SAĞLIK - 06 Ekim 2015 Salı 10:19

Kadınlarda Uzun Süre İdrar Tutma Alışkanlığı Çeşitli Hastalıklara Yol Açıyor

A
A
A
Kadınlarda Uzun Süre İdrar Tutma Alışkanlığı Çeşitli Hastalıklara Yol Açıyor

Özel Medicana Internatıonal Ankara Hastanesi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Bedreddin Seçkin, kadınlarda idrar tutma alışkanlığının çok sık görüldüğüne işaret ederek, “Kasık ağrılarına, daha sonraki aşamada artık toplanacak yeri kalmayan idrarın böbreklerde birikmeye başlamasıyla bel ağrılarına neden olur. Mesanenizi iyi koruyun ki böbrekleriniz size ömür boyu hizmet etsin” dedi.
Özel Medicana Internatıonal Ankara Hastanesi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Bedreddin Seçkin, kadınlarda idrar tutma ve tuvalet seçme alışkanlığının zararlı bir alışkanlık olduğunu ifade ederek, “Kadın idrar tutma ve tuvalet seçme gibi gerçekten az bilinen ve sanki kendinden yarar sağlıyormuş gibi bir durum var. Ama bu çok ciddi zararları olan alışkanlıklar var. Genel tuvaletlere gidildiğinde mikrop kapılırmış, oranın hijyeni yeterli değilmiş ya da oranın kokusu hoşlanılmaması, genel ortamlarda tuvalete girme çekincesi nedeniyle ciddi anlamda idrar sitemini bozmak söz konusu. Evden dışarı çıktıklarında kendi tuvaletleri dışındaki bir yere ihtiyaç söz konusu olduğunun da oraya girmeme konusunda bir şartlanmaları vardır. Bu şartlanma onlara önce idrar keselerinin kapasitelerini gereksiz arttırma yoluyla kasık ağrılarına, daha sonra ki aşama da artık toplanacak yeri kalmayan idrarın böbreklerde birikmeye başlamasıyla bel ağrılarına neden olur” diye konuştu.
“TUVALET SEÇME ALIŞKANLIĞI OLAN İNSANLAR REFLEKS OLARAK SIVI ALIMINI KESERLER”
‘Dünyanın en çok kullanılan tuvaletine girmek ile siz bir zarar görüyorsanız, ihtiyaca rağmen o tuvalete girmemekle 50 zarar görürsünüz’ diyen Seçkin, “Herhangi bir tuvalette normal kağıt mendille yapılan temizlik sonrasında mikrop kapma, zarar görme olasılığınız yoktur. Ama oraya girmezseniz orta vadede ciddi anlamda bir zarar görüsünüz. Her şeyden önce kadınlarda tuvalete gitmeme nedeniyle idrar keselerinin kasılmaya yarayan adale sistemleri giderek incelir ve kasılma gücü azalır. Sonuçta bu hastalar 15-20 yıl sonra idrarlarını yapamaz hale gelirler. Bunu ancak sondaj ile boşaltabilecek hale gelmiş hastalarımız bile söz konusudur. Daha uzun vadede bundan vazgeçmeyerek yapan insanlarda diyalize kadar giden bir idrar siteminin bozukluğu söz konusu olabilir” ifadelerini kullandı.
Tuvalet seçme alışkanlığı olan insanların refleks olarak sıvı alımını kestiklerini vurgulayan Seçkin, “Ben günde iki defa tuvalete gidiyorum diyen bir insanla karşılaşırsanız çok büyük yanlış yapıyordur. Çünkü günde iki defa tuvalete gitmek marifet değildir. Çok ciddi bir bozukluğa işarettir” dedi.
