POLİTİKA - 05 Ekim 2015 Pazartesi 18:17

Kocatepe İnisiyafiti'nden 'siyaset Dili Değişsin' Çağrısı

A
A
A
Kocatepe İnisiyafiti'nden 'siyaset Dili Değişsin' Çağrısı

Kocatepe İnisiyatifi Başkanı Hakan Ünser, Türkiye’nin 7 Haziran sendromundan bir an önce kurtulup yeniden bir siyaset dilini inşa etmesi gerektiğini belirterek, “1 Kasım’da yapılacak genel seçimlerde partilerin açıkladıkları seçim bildirgelerinde hepsi birkaç genel müdürlükten ibaret bir devlet bakanlığı ile geçiştirilmeyen icracı bir bakanlığın yani altı dolu bir “Türk Dünyası Bakanlığı”nın seçimlerden sonra kuracakları kabinede yer alacağı hususu topluma deklere edilmelidir” dedi.
Kocatepe İnisiyatifi Başkanı Hakan Ünser, ’siyaset kurumunun öncü ve inşacı rolü Türk seçmeninin siyaset kurumundan beklentisi’ konusunda yaptığı açıklamada, "Türkiye’nin, siyasetin iç dinamikleri ve çevresindeki gelişmelerin seyri nedeniyle bir süreden beri içine kapanık bir ülke haline gelmeye başladığını kaydederek, “7 Haziran 2015 seçimi sonuçları da Türkiye’nin bu içine kapanıklığını tetiklemiştir. Çıkan sonuçların 90’lı yıllardaki koalisyonlar dönemine dönüleceği intibaı uyandırması, siyasete ivme kaybettirmiştir. Dünya devletleri arasındaki yarış dikkate alındığında, Türkiye’de yaşanan dünle kavga, bugünle hesaplaşmanın faturasının istikbale kesileceği aşikârdır. Siyasetin dilinin 90’lı yıllarda olduğu gibi kayıkçı kavgasına dönmesi, ülkenin yarınını karartacaktır. 90’lı yıllarda yaşadığımız sorunların müsebbipleri siyaseten tasfiye olmuşlardır. Bugünün sorun yaratıcılarının da istikbalde olmayacakları unutulmamalıdır. Türkiye, hangi şekil ve şartta olursa olsun, tarihi, coğrafi, kültürel ve siyasal anlamda ne kanat, ne peyk devlet tanımlamasına uymayacak diri ve derinliği olan bir devlettir. Yazılı tarihi 2500 yıla uzanan bir milletin en müşahhas kurumu olan Türkiye’nin Türkiye’den ibaret bir ülke olmadığı gerçeği asla unutulmamalıdır. Türkiye, Anadolu coğrafyası ile birlikte başta Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Türkmenistan, Azerbaycan, KKTC olmak üzere, Rusya, Çin, İran, Irak, Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Kosova ve Sırbistan’da yaşayan Türkler ve bunlarla birlikte bütün dünya Türklerinin kalpgâhıdır. Yazık ki, bu ülke iyi yönetilmemektedir. Ancak şu an itibarıyla iyi yönetilmesi için yarına ilişkin yapılacak iş ve işlemlerin nasıl yürütüleceğinin makro ve mikro strateji ve taktikler boyutuyla değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede Türkiye, tarihsel derinliğinden uzaklaşan ve vizyonunu kaybeden bir siyasetin eline emanet edilmemelidir. İktidarı ve muhalefetiyle bütün siyasi partiler için geçerli olan bu durumdan kısa sürede çıkılması, hem Türkiye’nin hem de Türkiye’yi örnek alan devlet ve milletlerin yararınadır. Aksi durumda gelecek vizyonunu kaybeden bir siyasetin tarihin tozlu yaprakları arasında yerini alması mukadderdir” ifadelerini kullandı.
