POLİTİKA - 20 Temmuz 2017 Perşembe 15:28

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın’dan Almanya’ya sert tepki

A
A
A
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın’dan Almanya’ya sert tepki

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in Türkiye’ye yönelik sözlere ilişkin, "Bu talihsiz açıklamaların Almanya’da yaklaşmakta olan seçimlere yönelik bir iç siyaset yatırımı olduğunu düşünüyoruz.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in Türkiye’ye yönelik sözlere ilişkin, "Bu talihsiz açıklamaların Almanya’da yaklaşmakta olan seçimlere yönelik bir iç siyaset yatırımı olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanımıza yönelik paranoya düzeyindeki bu karşıtlığın Alman siyasetinde prim yapmaya başladığını görenler şimdi bu vagona atlayarak kendilerince puan toplamaya çalışıyorlar" dedi.


Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in, Büyükada’daki soruşturma sonrasında gelen tutuklamaların ardından yaptığı "Türkiye politikamızı yenilemeye ihtiyacımız var" açıklamasını değerlendiren Kalın, "Bu talihsiz açıklamaların Almanya’da yaklaşmakta olan seçimlere yönelik bir iç siyaset yatırımı olduğunu düşünüyoruz. Almanya’da maalesef bu bir moda haline geldi. Özellikle Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik paranoya düzeyindeki bu husumetin, karşıtlığın Alman siyasetinde prim yapmaya başladığını görenler, şimdi bu vagona atlayarak kendilerince puan toplamaya çalışıyorlar. Bence onların oturup bu akıl tutulmasından kurtularak daha rasyonel bir şekilde düşünmesi gerekiyor. Bizim Almanya’da birçok vatandaşımıza yönelik soruşturma ve kovuşturma yapılıyor. Birçok masum vatandaşımıza adeta casus muamelesi yapıldı. Birçok STK’mıza ki bunlar Alman kanunlarına göre kurulmuş, orada yıllardır faaliyet gösteren, Türk topluluğu kadar oradaki Alman toplumuna da hizmet eden STK’lardır. Bunlara karşı bir sürü haksız uygulamalar yapıldı" diye konuştu.



"Bu ülkeye ihanet eden hainlerin en çok gittiği ülkelerden bir tanesi nasıl Almanya olmaya devam ediyor"


"PKK ve FETÖ’nün Almanya’daki yapılanmasını herkes biliyor" diyen Kalın, "Kendileri Anayasayı koruma kurumunun yayınladıkları raporlarda da bunları açıkça ifade ediyorlar. Biz bunları defalarca Alman makamlarının önlerine koyduk. Bunlar bizim hazırladığımız raporlar değil, bunlar sizin hazırladığınız raporlar. Burada son 10 yılda PKK örgütlenmesinin nasıl genişlediğini ve derinlik kazandığını kendileri ifade ediyorlar. FETÖ kaçkınları, FETÖ soruşturmalarından kaçan, bu ülkeye ihanet eden hainlerin en çok gittiği ülkelerden bir tanesi nasıl Almanya olmaya devam ediyor. Alman makamları bunlara nasıl göz yumuyor. Bu konularla ilgili biz itirazlarımızı dile getirdiğimizde bizde yargı bağımsızlığı var diyorlar. Türkiye’deki yargı bağımsızlığına neden saygı duymuyorlar. Türkiye’de yargının sürekli talimat alan bir kurum olmasını istiyorlar. Talimatı da kendileri vereceklermiş. Bu öncelikle Türk yargısına bir saygısızlıktır. Türkiye gibi egemenliğini ve bağımsızlığını kimseyle paylaşmayacak bir ülkeye karşı saygısızlıktır. Bu konuda onlar buradaki yargıya saygılı olacaklar" açıklamasını yaptı.


