POLİTİKA - 23 Haziran 2025 Pazartesi 19:55

AK Parti Sözcüsü Çelik: "Bugün durdurulması gereken şey İsrail’in saldırganlığıdır"

A
A
A
AK Parti Sözcüsü Çelik: "Bugün durdurulması gereken şey İsrail’in saldırganlığıdır"

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "İran’ın güvenliğini, milli egemenliğini ve toprak bütünlüğünü sonuna kadar destekliyoruz" dedi.


AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MKYK gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu. Çelik, MKYK’da Teşkilat Başkanlığı’nın ve Dışişleri Bakanlığının bir sunumu olduğunu, Meclis grubunun yaptığı çalışmalarla ilgili değerlendirmeler yapılacağını belirtti. Temmuz 11-13 arası kamp olacağını ve değerlendirmeler yapılacağını söyledi.


İsrail İran savaşına ilişkin konuşan Çelik, "İsrail’in İran’a yaptığı bu haksız ve hukuksuz vahşi saldırı neticesinde şu an gelinen noktada dünyanın önünde tabii açık bir çatışma İsrail tarafından sivil altyapının yok edilmesi doğrudan sivil insanların üzerine bomba yağdırılması söz konusu ama bunun yanı sırada bir daha vahim olabilecek hepimizin büyük bir sıkıntı olarak gördüğümüz nükleer tehlikenin ortaya çıkması gibi bir gündemi hep beraber takip ediyoruz. Bu nükleer tesislerin üzerine bomba yağdırılıyor. İlk başta biliyorsunuz Atom Enerjisi Kurumu Natanz’da bir sızıntı var demişti. Ama bu tehlike her an bütün bölgeyi daha büyük sıkıntılarla karşı karşıya bırakacak, sonuçlar doğurabilir" diye konuştu.


"İsrail’in İran’a saldırısıyla birlikte Birleşmiş Milletler şartı dahil olmak üzere hepsinin ihlal edildiği bir tablo ortaya çıkmıştır"


Rusya, Ukrayna arasındaki çatışmada nükleer santrallerle ilgili olarak yapılan uyarların dikkat çekilen tehlikelerin çok daha büyük bir vahim tablo olmasına rağmen İran’daki nükleer tesislerle dikkate getirilmemesi son derece ibret verici olduğunu ifade eden Çelik, "Burada nükleer meselelerden sorumlu kurumların Ukrayna’daki tesislerle ilgili olarak yüksek sesli konuşurken İran’daki tesislerle ilgili olarak niçin cılız sesli konuştuğu çünkü bunların ortaya çıkaracağı nükleer tehlike konusunda niçin çekimser davrandığı üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. Tabii İsrail’in İran’a saldırısıyla birlikte Birleşmiş Milletler şartı dahil olmak üzere hepsinin ihlal edildiği bir tablo ortaya çıkmıştır. Uluslararası kurumların işlevselliği açısından da uluslararası hukukun geçerliliği açısından da vahim bir manzaradır. İran nükleer anlaşmalara taraf bir ülke. İsrail ise nükleer silahı olmasına rağmen nükleer anlaşmalara taraf bir ülke değil. Ama buna rağmen İran’ın nükleer silah yapacağını iddia ederek bu saldırıyı başlatıyor" ifadelerini kullandı.


"İsrail’in müzakere masasına saldırmak gibi de bir tutum içerisinde olduğu net bir şekilde görülmüştür"


Uluslararası müzakerenin, uluslararası sorunların çözümü olması açısından da bir zafiyet ortaya çıktığına dikkat çeken Çelik, "Ummanda ABD’yle İran arasındaki müzakereler devam ederken İsrail saldırmıştır. Aslında İsrail’in saldırısı bir bakıma müzakere masasına yapılmış bir saldırıdır. İran tarafının açıklamalarından anlıyoruz ki onlar da müzakere devam ettiği için herhangi bir saldırının olmayacağını değerlendirmişler. Ama doğrudan İsrail’in müzakere masasına saldırmak gibi de bir tutum içerisinde olduğu net bir şekilde görülmüştür" dedi.


