POLİTİKA - 21 Ocak 2021 Perşembe 15:00

TDP Genel Başkanı Sarıgül: ”İlk evini alan vatandaştan vergi almayacağız”

A
A
A
TDP Genel Başkanı Sarıgül: ”İlk evini alan vatandaştan vergi almayacağız”

Türkiye Değişim Partisi (TDP) Genel Başkanı Mustafa Sarıgül, ”Barınmayı temel hak olarak gördüğümüz için ilk evini alan vatandaştan vergi almayacağız.

Türkiye Değişim Partisi (TDP) Genel Başkanı Mustafa Sarıgül, ”Barınmayı temel hak olarak gördüğümüz için ilk evini alan vatandaştan vergi almayacağız. İlk eve sahip olmak isteyenlere çok düşük faizle kredi vereceğiz” dedi.


Türkiye Değişim Partisi Genel Başkanı Sarıgül, Ankara’da bir otelde partisinin ilk basın toplantısını gerçekleştirdi. Toplantıda iktidara geldikleri an yapacaklarını anlatan Sarıgül, basın mensuplarının sorduğu her soruyu cevaplayacağını vurguladı. Siyaset sahnesinde yer alan hiçbir partinin ne yedeği, ne hizbi ne parti içi kliği olmadıklarını belirten Sarıgül, ”Biz bugün siyaset sahnesindeki partilerin hiçbirinin benzeri, ortağı, takipçisi ya da gölgesi değiliz. Biz, yepyeni bir siyaset anlayışı ile Türkiye’nin 83 milyonunun dertlerine çare olmak üzere gelen Türkiye partisiyiz. Biz hiç kimsenin sofrasından pay almaya gelmiyoruz. Biz, bu ülkenin tüm insanlarına zengin ve bereketli bir vatan sofrası kurmaya geliyoruz. Bu sofrada herkese yer olacaktır. Bu sofrada herkesin karnı doyacaktır” şeklinde konuştu.


Türkiye’nin lafa, kavgaya ya da polemiğe ihtiyacı olmadığının altını çizen Sarıgül, TDP’nin gündeminde hep taze ve radikal çözümler olacağını belirtti. Sarıgül, ”Biz, Türkiye’nin referandum cenneti olması gerektiğini düşünüyoruz. Şu anda internet üzerinden her gün referandum yapmak mümkün. Vatandaşa 5 yılda bir sorma devrini bitireceğiz. Büyük projeleri; eğitim, sağlık ve adaletle ilgili büyük yasal değişikliklerin hepsini vatandaşa soracağız. Belediye meclislerinde verilen kararların yüzde 90’ını referandumla halka soracağız” diye konuştu.


Sarıgül, iktidara geldikleri zaman hiçbir davanın 1 yıldan uzun sürmeyeceğini vurgulayarak, ”Biz, ‘süper hızlı devlet’ anlayışına inanıyoruz. ‘Devlette 1 gün’, ‘mahkemede tek celse ve 1 yıl kuralı’ getireceğiz. Hiçbir kamu kuruluşu vatandaşın başvurusunu 24 saatten fazla geciktiremeyecek. Hiçbir dava 1 yıldan uzun sürmeyecek. Savsaklayan, geçiştiren, pusuda bekleyen idare anlayışına son vereceğiz” dedi.


TDP olarak barınmayı ‘temel hak’ olarak gördüklerini, bu nedenle de devletin arazilerinin evsiz, topraksız vatandaşlara verileceğini aktaran Sarıgül, ”Türkiye topraklarının yarıdan fazlası kamunun mülkiyesinde. 783 bin kilometrekarelik alanın, 425 bin kilometrekarelik kısmı (yüzde 52) hazineye ait. Almanya, Hollanda ve Belçika’nın toplamı kadar arazi devletin elinde atıl yatıyor. Vatandaşın ise evi yok, kirada oturuyor. Bu arazileri vatandaşlara vererek barınma sorununu çözeceğiz. Barınmayı temel hak olarak gördüğümüz için ilk evini alan vatandaştan vergi almayacağız. İlk eve sahip olmak isteyenlere çok düşük faizle kredi vereceğiz” ifadelerini kullandı.


