POLİTİKA - 15 Mart 2012 Perşembe 09:25

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU:

A
A
A
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU:

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İdlib’de kaybolan 2 Türk gazetecinin şu anda Suriye yönetiminin de elinde olduğuna dair net bir bilginin olmadığını belirterek, "Her şeyden önce vatandaşlarımızın yurt dışındaki güvenlikleri selameti bizim için bir onur meselesidir. Sonuna kadar onların güvenlikleriyle sağ salim ülkemize ailesine dönmesi yönündeki çabalarımızı sürdüreceğiz" dedi.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, TGRT Haber’de Ankara’nın Gündemi programına konuk oldu. İhlas Ankara Medya Grup Başkanı Nuri Elibol, İhlas Ankara Medya Grup Başkan Yardımcısı Murat Odabaş, Star Gazetesi Yazarı Nasuhi Güngör’ün sunduğu programda Davutoğlu, Türkiye’nin dış politikasıyla ilgili soruları yanıtladı. "Suriye’de kaybolan 2 Türk gazetecilerle ilgili bakanlık olarak neler yapıyorsunuz?" sorusuna Davutoğlu, "İlk andan itibaren böyle bir kayıp haberi bize ulaştıktan sonra sürekli yoğun bir faaliyet
içinde olduk. İç savaş olan Afganistan gibi, Irak, Suriye gibi yerlerde bu tür durumla karşılaştığınızda muhatabı bulmak onlarla gerekli temasları sağlamak tabi biraz zaman alıyor. Ama şunu söyleyeyim Elhamdülillah bugüne kadar yaptığımız bütün çalışmalarda güzel haberler aldık. Biz Suriye nezdinde hemen girişimlerde bulunduk. Hem bu diplomatik girişimler şeklinde oluyor hem de bu tür durumlarda takip edilen belirli bir mahremiyet içerisinde yürütülen çalışmalar oluyor. O çalışmaları da yürütüyoruz. Her
şeyden önce vatandaşlarımızın yurt dışındaki güvenlikleri selameti bizim için bir onur meselesidir. Sonuna kadar onların güvenlikleriyle sağ salim ülkemize ailesine dönmesi yönündeki çabalarımızı sürdüreceğiz. Vatandaşlarımız müsterih olsunlar" yanıtını verdi.
"SURİYE YÖNETİMİNİN GEREKLİ DUYARLILIĞI GÖSTERMESİ İÇİN GEREKLİ GİRİŞİMLERDE BULUNDUK"
Gazetecilik mesleği evrensel bir takım standartlara ve bütün dünyada kabul edilen ilkelere dayanan bir meslek olduğunu belirten Davutoğlu, "İnsani yardım kuruluşları bir de gazeteciler bu tür şartlarda en fazla korumaya mazhar olan bir gruptur. Kimsenin dokunmaması gerekir. Onların görevlerini rahat yapabilmeleri gerekir. Bu yönde de Suriye yönetiminin gerekli duyarlılığı göstermesi için gerekli girişimlerde bulunduk. Ama tabi ilkesel olarak bu böyle olmakla birlikte gazetecilerin bu çatışmalar esnasında
hayatlarını kaybettiklerine şahit olduk. İnşallah bizim gazeteci kardeşlerimizde böyle bir durum olmayacaktır. Biz elimizden gelen gayreti göstermeye çalışacağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Hem o bölgede hem yönetim nezdinde çalışmalarımız var. Öncelikle olayın tam olarak ne olduğunu anlamamız lazım. Bir çatışma arasında mı kaldılar, daha güvenlikli bir yere mi geçtiler, irtibat mı koptu, kimin elinde? Bunların hepsinin araştırılması yapılıyor" diye konuştu.
