GENEL - 05 Nisan 2019 Cuma 19:24

“Anavatan’a Katılışının 80. Yılında Hatay” sempozyumu

A
A
A
“Anavatan’a Katılışının 80. Yılında Hatay” sempozyumu

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesindeki Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığınca Hatay’da “Anavatan’a Katılışının 80.

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesindeki Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığınca Hatay’da “Anavatan’a Katılışının 80. Yılında Hatay” konulu sempozyum düzenlendi.


Hatay’ın Anavatan’a katılışının 80. yıldönümü vesilesiyle düzenlenen sempozyumda ilk olarak Antakya Devlet Konservatuarı öğrencileri ve Dr. Öğr. Üyesi Erhan Tekin tarafından “Anavatan’a Katılışının 80. Yılında Hatay Konseri” verildi. Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen sempozyumun açılışı Atatürk Konferans Salonunda yapıldı. İlk olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tebrik mesajları okundu. Erdoğan mesajında, Hatay’ın Anavatan’a katılmasının birlik ve beraberliğimizi pekiştiren, genç Türkiye Cumhuriyeti’ne güç veren bir adım olduğunu dile getirdi.


Mesajın okunmasının ardından söz alan Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hasan Kaya, Hatay’ın Türkiye’ye katılmasının siyasi ve diplomatik bir başarı olarak cumhuriyet tarihimizde önemli bir yer edindiğini, bu başarının Atatürk’ün bazen sert, bazen yumuşak, ince diplomasisi, keskin görüşü, azmi ve çelik iradesi sayesinde gerçekleştiğini söyledi.



“Güney vilayetlerimizin yaşadığı kaderi Hatay da yaşadı”


Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan ise, Hatay’ın kadim bir şehir olduğunu ve tarihin başladığı coğrafyada yer aldığını söyleyerek, “16. yüzyılın başlarından 20. yüzyılın başlarına kadar Hatay, Osmanlı Cihan Devleti’nin bazen nahiye merkezi, bazen kaza, bazen sancak merkezi olarak varlığını sürdürdü. Bu 4 asırlık bir zaman. Birinci Dünya Savaşı sonunda Mondros Mütarekesi ile güney vilayetlerimizin yaşadığı kaderi Hatay da yaşadı. 1918 yılı sonlarında bir müddet İngiliz ve daha sonra da 20 yıl sürecek olan Fransız işgali dönemi yaşadı. 2 Eylül 1938’de Hatay Devleti kuruldu ve Haziran 1939’da Hatay, Anavatan’a katıldı. Üzerinden 80 yıl geçmiş ve bu bir asırlık zaman demektir” dedi.


Beyhan, tarihin görevinin hatırlatmak olduğunu, geçmişin zaviyesinden geleceği görünür kıldığını dinleyiciler ile paylaştı. Sözlerini şu cümlelerle destekledi:


“Sarıkamış tecrübesiz bir hırsın sebep olduğu felaketi, hezimeti hatırlattığı ölçüde bir anlam taşır. Çanakkale bir milletin başkentini, İslam dünyasının hilafet merkezini korumak, devrin kuvvetli ordularına karşı neler yaptığını ve yapabileceğini göstermiş olması bakımından anlamlıdır. Kut’ül Amare azmin, cesaretin ve imanın karşısında kendisinden kat kat fazla imkanlara, teknolojik üstünlüğe sahip dünyanın efendisi olmak iddiasında bulunan emperyal bir ruhun hezimete uğrayabileceğini gösterir. 30 Ağustos yokluk ve yoksunluk içerisinde onlarca yıl süren bir savaşın bitap düşürdüğü bir milletin vatan sevgisini istiklal aşkını hatırlattığı ölçüde bir anlam ifade eder. Hatay’ın Anavatan’a katılışının yıldönümü Sykes-Picot’u hatırlatmalıdır. Sykes-Picot, Birinci Dünya Savaşı’nın fiilen bitmesine iki yıl kala İngiltere ve Fransa arasında Hatay’ın da mensubu bulunduğu bu zengin coğrafyanın pay edilmesinin adıdır” dedi.