’Türkiye’ye gelen Alman vatandaşlarının güvende olmadığı, Türkiye’deki Alman firmalarının tereddütleri ve endişelerinin olduğu’ yönündeki açıklamaları da şiddetle kınadıklarını kaydeden Kalın, "Böyle bir şey asla söz konusu değildir. Bizim Hamburg’ta Sayın Şansölye ile yaptığımız görüşmede Sayın Cumhurbaşkanımız, ilgili Bakanlarımız özellikle Türkiye’deki Alman yatırımlarının güvende olduğunu ifade ettik. Almanya bizim için önemli bir ticaret partneridir. Almanya’da birçok Türk firması var. Türkiye’de 6-7 bin civarında Alman firması var. Bunlar yıllardır karşılıklı olarak ekonomik ilişkileri güçlendiren en önemli aktörlerdir. Bugüne kadar herhangi bir Türkiye’de Alman firmasına karşı bir soruşturma yapılmış mı? Böyle bir şey yokken ortaya böyle bir şey atmak ilişkileri feda etmek demektir. Biz buna asla razı olmayız. Küçük siyasi hesaplarla bu ekonomik ilişkileri gölgelemeye çalışmak, Türkiye’deki Alman yatırımcıların zihninde tereddütler uyandırmaya çalışmak kabul edilebilir değil. Burada siyasi saiklerle ekonomi alanını bulandırmaya dönük açıklamaları kabul etmemiz mümkün değildir. Umarız bunlardan en kısa zamanda vazgeçerler. Yıllardır Alman vatandaşları Türkiye’ye turizm, eğitim, ticaret veya başka amaçlarla gelirler. Bunlarla ilgili bizim hiçbir sorunumuz yok. Onlar bizim misafirimizdir ve biz Alman turistlerini daha fazla görmek istiyoruz. Onların can ve mal güvenliği aynı zamanda bizim emanetimizdir. Burada soruşturma konusu olan veya yargı sürecine dahil olan kişilere baktığımız zaman polisin, yargının tespit ettiği kadarıyla bir takım illegal veya şaibeli faaliyetler içerisinde olan kişilerdir. Bunlarla, Türkiye’ye normal, meşru turizm, ticaret için gelen insanları aynı kefeye koyup, Türkiye’ye gitmeleri emniyetli değildir şeklinde bir mesaj verilmesi her şeyden önce büyük bir siyasi sorumsuzluktur. Böyle bir şeyi kabul etmiyoruz. Almanya ile hep iyi ilişkiler içinde olduk ve olmak istiyoruz. Ama bunun karşılıklı saygı ve çıkar ilişkileri çerçevesinde olması gerekir" ifadelerini kullandı.