"Nükleer tesisleri bahane ederek İsrail’in İran’a saldırmasında herhangi bir meşruiyeti yok"


İran tarafından Hürmüz boğazının kapatılıp kapatılmayacağına ilişkin konuşan Çelik, "Tabii ki Hürmüz Boğazı’nın kapatılmasının petrol fiyatlarından tedarik zincirlerine kadar birçok olumsuz etkisi olacaktır. Ama tabii burada daha büyük bir tehlike ortadayken yani nükleer tehlike ortadayken nükleer tesislerin üzerine bomba yağdırılırken bütün belgeyi felakete sokacak şekilde İran bombalanırken burada iki tane şey dikkat çekiyor. Birincisi nükleer tehlike Hürmüz Boğazı’nın kapatılmasından daha büyük bir tehlikeyken nükleer tehlike konuşulmuyor Hürmüz Boğazı’nın kapatılması konuşuluyor. İkincisi saldırgan taraf İsrail olduğu halde İsrail’in herhangi saldırganlığı üzerine son derece cılız cümleler kuranlar İran’ın cevap vermemesi gerektiğini ya da İran’ın cevabının çok vahim sonuçlar doğurabileceğini ifade ediyorlar. Halbuki bunu başlatan İsrail’dir. Yani bu iki noktanın dikkatle ve hususen ve tamamen gözden kaçırılması aslında saldırgan tarafın korunmasından, teşvik edilmesinden başka bir anlama gelmiyor. Nükleer tesisleri bahane ederek İsrail’in İran’a saldırmasında herhangi bir meşruiyeti yok. Tamamen gayrimeşru bir saldırı bu. Ama diyelim ki hedef nükleer silah edilmesinin engellenmesi şeklinde İsrail’in kendi kendine uydurduğu bir tutum ise o zaman da şunu sormak gerekiyor. Peki nükleer mesele sizin hedefinizdeyse o zaman sivil altyapıyı niye vuruyorsunuz? Sivil altyapıyı hedef alan bir tutum niye geliştiriyorsunuz? Biz İran’a yapılan her türlü saldırıyı kınıyoruz. Burada İran’ın güvenliğinin, milli egemenliğini ve toprak bütünlüğünü sonuna kadar destekliyoruz. Birleşmiş Milletler üyesi bir ülkenin bu şekilde kuralsız ve kanunsuz bir şekilde hukuka aykırı bir şekilde saldırıya uğraması hiçbir şekilde kabul edilemez" şeklinde konuştu.


Çelik, İsrail’in İran’a saldırı gerçekleştirdiği andan itibaren Cumhurbaşkanı Erdoğan’a arz edildiğini ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla Silahlı Kuvvetleri’nin her türlü tedbiri aldığını söyledi.


"Kimsenin başka bir ülkeye saldırarak rejim değişikliğinden bahsetmek gibisinden bir yaklaşımı olamaz"


En tehlikeli konulardan bir tanesinin rejim değişikliği meselesinin bu şekilde konuşulması olduğunu bildiren Çelik, "Kimsenin başka bir ülkeye saldırarak rejim değişikliğinden bahsetmek gibisinden bir yaklaşımı olamaz. Yani bu bizzat terör eylemleriyle birilerinin gerçekleştirmeye çalıştığı çalıştığını İsrail’de hükümet eliyle gerçekleştirilmesi şeklinde bir tutumdur. Hele de yani bir saldırıyı rejim değişikliği hedefine doğru kaydırmak. Önce nükleer tesisler, nükleer silahların önlenmesi deniliyordu. Arkasından sivil altyapı bulunmaya başlandı. Şimdi ise rejim değişikliğinden bahsediyor. Hele de İran’da dini liderin hedef alınması gibi bir yaklaşım asla kabul edilemez. Yani burada şimdiye kadar pek çok cinayet Netanyahu hükümeti tarafından işlenmiştir. Ama İran’ın güvenliğine, milli egemenliğine, toprak bütünlüğüne dönük olarak bu şekilde bir sonraki aşamaya götürülmeye çalışılması rejim değişikliği ya da herhangi bir şekilde orada dini lidere dönük olarak böyle bir tutumun ortaya koyulması vahşette yeni bir aşamaya geçmek demektir. O zaman herkesin en çok korktuğu senaryolar gündeme gelir. Bu da herkes için son derece tehlikeli olur. Kimse güvenliğinden emin olamaz. Bunun birileri çıkıp sürekli olarak İsrail’in güvenliğini sağlamakla ilgili yapılan işler olduğundan bahsetmesinin hiçbir zemini yoktur. Bugün İsrail vatandaşlarını İsrail’deki sivilleri en güvensiz ortama sokan Netanyahu hükümeti’nin bu agresifliği ve saldırganlığıdır" diye konuştu.


