POLİTİKA - 17 Kasım 2017 Cuma 00:22

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal: "AK Parti, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in, demokrasi idealini ve iradesini yaşatıyor"

A
A
A
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal: "AK Parti, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in, demokrasi idealini ve iradesini yaşatıyor"

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal, "AK Parti, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in, demokrasi idealini ve iradesini yaşatıyor" dedi.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal, "AK Parti, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in, demokrasi idealini ve iradesini yaşatıyor" dedi.


AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal, Erdemli Yöneticiler Akademisi Derneği (EYAD) tarafından Estergon Türk Kültür Merkezinde düzenlenen “Türkiye Gündemi ve Gelecek Vizyonumuz” başlıklı akademi sohbetlerine konuşmacı olarak katıldı. Konuşmasına EYAD mensuplarına teşekkür ederek başlayan Ünal, "Bizim bugünü yani bugünün gündemini okuyabilmek için ihtiyaç duyduğumuz temel şey bugünkü bilgilerimiz değildir. Bizim bugünü okumada ihtiyaç duyduğumuz temel şey hafızamızdır. Eğer hafızanız yoksa yaşadıklarınıza dahil bir deneyim tecrübe ve onlar üzerinden bir öğrenme oluşturmadıysanız bugüne dair ve yarına dair, bir perspektif koyamazsınız. Türkiye’nin son yüzyıldaki hikayesi maalesef bir hafızasızlık hikayesidir. Bizim son yüzyılda yaşadığımız en temel sorun bizim bitik hafızamızın peşinde koşmuş olmamızdır. Bizi biz eden kimliğimiz tarihin içinden akıp gelen geleneğimiz bunlarla ilgili son yüzyılda çok büyük sorunlar yaşadık. Biz yeni bir devlet kurmadık aslında, cumhuriyet bizim devlet geleneğimizin son halkasıdır" şeklinde konuştu.


"Bizim öncelikli olarak, bizimle barışmamız gerekiyor"


AK Parti’nin Türkiye’yi normalleştirdiğini belirten Ünal şunları kaydetti:


"Yani AK Parti, Cumhuriyeti, Mustafa Kemal Atatürk’ü ve bu süreç içerisindeki anormallikleri normal bir zemine taşıyor. Mustafa Kemal’i Cumhuriyetin Kurucu Önder’i Kurtuluş Savaşı’nın Mareşali ve bu milletin bir değeri olarak doğru bir yere yerleştiriyor. AK Parti’nin yaptığı budur. Bizim işte Osmanlı ve Selçuklu mirasını reddettiğimiz zaman köklerimizi eski Yunan’da Eti’de Hitit’te aramaya başladık. Biz bir anda hafızamızı kaybettik. Tekrar hafızamızı inşa ediyoruz. Bugünün gündemini okuyabilmemiz için öncelikli olarak kim olduğumuz, kültürümüzü, medeniyetimizi belirlemek, normalleştirmek ve bir akış içerisinde bütünleştirmek çok önemli. Bu yüzden Alparslan’da, Selçuklu deneyimi de bize ait, Osman Bey’in kurduğu o muhteşem bir çınar hayal ettiği Osmanlı da bize ait, Abdulhamid Han da bizim, Vahdettin de bizim, Mehmet Reşat da bizim, ittihat ve terakki deneyimi de bizim ve Mustafa Kemal Atatürk de bizim. Bizim öncelikli olarak, bizimle barışmamız gerekiyor. İşte AK Parti’nin yaptığı budur. Biz yeniden tarih içerisindeki bütünlüğümüzü kavrayışımızı inşa ediyoruz."


"AK Parti, Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin, demokrasi idealini ve iradesini yaşatıyor"


Ünal, AK Parti’nin bugün Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin demokrasi idealini ve iradesini yaşattığını belirterek, "AK Parti üzerinden de millet olarak biz yüceltiyoruz. AK Parti dediğiniz yapı bir millet hareketi. Milletin isteği olmasa AK Parti’nin bir kıymeti kalmazdı. Millet gidip AK Parti’yi sandıkta onaylamasa AK Parti’nin bir değeri var mıdır? AK Parti bu milletin yüzde 50’sini temsil ediyor. Cumhurbaşkanımız her iki kişiden birinin teveccühünü temsil ediyor. Şimdi millete saldıramadıkları için, milletin tercihlerine ve seçeneklerine saldıramadıkları için AK Parti’ye ve Cumhurbaşkanımıza saldırıyorlar" ifadelerini kullandı.