“Coğrafyadan dersler çıkarıyoruz”


Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Haluk Dursun ise, Hatay’ın Suriye’den ayrı düşünülemeyeceğini belirterek Suriye üzerinde çalışmalar yapmaya nasıl başladığını anlattı. Dursun konuşmasında şu sözlere yer verdi:


“Coğrafyadan dersler çıkarıyoruz. Tarihten çıkarmasak bile coğrafyadan dersler çıkarıyoruz. Kıbrıs örneği de Hatay örneği gibi çok doğru bir örnektir. Bir devlet nasıl aklıyla ve öngörüsüyle bir hamle yapar ve hamlenin devamını sağlamış olur. Hatay’da aynı şekilde, bir vaka incelemesi. Bugün yapılan da budur, o bakımdan çok memnunum. Bu şekilde tarih eğitimi yapılması lazım. Bir vaka incelemesi üzerine nerede doğru hareket ettik, nerede doğru yaptık ve bu doğru hamleler nasıl doğru bir sonuç ortaya çıkardı. Tarih bunun için var. Bu bakımdan Hatay incelemeye değer, üzerine yazılmaya değer” dedi.


Hatay Valisi Rahmi Doğan da, Hatay’ın tarihinden, Hatay coğrafyasından ve bu coğrafyada yaşamanın öneminden ve güçlüklerinden bahsetti. Vali Doğan, “Türkiye Cumhuriyeti güçlü bir devlettir. Ordusuyla, ekonomisiyle güçlü bir devlettir. Bizim çok güzel bir mozaik müzemiz var, orada ilimizin tanıtım simgesi olan Suppiluliuma var. Suppiluliuma’nın 2 elinde 2 figür var. Bir tanesinde hançer vardır, bir diğer diğer elinde ise başak vardır. Bu şunu ifade etmektedir. Eğer bu coğrafyada ekonomik olarak güçlü değilseniz, eğer bu coğrafya da askeri olarak güçlü değilseniz bu coğrafya da yaşamanız zor demektir” dedi.



Kısa film gösterimi ve “Hatay’a Dair” başlıklı oturum yapıldı


Protokol konuşmalarının devamında Hatay’ın Anavatan’a katılışını anlatan bir kısa film gösterimi yapıldı ve sempozyumun ilk oturumu olan “Hatay’a Dair” başlıklı oturuma geçildi. Oturum başkanlığını Merkez Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan üstlenirken oturumda; Hatay Devleti Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’in torunu Tarık Sökmenoğlu, Hatay Devleti Başbakanı Abdurrahman Melek’in torunu Mehmet Melek, Hatay Devleti Millet Meclisi Reisi Abdulgani Türkmen’in torunu Dr. Abdulgani Melek ve dönemin tanıklarından Ömer Bayraktar yer aldı.


Tarık Sökmenoğlu, Atatürk’ün neden “Sökmenoğlu” soyadını Tayfur Bey’e verdiğini dinleyicilerle paylaştı. Sökmenoğlu Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerini şu şekilde aktardı:


“Sen Kayı boyundansın, Artukoğlu Sökmen Bey’in soyundansın. Sökücü bir kişiliğin olduğu için Mürselzade yerine sana Sökmen soyadını veriyorum. Yadigârım olsun”. Sonrasında Mehmet Melek’in yaptığı sunumla oturum devam etti. Melek yapmış olduğu sunumda Abdurrahman Melek’in kısa bir özgeçmişini ve aile hayatından kesitleri izleyicilerle paylaştı.


Mehmet Melek’in ardından söz Abdulgani Melek’e verildi. Abdulgani Melek, yaşanan sürecin asıl mimarının Mustafa Kemal Atatürk olduğunu ve dedesinin en önemli görevinin Türkleri bir arada tutmak, dağılmamalarını sağlamak olduğunu söyledi. Ayrıca Hatay Devleti Millet Meclisi Reisi Abdulgani Türkmen’in 1937 yılında babasının konağını tahsis ederek halk evi kurduğunu dile getirdi. “Hatay’a Dair” oturumunun önemli konuklarından, dönemin tanığı Ömer Bayraktar yaşadıklarını izleyicilerle paylaştı. Hatay’ın Anavatan’a katılış sürecinde yaşadıklarını anlattı.