Netanyahu hükümetinin İsrail için bir tehdit olduğuna dikkat çeken Çelik, "En büyük tehdit Netanyahu Hükümeti’nin kendisidir. İsrail vatandaşları Netanyahu Hükümeti’nin saldırganlığı neticesinde İsrail’i terk etmek zorunda kalıyorlar. Eğer herhangi bir şekilde dünyada elinde güç olan, elinde uçak gemisi olan, bombardıman uçağı olan, füzesi olan başka rejimleri değiştirmeye kalkarsa dünya bir cehenneme döner. Onun için her gün vahşette ya da hedeflerde yeni bir güncelleme yapılması İsrail saldırganlığı bunu böyle düşünebilir ama bunun herhangi bir şekilde dünya tarafından kabul gören ya da zikredilen bir şey olmaması gerekir" ifadelerine yer verdi.


Türkiye gündemine hakim bir olduğunu ifade eden Çelik, "Türkiye kendi politikalarını tutarlı ve güçlü bir şekilde yürütmektedir. Bu süre içerisinde sizinle son buluştuğumuz zaman içerisinden bu tarafa gelişen bu olaylar çerçevesinde bize sık sık sorulan sorulardan bir tanesi terörsüz Türkiye hedefinde herhangi bir aksama, herhangi bir gevşeme ya da geri gitme gibi bir durum olup olmadığıdır. Esasında yürümüştür ki tabii ki biz kendi Türkiye kendi gündemine hakimdir. Terörsüz Türkiye hedefi konusunda bizim olgunlaşmış bir stratejimiz söz konusudur. Ve bu çerçevede önümüzdeki aylar içerisinde bu silah bırakmanın somut olarak kapsayıcı olarak ve tam olarak gerçekleşmesi ve bunun sahada Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından doğrulama mekanizması tarafından takip edilmesi şeklindeki yaklaşımımız aynen devam etmektedir" dedi.


Terörsüz Türkiye hedefinin hem Türkiye için hem de bölgemiz için son derece yerinde doğru bir strateji olduğu görülmektedir.


Terörsüz Türkiye hedefinin hem Türkiye için hem de bölge için son derece yerinde doğru bir strateji olduğu görüldüğünü işaret eden Çelik, "Bu çerçevede biz terörsüz Türkiye’yle ilgili çalışmalarımızın aynı öngördüğümüz takvim, öngördüğümüz stratejiler ve uygulamalar çerçevesinde hayata geçmesiyle ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Toplantılarımız düzenli bir şekilde devam ediyor. Bugün artık gelinen aşamada terör örgütünün silah bırakması ve bu silahların Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı’nın içinde olduğu doğrulama mekanizması tarafından teyit edilmesi esas hedeftir. Bunun da çok uzak olmayan bir zaman içerisinde gerçekleşmesi lazım" açıklamalarında bulundu.


"Bir kere daha o saldırıları kınıyoruz, lanetliyoruz."


Dün Şam’da bir kiliseye yapılan saldırı bu açıdan bölgedeki gelişmelerden bağımsız bir saldırı olmadığını ifade eden Çelik, "Yani saldırıyı DAEŞ’in gerçekleştirdiğine dair teyit edilmiş istihbarat bilgisi var. Ama bu meselede bu bölgeyle ilgili tecrübemizde arkasında kimler olabileceği konusunda da yüksek bir deneyimiz var. Bir kere daha o saldırıları kınıyoruz, lanetliyoruz. Hiçbirinin bölgede mezhebi ne olursa olsun, dini ne olursa olsun, etnik aidiyeti ne olursa olsun, bölge halklarının arasına duvarlar örmesine provokasyonlar oluşturmasına müsaade etmeme şeklinde Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu kararlılığı sonuna kadar takip edeceğiz.


