POLİTİKA - 27 Kasım 2025 Perşembe 17:05

AK Parti, 11. Yargı Paketi’ni TBMM Başkanlığı’na sundu

A
A
A
AK Parti, 11. Yargı Paketi’ni TBMM Başkanlığı’na sundu

AK Partili milletvekillerinin imzasını taşıyan Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi TBMM Başkanlığı’na sunuldu.

Kamuoyunda 11. Yargı Paketi olarak da bilinen Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Başkanlığı’na sunuldu. TBMM AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler, yasa teklifine ilişkin Meclis’te basın toplantısını düzenledi. Kanun teklifinin 38 maddeden oluştuğunu ifade eden Güler, "Suç işlenmesinin önlenmesi, caydırıcılığın sağlanması, dolandırıcılık ve trafik düzenini bozan eylemlerle daha etkin mücadele edilmesi, kişilerin trafikteki can ve mal güvenliğinin sağlanmasıyla toplumsal huzurun güçlendirilmesi ve infaz sisteminde de bazı değişikliklere dair teklifimizi hazırlamış bulunuyoruz. Başta gençlerimiz olmak üzere vatandaşlarımıza yönelik toplumsal huzur ve güvenliği bozucu faaliyetler içerisinde olan suç örgütleriyle mücadeleyi de daha etkili ve caydırıcı mahiyette sürdürmek için Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesinde bir değişikliğe gidiyoruz. Örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarda özellikle suça sürüklenen çocukların araç olarak kullanılması halinde örgüt yöneticilerine verilecek cezanın 11 kat oranında arttırılması noktasında bir teklif öneriyoruz. Ayrıca örgüt kurmak, yönetmek ve örgüte üye olmak suçlarında hapis cezalarını alt ve üst sıralarında bu teklifimizi de artırıyoruz" ifadelerini kullandı.

"Meskun mahalde silahla ateş etme suçunun cezasını artırıyoruz"

Teklifle toplumsal huzurun güçlendirilmesine ilişkin başka düzenlemeleri de yaptıklarını dile getiren Güler, "Bu kapsamda meskun mahalde özellikle yaz aylarında maalesef üzüntü duyduğumuz birçok olayla karşılaştık. Meskun mahalde silahla ateş etme suçunun cezasını artırıyoruz. Ses ve gaz fişeği atabilen silahlarda da bu suçun kapsamına alıyoruz. Bu suçun özellikle işlendiği düğün, nişan ve asker uğurlaması gibi kişilerin vatandaşların toplu olarak bulundukları yerlerde işlenmesi halinde de verilecek cezayı yarı oranında artırmayı öneriyoruz. Bu tür olayların engellenmesi ve caydırıcı cezalarla ortadan kaldırılması için biz bu teklifimizde bu eylemlere yönelik olarak da ceza artırımlarını öngörüyoruz.

"Aracı durduran veya hareket etmesini engelleyen kişiye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilmesini öneriyoruz"

Trafikte yol kesme olaylarını sıklıkla görmeye başladıklarını ve bu teklifle yol kesme eylemini müstakil bir suç olarak düzenlediklerini ifade eden Güler, "Bu fiiller açısından da bir yaptırımı öngörüyoruz. Bir aracı durduran veya hareket etmesini engelleyen kişiye de bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilmesini de bu teklifimizi de öneriyoruz. Böylelikle kişilerin can ve mal güvenliğine kast eden şehir eşkıyalarına trafikteki saldırganlık fiiller bakımından caydırıcı cezaların verilmesini sağlıyor ve vatandaşlarımızın da bu güvenliğini üst derecede sağlamaya gayret ediyoruz. Teklifimizde taksirle yaralama suçunun ceza miktarlarını artırarak bu konuda daha caydırıcı, etkin bir yaptırıma bu teklifimizde bir yer vermiş oluyoruz. Güveni kötüye kullanma suçunun konusunun motorlu, kara, deniz veya hava taşıtı olması halinde verilecek cezanın bir kat arttırılmasını öneriyoruz. Özellikle son yıllarda artan kiralık araçların geri getirilmemesi parçalanarak araç parçası olarak satılması parçalarının değiştirilmesi veya suçta kullanılması gibi eylemlerin arttığını görüyoruz. Bu konuda da daha caydırıcı, etkin ııı yaptırımları da bu teklifimizde yer vermiş oluyoruz" dedi .

