosuyla emniyete görürülen iki kadın, burada da rahat durmadı. Küfür ve hakaretler eden iki kadın, oturduğu yerden kalkarak polise saldırdı. Polis memuru yaşananları cep telefonuyla kayıt altına alırken, karakolu adeta birbirine katan iki kadının ifadesi alındı. Geceyi nezarethanede geçiren iki kadına, “tehdit-hakaret”, “görevi yaptırmamak için direnme”, “kamu aracına zarar verme” suçlarından ve “beyaz kod” verilmesinden dolayı adli işlem yapıldı. Ortalığı birbirine katan iki kadın serbest İşlemlerinin tamamlanması sonrasında adllyeye sevk edilen saldırgan 2 kadın, çıkartıldığı mahkemece adli kontrol şartıyla tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Olayla ilgili mahkeme sürecinin halen devam ettiği ortaya çıktı.
İstanbul Hafriyat kamyonuyla polis memurunun ölümüne neden olan sürücüye ağırlaştırılmış müebbet hapis talebi ‘Dur’ ihtarına uymayıp hafriyat kamyonuyla çarptığı polis memuru Lütfü Baykar’ın ölümüne neden olan Sezgin Açık hakkında ağırlaştırılmış müebbet ile 32 yıl 6 aya kadar hapis cezası istendi. Sancaktepe’de 20 Ekim 2023 tarihinde Paşaköy Tır Garajı’nda babasına ait tırı çalarak, alkol ve uyuşturucu etkisinde kullandığı iddia edilen 22 yaşındaki Sezgin Açık, ‘dur’ ihtarına uymadığı polis memuru Lütfü Baykar’a çarparak ölümüne neden oldu. Ataşehir’de yakalanan sürücü tutuklanarak cezaevine gönderildi. Olaya ilişkin Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma tamamlandı. Hazırlanan iddianamede, sanığın hafriyat kamyonuna uyuşturucu madde etkisi altında binerek annesi ve babasının geldiği araca çarparak garaj içerisinden ayrıldığı, Açık’ın içinde bulunduğu kamyonla Kartal sahil yolundan Maltepe sahil yoluna kaçtığı kaydedildi. İddianamede, sanık Maltepe Büyükyalı Caddesi’ndeki köprü altına geldiğinde şehit polis memuru Lütfü Baykar ve aynı ekipte bulunan çarşı ve mahalle bekçisi müştekiler Kerem A., Doğancan K., Eren S., Burak S., Tamer Y. ve Sezer Ç.’nin sanığı uygulama alanında karşıladığı, sanık Açık’ın hız kesmeden aracı buraya sürdüğü, Mustafa H.’ye ait araca, buradaki emniyet aracına, dışarıda bulunan şehit polis memuru Lütfü Baykar’a ve kaldırımdaki Kerem A.’ya çarptıktan sonra olay yerinden kaçtığı kaydedildi. Kanında uyuşturucu çıktı Adli Tıp Kurumu (ATK) Kimya İhtisas Dairesi Raporu’nda ise sanık Sezgin Açık’ın kanında uyuşturucu madde tespit edildiği belirtildi. Hazırlanan iddianamede, sanık Sezgin Açık’ın, "kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "kasten öldürmeye teşebbüs", "kasten yaralama" ve 3 kişiye karşı "kasten yaralamaya teşebbüs" ile "mala zarar verme" suçlarından 16 yıl 4 aydan 32 yıl 6 aya kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.
Adıyaman Adıyaman’da ışkın toplamak için Türk Dağına tırmandılar Adıyaman’ın Sincik ilçesinde karların erimesiyle ortaya çıkan ışkınlar, kilometrelerce yol yürüyen vatandaşlar tarafından toplanmaya başlandı. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki yüksek rakımlı dağlarda kendiliğinden yetişen bir bitki türü olan ışkın, kuzukulağıgiller familyasında yer alıyor. Sincik ilçesinde 2 bin 600 rakımlı Türk Dağının yamaçlarında ki Teşikan yaylasında Mayıs ayında doğal olarak yetişen ışkın bitkisi, yöre halkının vazgeçilmezi haline gelmeye devam ediyor. Işkın bitkisini toplamak isteyen vatandaşlar, araçlarını yarı yolda bırakarak ışkın bitkisine ulaşmak için kilometrelerce yol yürüyor. Işkın toplamak için her yıl bu mevsimde Türk dağın yamaçlarında ki Teşikan yaylasına çıktığını söyleyen Azize Öztürk, "Işkın bitkisi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 2 bin rakımın üzerindeki dağlarda yetişen bir bitkidir. Bu bitki şeker hastalığına çok iyi geliyor. Bizim yaylada bolca yetişen bir bitkidir. Biz her yıl bu mevsimde mutlaka ışkın toplamak için yaylaya geliyoruz. Kışın yayla yolu bozulmuş, şu anda daha yapılmadığı için meşakkatli bir yürüyüşten sonra ışkın bitkisine ulaşa bildik. Araçla belli bir mesafeye geldikten sonra 5 kilometre yürüyerek ancak ulaşabildik. Bu bitki karların erimesinden bir iki hafta sonra çıkıyor. Işkın, ömrü kısa olan bir bitkidir. Mevsimi kaçırırsanız bir sene beklemek zorunda kalırsınız" diye konuştu.