SORU CEVAP KISMI


"Bugün sağlanması gereken şey İsrail saldırganlığının durdurulmasıdır"


İsrail ile İran arasında İstanbul’da bir müzakere masasının kurulma ihtimali var mı sorusuna Çelik, "Bu meselede de bahsettiğiniz şekilde daha çatışmaların en yoğun olduğu zamanda Cumhurbaşkanımızın müzakere masasına dönülmesiyle ilgili olarak hem bölge liderleriyle hem dünya liderleriyle yoğun bir telefon trafiği oldu. Özellikle İran’a saldırının gerçekleştirdiği günün ertesinde cumartesi ve pazar günleri o doruk noktasına çıktı. Zannediyorum şimdiye kadar takip ettiğimiz kadarıyla da Cumhurbaşkanımızın yürüttüğü diplomasi trafiğinin genişliğinde bir diplomasi trafiği dünyada hiçbir lider tarafından yürütülmemiştir. Tabii herkesin söylediği bu müzakere masasına dönülmez söz konusu olursa bunun Türkiye’de olabileceği şeklindeydi. Sayın Cumhurbaşkanımız da buna memnuniyetle Türkiye’nin ev sahipliği yapacağını ve ara buluşulup yapabileceğini söyledi. Tabii ki Amerika Birleşik Devletleri Başkan Trump Türkiye’nin bunun için uygun bir adres. Erdoğan’ın doğru bir lider olduğunu çeşitli vesilelerle zaten ifade ediyor. Tabii İran aklı olarak şunu söylüyor. Diyor ki ya biz zaten müzakere masasındaydık. Ummanda görüşmelere başlayacaktık. Görüşmelerin yeni bir safhasına geçecektik. Ama bize bir saldırı oldu. Dolayısıyla bu saldırı devam ederken herhangi bir şekilde müzakere masasına dönmemiz mümkün değil. E tabii İran bu konuda haklı. Çünkü saldıran taraf İsrail tarafı. Ve o pazar günü yine Amerika’yla ummanda görüşeceklerdi. İran müzakere masasındaydı. Yani. Dolayısıyla İran’ın buradaki saldırılar durduktan sonra müzakere masasına dönebiliriz şeklindedir. Dolayısıyla bugün sağlanması gereken şey İsrail saldırganlığının durdurulmasıdır. O zaman yani durdurulduktan bir dakika sonra müzakere gündemi tekrar enerjik bir gündem haline gelecektir. Burada sorun hani İran’ın müzakereye yaklaşmaması diye bir sorun yok. Burada sorun İsrail’in saldırganlığıyla dediğim gibi hem İran’ı hedef aldı hem de ummanda yürüyen müzakereleri hedef aldı. Uluslararası hukuk hedef aldı. Birleşmiş Milletler şartına hedef aldı. Dolayısıyla Türkiye bu konuda Cumhurbaşkanımız bunu bütün muhataplarına ifade etti. Üzerine düşeni yapmaya hazırdır" diye konuştu.


"Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi döneminde olmamış kadar büyük bir savrulma var."


CHP Genel Başkanı ve Grup Başkan Vekillerinin AK Parti’ye yönelik sözlerine de cevap veren şu şekilde konuştu:


" CHP kurmaylarının bahsettikleri şekilde çirkinlikler arıyorsa bunun Cumhuriyet Halk Partisi’nden temizlemek için bir takım yaklaşımlar üretmeleri gerekir. Sayın Cumhurbaşkanımıza karşı partimize karşı kullandıkları çirkin ifadeler içinde bulundukları durumu örtbas etmekle ilgili ifadelerdir. Bakın olayın başından beri bugün gerek kurultay meselesinde gerekse bu yürüyen İstanbul’da yürüyen yolsuzluk soruşturması çerçevesindeki iddiaların tamamı Cumhuriyet Halk Partililerin Cumhuriyet Halk Partililere karşı getirdiği iddialardır. Yani AK Partililer gidip de Cumhuriyet Halk Partisi kurultayıyla ilgili iddiaları dile getirmediler. Mahkeme süreci de dahil olmak üzere bu Cumhuriyet Halk Partililer tarafından dile getirildi. Bugün de itirafçı olanlardan tutun da bu yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili olarak ortaya çıkanlarla ilgili olarak konuşanların hepsi Cumhuriyet Halk Partililerdir. Dolayısıyla şimdiki Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminin Cumhuriyet Halk Partisi’nin içine düştüğü bu tabloyla ilgili gerçekçi bir değerlendirme yapması gerekir. Cumhurbaşkanımız çok uzun zamandır başbakanlıkla, devlet başkanlığıyla, cumhurbaşkanlığıyla, dış politikada seçimle iş başına gelmiş bütün dünyada liderler içerisinde en tecrübeli liderdir. Ve bu bütün dünyadaki liderler tarafından bütün dünyadaki ülkeler tarafından bütün diplomatik zeminlerde de Cumhurbaşkanımızın bu kapasitesi ve birikimi dile getirilmektedir. Bu Türkiye’de vatandaşlarımız açısından da net bir gerçektir. Yani bir uluslararası kriz olduğu zaman Türkiye’de devletin başında kimi görmek isterseniz sorusuna bütün parti aidiyetlerinden bağımsız olarak açık ara ve en yüksek şekilde Cumhurbaşkanımız işaret edilmektedir vatandaşlarımız tarafından. Şimdi dolayısıyla Sayın Özel’in daha önce de söyledim, yürüttüğü herhangi bir diplomatik süreç olmadı bugüne kadar. Herhangi bir uluslararası krizi yönetmedi. Sayın Özel’in yönetmeye çalıştığı tek kriz Cumhuriyet Halk Partisi kurultayıyla ilgili gündeme gelen iddialarla ilgili kriz o da yönetilemiyor. Yine İstanbul’da gündeme gelen yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili kriz. Bütün bunun içerisinde koştururken şimdiye kadar defalarca Sayın Özgür Özel danışmanları vasıtasıyla konuşmaları vasıtasıyla son derece vahim dış politika hataları yaptı. Cumhuriyet Halk Partililer dolayısıyla yani burada hiçbir Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi döneminde olmamış kadar büyük bir savrulma var."