“1 KASIM’DA YAPILACAK GENEL SEÇİMLERDE PARTİLERİN AÇIKLADIKLARI SEÇİM BİLDİRGELERİNDE TÜRK MİLLETİNİN TARİHSEL MİSYONUNA VE GELECEK VİZYONUNA UYGUN DÜZENLEMELER VEYA DÜZELTMELER YAPILMASI YERİNDE OLACAKTIR”
Türkiye’nin sadece değer taşıyıcısı değil, aynı zamanda değer inşâcısı bir devlet olduğunu belirten Ünser, şunları kaydetti:
“Türkiye dışında umudunu Türkiye’ye bağlamış onlarca devlet, on milyonlarca insan yaşamaktadır. Türk milletinin ve umudunu Türkiye’ye bağlamış on milyonlarca insanın ne bugünü ne de geleceği hiçbir kişi ya da kurumun öngörüsüz siyasetine feda edilemeyecek kadar değerlidir. Bu nedenle hiçbir siyasi ve siyasi partinin sorumluluktan kaçmak gibi bir lüksü yoktur. Siyasetin işi mutlaka ama mutlaka bir çıkar yol bulmaktır. Demokrasinin kuralları gereği milletin kendisine vereceği görevin sorumluluğunu idrak edemeyerek demokrasiyi çıkmaza sokan figürler, kısa süre içinde siyasi mevta olacaktır. Türkiye 7 Haziran sendromundan bir an önce kurtulup yeniden bir siyaset dili inşâ etmelidir. Fasit alanda çimenleri ezme kültürü derhal terk edilmelidir.Türkiye en kısa sürede kendi doğal hayat alanına dönmeli ve ideolojik fantazyaların inadıyla ülkenin ve toplumun geleceği feda edilmemelidir. Dünün yanılgılarında ısrar etmek bir devlet için intihardır. Pragmatik ve pratik hamlelerle siyaset tekrar rotasına sokulmalıdır. Mazisiyle barışan siyaset atiyi de kurgulayacak öngörü ile hareket etmelidir. Gelecek hikâyesi yazamayan siyasetin kaygı ve kederden başka birleştirici bir dil kullanamayacağı bilinmelidir. Bu nedenle 20. yüzyılın başında kendi istiklâlini yeniden kazanan Türk milletinin mazlum milletlere model olan ve bağımsız İslam uluslarının doğuşuna yol gösteren millet kimliğine ve kişiliğine tekrar dönmesi temin edilmelidir. Yakın çevremizde yaşanan sorunların yarattığı tahribattan çıkartacağımız en isabetli ders, kendi asli hinterlandımızla buluşmak olmalıdır. Aslî hayat sahamıza yabancılaşma hastalığı en kısa zamanda tedavi edilmelidir. Türk milletinin geleceğinin geçmişinde olduğu gerçeğinden hareketle bu buluşma Türkiye’nin stratejik hedefi olmalıdır. Tarihi derinliği olan ve yeryüzünde iddiası bulunan milletlerin, çıkar alanlarının çatıştığı bloklar arasında uzun soluklu kalabilme ihtimali yoktur. Bertaraf olmamak için milletin kendinden yana rotayı düzeltmek gerekmektedir. İstikbal Asya’da ise Asya’nın önünün de sonunun da Türkler olduğu unutulmamalıdır. Kafkaslar, Ukrayna ve Suriye’deki gelişmeler bize Türkiye’nin kuşatılmakta olduğunu göstermektedir. Başlatılan bu kuşatma harekâtını kıracak doğru hamle Türk Dünyası ile buluşmaktır. Türkiye, yıllardan beri Türkü, halde ve coğrafyada yok sayan anlayışla yönetilmiştir. Ekonomide ve siyasette hâkim olan bu anlayış sonunda mutlaka duvara toslamıştır. İktidarda hangi siyasi parti olursa olsun, bundan sonra Türk Milletinin yok sayıldığı siyaset için deniz tükenmiştir. Türkiye’nin orta gelir ve orta teknoloji tuzağından çıkması, örselenmiş özgüvenini onarmasıyla mümkündür. Türkiye’yi yeniden değer inşâ edici ülke haline getirecek sinerjiyi, Türkiye’nin bütün yükünü sırtlayan Türk Milleti tekrar yaratacaktır. Bu çerçeveden bakıldığında siyasi partilerin 2015 yılı içerisinde yapılan 7 Haziran seçimlerinde toplumun önüne koydukları seçim beyannameleri veya bildirgeleri Türk Milliyetçiliği açısından tatmin edici olmaktan oldukça uzaktır. Tümüyle içe kapanık, tümüyle harcamaya dayalı, üretimden uzak bir anlayışı yansıtan bildirgelerde tarih ve coğrafya bilincinin olmayışı siyasetin içe kapanmışlığının ve kayıkçı kavgasına dönen siyaset dilinin bir tezahürüdür. 1 Kasım’da yapılacak genel seçimlerde partilerin açıkladıkları seçim bildirgelerinde Türk Milletinin tarihsel misyonuna ve gelecek vizyonuna uygun düzenlemeler veya düzeltmeler yapılması yerinde olacaktır. Bu kapsamda hepsi birkaç genel müdürlükten ibaret bir devlet bakanlığı ile geçiştirilmeyen icracı bir bakanlığın yani altı dolu bir “Türk Dünyası Bakanlığı”nın seçimlerden sonra kuracakları kabinede yer alacağı hususu topluma deklere edilmelidir. Türk Dünyasının kendi arasında geliştireceği yakın ve güçlü işbirliği, burada yer alan bütün devletlere muasır medeniyetlere ulaşmak için büyük bir ivme kazandıracaktır. Bilinmelidir ki, Türk Milliyetçisi seçmen kimsenin çantasında keklik değildir. Siyaseti Türk milliyetçiliği ekseninde değerlendiren seçmen iktidar istemekte, iktidar vaat eden bir siyaset istemektedir.”