"Devletin içindeki şeytanı çıkardık"


"Türkiye, terörle yaşamamıza rağmen terörü alt etmeyi, 15 Temmuz gibi bir işgal girişimini bertaraf etmeyi başarmış, Gezi’yi, 17-25 Aralık ve kendine kurulmuş bütün tuzakları bertaraf edebilmiş ve hepsinden önemlisi devletin içindeki şeytanı çıkarmış" dilen Ünal sözlerine şöyle devam etti:


"Biz 2002’de iktidara geldiğimizde 2 şey vardı; birincisi soğuk savaş sonrası kendi dönüşümünü gerçekleştirememiş bir idari sistem vardı. Her şeyi koruması gerektiğini düşünen statükocu bir vesayet ortamı vardı. Yargıda, orduda ve her yerde. Düşünmeni yasaklayan, giyinme biçimine karışır, Alevi’ye nasıl Alevi olacağını söyleyen, Kürt’ü zaten kabul etmeyen, Müslüman’a nasıl Müslüman olacağını anlatan bir anlayış vardı. Ve bu anlayış yargıda ve orduda hakimdi. Bir de devlete sızmış dini grup sivil toplum örgütü görünümlü bir yapılanma vardı. Biz de mücadelesini demokratik yolla vermiş, meşru zeminde vermiş, siyaseti kendine yol olarak seçmiş ve en önemli geleneğimiz milletle beraber yürümektir."


"Bugün devletin içerisinde milletten başka hiçbir şey bırakmadık"


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Pınarhisar dönemlerinden bahseden Ünal, "Bizim Genel Başkanımız 1999 yılında Pınarhisar’a gönderilirken halkını sokağa çağırmadı. ’Ben devletime küsmem’ dedi. Demokratik meşru zeminde meşru mücadelesini verdi. Sistem dışına itilmesine, her türlü zulüm ve baskıya rağmen demokratik meşru zeminde kaldı. Sandıktan çıktık ve milletin adına geldik buraya. Biz geldiğimizde sızmacılar vardı bir de vesayetçiler vardı. Sonra öğrendik ki bu sızmacılar yeni vesayet odağı olmak istiyorlarmış. Çok şükür millet 15 sene arkamızda durdu. Bizde onlar sayesinde hem vesayet odaklarını tasfiye ettik hem de sızmacıları tasfiye ettik. Bugün devletin içerisinde milletten başka hiç bir şey bırakmadık" şeklinde konuştu.


"Kim DAEŞ’le birlikte operasyon yapıyormuş, Rakka’da gördük"


15 Temmuz ile ilgili değerlendirmede bulunan Ünal, şunları söyledi:


"Bize hala bir şeyler yapacaklarmış. Bize daha ne yapacaksınız, Biz 15 Temmuz cehenneminden çıktık geldik. Bundan sonrasını siz düşünün. Bu teröre destek verenlerin şimdi maskeleri de düştü. Bakın 4 yıldır ’Siz DAEŞ’e destek veriyorsunuz’ diye burnumuzdan getirdiler. 2013 yılında Bakanlar Kuruluyla DAEŞ’ı terör örgütü ilan eden biziz. CHP ve HDP müttefikleri kameraları her gördükleri yerde bize ’Siz DAEŞ’e destek oluyorsunuz’ dediler. Şimdi görüyor musunuz DAEŞ’e kim destek veriyormuş. Kim DAEŞ’le birlikte operasyon yapıyormuş, Rakka’da gördük. Biz onları uyardık dedik ki ’Terör bumarenag’ gibidir. Yarın döner sizi vurur. Bizi terörle vuracağınız kadar vurdunuz. Bizde terörle nasıl mücadele edeceğimizi öğrendik. ’Kötü komşu ev sahibi yapar’ Daha 3 sene önce Amerika bize istihbarat vermediği için Güneydoğu’da sorun yaşıyorduk. Şuan da kimsenin sıcak istihbaratına ihtiyacımız yok. Dünyanın en iyi ’İnsansız Hava Aracı’ teknolojisine sahibiz."


Ünal, önümüzdeki 15 yılda dünyanın geleceğini ve toplumların geleceğini ekonomiden daha çok toplumların psikolojisi belirleyeceğini dile getirdi. "Bizde de sürekli özgüvenimize saldırıyorlar" diyen Ünal sunları kaydetti: "15 Temmuz’u itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Savunma sanayisinde yaptıklarımızı itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Bu milletin kahramanlığını itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Bu sebeple biz asla özgüvenimizi kaybetmeyeceğiz."


