POLİTİKA - 26 Kasım 2024 Salı 22:50

Bakan Güler: "KAAN’ı yaptığımızı görünce düşünceleri değişti, şimdi kendileri F-35’i verebileceklerini ifade ediyorlar"

A
A
A
Bakan Güler: "KAAN’ı yaptığımızı görünce düşünceleri değişti, şimdi kendileri F-35’i verebileceklerini ifade ediyorlar"

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, "F-35’lerle ilgili 6 tane uçağımız var orada. Amerikalılar da F-35 konusunda, biz KAAN uçağını şimdi yapacağımızı, yapabileceğimizi de uçtuğunu da görünce biraz düşünceleri de değişti. Onlar şimdi kendileri de F-35’i verebileceklerini ifade ediyorlar. Şimdi biz hem üretim payımızın tekrar bize verilmesinde ısrar ediyoruz. Hem de kırk tane de toplam F-35’i almak için isteğimizi bildirdik” dedi.

Milli Savunma Bakanlığı ve bağlı kuruluşların 2025 yılı bütçesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldü. Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, sabah saatlerinde başlayan komisyon görüşmelerinde önce sunum yaptı. Bakan Güler’in sunumda bakan yardımcıları da hazır bulundu. Bakanın sunumun ardından milletvekilleri, bakanlığa ve bütçeye ilişkin sorularını iletti.

Teğmenlerle ilgili konunun anlaşılması için sürecin doğru değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapan Bakan Güler şöyle konuştu:

“Ortaya çıkan durum Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ve onun bıraktığı manevi mirası göz ardı eden bir tutumdan ziyade vuku bulan disiplin suçunun incelenmesidir. İsnat edilen suç, kılıç çatmak, andı okumak veya Mustafa Kemal’in askerleriyiz demek değil, defaten yapılan ikaz ve emirlere rağmen kasıtlı, organize ve planlı bir disiplinsizlik hareketidir. Özellikle vurgulamak isterim ki, hakkında disiplin soruşturması yürütülen teğmenlerin hiçbirine neden kılıç çattığı, andı neden okuduğu veya ’Mustafa Kemal’in askerleriz’ diye neden söyledi diye herhangi bir soru sorulmamıştır. Söz konusu eylem amirlerin izni olmadan grup halinde organize edilmiş, basın davet edilerek eylemin bilinmesi istenmiş ve kasten emir komuta zinciri devre dışı bırakılmıştır. Bu askeri hiyerarşi için kabul edilemez bir durumdur. Bunun görmezden gelinmesi de mümkün değildir. Ayrıca teğmenlerle ilgili gündem bizim normal günlük gündemimizin ana maddesi de değildir. Çünkü her gün otuz bin tane evladımız 24 saat 356 gün operasyonda. Onları takip ediyoruz. Burada önemli olan suç mahiyeti ne olursa olsun disiplin sürecinin aynı şekilde işletilecek ve disiplinden asla taviz verilmeyecektir. Disiplinsizliğin aması, lakini, fakatı olamaz ve olmamalıdır. Olaya karışanların genç olmaları, daha önce disiplin cezası almamış olmaları, başarılı olmaları, okunan metnin daha önce yürürlükte olması gibi gerekçeler, disiplinsizliğin gerekçesini değiştirmez. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin milli, manevi ve mesleki değerleri bir bütündür. Ortak değerimiz olan Atatürk üzerinden bir ayrışma algısı oluşturacak tavır ve davranışlar kabul edilemez. Yapılan bu disiplinsizlik ile Türk Silahlı Kuvvetlerine mesnetsiz iftiralar atılmasına, kamuoyunda gereksiz şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tartışılmasına ve yıpratılmasına zemin oluşturulmuştu. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde müesses disiplinin muhafazası ve idamesi olmazsa olmazımızdır. Ordumuzun yıpratılmaması konusunda herkesin daha duyarlı ve dikkatli olması, olayı bağlamından koparma çabaları ve dezenformasyona itibar edilmemesi önem taşımaktadır.”

"Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaç duyduğu 2. ve 3. Basamak Sağlık Hizmet Desteği, Bakanlığımız ile koordineli bir şekilde Sağlık Bakanlığınca yürütülmektedir"

Askeri hastanelerin durumuna ilişkin açıklamalarda bulunan Bakan Güler, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaç duyduğu 2. ve 3. Basamak Sağlık Hizmet Desteği, Bakanlığımız ile koordineli bir şekilde Sağlık Bakanlığınca yürütülmektedir. Sağlık Bakanları’na devredilen Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile yalnız Türk Silahlı Kuvvetleri personeline hizmet veren 5 hastane ki onlar Diyarbakır, Şırnak, Marmaris Aksaz, Van Eğitim Araştırma Hastanesi’nin İskele Ek binası ve Hakkari Devlet Hastanesi’nin Mehmetçik Ek Binası. Bu 5 tane hastane sadece Türk Silahlı Kuvvetleri’ne tahsis edilmiştir. S2 statüsünde sivil hastalara hizmet verirken ihtiyaç olması halinde tam izolasyonu sağlanmış kat veya blokların Türk Silahlı Kuvvetleri personeli hizmet veren 10 tane daha hastanede Erzurum, Ağrı, Gaziantep, Hakkari, Şanlıurfa, Kilis, Hatay, İskenderun, Reyhanlı ve Elazığ bakanlık personeline hizmet verilmektedir” açıklamasında bulundu.

Askeri okullara ilişkin sorularını cevaplandıran Bakan Güler, “Askeri okulların kapatılması hususuyla ilgili olarak 6756 sayılı MSÜ Kuruluş Kanunu ile 669 sayılı KHK kapsamında Harp Akademileri kapatılarak MSÜ Rektörlüğü bünyesinde Harp Enstitüleri kurulmuştur. İlgili mevzuat hükümleri uyarınca Harp Okullarıyla, Astsubay Meslek Yüksekokullarının da üniversitemize bağlanmasıyla askeri okullar MSÜ Rektörlüğü çatısı altında toplanmıştır. MSÜ’deki eğitim-öğretim faaliyetleri, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde ve mevzuata uygun olarak başarıyla yürütülmektedir” şeklinde konuştu.

Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve GKRY’nin hukuk dışı talepleri sebebiyle bir takım deniz yetki alanı anlaşmazlıklarının olduğunu dile getiren Bakan Güler, “Ülkemiz Doğu Akdeniz’deki hak, alaka ve menfaatleri korumak maksadıyla hem sahada hem de diplomatik olarak çeşitli girişimler yürütmektedir. KKTC ile 2011 yılında, Libya ile 2019 yılında yaptığımız Deniz Yetki Alanları Anlaşmaları ve 18 Mart 2020 tarihinde Birleşmiş Milletler’ deklare ettiğimiz kıta sahanlığımızla Doğu Akdeniz’deki en önemli aktörlerden biri olduğumuza ilişkin kararlı duruşumuzu gösterdik. Bu kararlı duruşumuzu kıta sahanlığımıza yönelen izinsiz faaliyetleri engelleyerek sahada da gösteriyoruz. En son Temmuz ayında İtalyan Levoli Relume gemisiyle kıta sahanlığımıza yapılmak istenen kablo döşeme maksatlı araştırma faaliyeti bölgedeki unsurlarımızın caydırıcı duruşuyla bertaraf edilmiştir” ifadelerini kullandı.

Bakan Güler konuşmasını şöyle sürdürdü:

“ABD’nin Yunanistan’daki varlığı ile Yunanistan’da hangi üsleri kullandığı tarafımızca bilinmektedir. ABD’nin Dedeağaç’a askeri unsurlar konuşlandırması bölgedeki stratejik dengeleri etkilemekte ve Türkiye’nin güvenlik politikalarını doğrudan ilgilendirmektedir. Bu gelişmeleri yakından takip etmekte, ulusal güvenlik çıkarlarını korumak adına gerekli diplomatik ve askeri adımları atmaktayız.”

