POLİTİKA - 09 Ekim 2021 Cumartesi 15:10

Bahçeli: “Öğretim üyelerine meydan okuyan, hakaret eden bir güruhun Türk gençliğini değil, hain planları temsil ettiği çok açıktır”

A
A
A
Bahçeli: “Öğretim üyelerine meydan okuyan, hakaret eden bir güruhun Türk gençliğini değil, hain planları temsil ettiği çok açıktır”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Üniversite kapılarında öğretim üyelerine meydan okuyan, taş atan, hakaret eden bir güruhun Türk gençliğini değil, hain planları temsil ettiği çok açıktır” dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Üniversite kapılarında öğretim üyelerine meydan okuyan, taş atan, hakaret eden bir güruhun Türk gençliğini değil, hain planları temsil ettiği çok açıktır” dedi.


Ankara Spor Salonu’nda gerçekleştirilen ve Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından düzenlenen ‘Türk Gençliği Büyük Kurultayı’na katılan Bahçeli, tüm gözlerin ülkücü gençler üzerinde olduğunu hatırlatarak dikkatli ve soğukkanlı olmaları gerektiğini belirtti. Programa, MHP lideri Bahçeli’nin yanı sıra Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım ve partililer katıldı.


Türk gençliğinin milli bekanın ve beraberliğinin can damarı olduğunu vurgulayan Bahçeli, “Sizler Cumhuriyet’in yüzüncü yıl dönümünün kutup başlarısınız. Henüz yazılmamış destanların parlak müelliflerisiniz. Hayalleri gerçeğe dönüştürecek potansiyel güçsünüz. Ülkülerimizin şafağında doğacak aydınlık vicdanı maşeri vicdanla buluşturacak, zalim hesapları buruşturup atacak, hain emelleri budaya budaya kökünü kazıyacak ümitsiniz, özlemsiniz, beklenen serdengeçtilersiniz. Tarihin derinliklerinde altın çağlarımız vardır, önemli olan bu çağları gelecekte de inşa ve ihya etmektir. Sert çizgili bölünmelerin önünü kesecek, birliğimize ve kardeşliğimize ölüm fermanı yazan alçakları önüne kattığı gibi kovalayacak, bu şer cephesinin uykularını kaçıracak kim var diye sorulduğunda; arkasına önüne, sağına soluna bakmadan biz varız diyen Türk gençliği bekamızın ve milli beraberliğimizin can damarıdır. O damar ki, milli kudret ve kuvvetin meskenidir. Aziz Atatürk’ün ifade ettiği üzere, ‘muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur’, nitekim hiç kimse fıtrat değişir zannetmesin, bu kan yine o kandır” diye konuştu.


Ailesine, atasına, ülküsüne, Kızılelmaya ve ecdadının manevi emanetlerine sahip çıkar gençlikle ümit çeşmesinin sonsuza kadar akacağını vurgulayan Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti:


“Aziz milletimizin, mazlum toplumların, mağdur milyonların ezeli fecri yakında doğacaksa bunun mimarı milletim, vatanım, bayrağım, mukaddesatım, mukadderatım diyen Türk gençliğinden başkası değildir. Nasıl bir gençlik? Tarihine, kültürüne, medeniyetine, öz değerlerine, inançlarına ve ruh yapısına sımsıkı bağlı erdemli, enerjik ve sorumluluk sahibi bir gençlik. Şahsiyetli olmayı insan olmanın ön şartı gören, peşin hükümlerin tuzağından, önyargıların prangalarından kurtulmuş, vicdan ve irade bağımsızlığına hiçbir zaman ipotek koydurmamı, muhayyilesine kelepçe vurdurmayan, muvaffakiyette sınır tanımayan, mücadeleye geriden bakmayan, yaşadığı zamandan taşan, biteviye taşma iradesi taşıyan, haraba kul olmayan, hüsrana uğramayan, nefsine teslim olmayan, nesilleri ihmal etmeyen, hürriyete sırtını dönmeyen, muhannete muhtaçlık çekmeyen, atasını, anasını, babasını sayan; küçüklerini seven, çevresiyle barışık, çehresiyle ışık saçan, sözü bir özü bir adam gibi adam, Kızılelmaya, Turan ülküsüne, yükseldikçe yükselme kararlılığıyla İ’la-yi Kelimtullah’a, Hakk’a, halka, hakikate, hidayete koşar adım giden, ecdadının emanetlerini omuzlayarak fikriyle ve ülküleriyle ahlak, akıl ve adaletin sinesinden milli ve manevi değerlerle bezenmiş, bu suretle beş bin yıllık Türk tarihinden doğup gelen, demokratik ve yasal vasıtalardan süzülüp milletinin imkan ve kaynaklarını kullanarak büyük hedeflere odaklanan bir gençlik, bu gençlikle aşılmaz engeller aşılır. Bu gençlikle zulmetin perdeleri yırtılıp atılır. Bu gençlikle zaferlerimizin ümit çeşmesi sonsuza kadar akar durur.”