“TÜRKİYE’NİN, ORTA VE UZUN VADEDE BARIŞ, HUZUR VE GÜVENLİĞİNİN GARANTİSİ TÜRK DÜNYASI İLE İLİŞKİLERİ OLACAKTIR”
“Avrupa, Afrika ve Asya’nın üssü sayılan bir coğrafyada yaşıyorsak, bu coğrafyanın yüklediği sorumluluğun da altından kalkmak zorundayız” ifadesini kullanan Ünser, “Tarihsel kimliğini Anadolu’da bulan Türklerin, millî geleceğinin karargâhı da Türkiye olmak zorundadır. Soğuk savaş sonrasının belirsizliğinden kurtulan Türk Dünyasını da içine alan coğrafyaya hâkim olan ülkelerin dünyanın yönetiminde söz sahibi olacağı gerçeği kesinlik kaydı ile bir kenara not edilmelidir. Bu tezden hareketle uzunca süreden beri ihmal edilen Türk Dünyasıyla ilişkilere yeni bir boyut kazandırılmalıdır. Kuram geliştirenlerin ve hayal kuranların kural koyduğu gerçeğinden uzaklaşmadan gelecek planlaması yapılmalıdır. Türkiye’nin Türk Dünyası vizyonuna pratik değer kazandırmanın en temel unsuru bilme ve bilinmedir. Bu çerçevede kendi hayat sahamızdaki ülkelerle yakınlaşma ve işbirliğini koordine edip yönetecek bir bakanlığın kurulması son derece hayatidir. Ortak çıkarların ortak hedefler oluşturduğu ön kabulünden hareketle Türkiye’nin uzun vadeli çıkarının Türk Dünyası ile işbirliği ve dayanışmayı geliştirecek politikalara ağırlık vermesinden geçtiği dikkate alınmalıdır. Türkiye’nin, orta ve uzun vadede barış, huzur ve güvenliğinin garantisi Türk Dünyası ile ilişkileri olacaktır” dedi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kilis Gina Mercimek davasında karar açıklandı Kilis’te 9 yaşındaki Gina Mercimek cinayeti davasında bir sanık kasten öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet, cinsel istismar suçundan 30 yıl ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan 12 yıl hapis cezası alırken, diğer sanık hakkında beraat kararı verildi. Kilis’te 4 Nisan 2023 tarihinde okuldan çıktıktan sonra kaybolan 9 yaşındaki yabancı uyruklu Gina Mercimek’in cinsel istismar sonrası boğularak, briket bağlanıp su kuyusuna atılması ile ilgili davanın karar duruşması görüldü. Kilis 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davaya tutuklu sanıklar SEGBİS’le bağlandı. Duruşmada sanık Hüseyin Boğuç, Azittin Altınöz ve Gina Mercimek’in avukatları ve vatandaşlar yer aldı. “Savunmalar suçtan kurtulmaya yöneliktir” Ailenin gönüllü avukatlığını üstlenen Avukat Sümeyye Gökçe, ‘‘Sanıklar soruşturma ve aşamasında hiçbir şekilde pişmanlık göstermemişlerdir. Sanıklar cezadan kurtulmak için sürekli olarak birbirlerini suçlamışlardır. Emniyette verilen ifadeleri ile mahkemede verilen ifadeleri tamamen farklıdır. Sanıklar üzerlerine atılı olan suçları fikri ve eylemsel birliktelik içerisinde işlemişlerdir. Sanıkların üzerlerine atılı suçların en üst haddinden ve indirim yapılmaksızın ceza almaları gerekmektedir’’ dedi. Savunmasına ekleme yapmayan sanık Hüseyin Boğuç, bir önceki mütalaaya katıldığını belirterek, mahkeme heyetinden tahliyesini talep etti. Sanık Azittin Altınöz de, "Mütalaayı kabul etmiyorum. Beratımı ve tahliyemi