"ŞU ANDA GAZETECİ KARDEŞLERİMİZ SURİYE YÖNETİMİNİN DE ELİNDE OLDUĞUNA DAİR DE NET BİR BİLGİ YOK"
"Suriye ile ilişkilerimiz bu tür durumları da aleyhimize kullanacak duruma geldi mi?" sorusu üzerine Davutoğlu, "Bizim Suriye yönetimiyle şu anda sahip olduğumuz görüş ayrılıkları ilkesel görüş ayrılıklardır. Gazetecilerin korunması da ilkesel bir durumdur. Yani bir devletin, devlet onuru ve kimliğiyle beraber güvenlik algısını aşan belirli unsurlar vardır. İşte büyükelçiliklerin korunmasıdır. Yani gazetecilerin orada bulunuş sebebi herhangi bir tarafı tutmak bir tarafı diğerine karşı desteklemek değil,
bir olayı dünyaya yansıtmak şeklindedir. Açık toplumlarda bu çok ilkesel. Kapalı toplumlarda da dahi hep buna özen gösterilmiştir. O bakımdan Suriye yönetiminin bu özeni göstermesi gerektiğini düşünüyoruz. Bunları da kendilerine girişimlerimizde söylüyoruz. Şu anda gazeteci kardeşlerimiz Suriye yönetiminin de elinde olduğuna dair net bir bilgi yok. O yüzden spekülasyon yapmak istemem. Yani hiç kimseye haksızlık da yapmak istemeyiz. O bakımdan öncelikle tespit edip ona göre de bir çalışma yürütmemiz lazım. O
bakımdan hani mahremiyetini istinaden detayına girmek istemiyorum. Ama bir tespit edip atılacak adımlar vardır. O adımları da zaten atacağımızdan kimsenin şüphesi olmamalıdır" ifadelerini kullandı.
"İSRAİL’İN İRAN’A DÖNÜK HERHANGİ BİR ASKERİ HAREKATI KARŞISINDA İLK DURACAK ÜLKELERDEN BİRİSİ DE BİZİZ"
"Kamuoyunda sistemli bir şekilde bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. ABD veya onun yanına katılmış bazı AB ülkeleri Türkiye’yi Suriye ve İran üzerinde silahlı bir müdahale açısından veya İran’a yapılabilecek silahlı müdahaleyi görmezden gelmesi veya onun lojistik altyapısına destek vermesi açından kullanıyor mu? CIA Başkanının gelişi, sizin irtibatlarınız... Türkiye kullandırıyor mu kendini, Türkiye burada silahlı saldırıya itiliyor mu? Biz bu politikaları bağımsız kendimiz mi geliştiriyoruz veya küresel
bir aktörün ileri bir karakolu gibi mi hareket ediyoruz?" sorusu üzerine Bakan Davutoğlu, "Biz İran ve Suriye konusunda farklı düşünüyoruz. Ama bu şu demek değildir: İsrail’in İran’a dönük herhangi bir askeri harekatı karşısında ilk duracak ülkelerden birisi de biziz. Bölgemizde böyle bir harekatı kabul etmemiz onay vermemiz bırakın bu harekatı olumsuz anlamda tepki de veririz. Kimsenin herhangi bir başka ülkeye bu şekilde tehditte bulunmasını doğru görmeyiz, mazur da görmeyiz. Yeni bir Orta Doğu
şekilleniyor. Nerede durursak burada daha çok stratejik sonuç elde ederiz kanaati insani kaygıların önüne geçiyor. Bugün soğuk savaş sonrası ve değişen dünyada hala bu mantığın sürüyor olması bir tarafta Rusya, Çin; diğer tarafta Amerika, Fransa, İngiltere. Biz soğuk savaşı bitti zannediyorduk. Eğer soğuk savaş bu şekilde devam ediyorsa soğuk savaşın mantığını sürdürenler bilsin ki bu hangi taraf olursa olsun mağlup olanlar tarafında yer alırlar. Hatırlayacaksınız, daha bu vetodan çok önce İran’a
giderken bölgemizde soğuk savaş çıkarmak isteyenler var. Bunu engellemek için ’Tahran’a gidiyorum’ dedim. Ve Tahran’daki dostlarımızı da söyledim" dedi.
