EĞİTİM - 23 Aralık 2025 Salı 09:16

"Neden olmasın" dedi, 45 yaşında üniversite hayaline kavuştu

A
A
A

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde eğitim gören 45 yaşındaki Gönül İnan, yıllar boyunca içinde büyüttüğü üniversite hayalini ertelemesine rağmen vazgeçmedi. 3 çocuk annesi İnan, 45 yaşında girdiği sınavı kazanarak üniversite sıralarındaki yerini aldı.

Trabzon’da yaşayan 3 çocuk annesi 45 yaşındaki Gönül İnan, bir arkadaşının "Neden olmasın" sözüyle cesaret buldu. Bu teşvikle üniversite sınavına girmeye karar veren İnan, zorlu hazırlık sürecini ev ve çocuk sorumluluklarıyla birlikte yürüttü. "Kadın isterse her yaşta başarır" sözünü yaşayarak gösteren Gönül İnan, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünü kazandı. Birinci sınıfta eğitime başlayan Gönül İnan, genç arkadaşlarıyla aynı sırayı paylaşmaya başladı. Derslere olan ilgisi, disiplini ve kararlılığı takdir toplayan İnan, yarım kalan hayalini tamamlayarak pek çok kadına umut oldu. Yıllarca çocuklarının okul heyecanını yaşayan Gönül İnan, şimdi kendi sınav stresini, ders telaşını ve başarı sevincini yaşıyor.

"Çocuklarım çok büyük destekçim oldu"

Çocuklarından birinin Ankara’da psikoloji, diğerinin Samsun’da makine mühendisliği en küçük çocuğunun ise ilkokulda eğitimine devam ettiğini belirten Gönül İnan, "Televizyonda yaşı büyük hanımların bir girişimde bulundukları gördüğüm zaman hayranlık duyuyordum. Tekrar üniversite sınavlarına girmeme vesile olan aslında arkadaşım Gülcan. Deneyelim bence yapabiliriz dedi. Bende çok ümitle olmayarak deneyelim dedim. Sonuçlar açıklandığında kazandığımı gördüm. Asıl hedefim aslında Almanca öğretmenliğiydi. Almanya geçmişim olduğu için bir şeyler başarırım diye düşündüm. Maalesef Trabzon’da Almanca öğretmenliğine dair bir bölüm olmadığı için İngilizce’yi tercih ettim. Bir baktım ki sıradayım. Nasip oldu şu anda İngiliz Dili ve Edebiyatı okuyorum. Çocuklarım çok büyük destekçim oldu. Kızım Ankara’da psikoloji okuyor, oğlum Samsun’da makine mühendisliği okuyor. Onlarla istişare ediyorum. Aslında onlar biraz benim velim gibi oldular. Kayıt işlerini hep kızım yaptı. Normalde veliler çocuklarını kaydeder bizde ters oldu. Artık üniversite hayatından bahsediyoruz. Vizyonu açık gençlerle tanışmak benim için çok güzel bir duygu. Hep çok saygılılar. Güzel anlaşıyoruz, ben hepsini ayrı ayrı seviyorum. Çocuklarım uzakta olduğu için hepsini evladım yerine koydum. Onların da beni sevdiğini görüyorum" dedi.

"Her sabah okula gelirken mutlu oluyorum"

