GENEL - 12 Aralık 2017 Salı 11:17

“1243 Kösedağ Savaşı ve Anadolu’nun Moğollar Tarafından İşgali Uluslararası Şurası” gerçekleştirildi

A
A
A
“1243 Kösedağ Savaşı ve Anadolu’nun Moğollar Tarafından İşgali Uluslararası Şurası” gerçekleştirildi

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Tarih Kurumu Başkanlığı ve Cumhuriyet Üniversitesi iş birliğiyle “1243 Kösedağ Savaşı ve Anadolu’nun Moğollar Tarafından İşgali Uluslararası Şurası”, Cumhuriyet Üniversitesi Kültür Merkezinde düzenlendi.

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Tarih Kurumu Başkanlığı ve Cumhuriyet Üniversitesi iş birliğiyle “1243 Kösedağ Savaşı ve Anadolu’nun Moğollar Tarafından İşgali Uluslararası Şurası”, Cumhuriyet Üniversitesi Kültür Merkezinde düzenlendi.


“1243 Kösedağ Savaşı ve Anadolu’nun Moğollar Tarafından İşgali Uluslararası Şurası”nda, Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan, Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Alim Yıldız ve Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Derya Örs konuşma yaptı.


Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Örs, konuşmasında yenilgilerden ders almayan, sadece galibiyetleriyle övünen toplumların, Allah’ın değişmez nizamını tam olarak anlayamadıklarını dile getirdi. Hayır ve hasenat üzerine bina edilen nizamların yükselerek devam edeceğini; şer üzerine bina edilen nizamların ise yıkılıp gitmeye mahkum olduğunu belirten Örs, bir toplumun zafer için gerekli şartları yerine getirmediği sürece zafer beklentisi içerisinde olmaması gerektiğini ifade etti. Kösedağ Savaşı’nda da gerekli tedbirlerin alınmamış olması nedeniyle bir mağlubiyet yaşandığını belirten Örs, Selçuklu Devleti’nin yıkılmasına neden olan bu mağlubiyetin perde arkası incelendiğinde, günümüzde yaşanan pek çok musibetle benzerlik taşıdığının görüleceğini belirtti ve düzenlenen bilimsel toplantının en önemli faydasının bu tür mağlubiyetlerin arkasındaki hadiseleri görerek ders çıkartılmasını sağlamak olduğunu dile getirdi.


Dünya gündeminde yer alan Kudüs ile ilgili de konuşan Örs, Müslümanların birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmediği sürece sadece Türkiye’nin çabalarıyla bu toprakların hakkının savunmasının mümkün olmadığını dile getirdi. İslam dünyası yöneticilerinin İslam’ın gereklerini yerine getirmekten uzak olduğunu belirten Prof. Dr. Derya Örs, tarihte İslam’ın bayraktarlığını yapan Türklere bu konuda yine büyük görevler düştüğünü sözlerine ekledi.


Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan, devlet kurmakla öne çıkmış olan Türklerin tarihinde zaferlerin yanı sıra durağanlıklar ve mağlubiyetlerin de bulunduğunu belirterek tarih zincirinin tam olarak anlaşılması için mağlubiyet halkalarının da üzerinde durulması gerektiğini ifade etti. Düzenlenen şurada, esas olarak, Kösedağ’da çok da beklenmeyen bir mağlubiyete nelerin neden olduğu sorusunun tartışılacağını kaydeden Turan, bu soruya verilecek yanıtların geleceğimize ışık tutmak açısından da önemli olduğunu söyledi.


Kösedağ’da yaşanan mağlubiyete nelerin neden olduğu sorusuna verilebilecek muhtelif cevaplar bulunduğunu belirten Turan, bu etkenler içerisinde en çok mağlubiyette Moğolların hukuk tanımaz uygulamalarla birçok milleti içine alan bir güç haline gelmiş olmaları, Moğolların dehşete düşüren uygulamaları nedeniyle onlara dair yaşanan toplumsal korku, Türkiye Selçuklu Devleti yönetiminde Bizans uygulamalarının tesiri, yükselişin simgesi olan Aleaddin Keykubat’ın ani ölümünden sonra yerine gelen Gıyasettin Keyhüsrev’in devlet yönetimi açısından yetersiz olması gibi etkenlerin öne çıktığını belirtti ve sözlerini, düzenlenen Şuranın bu konuda faydalı bilgiler ortaya çıkarılmasına vesile olmasını temennisiyle tamamladı.


Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Alim Yıldız, bir kavşak noktasında bulunan Sivas’ın Türk tarihi açısından taşıdığı kilit role dikkat çektiği konuşmasında, Kösedağ ve Ankara Savaşlarında görüldüğü üzere, doğudan gelen askeri tehlikeler söz konusu olduğunda, Sivas’ın geçilmesinin Anadolu’nun düşmesi anlamına geldiğini belirtti ve sempozyumun başarılı geçmesi temennisinde bulundu.


Şuranın kapanış oturumu, Başbakan Yardımcısı Fikri Işık ve Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın katılımlarıyla gerçekleştirildi. Kapanışta, Derya Örs, Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü Alim Yıldız, İstanbul Milletvekili Ekrem Erdem, Milli Eğitim Bakanı Yılmaz ve Başbakan Yardımcısı Fikri Işık konuşma yaptı.



