TEKNOLOJİ - 26 Mart 2024 Salı 12:09

ASELSAN’ın geliştirdiği AESA Uçak Burun Radarı F-16’ya takıldı

A
A
A
ASELSAN’ın geliştirdiği AESA Uçak Burun Radarı F-16’ya takıldı

ASELSAN tarafından çip seviyesinden, son sistem entegrasyonuna kadar tamamen milli imkanlarla üretilen AESA Uçak Burun Radarı, F-16 savaş uçağına başarıyla takıldı.


Milli havacılık teknolojilerinde tarih yazmaya devam ediliyor. ASELSAN’ın geliştirdiği AESA Uçak Burun Radarı, F-16 savaş uçağına başarıyla takıldı. AESA Radarı; eş zamanlı hava-hava ve hava-yer görevleri, çok sayıda hedef tespiti/takibi, görüş ötesi füze güdümü, yüksek çözünürlüklü yer görüntüsü oluşturma ve elektronik harp fonksiyonları ile uçaklara çok büyük yetenek kazanımları sağlaması bekleniyor.



ASELSAN’ın geliştirdiği AESA Uçak Burun Radarı F-16’ya takıldı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Şehit annesinin acı Anneler Günü Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde terör örgütü PKK militanları tarafından gerçekleştirilen saldırıda şehit düşen Halil İbrahim Şık’ın annesi Sıdıka Şık, 6 yıldır Anneler Günü’nü buruk geçiriyor. Üç çocuk sahibi Bekir ve Sıdıka Şık çiftinin ilk çocuğu Halil İbrahim Şık, askerden döndükten sonra sözleşmeli er sınavlarına girerek asker oldu. Sözleşmeli er olarak Hakkari’de göreve başladı. 2018 yılında Şemdinli ilçesi Çam Tepe Üst Bölgesinde görev esnasında bölücü terör örgütü PKK militanları tarafından yapılan saldırı sonucu şehit oldu. Evli ve bir çocuk babası şehit 2018 yılında toprağa verildi. Şehit oğlu olmadan 6. Anneler Günü’nü geride bırakan Anne Sıdıka Şık, “Hakkari’deydi, orada görevinin bitmesine 1 ay kalmıştı. Aradı, ‘Geleceğim’ dedi. Kısmet olmadı. Bazen arıyordum, ’Oğlum dikkat et’ diyordum. ’Anne kötüye bir şey olmaz’ diyordu, şaka yapıyordu. Evliydi ve yeni doğmuş bir kızı vardı. Şehit olduğunda kızı 5 aylıktı. Anneler Günü’nde birlikte olmak kısmet olsaydı güzel olurdu ama olmadı işte" dedi. Ailesinden habersiz asker oldu Oğlunun kendilerinden habersiz olarak sınavlara başvurduğunu ve asker olmayı çok istediğini kaydeden Şık, “Askerden geldikten sonra çok olmadı. Bizden habersiz başvurmuştu. Ben rahatsızdım, hastanede yatıyordum o zamanlar. Babası bana haberim olup olmadığını sordu. ‘Oğlan Ankara’ya sınava gitmiş, hayırdır’ diye sordu. Ben de dua ediyordum ‘inşallah kazanamaz’ diye. Kazandı, gitti. Demek ki kısmeti öyleydi, öyle geçti’ şeklinde konuştu. Evin salonunu oğlunun resimleriyle donattı Evin salonunu eşinin şehit oğlu Halil İbrahim Şık’ın resimleriyle donattığını anlatan Şık, “Babası öyle istedi, ben önce istemedim. Zor oldu benim için, sonra ben de alıştım. Öyle bakıyorum, sanki benim yanımda gibi hissediyorum. Başka odamız yok” dedi. Torunu ile oğlu aynı ismi taşıyor Torununun da şehit olan oğlu Halil İbrahim ile aynı ismi taşıdığını belirten Şık, oğlunun vefatının ardından torununa oğlunun ismi ile seslenmenin tüm aile için zor olduğunu anlattı. Şık, “Zor oldu başlarda ismi ile seslenmek. Yeni yeni ‘Halil İbrahim’ diyoruz. Dedesi sürekli söylüyordu ama ben, annesi ve babası söyleyemiyorduk. Zor oluyor. Babası, ‘Nasıl abimin ismini ben oğluma diyeyim’ diyordu. İnanın ki torun evlattan daha tatlı oluyor. Başka bir şey diyemiyorum” ifadelerini kullandı.