“ANNEDEN KIZA GEÇEN BİR ALIŞKANLIK”
Kız çocuklarının ilkokul çağından itibaren tuvalete gitmemeye başladıklarına dikkat çeken Seçkin, “Kız çocukların da zarar görmemesi için onlara ben mutlaka şunu tembihlemelerini öneriyorum; okulda suyu iç, iki teneffüsten birinden mutlaka tuvalete git. Çocuklar okulda tuvalete gitmeliler. Dışarıda tuvalete gitmeliler. Sınıf öğretmenlerine burada iş düşüyor. Öğrencileri tuvalete gitmeleri konusunda cesaretlendirilmeleri ve tuvalete gittiklerinde zarar görmeyeceklerini, tam tersine gitmezlerse zarar görecekleri anlatılması son derece önemli. Tuvalet seçmek, sıvı almamak en büyük hatadır. 3 saatte bir nerede olursanız olun en yakın tuvalete girmelisiniz. Özellikle idrar tutma alışkanlığı olan hastalar, artık hislerini çok daha büyük hacimlerde algılamaya başlarlar o nedenle ben kendilerine sıkışmayı beklememeyi ama saatlerden bakıp 3 saat geçtiği takdirde idrar keselerini boşaltmalarını tavsiye ediyorum. Sonuçta idrar kaçırmaya kadar giden bir yoldur bu, idrar kaçırmak içinde en önemli sebep idrar kesesinin dolu olmasıdır. Boş idrar kesesinden idrar kaçmaz. Mesanenizi iyi koruyun ki böbrekleriniz size ömür boyu hizmet etsin" şeklinde konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muğla Muğla’dan yapılan her 100 dolarlık ihracatın 72 doları su ürünlerinden Türkiye, 2024 yılının Ocak-Nisan döneminde 82 milyar 873 milyon dolar ihracat yaparken, Ege Bölgesi, Türkiye ihracatına 14 milyar 284 milyon dolarlık katkı sağladı. Ege Bölgesi’nin 2024 yılının ilk dört aylık döneminde ihracatı 2023 yılının aynı zaman diliminde yüzde 3 artış gösterdi. Egeli ihracatçılar, Türkiye ihracatının yüzde 17,23’ünü gerçekleştirdi. Su ürünleri sektörünün ihracatından yüzde 70’ten fazla pay aldığı Muğla, 2024 yılında ihracat artışını sürdürmeyi başardı. 2023 yılının Ocak-Nisan döneminde 368 milyon dolar ihracat yapan Muğla, 2024 yılının dört aylık döneminde ihracatını yüzde 13’lük gelişimle 415 milyon dolar şeklinde kayda aldı. Muğla, 2024 yılının Ocak - Nisan döneminde Ege Bölgesi illeri arasında ihracatını en çok artıran ikinci il olmayı başardı. Rusya bir, Yunanistan iki, ABD üçüncü sırada Muğla’dan yapılan her 100 dolarlık ihracatın 72 dolarına imza atan su ürünleri sektörü, 261 milyon dolar döviz getirisine imza attı. Madencilik sektörü 40,4 milyon dolarlık ihracat yaparken, yaş meyve sebze sektörü 16 milyon dolarlık ihracat performansı ortaya koydu. Rusya Federasyonu 51,6 milyon dolarlık ihracatla Muğla’nın ihracat yaptığı ülkeler listesinde zirvedeki yerini korurken, Muğla’dan Yunanistan’a 42,8 milyon dolarlık ihracat yapıldı ve Yunanistan zirve ortağı oldu. ABD bu iki ülkeyi 32 milyon dolarlık ihracatla izledi.