Ülkü ocaklarına haydut diyenlerin yüz karası ve dönek olduğunu ifade eden Bahçeli, ülkü ocaklarından terörist değil terörizmin can düşmanı çıkacağının altını çizdi. Bahçeli, ABD’nin ülkücüleri kahraman olarak görmediğini, onların kahramanının da PKK, FETÖ, YPG ve DAEŞ olduğunu işaret etti. Türk gençliğine bakınca onları birer gözüyle değil, gelecek gözüyle baktıklarını söyleyen Bahçeli, gençliği x,y,z olarak değil hepsini evladı olarak gördüğünü belirtti.


“Davamız bir gönül hareketidir”


Ülkücü ve milliyetçi gençliğin Peygamber Efendimiz’in ahlakı ile yoğurulduğunu belirten Bahçeli, “Dava insanı her türlü yokluğu ve zorluğu göze alarak yola çıkan, mücadelesine tarihsel boyut, kültür ve medeniyet boylamı katan, aynı şekilde sistem ve metodolojik derinlik kazandıran kişidir. Dava insanı olmak, kalabalıklar arasında kaybolmak değil, gerekirse yalnızlığı göze alabilmektir. Bu bir kaçış veya kopuş hali değildir. Herkesin gittiği yol doğru yol olmayabilir. Kendine güvenen, fikrine güvenen, ruh kökünden gücünü alan bir dava insanı, yeri gelirse, inandığı yolda tek başına kalabilmeyi, yine de ülkülerinden taviz vermemeyi bir hayat gerçeği olarak kabul etmelidir. Efendimizin şu buyruğu iman ve dava insanı için nimet gibi görülmesi gereken bir davranış ve deyiş kalıbıdır; ‘Allah’a yemin ederim ki güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseler yine de bu davadan vazgeçmem, Ya Allah bu dini hakim kılar ya da ben bu yolda yok olur giderim’. Muhammedi ahlak işte budur. Milliyetçi-Ülkücü gençlik bu ahlakla yoğrulmuştur. Bu gençlik ki Kerbela’da Yezid ile kazanmaktansa, Hz.Hüseyin ile şehit olmaya talip bir gençliktir. Firavunla bir olmaktansa, sonunu düşünmeden Hz.Musa’yla Kızıldeniz’e açılacak bir gençliktir. Kürşat’ın kırk çerisiyle Çin Sarayı’na baskın yapan yiğitlerin ahfadı bugün burada, adeta kıyamdadır. Davamız bir gönül hareketi, bir sevda hafızası, bir ecdad hatırasıdır. Bu davanın burcu olan Milliyetçi-Ülkücü gençlik ise düşmeyecek kaledir, teslim olmayacak ahlak cephesidir. Tıpkı Ergenekon’dan çıkar gibi, tıpkı demir dağları eritir gibi, tıpkı aya doğru başını kaldıran bir Bozkurt gibi, tıpkı 400 çadırlık Türkmen obasından bir cihan imparatorluğunu çıkaran devasa kahramanlık gibi, Türk gençliği de yürüyecek, yürüdükçe zalimleri şaşkına çevirecektir. Teröristler saklanacak ve sinecek yer arayacaktır. Türk ve İslam düşmanlarını korku dağları saracaktır” dedi.