SİPER-1’in üretildiğine dikkati çeken Bakan Güler, konuşmasına şöyle devam etti:

“Savunma sanayi konularıyla ilgili SİPER ve Çelik Kubbe konusunda hava savunma sistemimizle ilgili olarak biz şu anda hava savunma sistemlerimizin hepsini tamamlamış bitirmiş durumda değiliz. Hava savunma sistemi; Çelik Kubbe bir sistem. Bunun içinde 4-5 tane ayrı sistem var. İşte HISAR-O sistemi, HISAR-A sistemi, SİPER sistemi ve bunlarla beraber KORKUT yakın alçak hava savunma sistemi. Bunları hepsinin ayrı ayrı bu yazılımların bir sistemle, bir yazılımla birleştirilerek kullanıldığı bir sistemin adı da Çelik Kubbe. Dolayısıyla ülkemizin hava savunmasını sağlayabilmemiz için bir tane Çelik Kubbe değil, birden fazla çelik kubbelere ihtiyacımız olacak ve bunlar da üretilmeye başladı. F-16 tedariki projesi ile ilgili olarak hava kuvvetlerimizin ihtiyaçları doğrultusunda eğitim ve HÜRJET ve 5. nesil milli uçağımız KAAN hizmete girinceye kadar gelişmiş teknolojiyle donatılmış modern savaş uçaklarının envantere alınması ve envanterin çeşitlendirilmesi çalışmalarımız devam ediyor."

"F-16 modernizasyonu TUSAŞ tesislerimiz kendisi yapabilecek durumda şu anda"

F-16 Blok 70 tedariki kapsamında başlangıç ödemesinin yapıldığını belirten Bakan Güler, “1,4 milyar dolarlık bir parayı yatırdık. Bunun da 40 tane F-16 Blok 70 Viper uçağı alacağız” dedi. F-16’lar için satın alınması planlanan modernizasyon kiti siparişlerinden vazgeçildiğini duyuran Bakan Güler, “F-16 modernizasyonu TUSAŞ tesislerimiz kendisi yapabilecek durumda şu anda. Dolayısıyla onları oraya devrettik. Kırk tane uçak alacağız. Bir de özellikli mühimmatlar var. Onları alacağız. Yaklaşık 6,5 - 7 dolar olacak tamamı” şeklinde konuştu.

Bakan Güler konuşmasına şöyle devam etti:

“Eurofighter’dan da sizlerin de tahmin ettiği gibi bir çeşitlilik olsun istedik. Hep Amerika, hep onları değiştirmek istedik ve Eurofighter’da bir Avrupa konsorsiyumu İngiltere, İtalya, İspanya ve Fransa’dan oluşuyor dörtlü. İngiltere, İtalya ve İspanya evet dediği halde Almanya bu koalisyon nedeniyle tam cevabı çıkaramıyordu. Ama şimdi onunla ilgili izinleri çıkardıklarını ifade ettiler. Bununla ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Geliştikçe bildiririz.”

"KAAN uçağını şimdi yapacağımızı, yapabileceğimizi de uçtuğunu da görünce biraz düşünceleri de değişti"

Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasının ardından son günlerde gündeme gelen konulara ilişkin konuşan Bakan Güler, “Şimdi F-35’lerle ilgili 6 tane uçağımız var orada. Amerikalılar da bu F-35 konusunda biz KAAN uçağını şimdi yapacağımızı, yapabileceğimizi de uçtuğunu da görünce biraz düşünceleri de değişti. Onlar şimdi kendileri de F-35’i verebileceklerini ifade ediyorlar. Şimdi biz hem üretim payımızın tekrar bize verilmesinde ısrar ediyoruz. Hem de kırk tane de toplam F-35’i almak için isteğimizi bildirdik” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin S-400 alım sürecinden bahseden Bakan Güler, hava savunma sistemi talebinin 1991’de başladığını ifade etti. Bakan Güler, "S-400 hava savunma sistemleriyle ilgili biz 1991 yılından itibaren dünyadaki hava sistemi olan her ülkeye müracaat ettik. Amerika Patriot verin kardeşim bize 1, 2, 3, 5, 8 yok. Fransa ve İtalya, SAMP-T’ler var. SAMP-T’leri verin. Ama aşağıda, Orta Doğu’da durum habire gelişiyor. O zamanki komuta kademesiyle ilgili söylüyorum. Çin vermedi. Mecbur kalarak S-400’ü aldık" diye konuştu.