"Dünya’da şuan en güvenli yer Türkiye"


Dünyada 15 Temmuz gibi bir geceden sonra kendilerini toparlayabilecek bir ülkenin olmadığını belirten Ünal, sözlerine şöyle devam etti:


"15 Temmuz’dan 2 ay sonra Fırat Kalkanı gibi bir harekatı gerçekleştirdik. Adamlara DAEŞ’le mücadelenin nasıl olması gerektiğini gösterdik. Ekonomide 5.1 büyüme gösterdik. Bugüne kadar bu yaptıklarımızı CHP yapsaydı bizim kadar oy alsaydı her eve bir ’teşekkür butonu’ yerleştirirdi. ’Günde beş defa bize teşekkür edeceksiniz’ derdi. Şuan terör örgütleriyle iş tutan, Türkiye düşmanlarıyla ortak hareket eden, ülkesinin seçilmiş hükümetinin yanında yer almayan bu CHP’nin sesi bizden çok çıkıyor ben de bunu anlamıyorum. Terör örgütünün talimatlarını siyaset haline getirip bize yansıtan HDP’nin sesi bizden çok çıkıyor, bunları anlayamıyorum. Bölge halkına faşist bir anlayışı dayatan sizler değil misiniz? Açtığınız çukurlarla hendeklerle bölge halkına hayatı cehenneme çeviren sizler değil misiniz? Siz insanın düşünce hakkına saygı duymazsınız. Siz farklı düşünceye tahammül edemediğiniz için bölgede sizin gibi düşünmeyen insanlara yaşam hakkı tanımıyorsunuz. Biz 15 yılda bu ülkeyi getirdiğimiz bu özgüven ile konuşacağız. Biz dünyanın daha yeni yaşamaya başladığı şeyleri biz yaşadık ve bitirdik. Dünya’da şuan en güvenli yer Türkiye. Çünkü terörle nasıl mücadele edileceğini bilen bir ülkeyiz."


"Paris saldırısını gerçekleştiren adamı yakalamıştık"


Ünal, sözlerine şöyle devam etti:


"Paris saldırısını gerçekleştiren adamı yakaladık. Adam DAEŞ’e katılmak için Suriye’ye gidiyor. Yakalamışız iade etmişiz. İade ederken de söyledik ‘Bu adamın nereye gittiğini takip edin’ dedik. Dikkate almadılar. Sonra o kişi gidip Paris saldırısını gerçekleştirmiş. Bir terör örgütünü başka bir terör örgütü ile temizleyemezsiniz, diyorduk yapmayın dedik. Suriye krizi başlarken gelin bu olayı çözelim dedik, yoksa Suriye teröristlerin yaşam alanı haline gelir, dedik. Bütün bunları söyleyen biz şimdi bize kalkmış diyorlar ki; Türkiye’nin dış politikası iflas etmiştir. Allah’tan korkun. Bölgedeki bu krizlerin sebebi biz miyiz? Bizim muhalefetimiz bunları sanki biz yapmışız gibi bize saldırıyor. Kendisini milletin meşru hükümeti ile mücadele etmeye adamış. Muhalefet diyemeyeceğim, bir düşmanlık yapısı gibi hareket eden kasetle göreve gelmiş ve Türkiye düşmanı yapıların içerideki siyasi operasyon aparatı gibi davranan bir yapıdan bahsediyoruz. Biz her türlü öz eleştirimizi yapıyoruz. Bunların bir kere öz eleştiri yaptığını görmedik. Kemal Kılıçdaroğlu’nun günde 3 yalanı ortaya çıkıyor. Bir kere öz eleştiri yaptığını görmedim."