Ülkücü gençlerin daha dikkatli ve daha sağduyulu olmaları gerektiğini hatırlatan Bahçeli sözlerini şöyle sürdürdü:


“Dikkat ediniz, tüm gözler üzerinizdedir. Tüm dikkatler size çevrilmiştir. Temkinli olmalısınız, tedbirli olmalısınız, sağduyulu ve soğukkanlı harekete mecbursunuz. Pusuya yatmışlar sizleri kolluyorlar. Pencere aralığından size bakıyorlar. Uyuyor musunuz, uyanık mısınız? Bunu analiz ediyorlar. Rehavette misiniz, tetikte misiniz? Bunu araştırıyorlar. Aciz misiniz, çevik misiniz? Bunu sorguluyorlar. Sefahatte misiniz, seferde misiniz? Buna bakıyorlar. Uçarı mısınız, ufuk sahibi misiniz? Bunu gözlüyorlar. Dağınık mısınız, hazır mısınız? Bunu merak ediyorlar. Cevap sizdedir, söz sizdedir, karar sizindir. Milliyetçi-Ülkücü Hareket her zaman hedefe konulmuştur. Biliyorlar ki, bu cepheyi çiğnemeden vatanı teslim alamazlar. Biliyorlar ki, bu davayı geçmeden Türkiye’yi geçemezler. Çanakkale’de durduklarımız tekrar silaha sarılmıştır. Milli Mücadele’de denize süpürdüklerimiz bir kez daha kıyılarımıza çıkmanın arayış ve amacındadır. Son Ülkücü düştüğü yerde kanını toprakla karıştırmadıkça, son neferimiz son nefesinde bile tamam demedikçe, son namlu sükût etmedikçe yastığımız mezar taşı, yorganımız toprak, bu can bu bedene dar olsun ki Türkiye’nin diz çöktüğünü hiç kimse göremeyecektir. Boyun veririz, ama boyun eğmeyiz. Hani bir söz vardır ya, bizim rahat edemediğimiz yerde hiç kimse istirahat edemez. Varsayalım çakal sürüsü kurdu tuzağa düşürdü, fakat kurt tuzaktan nasıl kurtulacağını değil, bedelini nasıl ödeteceğini, bu tuzağın hesabını nasıl soracağını düşünür. Kışı geçiririz geçirmesine, ama yediğimiz ayazı asla unutmayız, unutturmayız. Milliyetçi-Ülkücü gençliğe iftira atanlar bilsinler ki, iftirayla olmadık, iftirayla da ölmeyiz. Türk gençliğini çıkarları uğruna istismar yarışına girip ihanet şartlarını bir senaryo kapsamında yaygınlaştırmak için körpe dimağları kullanmaya heves edenler günahın ve zilletin pençesindedir. Düşüncesi ne olursa olsun, siyasi ve ideolojik tercihi nasıl tezahür ederse etsin, kökeni ve doğduğu yer nereyi gösterirse göstersin, bu millet benim, bu vatan benim, bu bayrak benim diyen her kardeşimi kucaklıyor, pir-ü pak alınlarından öpüyorum. Analarını, babalarını hürmetle de selamlıyorum. Onların derdi okullarını bitirmek, bir meslek ve iş sahibi olmak, bir yuva kurmaktır.”


Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan eylemlere ve öğrencilerin yurt bulamama söylemleri üzerine yaşanılan olaylara işaret eden Bahçeli, bu olayları yapanların provokatör olduğunun altını çizdi.


“Üniversitede polise taş atanlar Türk gençliği değildir”


