GENEL - 20 Ekim 2018 Cumartesi 08:57

Akarca: "Dünyaya insan sevgisini öğrettik"

A
A
A
Akarca: "Dünyaya insan sevgisini öğrettik"

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Akarca, "Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları" toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye’deki mülteci sayısının 4 milyona yaklaştığını belirterek, "Dünyaya insan sevgisini öğrettik" dedi.

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Akarca, "Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları" toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye’deki mülteci sayısının 4 milyona yaklaştığını belirterek, "Dünyaya insan sevgisini öğrettik" dedi.


Türkiye ile Avrupa Birliği arasında imzalanan anlaşmalar çerçevesinde, Türkiye tarafından uygun görülen ve Avrupa Birliği’nce finanse edilen “Türkiye’deki Irak ve Suriye Krizinden Etkilenen Sığınmacılar için Geliştirilmiş Destek” projesi kapsamında gerçekleştirilen “Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları” toplantılarının üçüncü hafta programı Ankara’da başladı.


Aralık ayına kadar 8 hafta sürecek ve toplamda 600 civarında gazetecinin buluşacağı toplantıların üçüncü hafta programının açılış toplantısına, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Akarca, SGDD Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak, MUDEM Genel Koordinatörü Safa Karataş, AB Türkiye Delegasyonu Uluslararası İşbirliği Sorumlusu Pierre-Yves Bellot, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden gelen yüzü aşkın yerel medya temsilcisi ve Suriyeli gazeteciler katıldı.



"Dünya ülkelerinin hiçbirisinin insan sevgisini bilmediği ortaya çıktı"


Toplantının açılışında bir konuşma yapan Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Akarca, 46 yıl önce gazeteciliğe başladığı belirterek, "Size baktığım zaman ailemden birini görmüş gibi oluyorum. Geçmişten bu yana Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu çok çeşitli olaylar oldu. Bugün 4 milyona yakın mülteciye ev sahipliği yapıyoruz. Avrupa’nın, Amerika’nın, 4 milyona yakın mülteciyi barındırma meselesinin büyüklüğünü anlayabilmesi fevkalade zor. Büyük bir Avrupa kentine bu mülteciler gitmiş olsalardı, orasının ekonomisi tepetaklak olurdu. İnsanlara bunu anlatmakta fevkalade zorluk çekerlerdi. En azından hayatları pahalılaşırdı ve feveran ederlerdi. Bizim feveran etmememizin sebebi, misafirperverlik duygusu, acıma duygusu ve altını çizmek istiyorum; insan sevgisi. Biz, dünyaya insan sevgisinin ne olduğunu öğrettik. Bal, bal demekle insanın ağzı tatlanmaz. Bal yemen gerekir ki, ağzın tatlansın. ’İnsanları çok seviyoruz, insan haklarına çok düşkünüz, demokrasinin faziletlerinden bir tanesi budur’ diyen dünya ülkelerinin hiçbirisinin insanları bizim kadar sevmediği ve sevginin ne olduğunu bilmedikleri ortaya çıktı" diye konuştu.



"Barındırdığımız mülteci sayısı, 80 ülkenin nüfusundan büyük"


Almanya’nı İtalya’ya 400 mülteci göndermeyi planladığını, bunun üzerine İtalya’nın bütün deniz limanlarını kapattığını söyleyen Akarca, "Ayrıca ’Hava limanlarını da kapatırım’ tehdidinde bulundu. Kanada, 200-300 mülteciyi seçerek aldığı zaman, Kanada Başbakanı, bir çocuğu kucağına alarak, fotoğraf çektirdi ve ne kadar yardımsever olduklarını göstermeye çalıştı. Biz 4 milyona yakın mülteciye ev sahipliği yapıyoruz. Bu rakam, dünyadaki 80 ülkenin nüfusundan daha büyük. Bizim insanımız, yüzyıllardan beri, kendisine sığınanlara en üst derecede alaka göstermiş. Bizden beklenen de buydu. Sınırımıza kadar gelmiş, çocuğunu kucağına almış, karısının elinden tutmuş, annesi arkasından ceketine yapışmış, ellerinde bir torba, belki içinde kuru ekmek var, Türkiye sınırına doğru koşarak geliyor, arkalarından ateş açmışlar, Türkiye’ye sığınıyorlar. Ondan sonra da Türkiye tabi ki sınırını açacak. İnsan sevgisi bu değil mi? Tabi televizyonlarda gördük, çocuğuyla koşan adama çelme takan kameraman da vardı, yazın sıcağında, güneşin alnında, su bile verilmeden tel örgülerin arkasında tutulan da vardı" şeklinde konuştu.