Afyon Gazeteciyi ölümle tehdit eden dolmuş şoförü için polis harekete geçti Afyonkarahisar’da şehir trafiği ve dolmuşçu esnafı üzerine yazdığı köşe yazısının ardından bir dolmuş şoförü tarafından ölümle tehdit edilen gazeteci emniyete suç duyurusunda bulunurken, polis şikayet üzerine gazeteciye ‘hayatıyla oynarız’ şeklinde tehditler savuran kişiyle ilgili harekete geçti. Kentte yerel yayın yapan bir internet haber sitesinde çalışan gazeteci Kudret Kuş geçtiğimiz Perşembe günü şehir trafiği ve bu trafikte dolmuşçuların hataları üzerine bir köşe yazısı yazdı. Kuş yazısında dolmuş şoförleri hakkında vatandaşlardan gelen şikayetlerini de dile getirerek olaya bir çözüm bulunmasını istedi. Köşe yazısının ardından Ataköy-Çarşı hattındaki bir dolmuşta şoförlük yaptığı öğrenilen Tarık Ç. isimli şahıs internet sitesinin sosyal medya hesabına ‘Merhaba Ataköy durağında dolmuşçuyum ben. Kuş soyisimli arkadaş dolmuşçular hakkında yazı paylaşmış. Bizi karşı karşıya getirin bu arkadaşla olayları tartışalım. Biz hiçbir şey yazmıyor ve paylaşmıyoruz, insanlar bize farklı gözle bakıyor. Bir nevi bu arkadaş ekmeğimizle oynuyor. Biz ekmeğimizle oynayanın hayatıyla oynarız. Bir ekmek, bir namus bizde’ şeklinde mesaj yazdı. Site yönetimi ve Kuş ise gelen ölüm tehdidi üzerine Afyonkarahisar İl Emniyet Müdürlüğüne giderek olayla ilgili şikayetçi oldu. Gazetecinin şikayet üzerine harekete geçen polis ekipleri ise vatandaşların en fazla şikayet ettiği Ataköy-Çarşı ve Bayındırlık-Otogar hattında faaliyet gösteren dolmuş şoförlerine yönelik denetim başlattı. Polis tarafından olayla ilgili başlatılan inceleme devam ederken, ölüm tehdidinde bulunan Tarık Ç.’nin ifadesine başvurulacağı öğrenildi.
Çanakkale (Özel) Çanakkale Savaşları’nda ülkeyi zor duruma sokacak haberlere sansür uygulandı Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) İnsani ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mithat Atabay, Çanakkale Kara Savaşları’nda cephede propaganda savaşının yanı sıra gazete ve dergilerde de Osmanlı Devleti aleyhine yapılan ve ülkeyi zor duruma sokacak olan haberlere sansür uygulandığını söyledi. Atabay, buna uymayan gazetecilerin Çanakkale cephesinin en şiddetli olan muharebe alanlarına sevk edilecekleri şeklinde de korkutulduğunu belirtti. 109 yıl önce dünya harp tarihine ‘son centilmenler savaşı’ olarak geçen Çanakkale Kara Savaşları’nda silahlı mücadelenin yanında propaganda savaşı da yaşandı. Savaş sırasında İtilaf Devletleri ile Osmanlı Devleti sayısız propaganda broşürleri ve yöntemleri kullanıldı. Gelibolu Yarımadası’ndaki şiddetli Çanakkale Kara Savaşları sırasında Türkçe ve İngilizce metinlerin yer aldığı propaganda broşürleri siperlere hem uçaklardan hem de gönüllü askerler tarafından atıldı. Cephede yaşanan propaganda, gazete ve dergilerde yaşandı. ÇOMÜ İnsani ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mithat Atabay, Çanakkale Savaşları’nda yaşanan