"Büyük milletler güçlü bir dil, köklü bir tarih ve gelişmiş bir kültür ile var olur"


Başbakan Yardımcısı Işık, konuşmasına, programında son anda gerçekleşen değişiklik nedeniyle etkinliğe katılamayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın selamlarını ileterek başladı. Büyük devletlerin ancak büyük milletler tarafından kurulacağını ifade eden Işık, büyük milletlerin ise güçlü bir dil, köklü bir tarih ve gelişmiş bir kültür ile var olacağını dile getirdi. Tarihte büyük devletler kurmuş milletlerin köklü bir tarihe sahip olmakla kalmayarak tecrübeler hazinesi ve ibretler havzası olan tarihten istifade ettiklerine de dikkat çeken Fikri Işık, bu bakımdan tarihin dünden ziyade yarının bilgisi olduğunu söyledi.


Türkiye’nin güçlü ve temiz bir tarihe sahip olduğunu ifade eden Işık, bugün de Kudüs konusunda en net duruşu sergileyen ülkenin Türkiye olduğunu vurguladı. Bunun, Türkiye’nin tertemiz tarihinden aldığı özgüvenin sonucu olduğunu belirten Işık, bu özgüven sayesinde, Kösedağ’da yaşanan mağlubiyetin bugün ele alabildiğine dikkat çekti.


Milli Eğitim Bakanı Yılmaz, tarih derslerinde esas olarak öğrencilerin günümüzde olup bitenleri yorumlamasını ve geleceğe yönelik bir projeksiyon oluşturmasını sağlayacak bir tarih bilinci kazandırılmasının amaçlandığını belirterek, bu bilince sahip olmak doğrultusunda Türkiye’de artık geçmişte yaşanan kayıpların anıldığı, bunların hatırlatıldığı etkinlikler yapılabildiğini dile getirdi. Son yıllarda Sarıkamış, Musul, Balkanlar üzerine paneller yapıldığı gibi, bugün de ilk defa olmak üzere Kösedağ Savaşı’nın anılmasının, kayıplardan dersler çıkarılmasına vesile olarak bu millet üzerine plan yapanların planlarını boşa çıkaracağını belirtti. Bugün bu coğrafyada Kösedağ Savaşı’nın galiplerinin olmamasının, bu savaşın asıl kazananının bu halk olduğunu gösterdiğini belirten İsmet Yılmaz, savaştan çıkartılacak diğer bir desin de ihanet edenlerin hiçbir zaman kazanamayacağının anlaşılması olduğunu vurguladı.