Gezi parkı olaylarında iç isyana kalkışanlarla, yurt bulamadığı için banklarda yatanların aynı gruplar olduğunu söyleyen Bahçeli, “Biz gençliğimizi sokakta bulmadık, sokaklara teslim edemeyiz. Onların akıllarını çelmek için geceli gündüzlü kara propaganda yapan terör örgütlerine, marjinal sol gruplara, merdiven altı yapılara, zilletin çukuruna düşmüş Türkiye muhalifi siyasilerin köhne ve kötürüm hesaplarına peşkeş çektirmeyiz. Gençliğin sokağa düşmesi, geleceğimizin ayağa düşmesidir. Gelecek ayağa düştü mü, yıkım ve yok oluş kapıya dayanmış demektir. Türk gençliğinin zihni devamlı alarm halinde olmalıdır. Fikirleri her an gelişmeye açık bulunmalıdır. Günlük hayatın süratli değişimlerine intibak edecek esnekliğe, eyyamcılığa prim vermeyecek düzeye ulaşmalıdır. Boğaziçi Üniversitesi Rektörü’nün otomobiline yarı çıplak çıkıp üzerinde tepinen mahlûkatın Türk gençliğine mensup olması imkânsızdır. Üniversite kapılarında polise, öğretim üyelerine, üniversite yönetimine meydan okuyan, taş atan, ellerinde sopayla dolaşan, önüne gelene hakaretleri saydıran, kimi gördüyse sövüp sayan bir güruhun Türk gençliğini değil, hain planları temsil ettiği çok açıktır. Bunlar ne öğrenci, ne de gençtir. Bunlar Türkiye düşmanlarının üniversitelere sızdırmaya çalıştıkları nöbetçi ve niyeti karanlık taşeronlarıdır. Bize hiç kimse haktan, hukuktan, adaletten, eğitim özgürlüğünden, ondan bundan bahsetmesin. Biz kimin neye hizmet ettiğini, ederini, alçak emellerini gayet iyi biliyoruz. Öğrencilerimizin haklı talepleri, meşru beklentileri, yurt, barınma ve günlük maişet kaygıları makul ve mantıklı ihtiyaçların seslendirilmesidir. Türkiye Cumhuriyeti devleti temel insani istekleri karşılamakla mükelleftir, kaldı ki yapılan da budur. Ancak yurt diyerek banklarda yatmak da neyin nesidir? Üstelik bu reziller terör örgütü bağlantılıdır. Bunlar genç veya öğrenci değil, ajan provokatörlerdir. Gezi parkı olaylarında iç isyana kalkışan bunlardır. 6-8 Ekim olaylarında Türkiye’yi karıştırmak isteyen bunlardır. Terör örgütlerinin hücre evlerinde kanlı eylem planları yapan bunlardır. Duvarlara zulüm 1453’te başladı yazan soysuzlar bunlardır. PKK’nın, DHKP-C’nin, MLKP’nin tasması boğazlarına geçen bunlardır. Kopuklar, kaçaklar, çapulcular öğrenci falan değil, düpedüz şehir eşkıyasıdır. Grup kürsüsüne CHP ve HDP iltisaklı kebapçıyı çıkarıp sözüm ona bize nazire yapan, HDP’li bölücü kebapçıların gönlünü almak, gözüne girmek için bir zamanlar methiyeler düzdüğü partisini taşlayan ekmeksizler, erdemsizler, haydi çıkın da bir eşkıyayı kürsülerde konuşturun. Yetmez, ama evet diyorsanız, haydi irtibat halinde olduğunuz FETÖ’cülere, PKK’lılara da mikrofon verin. Nasıl olsa öğrenci kisveli ajanlara göğsünüzü gere gere arka çıkıyorsunuz. Hatta bir ara Ülkü Ocaklarına haydut diyecek kadar alçalabiliyor, acınacak hallere düşüyordunuz. Gavurun kılıcını sallayıp haçlı beşiğinde sallanmak, terör örgütlerinin arka bahçesi, Türk düşmanlarının figüranı olmak hiç kimseyi İYİ, hiç kimseyi demokrat, hiç kimseyi de yerli ve milli yapmaz. Yapsa yapsa işbirlikçi yapar, kötü yapar, melanetin seyisi yapar. Öğrenci arayan CHP, İP, HDP ve diğerleri gelsinler de buraya baksınlar. Türk gençliğinin asaletine tanık olmak isteyenler şu gıpta edilecek manzaraya dikkat etsinler, yürekleri yetiyorsa gelsinler de, çakmak çakmak parlayan, alnı temiz, ahlakı temiz, bahtı açık, gönlü geniş gençlerimizi görsünler. Velakin yapamazlar, çünkü gözleri var görmez, kulakları var duymaz, dilleri var söyleyemez. Nitekim kalpleri mühürlü, vicdanları esirdir” ifadelerini kullandı.


Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım Cumhuriyet’in 100. yılı olan 2023 yılında yeni bir tarih yazılacağını söyledi ve “Ülkücü Türk gençliği olarak; Bilgi ve teknoloji üretim ve kullanımının siyasi ve sosyal hayatta da giderek belirleyici olduğu bir çağda gerekli donanıma sahip olacağız. İlimde, kültürde, sanatta kısaca hayatın her alanında nitelikli, donanımlı, şuurlu, inançlı, imanlı Türk Gençliğinin inşası için bütün imkanlarımızı seferber edeceğiz” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Düzce Yolcu otobüsünde binlerce silah parçası ele geçirildi: 6 gözaltı Düzce’de yaklaşık 2 yıl süren teknik ve fiziki takibin ardından düzenlenen operasyonda, İstanbul’a sevkiyatı yapılmak üzere yolcu otobüsüne yüklenen 46 bin 655 adet silah parçası ele geçirildi. Aralarında tabanca gövdeleri, namlular ve torna tezgahının da bulunduğu malzemelerle yaklaşık 2 bin 100 tabanca üretilebileceği belirlenirken, olayla ilgili 6 şüpheli yakalandı. Düzce Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Şube Müdürlüğü ekipleri, kentte faaliyet gösteren silah kaçakçılarına yönelik yaklaşık 23 aydır sürdürülen teknik ve fiziki takibin ardından operasyon için düğmeye bastı. Şüphelilerin Düzce’den İstanbul’a çok sayıda silah parçası sevkiyatı yapacağı bilgisi üzerine harekete geçen ekipler, şüphelilerden M.E.K.’ye ait Tokuşlar Mahallesi’ndeki iş yeri, otomobil ve yolcu otobüsünü takibe aldı. İş yerinden silah parçalarının koliler ve torbalar içerisinde otobüse yüklendiği tespit edildi. Otoyolda durdurulan araçlarda yapılan aramalarda, toplam 46 bin 655 silah parçası ele geçirildi. Ele geçirilen malzemeler arasında; 2 bin 115 tabanca alt gövdesi, 2 bin 100 üst kapak takımı, 2 bin 100 namlu, 2 bin 100 tabanca iğnesi, 2 bin emniyet mandalı, 2 bin 100 mekanizma yatağı, 2 bin 100 üst kapak tutucu, 2 bin 100 üst kapak düşürme mandalı, 2 bin 100 iğne kontrol pimi, 2 bin 100 arpacık, 2 bin 50 tetik tutucu, 2 bin 50 iğne tutucu gibi diğer tamamlayıcı parçalar ile 1 adet silah yapımında kullanılan çok amaçlı torna tezgahı yer aldı. Ayrıca, aramada 3 adet ruhsatsız tabanca ile bu silahlara ait çok sayıda fişek ele geçirildi. Ekipler, ele geçirilen malzemelerin birleştirilmesi durumunda yaklaşık 2 bin 100 adet ruhsatsız tabanca üretilebileceğini belirledi. Operasyon kapsamında şüpheliler M.E.K., A.Ö., M.C.Ö., İ.İ., D.D. ve otobüs şoförü Z.D. gözaltına alındı. Olayla ilgili geniş çaplı soruşturma devam ediyor.
İstanbul Topkapı Sarayı’nda bir ilk: Mabeyn Yolu Çini Sanat Galerisi ziyarete açıldı Topkapı Sarayı’nda saray içi güvenlik, mahremiyet ve protokol açısından özel bir işleve sahip olan Mabeyn Yolu, kapsamlı bir hazırlık sürecinin ardından Mabeyn Yolu Çini Sanat Galerisi olarak ziyarete açıldı. Milli Saraylar Başkanı Dr. Yasin Yıldız, "Çiniler gerçekten Topkapı Sarayı başta olmak üzere Milli Saraylar Koleksiyonunun çok önemli bir parçası. Burada yaklaşık ilk etapta 250 parça çiniyi sergiliyoruz" dedi. Topkapı Sarayı’nda saray içi güvenlik, mahremiyet ve protokol açısından özel bir işleve sahip olan Mabeyn Yolu, çalışmaların tamamlanmasının ardından Mabeyn Yolu Çini Sanat Galerisi olarak ziyarete açıldı. Sergi, Milli Saraylar Başkanlığı tarafından ilk etapta basın