propaganda savaşının etkilerini anlattı. Atabay, Çanakkale Kara Savaşları’nda cephede propaganda savaşının yanı sıra gazete ve dergilerde de Osmanlı Devleti aleyhine yapılan ve ülkeyi zor duruma sokacak olan haberlere sansür uygulandığını söyledi. Atabay, buna uymayan gazetecilerin Çanakkale cephesinin en şiddetli olan muharebe alanlarına sevk edilecekleri şeklinde de korkutulduğunu belirterek, “Çanakkale Savaşları sırasında ve Birinci Dünya Savaşı sırasında özellikle basın çok önemli bir işlev görüyordu. Propaganda yapılması konusunda özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nda, Almanların çok etkili olduğu görülmektedir. Ayrıca yine savaş sırasında çıkan gazete ve dergilerin, hem kağıtları, hem de yayın için lazım olan mürekkepleri Almanya’dan geliyordu. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu’yla müttefik olmayan ancak savaşa katılmayan ülkelerin konsoloslukları ve büyükelçilikleri İstanbul’da faaliyet gösteriyordu. Bunların savaşa etkilerini bertaraf etmek amacıyla yabancı gazete ve dergilerin Osmanlı İmparatorluğu’na girişini yasaklayan bir emirname yayınlandı. Gümrük kapılarına ve sınır kapılarına görevliler, sansür heyetleri gönderildi. Bunlar bu şekilde basılı biçimde gelen bütün her şeyi takip ediyorlardı. Ayrıca yine İstanbul’da oluşturulan sansür kurulları, gazete ve dergilerin yayınlanmadan evvel mutlaka kontrolünü yapıyorlardı. Ve o sansür kurulunun elinden geçmemiş olan hiçbir şey kesinlikle gazetelerde ve dergilerde yer almıyordu. Bu nedenle o dönemde gazeteler bir sabahtan, bir de akşam olmak üzere iki defa yayınlanan gazeteler vardı. O dönemde gazetelerin de sansür kurulundan geçtiği için haberlerin birbirinin çok benzeri olduğunu görüyoruz. Hatta eğer buna uymazlarsa o zaman gazetecilerin Çanakkale cephesinin en şiddetli olan muharebe alanlarına sevk edilecekleri şeklinde de kendilerinin korkutulduğu görülmektedir. Amaç olarak özellikle yani ülkeyi zor durumda sokacak olan haberlere yer verilmemesidir. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşa girmemiş olan Romanya gibi o dönemde daha Bulgaristan mesela müttefikte ama ilk başlangıçta bağımsız gözüküyordu. Onların konsoloslukları vasıtasıyla yabancı gazetelerin ve dergilerin Osmanlı İmparatorluğu’na girdiğini görüyoruz. Çünkü uluslararası sözleşmeler bunlara cevaz veriyordu. Yabancı ülkelerdeki Osmanlı aleyhine yapılan propagandaların ancak bu yolla ülkeye girebildiği görülmektedir. O dönemde Osmanlı Genelkurmay Başkanlığı’nın istihbarat bürosu bu konuları organize eden bir büro olarak faaliyet göstermektedir. Hatta 29 Ekim 1915 tarihindeki Tasvir-i Efkar gazetesinde Mustafa Kemal ve Cevat Paşa’nın fotoğraflarına yer verildiği zaman bunun o dönemdeki gazetenin sahibinin milletvekili olması nedeniyle atlatılmış bir haber olduğu ancak İstihbarat Şube Müdürü’nün o haberi yapan gazetecileri cepheye sevk etmek ve gazeteyi kapatmakla tehdit ettiğini görüyoruz. Ancak gazete sahibinin milletvekili olması nedeniyle Tasvir-i Efkar gazetesi kapanamamış ve bu gazeteciler de Çanakkale cephesine gönderilmemiştir” dedi.