KÜLTÜR SANAT - 24 Mayıs 2018 Perşembe 09:10

Bakanlık asırlık Mushaf-I Şerif’i yeniden bastı

A
A
A
Bakanlık asırlık Mushaf-I Şerif’i yeniden bastı

Sülüs, celî ve ta’lik hatlarıyla yazdığı pek çok eserle tanınan ve özellikle Osmanlı dönemi yazma eserlerinde sıklıkla kullanılan nesih yazı stilinin en güzel örneklerini veren Hattat Hasan Rıza Efendi’nin asırlık Mushaf-ı Şerif’i yeniden basıldı.

Sülüs, celî ve ta’lik hatlarıyla yazdığı pek çok eserle tanınan ve özellikle Osmanlı dönemi yazma eserlerinde sıklıkla kullanılan nesih yazı stilinin en güzel örneklerini veren Hattat Hasan Rıza Efendi’nin asırlık Mushaf-ı Şerif’i yeniden basıldı.


İslam yazı sanatını zirveye taşıyan Şeyh Hamdullah’ın geçtiğimiz yıllarda yeniden basılan 500 yıllık eserinin ardından, Hattat Hasan Rıza Efendi’nin asırlık Mushaf-ı Şerif’inin tıpkıbasım çalışmaları da daha önce hiç denenmemiş tekniklerle yapıldı.


Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, özenle tamamlanan Hasan Rıza Efendi hattı Mushaf-ı Şerif’in bir numaralı tıpkıbasımını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a takdim edecek. Bakan Numan Kurtulmuş, ilerleyen günlerde Meclis Başkanı İsmail Kahraman’a sunacağı eseri dün Başbakan Binali Yıldırım’a da takdim etti.


Teknik Olarak En İyi Tıpkıbasım


Sultan V. Mehmed Reşad’ın Osmanlı tahtına geçtikten sonra Eyüp Sultan’da yaptırmaya niyetlendiği türbesinde okunmak için sipariş verdiği büyük boy Kur’ân-ı Kerîm yazması olan ve Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde korunan Hattat Hasan Rıza Efendi’ye ait eser teknik anlamda günümüze kadar yapılan en iyi tıpkıbasımların ikincisi.


Kültür ve Turizm Bakanlığı Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı’nın, daha önce tıpkıbasımları yapılan Mushaf-ı Şerif’lerin yeterli teknik özellikleri taşımadığı gerekçesiyle, 2014 yılında başlattığı çalışmayla, geçtiğimiz yıllarda tamamlanan ilk eser Hattatların Piri Şeyh Hamdullah hattı Mushaf-ı Şerif olmuştu.


Oldukça Hassas Bir Çalışma


Türkiye’de daha önce hiç denenmemiş Hexachrome ve Ekinoks baskı tekniklerinin kullanıldığı Hasan Rıza Efendi hattı Mushaf-ı Şerif’in tıpkıbasım çalışmalarında, yaygın olarak kullanılan ve 4 ana renk üzerine kurulan baskı yöntemi geliştirilerek, daha geniş bir renk spektrumunda renk ayrımı gerçekleştirildi.


Tıpkıbasımın hazırlık, grafik ve montaj aşamasında sadece baskı ve renk ayrım teknikleri bakımından değil, kâğıt ve cilt seçiminde de oldukça hassas davranıldı. Daha önce yapılmış olan pek çok tıpkıbasım yayında kullanılan, yaldız ile renkleri mat ve yapay yansıtan ağır kuşe tarzı kâğıtlar yerine, bu eser için provalar Tinteretto Stucco, Oldmild, Speciart, Enzo Vivid, Garda Pat Klasik ve Renoir gibi çeşitli artistik kâğıtlara yapıldı. Tüm bu kâğıtlara yapılan provalar sonunda Tinteretto Stucco ve Oldmild markalı kâğıtlarda karar kılındı ve böylece eserlerdeki renkle, detaylar aslına uygun olarak yansıtılabildi. Ayrıca Mushaf-ı Şerif’in orijinal ciltlerine en yakın hissi verebilmek adına da, temini oldukça güç ve masraflı olan keçi derisi üzerine klişe uygulamalar yapıldı.