TÜRKİYE-IRAK İLİŞKİSİ
"Türkiye’nin Irak’taki en büyük endişesi mezhep çatışmasının olabileceğinin yönündeydi. Irak’ta başlayacak bir mezhep çatışması çok tehlikeli bir şekilde bütün Orta Doğu’yu etkisi altına alabilir ve en büyük zararı Ortadoğu’daki halklar ve devletler görür. Bununla ilgili neler söyleyeceksiniz? Irak yönetimiyle ne durumdayız?" sorusu üzerine Bağdat’ta Dışişleri Bakanlığı’nın binası neredeyse yarısının terörist saldırısıyla berhava olduğu ay Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 12 bakanla Bağdat’a gittiğini
hatırlatan Davutoğlu, "Irak’a bu kadar kapsamlı ziyareti gerçekleştiren tek ülke Türkiye, gerçekleştiren tek lider Sayın Başbakanımızdır. Bizim Irak’ta herhangi bir mezhebi, herhangi bir partiyi, herhangi bir etnik grubu, herhangi bir kişiyi karşımıza almamız söz konusu olamaz" diye konuştu.
CIA BAŞKANI DAVID PETRAEUS’UN TÜRKİYE’YE ZİYARETİ
"CIA Başkanı ve Ulusal İstihbarat Teşkilatı Başkanı Türkiye’yi ziyaret etti. Bu görüşmelerle Türkiye’nin terörle mücadelesinde ABD’yle yeni bir döneme mi giriyoruz?" sorusuna Davutoğlu, "Artık çok daha bir şeffaf dünyada yaşıyoruz. Yani CIA Başkanı Türkiye’ye gelse gizli mi geldi açık mı geldi bir çok spekülasyon yapılabilirdi. Artık bu yapılar dünyanın her yerinde daha görünür bir şekilde kendi pozisyonuyla ilgili görüşlerini kanaatlerini muhataplarına aktarıyor. MİT Müsteşarı’nın muhatabı olduğu için
Sayın Başbakanımızı birlikte ziyaret ettiler. Kendisinden gelen bir talep üzerine ve çok önceden bir planmış bir ziyarettir. Yani bugünkü Suriye ve İran gündemiyle alakası yok. Teröre karşı evet. Bu bizim her zaman Amerika ile görüşmelerimizde özellikle bu bağlamda istihbari faaliyetler konusunda her zaman gündemdedir, birinci maddedir" yanıtını verdi.
Türkiye bugün küresel birçok alanda rol oynadığını belirten Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye’nin Dışişleri Bakanlığı’nın yapısı 10 sene önceki gibi mi dursun? Olmaz. Sadece bizim bakanlıkla ilgili bir bilgi vereyim. Son 3 yıl içerisinde 30 büyükelçilik açtık. Daha öncekine göre yüzde 30 büyükelçi sayımız arttı. Cumhuriyet tarihi boyunca açılan büyükelçilerin toplamının neredeyse üçte biri kadar büyükelçilik açtık. Böyle içe dönüp bir istihbarat değil, tek gündemli bir istihbarat değil; dışa dönük, dinamik, Türkiye’nin gücüne orantılı bilgi ve analiz kabiliyeti yüksek yeni bir
yapılanmaya ihtiyacı vardı. Sayın Başbakanımızın, son tercihinde MİT Müsteşarlığına Hakan Fidan’ı getirmesinde gerek tecrübe gerek bu anlayışı yansıtmak için bu siyasi otoriteyle bir dönem birlikte çalışmış olmanın bir rolü ve etkisi vardır. Keşke Wikileaks, İran kaynakları, Rus kaynakları bunlar da gündeme gelse...İstemeyiz ama; çünkü bu bir devlet için büyük zaaftır ama açılmış olsa şunu görürler: Türkler her yerde bir dil kullanıyor; Washington’da başka, Tahran’da başka, Şam’da başta, Tel Aviv’da
başka bir dil kullanmadık."