mensuplarına tanıtıldı. Topkapı Sarayı’nın Harem bölümü ile Mabeyn’i birleştiren koridor, tarihi işlevine sadık kalınarak galeri düzeninde ele alındı. Tematik yerleşim sayesinde ziyaretçiler, saray mimarisindeki kullanım bağlamını ve çini üslubundaki değişimi adım adım takip edebilecek. Modern depolama, titiz tasnif ve belgelemeyle özenle düzenlendi Topkapı Sarayı çinilerinin önemli bir bölümü, 2018’e kadar Harem’de dağınık depolarda saklanıyordu. Milli Saraylar, 2 bini aşkın kasada muhafaza edilen çinileri, Aziziye yapılarında kurduğu iki depoya taşıyarak saklama alanını 700 metrekareye çıkardı. 2021’de kurulan Çini Restorasyon Atölyesi ile tasnif ve belgeleme çalışmaları başlatıldı. 9 bin 486 fotoğrafla belgeleme yapıldı, 800 farklı desen envantere alındı Çalışmalar kapsamında 9 bin 486 fotoğrafla belgeleme yapıldı, 800 farklı desen envantere alındı. Çini galerisi seçkisi de bu çalışmaların sonucunda oluşturuldu. Restorasyon ihtiyaçları için depolarda eşleşen parçaların tespiti ise sürdürülüyor. Eserler, 3 farklı yüzyıla ait çinilerden oluşuyor Mabeyn Yolu Çini Sanat Galerisi; 16. yüzyılın İznik merkezli klasik üslubundan 17. yüzyıldaki dönüşüm ve çeşitlenmeye, 18. yüzyılda Avrupa etkilerinin belirginleştiği Kütahya üretimine uzanan çizgiyi bir arada sunuyor. Lale, karanfil, sümbül, hatâî gibi motifler ile dönemsel manzara ve figüratif sahneler, estetik evrim ve kültürel etkileşim perspektifiyle izlenebiliyor. "Çiniler gerçekten Topkapı Sarayı başta olmak üzere Milli Saraylar Koleksiyonunun çok önemli bir parçası" Galeriyle ile ilgili bilgi veren Milli Saraylar Başkanı Dr. Yasin Yıldız, çini koleksiyonun Milli Saraylar Başkanlığının önemli parçası olduğunu söyleyerek, "Burası görmüş olduğunuz gibi Topkapı Sarayı’nın gizemli kalmış köşelerinden bir tanesi. Aslında sarayın tarihi içerisinde çok önemli bir yeri var. Burası Mabeyn Yolu olarak bilinen padişahın özel kullandığı dairelerle, haremi birbirine bağlayan çok önemli bir koridor. Ama daha sonraki yüzyıllarda kullanım dışında kalmış. Ve uzun yıllar unutulmuş bir mekandı. Mabeyn ile ilgili restorasyon projelerimiz çerçevesinde bu ara geçiş güzergahını da mekanda bulunan çinilere de atıfta bulunmak amacıyla bir çini galerisi olarak düzenledik. Çiniler gerçekten Topkapı Sarayı başta olmak üzere Milli Saraylar Koleksiyonunun çok önemli bir parçası. Buradaki çinilerden kastımız dekoratif olarak mekanlarda kullanılmış olan çinileri kapsıyor" dedi. "İznik çinileri zaten koleksiyonun çok önemli bir parçasını oluşturuyor" Topkapı Sarayı’nın oldukça zengin bir çini koleksiyonuna sahip olduğunu söyleyen Yıldız, "Bilhassa inşa edildiği dönemlerde ve 16. yüzyıldaki yeniden yapılanmasında Türk çini sanatının en zirve dönemi olduğu düşünülürse, bu çeşitlilik daha iyi anlaşılabilir. Bu noktada İznik çinileri zaten koleksiyonun çok önemli bir parçasını oluşturuyor. Bununla birlikte daha sonraki yüzyıllarda devreye giren Kütahya çiniciliğini çok özel örnekleri de var. Bunlarla ilgili tabi daha sonraki yüzyıllarda kullanım gereği bazı mekanlardan kaldırılmış çiniler, depolarımızda bulunuyordu. Bu çinileri ziyaretçilerin görme şansı pek fazla bulunmuyordu. Bu galeride bu çinileri bir bütün halinde bir seçki halinde ziyaretçiyle