Şam’daki bir kiliseye düzenlenen terör saldırısına ve MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin açıklamalarına ilişkin konuşan Çelik, "Şam’da kiliseye yapılan saldırıyı bir kere daha kınıyoruz, lanetliyoruz. Bu DEAŞ tarafından yapıldığı söylendi. Bu meseleleri noktasal açıdan ’şu yaptı denebilir’ ama denklem olarak bölgede başka birtakım mücadelelerin devamı olarak okumak mümkün. Orada DEAŞ kısmı, PKK kısmı, SDG kısmı var ama bu etiketlerin arkasında bunları yönetmeye çalışan güç denklemi var. Arkalarında onları yönetmeye çalışan başka denklemler kurmaya çalışan birtakım yaklaşımları, politik oyunları görüyoruz. Bunu en yakın şekilde takip ettiğimizi ifade etmek isterim. Sayın Bahçeli yaptığı açıklamalar, stratejik müdahalelerle bu sürecin hedefine ulaşması için son derece kıymetli açıklamalar yapıyor. Terörsüz Türkiye sürecinin terörsüz bölge sürecine ilham kaynağı olacağı yeni bir denklemi oluşturabileceği görüldüğünde bölgeye dönük olarak vahşet, gözyaşı ve kan vaat edenlerin terörsüz Türkiye’yi baltalamak üzerine aktif tutum içerisinde olduğunu biliyoruz. Perde gerisinde bunların provokasyonlarla mücadelemiz devam ediyor. Arka plandaki bu mücadele devam ederken yapmamız gereken bütün bu oyunu bozmanın yolu terörsüz Türkiye hedefine ulaşmaktır" dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Ümraniye Keyap Camii yenileme ve düzenleme çalışmaları tamamlandı Ümraniye’de Keyap Camii düzenlemesi ve yenileme çalışmaları tamamlandı. Ümraniye Belediye Başkanı İsmet Yıldırım, "İmanı ne kadar iyi aşılayıp dini bütün bir nesil yetiştirirsek önümüz o kadar açık olur" dedi. Ümraniye Yukarı Dudullu Mahallesi’nde bulunan Keyap Camii’nde yapımı devam eden düzenleme ve yenileme çalışmaları tamamlandı. Ümraniye Belediye Başkanlığı ve Ümraniye Müftülüğü iş birliğiyle tamamlanan cami, vatandaşların hizmetine açıldı. Açılışta konuşan Başkan İsmet Yıldırım, vatandaşların dini ve manevi ihtiyaçlarının karşılanması noktasında yeni camiler açılmasının önemine değindi. "Cami hizmetlerimiz herkesin gayretleriyle çok iyi şekilde devam ediyor" Ümraniye Belediye Başkanı İsmet Yıldırım, şunları söyledi: "Biliyorsunuz burası biraz yardıma muhtaç bir haldeydi. Önceden İSKİ problemi vardı, devamlı su basıyordu. Çevresi de böyle güzel değildi, sağ olsun mermerleri yapıldı. Biz de diğer peyzaj işlerini tamamladık, el birliğiyle yaptık. Burada 4 bin kişi çalışıyor ve sadece Keyap’ta çalışanlar değil etrafta çalışan bütün kardeşlerimiz buradan istifade ediyorlar. Çok şükür cami hizmetlerimiz kaymakamımızın başkanlığında, müftümüzün ve hocalarımızın gayretiyle çok iyi şekilde devam ediyor. Ben geldikten sonra herhalde 20’ye yakın cami inşa ettik. Geçen hafta kaymakamlık ve müftülüğümüzle birlikte bir hayırseverimiz tarafından çok güzel bir Kur’an Kursu da yapıldı. Bir taraftan gençlik merkezleri, bir taraftan Kur’an Kursları, bir taraftan da camide öğretilerin devam etmesiyle insanların dini ve manevi ihtiyaçlarının karşılanmasına gayret ediliyor. Türkiye nerelerden nerelere geldi, biliyorsunuz bir dönem her şey yasaktı; dini bütün ögeler yasaktı. ’Efendi’ demek yasaktı. Türkiye oralardan bu günlere geldi. Şimdi çok şükür Taksim Camii’ni sayın Cumhurbaşkanımız inşa etti, 250 yıllık bir hasretti. Sonra Ayasofya tekrar açıldı, yine Cumhurbaşkanımıza nasip oldu. Dini hizmetlere ne kadar çok gayret edilirse, bilhassa 4-6 yaş çocukların en iyi öğreneceği yaşlar. Allah’ını, kitabını, peygamberini ve dinini ne kadar güzel öğretebilirsek önümüz açık; yoksa karanlık. O nedenle imanı ne kadar iyi aşılayıp dini bütün bir nesil yetiştirirsek önümüz o kadar açık olur." Kurdele kesim töreni ve dua edilmesinin ardından cami vatandaşların hizmetine açıldı.