S-400’lerin kurulum aşamaları hakkında da bilgi veren Bakan Güler, "S400’leri kuracağımız, kullanacağımız her yer belli. Bunların bütün oraya yerleşeceği yerler, altındaki mahzenler dahil hepsi yapıldı, hazır. Sadece biz bir emir verdiğimiz anda herkes hangi bölgeye emir verdiysek o bölgeye hareket edecek. Yani bize bir taarruz tehlikesi çok üst düzeyde bir şeye çıkacak ki hava taarruzu biz de S-400’ü kullanalım" ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin envanterinde bulunan tank sayısı hakkında bilgi veren ve Altay tankları konusunda konuşan Bakan Güler, "Tanklarla ilgili şu anda 3000’in üzerinde tankımız var ve bu önümüzdeki 2025’in sonunda da biz normal Altay tankını seri üretimde almaya başlayacağız’’ ifadelerini kullandı.

"Makine kimya, sürekli olarak devletimizin emrinde orada çalışmaya devam edecek"

Makine Kimya Endüstrisi’nin özelleştirilmesiyle ilgili konuşan Bakan Güler, "Böyle bir şey söz konusu değil. Asla ve kata olamaz. Zaten makine kimya, sürekli olarak devletimizin emrinde orada çalışmaya devam edecek. Tam tersine çok önemli ciddi yatırımlara girdik. Orada kendi ülkemizin ihtiyaçlarının tamamını karşılayacak şekilde çok kısa zamanda üretime başlayacağız’’ dedi.

Türkiye’ye 2020 yılında İdlib’te 33 tane şehit vermesinin ardından TSK’nın yaptığı operasyonlara değinen Bakan Güler, ‘’İdlib’te 33 tane şehit verdikten sonra hiçbir şey yapılmadı diye soruldu. İdlib’te evet 33 şehit verdik çünkü Suriye uçakları o gün yanlış bir hedefe ateş ettiler. 50 kere de pişman oldular ama biz de onun ertesi günü şunları yaptık; Suriye rejimine ait 3 uçak, 8 helikopter, 3 tane insansız hava aracı, 151 tank, 47 top obüs, 52 ÇNR, 8 hava savunma sistemi, 12 tanksavar silahı, 4 havan, 24 zırhlı araç, 27 zırhlı muharebe aracı, 34 silahlı pikap, 60 askeri araç ve 10 mühimmat deposunu vurduk’’ diye konuştu.

Tuzla Piyade Okulu’nda Atatürk fotoğrafı takılmamasıyla başlayan kavga sonrası soruşturma başlatılan teğmenler hakkında sorulan soruyu cevaplayan Bakan Güler, “Geçen senede bir tane kabul edilemez bir şekilde bir tanesi Atatürk’ün resmini takmayacağım dedi. Daha sonra bölük komutanın emriyle onu taktı ama tabii bir şey ifade etmedi. Sonra bunlar üç kişiydiler. Öğleden sonra dört tane diğer teğmenimiz dört tane gidiyorlar, bunların hepsinin ağzını burnunu kırıyorlar. Biz bu yedi tanesini de sonunda bunların hepsinin de disiplin kuruluyla ilişkileri kesilmiştir” ifadelerini kullandı.

Türkiye’ye çok yakın bir konumda bulunan Meis Adası uluslararası anlaşmalar uyarınca gayri askeri statüde bulunması gereken 23 adadan biri olduğunu hatırlatan Bakan Güler, bu adaların gayri askeri statülerinin bozulması konusunda Türkiye’nin uluslararası anlaşmaların kendine tanıdığı hakları kullanmaktan geri durmayacağını geçmişten bu yana dile getirdiklerini söyledi.