buluşturmayı hedefledik. Çünkü sarayın tarihinin ve koleksiyonlarının bu önemli parçası görülmeden bu saraya bir bütün olarak anlamak çok mümkün olmayacaktı" şeklinde konuştu. "Burada Osman Gazi’den Sultan 2. Selim’e kadar yaşamış olan Osmanlı Sultanlarının isimlerinin olduğu çini eserleri var" Serginin galeri duvarlarında padişahların isimlerinin olduğu çinilerin olduğunu söyleyen Başkan Yasin Yıldız, "Yer olarak buranın seçilmesinin önemi de buradan kaynaklanıyor. Bu içinde bulunduğumuz Mabeyn Yolunda hemen kameraların arkasındaki duvarda görmüş olduğunuz uzun bir yazı dizisi var. Burada Osman Gazi’den Sultan İkinci Selim’e kadar yaşamış olan Osmanlı Sultanlarının isimleri bir bütün halinde dolayısıyla bir 16. yüzyıl çinisinde yazılmış olduğunu görüyoruz. Bütün bu boyutlarıyla ziyaretçilerimize özellikle harem bölümüyle mabeyni bir araya bağlayan bu önemli noktada böyle bir gazeleyi kazandırmış olmaktan dolayı fevkalade mutluyuz" ifadelerini kullandı. "Çalışmalar, bir bütün olarak yaklaşık 3 yılımızı aldı" Mabeyn Yolundaki restorasyon çalışmalarının 3 yılda yapıldığını söyleyen Başkan Yasin Yıldız, "Restorasyon çalışmaları oldukça uzun sürüyor. Mabeyndeki padişah daireleriyle ilgili çalışmalarımızda sona geldik. Padişahın kullanmış olduğu Aynalı Oda, Valide Sultan Dairesi bunların hepsi yakın zamanda ziyarete hazır hale gelecek. Burayı haremle bağlayan bu içinde bulunmuş olduğumuz galeri haline dönüştürdüğümüz koridor ise bugünden itibaren ziyaretçi tarafından gezilebilecek. Çalışmaların bir bütün olarak yaklaşık 3 yılımızı aldığını söyleyebilirim" dedi. Sergide ilk etapta 250 eser sergileniyor Açılışı gerçekleştirilen sergide 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar ait eserlerden ilk etapta 250 eserin sergilendiğini söyleyen Başkan Yasin Yıldız, "Belki eser sayısından önce özellikle giriş bölümünde Nahvin’in yazmış olduğu ve 19. yüzyıl çinilerine işlenen çok önemli bir kaside var. Bu koleksiyonumuzun çok müstesna bir parçasıdır. Bir bütün halinde burada sergileyebiliyoruz, çok sayıda çiniden oluşuyor. Burada yaklaşık ilk etapta biz 250 parça çiniyi sergiliyoruz. Çiniler yaklaşık söylemiş olduğum gibi 16. yüzyıl ve 19. yüzyıl arasını kapsıyor. Dolayısıyla 19. yüzyıla varması nedeniyle bunların içinde bir miktar saraya ithal çinilerin geldiği dönemi de kapsadığını düşünürsek aslında Osmanlı sarayında kullanılmış olan bir bütün çini geleneğini burada yerli olsun yabancı olsun göstermiş oluyoruz" ifadelerini kullandı. "Hatıralar Yolu": Kitabeler ve Panolar Serginin galeri duvarlarında Osman Gazi’den Sultan 2. Selim’e uzanan padişah adlarının sıralandığı iri yazılı çiniler bulunuyor. "Mihrabiye" motifli üç pano arasında görülen "Soffa-i ali" ve "Hamam-ı âli" ifadeleri, bu panoların vaktiyle Hünkâr Sofası ve Hünkâr Hamamı’ndan taşındığını düşündürüyor. Böylece Mâbeyn Yolu, bir sergileme alanının ötesinde, saray hafızasını taşıyan bir "hatıra galerisi" işlevi de üstleniyor. "Kaside-İ Münferice" Çinileri de galeride yer alacak Ziyaretçiler, Mabeyn Yolu Çini Sanat Galerisi boyunca Kaside-i Münferice’den seçilmiş beyitlerin işlendiği çinileri de görebilecek. 