"Bizimki kadar bağımsız medya Avrupa’da yok"


Gerçek aşkı, sevgiyi bilenin Türkiye’nin olduğunu tarihten örneklerle ifade eden Akarca, "Biz böyle bir milletin evlatlarıyız. Avrupa ülkelerine bizdeki gibi bir mülteci akını gelse, sınırlarını tamamen kapatırlar, ellerinde sopalarla kovalamaya çalışırlar. Biz mültecileri kucaklayarak, gerçek aşkı ve sevgiyi bildiğimizi dünyaya göstermiş olduk. Biz bunu yurt dışı gezilerimizde de rahatlıkla söyleyebiliyoruz ve yüzlerinin de kızardığını hissediyorum. Lafla peynir gemisi yürümüyor. Mülteciler için 40 milyardan fazla para harcadık. Yemeleri, içmeleri, barınmaları, çocuklarının eğitimleri, sağlık meseleleri için bu kadar para harcadık. Türkiye, bu büyük meselenin altından kalkmayı bildi. Durum normale döndüğü zaman bunlar tekrar ülkelerine dönecekler. Herhalde Türkiye’yi çok seven insanlar olarak ülkelerine dönecekler. Bu durum stratejik olarak da Türkiye’nin çok lehine olacaktır. Böyle meselelere gazetecilerin bakışı çok önemli. Özellikle turizm bölgelerinde haberleri abartmadan verelim ki, turizmin önüne set çekmiş olmayalım. Basın haberleri verirken ülke çıkarlarını daima gözetir. İnanın bana bizimki kadar bağımsız medya Avrupa’da yok. Avrupa’da hükümetler hangi bakış açısına sahiplerse, basın da aynı bakış açısı doğrultusunda yayın yapıyorlar. Başbakan Türkiye lehine bir şeyler söylediği takdirde, ’O kadar da kötü değiller, şu tarafları iyi’ gibi, tamamen politik ve güdümlü yazılar yazıyorlar. Tabi bunun istisnaları da var" şeklinde konuştu.



"Basının desteği olmadan istediğimiz yere gelemeyiz"


MUDEM Genel Koordinatörü Safa Karataş da yaptığı konuşmada, bu projede SGDD ile ortaklık halinde olduklarını vurgulayarak, "Bu çerçevede mültecilere, sosyal, hukuk ve sağlık danışmanlığına, uyum faaliyetlerinden, psikososyal desteklere kadar çok çeşitli faaliyetlerde bulunuyoruz. Bu faaliyetlerimizi 22 ilde sürdürüyoruz. Bu 22 il içerisinde, mobil ofis dediğimiz karavanlarımız da, ulaşılması en güç durumda olan mültecilere mobil hizmet götürüyoruz. Tüm bu çalışmalarımız sırasında siz değerli basın mensupları ile işbirliği yapmak, en önemsediğimiz hususlardan birisi. Bu düzenlediğimiz basın buluşmasının da iyi bir istişare zemini oluşturacağı kanaatindeyim. Çünkü çalışmalarımızın hacmi ne kadar büyük olursa olsun, ne kadar başarılı işler yaparsak yapalım, sizlerin bilgisi, ilgisi ve desteği olmaksızın başarılarımızın ve hedeflerimizin istediğimiz yere gelmeyeceğinin farkındayız" diye konuştu.



"Türkiye, Suriye nüfusunun yüzde 64’ünü ağırlıyor"


SGDD Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak da bir konuşma yaparak, "Bugün dünyada 66 milyondan fazla sığınmacı, mülteci, ülkelerinden yerlerinden edilmiş durumda. Günde 45 bin 500 kişi, maalesef ki, bulunduğu topraklardan ayrılmak zorunda kalıyor. Her 2 saniyede 1 kişinin doğduğu topraklardan ayrılmak zorunda kaldığını görüyoruz. Türkiye’de, 3,6 milyon Suriyeli mültecinin yanı sıra 400 bin civarında Suriyelilerin dışında olan, çoğunluğunu Afganlıların, Iraklıların, İranlıların, Somalililerin, toplamda 85 farklı ülkeden gelen kişilerin oluşturduğu bir mülteci büyüklüğü ile baş başayız. Türkiye, Suriye nüfusunun yüzde 64’ünün ağırlamakta ve toplamda yaklaşık 4 milyon kişiyi, Birleşmiş Milletler’ üye 60 ülkeden daha fazla nüfusu Türkiye’de barındırmaktayız. 28 Avrupa ülkesinin nüfusu arasında sıralama yaptığımızda, Türkiye’deki mülteci nüfusunun 22’nci ülkenin nüfusunu oluşturduğunu söylemekte fayda var. Bu da bizlerin üzerine düşen yükün, adeta ayrı bir devlet yapılanmasını gerektirecek kadar çeşitlilik arz ettiğini ortaya koyuyor" diye anlattı.