Doğukan Gürel - Oğuzhan Halil Özbek

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul İstanbul’da uyuşturucu operasyonu: 67 milyon değerinde 58 kilogram uyuşturucu ele geçirildi Ticaret Bakanlığı İstanbul Gümrük Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlüğü ekiplerince gerçekleştirilen 3 ayrı narkotik operasyonda 67 milyon TL değerinde 58 kilogram uyuşturucu madde ele geçirildi. Gümrük Muhafaza ekiplerinin gerçekleştirdiği ilk operasyonda, Ambarlı Limanı’na gelen bir konteyner mercek altına alındı. Şüpheli değerlendirilerek x-ray tarama sistemine sevk edilen konteynerde yapılan detaylı kontroller sonucu konteynerin alt kısmına mıknatıslarla tutturularak gizlenmiş her tarafı kapalı bir demir kutu içerisinde yaklaşık 12 kilogram kokain cinsi uyuşturucu madde ele geçirildi. İstanbul Gümrük Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlüğü ve Ambarlı Gümrük Müdürlüğü’nce müştereken gerçekleştirilen ikinci operasyonda, riskli olduğu değerlendirilen bir tır takibe alındı. Bahse konu tır cinsi araçta hassas burunlu narkotik dedektör köpeğinde katılımıyla gerçekleştirilen arama ve kontrollerde aracın çeşitli kısımlarında bulunan şüpheli paketlerin içerisinde 16 kilogram kokain ve 20 kilogram mdma diye tabir edilen uyuşturucu madde yakalandı . Ticaret Bakanlığı Gümrükler Muhafaza ekiplerince, kaçakçılıkla mücadele kapsamında yürütülen hedefleme çalışmaları kapsamında Sabiha Gökçen Havalimanı’na gerçekleştirilen son operasyonda ise, Türkiye’ye giriş yapmak üzere havalimanına gelen yolcuların bagajlarının taranması esnasında, hassas burunlu narkotik dedektör köpeklerinin bir valize tepkisi üzerine, valiz x-ray tarama sistemine sevk edildi. Yapılan tarama sonucunda, valizde 10 kilo afyon sakızı cinsi uyuşturucu madde ele geçirildi. 3 ayrı operasyonda ele geçirilen 58 kilogram uyuşturucunun piyasa değerinin 67 milyon TL değerinde olduğu bellirtildi.
İstanbul Darphane’den UTTS ile ilgili iddialara yanıt Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü, Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi (UTTS) kapsamında sistem ekipmanının temin ve ihale süreci ile ilgili açıklamalarda bulundu. Açıklamada, UTTS kapsamındaki hiçbir yazılım süreci, veri depolama hizmeti veya donanım temininin İsrailli veya Kanadalı bir şirket tarafından yapılmadığı belirtilerek iddiaların gerçeği yansıtmadığı vurgulandı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi (UTTS) projesi hakkında Hazine ve Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı ve Genel Müdürlüğümüz tarafından daha önce defalarca duyuru ve bilgilendirmeler yapılmış olmasına rağmen, bazı çevrelerce ısrarla asılsız iddiaların gündeme getirilmeye devam edildiği görülmektedir. Kamuoyunun doğru şekilde bilgilendirilmesi adına, aşağıdaki açıklamaların yapılması zaruri olmuştur: Öncelikle şu hususu belirtmek gerekir ki, Genel Müdürlüğümüz kayıt dışı ekonomi ile mücadele kapsamında farklı endüstrilerde dünyadaki en büyük ürün izleme projelerini başarı ile uygulamaya alan, yüksek teknoloji ürünü olan bu sistemlerle ülkemiz kamu gelirlerine önemli katkılar sağlayan köklü bir kuruluştur. Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü, pek çok ülkede ticari işleyişi bozan ve ekonomik gelişmeleri olumsuz etkileyen sorunların başında gelen kayıt dışı faaliyetler ile mücadele alanında rekabetçi ürün izleme çözümleri geliştirmektedir. Kamu kurumları tarafından ihtiyaç duyulan ürün izleme sistemleri, söz konusu ürünlerin tedarik zincirindeki risklerine göre özel yazılımlar, güvenli materyaller ve yüksek teknoloji ürünü cihazlar ile farklı güvenlik katmanları kullanılmak suretiyle Genel Müdürlüğümüz tarafından geliştirilmekte ve devreye alınmaktadır. Ülkemizde vergi kayıpları yaşanan sektörlerden birisi olan akaryakıt sektöründe ise, yıllık 995 milyar TL mertebesindeki akaryakıt satışlarında usulsüz fiş ve fatura düzenlenmesi nedeniyle her yıl milyarlarca lira vergi kaybı oluşmakta ve bu kayıplar her geçen yıl daha da artarak devam etmektedir. Akaryakıt alımlarında, hâlihazırda yeni nesil ödeme kaydedici cihazlara plaka bilgileri elle girilmektedir. Akaryakıt dağıtım şirketleri tarafından ithal edilerek kullandırılan mevcut taşıt tanıma sistemlerinde ise ruhsat bilgileri teyit edilmeden, gerekli plaka doğrulaması sağlanmadan dağıtılan taşıt kimlik üniteleri ile akaryakıt satışları yapılmaktadır. Bu nedenlerle, aslında işletmeye ait olmayan taşıtların aldığı akaryakıtlar usulsüz şekilde gider gösterilmekte ve bunun sonucu olarak da büyük vergi kayıpları oluşmaktadır. Akaryakıt satışlarındaki bu tür usulsüz belgelendirmeler, UTTS’nin devreye girmesi ile birlikte, el ile plaka girişinin engellenecek olması sayesinde sona erecek ve vergi kayıplarının önüne geçilecektir. Akaryakıt piyasasında rekabet eşitliğinin sağlanması ve kayıt dışı ekonomi ile etkin bir şekilde mücadele edilmesi amacıyla başlatılan UTTS Projesi kapsamında, bir yıl gibi kısa bir sürede sistemin hazır hale getirilmesi sağlanmıştır. Bu kapsamda, 1500’den fazla yetkilendirilmiş TTB (Taşıt Tanıma Birimi) montaj firması ve 4000’den fazla, bu konuda eğitim almış teknisyen ülke çapında araçlara TTB montajlarına büyük bir hızla devam etmektedir. Bugün itibariyle, sipariş verilen TTB sayısı 1,1 milyon, UTTS’ye kayıtlı akaryakıt istasyon sayısı ise 4.000 seviyesindedir. UTTS kapsamında Genel Müdürlüğümüz tarafından temin edilen TTB’ler yerli yazılımlarla programlanmaktadır. UTTS kapsamında oluşan tüm veriler Türkiye’de bulunan veri merkezlerinde ve yedekli olarak muhafaza edilmektedir. UTTS Projesi’nin yürütülmesi için Genel Müdürlüğümüz tarafından 10 Kasım 2023 tarihinde Kamu İhale Kanunu’na uygun şekilde ve rekabete açık bir ihale gerçekleştirilmiş, söz konusu ihaleye benzer teknolojileri geliştiren, gerekli yetkinlikleri haiz ve benzer iş bitirmesi olan 6 firma istekli olmuş, gerçekleşen ihale süreci sonunda en rekabetçi teklifi veren firma ile gerekli teminatlar alınmak suretiyle sözleşme imzalanmıştır. UTTS projesinde herhangi bir alım garantisi verilmemekte ve projenin tüm finansmanı yüklenici tarafından karşılanmaktadır. UTTS kapsamında üç yerli firma, akaryakıt istasyonu donanımlarının üretimi ve satılabilmesi, sekiz yerli firma ise bunların kurulum ve montajlarının yapılabilmesi için Genel Müdürlüğümüz tarafından yetkilendirilmiş; bu sayede gerek donanım üretim ve satışı, gerekse kurulum ve montaj alanında rekabetçi bir ortam tesis edilerek bu donanımların temini ve kullanılması sağlanmıştır. TTB’lerde kullanılan çipler Türkiye Cumhuriyeti pasaport ve kimlik kartı gibi resmî belgelerin üretiminde Genel Müdürlüğümüz tarafından yıllardır güvenli bir şekilde kullanılmaktadır. UTTS kapsamında Hollanda menşeli, NASDAQ Borsasında işlem gören NXP firmasının ürettiği çipler boş olarak satın alınmaktadır. Çiplerin tüm yazılım ve güvenlik unsurları ise Genel Müdürlüğümüzün bu alandaki bilgi birikimi ve tecrübesi ile yerli ve milli olarak geliştirilmiştir. Gerçeği yansıtmayan ve yanıltıcı nitelikteki iddiaların aksine, UTTS teknolojisi %100 güvenli şekilde ve