Açılış panelinden sonra eş zamanlı olarak 3 ayrı salonda düzenlenen bilimsel oturumlara geçildi. Toplamda 19 oturumun yapıldığı sempozyumda 77 sunum yapıldı. 5 Nisan Cuma günü sona eren sempozyum Mustafa Kemal Üniversitesi öğrencileri ve akademisyenleri ile Hatay protokolü tarafından ilgiyle izlendi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kütahya Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri farklı ülkelerde Kütahya’yı tanıtıyor Kütahya Anadolu İmam Hatip Lisesi İngilizce Öğretmeni ve proje koordinatörü Özlem Çalışkan Yoğunlaştırılmış Yabancı Dil Ağırlıklı 5/C sınıfıyla birlikte faklı ülke ve şehirlerden öğretmen ve öğrencilerle bir araya gelerek Kütahya’yı tanıtıyor. Okul Müdürü Rüştü Benli konuyla ilgili yaptığı açıklamada, kuruculuğunu Trabzon Mahmut Celaleddin Ökten Anadolu İmam Hatip Lisesi Fen ve Sosyal Bilimler Proje Okulu’nun üstlendiği, Romanya’nın kurucu ortak olduğu “My History,My Town, My Culture” ( Tarihim,Kasabam,Kültürüm) isimli eTwinning Projesine ortak olarak katılan Kütahya Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinin proje çerçevesinde Kütahya’yı tanıttıklarını ifade etti. Müdür Rüştü Benli, “ Her ülkenin ve şehrin kendi kültürel, tarihi zenginliklerinin öğrenciler tarafından tanıtıldığı proje faaliyetleri çerçevesinde Türkiye’nin kuruculuğunda Romanya, İtalya, İspanya, Azerbaycan, Yunanistan, Polonya, Litvanya ve Arnavutluk’taki okullarla ortak faaliyetler yürütülmektedir. Bu çerçevede Kütahya Anadolu İmam Hatip Lisesi İngilizce Öğretmeni ve proje koordinatörü Özlem Çalışkan “Yoğunlaştırılmış Yabancı Dil Ağırlıklı 5/C sınıfımızla birlikte faklı ülke ve şehirlerden öğretmen ve öğrencilerle bir araya geliyor ve biz de kendi şehrimiz Kütahya’mızı tanıtıyoruz. Efelerimizi ve Efe oyunlarımızı anlatarak başladığımız projemizde, Kütahya’mıza özgü şalvar, çini, iğne oyası, hamam bohçası, bor madeni ve benzeri ürünler ile Kütahya Kültür köşesi oluşturduk. E müzede sergilenecek olan bu çalışmamızdan sonra okulumuzda Kütahya’mıza özgü yemeklerin yer aldığı Kütahya Yöresel Yemek günü düzenledik. Sıkıcık çorbası, dolamber böreği, leblebi, haşhaşlı lokum, gözleme, ılabada dolması gibi pek çok yöresel yemeği yapılış aşamaları ile birlikte ortaklarımızla paylaştık. Bundan sonrası için de proje faaliyetlerimiz çerçevesinde Kütahya’mızı tanıtmaya devam edeceğiz. Kütahya’mızın sahip olduğu tüm bu güzellikleri paylaşmaktan çok mutluyuz. Kütahya Anadolu İmam Hatip Lisesi olarak okulumuzun da adı olan şehrimiz Kütahya’yı tanıtıyor olmanın mutluluğunu yaşıyoruz ve bu süreçte desteklerini esirgemeyen velilerimize de çok teşekkür ediyorum” dedi.
Kocaeli İki belediyenin çalışanları birbirine girdi Kocaeli Şehir Hastanesi’nin etrafının düzenlenmesi sırasında iki belediyenin çalışanları karşı karşıya geldi. Yaşananlar üzerine Genel Sekreter Yardımcısı Hasan Aydınlık ile İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet görüştü. İddiaya göre İzmit Belediyesi ekipleri, şehir yanında bulunan ve Tavşantepe Mahallesi’nde kalan sokağın asfalt çalışması için bölgeye gitti. Bu sırada aynı sokakta çalışma yapan Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ekipleri ile İzmit Belediyesi çalışları karşı karşıya geldi. İki grup arasında zaman zaman kavgalar da yaşanırken, İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet bölgeye geldi. İzmit Belediyesi ile gelen grupta yer alan bir kişi İzmit Belediyesi meclis üyesi İbrahim Efe’yi ittirdi. Yere düşen İbrahim Efe’ye İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet ile yanında bulunanlar, "Kendini yere atıyorsun, numara yapma" diye tepki gösterdi. Bu sırada Fatma Kaplan Hürriyet’in yanında bulunan bir kişi de yere düştü. Yaşananlar an be an kaydedildi. Ayağa kalkan İbrahim Efe, "Başkanım