Etkinliği düzenleyen kurumlar adına Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Derya Örs ile Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü Alim Yıldız, kapanışta etkinliğe katkı sunan bilim insanlarına teşekkürlerini iletti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sivas (Düzeltme) 58 yıldır gerçek kimliğini arıyor Sivas’ta yaşayan 58 yaşındaki Raziye Şimşek, doğduğu günden bu yana gerçek kimliğine kavuşamadı. Hikâyesiyle filmlere konu olacak olayın aydınlatılması için Şimşek’in biyolojik babasının mezarı açılarak DNA örneği alındı. Sivas kent merkezinde yaşayan Raziye Şimşek, 1 yaşında annesini kaybettikten sonra yaşadığı dramatik hayat hikâyesiyle duyanları derinden etkiliyor. Şimşek, annesinin vefatının ardından babası tarafından 1 yaşındayken yurda verildi. İddiaya göre, o dönemdeki yurt müdürü Şimşek’i kaydettirmeden resmi olmayan şekilde bir aileye verdi. Bu aile de sahte kayıtlarla Şimşek’i öz çocuklarıymış gibi nüfusa kaydettirdi. Şimşek, evlendikten sonra evlat edinen aile tarafından reddedilerek evlatlıktan düşürüldü. Evlat edinen ailenin çıkarttığı kimlik kartı numarası ve kendisinin çıkarttığı kimlik kartı numarası bulunan Şimşek, bu nedenle devlet kurumlarına gittiğinde birçok sorunla karşılaşıyor. Yaklaşık 3 yıldır bu durumun çözümü için mücadele eden Şimşek, “Ben bir yaşımdayken annem vefat etti. Bana bakan olmadığı için beni yurdun kapısının önüne bırakıyorlar. O dönemin yurt müdürü beni el altından yurda kaydetmeksizin beni büyüten aileye veriyor. Onlar da sahte kayıtla beni kendilerinin üzerine geçiriyorlar. 18, 19 yaşına gelip evlendiğimde beni üzerlerinden düşürüyorlar. Bunun zorluğunu hep yaşıyorum. Benim ablalarım bütün aile fertlerim beni kabul ediyor ama daha büyük aile bireylerimiz olmadığı için Hâkim Bey DNA testine karar verdi. 2,5 yıldır çok büyük zorluklarla uğraşıyorum. Hem maddi hem de manevi sıkıntılar yaşıyorum. Sürekli mahkemelere gidip geliyorum. Yaşadığım şeyleri tekrar tekrar yaşıyorum” dedi. Adına iki farklı kimlik numarası olduğunu ifade eden Şimşek, “Geçmiş yakamı bırakmıyor ki rahat edeyim. 1965 yılından bu yana bu hayatı yaşıyorum. Şuanda benim adıma iki farklı TC kimlik numarası var. Birisi onların üzerine diğeri de benim şuan kullandığım TC kimlik kartı numarası. Devlet kurumlarına gittiğim zaman problem oluyor. Hastanelere falan gittiğimde eşimin üzerine muayene olduğum için pek sorun yaşamadım ama yine de ben bu durumdan da rahatsız oluyorum. Her zaman elim yüreğimde. İnşallah son mahkeme olur, bu konudan dolayı hem maddi hem manevi çok yoruldum. 58 yaşındayım 25 yıl olmuştu ben unutalı. Ama ben 2,5 yıldır bu durumu mahkeme kapısında tekrar tekrar yaşıyorum, geçmiş yakamı bırakmıyor” şeklinde konuştu.
Trabzon Türk balıkçı tekneleri okyanusları mesken tuttu Türkiye’de bin 600 kadar endüstriyel balıkçı teknesi bulunurken bu tekneler yurt içi ve yurt dışı sularda avcılık yapıyor. Ülkemizde denizlerde 15 Nisan’da başlayan av yasağının ardından bazı balıkçı tekneleri ağırlıklı olarak Atlas ve Hint Okyanusu’na yönelerek avcılık yapıyor. Türkiye, Afrika ülkeleri başta olmak üzere 12 ülkeyle balıkçılık konusunda antlaşması yaparken, 15 ülke ile de antlaşma yapmak üzere müzakereler sürüyor. Türkiye’den yapılan uluslararası anlaşmalar kapsamında Türk balıkçı gemileri ağırlıklı olarak Atlas Okyanusu’nun Batı Afrika sahilleri olmak üzere Fas, Moritanya, Fildişi Sahili, Somali gibi ülkelerin sularında tıpkı Karadeniz, Ege, Marmara ve Akdeniz’de olduğu gibi farklı balık çeşitlerini avlıyor. Uluslararası sularda avlanan gemilerin çoğunluğunu Doğu Karadeniz’den giden balıkçı gemileri oluştururken, Türkiye şu ana kadar Afrika ülkeleri başta olmak üzere 12 ülkeyle balıkçılık konusunda antlaşması yaptı. 15 ülke ile anlaşma yapmak üzere müzakereler devam ediyor. Türkiye karasuları dışında onlarca balıkçı teknesi, 2 binin üzerindeki tayfası ile avlanma yaparken, son yıllarda ülkemizde gerek iklimsel değişiklik gerekse çevresel faktörlerden dolayı su ürünleri avcılığı üretiminde yaşanan dalgalanmalar endüstriyel balıkçılık yapan balıkçı teknelerinin zor duruma düşmesine neden oluyor. Hem balıkçıların avlanma miktarını nispi olarak artırmak hem yeni ürün alanları bulmak için son yıllarda Türkiye su ürünleri üretiminin olduğu ülkelerle beraber ikili balıkçılık antlaşmaları yaparak bu doğrultuda Atlas ve Hint Okyanusu’nun yolunu tuttu.
Kayseri ERÜ, THE 2024 Asya Üniversiteleri sıralamasında ilk 500’de Dünyanın en itibarlı üniversite derecelendirme organizasyonlarından birisi olan Times Higher Education (THE) 2024 Asya Üniversiteleri Sıralaması açıklandı. Açıklanan sıralamaya göre Erciyes Üniversitesi (ERÜ) en iyi 401-500 üniversite aralığında sıralanarak önemli bir başarı elde etti. THE 2024 Asya Üniversiteleri Sıralaması açıklandı. 2023 yılına ait kurumsal veriler dikkate alınarak gerçekleştirilen THE Asya 2024 sıralamasında Türkiye’den 75 üniversite sıralamaya girdi. Açıklanan sonuçlara göre, ERÜ en iyi 401-500 üniversite aralığında sıralanarak önemli bir başarı göstererek, devlet üniversiteleri arasında ise 13. sırada yer aldı. THE Sıralama Sistemi Asya üniversitelerini, dünya üniversiteleri sıralamasında kullandığı Öğretim, Araştırma Ortamı, Araştırma Kalitesi, Endüstri ve Uluslararası Görünürlük olmak üzere 5 ana başlıkta 18 göstergeye göre derecelendirmekte olup, toplam puan belirlenirken Araştırma Kalitesi yüzde 30, Araştırma Ortamı yüzde 28, Öğretim yüzde 24.5, Endüstri yüzde 10 ve Uluslararası Görünürlük ise yüzde 7.5 oranında ağırlığa sahip bulunmaktadır. Erciyes Üniversitesi’nin kuruluşundan itibaren her zaman kendinden söz ettiren ve her zaman üst derecelerde yer alan bir Üniversite olduğuna dikkat çeken ERÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Altun, bu önemli başarıya katkı sağlayan tüm ERÜ mensuplarına teşekkür etti.