Program sonunda EYAD Başkanı Halil Etyemez, konuşmacı olarak programa katılan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü aynı zamanda Kahramanmaraş Milletvekili olan Mahir Ünal’a hediye takdim etti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Lafa gelince işçi hakları konusunda mangalda kül bırakmayanların bu iş cinayetlerinin hiçbirinde sesi soluğu çıkmadı” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Lafa gelince işçi hakları konusunda mangalda kül bırakmayanların bu iş cinayetlerinin hiçbirinde sesi soluğu çıkmadı” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AFAD Başkanlığında "AFAD - DSİ Sel ve Taşkın Risk Azaltma Protokol Töreni”nde konuştu. “Yerli ve milli üretim olan ekskavatörlerimiz, özellikle sel ve heyelan riski yüksek bölgelerimizde görev yapacak” AFAD ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün işbirliğiyle sel ve taşkın risklerini azaltma yolunda kritik bir adım daha attıklarını belirten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Devletimizin ilgili kurumlarının sel taşkın afeti öncesi anı ve sonrasına müdahale noktasında lojistik ve teknik kapasitesini bu vesileyle güçlendiriyoruz. AFAD envanterinde bulunan 111 adet iş makinesinin Devlet Su İşleri’nin kullanımına verilmesini kapsayan protokol, her 2 kurumumuzun etkinliğini artıracaktır. Bugün ilk etapta 31 adet iş makinasının devir teslimini gerçekleştiriyoruz. Bu iş makinelerinin da hizmete girmesiyle birlikte Devlet Su İşlerindeki ekskavatör sayısı 816’ya ulaşacak. Yerli ve milli üretim olan ekskavatörlerimiz, özellikle sel ve heyelan riski yüksek bölgelerimizde görev yapacak. Karadeniz bölgemizdeki 13 ilimizde risk azaltma faaliyetlerine süratle başlıyoruz. Böylelikle öncelikle senelerce yaşadığımız sel, taşkın ve heyelan afetlerinin önüne geçmeyi hedefliyoruz. Derelerimizdeki temizlik ve ıslah çalışmalarına hız vermek suretiyle yoğun yağış dönemi başlamadan gerekli tedbirleri hayata geçireceğiz. Her zaman söylediğimiz gibi depremler, seller, heyelanlar, yangınlar gibi tabiat olaylarının önüne geçemeyiz fakat bunların yol açacağı zararları en aza indirmek bizlerin elindedir. Bizim inancımızda tedbir, tevekküle mâni değildir. Hangi meselede olursa olsun görevimiz önce her türlü önlemi bihakkın almak, ardından da Rabbimizin takdirine teslim olmaktır. Tedbirsiz tevekkül samimiyetin değil cehaletin alametidir” ifadelerini kullandı. “Özellikle yağış mevsimi çalmadan kapımızı riski en yüksek yerlerden başlayarak devlet olarak üzerimize düşeni yapıyoruz” Mevlana’nın ‘Akıl sonradan ah çekmek için değil, düşünüp tedbir almak içindir’ sözünden alıntıda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugünkü imza töreniyle özellikle yağış mevsimi çalmadan kapımızı riski en yüksek yerlerden başlayarak devlet olarak üzerimize düşeni yapıyoruz. Protokol sayesinde kullanıma sunulan yeni iş makinelerimizin da yardımıyla 2024 yılını daha sorunsuz sıkıntısız, inşallah can ve mal kaybı yaşamadan atlatacağımıza inanıyorum. AFAD ve Devlet Su İşlerine çalışmalarında şimdiden kolaylıklar diliyorum. “Coğrafya kaderdir sözünün ne demek olduğunu bizler çok iyi biliyoruz” Türkiye’nin yalnızca jeopolitik açıdan değil, coğrafi olarak da kritik bir bölgede bulunduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerekli şartlara göre tedbirlerin alınmasını gerektiğini vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Negatif ve pozitif anlamlarıyla ‘coğrafya kaderdir’ sözünün ne demek olduğunu bizler çok iyi biliyoruz. Akdeniz havzasında yer alan Türkiye, aynı coğrafyayı paylaştığı diğer ülkelerle birlikte iklim krizinin can yakıcı sonuçlarını en çok hisseden, bundan en fazla mağdur olan devletlerin başında geliyor. 