POLİTİKA - 03 Aralık 2025 Çarşamba 15:54

Bakan Göktaş: "Sosyal ağ sağlayıcılarına 15 yaşından küçük çocuklara kesin olarak hizmet sunmama ve hesap açmama yükümlülüğü getirilmesini öneriyoruz"

A
A
A
Bakan Göktaş: "Sosyal ağ sağlayıcılarına 15 yaşından küçük çocuklara kesin olarak hizmet sunmama ve hesap açmama yükümlülüğü getirilmesini öneriyoruz"

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, "Sosyal ağ sağlayıcılarına 15 yaşından küçük çocuklara kesin olarak hizmet sunmama ve hesap açmama yükümlülüğü getirilmesini öneriyoruz" dedi.


TBMM Dijital Mecralar Komisyonu, AK Parti Giresun Milletvekili Nazım Elmas başkanlığında toplandı. Komisyon’da Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, milletvekillerine "Dijital Ortamda Çocukların Korunması" konulu sunum yaptı. Komisyon’un açılışında konuşan Milletvekili Nazım Elmas, "Hayatın her alanını etkileyen internet ve özellikle sosyal medyanın yükselişi yetişkinlerin olduğu gibi çocukların hayatlarını da büyük ölçüde etkileyen bir faktör haline gelmiştir. Öncelikle çocukların dijital dünyayla erken yaşta tanışmaları, sosyal medyanın onların yaşam biçimini derinden etkilemesine sebep olmaktadır. Çocuklar da dahil olmak üzere kullanıcıların dikkatini çekme ve daha fazla zaman geçirmelerini sağlama amacına yönelik olarak tasarlanmış dijital dünya, daha geniş kullanıcı kitlelerine ulaşabilen çevrimiçi deneyimi de içinde barındırmaktadır. İnternet ve dijital ortam her zaman çocukların haklarını .güvenliğini ve sağlıklı bir biçimde yetişmelerini dikkate alarak tasarlanmadığından çocukların yasa dışı veya zararlı içeriklere maruz kalma riskini de bünyesinde barındırmaktadır. Çocukların çevirim içi tehlikelere. bir diğer ifadeyle zararlı içeriklere maruz kalmalarınıı yanında bir diğer önemli sorun da çocuklarda bağımlılık gelişmesi olmuştur" ifadelerini kullandı.



"Çocuklar için güvenli bir dijital alan oluşturuyoruz"


Bakan Göktaş ise sunumunda, "Dijitalleşme sürecinde ailenin desteklenmesi hedefimiz doğrultusunda aile bireylerinin dijital araçları doğru ve bilinçli kullanmalarına yönelik çalışmalar yürütüyoruz. Aile odaklı dijitalleşme stratejileri, farkındalık kampanyaları ve çocuk dostu içeriklerin yaygınlaştırılması ise eylem planımızın temel hedeflerini oluşturuyor. Diğer yandan Türkiye Çocuk Hakları Strateji Belgesi ile dijital ortamda çocukların haklarını koruyan politikalar hayata geçiriyoruz. Geçtiğimiz yıl gerçekleştirdiğimiz Dijital Bağımlılık ve Aile Çalıştayı, bu alandaki sorunlara çözüm üretmek için bizlere önemli veriler sağladı. Bu çalıştayda alanında uzman olan isimlerin yanında ebeveynleri ve çocukları da dinledik. Onların deneyimleri ve sahadan gelen gözlemler; dijital dünyanın aile yapısı üzerinde ne denli güçlü bir etkisi olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Diğer yandan Çocuk için Dost Uygulamalar, yani DUY ihbar platformuyla çocuklar için güvenli bir dijital alan oluşturuyoruz" dedi.