Evlilikte tüm işlemlerin ücretsiz olacağını ve ailelerin satın aldığı ilk arabanın kesinlikle vergisiz olacağını vurgulayan Sarıgül, ”Biz aile kurmayı temel hak olarak görüyoruz. Bu nedenle evlilikte tüm işlemleri ücretsiz, tüm alışverişi vergisiz yapacağız. Evlenen çiftler yıllarca borç ödemekle uğraşıyor, büyük sıkıntılar çekiyor. Devletin aileyi koruması ve teşvik etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Biz ulaşımı temel hak olarak görüyoruz. Bu nedenle ilk araba kesinlikle vergisiz olacak. Her ailenin ilk ve temel arabasını tüm vergilerden muaf tutacağız. Böylece vatandaş ilk arabasına, piyasanın yarı fiyatına sahip olacak. Zaten bu kişi yakıt alınca 2-3 kat vergi ödüyor. İkinci aracında zaten vergi ödüyor. İlk arabası vergisiz olacak” dedi.


Genel Başkan Sarıgül, bilimi toplumsal hak olarak gördüklerini, iktidarlarında üniversitelerin hocalar ve öğrenciler ile yöneteceğini söyledi. Sarıgül, ”Hiçbir kişi veya makam binlerce profesörün ve öğrencilerinin yaptığı seçimi yok sayıp yerine rektör atayamayacak. Bize göre bir siyasetçinin üniversiteye yapabileceği en büyük hizmet, oradan uzak durmasıdır” şeklinde konuştu.



Toplantının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Sarıgül, iktidara geldiklerinde istihdam ve ihracat konusunda nasıl bir politika izleyecekleri sorusunu çok rahat bir şekilde cevaplayabileceğini fakat bir genel başkan ve genel sekreterin her şeyi bilmek zorunda olmadığını belirterek, sözü parti ekonomistine verdi. Parti ekonomisti Dr. Aziz Murat Hatipağaoğlu şunları kaydetti:


“Açıkçası bizim çok temel bazı ilkelerimiz var. İstihdam ve ihracattan önce. Biz diyoruz ki TDP iktidarında biz mutlaka hesap verebilir, şeffaf, tutarlı, öngörülebilir bir ekonomi politikası uygulayacağız. Yani vatandaşlarımız, sanayicimiz, esnafımız, işçimiz bizim gelecek yıllarda ne yapacağımızı ve nasıl yapacağımızı çok net bir şekilde bilebilecekler ve kendilerini ona göre ayarlayacaklar. Maalesef son yıllarda en büyük sıkıntımız işsizlik. İşsizliğin çok ciddi bir sosyal yönü de var. Özellikle geçen sene ve bu sene devam eden pandemi işsizlik konusunda bize çok daha ciddi sorunlar ortaya çıkaracağını gösteriyor. Bir yandan maalesef yüksek bir enflasyonla karşı karşıyayız. Bunu işsizlikle birleştirdiğiniz zaman Türkiye’nin önümüzdeki yakın dönemde üzücü olacağını gösteriyor. Yapacağımız şey aslında şu. Bir, biz öncelikle istihdamı arttıracak her türlü üreticiyi destekleyecek önlemler alacağız. Bu üretimi destekleme sadece var olan Marmara Bölgesi ve civarındaki sanayi kesimi değil, Türkiye’nin tüm bölgelerine, sanayi ve üretimi yansıtacak. Dolayısıyla buradaki üretim teşviği otomatik olarak istihdamı artıracak. Artan istihdamla birlikte bizim hedefimiz, çalışanların ve özellikle esnafların bir anlamla da toplumun orta direği dediğimiz insanların gelirlerini de artırmak. Dolayısıyla bu efektif gelir artışı onların aynı zamanda üretimde ortaya çıkan talepten de faydalanmalarını ve talebi arttırmalarını sağlayacak. Biz önümüzdeki dönemde tüm Türkiye’de başta kalkınmada öncelikli ki biz bu tanımları yeniden belirleyeceğiz, şu andaki tanımların açıkçası yeterli olmadığı kanaatindeyiz. Bu tanımları yeniden belirleyerek üretimi ciddi şekilde arttıran teşvik yöntemlerini en kısa zamanda alacağız. Ayrıca bizim komşu ve çevre ülkeleriyle, Avrupa Birliği ile yakın ilişkilerimiz var biliyorsunuz. Türkiye’mizin ihracatının büyük bir çoğunluğu Avrupa Birliği’ne yönelik. Son zamanda bununla ilgili ciddi sıkıntılarımız var. Az önce Genel Başkanımız söyledi. Biz barışa ilerleyeceğiz diye. Biz hem çevre ülkelerde hem komşu ülkelerimizle hem de Avrupa Birliği ile ilişkilerimizi yeniden düzenleyerek eski rayına sokan ve Türkiye’yi tekrar Avrupa Birliği’ne tam üye olabilecek bir ekonomi ve dış politikadan yanayız. Dolayısıyla bu yakın çevredeki ilişkilerimiz bizim özellikle avantajlı olduğumuz otomotiv yan sanayi, makine, hazır giyim ve tekstil, beyaz eşya ve üretimi gibi tüm alanlardaki net ihracatçı pozisyonumuzu daha da arttıracak bir yöntem izleyeceğiz.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Giresun Pembe kimlikle 38 yıl yaşayan Kumral Bodur’un hayatı film oluyor Giresun’da nüfus memurunun yaptığı hatadan dolayı pembe kimlik verilen ve 38 yıl boyunca erkek olduğunu ispatlamaya çalışan 52 yaşındaki Kumral Bodur’un hayatı beyaz perdeye ilham kaynağı oldu. Yazar Aziz Nesin’in filmlere de konu olan “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” romanının ardından, nüfus müdürünün hatası nedeniyle nüfusa kadın olarak kaydedilen Kumral Bodur’un 38 yıl boyunca erkek olduğunu ispatlamaya çalıştığı hayat hikayesi de filme konu oluyor. Filim yapımcılarının kendisini aradığını anlatan Kumral Bodur, “Trajikomik bir film hikayesi için hayatımın bir film senaryosuna ilham kaynağı olmuş. Bununla ilgili filmin yönetmenliğini yapacak olan Abbas Karatekin ve Yapımcısı Ulaş Karadeniz beni aradılar ve projelerinden bahsettiler. Ben de olumlu yaklaştım. Önümüzdeki günlerde Giresun’a gelip senaryo yazımı için detaylı görüşmeler yapacağız” dedi. 15 hakim, 19 savcı değişmiş, kimliği değişmemişti Giresun’un Bulancak ilçesinde yaşayan 52 yaşındaki Kumral Bodur nüfus memurunun yaptığı hatadan dolayı nüfusa kadın olarak yazılmış ve pembe kimlik verilmişti. Ancak yapılan hatanın düzeltilmesi ise tam 38 yıl sürmüş bu süre içerisinde evlenip çocuk sahibi olmasına rağmen ne resmi evlilik yapabilmiş ne de çocuklarını nüfusuna yazdırabilmişti. Çocuklarını kardeşlerinin nüfusuna yazdıran Kumral Bodur, sigortalı bir işe girip çalışamamış ve askerlik görevini de yapamamıştı. 15 hakim, 19 savcının değiştiği hukuk mücadelesi ise tam 38 yıl sürmüştü. Kumral, mahkeme sürecinde yaşadığı psikoloji sorunlar nedeniyle aldığı hapis cezasını da, kadın kimliğiyle, erkek cezaevine girdiğinde ise yanlışlığın fark edilmesi sonucu cezaevinden dışarı çıkartılmıştı.