Adıyaman Gölbaşı’nda ilk defa perkütan nefrostomi takıldı Adıyaman’ın Gölbaşı ilçesinde bir hastanın iki böbreğine perkütan nefrostomi takıldı. Adıyaman’ın Gölbaşı İlçe Devlet Hastanesi’nde mesane tümörü olan ve tıkanıklığa bağlı böbreklerinde çift taraflı hidronefrozu (genişleme-şişme) olan hastanın, böbrek yetmezliğine girerek böbreklerini kaybetmemesi ve diyaliz hastası olmasının önlenmesi için iki böbreğine de perkütan nefrostomi takıldı. Başarılı geçen operasyon sonrası hastanın böbrek değerleri normale dönerek, böbrek yetmezliği gelişiminin önüne geçildi. Gölbaşı Devlet Hastanesi’nde ilk defa gerçekleştirilen, genellikle üniversite hastaneleri ya da eğitim araştırma hastanelerinde uygulanan bu özellikli ve detaylı işlemin başında Radyoloji Uzmanı Dr. Zekai Emre Sevgilioğlu ve Üroloji Uzmanı Dr. Osman Coşkun yer aldı. Operasyon sonrası değerlendirmede bulunan Radyoloji Uzmanı Dr. Zekai Emre Sevgilioğlu ve Üroloji Uzmanı Osman Coşkun, “Hastanemize başvuran ve yapılan kontrolleri sonrasında mesane tümörü nedeniyle her iki böbreğinde hidronefroz gelişen, böbreklerini kaybetme riski bulunan hastanın yapılan kontroller sonrasında kaybedecek zamanı olmadığı göz önüne alındığında hızlıca operasyonu planladık. Görüntüleme cihazları rehberliğinde her iki böbreğin cilt yoluyla drenajını sağlayacak sistemi birlikte başarıyla yerleştirdik” ifadelerini kullandı.
İstanbul Garanti BBVA, yıla güçlü başladı Türkiye Garanti Bankası ilk çeyrek finansal tablolarını açıkladı. Bankanın konsolide finansal tablolarına göre, yılın ilk 3 ayında, net kârı 22 milyar 479 milyon 583 bin TL oldu. Aktif büyüklüğü 2 trilyon 462 milyar 474 milyon 815 bin TL seviyesinde gerçekleşti. Türkiye Garanti Bankası A.Ş., 31 Mart tarihli finansal tablolarını açıkladı. Bankanın konsolide finansal tablolarına göre, yılın ilk 3 ayında, net kârı 22 milyar 479 milyon 583 bin TL oldu. Aktif büyüklüğü 2 trilyon 462 milyar 474 milyon 815 bin TL seviyesinde gerçekleşirken, ekonomiye nakdi ve gayri nakdi krediler aracılığıyla sağladığı destek ise 1 trilyon 853 milyar 956 milyon 245 bin TL oldu. Fonlama bazını dinamik bir şekilde yöneten Garanti BBVA’nın fonlama kaynakları içindeki en büyük ağırlığı yüzde 71 ile müşteri mevduatları oluşturmaya devam etti. Müşteri mevduat tabanı yılın ilk 3 ayında yüzde 9,3 büyümeyle 1 trilyon 750 milyar 964 milyon 135 bin TL oldu. Güçlü sermaye odağını koruyan Bankanın sermaye yeterlilik oranı yüzde 15.4, özkaynak kârlılığı yüzde 36.0, aktif kârlılığı ise yüzde 3.9 seviyelerinde gerçekleşti. Konuyla ilgili bilgi veren Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ, “2024, ekonomide bir önceki yıl başlayan dengelenmenin devamı niteliğinde olurken, yılın ilk üç ayında parasal sıkılaştırma politikalarının doğal sonuçları bilançoyu etkiledi. Kredi büyümeleri regülasyonun belirlediği sınırlar içinde kalırken, fonlama maliyetleri üzerindeki baskı devam etti. Yılın geri kalanı enflasyonla mücadele ve sadeleşmelerin daha ön plana çıktığı bir dönem olacak. Enflasyonla mücadele ortamında yüksek faiz oranları devam etse de doğru ve sağlıklı politikaların sonuçlarının özellikle yılın ikinci yarısında görülmesini bekliyoruz. Enflasyonun, Merkez Bankası’nın hedeflediği seviyelere düşmesi durumunda mevcut sıkılaştırma adımlarının kontrollü şekilde