"Kimse Türkiye’ye Avrupa’dan veya bir başka yerden parmak sallayarak hizaya getirmeye kalkmasın" diyen Kalın, "Bu ülkenin de kuralları, kanunları var. Kendi güvenlik kaygılarımız, endişelerimiz var. Avrupalılar, Türkiye’nin güvenliğini kendi güvenliklerinin bir parçası olarak görürlerse daha rasyonel bir iş yaparlar. Avrupa’daki Türkiye karşıtı bu örgütlerin yapılanmalarının yıllardır nasıl derinlik kazandığını, oralarda özellikle PKK terör örgütünün nasıl para topladığını, nasıl propaganda yaptığını, nasıl eleman devşirdiğini, sonra onları getirip Irak’ta, Suriye’de eğitip Türkiye’ye saldırttığını hepimiz biliyoruz. Bunlar, Almanların kendi resmi raporlarında yer alan konulardır. Bu tür popülist çıkışlarla Türk-Alman ilişkilerini gölgelemek yerine tersine bu reel sorunlara yönelmeleri, sorunlara ortadan kaldırmaları ve Türk-Alman ilişkilerini tekrar olması gereken rayına oturtmalarıdır" diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Giresun Pembe kimlikle 38 yıl yaşayan Kumral Bodur’un hayatı film oluyor Giresun’da nüfus memurunun yaptığı hatadan dolayı pembe kimlik verilen ve 38 yıl boyunca erkek olduğunu ispatlamaya çalışan 52 yaşındaki Kumral Bodur’un hayatı beyaz perdeye ilham kaynağı oldu. Yazar Aziz Nesin’in filmlere de konu olan “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” romanının ardından, nüfus müdürünün hatası nedeniyle nüfusa kadın olarak kaydedilen Kumral Bodur’un 38 yıl boyunca erkek olduğunu ispatlamaya çalıştığı hayat hikayesi de filme konu oluyor. Filim yapımcılarının kendisini aradığını anlatan Kumral Bodur, “Trajikomik bir film hikayesi için hayatımın bir film senaryosuna ilham kaynağı olmuş. Bununla ilgili filmin yönetmenliğini yapacak olan Abbas Karatekin ve Yapımcısı Ulaş Karadeniz beni aradılar ve projelerinden bahsettiler. Ben de olumlu yaklaştım. Önümüzdeki günlerde Giresun’a gelip senaryo yazımı için detaylı görüşmeler yapacağız” dedi. 15 hakim, 19 savcı değişmiş, kimliği değişmemişti Giresun’un Bulancak ilçesinde yaşayan 52 yaşındaki Kumral Bodur nüfus memurunun yaptığı hatadan dolayı nüfusa kadın olarak yazılmış ve pembe kimlik verilmişti. Ancak yapılan hatanın düzeltilmesi ise tam 38 yıl sürmüş bu süre içerisinde evlenip çocuk sahibi olmasına rağmen ne resmi evlilik yapabilmiş ne de çocuklarını nüfusuna yazdırabilmişti. Çocuklarını kardeşlerinin nüfusuna yazdıran Kumral Bodur, sigortalı bir işe girip çalışamamış ve askerlik görevini de yapamamıştı. 15 hakim, 19 savcının değiştiği hukuk mücadelesi ise tam 38 yıl sürmüştü. Kumral, mahkeme sürecinde yaşadığı psikoloji sorunlar nedeniyle aldığı hapis cezasını da, kadın kimliğiyle, erkek cezaevine girdiğinde ise yanlışlığın fark edilmesi sonucu cezaevinden dışarı çıkartılmıştı.
Amasya Amasyalı öğrenciler okulda ata tohumu ekip fide yetiştirdi Amasya’nın Taşova ilçesinde Emine Bursalı İmam Hatip Ortaokulu öğrencileri ve öğretmenleri okulda ektikleri ata tohumlarından fide yetiştirdi. Çileklerin ve diğer sebzelerin hasadı yapılırken ata tohumu domates fideleri de okul bahçesinde oluşturulan seraya dikildi. "Ata tohumlarını burada yetiştiriyoruz" Fen ve teknoloji laboratuvarında yetiştirilen ata tohumları, ‘Eğitimde Rehberlik ve Destekleme Modeli (ERDEM) Destek 2022 Programı’ çerçevesinde sağlanan 25 bin liralık destekle okul bahçesinde oluşturulan 25 metrekarelik seraya taşınarak öğrencilerin elinde toprakla buluştu. Çok heyecanlandıklarını belirten 7. sınıf öğrencisi Abdullah Ensar Sarıbaş, “Getirdiğimiz ata tohumlarını burada yetiştiriyoruz. Burada çilek, marul, maydanoz gibi bir sürü çeşit bitki bulunuyor” dedi. Arkadaşı Tuğçe Naz Aşık da, “Köyümüz uzak olduğu