Teklifte vatandaşın canını yakan son dönemlerdeki dolandırıcılık eylemleriyle de daha güçlü şekilde mücadele edilmesi ve bu eylemlerin önlenebilmesi bakımında bilişim suçları ve mobil hatlara yönelik bazı düzenlemelerinde yer aldığının altını çizen Güler, "Bu kapsamda bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle işlenen suçlarda ilgili banka hesabının 48 saate kadar banka ve finans kuruluşları tarafından askıya alınması ilgili muhatabın bu konuda olur vermesi halinde tekrar hesabın işleme alınması önünde bir imkan tanıyoruz. Çünkü suçta kullanıldığı tespit edilen paraya adli merci tarafından el konulması veya askıya alınması suretiyle de bir tedbir geliştiriyoruz. Aksi halde birçok hesaba aktarım yapmak suretiyle dolandırılacak, dolandırılan vatandaşımızın parasına ulaşma konusunda da sıkıntılarından kurtulmasını sağlamış olacağız. Özellikle yaşlı ve engelli bazı vatandaşlarımızın kendisini polis, savcı veya bir kamu görevlisi olarak tanıtıp hesabından bir miktarın belli hesaplara aktarılması noktasında yönlendirildiğini ve dolandırıldığını görüyoruz. Bu paralar gittikten sonra da bunların tekrar geri alınmasının mümkün olmuyor. En azından önleyici bir tedbir olarak bu türden uzun dönem hesaplardaki bu hareketsizliği de dikkat alarak bankaların en azından buradaki banka hesap sahibinin korunması adına böyle bir tedbiri geliştirip en azından dolandırıcılık faaliyetlerinde mağduriyetleri de azaltmak istiyoruz" ifadelerini kullandı.

"Suç işleyen akıl hastalarının, rehabilite olmadan topluma katılmalarını engellemek amacıyla düzenlemeler getiriyoruz"

Teklifle Türk Ceza Kanunu’nun 158. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçlarının yargılamalarının Asli Ceza Mahkemeleri’nde görülmesine imkan getirdiklerini dile getiren Güler, "Asli Ceza Mahkeme nezdinde ihtisaslaşma sağlamak suretiyle bu suçlara ilişkin yargılamaların makul sürede sonuçlandırılması ve böylelikle bu suçlarla daha etkin bir mücadeleyi de burada hedefliyoruz. Suç işleyen akıl hastalarının rahabilite olmadan toplum hayatına katılmalarını engellemek amacıyla yine düzenlemeler getiriyoruz. Kısmi akıl hastalarının mahkum oldukları ceza infaz kurumunda cezalarını infaz etmeleri ve ayrıca bu kişiler hakkında da akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri hükümlü olmasında teklifimizde yer veriyoruz. Toplum açısından da tehlikenin ortadan kalkmadan da serbest bırakılmamalar noktasında bir tedbiri teklifimize yer veriyoruz" şeklinde konuştu.

"3 yıl daha erken kapalı ceza infaz kurumundan açık ceza infaz kurumuna ayrılabilecek"