Fiziki ve optik kusurlardan arınmış bir ortamda asgari 300 dpi çözünürlükte ve kalibrasyonlu ekran eşliğinde yapılan fotoğraf çekimlerinin ardından renk ayrım çalışmalarına başlanan eserde iç baskı ve cilt örneklerini içerir provalar ise Yazma Eser uzmanları, Kitap Şifahanesi restoratörleri ile Uğur Derman, Mehmet Özçay ve İslam Seçen gibi alanında söz sahibi isimler tarafından değerlendirildi.


Hattat Hasan Rıza Efendi Kimdir?


Seyyid, Hacı, Hâfız Hasan Rızâ Efendi -bugün Bulgaristan’da Tarnovo adıyla kalan- Tırnova şehrinde posta müdürlüğü yapan Ahmed Nazif Efendi’nin oğludur. 1243/1828 yılında vukû bulan Rus muhârebesi bozgununda Ahmed Nazif Efendi’nin âilesi İstanbul’a hicret etmiştir. Ahmed Nazif Efendi bu esnâda evlenip Üsküdar’daki Aynalı Mescid civarına yerleşmiş ve 1265/1849 yılında bir oğlu dünyaya gelmiştir. Hasan Rızâ adı verilen bu çocuk henüz üç yaşındayken, âile, ikmetgâhını Şehzâdebaşı’na naklederek Reşid Paşa konağına yakın bir eve taşınmışlardır.


Hasan Rızâ Efendi, Bozdoğan Kemeri civârında önce Kaptanpaşa, sonra Hâfız Münib Efendi mekteplerinde okurken, hüsn-i hatta ilgi duydu. O civârda ikamet eden Yahyâ Hilmi Efendi (1249/1833-1325/1907) gibi mükemmel bir hattatın da aralarında bulunduğu hocalardan sülüs-nesih yazılarını öğrenmeğe başladı. Babası kolera salgınından vefât edince amcası Hacı Hüseyin Efendi, henüz 16 yaşında bulunan yeğeni Hasan Rızâ’yı Mûsıka-i Hümâyûn’a kayd etdirdi. Mûsıka-i Hümâyûn kışlasında hüsn-i hat muallimi olan Şefik Bey’den (1235/1820-1297/1880) meşke başlayan Hasan Rızâ, buradaki öğrenimi bitince, 16 arkadaşıyla birlikte 1283/1866 yılında sülüs-nesih yazılarından icâzete nâil oldu. Şefik Bey, kabiliyetli öğrencisi Hasan Rızâ’yı, kendi hocası Kdıasker Mustafa İzzet Efendi’ye (1216/1801-1293/1876) de götürerek ayrıca istifâdesini sağladı. Mûsıka-i Hümâyûn imamı Halil Efendi 1288/1871 yılında vefât edince, onun yerine bu vazifeye getirilen Hasan Rızâ Efendi 1293/1876’da hac farîzasını edâ etdi. Hocası Şefik Bey’in emekliye ayrılması üzerine, Mûsıka-i Hümâyûn’da imâmetin yanısıra hüsn-i hat muallimliği de Hasan Rızâ Efendi’ye tevdî olundu.


Medresetü’l-Hattâtîn’in 20 Mayıs 1915’de açılışından bir müddet sonra Hasan Rızâ Efendi -Ahmed Kâmil Efendi’nin (Akdik, 1278/1861-1360/1941) yanısıra- sülüs-nesih-rıka yazılarını öğretmek üzere tâyîn edildi. Ders gösterme günleri pazartesi, perşembe’ydi. Gözlerindeki rahatsızlık yüzünden Medresetü’l-Hattâtîn’deki muallimliği fazla sürmedi.