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Şimşek: ‘‘Enflasyon düşüyor ve düşmeye devam edecek’’ Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ‘‘En büyük önceliğimiz enflasyonu düşürmek. Hedefimiz gelecek sene enflasyonu yüzde 20’nin altına düşürmek. Enflasyon düşüyor, düşmeye devam edecek Hükümetimizin nihai amacı kapsayıcı büyümeyi ve adil gelir dağılımını sağlamak’’ dedi. Halkbank Gençİz Gençlik Zirvesi’nin ikincisi, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in katılımıyla gerçekleşti. Bakan Şimşek, yaptığı konuşmada Türkiye’nin uyguladığı ekonomi programa ilişkin bilgi verdi. Enflasyon rakamları hakkında bilgi paylaşan Şimşek, ‘‘En büyük önceliğimiz enflasyonu düşürmek. Enflasyonda 2025 yılını büyük ihtimalle yüzde 31 seviyelerinde bitireceğiz. Enflasyon düşüyor ve düşmeye devam edecek’’ dedi. ‘‘Nihai amacımız kapsayıcı büyümeyi ve adil gelir dağılımını sağlamak’’ Hükümetin nihai amacının kapsayıcı büyümeyi ve adil gelir dağılımını sağlamak olduğunun altını çizen Şimşek, ‘‘Nihai amacımıza ulaşmak için yapısal dönüşümü başarmamız gerekiyor. Cumhurbaşkanımız liderliğinde bu programı uyguluyoruz. Bu programın üç evresi var; birinci evre makro risklerin yönetimi, ikinci evrede mali disiplini tesis ettik cari açığı düşürdük, kur korumalı mevduat mekanizmasından çıktık enflasyon düşmeye başladı. Üçüncü evre ise kazanımların pekiştirildiği tek haneli enflasyonun kalıcı olduğu, cari açığın sorun olmaktan çıktığı, verimlilik ve rekabet gücünün artması için reformların hızlandığı dönem olacak. Üçüncü evreye gelecek sene geçiyoruz’’ şeklinde konuştu. Temel mallarda enflasyonun yüzde 20’nin altına düştüğünü hatırlatan Şimşek, ‘‘Gıda enflasyonu yüzde 27 civarı. Buna rağmen manşet enflasyon yüzde 31. Çünkü Türkiye’de kira, eğitim ve hizmet enflasyonu hala yüksek seyrediyor. Hizmet enflasyonu yüzde 97’den yüzde 44’e kadar düştü. Bunu düşürmek için deprem bölgesinde konut inşa ediyoruz 350 bin konutu teslim ettik. Gelecek sene 600 bin konut teslim edilecek. Sosyal konut projeleri devam ediyor, kentsel dönüşüm projelerini uyguluyoruz. Bütün bunları bütçeden yapıyoruz. Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 90’ı devlet okullarına gidiyor. Yüzde 10’un gittiği özel okullarda ise yüksek rakamlar görüldü, oralarda da makul fiyatlar görülecek’’ ifadelerini kullandı. ‘‘Kamuda tasarruf çabası var ve sonuç alıyoruz’’ Önümüzdeki dönemde kamu maliyesinde önemli reformlar planladıklarını dile getiren Şimşek, ‘‘Bütçe açığımız deprem nedeni ile milli gelire oranı yüzde 5’e çıkmıştı. Bütçe açığımız bu sene yüzde 3’e düştü, gelecek senelerde daha düşük seviyelere düşüreceğiz. Tasarruf konusunda kamu giderlerini kontrol altına almada başarılı olduk. 