Sınıf arkadaşlarının motive edici cümleler kurduğunu kaydeden İnan, "İlk sınıfa girdiğim an biraz sessizdim analiz ettim ama sonra günler geçtikçe baktım gençlerde benim için ‘Bu yaştan sonra nereden geldi’ şeklinde bakmadılar. Bir ara ümitsizliğe kapıldım; ’Acaba yapabilecek miyim?’ ’Her şeyi unuttum tekrar baştan hatırlayamıyorum’ gibi baktım motive edici cümleler kurdular. ’Olur mu abla devam et iyi gidiyorsun’ şeklinde bu bana çok iyi geldi. Benim de çocuklarım uzakta olduğu için empati yapıyorum. Bir anne olarak düşünüyorum. Her zaman bir sıkıntınız olduğunda beni arayabilirsiniz diyorum. Öğrenmenin ve eğitimin yaşı yoktur. Hiçbir zaman geç değil. Ev hanımlarına sesleniyorum tabii ki evi toparlamak düzeltmek güzel şey ama her gün aynı iş aynı hiç kimse madalya takmıyor. Bu işler bitmiyor, kendi kültürünüzü geliştirin. Mutlu olduğunuz şeyleri yapın. Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıptır derler en azından çabalıyorum. Henüz bir plan yapmadım ama tercümanlık veya öğretmenlik yapabilirim. Her sabah okula gelirken mutlu oluyorum. Benim için bu bile yeterli" şeklinde konuştu.

"İyi ki benim annem"

Gönül İnan’ın Ankara’da Psikoloji eğitimi gören kızı Cemre İnan ise "Çok gururlu ve mutluyum. İyi ki benim annem. Başaracağını biliyordum. Güveniyordum o yüzden şaşırmadım. Her zaman yanında bulunacağım. Sınıf arkadaşları ile diyaloglarına şahit oldum. Bu beni çok mutlu etti. Hepsi çok değerli ve kıymetli insanlar. İyi ki annemin yanındalar. Aynı sınıfta annemle eğitim görseydik eğlenceli olabilirdi" diye konuştu.

"Yaşının büyük olması onu bizden hiçbir şekilde ayırmıyor"

Gönül İnan’ın sınıf arkadaşı Arda Akgün de, "Bu kadar genç öğrencinin arasında bizim iki katımız yaşa sahip bir öğrencinin olması elbette alışagelmiş bir durum değil. Hepimiz bu duruma şaşırmıştık ancak Gönül ablanın bize olan tutumu, bize yaptığı ablalık görevi gerçekten bizim için çok değerli. Kendisi tüm sınıf tarafından sevilen çok önemli bir insan. Kendisini çok seviyoruz. Derslerde de çok aktif. Buraya bir öğrenci bilincinde gelmiş. Yaşının büyük olması onu bizden hiçbir şekilde ayırmıyor. Öğrenme hırsı bizimki gibi kendisini çok taktir ediyorum" ifadelerini kullandı.