Bolu Bolu’da İhlas Mağazası açıldı Türkiye genelinde mağazalaşma atağını sürdüren İhlas Pazarlama, Bolu’daki mağazasını Aktaş Mahallesi’nde düzenlenen törenle hizmete açtı. Bolu’da uzun yıllardır mağazası bulunmayan İhlas Pazarlama, kentin en işlek noktalarından biri olan Aktaş Mahallesi’nde yeni şubesini vatandaşların hizmetine sundu. Düzenlenen açılış törenine Bolu Belediye Başkan Yardımcısı Rasim Özdemir, İhlas Pazarlama Bolu Bayi Müdürü Tarık Gülcan ve çok sayıda davetli katıldı. "Türkiye genelinde 304 mağazaya ulaştık" Törende konuşan Bayi Müdürü Tarık Gülcan, şirketin mağazacılık alanındaki büyümesine dikkat çekerek, "İhlas Pazarlama mağazacılık olarak Türkiye genelinde son zamanlarda çok büyük bir başarı yakaladık. Türkiye genelinde 304 mağazaya ulaştık. Bolu’yu da bu mağazalardan bir tanesiyle kavuşturuyoruz. Hayırlı, uğurlu olsun" dedi. "Bolu’da da 47 kişiye istihdam oluşturuyor" Bolu Belediye Başkan Yardımcısı Rasim Özdemir ise İhlas Holding’in köklü bir marka olduğuna vurgulayarak, mağazanın şehre katkısına değindi. Özdemir, "Mutlaka evimize giren pazarlama şirketlerinden bir tanesi. Geldiğimde ’Diğer mağaza nerede?’ diye sordum. ’İlk defa açıyoruz’ dediler. Mağaza açma konusunda biraz geç kalınmış ancak İhlas Pazarlama’nın burada devam eden faaliyetlerini görüyoruz. İhlas Holding zaten iyi bir marka. Bolu’da da 47 kişiye istihdam oluşturuyor" dedi.
Sakarya Bakan Kacır: "Türkiye teknoloji girişimciliğinde Avrupa’nın parlayan yıldızı olarak tarif ediliyor" Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, "23 yıl önce piyade tüfeğini yurt dışından temin eden bir ülkeydik, savunma ürünlerinde yüzde 80 dışa bağımlıydık. Bugün, kendi İHA’mızı, mühimmatını, uçaklarını, helikopterlerini, uydularını, radarlarını, elektronik harp sistemlerini geliştiren, üreten ve artık rekabetçi şekilde dünyaya ihraç edebilen bir ülkeyiz. Fikirden ürüne, üründen pazara uzanan yolculukta her aşamada Türkiye teknoloji girişimciliğinde Avrupa’nın parlayan yıldızı olarak tarif ediliyor" dedi. Sakarya Teknokent Ar-Ge Binası, Füzyon Girişim Ofisi ve Milli Teknoloji Atölyesi açılışı, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır’ın katılımıyla gerçekleşti. Açılışta konuşan Bakan Kacır, "Teknolojide tam bağımsız Türkiye tasavvurumuzu gerçeğe dönüştürme yolunda hayata geçirdiğimiz tüm bu projelerin Sakarya’mıza, üniversitelerimize, gençlerimize, ülkemize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. Küresel ölçekte değişimin hız kazandığı, bilginin stratejik bir güç halinde geldiği bir çağdayız. Bu dönemde ülkelerin refah düzeyini ve rekabet gücünü bilimsel bilgi üretme kabiliyetiyle teknolojideki yenilikleri ekonomik değere dönüştürme düzeyi belirliyor. Özellikle yenilikçi teknolojilerde söz sahibi ülkeler sadece bugünün değil yarının dünyasını da şekillendiriyor. Pek çok ülkenin belirsizlikler sarmalında bocaladığı ve geleceğe dair vizyon ortaya koymakta zorlandığı bu süreçte bizler yaşanan değişimi tehdit olarak değil bilakis Türkiye adına tarihi bir fırsat olarak görüyoruz. Bu anlayışla bilimi ve teknolojiyi kalkınma yolculuğumuzun pusulası atlettik. Son 23 yılda dev bir Ar-ge ve inavasyon alt yapısı inşa ettik. Bugün özel sektörümüz bünyesinde bin 700’ü aşkın Ar-Ge ve tasarım merkezinde görev yapan nitelikli mühendislerimiz ve teknisyenlerimiz, yüksek katma değerli üretimi mümkün kılan yenilikçi çözümler geliştiriyor" dedi. "Ar-Ge harcamalarımızın milli gelirimizdeki payını binde 5’ten yüzde 1,46’ya çıkardık" Bakan Kacır, "113 Teknoparkımızda 12 binden fazla firmamız inavasyon odaklı çalışıyor. Bilim insanlarımız, araştırmacılarımız özel sektörümüze sunduğumuz destekler neticesinde Ar-Ge harcamalarımızın milli gelirimizdeki payını binde 5’ten yüzde 1,46’ya çıkardık. 2002’de 29 bin olan tam zaman eş değer Ar-Ge personel sayımız şimdi 310 bini aştı. İnşa ettiğimiz güçlü Ar-Ge alt yapısı milli teknoloji hamlesinin vizyon projelerinin fikirden hakikate dönüştüğü biz zemini sundu. 