10 yıllık ortalamaya göre bu harcamaların (kamu giderleri) bütçeye oranı yüzde 4,6. Biz geçen sene yüzde 3,1’e indirdik, bu sene 3’ün de altında olacak. Kamuda tasarruf çabası var ve sonuç alıyoruz’’ sözlerini ifade etti. KKM’nin de 143 milyar dolar azaltıldığını da ifade eden Şimşek, "Türkiye’nin bilançosunda 250 milyar doları aşan bir iyileşme var" dedi. Altın ithalatına ilişkin de bilgi paylaşan Şimşek, ‘‘Altın ithalatı sadece sanayide kullanmak için yapılmıyor. Altın bir portföy tercihidir, saygı duyuyoruz. Vatandaşımızın ithal ettiği altınları bir kenara bırakırsak Türkiye’de cari açık kalmıyor. Osmanlı’nın son 100 yılına da baksanız, Türkiye’nin ilk 100 yılına da baksanız en büyük darboğaz döviz darboğazıdır. Cari açıkla ilişkilidir. İlk defa biz yapısal olarak biz bu sorunu aşma noktasındayız’’ ifadelerini kullandı. ‘‘Yatırım yapılabilir kategoriye doğru hızla ilerlemeye devam edeceğiz’’ Bakan Şimşek Merkez Bankası rezervlerinin arttığına da dikkat çekerken, ‘‘Çünkü her an bir takım şoklarla karşı karşıya kalabiliriz. Bu nedenle rezerve ihtiyaç var. Biz net rezervlerimizi son 2 yılda programımız dahilinde 118 milyar dolar artırdık. Kur korumalı mevduatı 143 milyar dolar azalttık, bitiyor 400 milyon dolar kaldı vadesini bekliyoruz. Türkiye’nin bilançosunu 250 milyar dolar iyileştirdik. Türkiye’nin risk pirimi son 7,5 yılın en iyi seviyesine geldi. Son 2 yılda Türkiye’nin risk pirimi 472 baz puan düştü. Bize benzer ülkeler 49 baz puan düştü. Türkiye’nin kredi notu en az 2 kademe artırıldı. Yatırım yapılabilir kategoriye doğru hızla ilerlemeye devam edeceğiz’’ açıklamasında bulundu. Türkiye’nin milli gelirindeki artışa da değinen Şimşek, ‘‘2002’de dünya ekonomisinde 21’inci sıradayken şimdi 16’ıncı sıradayız. Satın alma gücü paritesinde 16’ıncı sıradan 11’inci sıraya yükseldik’’ diye konuştu.
Antalya 16 yaşındaki özel çocuk Bayram Efe müzik sevgisini bisikletine taşıdı Antalya’nın Serik ilçesinde 9. sınıf özel birey öğrencisi Bayram Efe Baykan’ın en büyük tutkusu müzik dinlemek. Küçük yaşlardan itibaren elektronik eşyalara olan ilgi duyan Baykan’ın bu merakını gören öğretmenlerinde dikkatini çekti. Okul yönetimi de Bayram Efe’nin kendisinden istediği müzik sistemi malzemeleri alarak destek oldu. Kendi başına bisikletine bağladığı müzik sistemini açarak her gün okula gelen özel rehabilitasyon öğrencisi Bayram Efe, "Müzik dinlemeyi çok seviyorum. Bisikletimi görenler video çekiyor. ’Sen mi yaptın ?’ diye soruyorlar. Ben yaptım deyince inanmıyorlar" dedi. Bayram Efe Baykan, " Müzik sistemini aküye bağlayarak çalıştırdım. Ardından hoparlöre bağladım. Müzik dinlemeyi çok seviyorum. Görenler video çekiyor. ’Sen mi yaptın ?’ diye soruyorlar. Ben yaptım deyince inanmıyorlar. 16 yaşındayım 9. sınıf öğrencisiyim. Kendim yaptım sadece babam suntayı kesmeye yardımcı oldu" dedi. Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi kurucusu Olcay Akça, "Bayram Efe, bizim öğrencimiz. Yaklaşık 8 yıl oldu okulumuzda öğrenim göreli. İlk geldiğinde konuşma bozukluğu ve özgüveni problemi yaşıyordu. Dil terapisi ile Bayram Efe’de iyileşmeyi gördük ve konuşması düzeldi. Daha sonra büyüyünce elektronik eşyalara ilgi alakası arttı. Daha sonra bindiği bisiklete müzik sistemini kendisi bağladı. Bizde ona akü, teyp, hoparlör müzik malzemelerini aldık ve destek olduk. Tebrik ediyoruz. Okulunu çok seviyor. O bizi çok seviyor, Bizde onu karşılıksız çok seviyoruz" diye konuştu.