2023 senesi ülkemizle birlikte tüm dünyada en sıcak yıl olarak maalesef kayıtlara geçti. İklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı ve kirlilik olarak adlandırılan üçlü gezegen krizi karşısında en yoğun mücadeleyi veren ülkelerden biri olduk” şeklinde konuştu. “Lafa gelince işçi hakları konusunda mangalda kül bırakmayanların bu iş cinayetlerinin hiçbirinde sesi soluğu çıkmadı” Türkiye’nin son yıllarda çeşitli doğal afetlerle, salgınla ve savaşla karşı karşıya geldiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü “Tedbirli olmak ile tedbirsiz yakalanmak arasındaki devasa farkı bu sınamaların tamamında bizzat tecrübe ettik. Binlerce canımız, plansızlığa hazırlıksızlığa kurban giderken vaktinde önlem alındığında can ve mal kayıplarını nasıl azaltabileceğimizi de yine bu hadiselerde bizzat görmüş olduk, işte evvelki gün İstanbul’un göbeğindeki bir parkta çok basit tedbirler alınmadığı için 5 yaşında bir evladımız göz göre göre hayatını kaybetti. Bu acı olayın öncesinde Beşiktaş Gayrettepe’deki gece kulübü yangınında 29 emekçi kardeşimizi, Antalya’daki teleferik faciasında bir vatandaşımızı ihmallere kurban verdik. Lafa gelince işçi hakları konusunda mangalda kül bırakmayanların bu iş cinayetlerinin hiçbirinde sesi soluğu çıkmadı. Hatta Antalya’daki teleferik faciasının sorumlularını ellerinden gelse neredeyse demokrasi kahramanı ilan edeceklerdi. 6 Şubat depremlerinde aynı kesimlerin nasıl tavır aldıklarını hepimiz gayet iyi hatırlıyoruz. AFAD başta olmak üzere devletimizin kurumlarına karşı çok yoğun bir linç kampanyası yürüttüler. Tamamı yalan ve çarpıtma üzerinden resmi kurumlarımız, gönüllü kuruluşlarımız sağda canla başla çalışan askerimiz, polisimiz, yardım ve kurtarma görevlilerimiz fütursuzca eleştirildi. Vicdanları yaralayan ithamların muhatabı oldu. Daha sonra bu kirli kampanyayı sırf oy tercihlerinden dolayı depremzedelerimizi hedef alacak, onlara hakaretler savuracak kadar ileriye götürdüler. Oysa toplam 14 milyon insanımızı ve 11 ilimizdeki 7 bin mahalle ve köyü etkileyen bu depremleri son bir asırda maruz kaldığımız en ağır tabi affetti. Asrın felaketi olarak nitelenen depremlerde 680 bini konut, 170 bini iş yeri olmak üzere toplam 850 bin bağımsız bölüm kullanılamaz hale geldi. Depremin şehirlerimize yol açtığı maddi hasarın toplamı 104 milyar doları geçti. Aramızdan ayrılan 53 binden fazla kardeşimizin acısı yüreklerimizle hiç dinleyecek. Rabbim afetlerde kaybettiğimiz tüm kardeşlerimize rahmet ve merhamet eylesin diyorum.” “Her ay, 10-15 bin konutun teslimatını yaparak yılsonuna 200 bin konutu teslimi etmeyi hedefliyoruz” Covid-19 salgını ve bölgede artan savaşlarla birlikte artan ekonomik zorlukların, 6 Şubat depremi sonrası omuzlara binen yükün daha da ağırlaştığını dile getiren Erdoğan, “Bu zorluklara rağmen asrın felaketinin üstesinden asrın birlikteliğiyle geliyoruz ve geleceğiz. Bugüne kadar 80 bine yakın konutu ve köy evini hak sahiplerine teslim ettik. Her ay, 10-15 bin konutun teslimatını yaparak yılsonuna kadar bu rakamı 200 bine ulaştırmayı hedefliyoruz. 