23 yıl önce piyade tüfeğini yurt dışından temin eden bir ülkeydik, savunma ürünlerinde yüzde 80 dışa bağımlıydık. Bugün, kendi İHA’mızı, mühimmatını, uçaklarını, helikopterlerini, uydularını, radarlarını, elektronik harp sistemlerini geliştiren, üreten ve artık rekabetçi şekilde dünyaya ihraç edebilen bir ülkeyiz. İnsansız hava aracı üretiminde dünyada lideriz. Türkiye’nin otomobili Togg ile elektrikli ve akıllı araç devrimini ve otomotiv sektöründe yaşanan eşzamanlı dönüşümleri ülkemiz adına fırsata çevirme iddiamızı ortaya koyduk. Teknoloji üretiminde ve geliştirmede yakaladığımız bu ivmeyi farklı sektörlere taşıyarak üniversitelerimizle sanayi arasındaki iş birliğini daha da güçlendirerek Türkiye yüzyılında teknolojide tam bağımsız Türkiye hedefimizi adım adım gerçeğe dönüştüreceğiz" diye konuştu. "Teknoloji girişimciliğini bu vizyonu hayata geçirecek itici güç addediyoruz" Bakan Kacır, "Teknoloji girişimciliğini bu vizyonu hayata geçirecek itici güç addediyoruz. Bu doğrultuda ülkemizde teknolojik girişimlerin yeşermesini ve ölçeklenmesini mümkün kılacak zemini çok boyutlu adımlarla inşa etti. Hayata geçirdiğimiz fonların fonu ve eş finansman mekanizmalarıyla 4,6 milyar liralık kamu kaynağını doğrudan girişimlerimize yönlendirdik. Bu etkiyle 120 milyar liralık özel sektör yatırımını harekete geçirdik. Erken aşama girişimlerine finansman sağlayan BİGG programımızla 2 bin 500’den fazla teknoloji girişiminin hayata geçmesini sağladık. 2018’den bu yana düzenlediğimiz Teknofestlerle gençlerimizi girişimcilik yolculuğuna dahil ettik. Fikirden ürüne, üründen pazara uzanan yolculukta her aşamada Türkiye teknoloji girişimciliğinde Avrupa’nın parlayan yıldızı olarak tarif ediliyor" şeklinde konuştu. "Her yaştan çocuğumuzu ve gencimizi bilimin büyülü dünyasıyla buluşturacağız" 81 ilde milli teknoloji atölyelerinin kurulacağını aktaran Bakan Kacır, "Bugün oyundan e-ticarete, yapay zekadan finans teknolojilerine geniş bir yelpazedeki girişimlerimiz iftihar vesilemizdir. Bu başarı ivmesini katlanarak 2030 yılına kadar ülkemizden 100 bin teknolojik girişiminin doğmasını ve milyar dolar değeri aşan unicornların bizim değimimizle Turkornların toplam kıymetinin 100 milyar doları aşmasını hedefliyoruz. Bu cennet vatanın her köşesindeki gençlerimizin teknoloji geliştirme ve dünyayı değiştirme iddiası taşıyabilmesini sağlayacak bir alt yapıyı kurmayı temel önceliğimiz olarak görüyoruz. Sakarya gerek sahip olduğu dev sanayi alt yapısı ve lojistik gücü, gerekse küresel finans ve teknoloji merkezi İstanbul’a yakınlığıyla girişimciler için önemli bir marka değerine sahip. 2010’da faaliyete geçen ve bünyesinde 130’dan fazla firmanın çalışmalarını sürdürdüğü Sakarya Teknokent, şehrimizde teknoloji girişimciliğinin nabzının attığı, üretim ile aklın buluştuğu milli teknoloji hamlemizin örnek projelerinin hayata geçirildiği ekosistemi inşa ediyor. Girişimcilerin yoğun ilgi gösterdiği Teknokentin yatırımcı talebine cevap verebilmesi adına ilave olarak 6 bin 500 metrekare kapalı alan barındıran 39 bin metrekare bir alanı ilan ettik. Bugünde bakanlığımızın 113 milyon lira ile hayata geçen yeni Ar-ge binasının açılışındayız. Teknokentimizde 3 bin 700 metrekare kapalı alanıyla girişimcilerimize çalışma alanı sunuyoruz. Aynı zamanda bina içinde faaliyet gösterecek füzyon girişim ofisiyle kuluçka ve kuluçka öncesi aşamadaki girişimcilerimize destek seti sunuyoruz. Üniversitelerimiz ve bilim merkezlerimiz bünyesinde kurduğumuz milli teknoloji atölyeleriyle ülkemizin yarınlarını inşa edecek gençlerimizi ileri teknoloji ekipmanları ve modern alt yapıyla buluşturuyoruz. Önümüzdeki yılsonuna kadar 81 ilimizde 100 milli teknoloji atölyesini tamamlamak üzere bir seferberlik ruhuyla çalışıyoruz. İki üniversitemizin de öğrencileri bu atölyede çalışacak. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak ülkemizin nitelikli insan kaynağını büyüten, yetkinliğini derinleştiren politikaları sürdüreceğiz. Her yaştan çocuğumuzu ve gencimizi bilimin büyülü dünyasıyla buluşturacağız. 60 milyon lira destek sağlayacağımız ve bünyesinde atölyeler, sergiler barındıracak olan modern tesis ile gençlerimizin merak ve keşfetme duygusunu ateşleyen bilim üssünü şehrimize kazandıracağız" ifadelerini kullandı.