istiyorum" dedi. 4 Nisan 2023 tarihinde 9 yaşında olan ve hep 9 yaşında kalacak olan Gina Mercimek’in okuluna forması, defteri kalemi ile gittiğini, bir daha evine, okuluna gitmediğini söyleyen Yeryüzü Çocukları Derneği (YEÇED) Avukatı Betül Zağlı Topal, ‘‘Bir kız çocuğunun eğitim yolculuğu acımasız kişilerin elleriyle bir kuyunun dibinde sona erdi. O gözlerini yumduğunda ailesinin adalet arayışı başladı, bugün itibarıyla bir seneden fazla sürdü. Bizler de karar duruşması sonrasında Gina’yı ve tüm çocukları hatırlatmak için buradayız. Gina, tüm diğer çocuklar gibiydi. Masum, hayat dolu ve sevimliydi. Gina tüm diğer çocuklar gibi haklara sahipti ve yine tüm diğer çocuklar gibi korunması gerekiyordu. Ancak Gina acımasız şahıslardan korunamadı. Çocukların korunması ve haklarının güvenceye alınması adına suçların caydırıcılığının arttırılması, sokakların güvenliğinin sağlanması zaruridir. Gina Mercimek katilinde de olduğu üzere bu gibi vahşi eylemleri işleyenlerin ilk suç eylemi olmadığı ve verilen cezaların yetersizliğini ve herhangi bir ıslah ediciliği olmadığını gözlemliyoruz. Bu durum özellikle çocuklarımız için hayatı güvensiz kılmaktadır. Çocuklar toplumun en masum yanıdır. Çocuklarını koruyamayan bir toplumun sağlıklı geleceği de olmayacaktır. Sokakları ve toplumu güvenli kılmadıkça çocukların haklarını onlara teslim edemeyiz. Gina, eğitim almak için evine yakın bir okula giden kız çocuğuydu. Gina’nın gidebileceği bir okulu hiç olmayacak, sokakta yürüdüğü, oyunlar oynadığı günler hiç geri gelmeyecek. Suçlular neden Gina’yı seçtiklerini söylemeseler de bizler onun savunmasız bir kız çocuğu olduğu için seçildiğini anlıyoruz. Savaştan ve onun getirdiği ölümden kaçan Gina, eğitim için çıktığı yolda katledildi. Yaşam hakkı alınan çocukların eğitim hakkı söz konusu olmayacaktır. Sokakları ve toplumu suçlardan ve suçlulardan temiz kılmak çocuklarımıza ve geleceğimize yönelik görevimizdir. Aksi halde savunmasız masum çocuklara yönelik bu gibi vahşi eylemlerin sonu gelmeyecektir’’ dedi. Görülen karar duruşmasında tutuklu sanık Hüseyin Boğuç, "kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "cinsel istismar" suçundan 30 yıl, "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçundan 12 yıl olmak üzere toplamda müebbet ve 42 yıl hapis cezası alırken, Azittin Altınöz ise beraat kararıyla serbest bırakıldı. Ne olmuştu Kilis’te Okçular Mahallesi Selvili Medrese Sokak’ta yaşayan 9 yaşındaki yabancı uyruklu Gina Mercimek, 4 Nisan 2023’te okuldan çıktıktan sonra kayboldu. Gina’nın cesedi, 6 Nisan’da aynı sokakta yaşayan Hüseyin Boğuç’a ait evin bahçesindeki su kuyusunda bulundu. Gina’nın boynuna briket bağlanarak su kuyusuna atıldığı tespit edildi. Olayın ardından gözaltına alınan Hüseyin Boğuç ve Azittin Altınöz tutuklandı. Sanıklar hakkında ’kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, çocukların cinsel istismarı, kasten öldürmek’ suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis talebiyle dava açıldı.