6 Şubat depremleri ülkemiz açısından bir kırılma noktası olmuştur. Deprem öncesinde son 21 yılda afete hazırlık bakımından attığımız her olumlu adımın faydasını çok net bir şekilde gördük. Daha evvel afet yönetimi farklı kurumların uhdesindeydi. Bu da özellikle afet anında ciddi koordinasyon sorunu olarak ortaya çıkıyordu. Söz konusu görevleri bir araya toplayarak, 2009 senesinde Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı’nı (AFAD) kurduk. Devletimizin ilgili tüm kurumlarını afet öncesi ve sonrası süreçlere dahil ederek koordinasyon ve iş birliğini güçlendirdik. Bugün vatandaşlarımız; AFAD’ı, UMKE’si, Kızılay’ı, polisi, jandarması ve sosyal yardım uzmanlarıyla en sıkıntı günlerinde devletini yanında buluyor. DSİ’de özellikle orman yangını, sel ve taşkınlarla mücadele noktasında vazgeçilmez roller üstleniyor” açıklamasında bulundu. “Bize örnek gösterilen batılı ülkelerin aylar boyunca yapamadığı işleri bizim kurumlarım günler içinde tamamlamaktadır” Van, Elazığ, İzmir ve Maraş’ta meydana gelen depremlerin yanı sıra Antalya’daki orman yangını ile Batı Karadeniz ve Kumluca’da meydana gelen sel felaketinde de devletin tüm kurumlarıyla seferber olduğunu kaydeden Erdoğan, “Bize örnek gösterilen batılı ülkelerin aylar boyunca yapamadığı işleri bizim kurumlarımız hamdolsun günler içinde tamamlamaktadır” ifadelerini kullandı. “Kentsel dönüşüm projeleriyle ülkenin dört bir yanında 3,3 milyon konutun inşasını tamamladık” Erdoğan, zaman zaman ortaya çıkan sorunları da hızla çözüme kavuşturduklarını dile getirerek, “Kurumsal kapasitenin güçlendirilmesinin yanında TOKİ vasıtasıyla dayanıklı, modern ve sağlam binalar inşa ettik. 2003 yılından bu yanan TOKİ tarafından yapılan bina sayısı 1 milyon 351 bini aşıyor. Kentsel dönüşüm projeleriyle ülkenin dört bir yanında 3,3 milyon konutun inşasını tamamladık. Muhalefetin haksız eleştirilerine maruz kalan TOKİ binalarımız, 6 Şubat depremlerinden alnının akıyla çıkmıştır. 6 Şubatta yıkılan tüm binaların yüzde 90’ından fazlası 1999 yılı öncesinin inşaat standartlarının yapılanlarıydı. Tünel kalıp sistemlerinin ve sismik izolatörlerin ne kadar hayati öneme sahip olduğu bir kez daha anlaşılmıştır. Aynı durum sel, taşkın, su baskını ve heyelan gibi yüreklerimizin yandığı diğer felaketler için de geçerlidir. Doğrudan dere yatağına inşa edilen bir binanın yüzde 100 güvenli olduğunu kimse söyleyemez. Temizliği ve ıslahı vaktinde yapılmayan dereler ciddi risk taşıyor demektir. Tabiatla uyumlu bir yapılaşma, şehirleşme ve yaşam tarzı yerine tabiata ters bir anlayışla hareket edildiğinde bedel ödemek maalesef kaçınılmaz hale geliyor” değerlendirmesinde bulundu. “Sadece taşkınlardan dolayı oluşan fatura 4 milyar doları bulmaktadır” Bugüne kadar DSİ tarafından inşa edilen 10 bin 765 tesisin de toplam 20 milyon dekar alanda taşkın kontrolünün sağlandığını, buna rağmen Türkiye’de son 3 yılda toplam bin 500 adet sel, su baskını ve taşkın meydana geldiğini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti: “Gerçekten üzülerek ifade ediyorum; bu afetlerde 113 insanımız hayatını kaybederken, 405 kardeşimiz de yaralandı. Sadece taşkınlardan dolayı oluşan fatura 4 milyar doları bulmaktadır. Geçtiğimiz noktada şu hakikati çok net bir şekilde görebiliyoruz; şayet yuvalarımızda gönül rahatlığıyla oturmak, şehirlerimizde güven içinde yaşamak, köylerimizde ve yaylalarımızda endişesiz hayat sürmek istiyorsak hem tabiata saygılı olmak hem de gereken tedbirleri almak mecburiyetindeyiz. Afet öncesi yapılan bir birim harcamanın afet sonrası ortalama on beş birime tekabül ettiğini aklımızdan çıkarmadan hareket etmemiz şarttır. Allah korusun diğer türlü tarihin tekerrür etmesine mani olamayız. Bunun için sadece kurumsal kapasitenin ve iş birliğinin güçlendirilmesi yeterli değildir. Başta deprem olmak üzere ülkemizin doğal afetlere hazırlık noktasındaki eksiklikleri de süratle giderilmelidir. Nüfusunun yüzde 71’i deprem riski yüksek yerlerde ikamet eden Türkiye’miz için kentsel dönüşüm çalışmaları tercihten öte zorunluluktur. Bilim adamları her gün bizleri deprem konusunda