Ozan Köse - Tolga Şahin

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Edirne Vakıfların Tüfe endeksini katlayan kira artışları esnafı zorluyor Tarihi çarşılarında Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nce uygulanan kira artışları esnafı zor durumda bıraktı. Son 3 yıldır, TÜFE endeksinin kat kat üzerinde yapılan zamların ardından, bu sene de enflasyonun 2-3 katına varan kira artışları, esnafı dükkan kapatma noktasına getirdi. Rayiç bedel değerlemesi adı altında geçen sene yüzde 200 ila 600’leri bulan artışlar yaşanırken, bu yıl ise bazı dükkânlara TÜFE’nin 2 katı, bazılarına enflasyon oranında zam yapılması, geçen yıl verilen sözlerin tutulmaması olarak değerlendirildi. Devletin iş yeri ve konut kiraları için en fazla yüzde 37 oranında artış yapılabileceğini açıklamasına rağmen, Edirne Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün yüzde 40 ile 55 oranında kira zammı uyguladığı belirtildi. Vakıflara ait dükkânlarda son 5-6 yıldır kira artışlarının esnafı zora soktuğu, bazı dönemlerde fahiş oranlara ulaştığı ifade ediliyor. Esnafın en çok tepki gösterdiği konuların başında KOSGEB destekli kiralamalar geliyor. Yeni açılan dükkânlarda ilk 2 yıl kiraların devlet desteğiyle ödendiği, bu nedenle yüksek bedellerle sözleşme yapıldığı belirtiliyor. Bu yüksek kiralar, destek süresi sona erdikten sonra çarşıdaki, eski mevcut esnafa "rayiç bedel" olarak emsal gösteriliyor. KOSGEB desteği bittiğinde ise bu kiraların ödenemez hale geldiği, bunun da dükkân devirleri ve kapanmaları artırdığı öğrenildi. Ali Paşa Çarşısı Dernek Başkanı Yılmaz Sanış, kira artışlarıyla ilgili yaklaşık 5-6 yıldır sıkıntı yaşadıklarını belirterek, "Geçtiğimiz yıl yeniden değerlendirme gerekçe gösterilerek, Vakıflar yüzde 200 ila 600 arasında zam yaptı. Normalde, sözleşme gereğince takip eden 5 yıl boyunca TÜFE’ye göre artış yapılması gerekirken bu sene bu durum uygulanmadı. Bu yıl satışlardaki azalma ve ekonomik şartlarında kötüleşmesi ile zam yapılmamasını ya da TÜFE oranında artış olmasını bekliyorduk. Enflasyon ile devletin mücadelesi içinde böyle yapılması gerekmiyor muydu. Ancak yüzde 40-60 oranında zam yapıldı. Her yıl vakıf kiracılarında dükkânını devreden ya da kapatan esnaf sayısı artıyor. Birçok arkadaşımız kirasını çıkartamadığı için işyerini kapatmayı düşünüyor" dedi. Rayiç bedellerin belirlenme yöntemine de değinen Sanış, dükkânlar ihaleye çıktığında kira bedellerinin yükseldiğini, KOSGEB desteğiyle bu kiraların iki yıl devlet tarafından ödendiğini, ardından esnafın dayanamayarak dükkânı bıraktığını söyledi. Sanış, "Bırakılan bu yüksek kiralar bize rayiç olarak yansıtılıyor ve kiralar sürekli yukarı çekiliyor. Bu durum esnafın ayakta kalma şansını bitiriyor. Tarihi çarşıların kira gelirleri düşüyor. Boş kalan dükkanlar, bürolar yılbaşından sonra daha da artacak. Vakıf maksadı, kuruluş yapısı zarar görüyor" ifadelerini kullandı. Ali Paşa Çarşı esnafından Nuri Yıldırım da kira artışlarının TÜFE oranlarına göre yapılması gerektiğini vurgulayarak, mevcut uygulamaların tarihi çarşılardaki esnaf yapısını da bozacağını dile getirdi.