11. yüzyılda Tunuslu şair İbnü’n Nahvi tarafından kaleme alınan kaside, her sıkıntının ardından bir ferahlığın geleceğini vurgulayan mesajıyla tanınıyor. Halk arasında "kurtuluş getiren" bir metin olarak ün kazanan kaside, yüzyıllar boyunca zor zamanlarda dua niyetiyle okunmuş. Osmanlı döneminde de sevilen kasidenin Türkçe tercümeleri arasında 18. yüzyıl şairi Ebubekir Kani’nin manzum çevirisi öne çıkıyor. Çini Sanat Galerisi, Topkapı Sarayı’nın kapalı olduğu salı hariç, haftanın her günü 09.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek. Ziyaretçiler, Harem bölümünde yer alan Mabeyn Taşlığı’ndan Mabeyn Yolu’na girdikten sonra Topkapı Sarayı çinilerini ve Tekfur Sarayı’ndan günümüze ulaşan bazı çini örneklerini; bir sonraki bölümde ise "Kaside-i Münferice" çinilerini görebilecek. Galeri, Harem bölümü bileti ile gezilebilecek, ilave ücret ödemek gerekmeyecek.
Tokat Tokat’ta Kızık kilimi özel ihtiyaçlı çocuklarla yeniden hayat buldu Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi (TOGÜ) öncülüğünde hayata geçirilen "Özel Eğitimin Elinden Tarih Dokunuyor, Kızık kilimi" projesiyle özel ihtiyaçlı çocuklar Tokat’ın coğrafi işaretli kültürel mirasına dokunarak hem sosyal hayata katılıyor hem de geleneksel kilim dokuma geleneğini yaşatıyor. Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi öncülüğünde hayata geçirilen "Özel Eğitimin Elinden Tarih Dokunuyor: Kızık kilimi" projesinin açılışı gerçekleştirildi. Tokat’ın önemli kültürel değerlerinden biri olan Kızık kiliminin yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılmasını amaçlayan proje, özel eğitim öğrencilerinin aktif katılımıyla dikkat çekti. TOGÜ Eğitim Fakültesi, Özel Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi, Toplumsal Katkı ve Sosyal İnovasyon Koordinatörlüğü, Sürekli Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi ile Tokat Halk Eğitim Merkezi iş birliğinde hazırlanan projenin açılışı, TOGÜSEM Binası Taşlıçiftlik Kampüsü’nde düzenlendi. Proje kapsamında özel ihtiyaçlı bireyler, geleneksel el sanatlarından biri olan Kızık kilimi dokuma sürecine dâhil edilerek hem mesleki hem de kültürel kazanımlar elde etti. Etkinlikte, kilim dokuma tezgâhlarında yapılan çalışmalar katılımcıların beğenisine sunuldu. "Özel ihtiyaçlı çocuklar kültürel mirasa dokunuyor" Projenin özel eğitim alanında farkındalık oluşturduğunu belirten TOGÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Yılmaz, Tokat’a özgü Kızık kilimi geleneğinin yaşatılmasına önemli katkı sağladığını ifade ederek, "Biliyorsunuz coğrafi işaretli Tokat’ın kültürel mirası olan Kızık kilimini sosyal sorumluluk vizyonumuz özelinde birleştirerek Milli Eğitim Müdürlüğümüz ile iş birliği halinde bir projeye dönüştürdük. Burada başta unutulmaya yüz tutmuş somut olmayan kültürel mirasımız olan Kızık kilimini tekrar canlandırmak ve gün yüzüne çıkartmak amacıyla özel öğretim bölümü öğrencilerimizin de desteğiyle özel ihtiyaçlı çocuklarımıza burada eğitimler veriliyor. Kızık kilimi dokuma ustaları sınırlı. Bu alanda da bir ihtiyaç var. Geleneğimizin yaşatılması gerekiyor. Bunu daha önemli kılan özel ihtiyaçlı çocuklarımızın eliyle yapmaları oldu. Özel ihtiyaçlı çocuklarımız okullarını bitirdikten sonra sosyal yaşamdan uzaklaşıyorlar. Bunların sosyal yaşama katılmaları açısından bu projeyi çok kıymetli buluyorum" dedi.