gevşetilebileceğini düşünüyoruz. Ekonomide atılan doğru adımlar neticesinde artan öngörülebilirlik yabancı yatırımcı ilgisini de olumlu etkiliyor. Bilançolarımızda önemli bir ağırlığa sahip olan KKM’deki çözülmenin, TL mevduat faizlerindeki yüksek getiri ve kurdaki makul seviyeler sayesinde artarak devam edeceğini düşünüyoruz” dedi. Recep Baştuğ sözlerini şöyle sürdürdü: “Şubat ayında uluslararası yatırımcılardan büyük ilgi gördüğümüz 500 milyon dolarlık sermaye benzeri tahvil ihracını gerçekleştirdik. Bu işlem; ABD tahvili + 409 bps (yüzde 8,375) seviyesine gelen fiyatlamasıyla son yıllarda bir bankanın gerçekleştirdiği en uygun maliyetli ‘sermaye benzeri borçlanma’ oldu. Türkiye’deki diğer bankaların da artan yurtdışı borçlanmalarını ve yabancıların taleplerini sektör açısından pozitif bir gelişme olarak değerlendiriyoruz. Banka olarak, sürdürülebilirlik konusuna odaklanıyoruz ve bu alanda iki ana başlık öne çıkıyor: iklim kriziyle mücadele ve kapsayıcı büyüme. Yeşil dönüşümü teşvik etmek ve bu alandaki farkındalığı artırmak öncelikli hedeflerimiz arasında yer alıyor. Ayrıca, yenilenebilir enerji yatırımlarına sağladığımız kümülatif finansman tutarı 6 milyar doları aşarken, bugün her 4 rüzgar enerji santralinden biri bankamız tarafından finanse ediliyor; bu da bizi bu alanda pazar lideri konumuna getirdi. 2006’dan bu yana kadın girişimcileri destekleme kararlılığımız, bankacılık sektöründe ve diğer endüstrilerde yeni programların ilham kaynağı oldu. Kadın girişimcilere yönelik programlar kapsamında sağladığımız finansman desteği son 5 yılda 200 milyar TL’yi aştı. Stratejik önceliklerimizden biri olan girişimcilik alanına büyük önem veriyoruz ve bu alan kadın girişimciliğinden teknoloji girişimciliğine kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Sürdürülebilirlik stratejimizi, dijitalleşmenin desteğiyle toplumun tüm kesimlerine yaygınlaştırmayı hedefliyoruz. Aktif dijital müşterilerimizin sayısı 15.5 milyona ulaşırken, ana işlem adetlerinde şube dışı kanalların payı yüzde 98’e kadar yükseldi. Gelecekte ise yapay zekânın sektörü müşteri odaklı ve kişiselleştirilmiş hizmetler sunma noktasında daha güçlü bir konuma taşıyacağını öngörüyoruz. Güçlü sermaye yapımız ve sürdürülebilir büyüme stratejimizle, Garanti BBVA olarak Türkiye’nin ekonomik ve sosyal gelişimine katkı sağlamaya devam edeceğiz. Bankamızın yılın ilk çeyreğinde ulaştığı sonuçlarda emeği geçen tüm çalışma arkadaşlarıma, bize güvenen ve destekleyen tüm paydaşlarımıza teşekkür ederim.” Hesap dönemine ait faaliyet sonuçlarına ilişkin özet finansal bilgiler şöyle açıklandı: Ortalama aktif kârlılığı yüzde 3.9 oldu. Ortalama özkaynak kârlılığı yüzde 36.0 seviyesinde gerçekleşti. Ekonomiye nakdi ve gayri nakdi krediler aracılığıyla sağladığı destek 1 trilyon 853 milyar 956 milyon 245 bin TL oldu. Toplam canlı krediler, TL krediler ve YP krediler pazar payları sırasıyla yüzde 10.8, yüzde 11.4 ve yüzde 9.6 seviyesinde gerçekleşti. Yılbaşından bu yana toplam müşteri mevduatları yüzde 9.3 büyüdü ve pazar payı yüzde 10.8 seviyesine geldi. Vadesiz mevduatların, toplam mevduatlar içindeki payı yüzde 43 olarak gerçekleşti. Sermaye yeterlilik oranı yüzde 12.1 olan yasal limitlerin üzerinde yüzde 15.4 seviyesinde gerçekleşti. Donuk alacak oranı yüzde 1.9 seviyesinde gerçekleşti.