bu yapılanlar doğru mu?" diyerek Fatma Kaplan Hürriyet’e tepki gösterdi. Yaşananların ardından Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Hasan Aydınlık’ta bölgeye geldi. Fatma Kaplan Hürriyet ile Hasan Aydınlık karşılıklı görüşme gerçekleştirdi. Fatma Kaplan Hürriyet açıklama yaptı Yaşananların ardından Fatma Kaplan Hürriyet yaptığı açıklamada, "Lütfen biraz uzlaşı. Lütfen beraber hizmet edelim. Birbirimize bilgi verelim. Biz bu konuda erinmeyiz. Teşekkür etmekten de asla gocunmayız. Sonuçta seçilmiş belediye ve belediye başkanlarıyız. Dolayısıyla nezaket gereği birbirimize bilgi vermek çok zor olmasa gerek. Bundan sonra biz yapıcı tavrımızı devam ettireceğiz. Uzlaşı arayışımızı devam ettireceğiz. İnşallah bu uzlaşı arayışımıza olgunlukla cevap gelir" dedi.
Denizli Arıcılardan çevre örgütlerine ilginç sitem: "Arı yoksa peşinden koştukları hayvanlar da olmayacak" Denizli’de plansız yapılan ilaçlama, polen toplayan arılara zarar verdi. Gelişmiş ülkelerde aynı zamanda tohumlama yapan arılar için ücret ödendiğine savunan arıcılar, bu konuya duyarsız kalan çevreci örgütlere, “Arı yoksa peşinden koştukları hayvanlar da olmayacak ancak belgesellerde izleyebilecekler” diyerek sitem etti. Baharla birlikte arıların polen mesaisi de yoğun bir şekilde devam ederken, arıcılar için de korku dolu günler başlamış oldu. Arıların polen topladığı gün içinde yapılan ilaçlamalar, kolonilerde kayıplara yol açtı. Denizli’nin Buldan ilçesinde arı yetiştiriciliği yapan ve Denizli Arı Yetiştiricileri Birliği Yönetim Kurulu üyesi olan Hakan Aytekin, polen toplayan arıların bu dönemde badem, erik, kiraz, vişne, şeftali, ayva ve armut ağaçlarında dölleme yaptığına dikkat çekti. Meyve üreticilerinin ilaçlamalarını akşam saatlerinde yapmalarının önemine değinen Aytekin, “Arıların doğal yaşama yaptıkları katkı tartışılamaz. Arı yaşamazsa hayat olmaz. Çiftçilerimiz ilaçlamalarını akşam saatlerinde yapsınlar ki arı ölümleri olmasın” dedi. Ailesinin tek geçim kaynağının arıcılık olduğuna işaret eden Aytekin, “Baharın gelmesiyle arılarımız hummalı bir çalışmaya başladı. Arılarımız çiçek açan meyve ağaçlarından polen toplarlarken bir taraftan da dölleme yapıyorlar. Bahar gelince işlerimiz yoğunlaşıyor ama biz arı yetiştiricileri için sıkıntılarda başlamış oluyor. Bizim en büyük sıkıntımız, zamansız yapılan ilaçlamalar. Meyve üreticilerimiz zamansız ilaçlama yapmalarından dolayı arılarımız zarar görüyor, zehir alıyorlar. Bugün dünyanın pek çok gelişmiş ülkesinde arıcılara arılar meyve ağaçlarında tohumlama yaptıklarından dolayı ekstra ücret ödenirken, bizler tohumlama sırasında arılarımız zehir almasın diye uğraşıyoruz. Üreticilerimizden ricamız ilaçlamalarını akşam saatlerinde yapmalarıdır. Albert Einstein’ın da dediği gibi ‘Arılar olmazsa, dünya olmaz. Arı yoksa hayat yoktur’ Bu dünyayı biz dedelerimizden değil, çocuklarımızdan ödünç aldık. Özellikle kimyasal ilaçlardan uzak durmamız gerekiyor” diye konuştu. “Çevreci örgütler arı ölümlerine duyarsız kalıyor” Arılar konusuna duyarsız kalan çevre örgütlerine sitem eden Aytekin, tepkisini şu sözlerle ifade etti: “Doğa dernekleri ve doğa ile ilgili çevreci sivil toplum örgütlerine sitemde bulunuyorum. Bu konuya önem vermelerini istiyoruz. Eğer arılar olmazsa, onların peşinden koştuğu hiçbir hayvan ve bitki topluluğunun yaşama şansı yoktur. Arı yoksa hayat yok. Arı yoksa peşinden koştukları hiçbirinin hayvanın resmini çekme gibi şansları olmayacak ancak doğayı belgesellerde veya eski çektikleri arşivlerinden izleyebilirler. Arıların zehirlenmesi noktasında lütfen bize destek çıksınlar. Arıların yaşaması, doğanın var olması gerçeğinden yola çıkarak bizlere destek vermeleri gerekiyor. Bu anlamda arıcılarımızın bereketli bir sezon geçirmelerini temenni ediyorum.”