Pandemi nedeniyle infaz kanununda bazı düzenlemeleri hayata geçirdiklerini söyleyen Güler, "Ve bu düzenlemeler 31 2023 tarih itibari de ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlere yönelik olarak son olarak uygulanmış ve uygulanan tedbirler sona ermişti. Vatandaşlarımız arasında Kovid 19 düzenlemesi olarak bilinen bu düzenlemenin eşitsizliğe neden olduğu yönünde görüşler vatandaşlarımız tarafından siyasi partiler tarafından arkadaşlarımıza iletilmişti. Aynı tarihte işlenmiş olsa bile yargılamanın hızlı yapılmaması sonucunda cezası kesinleşerek ceza infaz kurumuna giren kişiler de 31 Temmuz 2023 tarihi itibariyle uygulanan şartlı salıverilme, denetimli serbestlik süreleriyle ilgili bu dönemlerde cezası kesinleşmeyenlere hükümde uygulama farklılığı ortaya çıkmıştı. Biz de tüm bu görüşleri, itirazları, beklentileri dikkate alarak Kovid 19 düzenlemesinin kapsamını yeniden düzenledik. Bu düzenlemeyle 31 Temmuz 2023 tarihi itibariyle kapalı ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerin yararlanabildiği daha erken açık ceza infaz kurumuna ayrılma veya denetimli serbestliğe ayrılma düzenlemesinden 31 Temmuz 2023 ve öncesinde işlenmiş suçlar nedeniyle hükümlü olacakların yararlanabilmesi imkanını sağlıyoruz. Buna göre 31 Temmuz 2023 tarihi ve öncesinde işlenen suçlar nedeniyle 3 yıl daha erken kapalı ceza infaz kurumundan açık ceza infaz kurumuna ayrılabilecek ceza infaz kurumu açık ceza infaz kurumunda ise üç yıl daha erken denetimli serbestliğe ayrılabilme imkanında getiriyoruz" dedi. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.
Erzincan Erzincan’da 111 bin tuz çalısı toprakla buluşturuldu Erzincan’da 3 köyde 1000 dekarlık mera alanına dikilen tuz çalısı, erozyonla mücadele ve hayvancılıkta kaba yem ihtiyacına katkı sunacak. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yürütülen proje kapsamında, kent genelinde mera kalitesini artırmak ve hayvancılıkta kaba yem açığını azaltmak amacıyla bir çalışma hayata geçirildi. Bu kapsamda Erzincan’da 3 köyde toplam 1000 dekarlık mera alanına 111 bin adet Atriplex Halimus (Tuz Çalısı) fidanı dikildi. Son yıllarda hem hayvan beslenmesinde hem de erozyonun önlenmesinde etkin şekilde kullanılan tuz çalısı bitkisi, özellikle kurak ve tuzlu topraklara uyum sağlamasıyla dikkat çekiyor. Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü de bu özelliklerinden dolayı tuz çalısını meraların ıslahında yaygınlaştırarak, hayvancılığın sürdürülebilirliğine katkı sağlamayı hedefliyor. Proje kapsamında Mollaköy Mahmutlu Mahallesi’nde 300 dekarlık alana 33 bin 300 adet, Pınarönü köyünde 450 dekarlık alana 49 bin 950 adet ve Aydoğdu köyünde ise 250 dekarlık alana 27 bin 750 adet tuz çalısı fidanı toprakla buluşturuldu. Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından finanse edilen projenin toplam maliyeti ise 2 milyon TL olarak açıklandı. Proje sahasında incelemelerde bulunan Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürü Alper Koçaker, Erzincan’ın yüzölçümünün yaklaşık üçte birinin meralardan oluştuğunu belirterek, bu alanların verimliliğinin artırılmasının hayvancılık açısından büyük önem taşıdığını ifade etti. Hayvancılık sektörünün ihtiyaç duyduğu kaba yemin önemli bir bölümünün meralardan karşılandığını vurgulayan Koçaker, özellikle küçükbaş hayvancılığın meralara bağımlı olduğuna dikkat çekti. Erzincan’da her yıl ortalama 3 meranın ıslah ve amenajman projelerine dahil edildiğini belirten İl Müdürü Koçaker, tuz çalısı projelerinin de bu çalışmaların önemli bir parçası olduğunu söyledi. Tuz çalısının derin ve kazık kök yapısı sayesinde toprağı tutma kapasitesinin yüksek olduğunu ifade eden Koçaker, bu özelliğiyle erozyonla mücadelede etkili bir bitki olduğunu kaydetti. Koçaker açıklamasında, "Tuz çalısı kuraklığa dayanıklı, iklim değişikliği ve çölleşmeye karşı dirençli, sorunlu ve tuzlu topraklarda bile yetişebilen çok önemli bir bitkidir. Kış mevsiminde yaprağını dökmemesi ve yoncaya eş değer besin değerine sahip olması hayvancılık açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Hayvanlar tarafından sevilerek tüketilen tuz çalısı, tuzlu yapısı sayesinde hayvanların tuz ihtiyacını da doğal yoldan karşılamaktadır. Mahmutlu, Pınarönü ve Aydoğdu köylerimizde 111 bin adet tuz çalısı fidanını toprakla buluşturduk" ifadelerini kullandı. Hayata geçirilen proje ile birlikte Erzincan’da meraların verimliliğinin artırılması, erozyonun azaltılması ve hayvancılıkta sürdürülebilir yem kaynaklarının güçlendirilmesi hedefleniyor.