Antalya İsmet Selekler Spor Kompleksi’nde kurslar başladı Konyaaltı Belediyesi bünyesine alınan İsmet Selekler Kompleksi’nde (eski Sporland) spor kursları başladı. Pilatesten yogaya, futboldan tenise birçok branşta düzenlenen kurslarla her yaştan vatandaş spora davet ediliyor. Konyaaltı Belediye Başkanı Cem Kotan, "Tüm vatandaşlarımızı tesisimize davet ediyoruz" dedi. Konyaaltı Belediyesi, bünyesinde bulunan İsmet Selekler Spor Kompleksi’ndeki (eski Sporland) kursları başlattı. Modern altyapısı ve geniş branş yelpazesiyle hizmet verecek olan kompleksin, sporseverler için buluşma noktası olması hedefleniyor. İsmet Selekler Spor Kompleksi’nde, pilates, yoga, futbol, basketbol, tenis, pickleball, judo ve eğitsel oyunlar branşlarında kurslar düzenlenmeye başlandı. Futbol sahalarına online rezervasyon imkanı Kursların yanı sıra, komplekste yer alan futbol sahaları da vatandaşlar tarafından ilgiyle karşılanıyor. Futbol sahalarını kullanmak isteyen vatandaşlar ise randevularını rezervasyon.konyaalti.bel.tr internet adresi üzerinden alabilecek. Konyaaltı Belediyesi yetkilileri, bu uygulamayla spor alanlarının daha planlı ve verimli kullanılmasının hedeflediğini belirtti. Kotan’dan tesise davet Sporun toplum sağlığı açısından önemine dikkat çeken Başkan Kotan, "İsmet Selekler Spor Kompleksi’nde başlattığımız kurslarla, çocuklardan yetişkinlere kadar herkesin spor ve sağlıklı yaşam imkanlarına daha rahat erişmesini amaçlıyoruz. Konyaaltı’nda sporu teşvik eden, hareketli ve sağlıklı bir yaşam kültürünü hep birlikte büyütmeye devam edeceğiz. Çocuklarımızın erken yaşta sporla tanışması, gençlerimizin enerjisini doğru alanlara yönlendirmesi ve yetişkinlerimizin sağlıklı bir yaşam sürmesi bizim için çok kıymetli. Vatandaşlarımızı hareketli bir yaşama teşvik etmeyi çok önemsiyoruz. Bu kapsamda tüm vatandaşlarımızı tesisimize davet ediyoruz" ifadelerini kullandı.
Bartın Türkiye’nin en uzun nehri Kızılırmak’ta şoke eden araştırma Bartın’da gerçekleştirilen bilim kafe etkinliğinde konuşan BARÜ Fen Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Nakipoğlu, antibiyotiklerin her geçen gün artan kullanımı nedeniyle etkisinin azaldığın ifade ederek, Kızılırmak Nehri’nden alınan su örneklerinde ise antibiyotik direnç genlerinin farklı türlere aktarıldığı tespit edildi. Bartın Üniversitesinde (BARÜ) Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Bilim İletişimi Ofisi koordinasyonunda akademik çalışmaları ve bilimsel konuları toplumla etkili, anlaşılır ve erişilebilir bir şekilde buluşturmayı hedefleyen "Bilim Kafe" etkinlikleri kapsamında bir program gerçekleştirildi. BARÜ Bilim İletişimi Ofisi tarafından düzenlenen "Hastalıklarda Antibiyotiklerin Etkisiz Kaldığı Bir Dünyaya Ne Kadar Hazırız?" başlıklı söyleşide antibiyotik direncine yönelik yürütülen güncel çalışmalar uluslararası bir bakış açısıyla ele alındı. Türkçe ve İngilizce gerçekleşen sunumlarda, antibiyotik kullanımı, bakteriyel direnç, antibiyotik gen aktarımı, bekleyen tehlikeler ve antibiyotik tehdidinin ortadan kaldırılması gibi konularda yapılması gerekenler anlatıldı. ’’Antibiyotik direnci küresel krizdir’’ Rektörlük Konferans Salonu’nda düzenlenen söyleşide Londra Kingston Üniversitesinden Prof. Dr. Mouhamad Khoder, BARÜ Fen Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Nakipoğlu ile BARÜ Merkezî Araştırma Laboratuvarı Müdürü Prof. Dr. Cem Burak Yıldız konuşmacı olarak yer aldı. Etkinliğin açılışında konuşan BARÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akkaya, antibiyotik direncinin günümüzde küresel bir sağlık tehdidi hâline geldiğini vurgulayarak ’’Antibiyotikler, basit bir enfeksiyonun ölümcül olduğu dönemleri geride bırakmamızı sağlamış, modern tıbbın temel taşlarından biri olmuştur. Ancak günümüzde Dünya Sağlık Örgütünün de vurguladığı gibi antibiyotik direnci, bir sağlık sorunu olmasının yanı sıra farklı