uyarırken, önceki hafta Tokat ilimiz 5,6 büyüklüğünde bir depremle sarsılmışken, deprem İstanbul’umuz için bir beka meselesi haline gelmişken, yani deprem gerçeği kendini sürekli hatırlatırken hiçbirimizin dönüşüm projelerini geri plana itme, önemsiz hale getirme lüksü yoktur. Ülke ve millet meselesinin siyasi partisi olmaz. Afetlere hazırlık bizim nazarımızda siyaset üstü bir konudur. Açık söylüyorum; bizim bütün derdimiz insanımızı yaşatmaktır. Bizim amacımız; vatandaşımıza müreffeh bir gelecek sunmak, ihmalden, siyasi rekabetten, tembellikten veya para hırsından dolayı daha fazla acı çekmek, daha fazla yıkım ve gözyaşı görmek istemiyoruz. Hükümet olarak; kentsel dönüşüm, sel ve taşkın riskini azaltma, dere ıslahı ve ağaçlandırma gibi insanlarımızın can ve mal emniyetini sağlayacak her türlü gereken desteği vereceğimizi bilinmesini istiyoruz.”
Hakkari Seyyid Tâhâ-i Hakkâri ve Seyyid Abdullah-ı Şemdini Hazretlerinin kabri yenileniyor Hakkari Valisi Ali Çelik, binlerce ziyaretçinin manevi mirasına şahitlik ettiği Seyyid Tâhâ-i Hakkâri ve Seyyid Abdullah-ı Şemdini Hazretlerinin aziz hatıralarını, onlara yakışır şekilde yenileyerek kabirlerinin çevresini düzenlediklerini söyledi. Hakkari’nin Şemdinli ilçesine bağlı Nehri köyünde bulunan Seyyid Tâhâ-i Hakkâri ve Seyyid Abdullah-ı Şemdini Hazretlerinin kabirleri yenilenerek çevre düzenlenmesi yapıldı. Hakkari Valisi Ali Çelik, sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımda, “Binlerce ziyaretçinin manevi mirasına şahitlik ettiği Seyyid Tâhâ-i Hakkâri ve Seyyid Abdullah-ı Şemdini Hazretlerinin aziz hatıralarını, onlara yakışır şekilde yenileyerek kabirlerinin çevresini düzenliyoruz. Emeği geçen mesai arkadaşlarıma teşekkür ederim” iadelerine yer verdi. Seyyid Taha-i Hakkâri Hazretleri, Anadolu’da yaşayan büyük velilerdendir. Silsile-i aliyyenin otuz birincisidir. Peygamber Efendimizin neslinden olup Seyyid Abdülkadir-i Geylani Hazretlerinin on birinci torunudur. Mevlana Halid-i Bağdadi Hazretlerinin halifelerindendir. 1853 yılında Şemdinli yakınındaki Nehri’de vefat etti. Kabri orada olup ziyaret edilmekte, feyz ve bereketlerinden istifade olunmaktadır. Anadolu’da yetişen evliyânın büyüklerinden Seyyid Abdullah-ı Şemdînî, ahlâkı, Hazreti Osman’ın güzel ahlâkını hatırlatan çok yüksek bir velî idi. Şafiî mezhebi âlimlerindendir. Lakabı Sirâcüddîn ve Menba’ul-hilm’dir. Nisbesi; Nekşibendî, Hâlidî, Müceddidî, Şemdîni ve Nehrî’dir. Hakkâri vilâyetinin Şemdînân (veya Semzînân, şimdiki adıyla Şemdinli) kasabasındandır. Doğum târihi bilinmemektedir. 1228 (m. 1813) senesinde vefât etti. Şemdînân’ın Nehri kasabasında medfûndur.
Bursa CHP’li ilçe belediye başkanlarından Başkan Bozbey’e ziyaret Bursa Büyükşehir Beldiye Başkanı Mustafa Bozbey, CHP’li belediye başkanlarını ağırladı. Toplantıda konuşan Başkan Mustafa Bozbey, “tüm ilçelerimizde eşit ve adil yönetim anlayışı uygulayacağız” dedi. 31 Mart yerel seçimlerinin ardından Bursa’da Cumhuriyet Halk Partisi’nden seçilen ilçe belediye başkanları Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’i makamında ziyaret etti. Büyükşehir Belediyesi Binası’nda gerçekleşen ziyarete Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, Mustafakemalpaşa Belediye Başkanı Şükrü Erdem, Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç, Gemlik Belediye Başkanı Şükrü Deviren, Harmancık Belediye Başkanı Haşim Ali Arıkan ve CHP İl Başkanı Nihat Yeşiltaş katıldı. Ziyarette konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, tüm ilçelere yatırımları ve desteklerini sürdüreceklerini söyledi. Ziyaretten dolayı memnuniyetini dile getiren Mustafa