Hasan Rızâ Efendi, 10 Cemâziyelâhir 1338 (2 Mart 1920) günü Rumelihisarı’ndaki evinde vefât edip oradaki kabristana defn edildi. Vefatından iki gün sonra evinde çıkan yangından eserleri kurtarılabilmiştir. Hasan Rızâ Efendi ve yanında medfûn oğlu Süreyyâ Saltuk Bey için Rumelihisarı Kabristanı’nda latin harfleriyle hazırlanan kabir kitâbeleri mevcuttur. (BC -

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Büyükçekmece’de kontrolden çıkan araç tırın altına girdi: 1 ölü, 2 yaralı Büyükçekmece’de gece saatlerinde kontrolden çıkan otomobil, seyir halindeki tırın altına girdi. Kazada araç içerisinde sıkışan 1 kişi hayatını kaybederken tırın ve kaza yapan aracın sürücüleri ise yaralandı. Kaza, saat 01.45 sıralarında Büyükçekmece E5 Karayolu Edirne istikametinde gerçekleşti. İddiaya göre kontrolden çıkan E.M. (42) idaresindeki 35 KH 1721 plakalı otomobil, E5 üzerinde seyir halinde olan S.G. idaresindeki 76 DE 334 plakalı tıra arkadan çarparak tırın altına girdi. Kazayı görenlerin ihbarı üzerine olay yerine polis, itfaiye ve sağlık ekipleri intikal etti. Kazada tır sürücüsünün yaralandığı öğrenilirken tırın altına giren otomobilin sürücüsü E.M. ve yan koltukta bulunan Ahmet Andırın (58) araç içerisinde sıkıştı. İtfaiye ekiplerinin kurtarma çalışmaları sonucu sürücü E.M. bulunduğu yerden yaralı şekilde kurtarılarak ambulansla hastaneye kaldırıldı. Sağlık ekipleri yan koltuktaki Ahmet Andırın’ın ise olay yerinde hayatını kaybettiğini tespit etti. Olay yeri inceleme ekipleri ve nöbetçi savcının incelemelerini tamamlamalarının ardından Ahmet Andırın’ın cenazesi ceset torbasına koyularak ambulansla en yakındaki hastane morguna götürüldü. İtfaiye ekiplerinin çalışması sonucu tırın altına sıkışan araç bulunduğu yerden çıkarılırken polis ekipleri kazayla ilgili inceleme başlattı.
Ankara AJet’in Ankara-Erzincan seferi yapan uçağı bomba ihbarı nedeniyle Ankara’ya geri döndü AJet’in VF4150 numaralı Ankara-Erzincan seferini yapan uçağı bomba ihbarı nedeniyle Ankara Esenboğa Havalimanına geri döndü. Edinilen bilgilere göre AJet’in VF4150 numaralı Ankara-Erzincan seferini yapan Boeing 737 tipi uçakta bomba ihbarı yapıldı. Ankara Esenboğa Havalimanından saat 23.55’te kalkan uçak, ihbar nedeniyle yaklaşık 40 dakika sonra Ankara Esenboğa Havalimanına döndü. Yolcuları tahliye edilerek güvenli bölgeye alınan uçakta güvenlik güçleri tarafından arama yapıldı. Yarım saat süren incelemenin ardından ihbarın asılsız olduğu öğrenildi. Uçakta bulunan yolculardan Murat Bozdelen ise o anları, “AJet firmasından Erzincan için biletimizi aldık. Saat 23.55’te bindik. Biz 40 dakikada indiğimizi sandık. Bize bilgilendirme yapılmadı. İndikten sonra sadece, kadınlar ve çocuklar çıksın, dediler. Biz de internete girip öğrendik ki bomba ihbarı varmış. Sonra buraya geldik, mağdur olduk. Bana kalsa ben biletin parasını isterim ama öyle bir şey yapmıyorlar. 7 gün bekletiyorlarmış” şeklinde anlattı. Uçakta bulunan başka bir yolcu Ayhan Akkaya ise “Saat 12’ye beş kala bindik. Uçak Ankara’ya geri indi. Bize hiçbir şey söylenmedi. 2 saat uçağın içerisinde bekledik. Yetkililerden cevap alamadık. Biz neden beklediğimizi sorduk. Pilot bey bilgi verecek, dediler ama bilgi veren olmadı. Güvenlik güçleri silahları ile gelince biz tedirgin olduk zaten. İlk önce bayanları aldılar. Sonra bizi aldılar. Buraya getirdiler bizi ama burada da yetkili bulamıyoruz” dedi.