"18 yaş altı çocukların zorbalık, şiddet, cinsel istismar, ensest, ağır içeriklere hiçbir filtre olmadan maruz kaldığını tespit ettik"


Sosyal medya çalışma grubuyla zararlı içeriklerin tespit edildiğini ve gerekli müdahaleleri anında yaptıklarını ifade eden Göktaş, "Bugüne kadar 2 bin 819 içerik hakkında işlem yaptık. Yaptığımız incelemelerde bazı platformlarda 18 yaş altı çocukların zorbalık, şiddet, cinsel istismar, ensest, intihar ve madde bağımlılığı gibi ağır içeriklere hiçbir filtre olmadan maruz kaldığını tespit ettik. Türkiye’de içeriklerle ilgili şikayetlerimizi iletecek bir temsilcisi olmayan platformlara erişim engeli istedik. Böyle bir uygulamaya gitmek istemezdik. Karşımızda bir muhatap olsaydı bu konuları onlarla etraflıca ele almak isterdik. Fakat çocuklarımızın sağlıklı bir ortamda büyümelerini sağlamak, zihin dünyalarını temiz tutmak ve zararlı içeriklerden korumak en önemli önceliğimizdir. Temsilcisi olmayan platformlara bu şekilde müdahale etmek zorunda kaldık. Bu anlayışla çalışmalarımızı büyük bir ciddiyetle sürdürmeye devam edeceğiz" şeklinde konuştu.



"Avustralya’da 16 yaşın altında olan çocukların sosyal medyaya erişimi yasaklandı"


2025-2029 dönemini kapsayacak Dijital Dünyada Çocukların Güçlendirilmesine Yönelik Eylem Planı çalışmalarını tamamladıklarını belirten Göktaş, "Önümüzdeki günlerde Eylem Planımızın detaylarını kamuoyuyla paylaşacağız. Ayrıca çocukların dijital güvenliğini desteklemek üzere ’Çocuklar Güvende’ web sitesini çok yakında kullanıma açacağız. Bu platformla çocuklara ve ailelerine güvenli içerik ve rehberlik hizmetlerini tek çatı altında topluyoruz. Biz, çocuklarımıza daha güvenli bir dijital dünya sunmak istiyoruz. Son dönemde dünyada yapılan internet düzenlemeleri, sınırsız özgürlük anlayışından platformların sorumluluğunu esas alan bir yaklaşıma doğru değişiyor. Çünkü sosyal medya, artık sadece bir iletişim aracı değil. Çocukların psikososyal gelişimini yönlendiren güçlü bir yapı haline geldi. Bu anlamda bugün birçok ülke, çocukları dijital ortamda karşılaşabilecekleri risklerden korumak için ciddi tedbirler alıyor. Avustralya en çok gündeme gelen ülkelerden biriydi. 16 yaşın altında olan çocukların sosyal medyaya erişimi yasaklandı. Benzer bir yasağın İngiltere’de de gelmesi tartışılıyor. Fransa’da 15, İtalya’da 14, Danimarka’da ve Belçika’da ise 13 yaşından küçük çocuklar ebeveyn izni olmadan hesap açamıyor. Bu alanda ülkemize özgü bir model geliştirmek için geçtiğimiz sene altyapı çalışmalarını başlattık" dedi.



"Sosyal ağ sağlayıcılarına 15 yaşından küçük çocuklara kesin olarak hizmet sunmama ve hesap açmama yükümlülüğü getirilmesini öneriyoruz"


Yürütülen çalışmalar neticesinde dijital medya ve oyun platformlarına dair yasal bir düzenlemenin yapılmasının elzem olduğunu gördüklerini söyleyen Göktaş, "Yasal düzenleme ile yasaklayıcı değil, alanı düzenleyici ve denetleyici bir rol üstlenmek gerekiyor. Bu düzenlemeyle sosyal ağ sağlayıcılarına 15 yaşından küçük çocuklara kesin olarak hizmet sunmama ve hesap açmama yükümlülüğü getirilmesini öneriyoruz. Ve bunu yerine getirirken ’sadece beyana dayalı olmayan’ yaş doğrulama mekanizmalarını kullanma yükümlülüğü getirmenin önemli olacağını düşünüyoruz. Çocuk ben 15-16 yaşındayım deyip girmemeli. Bunun kontrolünü dijital platformlar kendileri sağlayabilir. Yeterli nitelikler ve altyapıya sahip olduklarını biliyoruz. Çocukların çevrimiçi güvenliğini artırmak için güçlü ebeveyn denetim araçlarına kolay erişimi temel bir gereklilik olarak görüyoruz. Zararlı içerikler ve çocuklara yönelik reklamlar için etkili filtreleme sistemlerinin kurulmasını tavsiye ediyoruz. Yasa dışı veya çocuklara zararlı içeriklerin mahkeme kararına gerek kalmadan hızlıca kaldırılmasını öneriyoruz. Ayrıca platformların kendi risk analizlerini yaparak bu tür içerikleri tespit edip kaldırmaları için önleyici tedbirler alma yükümlülüğü getirilmesini istiyoruz. Yine veri ihlalleri, yasa dışı veya zararlı içerikler için 7/24 erişilebilir, hızlı işleyen bir şikâyet mekanizmasının oluşturulmasını gerekli görüyoruz. İlgili ağ sağlayıcılara periyodik raporlama yükümlülüğü getirilmesini gerekli görüyoruz. Bu raporların Meclise de sunulmasını önemli görüyoruz" ifadelerini kullandı.