Yalova Başkan Gürel’den borç açıklaması: “Bu durumu alacağımız tedbirlerle çözeceğiz” Yalova Belediye Başkanı Mehmet Gürel, belediyenin nisan ayı itibarı ile 1 milyar 594 milyon liralık bir borcunun bulunduğunu belirterek, “Bu durumu alacağımız tedbirlerle çözeceğiz” dedi. Yalova Belediye Meclisi Mayıs ayı olağan toplantısı Mehmet Gürel başkanlığında gerçekleştirildi. Raif Dinçkök Kültür Merkezi’ndeki Meclis Toplantı Salonu’nda gerçekleşen birleşimde konuşan Başkan Gürel, Yalova Belediyesi’nin Nisan 2024 itibarı ile net borç dökümünü meclis üyeleri ile paylaştı. Yalova Belediyesi’nin mali durumunun hiç de iç açıcı olmadığını söyleyen Gürel, şöyle konuştu: “Yalova Belediyesi’nin nasıl bir mali tabloda devraldığımızı herkesin doğru bir şekilde bilmesi lazım. O nedenle borçları maddeler halinde sizlerle paylaşacağım. Belediyemizin kısa vadeli banka kredileri 38 milyon 768 milyon TL, uzun vadeli banka kredileri 116 milyon 142 bin TL, bütçe emanetleri 425 milyon TL, 1 Nisan 2024 itibarı ile sisteme girilmemiş fatura tutarları 105 milyon, depozito ve teminatlar 37 milyon, emanetler hesabı 8 milyon 741 bin TL, ödenek ve sosyal vergi fonlar borcu 42milyon 727 bin TL, kamu idareleri ve paylar borcu 113 milyon TL, vadesi geçmiş yapılandırılmış kamu borçları 64 milyon, dış mali borç 594 milyon TL, kısa vadeli faiz giderleri 21milyon, uzun vadeli faiz giderleri 26 milyon TL olmak kaydı ile 01 Nisan 2024 tarihi itibarı ile belediyenin toplam borcu 1 milyar 594 milyon 176 bin TL’dir. Kasamızda 2 milyon nakit para, 108 adet 0,25 gram altın ve 4 adet 1 gram altın bulunuyor.” Başkan Gürel, mali durumunu birlikte alınacak tedbirlerle çözeceklerini belirterek, “O günden sonra her hangi bir ciddi harcamamız yok. Bu 1 milyar 594 milyon borcun 600 milyona yakını ana ishale hattının ödemesidir. Ben bir bilgi kirliliği olmasın ve siyaseten birileri olayı çarpıtmasın diye bunu söylüyorum. Geri kalan cari borcun yaklaşık 800 milyon lirası birliklere, Personel A.Ş’ye, vergi dairesine, SGK’ya ait olan borçlar. Yaklaşık piyasaya da 192 milyon TL borcumuz var. Toplamda birikmiş ve aylık bazda nasıl bir mali durumda olduğumuzu herkesin görmesini istediğim için bunları detaylarıyla açıklıyorum. Bu sorunlu durumu hep birlikte bazı tedbirler alarak ve tasarruflarda bulunarak çözeceğiz” dedi. 104 milyon TL kredi izni Yalova Belediye Meclisi’ndeki bir diğer önemli gündem maddesi ise Yalova Belediyesi’nin cari giderleri ve kamu ödemelerini karşılamak için İller Bankası ya da İller Bankası Teminat Mektubu ile özel ya da kamu bankalarından 104 milyon TL’lik kredi kullanması konusu oldu. Bu krediyi almak zorunda olduklarını ifade eden Gürel, teklifi meclis onayına sundu. Yapılan oylamada Cumhur İttifakının hayır ve CHP’nin evet oyları ile teklif oy çokluğu ile kabul edildi. İshale hattı için 8 milyon Euro kredi çekilecek Yalova Belediye Meclisi yapımı devam eden Ana İshale Hattı çalışmalarının tamamlanabilmesi için ihtiyaç duyulan 8 Milyon Euro için kredi kullanılması için de Gürel’e yetki verdi. Burada konuşan Gürel, “Şehir için doğru yatırım ama şartları riskli bu krediyi almak zorundayız. Kısa vadede aylık 5-6milyon bir KDV yükü getirecek. Belediyenin bozuk olan mali yapısında bu çok riskli. Aylık gelir gider denklemi bozuk.38 milyon İller Bankası olmak üzere gelirlerinin var. 57 milyon net 71 milyon brüt personel giderimiz var. Temmuz ayında toplu sözleşmelerle yüzde 20 artış yaşanacak. Yani personel gideri 90-100 milyona çıkacak. Acilen belediye gelirlerini arttırmak ve gideri azaltacak tedbirler almamız lazım” ifadesini kullandı. Cumhur İttifakı adına söz alan Fatih Şahin ise, “Yalova’daki su sıkıntısının önüne geçmek adına bu proje çok önemlidir. Hatta şehir içi şebekesinin de acilen tamamlanması lazım. Bunlar şehrimiz için olmazsa olmaz yatırımları” dedi.