boyutları olan küresel bir krizdir. Bu konuda farkındalığın artırılması için üniversitelere ve bilim insanlarına büyük sorumluluk düşmektedir" dedi. BARÜ Merkezî Araştırma Laboratuvarı Müdürü Prof. Dr. Yıldız, söyleşide antibiyotiklerin atık sularda bulunması ve bakterilerin bu maddelere karşı direnç kazanmasının oluşturabilecek problemlere değinileceğini aktardı. ’’Hayvan çiftliklerinde çok yüksek dozda kullanılıyor’’ Türkiye’nin antibiyotik tüketiminde OECD ülkeleri arasında en üst sıralarda olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Nakipoğlu, Türkiye’deki antibiyotik kullanımın en yaygın olduğu yerlerin ise hayvan çiftlikleri olduğunu kaydetti. Nakipoğlu, "Antimikrobiyal direnç mikroorganizmaların üzerine etki edecek şekilde tasarlanmış ilaçlara karşı direnç geliştirme olgusudur. Dolayısıyla 20-30 yıl önce belli bir dozda kullanılan antibiyotikler, bugün veya yakın bir gelecekte aynı dozda etki etmeyecektir. Akut bir şekilde ortaya çıkan dirençli bakteriler, insanların hastaneye yatış sürelerini uzattığı gibi hatta ölüme varan sonuçlara yol açabilir. Antibiyotikler özellikle hayvan çiftliklerinde kapalı ortamlarda yetiştirilme süreçlerinde çok yüksek dozlarda kullanılıyor. Evlerimizde, hastanelerimizde kullandığımız antibiyotikten daha fazlasını hayvan çiftliklerinde kullanıyoruz. İster büyükbaş, ister küçükbaş olsun, isterse kanatlı hayvan yetiştirilen tesislerde olsun. Bu kapalı ortamlarda yetiştirilme süreçlerinde çok yüksek dozlarda antibiyotik tüketiliyor’’ dedi. Su kaynaklarını tehdit ediyor Bakteriyel direncin yayılması konusunda uyarılarına devam eden Dr. Öğretim Üyesi Nakipoğlu, ‘’Antibiyotikler tamamen sindirilmeden dışarı atıldığı için bunlar yüzey sularında zamanla birikiyor. Burada dikkat çekilmesi gereken atık su arıtma tesisleri. Atık su arıtma tesislerinin yeterliliği kritik bir öneme sahip. Antibiyotik direnç genlerinin aktarımın türler arasında gerçekleştiğini tespit ettik. Özellikle Kızılırmak üzerinde bir çalışmamız olmuştu. Oradan aldığımız su örneklerinden izole ettiğimiz bakterilerde, bu direnç genlerinin türler arasında da aktarıldığını tespit etmiştik’’ şeklinde konuştu. Mustafa Nakipoğlu, gerçekleştirdiği sunumda Ekonomik İşbirliği Ve Kalkınma Örgütü (OECD)’nin değerlendirmede yeterli önlemlerin alınmaması durumunda Türkiye’de tüm enfeksiyonlar içerisinde dirençli enfeksiyonların oranın 2035 yılında yüzde 40 oranına çıkarak, tüm ülkeler arasında Türkiye’nin Hindistan’dan sonra ikinci sıraya yerleşeceğinin tahmin edildiğini de ifade etti. Atık sular antibiyotikten arındırılacak Ülke genelinde yapılan antibiyotik farkındalığını arttırmaya yönelik çalışmalar gerçekleştiğini de hatırlatan Dr. Nakipoğlu, Bartın Üniversitesi ile İngiltere’deki Kingston Üniversitesi’nin sularda biriken antibiyotik kalıntılarının önüne geçebilmek amacıyla çalışma yürütüldüğünü de aktardı. Nakipoğlu, ‘’Projede antibiyotik kalıntılarının yüzey sularında birikmesinin önüne geçmek için özel antibiyotik giderim sistemleri geliştirmek istiyoruz. Böylece Londra Kingston Üniversitesi iş birliğiyle hem sağlık hem çevre odaklı bir yaklaşım ortaya koyuyoruz" diye konuştu. Londra Kingston Üniversitesinden Prof. Dr. Mouhamad Khoder ise su ortamındaki antibiyotik kalıntılarını gidermeyi hedefleyen "Antibiyotiklerin Biyolojik ve Çevresel Ortamlardan Uzaklaştırılması Yoluyla Antimikrobiyal Direncin Ele Alınması" başlıklı proje hakkındaki sunumunda yürütülen çalışmaları kapsamlı bir şekilde anlattı.