"Basın mensuplarının mülteci sorununu en iyi anlayan paydaş olduğunu düşünüyoruz"


SGDD-ASAM olarak çalışmalarını 47 farklı şehirde, 83 saha ofisi ile devam ettirdiklerini açıklayan Kavlak, "Yaklaşık 1300 çalışanımız ile eğitim, sağlık, barınma gibi konularda mültecilere destek vermekteyiz. 1995 yılında kurulmuş olan organizasyonumuz, uluslararası organizasyonlar ve sivil toplum kuruluşları beraber, karşılaşmış olduğumuz bu göç sorununun içerisinde, çözüm üretmek maksatlı olarak, elimizi taşın altına koymaktan çekinmemekteyiz. Hükümetin onay verdiği projelerimizi, ortaklarımızla beraber yürütmekteyiz. Medya ve Mülteciler Basın Buluşmalarımız, geçen yıl Antalya’da başladı. 600 yerel basın mensubu başta olmak üzere, medya mensupları ile bir araya geldik ve aslında gecikmiş olduğunu düşündüğümüz, özellikle Suriye krizinin sekizinci yılına girdiğimiz bugünlerde, basın buluşmalarının devamını bu yıl da yapmak kararını aldık. Yereldeki, mülteci sorununu en iyi anlayan basın mensupları olarak, bu konunun en iyi paydaşı olduğunuzu düşünmekteyiz. Toplumun nabzını en iyi tutan, hem karar vericileri, hem de vatandaşları yönlendirebilen, onlara doğru bilgi sağlayabilen sizler, bu konunun gizli ve en önemli aktörlerinden birisiniz. Mültecilerin kalış sürelerine bağlı olarak, görünürlüklerinin de artmasıyla birlikte, toplumda çeşitli sıkıntılar ya da bir arada yaşamanın getirdiği bir takım durumlar ortaya çıkabilmekte ve bu durumları da en iyi anlayan, toplumu yönlendiren sizler, bizim için oldukça önemlisiniz" diye kaydetti.


Açılış konuşmalarının ardından, AB Türkiye Delegasyonu Uluslararası İşbirliği Sorumlusu Pierre-Yves Bellot, "AB’den Türkiye’ye Mülteci Müdahalesi Desteği: Mali Yardım Programı" ve UNHCR Türkiye Dış İlişkiler Görevlisi ve Sözcüsü Selin Ünal da "Medyada Mültecilerin Korunma ve İhtiyaçlarına Dayalı Temsili" başlıklı birer sunum gerçekleştirdiler.


Altındağ Al Farah Çocuk ve Aile Destek Merkezleri ve Mamak Çok Yönlü Destek Merkezi ziyaretlerinin ardından ilk gün çalışmaları sona erdi.


Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları toplantısı, 21 Ekim Pazar günü sona erecek.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Yağmurlu havalarda ıslanmak istemeyen depremzede Meriç’in sesini duyan sağlıkçı Havva’dan afetzede aileye sıcak yuva Hatay’da depremin ilk günlerinde enkaz altındaki vatandaşları yaşatmak amacıyla görev alan sağlıkçı Havva Aydanur Ertuğrul, yağmurlu havada bir daha ıslanmak istemeyen 9 yaşındaki Meriç Altunay ve ailesini sıcak yuvasına kavuşturmayı başardı. Kahramanmaraş merkezli depremlerde Hatay yerle bir olmuş, 25 bine yakın insan vefat etmişti. Afetin ilk saatlerinden itibaren Türkiye’nin dört bir yanından kurtarma ekipleri ve sağlık çalışanları bölgeye yardıma koşmuştu. Antalya İl Sağlık Müdürlüğü’nde görevli 38 yaşındaki Acil Tıp Teknisyeni Havva Aydanur Ertuğrul, asrın felaketinin ilk saatlerinden itibaren bölgedeki afetzede vatandaşları hayata tutundurmak için mücadele etti. Sağlık personeli Ertuğrul, depremin yaralarını sarmak için kurucusu olduğu Ülkem Kitap Okuyor Derneği aracılığıyla afet bölgesine 21 çadır okul açtı ve 7 bin 700’den fazla öğrenciye 100 binden fazla kitap ulaştırdı. ATT Ertuğrul, depreme Antakya ilçesi Karaali Mahallesi’nde yakalanan 9 yaşındaki Meriç Altunay ve ailesinin isteği üzerine afetzede aileye yuva yapabilmek için çalışma başlattı. Dernek aracılığıyla Altunay ailesine ev yaptırmayı başaran Ertuğrul, 2 odası ve 1 salonu olan evi Altunay ailesine teslim etti. "Yeterli maddi destek sağladığında yıl sonuna kadar 12 ev yapmayı istiyoruz" Ülkem Okuyor Derneği olarak 2’nci evi teslim ettiklerini ifade eden Ertuğrul, "Depremin 37’nci gününde çadır okul açmıştık. Bugün ev yaptığımız öğrencimiz de o çadır okula gelen ilk öğrencilerimizden biriydi. Talent ve Meriç okulu açtığımızda koşa koşa gelmişti. Bu enkazlar bir gün kalkıp Hatay normale dönecek dememize neden oldular. Biz 2 aydır ev yapıyoruz. Öğrencilerimiz ve depremzede çocuklarımızın yaşam koşullarını düzeltmeye dert edindik. Çadırda ve barakada yaşayan öğrencilerimize ev yaparak hak ettikleri yaşamları sürmelerini istiyoruz. Bu depremden en çok çocuklar etkilendi. 15 aydır baktıklarında enkaz görüyorlar. Çadırda yaşıyorlar. Deprem üzerine oyunlar kuruyorlar. O yüzden buradaki çocukların daha iyi yaşam koşullarından yaşamaları için emek veriyoruz. ‘Ülkem Okuyor Derneği’ olarak ev yapmaya devam edeceğiz. Haftaya 4 ve 5’inci evlerimizin temelini atacağız. Durmadan yorulmadan Hatay’daki son çocuğun yüzünü güldürene kadar güldürmeye devam edeceğiz. Yeterli maddi destek sağladığında yılsonuna kadar 12 ev yapmayı istiyoruz” dedi. "Yeni evim için çok heyecanlıyım ve çok mutluyum" Yeni evlerine kavuşan anne Esmeray Altunay, "Depremde evimiz yıkıldı. Çok kötü bir durumdaydık. Havva abla çocuklara mont ve ayakkabı getirmişti. Okula çağırdı. Oğlum Meriç’in doğum günüydü. O esnada Havva ablayı tanıdım. Eşimle beraber çadırdan suları dışarı atmaya çalışıyorduk. Ellerimiz, ayaklarımız ve çocuklar berbat bir haldeydi. Çocuklar sırılsıklamdı. Çocukların ayaklarında ne ayakkabı ne de çorap vardı. Yeni evim için çok heyecanlıyım. Çok mutluyum" ifadelerini kullandı.
Elazığ Başkan Şerifoğulları, Kent Müzesi’ni inceledi Elazığ Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları, Elazığ’ın kültür ve turizmine yeni bir değer olarak hayata geçirilecek olan Kent Müzesi’nin sona gelinen çalışmalarında incelemelerde bulundu. Elazığ Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları, ‘Müzeler Şehri Elazığ Projesi’ kapsamında hayata geçirdiği Harput Musiki Müzesi, Basın Müzesi ve Hoca Hasan Hamam Müzesi’nin ardından Kent Müzesi’ni de kente kazandırmaya hazırlanıyor. 1896 yılında dönemin Elazığ Valisi Enis Paşa tarafından Çarşı Mahallesi’nde inşa edilen ve geçmişte hükümet konağı olarak hizmet veren, Osmanlı döneminin izlerini taşıyan tarihi bina, çalışmaların ardından kent belleğinin kayıt altına alındığı, toplumsal hafızayı canlı tutacak Kent Müzesi olarak faaliyet gösterecek. Kent Müzesi bünyesinde, şehrin tarihi dönemleri, coğrafi, sosyal ve ekonomik yapısı, unutulmaya yüz tutmuş meslekler bölümü ile geleneksel yaşam kültürü bölümleri yer alacak. Başkan Şerifoğulları, müzede devam eden çalışmaları inceledi. Yetkililerden bilgi alan Başkan Şerifoğulları; “Aziz Şehrimiz Elazığ’ımızın kültür ve turizmine katkı sağlama adına Müzeler Şehri Elazığ projemiz doğrultusunda Harput Musiki Müzesi, Basın Müzesi ve Hoca Hasan Hamam Müzesi’ni kentimize kazandırmanın onurunu ve gururunu yaşamıştık. Şehrimizin kadim kültür ve medeniyetini, övündüğümüz tarihini geleceğe taşımanın bilinciyle, geleceğimizi inşa etme hedeflerimize adım adım ilerliyoruz. Bu kapsamda Elazığ’ın tarihi ve kültürel değerlerinin geleceğe aktarılması, yaşatılması, ve korunması için kent belleğinin nesilden nesile aktarabileceği Kent Müzemize ilişkin çalışmalarımızın sonuna gelmiş bulunmaktayız. Şehir merkezimizde hayata geçireceğimiz bu Kent Müzemiz, hem kıymetli hemşehrilerimize, hem de farklı illerden şehrimizi ziyaret edecek olan vatandaşlarımıza kentimizin geçmişine dair önemli bir deneyim yaşatacaktır. Kent Müzemizi de geleceğimize kazandırmış olmanın gururunu hep birlikte yaşayacağız” dedi.