Amasya Amasyalı öğrenciler okulda ata tohumu ekip fide yetiştirdi Amasya’nın Taşova ilçesinde Emine Bursalı İmam Hatip Ortaokulu öğrencileri ve öğretmenleri okulda ektikleri ata tohumlarından fide yetiştirdi. Çileklerin ve diğer sebzelerin hasadı yapılırken ata tohumu domates fideleri de okul bahçesinde oluşturulan seraya dikildi. "Ata tohumlarını burada yetiştiriyoruz" Fen ve teknoloji laboratuvarında yetiştirilen ata tohumları, ‘Eğitimde Rehberlik ve Destekleme Modeli (ERDEM) Destek 2022 Programı’ çerçevesinde sağlanan 25 bin liralık destekle okul bahçesinde oluşturulan 25 metrekarelik seraya taşınarak öğrencilerin elinde toprakla buluştu. Çok heyecanlandıklarını belirten 7. sınıf öğrencisi Abdullah Ensar Sarıbaş, “Getirdiğimiz ata tohumlarını burada yetiştiriyoruz. Burada çilek, marul, maydanoz gibi bir sürü çeşit bitki bulunuyor” dedi. Arkadaşı Tuğçe Naz Aşık da, “Köyümüz uzak olduğu için git, gel yapamıyoruz. Okulumuzda bunun gibi sera olduğu için tarımdan da yararlanabiliyoruz. Laboratuvarda üretiyoruz. Sonra gelip buraya dikiyoruz” diye konuştu. "Amacımız akademik başarının yanı sıra evlatlarımızı hayata da hazırlamak" Çalışmanın öğrencilerinin gelişimi için fırsat olduğuna işaret eden Fen Bilimleri Öğretmeni Bayram Atalay, “3 sene önce kurulan serada çilek, domates, salatalık, karnabahar, roka yetiştiriyoruz. Çocuklara eğitim, öğretim faaliyetinin haricinde yaparak ve yaşayarak öğrenmeyi de öğretiyoruz” şeklinde konuştu. Amaçlarının akademik başarının yanı sıra evlatlarını hayata da hazırlamak olduğunu vurgulayan Okul Müdürü Ali Buğalı ise, “Son yıllarda küresel ısınmayla beraber gıdaya erişim konusundaki sıkıntıları göz önüne aldığımızda toplumumuzun üreten, kendi kendine yeten bir toplum olması açısından tarım faaliyetlerine yönelip her türlü sebze ve meyveyi yetiştirmeye çalışıyoruz. Onlara da örnek olmaya çalışıyoruz” diye konuştu.
Ankara TESK Genel Başkanı Palandöken: “İş sağlığı ve güvenliği en temel haklardan biridir” İş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin sadece yasal bir zorunluluk değil insanın en temel haklarından biri olduğunu vurgulayan TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Ülkemizde, iş sağlığı ve güvenliği konusunda önemli adımlar atılmakla birlikte hala iyileştirilmesi gereken alanlar bulunmaktadır. İş sağlığı ve güvenliği en temel haklardan biridir” dedi. İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası vesilesiyle yazılı bir mesaj yayınlayan Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “ILO verilerine göre 2023 yılında Türkiye, ölümcül olmayan mesleki yaralanmalar bakımından dünyada 11. sırada, ölümlü iş kazası sayısı bakımından ise 15. sırada yer alıyor. İş kazaları üzerine veriler toplayan ve paylaşan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) verilerine göre 2023 yılında en az bin 929 işçi hayatını kaybetti. Bir ülkede meydana gelen iş kazalarının sayısının azalması, o ülkenin iş sağlığı ve güvenliği açısından ne kadar başarılı olduğunun bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. İş sağlığı ve güvenliği yönetiminin uygulanabilirliği ile iş kazalarının önceden engellenmesi oldukça önemlidir. Unutulmamalıdır ki her iş kazası önlenebilir nitelikte bir risktir ve bu konuda alınacak önlemler hayati önem taşır. Herkesin sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamına sahip olması, daha verimli ve mutlu bir işgücü oluşturmaya yardımcı olur” ifadelerini kullandı. İş sağlığı ve güvenliği konusunun seçenek değil zorunluluk olduğunu belirten Palandöken, “Çalışanların daha güvenli bir ortamda çalışmalarını sağlamak, hem işverenlerin hem de çalışanların ortak sorumluluğudur. İşverenlerin ve çalışanların iş sağlığı ve güvenliği konusunda bilinçlenmeleri, uygun ekipmanların kullanımı, risklerin değerlendirilmesi ve önleyici tedbirlerin alınması önemlidir. Sağlıklı çalışma ortamları oluşturarak, çalışanların daha mutlu, daha sağlıklı ve daha verimli olmalarını sağlamak hem işletmelerin hem de toplumun yararınadır. Esnaf ve sanatkarlar için iş sağlığı ve güvenliği konularına uyum sağlamak, yasal sorunlardan kaçınmak ve işletmelerini güvende tutmak açısından hayati öneme sahiptir. İşletmelerin itibarını korumak için düzenli olarak iş sağlığı ve güvenliği önlemleri alınmalı ve çalışanlara gerekli eğitimler verilmelidir. Bu vesile ile 4-10 Mayıs İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası’nda tüm işletmelere kazasız bir çalışma hayatı dilerken, bu konuda daha bilinçli, duyarlı ve sorumlu olmamız gerektiğinin altını çiziyorum” dedi.