Bozbey, “Cumhuriyet Halk Partisinden seçilmiş çok değerli belediye başkanlarımız ve il başkanımızla ziyarete geldiler. Onlarla hem ilçelerimizin sorunlarını aynı zamanda da Bursa’nın sorunlarının değerlendirmesini yaptık. Belediye başkanlarımız 6 ilçede sorumlu olduklarından 6 ilçenin de o güzel insanlarının da gülümsemesine katkı sağlayacaklar, projeleriyle çocukların, gençlerin, kadınların, her yaşta insanın da gülümsemesini sağlayacaklar. Bu konuda da Büyükşehir Belediyesi olarak onların yanındayız, destekçisiyiz. Tüm ilçelerde eşit ve adil bir yönetim anlayışı sergileyeceğimizi hep söyledik, söylüyoruz. Arkadaşlarımızla da aynı şeyi paylaştık. Tüm ilçelerimize yatırımlarımızı desteklerimizi ve oradaki projelerimizi yaparak tüm Bursa’nın hep beraber gülümsemesini sağlayacağız” diye konuştu. Ziyaretin ardından ilçe belediye başkanları, Başkan Bozbey’e çeşitli hediyeler verdi.
İstanbul Okul Sporları Kürek Yarışları Haliç’te gerçekleştirildi İSTANBUL(İHA) – Fatih Belediyesi ev sahipliğinde Okul Sporları Kürek Yarışları Haliç’te gerçekleştirildi. Şampiyonaya 11 ilden 248 sporcu katıldı. Okul Sporları Kürek Yarışları Fatih Belediyesi’nin ev sahipliğinde bulunan Fatih Belediyesi Haliç Su Sporları Merkezi’nde gerçekleştirildi. Şampiyonaya 11 ilden 248 sporcu katıldı. Sporcu gençler bir taraftan şampiyonada dereceye girmek için mücadele ederken diğer taraftan organizasyonun tadını çıkardı. Yarışlar heyecan dolu görüntülere sahne oldu. “248 sporcumuz bu sabah saatlerinden itibaren yarışmaya başladılar” Gaziantep Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’nden Burak Anlatıcı gerçekleştirilen yarışlarla ilgili, “Şu an içerisinde bulunduğumuz organizasyon okul sporları kürek branşında Türkiye şampiyonası. 11 ilden 248 sporcumuz bu sabah saatlerinden itibaren yarışmaya başladılar. Şu an içerisinde bulunduğumuz alan Fatih Belediyesi’nin Kano ve Kürek Sporları Merkezi. Bu organizasyon tabii Gençlik ve Spor Bakanlığımızın organizasyonu. Milli Eğitim Bakanlığıyla birlikte yaptığımız ve Fatih Belediyesi’nin destekleriyle, iş birliğinde gerçekleştiriliyor. Dün teknik toplantıyla başlayan müsabakalar bugün saat 10 itibariyle fiilen başladı. Saat 3 buçuk civarında da yarışmanın tamamlanmasıyla inşallah 248 sporcumuz dereceye girecek. Başarı belgeleri, madalyaları ve kupaları takdim ederek inşallah sağ salim illerine uğurlayacağız” ifadelerini kullandı. “Hem eğleniyoruz hem de ciddi antrenmanlarımız da oluyor” Nazen Arıcı organizasyon sayesinde hem yarıştıklarını hem de eğlendiklerini belirterek, “Bu spora 2 yıl önce başladım. Şu anda yıldız kızlar kategorisinde yarış yaptık. Yarışımız gayet güzel geçti. Ondan öncesinde de genç erkek, kategorisinin de dümencisiydim. Yarışımız güzel geçti. Onda ikincilik bekliyoruz. Diğer iki çift de yarışımızda da birincilik bekliyoruz. Aynı zamanda bu sporu yaparken hem eğleniyoruz hem de ciddi antrenmanlarımız da oluyor” dedi. “Bu ortamda bulunmak kesinlikle güzel bir şey” Arkadaşlarıyla beraber bu ortamda bulunduğu için memnun olduğunu söylen Ecem Aydın, “Çok eğlenceli ve çok zor geçiyor. Biz bu yarışa aylardır çalışıyoruz ve açıkçası bizim kategorimiz gerçekten zor bir yarış. Üzerinde durması en zor teknelerden bence bir tanesi ve bu bizim için hem düşme tehlikesi hem de birinci olma heyecanı. İkisi birlikte oluyor. Ve bu yorucu bir şey aslıda. Arkadaşlarımla beraber bu ortamda bulunmak kesinlikle güzel bir şey” diye konuştu. Doruk Akça ise “Çok güzel geçti bu yarış ilk yarışımdı. Hafif bir aksilik yaşadım. Onun dışında çok güzel, ortam çok iyi. Çok eğlenceli bir spor. Herkesi bekleriz” şeklinde konuştu.