Bakan Göktaş: "Sosyal ağ sağlayıcılarına 15 yaşından küçük çocuklara kesin olarak hizmet sunmama ve hesap açmama yükümlülüğü getirilmesini öneriyoruz"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.
Erzincan Erzincan’da 111 bin tuz çalısı toprakla buluşturuldu Erzincan’da 3 köyde 1000 dekarlık mera alanına dikilen tuz çalısı, erozyonla mücadele ve hayvancılıkta kaba yem ihtiyacına katkı sunacak. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yürütülen proje kapsamında, kent genelinde mera kalitesini artırmak ve hayvancılıkta kaba yem açığını azaltmak amacıyla bir çalışma hayata geçirildi. Bu kapsamda Erzincan’da 3 köyde toplam 1000 dekarlık mera alanına 111 bin adet Atriplex Halimus (Tuz Çalısı) fidanı dikildi. Son yıllarda hem hayvan beslenmesinde hem de erozyonun önlenmesinde etkin şekilde kullanılan tuz çalısı bitkisi, özellikle kurak ve tuzlu topraklara uyum sağlamasıyla dikkat çekiyor. Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü de bu özelliklerinden dolayı tuz çalısını meraların ıslahında yaygınlaştırarak, hayvancılığın sürdürülebilirliğine katkı sağlamayı hedefliyor. Proje kapsamında Mollaköy Mahmutlu Mahallesi’nde 300 dekarlık alana 33 bin 300 adet, Pınarönü köyünde 450 dekarlık alana 49 bin 950 adet ve Aydoğdu köyünde ise 250 dekarlık alana 27 bin 750 adet tuz çalısı fidanı toprakla buluşturuldu. Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından finanse edilen projenin toplam maliyeti ise 2 milyon TL olarak açıklandı. Proje sahasında incelemelerde bulunan Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürü Alper Koçaker, Erzincan’ın yüzölçümünün yaklaşık üçte birinin meralardan oluştuğunu belirterek, bu alanların verimliliğinin artırılmasının hayvancılık açısından büyük önem taşıdığını ifade etti. Hayvancılık sektörünün ihtiyaç duyduğu kaba yemin önemli bir bölümünün meralardan karşılandığını vurgulayan Koçaker, özellikle küçükbaş hayvancılığın meralara bağımlı olduğuna dikkat çekti. Erzincan’da her yıl ortalama 3 meranın ıslah ve amenajman projelerine dahil edildiğini belirten İl Müdürü Koçaker, tuz çalısı projelerinin de bu çalışmaların önemli bir parçası olduğunu söyledi. Tuz çalısının derin ve kazık kök yapısı sayesinde toprağı tutma kapasitesinin yüksek olduğunu ifade eden Koçaker, bu özelliğiyle erozyonla mücadelede etkili bir bitki olduğunu kaydetti. Koçaker açıklamasında, "Tuz çalısı kuraklığa dayanıklı, iklim değişikliği ve çölleşmeye karşı dirençli, sorunlu ve tuzlu topraklarda bile yetişebilen çok önemli bir bitkidir. Kış mevsiminde yaprağını dökmemesi ve yoncaya eş değer besin değerine sahip olması hayvancılık açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Hayvanlar tarafından sevilerek tüketilen tuz çalısı, tuzlu yapısı sayesinde hayvanların tuz ihtiyacını da doğal yoldan karşılamaktadır. Mahmutlu, Pınarönü ve Aydoğdu köylerimizde 111 bin adet tuz çalısı fidanını toprakla buluşturduk" ifadelerini kullandı. Hayata geçirilen proje ile birlikte Erzincan’da meraların verimliliğinin artırılması, erozyonun azaltılması ve hayvancılıkta sürdürülebilir yem kaynaklarının güçlendirilmesi hedefleniyor.