Ankara Öz İplik-İş Sendikası Genel Başkanı Ay: “İşçi hakları ve sürdürülebilirliği gündemine almayan firmalar risk altında” Tüm Dokuma, İplik, Trikotaj, Hazır Giyim, Konfeksiyon ve Deri İşçileri Sendikası (Öz İplik-İş) Genel Başkanı Rafi Ay, işçi hakları ve sürdürülebilirliği gündemine almayan firmaların risk altında olduğunu belirterek, “Ülkemizin kalkınması, sektörümüzün ayakta kalabilmesi için ihtiyaç duyan firmalara destek olmaya hazırız” dedi. Öz İplik-İş Sendikası Genel Başkanı Rafi Ay, Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi’nin 24 Nisan’da Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilmesiyle beraber onaylanan direktifi ve sürdürülebilirlik konusunu değerlendirdi. Ay, Avrupa Birliği’nde faaliyet gösteren şirketlerle beraber Türkiye başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde faaliyet gösteren şirketler için direktif uygulamalarının önemli olduğunu vurguladı. Sektördeki küresel manzaranın değiştiğine vurgu yapan Ay, “Ülkemizde sektörü ayakta tutmak için dönüşmek zorundayız. Bundan başka yol yok. Kurumsal sürdürülebilirlik direktifi, işçi haklarını ve sendikaların rolünü güçlendirerek sürdürülebilir bir iş dünyasının oluşturulmasına katkı sağlayacaktır. Çalışan hakları kapsamında, sendikal örgütlenme ve toplu pazarlık haklarının tanınması ve desteklenmesi hususu önem arz etmektedir” açıklamasında bulundu. “Sektörümüzün ayakta kalabilmesi için ihtiyaç duyan firmalara destek olmaya hazırız” Ay, doğrudan ve dolaylı iş ilişkileri de dahil olmak üzere şirketlerin kendi operasyonlarında, yan kuruluşlarında ve tedarik zincirlerinde geçerli olacak direktifin, Türkiye’de üretim yapan tekstil, hazır giyim ve deri sektöründe faaliyet gösteren birçok firmayı yakından ilgilendireceğini vurguladı. Ay, “Buradan sektörde örgütlü olduğumuz veya olmadığımız firmalara sesleniyoruz. Süreci yakından takip ediyoruz. Konuyla alakalı yeterli kapasite ve bilgi birikimine sahibiz. Bünyemizde kurduğumuz sürdürülebilirlik birimimiz mevcut. İşçimizin refahı, ülkemizin kalkınması, sektörümüzün ayakta kalabilmesi için ihtiyaç duyan firmalara destek olmaya hazırız” şeklinde konuştu. “Sektörde hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” Söz konusu direktiften çıkan sonuca da dikkati çeken Ay, “Tekstil, hazır giyim ve deri sektöründe küresel görünüm değişmiştir. Bildiğiniz gibi AB, karbon ve işçi haklarına yönelik ihlalleri ticaretin asli unsuru haline getirmiştir. Şimdi de görüyoruz ki imzalanan direktifle AB, firmaların üretim ve tedarik süreçlerinde çevresel ve sosyal haklara etkilerini önemsemeleri ve özen göstermeleri konusundaki hassasiyeti sağlamayı hedeflemektedir. Bu gelişmeler, ülkemize her yıl 20 milyar dolardan fazla net ihracat geliri sağlayan, doğrudan ve dolaylı 2 milyona yakın hanenin geçimini sağlayan, bir sektörde hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını göstermektedir” değerlendirmesinde bulundu. Öte yandan, Avrupa Konseyi tarafından onaylanan bir diğer önemli direktif ise Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetle Mücadeleye ilişkin direktif olarak öne çıktı. Öz İplik İş Sendikası Uluslararası İlişkiler Sekreteri Fulya Pınar Özcan ise yeni kurallar, toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti önlemeyi ve başta kadınlar ve aile içi şiddet mağdurları olmak üzere mağdurları korumayı amaçlayan direktifi değerlendirdi. Direktifin sendikaların ya da sosyal ortakların güvenli iş yerlerine yönelik tedbirler alması için herhangi bir atıfta bulunmadığını söyleyen Özcan, “Direktif, işverenlere de kadın işçileri iş yerinde korumaları için gerekli bir yükümlülük getirmiyor. Uluslararası çalışma örgütünün iş yerlerinde şiddet ve tacizin önlenmesi sözleşmesinden (ILO C190) direktifte açıkça bahsedilmiyor. Ancak elbette eksik ve eleştirdiğimiz kısımlar olmasına rağmen direktif; Avrupa Birliği’ne üye devletlerin kadına yönelik şiddeti sona erdirmeye yönelik yasal yükümlülüklerini ve politikalarını yerine getirmeleri için atılmış önemli bir adımdır. Üye devletler, kadınların ve kız çocuklarının hayatlarını kurtarmak için bu kapsamlı kurallar dizisini uygulamaya koymalıdır” açıklamasında bulundu. Avrupa Parlamentosunun onayladığı direktiflerin iş dünyasının geleceği için önem arz ettiğinin altını çizen Öz İplik İş Sendikası Genel Başkanı Rafi Ay, Öz İplik İş olarak Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi başta olmak üzere emek gücünü koruyan her türlü uygulamanın destekçisi ve takipçisi olacaklarını belirtti.