için git, gel yapamıyoruz. Okulumuzda bunun gibi sera olduğu için tarımdan da yararlanabiliyoruz. Laboratuvarda üretiyoruz. Sonra gelip buraya dikiyoruz” diye konuştu. "Amacımız akademik başarının yanı sıra evlatlarımızı hayata da hazırlamak" Çalışmanın öğrencilerinin gelişimi için fırsat olduğuna işaret eden Fen Bilimleri Öğretmeni Bayram Atalay, “3 sene önce kurulan serada çilek, domates, salatalık, karnabahar, roka yetiştiriyoruz. Çocuklara eğitim, öğretim faaliyetinin haricinde yaparak ve yaşayarak öğrenmeyi de öğretiyoruz” şeklinde konuştu. Amaçlarının akademik başarının yanı sıra evlatlarını hayata da hazırlamak olduğunu vurgulayan Okul Müdürü Ali Buğalı ise, “Son yıllarda küresel ısınmayla beraber gıdaya erişim konusundaki sıkıntıları göz önüne aldığımızda toplumumuzun üreten, kendi kendine yeten bir toplum olması açısından tarım faaliyetlerine yönelip her türlü sebze ve meyveyi yetiştirmeye çalışıyoruz. Onlara da örnek olmaya çalışıyoruz” diye konuştu.
Ankara TESK Genel Başkanı Palandöken: “İş sağlığı ve güvenliği en temel haklardan biridir” İş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin sadece yasal bir zorunluluk değil insanın en temel haklarından biri olduğunu vurgulayan TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Ülkemizde, iş sağlığı ve güvenliği konusunda önemli adımlar atılmakla birlikte hala iyileştirilmesi gereken alanlar bulunmaktadır. İş sağlığı ve güvenliği en temel haklardan biridir” dedi. İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası vesilesiyle yazılı bir mesaj yayınlayan Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “ILO verilerine göre 2023 yılında Türkiye, ölümcül olmayan mesleki yaralanmalar bakımından dünyada 11. sırada, ölümlü iş kazası sayısı bakımından ise 15. sırada yer alıyor. İş kazaları üzerine veriler toplayan ve paylaşan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) verilerine göre 2023 yılında en az bin 929 işçi hayatını kaybetti. Bir ülkede meydana gelen iş kazalarının sayısının azalması, o ülkenin iş sağlığı ve güvenliği açısından ne kadar başarılı olduğunun bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. İş sağlığı ve güvenliği yönetiminin uygulanabilirliği ile iş kazalarının önceden engellenmesi oldukça önemlidir. Unutulmamalıdır ki her iş kazası önlenebilir nitelikte bir risktir ve bu konuda alınacak önlemler hayati önem taşır. Herkesin sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamına sahip olması, daha verimli ve mutlu bir işgücü oluşturmaya yardımcı olur” ifadelerini kullandı. İş sağlığı ve güvenliği konusunun seçenek değil zorunluluk olduğunu belirten Palandöken, “Çalışanların daha güvenli bir ortamda çalışmalarını sağlamak, hem işverenlerin hem de çalışanların ortak sorumluluğudur. İşverenlerin ve çalışanların iş sağlığı ve güvenliği konusunda bilinçlenmeleri, uygun ekipmanların kullanımı, risklerin değerlendirilmesi ve önleyici tedbirlerin alınması önemlidir. Sağlıklı çalışma ortamları oluşturarak, çalışanların daha mutlu, daha sağlıklı ve daha verimli olmalarını sağlamak hem işletmelerin hem de toplumun yararınadır. Esnaf ve sanatkarlar için iş sağlığı ve güvenliği konularına uyum sağlamak, yasal sorunlardan kaçınmak ve işletmelerini güvende tutmak açısından hayati öneme sahiptir. İşletmelerin itibarını korumak için düzenli olarak iş sağlığı ve güvenliği önlemleri alınmalı ve çalışanlara gerekli eğitimler verilmelidir. Bu vesile ile 4-10 Mayıs İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası’nda tüm işletmelere kazasız bir çalışma hayatı dilerken, bu konuda daha bilinçli, duyarlı ve sorumlu olmamız gerektiğinin altını çiziyorum” dedi.