İstanbul TBF Başkanı Hidayet Türkoğlu "Sağlığın Ve Sporun Zirvesi"ne konuk oldu Türkiye Basketbol Federasyonu (TBF) Başkanı Hidayet Türkoğlu ile Medicana Sağlık Grubu CEO’su ve Yönetim Kurulu Üyesi Reha Özkaya, "İz Bırakanlar: Sağlığın ve Sporun Zirvesi" programında bir araya geldi. Medicana Ataköy Hastanesi ev sahipliğinde gerçekleşen "İz Bırakanlar: Sağlığın ve Sporun Zirvesi"nde Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı Hidayet Türkoğlu, kariyer yolculuğunun kritik dönüm noktalarını ve sahadaki liderlik deneyimlerini; Medicana Sağlık Grubu CEO’su Reha Özkaya ise Türkiye’de sağlık yatırımlarının dönüşümüne ilişkin perspektifini paylaştı. Programda Türkiye Basketbol Süper Ligi ana sponsoru olan Medicana’nın parkede ve yeşil sahada spora verdiği desteğin de altı çizildi. NBA dönemlerinden TBF başkanlığına uzanan kariyerine değinen Türkoğlu, MBA Okulları öğrencilerinin sorularını yanıtladı. Necip Kozalı: "Sporu desteklemek, sağlıklı nesillerin geleceğine destek vermektir" Zirve, Medicana Ataköy Hastanesi Genel Müdürü Dr. Necip Kozalı’nın açılış konuşmasıyla başladı. Necip Kozalı, "Bugün parkenin unutulmaz ve efsane ismini Sayın Hidayet Türkoğlu’nu ağırlamaktan gurur duyuyoruz. Hidayet Bey parkede gösterdiği başarıyı uzun yıllardır sürdürdüğü Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanlığına da taşıyarak müthiş bir liderlik örneği gösteriyor. Medicana yönetim kurulu üyesi ve CEO’su Reha Özkaya’yı ise bugün yöneticimiz olarak değil, masanın diğer tarafında sektördeki başarılarını dinliyor olmakta ilham verici" dedi. Reha Özkaya: "Hidayet Türkoğlu milletimizin kalbinde iz bıraktı" Hidayet Türkoğlu’nun Türk basketbolunu ileriye taşıyan bir kimlik olduğunu söyleyen Reha Özkaya, "Kariyeri boyunca büyük fedakârlıklar yapan Hidayet Türkoğlu, yıllarca yalnızca sahada değil, toplumun kalbinde de iz bıraktı, ülkemizin basketbol kültürüne büyük katkıda bulundu. Bu nedenle çok önemli bir kimliği var. Sadece bununla da kalmadı ülkemizdeki gençlere umut, daha sağlıklı bir neslin yetişmesine katkı sağladı. Biz de Medicana olarak sporun bu iyileştirici, katkı sağlayıcı ve birleştirici gücüne her zaman inandık. Bu nedenle, yıllardır farklı branşlarda pek çok sporcuya, spor kulübüne ve federasyona sağlık desteği sağlıyor; sporun gelişimini bir toplumsal sorumluluk bilinciyle destekliyoruz. Bu etkinliğe katılarak deneyimlerini bizlerle paylaşan Hidayet Türkoğlu’na teşekkür ediyorum. Sporun geleceğini birlikte inşa ederken, biz Medicana olarak her zaman parkelerde, yeşil sahalarda sporun destekçisi olmaya devam edeceğiz" şeklinde konuştu. Hidayet Türkoğlu: "Sahadaki her adımın arkasında sağlıklı bir beden ve sağlam bir zihnin olduğunu çok erken öğrendim" Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı Hidayet Türkoğlu, spor dünyasında başarıya giden yolu aktarırken, "Basketbola çok erken yaşta başladım ve 25 yıl boyunca gece-gündüz süren bir tempoda, tamamen disiplin ve adanmışlıkla yaşadım. Sahadaki