Türk mühendisleri tarafından geliştirilmektedir. Bazı basın yayın organlarında yer alan iddiaların aksine, UTTS’de kullanılan çiplerin üretimi, programlanması veya ithalatı konularında Kanada veya İsrail menşeli bir firma görev almamıştır. Bu vesileyle, 7 Aralık 2024 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi Uygulama Genel Tebliği Değişikliği kapsamında, akaryakıt istasyonu işleten mükelleflerin TTO (Taşıt Tanıma Okuyucusu) ve diğer donanımları taktırma yükümlülüklerini; ticari taşıt sahiplerinin ise TTB taktırma yükümlülüklerini, 31/1/2025 tarihine kadar “utts.gov.tr” adresinden gerekli başvuru ve kayıt işlemlerini tamamlamak ve en geç 30/4/2025 tarihine kadar montaj işlemlerini yaptırmak suretiyle yerine getirebileceklerini; bu sayede akaryakıt istasyonu işleten mükelleflerin 30/04/2025 tarihine kadar herhangi bir cezai müeyyideyle karşılaşmayacaklarını, vergi mükellefi taşıt sahiplerinin ise aynı tarihe kadar akaryakıt harcamalarını gider olarak göstermeye devam edebileceklerini, mevcut bireysel taşıtlar açısından ise TTB taktırma yükümlülüğü bulunmadığını hatırlamak isteriz. Genel Müdürlüğümüz, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kamuoyunu doğru ve şeffaf bir şekilde bilgilendirilmeye devam edecek olup, çeşitli mecralarda gündeme getirilen asılsız ve maksatlı iddia ve isnatlarla ilgili olarak yasal yollara başvurmaktan imtina etmeyecektir”.
Düzce Hayat kurtarmak için zamanla yarışıyorlar DÜZCE(İHA) – Düzce Sağlık Müdürü Dr. Yasin Yılmaz, Ambulans ekiplerimiz ve acil sağlık personelimiz, 7/24 özveriyle çalışarak hayat kurtarmak için zamanla yarışmaktadır. Bu süreçte halkımızın desteği, sağlık ekiplerinin olay yerine hızlı bir şekilde ulaşabilmesi, yerinde etkin müdahale yapabilmesi açısından hayati önem taşımaktadır” dedi. Dr. Yasin Yılmaz, Acil Sağlık Hizmetleri Haftasında yaptığı açıklamada ekiplerin zamanla yarıştıklarını belirterek “Acil sağlık sistemi, her saniyenin hayat kurtarabileceği kritik anlarda vatandaşlarımıza hizmet sunan önemli bir yapıdır. Ambulans ekiplerimiz ve acil sağlık personelimiz, 7/24 özveriyle çalışarak hayat kurtarmak için zamanla yarışmaktadır. Bu süreçte halkımızın desteği, sağlık ekiplerinin olay yerine hızlı bir şekilde ulaşabilmesi, yerinde etkin müdahale yapabilmesi açısından hayati önem taşımaktadır” ifadelerinde bulundu. “Basit ama etkili yöntem” Yasin Yılmaz, fermuar sistemiyle yaşama yol verin sloganı ile özellikle trafikte ambulanslara yol verilmesi konusunda vatandaşların bilinçli hareket etmesi gerektiğini işaret ederek “Bu sistem ambulansların geçişini kolaylaştıran fermuar sistemi, trafikte basit ama etkili bir uygulamadır. Araçların yolun iki tarafına düzenli bir şekilde açılması, ambulansların zaman kaybetmeden olay yerine ulaşmasını sağlar ve bu da hayat kurtarır. Unutmayalım ki, her an hepimizin acil sağlık ekiplerine ihtiyacı olabilir. Acil sağlık sistemine duyulan ihtiyaç, sadece bir hastaya değil, hepimizin sevdiklerine ulaşan bir can simidi anlamına gelir. Toplum olarak bu bilinçle hareket ettiğimizde daha çok hayata dokunabilir, daha çok hayat kurtarabiliriz. 7 gün 24 saat esasına dayalı olarak gece gündüz demeden her türlü zorlu şartlarda özverili bir şekilde çalışan kahramanlarımız, dokunduğunuz her hayat hastayı, ailesi ve toplumumuza umut olmaktadır. Tüm Acil Sağlık Hizmeti sunan ekip arkadaşlarımın haftası kutlu olsun. Mesleğinizi yaparken gösterdiğiniz fedakarlık, azim ve emeklerinizden dolayı hepinizle gurur duyuyoruz” şeklinde açıklamasını sonlandırdı.