her adımın, her fedakarlığın arkasında sağlıklı bir beden ve sağlam bir zihnin olduğunu çok erken öğrendim. Sporculuktan yöneticiliğe geçişimde de aynı prensip geçerliydi. Artık yalnızca kendi performansımı değil, büyük bir yapının sağlıklı işleyişini düşünmem gerekiyordu. Bugün geldiğim noktada, sürdürülebilir başarının temelinin sağlık olduğunu çok daha iyi görüyorum. Bu nedenle sporun iyileştirici gücünü sağlıkla buluşturan böyle anlamlı bir etkinliğe ev sahipliği yapan Medicana Sağlık Grubu’na teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı. "Milli Takım’ın başarısında kredi hocamıza ve sporculara ait" A Milli Basketbol Takımı’nın 2025 Avrupa Basketbol Şampiyonası’ndaki başarısına değinen Türkoğlu, "Milli Takım’ın başarısında bize kredi çıkarmaya çalışıyorlardı ama ben bu kredinin tamamen hocanın ve sporcuların olduğuna inanan bir insanım. Biz sadece işin içinden gelen insanlar olarak sporcularımızın ve hocamızın tamamen basketbola konsantre olacağı ortamı oluşturduk. Burada hepimizin göğsümüz kabara kabara oturuyor olmamızın sebebi hocamız ve sporcularımızdır" cümlelerine yer verdi. Basketbolu neden 997 maçta bıraktığını açıkladı Reha Özkaya’nın basketbolu neden bin değil de 997 maçta bıraktığı sorusuna yanıt veren TBF Başkanı Türkoğlu, "Basketbola hiçbir zaman bitmeyecekmiş gibi bakıyorduk. Ben bıraktıktan sonra oynadığım maç sayısını fark ettim. Sakatlık olmadan ne kadar fazla oynayabileceğimize odaklıydık. Bıraktıktan sonra bana 997 maçta kaldığımı söylediler" dedi. "Merkez, federasyona da ekonomik katkı sağlayacak" Abdi İpekçi Spor Salonu’nun Turkcell Basketbol Gelişim Merkezi’ne dönüştürülmesi sürecine de değinen Türkoğlu, şu ifadeleri kullandı: "Neler eksik, neler yapılırsa daha çok şey kazanılır gibi düşüncelerin sonunda böyle bir tesisin kazandırılmasının büyük bir değer olacağına karar verdik ve sonunda hepimizin gurur duyacağı bir eser kazandırdık. Milli Takımımızın antrenman salonları yoktu. Altyapılarımız için neler yapabiliriz onları da ekledik. Bu sene de 2025-2026 döneminde de Milli Eğitim Bakanlığı ve Spor Bakanlığıyla protokol yaptık. İlk defa İstanbul TBF Basketbol Spor Lisesi hayata geçti. Federasyona da ekonomik anlamda katma değer sağlayacağını düşündüğümüz için otel bulunan, spor malzemelerinin satıldığı küçük mağazaların olacağı, insanların gelip vakit geçireceği bir Merkez olarak düşündük." "Finali kaybettiğimiz için üzülüyoruz ama ikincilik de çok büyük bir başarı" Avrupa Şampiyonası ikinciliğinin büyük bir başarı olduğuna değinen TBF Başkanı Hidayet Türkoğlu, "Bu seneki başarının uzun yıllardan sonra ve kendi ülkemizin dışında başka bir ülkede olması bizim için ayrı bir sevinç kaynağıydı. Zaman zaman idrak edemediğimiz bir süreç var. İkincilik ortada kalmış bir başarı gibi görülüyor. Şampiyon olan çok sevinir, finali kaybeden çok üzülür. Üçüncü olan üçüncü olduğu için sevinir. Biz hala üzülen taraftayız. Halbuki ikincilik de çok büyük bir başarı" diye konuştu.